28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 KASIM 2011 PERŞEMBE Bu kaçıncı Kaldırımda yürürken başına beton düşen genç kız öldü Hırsız müteahhitlerin yaptığı çürük binalarda depremi, bir yıl sonrasına verilen MR tarihleriyle sağlığa kavuşmayı, kopan beton ve cam parçalarıyla sokakta ölmemeyi bekliyoruz ? CUMHURİYET SAYFA HABERLER SAVAŞ KALKAN TOKAT Tokat’ta, kaldırımda yürürken başına beton parçası düşen genç kız, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Tokat Gaziosmanpaşa Bulvarı Kuyumcular Çarşısı yakınlarında, kaldırımda yürüyen Anadolu lisesi öğrencisi 16 yaşındaki Merve Erbek’in başına, bir binanın tadilat yapılan 4. katından beton parçası düştü. Ağır yaralanan genç kız Tokat Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Erbek kurtarılamadı. Erbek ailesi kızlarının ölümüyle hastane önünde sinir krizleri geçirdi. Merve Erbek için dün Takkeciler camisinde tören düzenlendi. Erbek’in öğretmenleri çok başarılı, kendi halinde ve disiplinli bir öğrenci olduğunu belirttiler. Cenazeye Erbek’in sınıf arkadaşlarının yanı sıra çok sayıda öğrenci de katıldı. Erbek, Erenler Mezarlığı’nda toprağa verildi. 7 Turpun Büyüğü Heybede... Bir süredir hukuk anlayışında yer eden, yasaları uluslararası kurallara göre değil de zemin ve zamana göre oluşturma yaklaşımının yeni bir örneği ile karşı karşıyayız. Çok sayıda örnek var ama, yakından izlediğim iki konuda örnek vererek başlamak istiyorum. 5187 sayılı Basın Yasası 9 Haziran 2004 günü kabul edildi. Yasada sadece gazete, dergi ve ajansların nasıl yayımlanacağı belirlenmiyor, basın yoluyla işlenen kimi suçları da tanımlayarak cezalandırma kurallarını belirliyordu. Bu suçlar; “yargıyı etkileme”, “cinsel saldırı, cinayet ve intihara özendirmek” suçlarıydı. Kural olarak para cezası öngörülmüş, para cezalarının, ödenmemesi durumunda bile hapis cezasına çevrilemeyeceği ilkesi de yasaya eklenmişti. ??? 5237 sayılı Türk Ceza Yasası ise 26 Eylül 2004 günü kabul edildi. Bu yasayı kabul eden Adalet Komisyonu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu da aynı milletvekillerinden oluşuyordu. Basın Yasası’ndaki yukarıda andığım suç tanımları Türk Ceza Yasası’nda da yer aldı ve karşılığında da sunturlu hapis cezaları öngörüldü. Aradan geçen üç ayda hukukumuz, “Hapiste gazeteci olmayacak” iddialarını da çürüten bir geriye gidişe sahne olmuştu. ??? Gelelim ikinci örneğe... Devlet Sırrı Yasası tasarısı, kadük olmasının ardından 21 Ekim 2011’de yeniden TBMM gündemine getirildi. Tasarıda devlet sırrı şöyle tanımlanıyor: “Açıklanması ve öğrenilmesi, devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek ve bu nedenlerle niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgi ve belgelerdir.” Tasarının 8’inci maddesinde de şu sınırlamalar yer alıyor: “1 Mahkemelerce talep edilen devlet sırrı niteliği taşıyan bilgi ve belgeler kurulca gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebilir... 2 Devlet sırrı niteliği taşımamakla birlikte diğer gizli bilgi ve belgelerin mahkemelerce talep edilmesi halinde gönderilmeleri esastır. Bu bilgi ve belgeler, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca gerekçeleri açıklanmak suretiyle mahkemelere gönderilmeyebilir...” ??? 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Yasası 4 Aralık 2004 günü kabul edildi. Tasarıyı Meclis’e sunan AKP iktidarı, kabul edenler de AKP’li milletvekili çoğunluğuydu. Bu yasanın 47’nci maddesi de “Devlet sırrı niteliğindeki bilgilerle ilgili tanıklık” başlığını taşıyor ve şöyle başlıyor: “Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.” Maddede devlet sırrı da şöyle tanımlanıyor: “Açıklanması, devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler devlet sırrı sayılır.” Tasarı ile ceza muhakemesi arasında fark yok gibi ama “turpun büyüğü torbada” misalini sona sakladım. Ortaya çıkan bir başka sonuç daha var. Siyasal iktidar, seçilmelerine öncülük ettiği görevlilerin atadığı yargıç ve savcılara bile güvenmiyor. ??? Hukukun genel ilkeleri nasılsa Türk Ceza Yasası’nda da yer almış: “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez”, “İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz”, “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez”, “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılamaz”... Kurallar bunlar ama, iş devlet sırrına gelince geçerliliklerini kaybediyorlar. Yazanı bir yana bırakın, yazılanın devlet sırrı olup olmadığını savcı bile bilmiyor. Eskiden konuyla ilgili kamu kuruluşuna sorarlardı “Bu devlet sırrı mı” diye. Tasarıya bakarsanız bundan sonra başbakanın başkanlığındaki “Devlet Sırrı Üst Kurulu’na” sorulacak. Yazdığınızda devlet sırrı olup olmadığını bilmediğimiz haber ya da yorum, “devlet sırrını açıklama sayılırsa” içerdesiniz demektir. Hukuk kuralları ile bağdaşmıyor ama, olsun varsın... Tasarının gerekçesinde deniliyor ki: “Tasarıyla iç ve dış güvenlik, askeri ve siyasi alanlar dışında ekonomik alanlardaki devlet sırları ve gizlilikler de kapsama alınmıştır. Koşulların varlığı halinde devlete ait bir kısım ekonomik bilgi ve belgeler de devlet sırrı ya da gizlilik kavramları içerisinde nitelendirilebilecektir.” Meşrutiyeti ve demokrasiyi de aşıp geldiğimiz ileri demokrasi döneminde “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” kuralına dönüşümüzü kutlamazsak ayıp olacak gibi geliyor. ??? Turpun en büyüğünü de unutmayalım. Kamu görevlisi statüsünde yargılanacak gazetecilere verilecek hapis cezasının, kamu görevlisine verilecek cezanın yarı oranında arttırılarak 1.5 yıl ile 6 yıl arasında değişecek olması da cabası... Buradan koptu Yaşamak mucize SİBEL BAHÇETEPE Yerel yönetimler tarafından yeterince denetlenmeyen reklam tabelaları, bakımsız binalardan kopan beton ve demir çubuk gibi cisimler, okullarda ise yönetimin yeterli tedbir almaması birçok kişinin ölümüne ya da yaralanmasına neden oluyor. Türkiye gündeminin uzun süre yakından takip ettiği İstanbul’un Maltepe ilçesindeki Dumlupınar İlköğretim Okulu’nun anasınıfında okuyan 6 yaşındaki Efe Boz’un 12 Mayıs 2010’da tek başına gittiği tuvalette lavabonun üzerine düşmesi sonucunda yaşamını yitirmesinin ardından ne okullarda ne de kazalara neden olacak denetimsiz binalarda herhangi bir önlem alınmaması dikkat çekiyor. Boz’un ölümünün ardından Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’nca iddianame hazırlandı. İddianamede, okulun deprem güçlendirme inşaatını üstlenen firmanın 4 yetkilisi ile o dönemde Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü, müdür yardımcıları ve anasınıfı öğretmeninin “taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Devam eden dava ? Hukukçular, mağdur 19 Aralık’a ertelendi. olan yurttaşları uyardı Efe’nin annesi Nurdan ve uğranılan maddi Boz, okul müdür ve mümanevi zararın tazmini dür yardımcılarının ihne yönelik “tazminat malinin oğlunu ölüme davaları” ve olayın götürdüğünü savunarak “Okul yöneticileri kenölümle sonuçlanması di ihmallerini örtmek durumunda ise yasal için ‘Efe yaramaz bir çovârisleri tarafından “ih cuktu’ dediler. Efe yamal ve tedbirsizlik sebe ramaz bir çocuk değilbiyle ölüme sebep ol di. Aksine uslu ve zeki mak” iddiası ile ceza da bir çocuktu. Öğretmeni Efe’yi üstün yetevaları açılabileceğini de nekli çocuklar okuluna söylüyor. göndermem gerektiğini söylemişti” dedi. Verdikleri mücadele sonucu olayın sorumlularının gereken cezaları alacağını ve iç hukuk yollarının tükenmemesini umut ettiğini vurgulayan anne Boz, “Aksi durumda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gideceğiz” diye konuştu. Anne Boz, şöyle devam etti: “Benim oğlum 5 yıl 10 aylıktı. Onu 09.15’te okula götürdüm. 3.5 saat sonra bana tabutta teslim ettiler. Okul müdürü ve müdür yardımcıları suçlu. Efe, oyun oynarken tuvalete gidiyor ve 20 dakika gelmiyor. Bu ara kimse merak etmiyor. Efe’den sonra okullarda benzer kazalardan 10 çocuk daha öldü. Olayların sorumluları halen görevlerinin başındalar, halen annebabalar bu kişilere çocuklarını teslim ediyor. Okullarda tedbirler attırılana dek, önlemler alınana dek bana ölmek yok.” Rüzgâr Rüzgar nereye götürürse Yıpranma hakkı için daha ne gerek? İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya ve CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı Van’da meydana gelen depremde hayatını kaybeden gazeteciler Cem Emir ve Sebahattin Yılmaz için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) taziye ziyareti gerçekleştirdi. TGC Başkanı Orhan Erinç ve TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi ile bir araya gelen Yakup Akkaya gazetecilerin yıpranma hakkının kaldırılmasını eleştirdi. Akkaya, “Gazetecilerin yıpranma primlerini hak etmesi için ölmesini beklemek kadar vahim bir durum yok. Yıpranmak için daha ne beklenmesi lazım?” diye sordu. Akkaya, çok sayıda gazetecinin de fikirleri hatta basılmamış kitapları yüzünden tutuklu bulunduğunu kaydetti. TGC Başkanı Erinç ise, Terörle Mücadele Kanunu’nun bazı maddelerinin gazetecilerin terör örgütü üyeliğinden yargılanmasına sebep olduğuna değinerek yıpranma hakkı için verilen kanun teklifinin iktidar tarafından dikkate alınmasını talep etti. YUSUF ZİYA CANSEVER / VAN ? Bir yanda yangın Van’da Abdurrahman Gazi Mahallesi’ndeki Et ve Balık Kurumu bahçesine kurulan çadırkentte dün saat 11.00 sıralarında yangın çıktı. Elektrikli ısıtıcıdan kaynaklandığı belirlenen yangında EBK Müdür Yardımcısı Cesim Akkol ile muhasebe müdür yardımcısı Hüseyin Akyüz’e ait çadırlar alev aldı. Komşu çadırlarda yaşayanların bidonlardaki içme suyunu dökerek müdahale ettiği yangın, EBK’den getirilen yangın söndürme tüpüyle kontrol altına alındı. Yangın birbirlerine yakın halde bulunan diğer çadırlara büyük bir şans eseri sıçramazken, diğer çadırlarda kalan depremzedeler, yangın söndürme çalışmalarını korkulu gözlerle izledi. Bazı vatandaşlar, yangından kurtarabildikleri eşyaları diğer çadırlara taşıdı. Depremzedeler, bu tür yangınlara karşı çadırkentlerde yangın tüpleriyle önlem alınmasını istedi. olan merkeze bağlı Mollakasım köyünde yaşayanlar konteyner evlere taşınmaya başladı. Köye gelen 3 kişilik Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ekibi ise kesin hasar tespit çalışması yapıyor. Köylülerden Şahin Karatekin, eşi ve 2 çocuğuyla bölgeden ayrılmaya karar verdi. Karatekin ailesi, köyden gözyaşları içinde ayrıldı. Karatekin, “Yerimiz yurdumuz mahvoldu. Evlerimiz yıkıldı. Soğukta çoluk çocuk hepsi perişan oldu. Mersin’e gitmeyi düşünüyoruz. Rüzgâr nereye sürüklerse oraya gideceğiz” dedi. ‘İlki felaketti ikincisi cinayet’ ? İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Van’daki depremde ihmali olduğu gerekçesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve diğer yetkililer hakkında suç duyurusunda bulundu. “İlk deprem felaketti, ikinci deprem cinayettir” diyen Salıcı, “Deprem için yalnız 1 milyon TL ayrılan bütçesiyle İBB, İstanbul’da hangi çalışmaları planlıyor?” dedi. ? Suçüstü yakalandı Van’da meydana gelen ilk depremde yıkılan cezaevinden kaçan mahkumlardan 3’ü terk edilmiş evlerde hırsızlık yaparken yakalandı. Van Emniyet Müdürü Mustafa Uçkan, kaçan mahkumlardan çoğunun il dışına çıktığını, 3’ünün ise deprem korkusuyla terk edilmiş evlerde hırsızlık yaparken yakalandığını belirtti. Mahkumlardan bir kısmının geri dönerek teslim olduklarını anlatan Uçkan, 30’a yakın mahkumun da çeşitli yerlerde yakalandığını ifade etti. Depremlerin ardından hayalet kente dönen Van’da ağır hasar gören site evlerinin sakinleri evlerini terk etti. Kapıcılar ise hırsızlığa karşı gece gündüz nöbet tutmaya başladı. Van Cumhuriyet Başsavcısı Osman Nuri Güler, depremden sonra duruşmaların yapılamadığını vurgulayarak gerekirse duruşmaları erteleyeceklerini belirtti. Güler, Van Barosu’nun da duruşmaların 15 Aralık’a ertelenmesi yönünde bir talebinin olduğunu söyledi. 50 kiloluk Van Valisi ‘endişe yok’ demişti ? VAN (Cumhuriyet) Van’daki çöken ve 30 can alan Bayram Oteli için “oturulmaz raporu verildi mi, verilmedi mi?” tartışmalarına, TV8’deki 26 Ekim tarihli Haberaktif programı yeni bir boyut kazandırdı. İkinci depremden önce canlı yayına telefonla bağlanan Van Valisi Münir Karaloğlu’nun “O otel için hiçbir endişe yok” dediği ortaya çıktı. Vali Karaloğlu programda basın mensuplarının ve arama kurtarma ekiplerinin otelde kalmasını örnek gösterdi. Valinin açıklamalarından iki hafta sonra ikinci deprem yaşandı. beton parçası Ortaköy Viyadüğü’nden kopan parçalar park halindeki Ayla Perkeş’e ait otomobilin üzerine düşmüş, kazada yaralanan olmazken maddi hasar meydana gelmişti. Şişli’de ise markete giderken 5 katlı bir binanın dış cephesinden kopan beton parçalar dizilerde figüranlık yapan Hasan Küsmüş’ün kafasına düşmüş, Küsmüş yaşamını yitirmişti. İki gün sonra da inşaat işçisi Hüseyin Satılmış, Beşiktaş’ta çalıştığı şantiyede başına 50 kiloluk beton parçası düşmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Geçen yıl ise Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde inşaat işçisi Şerif Kıvrak, alışverişten evine dönerken, bir apartmanın çatısından düşen güneş enerjisi panelinin kafasına çarpması sonucu hayatını kaybetmişti. 2009’da 19 yaşındaki Ece Turhan, Beyoğlu’nda, 6. kattan düşen onlarca kiloluk camın altında kalarak ağır yaralanmıştı. Aylarca yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Turhan taburcu olduktan sonra da sağlık sorunları yaşamıştı. 2010 yılı Haziran ayında da Beşiktaş çarşısında, bir hafta içinde düşen tabelalar, yoldan geçen 4 yurttaşın yaralanmasına neden olmuştu. Haziran 2010 yılında ise İzmir’de Seyit Şanlı Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Anıl Erdem (17) de okuldaki otomatik kapıya sıkışarak yaşamını yitirmişti. ? Diğer yanda buz Depremzedeler, kış koşullarında çadırkentlerde yaşamlarını güçlükle sürüdürüyor. Bulaşıklarını çadırların önünde damacanalardaki sularla yıkayan kadınlar, güç koşullarda yemek yapmaya çalışıyor. Depremzede Rukiye Adalı, “Depremde aynı çadıra 30 kişi yerleştik. Üç haftadır duş alamıyoruz. Kimse buradaki insanların davranışlarını yargılamasın, çünkü çoğunun psikolojisi bozuk” diye konuştu. ? Gözyaşlarıyla... 14 Kasım depreminin merkez üssü Japon kahraman uğurlandı Van’da meydana gelen ikinci depremde hayatını kaybeden Japon Atsuşi Miyazaki memleketi Oita’da son yolculuğuna uğurlandı. Atsuşi’nin cenazesine Türkiye’yi temsilen Tokyo Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Tunç Angılı ve Japonya’da yaşayan bazı Türkler katıldı. Cenaze töreninde Türk ve Japon bayraklarının yanyana dalgalandı. (ALİ İHSAN CAMAA) ? Ekonomi Servisi Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin, Van’da yaşanan depremlerin ardından, Şahinler Holding’in turizm sektöründe faaliyet gösteren AntalyaBelek’teki tatil köyü Club Mega Saray’da 30 Kasım itibarıyla 200 depremzedeye barınma imkânı sağlayacaklarını bildirdi. Depremzedelere otelini açtı Yapı denetimi iki günlük sempozyumda tartışılacak İstanbul Haber Servisi Van depreminin ortaya çıkardığı can ve mal kayıpları, “Yapı denetimini” bir kez daha gündeme getirdi. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi’nce bir yıl önce ilan edilen “2. Yapı Denetimi” sempozyumu bugün Maslak’ta İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde saat 10.00’da başlayacak ve 2 gün sürecek. İMO İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe başta İstanbul olmak üzere mevcut yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiğini söyledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle