19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ARALIK 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLERİN DEVAMI İstanbul Y Edirne Y Kocaeli B Çanakkale Y İzmir Y Manisa Y Denizli B Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon PB Giresun PB B Ankara 16 9 16 16 16 15 17 20 18 18 18 17 13 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B Y PB PB B B B B PB PB PB 14 14 8 17 21 20 11 14 11 10 7 7 0 Oslo B 2 Belgrad Y 8 Helsinki Y 5 Sofya Y 7 Stockholm K 2 Roma PB 12 Londra Y 8 Atina Y 17 AmsterdamY 6 Zürih PB 0 Brüksel K 2 Moskova B 2 Paris Y 5 Aşkabat A 5 Bonn B 2 Taşkent K 2 Münih B 1 Baku B 10 Berlin B 5 Bişkek K 8 Budapeşte B 5 Tiflis B 7 Madrid PB 9 Kahire B 22 Viyana B 3 Şam A 17 Ülkemizin batı kesimleri çok bulutlu, Marmara’nın batısı, Kıyı Ege ile Batı Akdeniz’in aralıklı yağmur ve sağanak yağışlı, diğer yerlerin parçalı ve az bultlu geçmesi tahmin ediliyor. Yağışların Edirne, Kırklareli ve Çanakkale çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Gece ve sabah saatlerinde doğu bölgelerinde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer sis bekleniyor. 13 MÜMTAZ ARIKAN 19 Aralık TARİHTE BUGÜN İsrail’in İran’ı vurma olasılığı bölgesel savaş senaryolarını da beraberinde getirdi Durban 17. İklim Konferansı’nın Ardından... Güney Afrika kenti Durban’da 28 Kasım 2011’de 194 ülkenin katılımıyla gerçekleşen 17. Dünya İklim Konferansı, bugünden 2015’e kadar gezegenin küresel ısınmadan kaynaklanan iklim değişikliklerinin baş sorumlusu sera etkili gaz salımlarının azaltılmasıyla ilgili somut, bağlayıcı önlemlerin alınması yönünde, konferansın son iki gününde sabahın erken saatlerine kadar yapılan yoğun tartışmalar sonunda, herkesi tatmin etmekten uzak olsa da zirveyi fiyaskodan kurtarmış görünmektedir. Oysa beklenen, gezegenin bekası ile ilgili bu yaşamsal soruna artık vakit kaybetmeden somut, bağlayıcı ve yaptırımlı önlemler alınmasıydı. Ne yazık ki Durban iklim konferansı da tıpkı önceki zirveler gibi çözümü bir başka bahara ertelemekten öte çözüm üretememiştir. Ancak konuya iyimser yaklaşıldığında gelecek zirveye kadar bir yol haritası belirleyecek bir tür çalışma grubunun oluşturulmasının kabul edilmesiyle konferansın düze çıkması sağlanmıştır. Kabul edilen yol haritasına göre üye ülkeler bugünden 2020’ye kadar küresel ısınmayı ortalama olarak 2 derecenin altında tutacak sera etkili gaz salımlarını azaltmayı başaramamıştır. Çalışma grubu, bunun şimdiye değin gerçekleşememesinin nedenlerini saptayarak söz konusu gaz salımlarını azaltmanın çaresini bulmaya çalışacaktır. Gerçi ‘Gezegenin Dostları’ gibi bazı sivil toplum kuruluşları varılan anlaşmanın savsaklamadan öte anlam taşımadığı görüşünü savunmaktadırlar. Ancak Durban’da kabul edilen sonuç metnine göre 2012’de sona ermesi beklenen Kyoto Protokolü’nün uzatılmasının sağlanması son derecede önemli sayılmaktadır. Zira söz konusu karar Kyoto’nun temiz kalkınmaya yönelik çözümlerin kaybedileceğiyle ilgili belirsizlikleri ortadan kaldıracak, Güney ülkelerinin daha az ‘CO2’ salımı sağlayan teknolojilerin kullanımıyla temiz kalkınmanın yolunu açabilecektir. Ayrıca Durban’da küresel ısınmaya karşı önlemler alınması için yoksul ülkelere yardım sağlayacak bir ‘Yeşil Fon’un gerçekleştirilmesi de karara bağlanmıştır. Gerçi bu fonlara taahhüt edilen paraların sağlanması, dün olduğu gibi bugün de sorun olmakta devam etmektedir... Nitekim iki yıl önce yapılan Kopenhag zirvesinde 2020’ye kadar söz konusu fona her yıl 100 milyar dolar sağlanması gerçekleşememiştir. Bu sorunun çözümü de “2015 İklim Paktı”na ertelenmiştir. ??? Durban zirvesinin sonuçları itibarıyla ‘zor bir doğum” olduğuyla ilgili yorum yapanlara da hak vermemek olanaksız. Ancak küresel ısınmaya karşı savaş, özellikle küresel ısınmadan kaynaklanan taşkın, kasırga, kuraklık gibi doğal afetlerde görülen artışlar konusunda bilim çevrelerinin alarm çanlarını çaldıkları bir sırada, küresel ısınmanın önlenmesine dönük çabalar da hafife alınmamalıdır. Zira dünya ekonomisinin borç krizleriyle darboğaza girdiği şu günlerde ‘Yeşil Fon’a taahhüt edilen paralarda aksama olmasını doğal karşılamak zorunludur. Durban zirvesinin fiyaskodan kurtarılmasında Avrupa ülkeleri büyük çaba harcamışlardır. 17 gün süren görüşmelerde Avrupa, ABD, Kanada ve Japonya’ya karşı zorlu bir mücadele yürütülmüştür. Aslında ABD’nin içinde yer almadığı küresel ölçekte kararların yaşama geçirilmesi, kimi uzmanlara göre neredeyse imkânsızdır. Nitekim Başkan Barack Obama, “Yeşil bir ekonomi”nin kurulmasına ne denli taraftar olsa da Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu yitirmesinden sonra bir bakıma cumhuriyetçilerce rehin alınmış durumdadır. Cumhuriyetçilerse küresel ısınma, sera etkili gazlar ve iklim değişikliklerini Tanrı’nın işi saydıklarından konuya bütünüyle karşıdırlar. Gezegenin bekasıyla ilgili olarak küresel ısınmanın önlenmesine yönelik somut adımların atılması bir kez daha başka bahara, 1 kişi başına tükettiği 53 tonu aşkın karbondioksit salımıyla dünya rekoruna sahip Katar’da 26 Kasım7 Aralık 2012 tarihleri arasında yapılacak. 18. zirveye kaldı. Bu arada 2011’de doğal felaketlerin dünya ekonomisine verdikleri zararın 350 milyar dolar olduğunu da anımsatalım. ‘Fatura bize çıkar’ ? Tahran’dan gelen tehditkâr açıklamaları Cumhuriyet’e değerlendiren uzmanlar, söz konusu bir savaşın bedelini Türkiye’nin ödeyeceği yönünde ortak görüş belirtti. BAHADIR SELİM DİLEK GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘İran’ı, Suudilere vurduracaklar’ uudi Arabistan Amerika’dan 70 milyar dolarlık hava savunma sistemleri, F 15 uçakları, Almanya’dan 9 milyar dolarlık Lleopard tankı aldı. ABD, İsrail’e değil, Suudi Arabistan’a vurduracak İran’ı. İran Türkiye’ye saldırmaz. İran, Türkiye’ye saldırırsa, NATO antlaşmasının 5. maddesi açık, “Bir müttefike saldırı durumunda yardım edilir” diyor. İran Türkiye’ye bir bomba atarsa 5 bin Amerikan bombası kafasına düşer. ABD şu anda Suudi Arabistan ile İran arasında bir Prof. Dr. çatışmayı körüklüyor. Erhan S ANKARA Füze kalkanı projesi kapsamında Malatya’ya kurulacak radarlar, Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirdi. Her ne kadar Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, iki ülke arasında ilişkilerin sıkıntılı olmadığını savunsa da Tahran’dan gelen tehdit dolu mesajlar, Türkiye ile İran’ı kritik bir sürecin içine soktu. İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurma olasılığı giderek güçlenirken, bu durum bölgesel savaş senaryolarını da beraberinde getirdi. Dış politika ve strateji uzmanlarının görüşleri, böyle bir savaşın faturasının Türkiye’ye çıkacağı yönünde ağırlık kazanıyor. Uzmanların Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmeler şöyle: Ercan Çitlioğlu: Eğer Amerika ve İsrail, İran’a ortak bir operasyon yaparsa savaş bu üç ülke arasında sınırlı kalmaz. İran mutlaka ve mutlaka misillemede bulunur. İran, harekete geçirebileceği gruplar aracılığıyla Körfez ülkeleri ve Ortadoğu’da tüm ülkelerde karmaşa ve kargaşa yaratma yeteğine sahip bir ülke. Bu askeri ve siyasi anlamda, eknomik anlamda domino etkisine yol açabilir. İran eğer, Amerika ve İsrail’in saldırısına Türkiye’nin dolaylı destek olduğu izlenimi alırsa, misilleme kapsamı içine Türkiye’yi de alabilir. Malatya’da konuşlandırılan radar istasyonunun kendisine yöneltilen saldırının aracı olarak görüyorsa, Tükiye’ye karşı misilleme olasığı çok daha yüksek. Bu Türkiye’nin sıcak bir çatışma içine girmesine neden olabilir. Rusya’nın ve Çin’in tutumunun ne olacağı önemli. İran’a yönelik operasyon İran ile sınırlı kalmaz, sadece Türkiye’ye değil, kü resel anlamda ciddi bir etkisi ortaya çıkar. Eğer radar üssüne ya da İncirlik Üssü’nün kendisine karşı kullanıldığını hissederse, NATO üyesi olan bir ülkenin Atlantik Antlaşması’nın 5. maddesinin kullanılmasına neden olur. Böyle bir durumda NATO’nun İran’a karşı bir operasyon düzenlemesi gündeme gelebilir ama en büyük zararı Türkiye görür. Prof. Haydar Çakmak: İran, ABD ve İsrail’in kendisini vurmasına zemin hazırlarsa, bunun sorumluluğu Tahran’ındır Türkiye’nin değil. Türkiye, İran’a müdahaleye karşı. İran’ın suçlayıcı, cezalandırıcı cesaret göstereceğini sanmıyorum. İran, molla rejiminden bu yana gücünün üstünde bir politika izliyor. ABD’ye, İsrail’e Türkiye’ye kafa tutuyor, karşı koyacak bir gü cü yok. Füzesinin olduğunu söylüyor. İran’ın bırakınız, sofistike silahları, uçaklarını kaldıracak gücü yok. Emekli Büyükelçi İnal Batu: Türkiye, İran konusunda kişilikli davranmaya, tarafsız kalmaya gayret etti. Amerika ve İsrail’i tek devlet olarak görmek gerekir. Türkiye, bu ambargolar konusunda İran’a yaptırımlar konusunda kişilikli tavır koydu. Ama o bir kırılma noktası oldu. Korkunç bir tepki aldı Amerika’dan. Sonra füze kalkanı projesine katılmakla, elindeki kartı İsrail ve Amerika lehine kullanmış oldu. Silahlı müdahale sonucunda gerginlik ve çatışmalar olursa, Türkiye Batı’nın yanında yer alacaktır. O Türkiyeİran ilişkilerinde tam bir kırılma noktası olur. İran savaş durumunda Türkiye’deki radarları vurur. İran’ın Türkiye’nin büyük şehirlerini vurmak gibi bir çabası olamaz. İran’ın nükleer tesislerinin berhava edilmesi sonucu İran kendi füzeleri ile Malatya’yı vurur. Ama yine de uzun sürecek bir kara savaşı öngörmüyorum. Kısa sürede BM Güvenlik Konseyi, Çin ve Rusya devreye girer, İran’ın nükleer tesisleri vurulduktan sonra biter savaş. ‘Laik bir sistem istiyoruz’ Mısır’daki eylemleri başlatan gençlerden biri olan bilişim uzmanı Haytham el Fadeel, ülkede şeriat tehdidi olursa yeniden sokaklara çıkacaklarını söylüyor ELÇİN POYRAZLAR İranlı teröristler Ağrı’nın Diyadin ilçesinde toprağa verildi ? AĞRI (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde 2 ay önce öldürülen, İran’ın cenazelerini kabul etmediği İran doğumlu 6 teröristin cenazesi, Ağrı’nın Diyadin ilçesinde toprağa verildi. Ambulanslarla ilçe mezarlığına getirilen cenazelerin üzerine toprak atıldığı sırada mezarlığa gelen polis, ailelere, cenazelerin yönetmelik gereği yan yana gömülmesine izin verilmeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine kısa süreli bir gerginlik yaşandı. BDP’li milletvekillerinin emniyet yetkilileriyle görüşmesinin ardından teröristlerin cenazeleri, mezarlığın farklı yerlerine defnedildi. Haytham el Fadeel 24 yaşında Mısırlı bir bilişim uzmanı. Google’a rakip olabilecek Kengine.com isimli bir arama motoru kuran El Fadeel, aynı zamanda Mısır’da Tahrir Meydanı’ndaki gösterileri başlatan gençlerden biri. Kendi kendine çalışarak bilgisayar mühendisi olan ve uluslararası alanda başarılı bir girişimci olarak tanınan El Fadeel, ülkesi ve halkı için özgürlük ve ekonomik güç istiyor. Mısır’ın İslamcı bir rejime dönüşme tehlikesine yönelik tek bir yanıtı var El Fadeel’in “Biz de yeniden sokağa çıkarız”. II. Küresel Girişimcilik Zirvesi’ne katılan El Fadeel ile İstanbul’da söyleştik. Mısır’daki Mübarerek rejiminin devrilmesinde medya ve teknolojinin nasıl bir rolü oldu? İnternette aktif olan insanlar ulusal televizyon kanalından kaçarak Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım ağları sayesinde sokaklarda gerçekten neler olduğunu görebildiler. Peki sizin rolünüz neydi? Ben Tahrir Meydanı’ndaydım. Özel bir rolüm yoktu, amaç organize olmak ve insanları meydana çağırmaktı. İnsanlar sokakta olanları öğrendiler. Peki o kadar insan meydanda nasıl toplanabildi? “Şebeke etkisi” denilen bir şey var. Ben size bir şeyler olduğunu söylüyor, haber veriyorum, siz arkadaşlarınıza ve çevrenize bunu söylüyorsunuz, sizin arkadaşlarınız da kendi arkadaşlarına aktarıyor ve bu böylece yayılıyor. Sonunda herkes bundan konuşmaya başladı. Gösterilerde ne hissettiniz? Özgürlüğü hissettim. Fadeel, “İnternette aktif olan insanlar ulusal televizyon kanalından kaçarak, sosyal paylaşım ağları sayesinde sokaklarda gerçekten neler olduğunu görebildiler” diyor. Ama şimdi dışarıdan pek de özgür görünmüyor... Emin değilim. Ordu şu anda pek çok hata yapıyor. Bunları kasten mi yapıyorlar, yoksa bir ülkeyi yönetmede deneyimleri olmadığı için mi, bilemiyorum. Mübarek gibi mi olurlar, onu da bilmiyorum. Üstelik herkes ülkede İslami bir parlamento olabileceğini konuşuyor. Müslüman Kardeşler en örgütlü grup değil mi? Evet. Mısır seçimleri üç aşamalı olarak yapılacak. Mısır’ın nüfusu büyük olduğu için ül ke seçimler için kentlere bölündü. İlk aşamada Müslüman Kardeşler’in yüzde 50, diğer İslami partilerin de yüzde 10 gibi bir oy alması bekleniyor. Siz bunu istiyor musunuz? Hayır. Ben devlet modeli olarak Türk modelini isterim. Devletin dine karışmadığı, isteyenin kapandığı, istemeyenin kapanmadığı; isteyenin ibadet ettiği ya da etmediği bir modeli. Biz şeriat istemiyoruz, laiklik istiyoruz. Böylece herkesin dilediği gibi yaşaması garanti altına girer. Özgürlük budur. Türkiye’de ve bölgede Arap isyanlarının ardında ABD’nin olduğu görüşü de var... (Gülüyor). Elbette ki hayır. Mısır’ın ulusal kanalı da bunların ardında ABD, İsrail, İran ya da Hamas olduğunu söylüyor. Oysa bunun ardında yalnızca insanlar var. Tunus’ta insanlar korkmuyorlar, özgürlük ve başarılı bir ülke istiyorlar. İsrail, Türkiye ve Malezya ekonomik ve teknolojik olarak çok başarılı. Biz de güçlü bir ekonomi ve elbette ki özgürlük istiyoruz. Bu çok sezgisel bir şey. İnsanlar bunu istiyor artık. Mısır’daki devrimin köktenciler tarafından gasp edilmesinden endişe duymuyor musunuz? Aslında İslami gruplar da kendi aralarında tutarlı değil. Ne olacak bilmiyorum, ama eğer devrimi gasp ederlerse biz de yeniden sokağa çıkarız. Siyasete atılmayı düşünüyor musunuz? Hayır. Benim işim bilgisayar teknolojisi. Şimdilik herhangi siyasi bir harekette yer almayı düşünmüyorum. Tabii ki oy vereceğim. Ben liberalleri destekliyorum. İşadamı Naguib Sewaras’ın “Özgür Mısırlılar Partisi”ne oy vermeyi düşünüyorum. deyip üst üste konmuş elek tipi tepsilerle sofrayı donattılar. Vali Yardımcısı, “Bu yemeğin tadına bakmadan önce öyküsünü dinlemelisiniz” dedi. Şian’ın çok fakirlik çektiği bir dönemde imparator ziyarete gelmiş. Kentte kimsenin ona sofra kuracak gücü yokmuş. Yiyecek adına ne bulabildilerse toplamışlar, onlardan bir yemek yapmışlar. Yemek o kadar lezzetli olmuş ki, imparatorun adamları tarifini istemiş. Şian kenti en lezzetli yemeğini en zor günlerinde üretmiş. ??? 5 Aralık Pazartesi günü saat 14.15 sıralarında güneşin son kez yüzümün hizasına kadar inişini yaşarken aklıma bu anım geldi. Gökyüzü ormandaki en önemli kardeşimiz güneş, şubat ortasına kadar bize yüzünü göstermeyecek. Ama tabii ki onu hep hissedeceğiz. Hatta bulutlardan çiçekli selamlarını alacağız. Almaya başladık bile... 5 adıma 14 adımlık boyutu ve 6 metrelik 4 duvarıyla havalandırma, kocaman bir karton kutuya benziyor. Karton kutu biraz karamsar oldu; içinde su olmayan bir havuza benziyor diyelim. Arada yalnızlık derinleşince kuyuyu andırdığı da oluyor, ama çok değil... Geçelim. 4 taraf yüksek duvar olunca güneşin havalandırma zeminine inişiçıkışı da ayrı bir anlam kazanıyor. Eğer güneşin gözlerimize parladığı anı gündoğumu sayarsak en erken haziran ayında kavuşuyoruz ona. Saat 09.00’u geçerken, şak diye vuruveriyor; el çırpar gibi, beşlik çakar gibi... Yazları, göz hizasından yere inişi de çok sürmüyor. Gün boyu bizimle. Akşam 18.00’e doğru batıyor. Önce duvar uçlarına çekiliyor, sonra duvarın üstündeki tel örgülere. Gün boyu betonla katmerlenen güneş, yanmak için bire bir. Özellikle saat 15.00’ten sonra şortla çıkıp yarım saat güneşlenince aynada kendini tanımakta zorlanıyor insan. Yaz günlerinin bir büyük avantajı da havalandırma kapısının geç kapatılması. Bizim için gökyüzü kapısı demek olan bu silme demir kapının kapanış saatinin tarifi şöyle: “Havalandırmayı gören kameranın gün ışığında görüntü veremez hale geldiği an.” O an, yazın saat 20.00 sıraları, kışın 17.00. ??? Güneşin havalandırmaya doğum saati sadece duvarların yüksekliğine bağlı değil, cezaevinin bulunduğu yere göre de değişiyor. 4 No’lu cezaevinde iken güneş kasım ayının son haftasında son kez bize yüzünü gösteriyor, şubat ortasında geri dönüyordu. 1 No’lu cezaevi biraz daha yüksek konumda. O nedenle olsa gerek bir hafta daha fazla yaşadık güneşi. Az önce burada da dönüşünü şubat ortasında beklediğimizi söyledim, ama kim bilir belki daha erken gelir. Bugünlerde kış güneşini en iyi bulutlardan izliyoruz. Özellikle saat 16.00 sıralarında gri ile beyaz arasındaki onlarca tonun üzerine soluk bir güneş rengi iniyor. Yok, soluk demeyelim... Karamsar bir sözcük... Güneşin pastel renkleri karışıyor bulutların içine. Gökyüzü ormanında her şey değişiyor birden. Sanki bulutlar güneşin renklerini karşılama sevinciyle birbirlerine karışıyorlar. Dakikalar içinde baharın badem çiçekleri pembesinden Seğmenler Parkı’ndaki kestane yapraklarının bugünlerdeki renklerine dönüyorlar. Güneşin renkleriyle coştukça coşuyor bulutlar... Ben de... MHP’Lİ OKTAY VURAL ‘Yolsuzluğun üstü örtülüyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Elazığ Belediyesi’nde yapılan temizlik ihalesiyle ilgili, “Eğer yolsuzluk varsa üzerine gideceğiz, yargı da gitmiştir. ‘Hep beraber takip etmemiz gerekir’ denileceğine üstü örtülmek isteniyor” dedi. Vural, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, MHP Elazığ Milletvekili Enver Erdem’in Elazığ Belediyesi temizlik ihalesi ile ilgili elindeki bilgileri ve belgeleri Meclis kürsüsünde açıkladığını anımsatarak, “Bu halkın 1 kuruş vergisini bile haksız yere kullanandan kim olursa olsun hesabını sormak ve sorgulatmak hepimizin görevidir” diye konuştu. Daha sonra söz alan Erdem, şunları söyledi: “Verdiğim bilgilerin tamamı doğrudur. Hatta rakamlara, yüzde 20 müteahhitlik kârını eklememiştim. Bu kârları da ekleyecek olursak, bir otomobilin 1 yıllık kira bedeli 233 bin TL değil, 280 bin TL’ye çıkıyor.” Elazığ Belediyesi’nin iktidar belediyesi olduğu için gereğinin yapılmadığını vurgulayan Erdem, çok sayıda yolsuzluk iddiası bulunduğunu söyledi. EL ARABİYA TELEVİZYONU MEHMET ALİ SOLAK ‘Esad barış planını imzalayacak’ ANTAKYA Dubai merkezli El Arabiya televizyonu, hükümet karşıtı protestolarla karşı karşıya olan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın barış planına imza atacağını bildirdi. Haberde, Arap Birliği Dönem Başkanı ve Katar Dışişleri Ba Elektrik verilemiyor Öte yandan Suriye’de, birkaç haftadır tüm illerde elektrik kesintisi yaşanması Suriye halkını oldukça tedirgin etti. Suriye C MY B C MY B kanı Şeyh Hamid bin Casim’e dayanarak, Esad’ın imza atacağı duyuruldu, planın ayrıntıları hakkında bilgi verilmedi. Elektrik Bakanlığı, silahlı terör gruplarının elektrik enerjisi üretim istasyonlarını besleyen yakıt ikmal hatlarına saldırdığını, bu nedenle dünden itibaren tüm illerde elektrik kesintisi saatlerini arttırma kararı aldıklarını açıkladı. Elektrik Bakanı İmad Hamis, “Uygun çözümler üzerinde çalışıyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle