23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2011 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR ‘Gayri resmi’ Şems zen Yula oyunlarının en parlak yapımları arasında, 2000’li yılların başında Ayşenil Şamlıoğlu’ nun rejisiyle ? Özen Yula “Gayri Resmi İBBŞT’de sahnelenen “Gayri Resmi Hürrem” yer alır. Hürrem”de Topkapı Özgün adını Dinyester kıyıSarayı’nın Hürrem’i olmaya larına “yadigâr” ederek Topyazgılanmış bir kadının kapı Sarayı’nın Hürrem’i olmaya yazgılanmış bir kadının “öteki” olma özelliğine Sahne metni müzik eşliği de “öteki” olma özelliğine yöyönelen bir fanteziyi sahneye düşünülerek şiir/şarkı biçenelen bir fantezidir sahnede aktarmıştı. “Şems!.. minde yazılmış. Oyun, “redile gelen. Düş ile gerçek, gizemli/saklı bir uzamda ve Unutma!..” ise Mevlana’nın citatif” nitelikli solo bölümlerden ve uzun diyalog pardar bir süreçte “oyun”a dögönül/akıl dostu Şemsi çalarından oluşuyor. Anlatıcı külmüştür. Tebrizi’nin “öteki” konumundaki Tavus Hatun “Şems!.. Unutma!..” ise kılınmışlığıyla hesaplaşan bir ile başlıyor, “efsanesiz bir hiMevlana’ nın gönül/akıl kâye”ye geldiğini söyleyen dostu Şemsi Tebrizi’nin başka fantezi. Yabancı’nın girişiyle bir baş“öteki” kılınmışlığıyla heka katmana geçiyor. (Şems’in saplaşan bir başka fanteziortadan yok oluşuyla kendisini dir. Şems’in, Mevlana üstündeki etkisinin yol açtığı olumsuz tepkiler dünyaya kapatmıştır Mevlana.) Bir sonraki aşamada, Mevlana’nın ailesinin, sonucunda Konya’yı terk etmesi, zar zor geŞems’in varlığına ve yokluğuna ilişkin duyarri getirildikten sonra da birdenbire yok oluvermesi, onun bir cinayete kurban gittiği söy lıklarının açımlaması vardır. (Şems’in ölümü lentisini bugüne taşımıştır. Özen Yula, bu Mevlana’dan gizlenmektedir.) Mevlana’nın söylentiden yola çıkarak, Mevlana’nın evi evlatlığı Kimya Hatun’un ruhunun da katılınin avlusunda yaşanan dar bir süreçte ma mıyla düş boyutu katmerlenir. Öykünün ana kisal/rüya/hayal boyutunda kuruyor öyküsünü. şileri olan Mevlana ve Şems sahnede yer almaz. Özen Yula, Tiyatro Cef yapımı ‘Şems!.. Unutma!..’da Şems’in cinayete kurban gittiği söylentisini bugüne taşıyor Ö Oyununu Tiyatro Cef yapımı olarak sahneleyen Yula, kişilerini “dergâh” ortamına yerleştirmiş. (Dekor ve giysi tasarımı Başak Özdoğan ile Fatoş Öztürk’ün.) Sırası gelen oyuncu, Cihan Yöntem’in çok yalın koreografik düzeni içinde oturduğu yerden kalkmakta, söz/şarkı karışımı anlatımı noktalanınca, usulca dergâhtaki yerini almaktadır. (Yakup Çartık’ın ışık tasarımı, görüntüleri gerektiğinde “karanlık” içine çekecek biçimde düzenlenmiştir.) Amaçlanan, aile bireylerinin her birinin içinde kopmakta olan, ama sonsuza dek “sessize alınmış” fırtınaların, sahnedeki masal ya da düş süresince dışavurulduğu bir “atmosfer oyunu”dur. Bir yanda, ötekileştirilerek öldürülüp kuyuya atılan Şems’e yönelik duygular sıralanırken, bir yandan da Mevlana’yı eş ve baba olarak sahiplenme tutkusu gündemdedir. Sahnenin ön düzlemindeki durallık, geri düzlemdeki fon perdesinde ebru sanatçıları Bora Özpeker ve Nur Gökalp Özpeker’in canlı olarak oluşturdukları desenlerin yansımasıyla ve iki dansçının devinimleriyle karşıtlaştırılır. Müzik, Tavus Hatun’u oynayan Jehan Barbur ve Cenk Erdoğan tarafından, rockopera tadında bestelenmiştir. Yapımı postmodern bir dokuya büründüren bu özellik, çalışmayı Broadway sahnelerine çıkartma özlemini de duyumsatıyor. Oyun kişilerini tiyatronun/televizyonun ünlüleri canlandırıyor: Yetkin Dikiciler (Yabancı), Teoman Kumbaracıbaşı (Veled), Sinan Tuzcu (Alaeddin), Beste Bereket (Kimya Hatun) ve Sema Keçik (Kerra Hatun). Sesleri, yüzleri, duruşları güzel, albenili oyuncular… Yine de, her bir öğesine özen gösterilmesine karşın, “sahnede rahat yol alamayan” bir yapım var karşımızda. Her şeyden önce, 1 saat 40 dakika uzunluğundaki bir sahne metniyle tek perdelik bir “atmosfer oyunu” amaçlanması doğru görünmüyor. Ağır seyreden bir gösteri 50 dakikayı geçmemeli. Dahası, “recitatif”e dayalı yarı libretto özellikli bir sahne metninin özel bir etki yaratması isteniyorsa, müzik desteği, oyuncunun sesinin ve hareketinin canlı enstrümanlarla buluşturulmasıyla yapılmalı. Bu biçemdeki bir müzikli oyunda bant müziği ile oyuncunun enerjisi yeterince bütünleşemiyor. Müzikten yeterince vurgu alınmadığında, söz de, şarkı da, sahne olayı da cılızlaşıyor. Keşke topluluklarımızın tam donanımlı yerleşik sahneleri olsa. Keşke yazar/yönetmen Özen Yula, “yenilikçi” yaklaşımlarla bezediği oyunlarının sağlamasını yeterince uzun zaman harcayarak yapabilse. Keşke tiyatrocularımız, “işte şimdi oldu” diyene dek çalışabilme lüksüne sahip olabilseler… Kahramanmaraş 1978 1978 Aralık ayı sonlarında, Kahramanmaraş’ta, kirli ellerin kotardığı trajik olaylar yaşandı. Yoksul ve dindar insanlar karanlık siyasi emellerle insanlık dışı bir kıyıma alet ve kurban edildiler. Şehir savaş alanına döndü. Hükümet olayları yatıştırmakta yetersiz kaldı. Resmi kayıtlara göre,116 kişi öldürüldü. Alevi yurttaşların işyerlerine, evlerine saldırıldı, kadınlara tecavüz edildi, gebelerin karnı deşildi, ceninler ağaçlara çivilendi. Bu vahşet ve çılgınlık mezhep çatışması gibi gösterilmeye çalışıldı, ama asıl amaç ülkeyi kaosa sürüklemekti. Dışiç gizli yapıların rolü zaman içinde anlaşıldı ancak gerçek planlayıcı ve failler ortaya çıkarılmadı. Olaylardan sonra bölgede sıkıyönetim ilan edildi. 12 Eylül’e giden yolun taşları döşeniyordu. Kahramanmaraş’a gidip, neyin nasıl olduğuna bakma isteğim bir yıl sonra netleşti. Yazarlığımı sınamak için Maraş’ı yazmak, bu işe araştırma yaparak girişmek istiyordum. Tek başıma, bir gece otobüsüne atlayıp Maraş’a gittim. Benimle ilgilenecek avukata ulaşamadım. Yardımcısı kıyıma uğrayan Alevi mağdurların güvenlik kaygısıyla köylere göçtüklerini söyledi ve bir köy adı vererek beni dolmuş durağına gönderdi. Minibüsü beklerken umutsuzdum ve yabancı bir görünüm çiziyordum. Durağa gelen yaşlıca bir yerli kadının ilgisini çektim. Amacımı öğrenince, beni korumasına alarak köye, evine götürdü. Yarım saat sonra da ev onlarca kişiyle doldu. O gece onların anlattıklarına inanmakta güçlük çektim. Sonra beni birbirlerine emanet ederek, on günde on köy dolaştırdılar. Yoksul sofralarına konuk oldum, kaldıkları tek göz odalarda onlarla birlikte yattım. Üzerime en güzel yorganlarını örttüler. O güne kadar böyle bir yokluk, çaresizlik ve içtenlik görmemiştim. Hikâyelerini can kulağıyla dinledim, dillerinin özgün, acılı tınısını belleğime yazdım. Ankara’ya döndüğümde müdahil avukatlardan aldığım duruşma tutanaklarının kırk klasör kadar tutan tanık ifadelerini okudum. Dikkatimi çeken, kadınların o beş günü ayrıntıcı, davacı bir tutumla aktarmalarıydı. Savaş ve kıyımların asıl kurbanları oldukları için erkeklerden daha yürekliydiler belki de. Bu yüzden yazdığım dokuz öyküden yedisinin kahramanı kadın oldu. Doğrudan yerzaman belirtmeyip yerel işaretler kullanmaya ve her öyküde olayların bir başka yönüne odaklanmaya çalıştım. Kitap 12 Eylül’ün en koyu döneminde bitti. O ara Aydınlar Dilekçesi davasından da yargılanmakta olduğumdan iki yıl basılamadı, bekledi. 1984’te yayımlandığında küçük bir çevreye ulaşsa da etkisi geniş oldu. O günden bu yana en az okunan eserim oluşuna ise üzülmedim. Yazdığım daha uzun zaman gündemde kalacak bir soruna, mezhep ayrımının kasıtlı siyasi kullanımına eğilen bir kitaptı çünkü. ??? “Kıran Resimleri”nde, yüzyıllar boyu bir arada yaşamış, komşu, hısım olmuş insanların birkaç günde nasıl hasım ve birbirine düşman hale getirildiğine ve bunun kimin işine yaradığına baktım. Bu kanlı oyunun 33. yıldönümünde sevmediğim halde kendi eserimden söz edişim ise edebiyatın bir insan acıları tarihi olduğunu hatırlatmak, Maraş’ın unutulmadığını ve unutulmaması gerektiğini vurgulamak için. ??? İnci Aral / Kıran Resimleri Turkuvaz Kitap / 2008 Güzel Sanatlar Genel Müdürü Şef Erol Erdinç, yabancı şef ve solistlere Türk bestelerini seslendirme zorunluluğu getirileceğini açıkladı Suna Kan’dan yıl sonu konseri ? Kültür Servisi Dünyaca ünlü keman sanatçımız Suna Kan, perşembe akşamı saat 20.00’de Akıngüç Oditoryum ve Sanat Merkezi’nde “Yıl Sonu Konseri” verecek. Hakan Şensoy’un şefliğinde yapılacak konserde Vivaldi, Bach, Şostakoviç, Armağan Durdağ, Hakan ŞensoyArel, Oğuzhan Balcı, Astor Piazzola, Gregoras Dinicu’nun eserlerine yer verilecek. ‘AŞK ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ’ KIR Amaç repertuvara daha çok Türk eseri dahil etmek SELDA GÜNEYSU ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Şef Erol Erdinç, güzel işlere imza atmak istediklerini, öncelikli hedeflerinin de ülke çapında çoksesli müziği yaygınlaştırmak ve müzikte çıtayı yükseltmek olduğunu açıkladı. Geçen hafta orkestra şefleriyle toplantı yaptıklarını belirten Erdinç, “Öncelikle hedefimiz Türkiye’deki orkestraların, bütün müzik kurumlarının koordineli bir şekilde çalışmasını sağlamak, programlarını kontrol etmek. Bu programlara, repertuvara daha çok Türk eserini dahil etmek” dedi. Erdinç, genel müdürlüğe bağlı orkestraların, Türkiye’ye konuk gelen yabancı şef ve solistlerin repertuvarlarına mutlaka Türk bestecilerinin eserlerinin de alınacağına dikkat çekerek, “Bugüne kadar orkestraların ve yabancı şef ile solistlerin repertuvarlarında çalınan Türk eserlerinin yüzdesi çok azdı. Yüzde 5’i geçmiyordu. Ancak bizim yabancı şef ve solistlere Türk eserlerini çalma zorunluluğu getirmek gibi bir hedefimiz var. Artık bir yabancı şef ya da solist konser için ülkemize geliyorsa mutlaka bir konserinde Türk eseri çalacak” dedi. Genel müdürlüğe bağlı orkestraların bulundukları şehirdeki meydanlarda, açık alanlarda da konser vereceğini söyleyen Erdinç, yeni orkestralar kurduklarını da belirterek “Şu anda bazı bölgelerde aktif olan orkestralar var. Ancak gayri resmi çalışıyorlar. Bu orkestraları yasallaştırarak ‘Anadolu Filarmoni Orkestrası’ adı altında bir kurumda toplamak istiyoruz. Bu topluluk halk müziğinin yanı sıra Batı müziğini de seslendirecek. Böylece yurttaşlar da çoksesli müziğe alıştırılacak” dedi. Kültür Servisi Haydar “Aşk Şiirleri Antolojisi”, Ergülen’in son şiir kitabı Kı çıktı. Dört bölümden oluşan rmızı Kedi Yayınevi’nden Haydar Ergülen’in aşka dai “Aşk Şiirleri Antolojisi”, r şiirleri içeriyor. Ergülen’in farklı zamanlarda yazdığı 12. kitabı olan “Aşk Şiirle ri Antolojisi”nde, şairin aşka dai yer alıyor: “Çocukluğun tut r unutulamayacak şiirleri sun/ sanki bana, sanki ah muş da yine âşık olmuş, san duramaz bazı âşıkların yer ki olur a/ âşk bile doldiye haziran.” Kitapta ayr ini/ diye övgü, diye sana, ıca şiirlerinde rastlanmayan bir , Ergülen’in daha önceki Çok Severdi” adlı şiirinde “ilk” yer alıyor. Şair bu kitapta,“Elmayı gazetedeki bir cinayet hab erine yer veriyor. Ergülen’den aşka dair MIZI KEDİ YAYINEVİ’NDEN ÇIKTI Dan Frazer 90 yaşında öldü ? Kültür Servisi Ünlü Amerikalı oyuncu Dan Frazer, New York’ta geçirdiği kalp krizi sonucu yaşama veda etti. Türkiye’de de gösterilen 1970’li yılların ünlü televizyon dizisi “Kojak”taki dedektif Frank McNeil tiplemesiyle tanınan Frazer, 90 yaşındaydı. Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği 14. anma konseri Zehra Yıldız için söylediler ZEYNEP ALTAY Mesut Engin yaşamını yitirdi Kültür Servisi Sinema oyuncusu ve eski manken Mesut Engin, dün yaşamını yitirdi. 1953 Söke doğumlu Mesut Engin, 1973’te Ses Dergisi’nin açtığı yarışmada birinci olmuştu. 1973 2002 yılları arasında birçok filmde başrol ve yardımcı oyuncu olarak rol alan Engin ayrıca mankenlik ve fotomodellik de yaptı. 1976’da yaşadığı trafik kazasında sağ el bileğinin sinirlerinin kesilmesiyle bunalıma girerek alkol bağımlılığı ile mücadele etmek zorunda kaldı. Bir süre sonra güzellik salonları açan Engin, bu işte başarılı olamayıp, sokakta yaşamaya başladı. Tiyatro oyuncuları Mehmet Esen ve Mustafa Turan’ın, Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde 21 Mayıs 2009’da bitkin bir halde bulduğu Mesut Engin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kayışdağı Darülaceze’de kalmaya başlamıştı. 1998 yılında kaybettiğimiz İstanbul Devlet Opera Balesi sanatçısı Zehra Yıldız önceki akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda görkemli bir konserle anıldı. Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği 14. anma konserinde, basbariton Burak Bilgili, soprano Hale Soner, tenor Murat Karahan, bariton Kartal Karagedik ve mezzosoprano Anna Lapkovskaja, piyanist Sergei Gavrilov eşliğinde aryalar söyle diler. Hale Soner’in Bernstein’ın “Candide” operasından ve “La Traviata”dan, Anna Lapkovskaya’nın “Samson ve Dalila”dan aryalar, Murat Karahan’ın Falvo’nun ünlü napoliten şarkısı “Dicitencello vuie”yi seslendirdiği gecede Burak Bilgili ise muhteşem bir yorumla Verdi’nin “Don Carlos”undan bir arya seslendirdi. Gecede, Zehra Yıldız’ın Gavrilov eşliğinde yorumladığı “II. Mehmet Operası”ndan bir arya da barkovizyon aracılığıyla dinleyicilerle buluştu. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K İkinci Cumhuriyet tartışması üzerine ? Kültür Servisi Gazetemizin yazarlarından Zülal Kalkandelen’in yeni kitabı, Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı. “İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri İdris Küçükömer’in Tezleri” adını taşıyan inceleme türündeki kitapta, İkinci Cumhuriyet tartışmasının düşünsel temelleri İdris Küçükömer ekseninde irdeleniyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle