19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara S B B B B B B B Y Y Y Y S 13 10 12 14 15 14 15 10 10 11 11 10 9 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B B B B B B PB K 8 8 5 21 19 18 11 13 8 9 3 4 0 HABERLERİN DEVAMI Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra B AmsterdamB Brüksel B Paris B Bonn B Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid B Viyana B 1 7 5 8 10 8 10 8 9 14 6 11 4 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B PB PB PB B PB Y PB PB Y PB B A 13 15 18 17 14 0 9 10 8 7 2 21 15 2 ARALIK 2011 CUMA Ülkemizin kuzey kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz ile Sinop, Ardahan ve Erzurum çevrelerinin yağışlı, diğer yerlerin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. İç ve doğu bölgelerde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer sis görüleceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2 Aralık GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Meclis görüşmelerinde muhalefet milletvekilleri bedellinin ülkenin güvenliğini ve terörle savaşı etkileyeceğinden kaygılı. Doğal olarak “Genelkurmay’ın görüşünün alınıp alınmadığını” soruyorlar... Bakan Yılmaz İsmet; demokrasi kültürünü konuşturuyor. Genelkurmay’ın görüşünü öğrenmek isteyenlere demokrasi tarihine geçen bir yanıt veriyor: “Genelkurmay ‘evet’ dese ne olacak, ‘hayır’ dese ne olacak?” Bu vesileyle öğrendik. Ülkeyi savunmak, terörle mücadelede ne kadar askere gereksinildiğini Genelkurmay değil; AKP’nin Meclis’teki çoğunluğu saptayabilirmiş! ??? TBMM’de, bu iktidarın söylemleriyle uygulamaları arasındaki derin uçurumu bütün çıplaklığıyla kanıtlayan bir başka olay daha yaşandı. RTE’nin (1938’de) “Dersim’de katliam yaşandığını, CHP’nin tek başına iktidarda olduğu bu dönemde hiçbir suçu olmayan binlerce insanın katledilerek öldürüldüğünü” açıklamasından cesaret alan Barış ve Demokrasi (Kürt) Partisi, o yıllarda yaşananları Meclis’te araştırmayı amaçlayan bir önerge verdi. Görüşmelerde AKP, ikiyüzlü davranışları bir kez daha sergiledi. Grup adına Başbakan’ını aratmayacak sertlikte bir konuşmasından sonra BDP’nin araştırma önergesine AKP’nin doğal olarak katılacağını açıklayan cümlelerle sona ermesi beklenirken Mehmet Metiner; “Gelip geçici komisyonlarla bu işin çözümlenebileceği kanaatinde değiliz” dedi ve… Meclis’i de araştırma önergesini de dışlayıverdi. ??? Kimilerini tanımak partilerini tanımakla eşdeğer: RTE, “Sen artık bu işlere karışma Mehmet” diye azarladı. Birkaç gün sonra Başbakan’ın bu sözünü yalanlayan bir açıklama yaptı Metiner, dedi ki: “Başbakanımız bana sen bu işlere karışma demedi. Konuşmamı kaynak gösterdi”. Vatan’ın internet sitesi, Metiner’in açıklamasını ve konuşmasını izleyenlerin değerlendirmelerini yayımladı. (31.11.2011) Bu değerlendirmelerden birkaç örnek: Hasan Yenlay: “Bu davranışlar AKP’nin mayasında mı var? Her defasında iki ileri bir geri.” Cengiz Deniz: “Bu adamın ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Başbakan sus dese susardım diyor. Ben kuklayım dese daha anlaşılır olamazdı.” Gazi Duman: “Suç, her önüne geleni milletvekili yapanlarda aslında.” Kadir Eti: “Ömürlerini Alevi inancının yok edilmesine vakfeden insanların şimdi çıkıp Alevleri savunması nasıl bir iman, inanç taşıdıklarının şifresidir aslında”. Al: “Sabiha Gökçen Havaalanı’nın ismi Emine Erdoğan, Safiye Soyman, Huysuz Virjin havaalanı olabilir.” Abbas Sağdıç: “Eğer sen bu milletin vekili isen, Sivas katliamı sanıklarını savunan 12 avukattan 8’i AKP milletvekili. Sen önce onlarla yüzleş”. ??? Ortalık toz duman. Genelkurmay’daki, Başbakanlık’taki, daha nerelerde varsa arşivler açılsın pekâlâ! Ama o tarihlerde Kürt (Dersim) isyanlarıyla yakından ilgili İngiliz, Fransız ve Rus arşivlerindeki belgeler de araştırmaya başlıca malzeme olsun! Silivri’de tutuklu Mehmet Perinçek’ten bir mektup aldım. Şunları yazıyor: “Ben Rus arşivlerinde on seneyi aşkın süredir araştırmalar yürütüyorum. Cezaevinde tamamladığım ve birkaç gün önce çıkan yeni kitabım da ‘Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları’ başlığını taşıyor. Bu kitabımda Dersim isyanıyla ilgili, olayların yaşandığı dönemde sıcağı sıcağına yazılmış raporlara yer verdim. Bu rapor ve kaynaklardaki Dersim isyanı hakkındaki tespitleri şu şekilde özetleyebiliriz: Dersim isyanı, gerici Şeyh Sait ve Ağrı isyanlarının bir devamıdır. İsyan, Cumhuriyet rejimiyle feodal kalıntılar arasındaki çatışmanın bir yansımasıdır. Dersim’de kanun tanımayan çağdışı bir rejim sürmektedir. Devlet içinde bir devlet gibidir. Bu sebeplerle bölge ulusal ekonomiyle de bütünleşememektedir. Kemalist rejim, ortaçağdan kalma bu yapıyı ortadan kaldırmak için harekete geçmiş, bunun üzerine kendi egemenliklerinin son bulacağını gören gerici aşiret reisleri, bölge halkının belirli konulardaki memnuniyetsizlerinden faydalanarak geniş çaplı bir isyan başlatmışlardır. İsyanda Hatay meselesinden dolayı Türkiye’yle sorun yaşayan Fransa da rol oynamıştır. Bazı aşırılıklar olmakla birlikte Türk hükümetinin Dersim isyanına karşı aldığı önlemler meşru ve haklıdır.” Şayet Dersim’i, içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye araştıracaksak; Mehmet Perinçek’in kitabı önemli bir kaynak! Başbakan Tayyip Erdoğan’a geçirdiği operasyon nedeniyle acil şifa dilerim. Ancak bu süreçte kamuoyunun zamanında bilgilendirilmemiş olmasını önemli bir eksiklik olduğu düşüncesindeyim. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in “Bu, ani çıkan bir olay değil. Önceden planlanmış, tasarlanmış bir tedavidir” sözlerinden Erdoğan ve yakın çevresinin bu sağlık müdahalesi için önceden planlama yaptıkları anlaşılıyor. Keşke bu hazırlık kapsamında, kamuoyunun nasıl bilgilendirileceğine ilişkin iletişim planlaması da yapılabilseydi. Böylece Türk halkı, başbakanlarının önceden planlanan ameliyatını üç gün sonra Bakanlar Kurulu toplantısının iptali üzerine başlayan spekülasyon neticesinde öğrenmek zorunda kalmazdı. Benzer bir durum, Sağlık Bakanlığı kampanyasına rağmen aşı olmama yönünde tercih kullanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün domuz gribine yakalanması sırasında yaşandı. Hastalığını kamuoyundan gizleyen Gül’ün, henüz kendisi dahi bilmezken yabancı konuk ağırladığı ortaya çıkmıştı. Şeffaflık ve açıklığın temel ilke olduğu demokratik ülkelerde, karar alma sürecinin kritik noktalarında bulunan cumhurbaşkanı ve başbakan gibi isimlerin normal çalışma düzenlerini aksatabilecek sağlık sorunları özel hayat kapsamında görülemez. Umarız liderlerimiz bundan sonra, “ileri demokrasi” iddialarına uygun biçimde sağlık durumlarını kamuoyu ile açıkça paylaşma pratiği edinir. Erdoğan Köşk’e Çıkarsa AKP Ne Olur? kim gelsin? Erdoğan giderse Tam da Başbakan Erdoğan’ın sağlık sorunlarının cidiyetinin sorgulandığı şu dönemde çarpıcı bir kamuoyu araştırmasının sonuçları elime geçti. Çalışma, 12 Haziran seçimlerinden sonra, yabancı bir kuruluşun talebiyle İstanbul’da bir araştırma şirketi tarafından yürütülmüş. Türkiye’nin 14 şehrinde 2 bin kişi ile yüz yüze anketler yapılmış. Son bir sene içinde benzer üç çalışma daha yapılmış ve katılanlara yüzün üzerinde soru yöneltilmiş. Son ankete, öncekilerden farklı olarak kritik bir ekleme yapılmış ve “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yerine AKP’nin yeni lideri olarak kimi görmek istersiniz” sorusu yöneltilmiş lımcıya seçenek sunulmayan bu soruya, 2013 denekten 1381’i “Bilmiyorum” ya da “Cevap yok” karşılığını vermiş. Yanıt veren 630 kişinin gönüllerinden geçen “AKP Genel Başkanı ve Başbakan” adayları şöyle sıralanmış: Ahmet Davutoğlu: 119 (Yanıt verenlerin yüzde 18.8’ü ) Abdullah Gül 116 (Yanıt verenlerin yüzde 18.4’ü ) Bülent Arınç: 107 (Yanıt verenlerin yüzde 16.9’u) Ali Babacan: 86 (Yanıt verenlerin yüzde 13.6’sı) “Giderse AKP’ye vermem” diyenler çoğunlukta Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkarak aktif siyasetten çekilmesi durumunda AKP’nin geleceğinin ne olacağını merak edenler olabilir. Çalışmaya bu nedenle şu soru da eklenmiş: “Erdoğan’dan başka biri AKP’ye liderlik ederse bu partiye oy verir misiniz?” Sunulan seçenekler arasında “kesinlikle oy veririm (yüzde 17.9)” ve “muhtemelen veririm (yüzde 17.9)” şıklarını işaretleyenlerin oranı toplamda yüzde 35.8’e ulaşıyor. Karşı tarafta ise “Kesinlikle vermem (yüzde 32.4)” ve “Muhtemelen vermem (yüzde 14.2)” diyenler yer almış. Toplamları ise sürpriz bir rakama ulaşıyor: Yüzde 46.8. Soruya “Bilmiyorum” ya da “Yanıt yok” diyen yüzde 17.6’lık kararsız kesim oransal olarak iki grup arasında dağıtılsa bile bu rakamlardan çıkan sonuç şu: “Erdoğan sonrası AKP”nin oy desteği son seçimde ulaşılan rakamların çok altında kalıyor. Hatta tam tersine, toplumun AKP dışında bir arayışa geçme olasılığı çok yükseliyor... Araştırma sonuçları, iktidar ve muhalefet partilerinin yetkililerine de ulaşacaktır. Üzerinde düşünülmesi gereken rakamlar bunlar... Sıralamada ilk 10’a girecek Diyanet protokolde yükseliyor FIRAT KOZOK ANKARA AKP iktidarının uygulamaya koyduğu Bakan Yardımcılığı kadroları için protokol düzenlerinde değişikliklere gidiliyor. Bu kapsamda Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik’te değişiklik yapıldı. Buna göre başkent Ankara dışındaki illerde tebrikata giriş sırasında bir numarada milletvekilleri olacak, vekillerin ardından kentin en büyük komutanı, general ve amiraller ile garnizon komutanı gelecek. Değişikliğe göre söz konusu il eğer büyükşehir statüsünde ise üçüncü sıra büyükşehir belediye başkanının olacak. Türkiye’nin yeni gözde makamını dolduran bakan yardımcıları, büyükşehir belediye başkanından sonra gelecek. 41 basamak yükseldi avutoğlu burun farkıyla Anketler yapıldığı dönemde Başbakan’ın sağlık durumunun iyi olduğu dikkate alınırsa, bu soru, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması olasılığı düşünülerek hazırlanmış gözüküyor. Ucu açık bırakılan, yani katı D FÜLE’NİN CHP’YE ÖNERİSİNİN ANLAMI CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son Brüksel ziyaretinde elde edilen önemli bir kazanım, katıldığı panele ilişkin gerçek olmayan tartışma haberleri nedeniyle gölgelendi. Oysa, Kılıçdaroğlu’nun Brüksel’de görüştüğü AB’nin Genişlemeden Sorumlu Yetkilisi Stefan Füle, CHP ile “düzenli ve sürekli bir temas mekanizması kurulmasını” önerdi. AB işleyişini bilen Türk diplomatları bu önerinin ne kadar “olağanüstü” olduğunun farkında. AB içinde AKP’nin demokrasi konusundaki samimiyetsizliği giderek daha fazla anlaşılıyor. Esrarengiz Mevlüt K. Neonazilerin bir polisi öldürdüğü sırada, Alman ve ABD’li istihbaratçılarca izlenen ve MİT’e çalıştığı söylenen bir Türk’ün de olay yeri yakınlarında olduğu öne sürüldü OSMAN ÇUTSAY Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’nın üzerinde birlikte çalıştığı Başkent Protokol Listesi’nin de önümüzdeki günlerde tamamlanması bekleniyor. Bu çalışmanın sürprizi de Genelkurmay Başkanı’nın protokoldeki yerini koruması oldu. Kamuoyunda daha önce Genelkurmay Başkanı’nın üçüncü sıradan daha geri sıralara düşürüleceği ana muhalefet partisi lideri ve yüksek yargı kurumu başkanlarının gerisinde yer alacağı tartışılmıştı. Protokol listesinde bakan yardımcıları dışında tek değişiklik Diyanet İşleri Başkanı’nın yerine ilişkin oldu. 51. sırada olan Diyanet İşleri Başkanı 41 basamak birden yükselerek, protokolde bakanlardan hemen sonra yer alacak. DİYANET’İN ‘KERBELA’ AÇILIMI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyanet İşleri Başkanlığı, ilk kez Kerbela şehitleri için anma programı düzenleyecek. 4 Aralık Pazar gününe denk gelen Aşure Günü’nde, Ankara Hacı Bayram Veli Camisi’nde yapılacak programa Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de katılacak. Programda Kuran okunacak, ilahiler söylenecek, dualar edilecek. Programın ardından vatandaşlara aşure dağıtılacak. Bugünkü cuma hutbesinde de Kerbela konu edilecek. ‘IRKÇI KATİLLER İNTİHAR ETMEMİŞ OLABİLİR’ Almanya’da istihbarat servislerini denetlemekle görevli komisyonun başkanı Thomas Oppermann, şimdiye kadar gözaltına alınan ve tutuklananlar içinde herhangi bir istihbarat elemanının bulunmadığını belirtirken basına sızan haberlerde, Neonazi iki katil Mundlos ve Böhnhardt’ın “intihar etmiş olamayacaklarına dair” yeni kanıtlar bulunduğuna işaret edildi. İki Neonazinin bir üçüncü kişi tarafından öldürülmüş olabileceği, şimdiye kadar Alman güvenlik birimleri tarafından ısrarla reddedilmişti. Öte yandan Federal İçişleri Bakanı HansPeter Friedrich, Neonazi parti NPD’nin söz konusu Neonazi çeteyle bağlantılarının kanıtlanabileceğini ve bu kapatılabileceğini söyledi. FRANKFURT Federal Almanya’da sekiz Türk’ün can verdiği Neonazi cinayetlerinde “ortaya çıkan yeni ipuçları”, tehlikeli boyutlar alıyor. Haftalık haber dergisi Stern, Amerikan istihbarat kaynaklarına dayanarak yayımladığı bir haberde, iyice karmaşıklaşan ilişkiler ağı içinde İslamcı terör gruplarıyla bağlantılı bir “Türk unsuru” olduğuna dikkat çekti. Kasım ayı başında karavanlarında intihar ettiklerine dair bulguların art arda dayanaksızlaştığı gözlenen iki Neonazi katil Uwe Mundlos ile Uwe Böhnhardt’ın, 2007 yılında genç bir kadın polisi öldürüp bir diğer po Hakkında tutuklama kararı olan Mevlüt K. ile ilgili olarak Alman basınında yer alan haberlerde ve bazı siyaset adamlarınca yapılan duyurularda, Ludwigshafen’lı olduğu, “CIA ile iyi ilişkiler içindeki MİT’e çalıştığı” ileri sürülmüştü. Ancak Türkiye’ye geçerek gözlerden kaybolan bu isimden, bugüne kadar hiçbir haber alınamamıştı. Amerikan istihbarat raporlarına dayanarak hazırlanan haberde, öldürülen kadın polis Michèle Kiesewetter ve yaralanan çalışma arkadaşının, 25 Nisan 2007 tarihinde Alman istihbaratının gözetimi altında “infaz edilmiş” olabileceğine dikkat çekilirken aynı gün Heilbronn’daki bir banka şubesine biri Mevlüt K. olan iki kişi tarafından 2.3 milyon Avro yatırıldığı da kaydedildi. Stern dergisine göre, izleme görevini yerine getiren Amerikan ajanlarına Alman istihbarat servisi elemanları da eşlik etti. İzlenen Mevlüt K. ve arkadaşının daha sonra ölümle sonuçlanan çatışma yakınlarında neden bulunduklarına ise henüz bir yanıt verilmedi. Ancak daha önce basında yer alan haberlerde Mevlüt K’nin yanı sıra, bu ilişkiler ağı içinde Amerikan ve Alman istihbaratının rolü olduğunun ortaya çıkması, ortamı iyice gerginleştirdi. Böylece, yıllarca örtbas edilmiş olabileceği ileri sürülen birçok kanlı gelişmenin üzerindeki sır perdesinin kaldırılabileceği ileri sürüldü. Stern’deki haberde, genç kadın polisin can verdiği olaydan itibaren orada bulunan insanlar hakkında “Alman istihbaratının bilgi sahibi olduğu” da vurgulandı. Yeni bilgiler Berlin’i güç durumda bıraktı. Halk ozanı Şah Turna: İnfaz mı edildi? Devlet bana özür borçlu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, darbe sonrasında vatandaşlıktan çıkarılan halk ozanı Şah Turna ile birlikte düzenlediği basın toplantısında “son bir yılda 4 binin üzerinde şikâyet olduğu halde hiçbir işkenceci ve darbeciye herhangi bir suçtan dava açılmadığını” söyledi. Aygün, “yüzleşme”nin önemine dikkat çekerken “Başbakan Dersim için özür diledi. Ama BDP’lilerin bu konudaki önerisi AKP tarafından reddedildi” dedi. Şah Turna da “devletten özür beklediğini” yineledi. “Devrimci ozan” Şah Turna’nın başına gelenlere dikkat çeken Aygün, “Son bir yılda olanlar; sadece Genelkurmay Başkanı ve Başbakan’ın Kenan Evren Kışlası’nın adının değiştirilmesine dair yaptığı bir sohbetten ibaret. Kenan Evren’in aleyhine yürüyen soruşturmalarda dava açılırsa lütfedip 12 Eylül simgesi olan Kenan Evren adını kışladan silecekler. Bu arada Kenan Evren’in maaşına zam yapılıyor. Özel yetkili savcı, işkenceden, ölümlerden ötürü Kenan Evren ile ilgili herhangi dava açılmayacağını, sadece darbeden sorumlu tutulacağını açıkladı” dedi. lisi de ağır yaraladığı çatışma sırasında, olay yeri yakınlarında hem Alman ajanları hem de Amerikan askeri istihbaratınca izlenen bir Türk’ün bulunduğu, bunun da Mevlüt K. olduğu ileri sürüldü. Bu ismin, terörist bir saldırı ha zırlığı içinde yakalanıp yargılanarak geçen yıl mahkum edilen ve Türk üyeleri de bulunan “Sauerland Grubu”na 26 adet fünye sağladığı ileri sürülmüştü. Mevlüt K’nin, 2007 yılındaki kanlı çatışmada nasıl bir rolü olduğu sorularına yanıt aranıyor. AB’den makaleli destek BRÜKSEL (AA) 11 AB üyesinin dışişleri bakanları yayımladıkları ortak makalede Türkiye’nin AB katılım sürecine tam destek verdi. EUobserver’da, Almanya, İngiltere, İtalya, İsveç, Finlandiya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Litvanya, Letonya ve Estonya dışişleri bakanlarının imzasıyla yayımlanan makalede, “Özellikle ortak pazar için yeni bir ekonomik güç merkezi ve büyüyen bir bölgesel güç olarak Türkiye, ortak dış politika çabalarımıza katkı yapabilir” denildi. Makalede, “AB politikalarıyla uyumlu” Türk dış politikasından duyulan memnuniyet dile getirilirken Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümünü desteklemesi ve limanlarını Rum Kesimi gemilerine açması gerektiği savunularak şu ifadeler kullanıldı: “Türkiye’nin katılım süreci her iki taraf için hayati derecede stratejik ve ekonomik önem taşımaktadır. AB ve Türkiye birlikte, mevcut küresel ekonomik ve siyasi fırtınalarda daha güvenli şekilde yol alabilecektir.” Almanya’da İran alarmı FRANKFURT (Cumhuriyet) ABD’nin İran’a bir askeri müdahale gerçekleştirmesi halinde, Federal Almanya’daki Amerikan hedeflerine İran tarafından saldırılar düzenleneceği ve Federal Başsavcılık’ın bu tür planlarla ilgili bir soruşturma başlattığı yolundaki haberler doğrulandı. Afganistan ve Irak işgallerinde Almanya’daki üslerinden yararlanan ABD’nin, İran’ı işgal ederse, bu hedeflere Tahran’daki rejimin çeşitli saldırılar düzenleyerek etkisizleştirmek isteyebileceğini ileri süren haberlerin incelendiğini belirten Federal Başsavcı Harald Range, bir soruşturma açıldığını bildirdi. Bu arada Berlin’in, İran’daki büyükelçisini geri çağırdığı ilan edildi. Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle İtalya Dışişleri Bakanı Terzi İngiltere Dışişleri Bakanı Hague ‘Devletten hak aramaya geldim’ Basın özgürlüğü vurgusu Türkiye’nin iç siyasi reformlarına da destek verilen makalede “Son dönemde katılım müzakereleri hayal kırıklığı yaratacak kadar yavaş ilerliyor” denildi. Türkiye’nin AB standartlarını karşılaması gerektiği belirtilen makalede, son ilerleme raporunda basın özgürlüğü ve azınlık haklarıyla ilgili endişelere yer verdiği hatırlatıldı. Makalede, yeni anayasanın Türkiye’nin dönüşümünün daha da ilerletilmesi için önemli bir fırsat teşkil ettiği vurgulandı. 12 Mart ve 12 Eylül mağduru olduğunu, Diyabakır Cezaevi’nde işkence gördüğünü anlatan Şah Turna, “70’li yıllarda Diyarbakır Cezaevi’ndeydik. İbrahim Kaypakkaya ile duvar duvaraydık. Yurtdışında ödüller aldım, kendi memleketimde vatandaşlıktan çıkarıldım. Almanya beni vatandaşlığa aldı. Devletten hak aramaya geldim. Devletin özür dilemesi lazım. İşkence gören, vatandaşlıktan atılan 15 bin kişiden devletin özür dilemesi gerekir. Devlet bana bir özür borçlu” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle