19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ARALIK 2011 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Yüzde 9’luk büyüme yurttaşa yansımadı. Her 6 kişiden 1’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor Gelir dağılmıyor ? Türkiye’deki 12.5 milyon kişi yoksulluk sınırının da altında yaşıyor. 3 kişiden 2’si borç ya da taksit ödüyor. Zenginlerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 50’ye yaklaştı. Bu rakamlar TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın sonuçları ancak uzmanlara göre tablo bundan daha da vahim, yoksulluk her geçen gün artıyor. ŞEHRİBAN KIRAÇ ‘Gerçekti Hayal Oldu’ Yandaşı, cemaatçisi, teslim alınmışı... derken medya gücü çok ağırlıklı gerçekleri görebilmemizin tersine işletildiğinden, bizim için en yaşamsal gerçekler, sorunlar, haklarımıza ilişkin olup bitenleri bilincimize kazıyabilmek şöyle dursun, kavrayamamaktan uzak kalıyoruz... AKP’ye, iktidardayken oy kazandıran en etkin sloganlardan biri, Başbakan Erdoğan’ın da ağzından düşürmediği, “Hayaldi gerçek oldu” değil miydi? EğitimSen’in DİSK, KESK desteğinde “Karanlığa teslim olmıyacağız” sloganıyla yarın yapacağı greve ilişkin öğretmenlere, öğrenci ailelerine yönelik olarak hazırladığı metinler yanında, derdini kamuoyuna anlatabilmeye yönelik bir de “Gerçekti Hayal Oldu” başlıklı metin var. Erdoğan hükümetleri iktidarlarında eğitim ağırlıklı hak kayıplarının bir dökümü yapılmış... Medyatik güdülemeyle gerçekleri ne kadar da çarpık algıladığımızın çok çarpıcı aynası. Bizim pembe düşlerimizi birazcık sarsa da çok çıplak rakkamlara dayalı veriler karşısında azıcık olsun gerçekleri görmemize yarayabilecekse köşemizin elverdiği bir bölümünü sizlere paylaşmak istiyorum: “ 2002 yılında devlet okuluna kaydını yaptırdığımız çocuğumuz için ortalama 720 lira ödüyormuşuz. 2011 yılında 4.5 katı artışla bu para 3 bin 200 liraya çıkmış. Erdoğan hükümetlerinin 2002 yılındaki kuruluşunda eğitime yatırımın payı yüzde 17.15’ken, 2011’de yüzde 5.85’e düşmüş. Özel dershanelerin sayısı 1225’ten iki katı artışla 4099’a çıkarken öğrenci sayıları 606 binden 1 milyon 234 bine yükselmiş. Özel okulların öğrenci sayısı 223 binden 2 kat artışla 498 bine çıkmış. Erdoğan iktidarına kadar güvencesiz öğretmen çalıştırma yokken (sözleşmeli yüz binler, vekil 60 bin, ücretli 15 bin, 4C’de değişken on binler) güvencesiz çalıştırma yöntemleri yaratılmış. Stajyer ücreti asgari ücretin 2/3’yken, ücret 1/3’e düşürülmüş. Part time, kısa süreli çalıştırılanlar yüzde 6’dan yüzde 25’e yükseltilmiş... Ve liberalizmin uc uygulamalarında 19862002, özelleştirmelerde rekor bildiğimiz yıllarda 8 milyon dolarlık toplam özelleştirme gerçekleştirilmişken Erdoğan iktidarlarında soluksuz 200211 yılları sürecinde 42 milyar dolarlık bir rekora ulaşılmış. 100 binlerce sözleşmeli, güvenceli kamu çalışanı işini kaybetmiş. Erdoğan iktidarlarına kadar kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı 65’e çıkarılırken memurlar için yüzde 75, işçiler için yüzde 65 olan ücretin emekliliğe oranı, hepsi için birden yüzde 50’ye düşürülmüş... ??? Ve ağır sansür... Türkiye’de haklarını kaybedenler, tek tek iktidarı caydırıcı güçte direnişler, eylemler ortaya koyamasalar da demokratik muhalefet olarak demokrasi güçlerinin sesleri algılandığından çok daha gür çıkıyor... Kimi sokağa taşan eylemler elbet tümden sansürlenemiyor. Ancak sonuç olarak ortak gündemli, var olan hakların gasp edilişine yönelik protesto eylemlerinin, haklarını kaybedenlerle birlikte topluma bedelleri teğet geçilerek birbirleriyle de ilişkilendirilmeden günlük, hızlı haber biçiminde geçiştirilmeleriyle ortak akla, ortak bilince yerleşmesi engelleniyor. Toplumsal muhalefetin giderek artan sorunlarla, haksızlıklarla birlikte yükselişinin üzerine siyah perde çekiliyor... Son haftaların en yaşamsal hak kayıplarına, en yaşamsal hak gasplarına ilişkin birkaç dik duruştan örnek vermekle yetinelim... Özel yargı, katledilmiş yargı bağımsızlığı koşullarında hukukun çiğnenmesi, yargısız infazlar, tutukluluklar, çok ağır insan hakları, hukuk ihlalerine ilişkin çok çarpıcı belgeli verilerin ortaya çıktığı gün yaşanmıyor. En çok kanıtı ortaya konmamış terör örgütü suçlaması eksenli, her tür, en sıradan demokratik duruşun, muhalefetin, düşüncenin susturulması, ağır insan hakları ihlallerinin binlerle çarpıcı örneği, ayrı ayrı, küçük küçük haberler olarak verildiğinde toplumun bütünü hakkında doğru dürüst bir yargıya sahip olması, işin vahametini algılama güçlüğü bir yana... Her bir skandal hukuk ihlali suçu bağlantılı kaçınılmaz ayrı ayrı gündeme gelen demokratik direnişler, duruşlar da kaçınılmaz söz konusu iddianameler ekseninde, mağdurlar çevresindeki örgütlenmeler çapında kalıyor... Aylar yıllar tutuklu kalmış kimi öğrencilerle kimi toplu davalarda (Hopa, Halkevleri, Ankara davası örneği) gelen beraatlarsa, hukuksuzluk karşısında medyatik, birlikte, daha örgütlü ses verme refleksleriyle ancak açıklamak gerek... Kamu üniversitelerindeki en kimlikli, nitelikli bilim insanlarını özel üniversitelerle özel hastanelere postalama, tıp eğitimi alan öğrencileri niteliksiz bırakma içerikli, yaşamsal değerde kıyımda doktorlarla, sağlık elemanlarıyla öğrencilerin ortak direnişleri sıradan haberler olarak içeriksiz verildi. Arkadan eczacıların ilaçtan yararlanma, sağlığı paralı hale sokma hak gasplarına ilişkin kendi özlük sorunlarını da içeren direnişleri geldi. Asıl sağlık hakkı gaspı tedavinin, ilacın sigortalılar için de paralı hale getirilmesi gerçeği hafta sonu ortak mitingle dillendirildi. Halkın durumu algılaması, bilincine varması için besbelli arkasının gelmesi gerek... Ciddi sıkıntıyla karşı karşıyayız Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 87.5’i (10 kişiden 9’u) “evden uzakta bir haftalık tatili”, yüzde 65.7’si “beklenmedik harcamalarını” ve yüzde 81.7’si “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını” ekonomik nedenlerle karşılayamıyor. Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” oranı ise 2009’da yüzde 63 iken 2010’da yüzde 63.5’e yükseldi. Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 43.8’inin konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb.” sorunların varlığı belirlendi. Nüfusun yüzde 43.3’ünün oturduğu konutta “izolasyondan dolayı ısınma sorunu” yaşanıyor. Yüzde 61.4’ünün hanesinin ise taksit ödemeleri ve borçları bulunurken bu borç ödemelerinin yüzde 28.3’ünün hanesine çok yük getirdiği belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2010’a ilişkin ‘Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre, nüfusun yüzde 16.9’u yoksulluk riski altında bulunuyor. Uzmanlar ise Türkİş’in geçen ay yoksulluk sınırının 3 bin 18 lira 18 kuruş olarak açıklanmasına rağmen TÜİK’in açıkladığı yoksulluk rakamının gerçekleri yansıtmadığına, gerçek yoksul sayısını gizlediğine dikkat çekti. Türkiye ekonomisi 3. çeyrekte yüzde 8.2 büyümesine rağmen buradaki büyüme sokaktaki yurttaşa yansımadı. Zengin ve fakir arasındaki makas her geçen gün açılıyor. TÜİK’e göre eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan yüzde 20’lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.4 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 5.8’de kaldı. Bu da bir kez daha zengin ile fakir arasındaki gelir adaletsizliğini gözler önüne serdi. Buna göre, son yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20’lik gruba göre 8 kat daha fazla. Araştırmada şu tespitlere yer verildi: L Türkiye’de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 22 bin 63 TL iken, ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir ise 9 bin 735 TL oldu. L İstanbul bölgesi 13 bin 382 TL ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek bölge konumunda. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 144 TL ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu. L Maaşücret gelirleri yüzde 43.7 ile toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip iken bunu yüzde 20.5 ile sosyal transferler ve yüzde 20.2 ile müteşebbis gelirleri izledi. Geleceğimizi tüketiyoruz Prof. Dr. Aziz Konukman: TÜİK’in yoksulluk rakamları ve göstergeleri, Türkİş, KamuSen’in açıkladığı rakamlardan daha iyi de olsa, bu tablo yüzde 9’larda büyüyoruz diyen bir ülkenin tablosu değil. Büyümenin nimetlerini sokaktaki insanın hissetmediği bir yerde başka tablo beklemek mümkün değil. TÜİK’de birtakım istatistiki sorunlar var, yoksulluğu tam olarak yansıtmıyor. En yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.4 deniyor. Gelir dağılımında anketler üzerinden gidildiği için üst gelir grupları çoğu zaman gelirlerini beyan etmiyor. Aslında zengin kesimin pastadan aldığı pay daha düşük görünüyor. Olumlu göstergelerin arkasındaki noktalara bakmak gerekiyor. Özel harcamalar artıyor mesela. İnsanlar gelecekteki gelirlerini kredi kartlarıyla, tüketici kredileriyle bugünden tüketmeleri sonucunda bu ülke büyüyor. Yoksa insanların reel gelirleri artmadı. Yine de adaletsizlikte şampiyonuz Ekonomist Mustafa Sönmez: Aileler ile ilgili elde edilen bilgiler, anketöre ailelerin verdikleri bildirimlere dayanıyor. Haliyle, varlıklı ailelerin muhtelif kira, faiz, borsa kazancı vb. bilgilerini samimi olarak açıklamayacakları ortada. TÜİK’e göre, ayda evine 4200 TL girenler en varlıklı yüzde 20’lik gruba giriyorlar. O zaman da iki kişinin çalışanı olan her beyaz yakalı, kalifiye işçi ailesi de yüzde 20’lik varlıklı gruba giriyor. Paylaşılan pasta doğru belirlenemeyince, ortalama gelir de hatalı, yoksul sayısını, onun yüzde 60’ının altında kalanlar diye niteleyip sayıyı nüfusun yüzde 24’ü ve 16 milyon olarak açıklamak da hatalı. Neresinden tutsanız elinizde kalır. Ne kadar çarpıtıp üstünü örtsek de gelir ayıbımız çuvala sığmıyor. Sorun piyasaya havale ediliyor Prof Dr. Erinç Yeldan: Gelir dağılımında konjoktürel olayların gelişmesiyle birlikte göreceli bir iyileşme olabilir. Ancak mutlak olarak Türkiye’nin bugün 16.9’a ulaşan yoksulluk sınırı OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında oldukça yüksek. Hele hele Türkiye’nin 2002’den bu yana içinde bulunduğu büyüme konjoktürüyle değerlendirildiğinde yoksulluk oranı ve gelir dağılımında kabul edilemez bir çarpıklık söz konusu. Bu kadar yüksek büyüme olan bir ülkenin, hâlâ bu boyuttaki bir yoksulluk ve gelir çarpıklığı içinde olması sorunun aslında bilinçli politikalarla üzerine gidilmediğini ve sorunun piyasaya havale edildiğini gösteriyor. Greve uluslararası destek MUSTAFA ÇAKIR Niçin greve gidiyorlar? L Grev hakkının yasal teminat altına alındığı toplu sözleşme düzeni için, L Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine son verilmesi için, L Ülkenin “KHK”lerle yönetilmesine son verilmesi için, L 4/C, 4/B, 50/D, 4924 veya taşeron adı altında sürdürülen güvencesiz çalıştırmaya son verilmesi için, L Emekçilere dayatılan angarya ve zorunlu fazla mesaiye son verilmesi için, L Temel ücretlerin arttırılarak, gerçek bir eşit işe eşit ücret sistemi için, L Ek ödemelerin tüm emekçilere ve emekliliğe yansıtılması için, L Net asgari ücretin 1.000 TL’ye çıkarılması ve bu tutarın vergi dışında bırakılması için, L Hukuksuz, haksız ve mesnetsiz biçimde yapılan gözaltı ve tutuklamalara son verilmesi, tutukluların serbest münde kararnamelerle (KHK) kamu bırakılması için, hizmetinin ticarileştirilmesi ve piTTB ve sağlık emekçileri örgütleri de: yasalaştırılmasına hızla devam ettiğini L Devlet hastanelerini şirket belirterek “Sistemi kökünden ve hastanelerine olumsuz bir şekilde değiştiren dönüştürülmemesi için KHK’ler ve AKP’ye karşı yarın grevL Sağlık hizmetlerinin deyiz” dedi. ticarileştirilmemesi için Konunun yalnızca emekçileri değil, kamu L Kamu sağlık kurumlarının hizmetlerinden yararlanamayanları ve işsizözelleştirilmemesi için leri de ilgilendirdiğini belirten KESK Genel SekL Sağlık çalışanlarını reteri İsmail Hakkı Tombul da “Hükümetin düköleleştirmeyi zenlemeleri kamu hizmetlerini hak olmaktan çıamaçlayan 663 kardı. Uluslararası sermayeye uygun bir eğitim posayılı KHK’ye litikası benimsenmek isteniyor” diye konuştu. karşı Elektrik faturalarında TR yapılan yüzde 2’lik kesint T’ye katkı adıyla ilerle milyon 860 bin 67 TL ge TRT’ye 550 lir sağlandı. İsveçli otomotiv şirke ti di. Şirket geçen yıl Gene Saab iflasını isteral Motors tarafından elden çıkarılmıştı. Tüketiciler Birliği, elektr bedelini İstanbul Bölge ikte kayıp kaçak İdares si’nde dava açarak yargıy i Mahkemea taşıyor. Petkim’in yüzde 51 do lay STEAŞ’ın yüzde 25 hisse lı ana hissedarı sin STEAŞ hisselerinin tam e sahip Turcas, amını SOCAR’a devretmek için görüşme lere başladı. ANKARA Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ile aralarında Türk Tabipleri Birliği ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın da (SES) bulunduğu 11 sağlık meslek örgütünün yarın yapacakları iş bırakma eylemlerine uluslararası sendikalardan da destek geldi. KESK, Dünya Sendikalar Federasyonu (WFTU) ile BASK Sendikası LAB’ın gönderdiği destek mesajlarını açıkladı. WFTU’nun mesajında “Dünya genelinde 82.000.000 üye adına WFTU, Türkiye’de KESK tarafından temsil edilen emekçilerin toplusözleşme hakkı ve iş güvenliği, eşit işe eşit ücret talepleriyle gerçekleştirecekleri grevi bütünüyle desteklemektedir” denildi. Öte yandan Türk Harbİş Sendikası Genel Başkanı Bayram Bozal, “Gelir ve vergi dağılımında adaletsizliğin giderilmesi” talebiyle toplanan 20 bin imzayı TBMM’de CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ve Ankara Milletvekili İzzet Çetin’e verdi. Emekçiler yarın grevde İstanbul Haber Servisi Emek ve meslek örgütleri, AKP hükümetinin eğitim ve sağlık başta olmak üzere temel kamu hizmetlerini ticarileştirmesine karşı, 21 Aralık Çarşamba günü “en uzun geceyi aydınlığa çevirmek için” grev yapacak. İstanbul’da emekçiler, saat 13.00’te Beyazıt Meydanı’nda bir araya gelerek kitlesel açıklama yapacak, eylemlerinin nedenlerini anlatacak. Toplantıda, 2012’nin emekçiler için mücadele yılı olacağı vurgulanarak sermayeye karşı birlik çağrısı yapıldı. KESK, DİSK, TTB, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonunun da aralarında bulunduğu örgütler, İstanbul’da ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen, AKP’nin kanun hük Diplomalı işsiz yarım milyonu aştı Ekonomi Servisi Üniversite mezunu işsiz sayısı çığ gibi büyüyor. Eylül 2011’de diplomalı işsiz sayısı yaklaşık 100 bin kişi artarak 537 bin kişi seviyesine ulaştı. Aynı dönemler arasında okuryazar olmayan nüfustaki işsizlik oranı ise azaldı. ANKA’nın Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden yaptığı belirlemelere göre, üniversite mezunu nüfusta işsiz sayısı Eylül 2011’de geçen yılın aynı ayına göre 32 bin kişi, kriz öncesi dönem olan Eylül 2008’in 88 bin kişi üzerinde gerçekleşerek 537 bin kişi seviyesine ulaştı. Diplomalı işsizlerin oranı Eylül 2011’de yüzde 11.5 oldu. İşgücüne katılan yükseköğretim mezunu erkek sayısı eylülde 2 milyon 953 bin kişi olurken bunun 2 milyon 697 bini iş buldu. Söz konusu ayda erkek nüfusta 256 bin kişi işsiz kalırken bu gruptaki işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0.1 puan arttı. Bu yılın ağustosuna göre de eylülde istihdam edilen üniversite mezunu erkek sayısı 4 bin kişi arttı. Günün içinden 2012 çok zor geçecek Ekonomi Servisi Ekonomist ve ünlü kâhin Nouriel Roubini’ye göre 2012’de dünya ekonomisini oldukça zorlu bir dönem bekliyor. Roubini Türkiye’ye yönelik beklentileri de yüreklere su serpen cinsten değil. Roubini’ye göre 2012’de Türk ekonomisinde yavaşlama işaretleri daha da artacak. Halen Avro Bölgesi’nin resesyonda olduğuna işaret eden Roubini kredi piyasasındaki durgunluğun, borç sorunu ve peş peşe açıklanan tasarruf paketlerinin sıkıntıları daha da arttıracağını belirtti. Roubini felaket senaryolarında hiçbir ülkeyi es geçmezken küresel ekonomiye yönelik uyarılarını şöyle özetliyor: Kemerlerinizi bağlayın, 2012 çok zor geçecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle