24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2011 PAZAR leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr 10 PAZAR KONUĞU Amerikan Yahudi Komitesi Uluslararası Direktörü Isaacson’dan, Türkiye ve İsrail’e istikrar için mesaj: Gerginlikleri azaltın SÖYLEŞİ P O R T R E JASON ISAACSON 1975 doğumlu. ABD’de Vassar Collega’da siyaset bilimi ve İngilizce alanında lisans üstü derecesini aldı. Uzun yıllar gazetecilik yaptı. Bir dönem Demokrat Senatör Christopher Dodd’un özel kalem müdürü oldu. Özellikle Ortadoğu, Doğu Avrupa ve Latin Amerika bölgeleri danışmanlığını yürüttü. 1991’de ABD’deki en etkili Yahudi kuruluşlarından American Jewish Committee’ye (AJC) katıldı. 199192 arası Madrid, Moskova ve Washington’da düzenlenen Ortadoğu görüşmelerinde yer aldı. 1993’te Viyana’daki İnsan Hakları Konferansı’nda AJC’yi temsil etti. Zaman içinde Ortadoğu’yla ilgili pek çok toplantıya AJC’yi temsilen katıldı. Şimdiki görevi AJC’nin ABD Hükümetiyle İlişkiler ve Uluslararası İşler Direktörlüğü. LEYLA TAVŞANOĞLU Amerikan Yahudi Komitesi’nin (AJC) uluslararası koordinatörü, eski gazeteci Jason Isaacson İstanbul’daydı. ABDİsrailTürkiye üçgenini çok iyi izleyen Isaacson’la bir ufuk turu yapıyoruz. Isaacson, ABDTürkiye ilişkilerinin ve ittifakının çok önemli olduğunun altını çizerken, öte yandan İsrail’in ABD için öneminin tartışılmaz olduğuna işaret ediyor. Söyleşimiz soruluyanıtlı şöyle gelişiyor: ABD’yle Türkiye ilişkileri bir dönem iyice soğumuştu. Bugün bu ilişkilerin nereye doğru gittiği konusunda düşüncelerinizi söyler misiniz? J.I. Türkiye ABD için çok önemli. Doğu Akdeniz’in güvenliği ve istikrarı bağlamında Türkiye’nin önemi öne çıkıyor. Türkiye aynı zamanda NATO müttefiki. Türkiye son haftalarda, NATO ve ABD’yle hareket ederek füze kalkanı programının bir parçası olmayı kabul etti. AKP hükümetinin bu kararı almış olması cesur ve önemli bir adım olarak not ediliyor. ABD ve Türkiye’nin ilişkilerini iyi bir gelecek bekliyor. Son haftalar hatta son birkaç yıldır İsrail’le Türkiye arasındaki ilişkilerin gerginleşmesi, Doğu Akdeniz’in güvenliği konusunda tereddütler ve kaygılar uyandırmıştı. Bu durum Türkiye’nin amaçlarıyla ilgili de soru işaretlerinin oluşmasına yol açmıştı. Yani Türkiye’nin yörüngesinin kaydığı konusundaki soru işaretleri mi? J.I. Siz de biliyorsunuz. Yıllardır Türkiye’nin dışişleri kavramlarının ve önceliklerinin Batı’dan Doğu’ya doğru değişmekte olduğu konusunda ciddi tartışmalar sürüyor. Pek çok çevrede Türkiye’nin Orta Asya ve Doğu Akdeniz’de, Arap dünyasında kendine doğal bir etki alanı bulduğu konuşuluyordu. Dolayısıyla da yıllardır müttefiki olduğu Batı’dan, ABD’den ve İsrail’den uzaklaşmakta olduğu kaygıları vardı. Üstelik son yıllarda üst düzey Türk yetkililerin sözleri ve açıklamaları da bu analizin yapılmasına, deyim yerindeyse çanak tutuyordu. Türkiye Başbakanı’nın duygusal, ateşli ve aşırı olarak niteleyebileceğim BM Genel Kurulu’ndaki sözleri ve Palmer Komisyonu raporunun açıklanmasından sonra gösterilen sert tepkilerin ardından son haftalarda gerginlikler biraz olsun gevşemeye başladı. Bu gelişme Washington ve bölgenin başka yerlerinde de not edildi. O rtadoğu kaynıyor. Bölgedeki bu olaylar İsrail’in olduğu kadar Türkiye’nin de güvenliğini tehdit ediyor. B ir süre öncesine kadar havada askeri harekât kokusu alınıyordu. Ama artık o koku ortadan kayboldu. oğu Akdeniz’de petrol arama faaliyetleri İyi de İsrail’in Kıbrıs Rum Yönetimi’yle birlikte Doğu Akdeniz’de doğalgaz araması gerginliklere bir yenisini eklemedi mi? J.I. Evet, Türk hükümeti buna çok sert tepki gösterdi. Ama tabii iki egemen ülkenin Doğu Akdeniz’in yatağında doğalgaz arama hakkı bulunuyor. Türkiye’nin de bu hakkı var. Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’yle (Rum Yönetimi) yıllardır çözülemeyen toprak sorunları var. Herkes bu durumu anlıyor. Ama Türkiye iki egemen ülkenin denizaltındaki kaynakları aramalarının önünde duramaz. Bütün sert sözlere rağmen yine de Doğu Akdeniz’de saygı atmosferinin bulunduğunu söylemeliyim. Bu da önemlidir. Aynı zamanda Türkiye’nin Gazze konusundaki tutumuna ilişkin hiçbir şüphe de bulunmamaktadır. Türkiye Gazze’deki Filistinlilerin abluka altında yaşadıkları ve İsrail’in Filistin halkının haklarını gasp ettiği görüşünde. Öyle görünüyor ki Türk hükümeti Güney İsrail’de yaşayan İsraillilerin haklarını teslim etmek, Gazze’den düzenli olarak atılan füzeler altında yaşayan İsraillilerin durumunu, İsrail hükümetinin kendi vatandaşlarını korumak için önlemler aldığını görmek istemiyor. Üç hafta kadar önce İsrailli bir erkek, Gazze’den atılan bir füzeyle öldürüldü. Peki, Gazzeliler füzeleri hangi yoldan edinebiliyorlar? J.I. Karadan, Sina üzerinden ya da Akdeniz’den. İsrail’in bu saldırıları ve öldürücü bu silahların Gazze’ye, bir terör örgütüne ulaşmasını durdurma hakkı var. Öte yandan Gazzeli Filistinlilerin su, yiyecek, tıbbi malzeme, ilaç, her türlü insani gereksinimleri var. Artık bunların Gazze’ye girmesinde İsrail büyük kolaylık gösteriyor. Ayrıca İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka da çok belirgin biçimde gevşetildi. Artık Gazze’ye, çok tehlikeli kabul edilen malzeme dışında her şey girebiliyor. D Uçurum kenarından dönme vakti Sanıyorum Türk hükümeti İsrail’le açık düşmanlık yaratılmaması, gerginliklerin azaltılıp normal ilişkilere dönülmesi gerektiğini anlıyor. İsrail hükümeti de bunu yapmakta istekli Füzeler ve silahlar gibi tehlikeli maddeler mi? J.I. Evet. Öte yandan burada Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin önemi biliniyor. Bir kere ticari ilişkiler gayet sağlam biçimde sürüyor. İki ülke arasında günde karşılıklı dört uçak seferi yapılıyor. Ben İsrail’den İstanbul’a THY seferiyle geldim. İsrail’de yaşayan Türk Yahudileriyle burada yaşayan Türk Yahudileri iki ülke arasında doğal bir köprü oluşturuyor. Ayrıca bütün dünyadaki Yahudiler Türkiye’nin Yahudi tarihinde 500 yıldır oynadığı çok önemli rolün bilincindeler. Bu da Türk ve Yahudi halkları arasında doğal bir bağ oluşturuyor. Bütün bu sıkı bağlar sürerken bu iki ülke arasında birden ciddi sürtüşmelerin meydana gelmesi derin üzüntü ve bu hükümetin gerginlikleri körüklemek için gözünü budaktan sakınmayışı doğrusu büyük korku yaratmıştır. Son haftalarda ise Türk hükümetine gönderilen mesaj, uçurumun kenarından dönülmesinin vakti geldiği biçiminde doğru olarak algılanmıştır. Bunu son olarak Gazze’ye giden filoya sorumlu yaklaşımıyla Türk hükümetinin tutumundan anlıyoruz. Peki, Van’ın Erciş ilçesinde büyük felakete neden olan depremin ardından İsrail’in göndermek istediği yardım malzemelerinin başlangıçta reddedildiği, daha sonra kabul edildiği haberleri sizce ne kadar doğru? J.I. Evet, Erciş ve Van depremleri büyük felaket. İsrail’de derin üzüntü yarattı. Erciş depremi olduktan hemen sonra Türkiye, İsrail dahil pek çok dış ülkeden teklif edilen yardımları öncelikle reddetti. Ama hükümetin bu tavrı hemen değişti. İsrail dahil pek çok ülkeden yardım Türkiye’ye akmaya başladı. Bir de İsrail’den gönderilmek istenen prefabrik evler de önce reddedilmişti. Ama bilerek konuşuyorum. Şimdi 1500 prefabrik ev gemiyle İsrail’den Türkiye’ye ya ulaştı ya ulaşıyor. Bu haber sanıyorum basında hiç çıkmadı. Artık ileriye bakma ve ilerleme zamanı gelmiştir. Haritaya ve bölgeye baktığımız zaman İsrail’le iyi ilişkileri sürdürmekte Türkiye’nin çok daha fazla çıkarı olduğunu görüyoruz. Gerek Türkiye gerekse de İsrail terör tehdidi altında olan iki ülke. Bu iki ülke terörle mücadelede geçmişte çok iyi işbirliği yapmıştı. Bu işbirliğini gelecekte de sürdürmelerinde ikisi için de yarar vardır. Geçen hafta Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu’nun (IAEK) İran’ın nükleer silah yapımı için çalışmalar yaptığının saptandığı konusundaki raporuna ne diyorsunuz? Bu rapor sanki Irak’ın işgaline yol açan ama daha sonra asılsız olduğu anlaşılan Irak’ta kitle imha silahları olduğu yönündeki iddiaları anımsatmıyor mu? J.I. Aslında mesele sadece İran da değil. Burada Suriye’deki rejimin istikrarsızlığı var. Bölge kaynıyor. Bölgedeki bu olaylar İsrail’in olduğu kadar Türkiye’nin de güvenliğine tehdit oluşturuyor. O nedenle iki ülke arasındaki zorlukların bir an önce aşılması ve eski işbirliği günlerine acil olarak dönülmesi gerektiği kanısındayım. İsrail bu gerçeği çok iyi algılıyor ve Türkiye’de de duygu ve düşüncelerin aynı yönde olduğunu umuyor. Demin de söylediğim gibi artık ileriye doğru ilerlemenin zamanıdır. Türkiye de İsrail de terör tehdidi altında Türkiye’yle İsrail arasındaki ilişkilerin çok gergin olduğu, zaten Ankara’daki İsrail Büyükelçisi Gabbi Levi’nin bir süre önce ülkeyi terk etmesinin istenmesinden belli değil mi? J.I. Evet. Bu da ciddi sıkıntılara neden oluyor. Şu anda Ankara Büyükelçiliği ikinci kâtip düzeyinde faaliyet gösteriyor. Ama neyse ki İstanbul Başkonsolosluğu öyle değil. Başkonsolos ve ekibi normal çalışmalarını sürdürüyor. Sanıyorum Türk hükümeti İsrail’le açık düşmanlık yaratılmaması, gerginliklerin azaltılıp normal ilişkilere dönülmesi gerektiğini anlıyor. Öte yandan İsrail hükümeti de bunu aynen yapmakta kesinlikle istekli. Hükümetler zaman zaman zikzaklar çizer Geçenlerde Başkan Obama’yla Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin G20 toplantısında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında dedikodu etmeleri basın ve medyada büyük yankı buldu. Bu sözlerden Netanyahu’nun dünya liderleri arasında pek de popüler olmadığı anlaşılmıyor mu? J.I. Bu ilk defa olmuyor. Mikrofon kapalı sananların kendi aralarında yaptıkları konuşmaları daha sonra basın ve medyada yayımlanmış görmelerine ilk kez tanıklık etmiyoruz. Hatta ABD’nin önceki başkanlarından Reagan birkaç dakikaya kadar bombardımana başlayacaklarını şaka yollu söylemiş, bunu ciddiye alan dünya borsaları çakılıvermişti. Yalnız kabul etmemiz gereken bir gerçek var. Dünya liderleri İsrail hükümetinin politikalarının dünya gerçekleriyle zaman zaman örtüşmediğini düşünüyorlar. İsrail hem çok karmaşık bir çevre içinde hem de bir demokrasi. Zaman zaman bu demokrasi içinde hükümetin düz bir çizgide faaliyet göstermesini engelleyebilecek sert sözler, sert tepkiler çıkabiliyor. Türkiye de karmaşık demokrasi deneyimini yaşadığı için zaman zaman hükümetlerin pek de popüler olmayan, inişli çıkışlı, tutarsız politikalarını bilmektedir. Zaman zaman zikzaklar çizer gibi görünen politika aslında ülkenin çıkarına hizmet de edebiliyor. O nedenle zaman zaman İsrailli politikacıların yanlış anlaşılabildiklerini düşünüyorum. Tabii bu politikacılar kendilerini doğru ifade edebilmek, anlatabilmek için daha çok çaba harcamalıdırlar. İki taraf da müzakere masasına dönmeli ABD ve İsrail’in, Filistin’in UNESCO’ya üyeliğine karşı çıktığını biliyoruz. Filistin’in UNESCO’ya üyeliğinin kabul edilmesine Fransa’nın destek vermesi acaba İsrail’de nasıl karşılanmış olabilir? J.I. Fransa’yla İsrail arasındaki ilişkiler önemlidir. Ancak Fransa’nın Filistinlilere destek vermesi burada bir sorun olduğunu gösteriyor. Fransa dış ya da iç politika, yahut başka bir nedenle böyle davranmış olabilir. Sonuçta bu iki demokratik müttefikin aralarındaki sorunları çözmesi umulur. ABD Başkanı Obama’nın, İsrail’in ABD için ne kadar önemli olduğu ve ABDİsrail ittifakının sıkılığı konusundaki inancı ve görüşleri açıktır. ABD, İsrail ve Filistinliler arasındaki barış müzakerelerinin yeniden başlatılması isteğinin arkasında dimdik durmaktadır. Bunu hem Filistin’in devlet olma emeli hem de İsrail’in güvenliğinin korunmasını gözeterek yapmaktadır. Öte yandan ABD, Filistinlilerin tek yanlı olarak müzakereleri bertaraf etmek ve bir çeşit uluslararası tanınma elde etmek için uluslararası camia içinde, UNESCO gibi BM’nin diğer kuruluşlarında kendine yer bulma çabalarını da durdurmaya çalışmakta da kararlıdır. Fransa hükümetinin de İsrailliler ve Filistinlilerin müzakere masasına dönmeleri gerektiğine inandığını düşünüyorum. Fransa devlet ve ülke olarak iki devletli bir çözüm için yapılan müzakerelere destek vermiştir. Ama öte yandan Filistinlilerin UNESCO’ya üye olma isteklerini de desteklemiş olması talihsizliktir. Bu politika BM Güvenlik Konseyi’nde farklı bir yön izleyeceğinin işaretleri olarak algılanmıştır. Fransa’nın izlediği ikili siyaset Yani Fransa burada ikili bir siyaset mi izliyor? J.I. Ülkeler kendi ulusal çıkarlarını korumak isterler. Geçenlerde İsrail’den yayın yapan Sun televizyon kanalında tartışma konusu, Türkiye’yle İsrail arasında bir savaş çıktığı takdirde NATO’nun tavrının ne olacağıydı. Siz bu tür tartışmaların yapılmaya başlanmasını nasıl karşılıyorsunuz? J.I. Türkiye’yle İsrail arasında bir savaş patlak vermesi düşünülemez bile. Yalnız birkaç hafta önce İsrail’in Kıbrıs Cumhuriyeti’yle (Rum Kesimi) Doğu Akdeniz’de doğalgaz aramasına Türkiye’den gelen sert tepkiler vardı. Hatta Türk Piri Reis gemisine Deniz Kuvvetleri gemilerinin eşlik edeceği söylenmişti. Ama sonuçta sağduyu galip geldi ve Türk hükümeti gayet sorumlu bir yol izledi. Herkes Türkiye’nin çıkarlarını anlıyor. Öte yandan sanıyorum Türkiye de kendi yönünden İsrail ve Kıbrıs’ın (Rum Kesimi) çıkarlarını teslim ediyor sanıyorum. Bir süre öncesine kadar havada bir askeri harekât kokusu alınıyordu. Ama bugün artık o koku ortadan kayboldu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle