19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 2011 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Ubor Metenga buluşmaları ? Kültür Servisi Edebiyatseverlerin merakla beklediği Ubor Metenga edebiyat buluşmaları başlıyor. Can Yayınları işbirliğiyle gerçekleştirilen ücretsiz etkinlikte 22 Kasım saat 20.00’de İKSV Salon’da Murat Gülsoy, Yekta Kopan ve Ayfer Tunç, Ali Teoman’ın “Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı” adlı kitabını yorumlayacak. 100 yıl önce bulunan neon lambaları günümüzde çağdaş sanatın ayrılmaz bir parçası ‘Ağızdan çıkan söz gibi’ ? Fransız kimyacı Georges Claude, neon lambasının patentini 1911 Kasım’ında almıştı. Pek çok yapıtında neon kullanan Sarkis, “Neon, ağızdan çıkan söz gibidir, taze ve uçucu” diyor. “Neonla ‘sessiz’ yazarsan, ‘sessiz’ sözcüğünü görsel sese çevirirsin.” CELÂL ÜSTER Japon piyanist Tsujii geliyor ? ANTALYA(Cumhuriyet) Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 12. Uluslararası Antalya Piyano Festivali’ne doğuştan gözleri görmeyen Japon piyanist Nobuyuki Tsujii’nin de katılacağı bildirildi. Tsujii, “Hiçbir engelin müzik önünde engel oluşturamayacağını” söylüyor. 1988 doğumlu genç sanatçı, müzikal yeteneğiyle sadece Japonya’nın değil tüm dünyanın gelecek vaat eden piyanistleri arasında gösteriliyor. 7 Aralık tarihinde saat 20.30’da Antalya Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek konserde Tsujii, yeteneği ile Türkiyeli sanatseverlerle buluşacak. “Tepkimeye girmeyen, renksiz, kokusuz, tatsız, havadan daha hafif bir gaz. Renksizdir ama, düşük basınç altındayken, içinden bir elektrik akımı geçirildiğinde parlak turuncukırmızı arası bir ışık salar” diye tanımlanır. Neonun simgesini bilmek için ille de kimyacı ya da iyi bir kimya öğrencisi olmak gerekmez. Bulmaca meraklıları, “Neonun simgesi” sözünü görür görmez, iki harflik boşluğa hemen “Ne” yazarlar. Neon gazının bu özelliğinden yararlanılarak geliştirilen neon lambaları, 1920’lerden bu yana kentlerin aydınlatılmasında, ışıklı tabelalarda, reklam panolarında, çeşitli sinyallerin ışıklandırılmasında kullanılıyor. Ne ki, neon lambalarının kullanımı, yalnızca tecimsellik ve işlevsellikle sınırlı değil. Çok uzun bir süredir sanatın, özellikle de çağdaş sanatın nerdeyse ayrılmaz bir parçası neon lambaları. Fransız mühendis ve kimyacı Georges Claude’un, bu ışıklı gaz tüplerinin patentini almasının üstünden tam 100 yıl geçmiş. Claude, neon lambalarını, ilk kez, Paris’teki bir otomobil sergisinde kullanmış. Soygazlar üstünde çalışırken, bunlardan elektrik akımı geçirildiğinde ışık oluştuğunu ortaya çıkaran Claude, bu bulgusundan kalkarak 1910’da kentlerin aydınlatılmasında ve ışıklı tabelalarda kullanılan neon lambasını geliştirmiş, 1911 Kasım’ında da bu buluşunun patentini almış. Modern kentleri mağazaların, sinemaların, tiyatroların ışıklı adlarıyla aydınlatan neon lambaları, zamanla sanatta, özellikle çağdaş sanatta da bir işlev üstlenir olmuş. Kavramsal ya da güncel sanatla uğraşan pek çok sanatçı, neon lambalarının akıp giden ışıklarında yapıtları için yeni bir malzeme keşfetmiş. 1999’da Venedik Bienali’nde Al Tracey Emin’in çalışması (üstte) ile Sarkis’in geçen yıl İstanbul Modern’de açılan ‘Site’ başlıklı sergisinden... tın Aslan Ödülü’ne değer görülen Amerikalı sanatçı Bruce Nauman’ın, sonra toplumdaki ikiyüzlü cinsellik anlayışına meydan okuyan işleriyle ünlenen Tracey Emin’in pek çok yapıtta neon lambalarını kullandıklarını biliyoruz. Işık saçan yapıtlar Ama benim asıl değinmek istediğim, bizden bir sanatçının, kavramsal sanatın dünyadaki önde gelen sanatçılarından Sarkis’in, neon lambalarıyla yıllardır süren ilişkisi. Sözgelimi, 1989’da, 2. İstanbul Bienali’nde Ayasofya Hazine Dairesi’nde gerçekleştirdiği kırmızı neonlu avizeyi anımsıyorum. Şimdi sorduğumda, “Mekâna ışık ve can veren bir kalp gibiydi” diyor Sarkis. Sonra, 1992’de Maçka Sanat Ga lerisi’ndeki “1938019920” sergisi. Yanmış bir kasanın üstünde, serginin adını taşıyan, soluk alıp veren sarı neondan rakamlar. Sanatçının kendi kurguladığı yaşam takvimi. “19920” her yıl değişiyor o yıldan bu yana. Bugün, yanmış kasanın bir yanındaki rakam “ 20110 ”, öbür yanı ise “19380” olarak kalmış. 1995’teki 4. İstanbul Bienali’nde sunduğu “Pilav ve Tartışma Yeri”ni unutmamalı. Bienalin hazırlık döneminde ve açık kaldığı süre içinde insanların oturup dinlendiği ve her öğlen ortaya gelen kazandan nohutlu pilav yediği yerleştirmenin, Sarkis’in deyişiyle “davetkâr” sarı neonları. 2007’de, Portakal Sanat ve Kültür Evi’nde, anonim tablolara attığı neonimzalar ise çok kişiyi şaşırt mıştı. Ferit Edgü, bu sergi için kaleme aldığı yazıda, “Resmin içindeki bir biçim, bir renk, bir ışık, bir lekede ressamı görebilen bir gözü var Sarkis’in” diyordu: “Adını bilmediği, hiçbirimizin bilmediği her yapıtta, anonim sanatçının kişiliğinin, ister istemez yansıdığına inanıyor olmalı. Böylece, bu resimlerin sanatçılarına birer isim uydurmak yerine, onlara birer neonimza atıyor. Hem kendi imzasını, hem de hangi nedenle olursa olsun atılmamış o saklı imzayı. Böylece anonimlik, Sarkis’in yaratıcılığıyla, bir isme kavuşmuyor, daha da önemlisi, yeni bir sanat yapıtına dönüşüyor.” Ardından, 2010’da, parmak izleriyle gerçekleştirilmiş mimari plan ları, yine kendi deyişiyle “bir aura gibi çerçeveleyen” beyaz neonlar. Ve son olarak, çok renkli neonlarla gerçekleştirdiği, gazinolardaki reklam panolarına gönderme yapan, İstanbul Modern’deki “Site” adlı retrospektifine “ışık saçan” yapıtı. Sarkis, neonun gücünü, tazeliğinden ve kırılganlığından aldığı kanısında: “Ağızdan çıkan söz gibidir, taze ve uçucu. Bir gece malzemesidir neon, içindeki gazdan dolayı soluk alıyor gibidir. Kuşkusuz, en önemli özelliği, el yapımı olmasından gelir, ışıklı bir desendir. Neonla yazı yazdığında, sözcüğü renkle ifadeye çevirirsin, renkle bağırtırsın. Neonla ‘sessiz’ yazarsan, ‘sessiz’ sözcüğünü görsel sese çevirirsin, görünmeyeni ışıkla vurgularsın.” Amy’nin hayatı film olacak Son dönem çalışmaları Galeri Merkür’de Baykam’dan yeni bir soluk Kültür Servisi Ressam Bedri Baykam’ın 2011 yılı boyunca ürettiği tuval çalışmaları 5 Aralık’a kadar Galeri Merkür’de görülebilir. “Ressamdan Masallar” isimli sergide Baykam, son dönem çalışmalarında bir konu bütünlüğü aramıyor. Canlı cansız her çeşit kolaj, fotoğraf, atık nesneler, kumaşlar, farklı boyaların hayat verdiği yapıtların ortak noktası ise sanatçının üslubu ile sürekli hiç bıkmadan kendini yeniden keşfetme ve inşa etme arzusu. Baykam’ın değişmez esin kaynakları arasında olan sanat tarihi, kadınlar, graffiti gibi konulara özel bir derinlik katan antik ve helenik sanat, eski ustalara göndermeler, mitolojik efsaneler bir arada ele alınıyor. Her biri tipik bir Bedri Baykam resmi olan yapıtların hepsi aynı zamanda taze, yeni bir soluk niteliği taşıyor. (Tel: 0 212 225 37 37) ? NEW YORK (ANKA) Geçen temmuz ayında hayata veda eden İngiliz asıllı şarkıcı Amy Winehouse’un yaşamöyküsü bir i sinema filmi olacak. Amerikalı gazetec arda yıll en geç an fınd Daphne Barak tara piyasaya çıkartılan “Saving Amy” adlı , kitaptan esinlenecek sinema filminde in kim ’u use Hollywood, Amy Wineho canlandıracağını tartışıyor. Aralarında Lady Gaga’nın da bulunduğu birçok starın adı da Amy Winehouse’u . aya oyn cak kişilerin arasında geçiyor ng “Ki ve ” İngiltere’den “Kings Speech of Scotland” gibi filmleri yapan ve Oscar kazanmış olan “4 Films” hne şirketinin sahibi Tessa Ross ile Dap Jeff ’su CEO ’in ICM n ede sil tem Barak’ı lar Berg’in konuyla ilgili ciddi çalışma di. enil öğr arı tıkl yap Bağımsız Oyuncular’dan tiyatro atölyesi ? Kültür Servisi Fatih’te tiyatro hayatına başlayan Bağımsız Oyuncular Gösteri Grubu’nun (BOGG Sanat) ilk etkinliği küçüklere ve büyüklere tiyatro atölyeleri. Sanatın iki kuşağını buluşturan grup, geleceğin oyuncu ve seyircilerini yetiştirirken bir yandan da tiyatro heveslilerine teatral becerilerini geliştirmede yardımcı oluyor. BOGG Sanat, prova aşamasında olan iki ilk oyunla tiyatroseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Meseleleri yan gözle süzüyor, bıyık altından gülüyor Luxus. Hayatın tırışka yanlarına nanik yapıyor. İşçi sınıfına dahil; hatta işçi sınıfının bunaldıkça makaraya vuran kısmına. Boynuna takılmaya çalışılan kravatı alnına sararak göbek atan yedi kişilik bir çılgın kaçıklar topluluğu. 2008 tarihli ilk albümleri “Acayip Şeyler”den sonra şimdi de alkol kokulu oynak şarkılardan oluşan ikinci albümleri “Bi’ Lareya”yı çıkardılar. Müziklerini ‘oryantal blues’ diye tanımlayan, vokal ve kemanı sırtlayan, bestelerden sorumlu Alper Bakıner tarafından kurulmuş kalabalık bir topluluk. Blues’dan punk’a tangodan arabeske, Çigan’dan Balkan müziğine her telden çalıyor; hayatı tiye alan komik hikâyeler anlatıyorlar. Sisteme yamuk bakan bu hınzırlar, pek ele avuca gelir cinsten değil Luxus ‘Bi’ Lareya’ (Anadolu Müzik) ler. Metin Kaçan romanından, Pulp Fiction filminden fırlamış gibiler. Albüme adını veren şarkı, envai çeşit zamazingo satan bir sokak işportacısının kullandığı, sokak kültürünü özetleyen ve resmi ideolojiye yan bakan alaycı bir ifadeden çıkmış. Sözleri Pınar Öğünç’e ait “Batsın Bu Banka” absürd, İlyas Tetik imzalı Müslüm Gürses şarkısı “Bir Kadeh Daha Ver” ve “Ada Sahilleri”nin yorumu kendileri gibi. İnce politik göndermeler taşıyan Indiana Jones, William Tell konuklu şarkılar ise politikaya inançsızlıkla bakıyor. Acıdan neşe üretmeyi başarabilen bir kültürün mahsulü Luxus. Çamur ve Serbest Radikaller tadında. Sonuna kadar orijinal ve özgün; geleneksel müziğe karşı sergiledikleri tutum onları daha da ilginçleştiriyor. [email protected] Nils Frahm Felt (Erased Tapes Records) Nils Frahm, 29 yaşında Berlinli bir besteci/prodüktör. Bu yıl yayımladığı solo piyano albümü “Felt”, modern klasik türünün en iyi örneklerinden. Büyük stüdyo ortamının baskısı altında kalmadan bir albüm kaydetmek istemiş Frahm. Bu nedenle de konserlerden arta kalan zamanda Berlin’deki stüdyosuna kapanmış. Genellikle gece yarısı çalıştığı için o saatte komşularını rahatsız etmemek amacıyla bir yöntem geliştirmiş. Piyanonun tellerinin ön kısmına keçe yerleştirerek, sesi hem alçaltmış hem de farklılaştırmış. Tellerin arasına yerleştirilen mikrofonlar nedeniyle, titreşimlerin bile duyulduğu, organik bir sound hâkim albümde. Frahm’ın nefes alıp verişleri, kapanan kapının çıkardığı ses, yerdeki parkelerin çıtırtısı ve ıslık da kaydın bir parçası. Ancak bu gerçeklik hissinin tam olarak hissedilmesi için albümün kulaklıkla dinlenmesini öneriyor Frahm ve “Bütün bu hışırtılar arasında müzik beklenmedik bir oluşum, bir şans, bir kaza gibi rastlantısal bir hal alıyor” diyor. Ben “Felt”in beni neden mutlu ettiğini biliyorum: Minimal izlenimi veren ama çok ayrıntılı sound ve çarpıcı içtenlik. Piyano gibi eski bir enstrümana farklı yaklaşımı ve sunduğu derinlikli ses dünyası nedeniyle takdire fazlasıyla layık bir çalışma. www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle