25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 2011 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yaklaşamayan bir anlayışa karşı sürekli direnen bir hukuk adamı... Yaşamını en zor koşullarda geçirmiş, emekçiliğin ne olduğunu bilen, gerçek özgürlüğün, düşünce serbestliğinin kaçınılmaz olduğunu dosta düşmana anlatmaya çalışan... ??? Son olayını gözümüzün önünde yaşadık. Kürsüden yine AKP iktidarının yanlışlıklarını en açık sözcüklerle sergiliyordu. Elinde deniz feneriyle!.. Günün en garip olayıydı; bir Deniz Feneri Derneği vardı, Almanya’larda yoksul insanlarımızdan para toplayan, o paraları sözde yoksul ailelere verecekken bilmem kimlerle paylaşan!.. Alman hukukunda mahkum edilmişti bu fenerin öncüleri... Ama bu ilginç konu Türkiyemizde yıllardır sürüp gidiyordu. Mahkemeler bir türlü açılmıyor, türlü dedikodular toplumda dilden dile dolaşıyordu. Sonunda dava açıldı, savcılar işbaşına geçti; araştırmalar, soruşturmalar, ilgilileri tutuklamalar... Derken iş AKP’nin önde gelenlerine doğru yönelirken bir de baktık üç dürüst savcı görevlerinden alındı. Tutuklu kişiler serbest bırakıldı, bütün toplumu ilgilendiren bir dava da yeniden sürüncemede bırakıldı. ??? Kamer Genç’in, elinde deniz feneriyle ortalıkta dolaşması deliye çeviriyordu iktidarın adamlarını! Sonunda, Meclis’te konuşurken sözünü kesmeye kalktılar, direnince, AKP’nin iriyarı bir Uslu’su çıktı, gereğini yaptı, bir iki darbeyle Genç’e iktidarın gücünü gösterdi... ??? Kamer Genç, demokrasi yolunda yürümeye çalışan halkımızın kahramanıdır. Tek başına bir güç, halktan yana, halk için, halkla beraber... Atatürk’ü Neden Tartışıyoruz? Kemalizmin gerçekliği yapaylık ithamları ile ortadan kaldırılamaz. Atatürk’ün yapıtı olan bir Türkiye’de yaşıyor ve onun ileri görüşü ile oluşturulan kurumlarla devletimizi hâlâ yaşatıyor ve bu devleti temsilen Avrupa ülkelerinde bulunuyorsak, Kemalizm hepimizde yaşıyor demektir. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN tatürk’e diktatör ve istikrarın bu şekilde sağyakıştırmasının tam lanabileceğini öngörmüşda onu anma gün tü...” diyerek Tallinn’de kalerine denk getiril labalık toplantı salonunda Atamesi bir tesadüf değil kuşku türk’ün vizyonundan söz etsuz. Tüm bu tartışmaların yo miş. Ve eklemiş: “Kemalizm ğunlaşmış bir şekilde AKP Atatürk’ün ortaya attığı ve iktidarı sürecinde yapılıyor ürettiği bir ideoloji değilolmasının sebeplerini daha dir. Kemalizm, içerisinde bizzat Atatürk’e ait hiçbir sık anımsamalıyız. Türkiye’nin AB ilişkileri şey bulunmayan yapay bir emanetini elinde taşıyan Ege ideolojidir ve sistemi elinde men Bağış, Estonya gezisin tutmak isteyenler tarafınde; “Atatürk, kuruluşundan dan Türk demokrasisinin 2030 yıl önce Avrupa Birli üzerinde Demokles’in kılıcı ği fikrini gündeme getiren gibi bir görüntü vermiştir... büyük bir liderdir. Kurulu Türkiye’de Ergenekon daşunda en büyük pay sahibi vası olarak bilinen yargılaolduğu Balkan Paktı’nın ge ma süreci aynı zamanda nişleyerek Avrupa Birliği Atatürkçü düşüncenin de haline gelmesi gerektiğini gerçek sahibine yani millete söylüyordu. Ömrü savaş teslim edilme sürecidir.” Medyadaki iktidar yandaşmeydanlarından geçtiği için barışın önemini çok iyi bilen ları doğrudan “Atatürk’ü” Atatürk, Avrupa’da barış hedef alan sözler edip yazılar kaleme alıyorlarken, yukarıdaki ifadede yumuşatıcı sözlerle Atatürk sahiplenilirken, “Atatürkçüler” hedef alınarak Atatürk ve Atatürkçüler ayrımı yapılmaya çalışılmış. Ergenekon davasında yargılananların Atatürkçü düşünceye millet adına sahip çıkmaktan yargılanıyor olduğuna da dolaylı vurgu yapılmış. Kemalizmin gerçekliği yapaylık ithamları ile ortadan kaldırılamaz. Atatürk’ün yapıtı olan bir Türkiye’de yaşıyor ve onun ileri görüşü ile oluşturulan kurumlarla devletimizi hâlâ yaşatıyor ve bu devleti temsilen Avrupa ülkelerinde bulunuyorsak, Kemalizm hepimizde yaşıyor demektir. Onun vizyonunun bugünün Avrupa’sına ışık tuttuğu iddia edilirken Kemalizm nasıl yapay olabilir? Atatürk bugünleri sorgulamamız için ipuçları da vermişti: “...Durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır” demişti. Kemalist düşünce ve anlayışı iktidar yapmayı başarabilseydik; bugün Atatürk’ü ve Atatürkçüleri sorgulayan ve Avrupa kapısında süresiz beklemeye alınarak raporlarla yönlendirilen bir ülke olmazdık. Anımsayalım: AP Türkiye raportörü Oostlander 2003 yılında hazırladığı raporun ilk taslağında Kemalist ideolojinin Türkiye’nin AB üyeliği hedefinin önünde bir engel oluşturduğunu yazmış, ancak gelen tepkiler üzerine daha sonraki taslakta bu ifade çıkarılmıştı. Oostlander MGK’nin kaldırılmasını da önermişti. Avrupa Parlamentosu’nun 2003 ve 2004 raporlarında Türkiye’nin mevcut anayasayı iyileştirmek yerine yeni bir anayasa hazırlaması önerilmişti. Bu raporlarda TSK üzerinde sivil denetimin gerekliliği öncelikli bir yer oluşturuyordu. Bugünkü Türkiye tam da bu raporlarda talep edilen Türkiye değil mi? Atatürk’ü ve Atatürkçüleri tartışmak yerine, neden kendi içinde sorunlarla boğuşan Avrupa Birliği’ne girmek için yaptığımız ev ödevlerinin bizi nereye götürdüğünü tartışmıyoruz? Atatürk diktatördü diyen hemcinsime de yanıt vermek isterim. Kendisine karşı yürütülen tüm karalama kampanyalarına karşın ölümünün 73. yılında hâlâ sevgi ile anılan bir lidere diktatör diyenler, bugün gerçek düşüncelerini fısıltı ile söylemeye bile cesaret edemeyenlerin korkularını ne ile açıklıyorlar merak ediyorum. Ne yaman çelişki değil mi? Otokrasinin demokrasiye, otokratların demokratlığa tutunarak ilerlediği süreçte, demokrasinin yolunu açanlara “diktatör” adını vermeye çalışıyoruz. Yeni totalitarizmle demokrasi adına biriktirdiklerimizi savurganca yok eden günümüz diktatörlerinin yanında, çağının koşulları dikkate alınınca Atatürk’le yola çıktığımız aydınlanma koşumuz çok daha fazla önem kazanıyor. Kamer Genç’i Tanımak! Kamer Genç’i 1981’de Danışma Meclisi üyesi iken tanıdım. Tek başına demokrasi savaşı veriyordu. Önüne getirilen yanlış istek ve uygulamalara hep karşı oy veriyordu. Dil ve Tarih kurumlarının kapatılmasına, ‘Evren Paşa Anayasası’na “hayır” diyen tek kişi o idi. Daha birçok durumlarda hukuku, doğruyu, yararlıyı savunan da hep o!.. Tunceli’den birkaç kez milletvekili seçildi. Yine tek başınaydı. Ardında bir güçlü parti varmış gibi, kürsüye her çıkışında iktidarların ters tutumlarına karşı hak ettikleri eleştirileri yapmaktan çekinmeden... Meclis Başkanvekilliği yaptı. DYP’den, CHP’den milletvekili seçildi. Genellikle de bağımsız!.. ??? “Doğrucu Davut” adı verilen yenilmez bir güç olmuştu. Başkaları iktidarın suyuna giderken, yarı kapalı yarı açık sözlerle yetinirken, o göz önünde herkesin gördüğü, görmesi gerektiği, ama göremediği, hatta görmekten kaçındığı yurt sorunlarını açık bir dille gündeme getiriyordu... Beş kez seçildi, beşinde de hep Kamer Genç’ti! Demokrasi diye adlandırılan, ama bir türlü ona Bir Halife Eksik İdi... Halife padişaha karşı kurulan TBMM, ilk kez bir halife padişahı anma töreni düzenledi... Bu da iyi bir şey... ? Abdülmecid büyük devlet adamı idi... 17 yaşında padişah olmuş idi... “En az 3 çocuk” fikrinin tamı tamına babası sayılır, çocuklarının sayısı 38 idi... Ve önemli bir nokta (kendi ifadesine göre) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dedesi idi... Demek ki kan çekmekte idi... ? Anadolu açlıktan kırılırken, İrlanda’da o sene patates kıtlığı olduğunu duymuş, gemi ile gıda göndermiş idi... Bu arada Mısır’daki Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Nizip’te Abdülmecid’in ordusunu yenerek Kütahya’ya kadar gelmiş, Abdülmecid paçayı kurtarmak için Rus donanmasını İstanbul’a çağırmış idi... Yani dış politikası da torununa benzemekte idi... İrlanda’nın patatesine yetişirken, İstanbul’dan olacak idi... ? AKP’liler 150’nci ölüm yıldönümü nedeniyle onun için anma düzenliyorlar, ama Abdülmecid içkici idi... Kadınlara da düşkün idi... 11 kadınefendisi, 8 ikbali, 30 gözdesi var idi... Yani “Hayat içki ve seksten ibaret değil” sözü ona göre değil idi... 17’nci çocuğu (Vahdettin) doğduğunda, dört zevcesi kapıda “Bizim de bebeğimiz geliyor sultanım” demek için kuyrukta beklemekte idi... ? Neyse... TBMM ilk kez bir halife padişahı anma töreni düzenliyor... Davetiyeleri bir görseniz; kırmızı zemin üzerine Abdülmecid’in tuğrası, üzerinde bir badana fırçası unutulmuş gibi kalpağı görülüyor... Hani insanın iki büklüm domalıp “Padişahım çok yaşa” diyesi geliyor... Yeni anayasayı yapmaya soyunan TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, tam bu sırada İslam halifesini törenlerle anması, en azından anayasayı yapacakların kafalarındaki özlemler hakkında bize bir fikir veriyor... ? Aydınlanmanın; Mustafa Kemal ve Cumhuriyet ile değil, halife Abdülmecid’in 1839 Gülhane Hattı Hümayunu ile başladığını söylemeye çalışıyorlar bize... Eşek değiliz ya... Ne de olsa dedemiz idi... ? Atatürk’ü anmayı atlayıp da halifeyi anmaları, Türkiye’nin başına nelerin geldiğini gösteriyor aslında... Olacağı bu idi... A C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle