28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 2011 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR Türkiye, 2012’de kültür ve sanat alanında da hızlı ilerleyen Çin için ‘Çin Kültürü Yılı’ etkinliği düzenleyecek Çin’den öğreneceklerimiz var K naları, opera, bale ve konser salonları göz dolduruyor. Hepsinden söz etmek olanaksız. O nedenle, tek bir mekâna, hepimizi adeta büyüleyen Ulusal Gösteri Sanatları Merkezi’ne (NCPA) değinmek istiyorum kısaca. Pekin’in orta yerinde, Tiananmen Meydanı’na bakan Ulusal Gösteri Sanatları Merkezi (NCPA) ile ilgili olarak, Devlet Konseyi temsilcisi Chen Zhili şöyle diyor: “Bu merkezin her geçen gün daha da yeşeren sosyalist kültür ve toplumsal uyuma katkıları büyüktür.” İnsanın düş gücünü zorlayan, elips şeklinde binanın dış cephesi gök yüzünün değişen renklerini yansıtan titanyum paneller ve camla kaplı. Ünlü Fransız mimar Paul Androu’nun eseri. Yapımı yedi yılda tamamlanan (20012007) NCPA Çinliler için “göle yansıyan ay”… Eski bir Çin inancını simgeliyor: Yuvarlak gökyüzü ile düz yeryüzünün buluşması. Çevresini saran yapay gölle birlikte kapsadığı alan 219.400 metrekare. Maliyeti tabii ki çok yüksek ama, devlet, desteğini inşaat sırasında olduğu kadar, bugün de eksik etmiyor NCPA’den. Çünkü yönetim amacın kâr sağlamak değil, insanları eğitmek olduğunu vurguluyor. Kırmızı ve altın renklerin hâkim olduğu fuayede yer alan kahveler, restoranlar, okuma köşeleri, küçük dinleti alanları, tasarım mağazaları halkı gösteriler dışında da mekâna çekmeyi amaçlıyor. 2300 kişilik Opera Salonu’nda ve 1000 kişilik Tiyatro Salonu’nda hâkim renk kırmızı. Döner ve hareketli sahneler her tür gösteri için tüm olanaklara sahip. Krem renginin baskın olduğu 2000 kişilik Konser Salonu ise muazzam orgu ile dikkat çekiyor. Orada konser dinlemek ayrı bir tat veriyor insana. Heyecanlı gelip heyecanlı ama biraz da buruk ayrılıyoruz bu inanılmaz mekândan ve “neden” sorusunu sormadan edemiyoruz birbirimize… Kâbil Jose Saramago’nun ilk romanı Günah Ülkesi 1947’de yayımlandı. Sonraki 18 yıl bekleyen ve gazetecilik yapan yazar, Salazar diktatörlüğünün sona ermesi ile yeniden yazmaya döndü. Örgütlenmiş din ile birey arasındaki savaş ana temasıydı. “İsa’ya Göre İncil” adlı romanı yüzünden Katolik kilisesi yazara karşı nefret kampanyası başlattı. Bu süreçte Portekiz hükümetini de sansürcülükle suçlayan yazar, ülkesini terk ederek Kanarya Adaları’na yerleşti. Ünlü romanı Körlük’ün ardından 1998’de Nobel Ödülü’nü aldı. Geçen imi zaman her şey boş ve anlamyıl seksen yedi yaşında öldü. sız gelir insana… Çünkü öylesiSaramago dini kurmaca sayar, din baskısı ne büyük felaketler yaşanmaktaaltında ezilen, sömürülen insana yakın durur dır ki iki adım ötenizde. Ve bu yaşananlar ve dünyayı değiştirmek ister. Okuru gerçekle zaten bildiğimiz bir gerçeği, ait olduğuyüzleştirmek için çoğu kez masalları, düşleri muz topraklarda hayatların pamuk ipliğine kullanır. Ölümünden önce yazdığı son kitabı bağlı olduğunu bir kez daha ortaya koyar “Kâbil”de de, kutsal metinlerde Habil’i ? Pekin’in orta yerinde, öldürerek ilk cinayeti işleyen insan olarak sanki… geçen, Adem ve Havva’nın oğlu Kâbil Umursamazlığın türlü yansımalarıdır Tiananmen Meydanı’na sonucunda görülen o ki salt ro mekânları, operabaleüzerinden “Günah işleyen kötü insan” Van’da yaşanan yıkımlar, enkazlar, ölümmüzik ve tiyatro festivalleri konser salonlarıyla göz bakan Ulusal Gösteri imgesini sorguluyor. İncil’in tanrısını kindar bir ler. Sancılı ölümler, ağır ölümler, kötü değil, diğer festivaller de alıcı bir şehir. Sadece Pe“Efendi” olarak anan kitap, Katolik dünyasını Sanatları Merkezi, insanın ölümler. Ve bu felaket bahane edilerek yaprogramlarını Çin’den gelekin’i değil, Xi’an ve Şangbir kez daha ayağa kaldırmış, tepkileri saklanan Cumhuriyet Bayramı törenlerinin düş gücünü zorlayan, dış cek konuklarla zenginleştirehay’ı da gördükten, bu önemsemeyen Saramago ise; “İncil’i okuyan, ardından yaşanan bir deprem daha... Yine inancını kaybeder” demişti. Dinsel teröre her bilecekler. Daha da önemlisi, kentlerde sanat çevreleriycephesi gökyüzünün çöken binalar, yine enkaz altında kalan inzaman karşı çıkmış Saramago düşüncesinden kültürel ilişkiler, insan ilişkile temas ettikten, çalışma değişen renklerini sanlar… Ölü canlar… Yanlış beyanlar, inasla ödün vermemiştir. Yazarlığı, genel kabul leri, tanışma/tanıma/tanınma yöntemlerini izledikten kârlar, şiddet, verilen yeni sözler… İstifa yansıtan titanyum körlüğü ve din kurumuna duyduğu kuşku anlamında ciddi yollar alınsonra bizde yüzleşmek dutemeline oturur. Ama reddini dile getirmede o mekanizmasının çalışmadığı, çalışmayacamış olacak. rumunda kaldığımız sopaneller ve camla kaplı kadar etkilidir ki okurunu da yanına çeker. ğı bir ülkedeyiz. Aslında, Çin’i anlamak, runlara dair o kadar çok bir bina. Maliyeti çok ??? Çin’i yaşamak için sayılı soru işareti beliriyor ki inKâbil’de, Eski Ahit’te yer alan meseller ve 012 Türkiye’de yüksek, ama devlet, günler yeterli değil. Ama, şu sanın aklında. Bu arada, Doğu ve Batı edebi metinlerinden bildiğimiz Çin Kültürü Yılı desteğini eksik etmiyor. bir gerçek ki, yüzde 9.1 büyüartık “ne olacak şu karakterler var. Roman Adem ile Havva’nın Bunca felaketin orta yerinde yüzünü same hızıyla dünyaya meydan AKM’nin hali” sorusunu yaratılışı ile başlıyor. Habil ile Kâbil onların Çünkü amaç kâr nata dönmek, sanatla iç içe olmak, sanatın okuyan Çin, kültür ve sanat sormak bile abes geliyor çocukları. Kâbil, kıskançlık yüzünden sağlamak değil, insanları insana. bireyi ve toplumu her anlamda besleyen o alanında da çok hızlı bir tırkardeşini öldürünce “Efendi” ona yersiz zengin dünyasına girmek yine de geleceğe eğitmek. manış sergiliyor. Bu, son yılİstanbul gibi “Kültür yurtsuz dolaşma cezası veriyor. Amaçsız dönük umut ışıkları yakabiliyor insanın ruyolculuğu süresince eşeğiyle mekânlar ve lara özgü bir gelişme değil taBaşkenti” unvanını taşızamanlar arasında sürüklenen Kâbil, sarsıcı hunda, bedeninde… bii ki. Güçlü bir birikimin, teyan bir şehirde, mevcut insan ve Efendi gerçekleri ile yüz yüze geliyor. 2012 yılı Türkiye’de Çin Kültürü Yılı. melleri sağlam atılmış bir eğitim sistemisanat mekânlarının yetersizliğini görmeSodom ve Gomore’den Babil’e, kentlerin Bu nedenle, geçen günlerde İKSV’den bir nin, belirlenen hedeflere odaklı yoğun ve mek ya da umursamamak, bu anlamda Efendi’nin gazabıyla yerle bir edilmesine, grup (Görgün Taner, Yeşim Gürer, Efdisiplinli çalışma sürecinin sonuçları. uluslararası arenada süregelen büyük yarışsavaşlara, kayırma, aç gözlülük, hile gibi ruz Çakırkaya, Dikmen Gürün, Leman ta atılacak adımları olumsuz yönde etkilekötülüklere, şeytanla bahse tutuşan Efendi ekân, mekân, mekân Yılmaz), Kültür Bakanlığı’nın davetlisi yecektir kuşkusuz. tarafından Eyüp’ün sabrının acıklı bir biçimde olarak her anlamda zengin bir kültüre saBu bağlamda pek çok örnek vermek Pekin, özenle korunan kültür varlıklarısınanmasına tanık oluyor. Ara sıra tebdil hip olan bu ülkeye gittik. Yapılan temaslar nın yanı sıra çağdaş sanat merkezleri, tiyat mümkün. Gittiğimiz her şehirde tiyatro bikıyafet yeryüzüne de inen Efendi’nin adaletsizliğini dehşetle izleyerek onunla tartışıyor ve kendi işlediği cinayetten bile onu TÜRKİYE’NİN İLK KUİR FESTİVALİ 1724 KASIM TARİHLERİ ARASINDA ANKARA’DA sorumlu tutar hale geliyor. Efendi’ye göre insanlar yoldan sapmışlar, onu hayal kırıklığına uğratmışlardır. Çözüm bir tufanla tümünü yok etmek, yeni bir soy yaratmaktır. Kâbil’e, Nuh’un gemisinde, Nuh’un karısı ve gelinleriyle “insan soyunu çoğaltmak” adına damızlık görevi verir. Kâbil, gemideki lümünde açılış filmi olan “Zenne” ve “Nar”, “Kuir Sinekadınlarla yatar ama onları öldürür. Çünkü YILDIZ ÇELİK Kültür Servisi Ameriinsanoğlunun yeryüzünde var olmayı hak ma Tarihinden” bölümünde 1950 yapımı “Bir Aşk Şarkıkan Sinema Sanatları ve ANKARA Türkiye’nin ilk kuir (queer) festivali “I. Pem sı”, “Dönersen Islık Çal”, “Köçek”, “Zehir” filmleri, “Göketmediğini anlamıştır. Efendi’nin cezası da Bilimleri Akademisi’nin onu insansız bırakmak olmalıdır. be Hayat KuirFest” 1724 Kasım tarihleri arasında kuşağının Altında” bölümündeyse Almanya’dan Arjantin’e her yıl sinema sanatlarına ??? Pembe Hayat LGBTT (LezbiyenGeyBiseksüelTrans son yılların ödüllü ve seçkin LGBTT temalı filmleri izlekatkıda bulunan kişilere Saramago, Kâbil’de, dini hikâyelerden yola Travesti) Dayanışma Derneği tarafından Ankara’da ger yiciyle buluşacak. Ayrıca Fransız yazar Jean Genet’nin de verdiği “Oscar Onur çıkarak güncel politik ve toplumsal sorunları çekleştiriliyor. ilk ve tek filmi olan “Bir Aşk Şarkısı” ve 1987’den bu yaÖdülleri”nin bu yılki sayansıtıyor ve günah kavramı dinden LGBTT Derneği Genel Sekreteri Kemal Ördek “Tabuları na Berlin Film Festivali’nde dağıtılan, LGBTT sinemasıhipleri James Earl Jones, James Earl soyutlanınca günahkâr ile gücü elinde tutanın yıkmak için görünür olmak gerek” nın en prestijli ödülü sayılan “En iyi Film” aynı kişi olduğunu göstermeye çalışıyor. Oprah Winfrey ve Dick Jones Dick Smith derken festivalin yöneticisi Bilge Taş dalında 2011 “Teddy Ödülü”nü alan Arjantin Kitabı, din kurumuyla kavgası bir ömür Smith, önceki akşam Los ise “Dünyanın her yerinden filmler yapımı “Yok” da yer alıyor. sürmüş bir yazara ait olduğunu unutmadan Angeles’ta düzenlenen törende ödüllerini aldı. izleyecek, perdedeki kahramanlarama çağlar boyu felsefenin, bağımsız Ayrıca festival kapsamında düzenlenecek Törende, Hollywood’da “makyajın la empati kuracaksınız. Böylece, düşüncenin hatta dinin ortaya koyduğu çeşitli panellere aralarında güncel sanatçı büyükbabası” olarak tanınan ve 1984’te tutarsızlık ve soruları göz ardı etmeden LGBT olmanın, bir hak mücadelesi, ve yönetmen Kutluğ Ataman, akademisyen “Amadeus” filmi ile “En İyi Makyaj okumak gerekli. Saramago özgür bakışını aynı zamanda yaşamın bir parçası Barış Kılıçbay, aktivist trans Belgin Çelik ve Oscarı”nı kazanan Dick Smith’e çalışironik dili ve özgün edebiyatıyla birleştirip olduğunu göreceğiz” diyor. akademisyen Tolga Yalur’un da olduğu birmalarından dolayı, “Onur Ödülü” Opkeskinleştirmiş bir yazar. Sert ama yine de LGBTT hakları mücadelesine saçok isim katılacak. Film gösterimleri ve söyrah Winfrey’e ise vakfının düzenlediği korkuların üstüne yürürken eğlendirip nat aracılığıyla ifade alanları yaratleşiler Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda hayır işleri için “Jean Hersholt Yarferahlatıyor. mayı amaçlayan festivalin, “Ğ” böyapılacak. (festival.pembehayat.org) ??? dımseverlik Ödülü” sunuldu. Oprah Winfrey Çev: Işık Ergüden / Kırmızıkedi Yay. 2011. ‘Zenne’ 2 M ‘Gökkuşağının Altında’ bir festival ‘Oscar Onur Ödülleri’ sahiplerini buldu SERGİ 30 KASIM’A DEK CEZAYİR APARTMANI’NDA ‘Trans, Onurlu ve Türkiyeli’ ? İlki Afrikalı aktivist transların portrelerinden oluşan sergi şimdi de 17 Türkiyeli aktivist transın portrelerini içeriyor. Sergi, İstanbul’un ardından Ankara’ya gidecek. AYŞEGÜL ÖZBEK Gabrielle Le Roux’nun 7 Afrika ülkesinden 10 aktivist transı resmettiği “Trans, Onurlu ve Afrikalı” sergi dizisi, şimdi de “Trans, Onurlu ve Türkiyeli Sosyal Adalet İçin Sanatsal Bir Müdahale” başlığıyla Cezayir Apartmanı’nda. Türkiye’den 17 aktivist transın portrelerinin yer aldığı serginin yolu “Kuir Fest” kapsamında Ankara’ya da düşecek. Projenin Türkiye’de hayata geçmesi ise geçen yıl “İstanbul Onur Haftası” etkinlikleri kapsamında Türkiye Af Örgütü’nün davetiyle Türkiye’ye gelen “Trans, Onurlu ve Afrikalı” sergisinin açılışında Le Roux ve İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği’nden Şevval Kılıç’ın yanlarına Ankara Pembe Hayat Derneği’ni de katmalarına dayanıyor. Sadece aktivist transların portrelerinin yer aldığı serginin amacı ise artan trans cinayetlerine ve örgütlenmeye dikkat çekmek. Kılıç, “Özellikle ayrımcılık yasasıyla ilgili düzenle melerin yeniden gözden geçirilmesini istiyor, yasa yapıcılara baskı oluşturmaya çalışıyoruz. Gazetelerin 3. sayfalarında gitgide artan kadın cinayetleri haberlerine, aynı oranda artan trans cinayetleri de eşlik ediyor maalesef” diyor. Bu sergiyle aktivist transların varlığını ve mücadelesini gözler önüne serdiklerini belirtiyor Le Roux: “Aktivist trans olarak kendin gibi giyinip sokağa çıkıp yürümeye başladığın anda aslında bir aktivist ve değişimin aracı oluyorsun.” Portrelerini yaptığı aktivistlerin de istedikleri gibi poz verdiklerini anlatıyor: “Resim bittikten sonra el yazılarıyla dilediklerini yazmalarını istedim resmin üstüne.” Resimlere yazılanlar arasında göze çarpanlarsa “Cinsiyet sabitlenemez”, “Trans kimliğimi seviyorum”, “Çoklu cinsiyetimin geliniyim” cümleleri... Açılışına LGBTT Aileleri İstanbul Grubu’nun (LİSTAG) da destek verdiği sergide, video röportajlar ve ailelerle yapılmış söyleşiler de yer alıyor. Le Roux, Kılıç’ın yaptığı bu röportajlarla portre kişilerini tanıdığını söylüyor: “İkinci adım ise onları çizebileceğim zamanı ayarlamaktı. Uzun ve yoğun bir süreçti. Kimi çıplak, kimi giyinik poz verdi. Mesela Sema, Lambda İstanbul’un bir partisinde ona çok yakışan bir gelinlik giymişti. Bu projede yer alınca ona bu gelinliği giymesini teklif ettim.” 30 Kasım’a kadar Galatasaray’daki Cezayir Apartmanı’nda sürecek sergi, Ankara’nın ardından da onur günü etkinlikleri kapsamında dünyanın pek çok şehrini dolaşacak. Sinem Kuzucan, Ankara. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle