19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER Yeni anayasa için partiler arası Uzlaşma Komisyonu bugün Çiçek’in başkanlığında toplanıyor CUMHURİYET 19 EKİM 2011 ÇARŞAMBA 4 parti 4 farklı bakış ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın, kendisiyle ilgili ÖSYM’de “torpil mesajı” iddiasında bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aleyhinde açtığı dava, Yazıcı’nın feragati nedeniyle reddedildi. Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki duruşmada yargıç Ahmet Metin Tözün, Yazıcı’nın avukatı tarafından “manevi tazminat talepli davadan ve bu davayla ilgili tüm taleplerinden feragat ettiğine” ilişkin dilekçe verildiğini belirtti. Yargıç Tözün, “feragat nedeniyle davanın reddine” karar verildiğini bildirdi. Kapitalizm Zorda Kapitalizmin bir kere daha ve öncekilerden farklı bir krize girdiği, krizin yayıldığı günümüzün ortak kanısıdır. Bir kere daha olduğu doğru, yaygın olduğu da doğru, farklı olduğu kuşkuludur. Farklı değil, ama eğer farklılıktan kastımız, üstesinden gelinmesi zor bir kriz olduğu ise evet, farklı. Üstesinden gelinmesi zor, çünkü kapitalizm kendini sağaltma araçlarını yitirmiş görünüyor. Eski yöntemlere dönmesi imkânsız, iflas etmiş finans araçlarıyla eski bereketine ulaşması mümkün değil, daha önemlisi bugüne kadar sistemi kabullenmiş, ona hayran ya da ona tevekkülle boyun eğenlerdeki kuşkular arttı, büyüdü, somutlaştı, eyleme dönüştü. Farklılık buradadır. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonraki hayaller çabuk tükendi. Belki tuhaf gelebilir, ama sosyalizmin bir dünya sistemi, alt edilmesi güç bir iddia olarak ortada olduğu dönem, kapitalist sistem açısından daha “güvenli” bir dönemdi. Bir yandan “büyük tehlike”ye karşı yığınlar alavere dalavere mobilize edilebiliyor, sosyal demokrat partiler ve politikalar da soldan gelen, somut bir gerçeklik, sosyal psikolojik baskı olarak kendini gösteren güçlü dış etkeni nötralize etme niyetiyle bir tür hava kaçırma, gaz alma anlamı da taşıyan sosyal politikaları gündemde tutabiliyorlardı. Etkin oldukları ülkelerde kısmi başarılardan söz etmek bile mümkündür. Sosyal demokrasi 90’lı yıllarda Marksizmle bağını ikinci kez ve kesin olarak kopardı, yeni liberal akımlara teslim oldu. O zaman pek parlak buldukları ve teslim oldukları sanal dünyadaki mutluluk kısa sürdü. Mali piyasalar iflas etti, demokratik hevesler bir kenara bırakıldı, liberalizmin “özgürlükçülük” sırrı döküldü. İdeoloji parçalandı ve iflas etti. Şirketlerin iflasını devletlerin iflası izliyorsa, yığınlar sokaktaysa, liberalizm sorguya çekiliyorsa, krizde olan yalnız ekonomi değildir, onun ideolojisi de krizdedir. Ve işte o zaman işler başkadır. Kapitalizm için büyük tehlike bu nedenle kapıyı çalıyor. Tehlike, sistemin ve onun ideolojisinin yığınlar tarafından ve yaygın bir şekilde sorgulanmaya başlamasındadır. Farklılık buradadır. Sovyetler Birliği’nin, sosyalist dünyanın saf dışı bırakılmasından sonra hayatın daha pembe olacağı, tarihin sonunun geldiği ve kapitalizmin ebedi zaferinin ilan edildiği günler hızla geçip gitti Yeni düşman arayışlarının, İslamı terörle özdeşleştirme, hedef olarak gösterme, yığınları böylelikle kandırma yöntemlerinin işe yaradığını söylemek de zor. Bu işlerin pahalı, zararının yararından daha fazla olduğu da ortaya çıktı. Artık uzak ülkelere silahlı silahsız müdahalelerin gerçek nedeninin demokrasi olduğuna inanan kaldı mı? Kapitalizmin bütün krizleri yapısaldı. Yine de her defasında çarkı yeniden döndürebiliyor, çalışan çalışamayan geniş yığınları farklı yöntemlerle “ikna” etmeyi, ideolojisini parlatmayı başarıyordu. Şimdi sistemin, metropollerde, New York’ta, Londra’da, Paris’te, Frankfurt’ta sokağın sesinin yükselmesi karşısındaki şaşkınlığı, bu işin giderek zorlaştığını anlamasındandır. Krizin yükünü bir kere daha yığınların üzerine yıkarak ve yeni ekonomik yöntemler keşfederek bir süre için atlatması belki mümkündür. İdeolojik iflasın üstesinden gelebilir mi, bu iş için eski yöntemler, Hollwood’lar, medya araçları yeter mi bilinmez. Ama sokağın isyanı korkutuyor onları. Kılıçdaroğlu’na açtığı davadan feragat etti TÜREY KÖSE/ERDEM GÜL Genel Kurul’da tansiyon yükseldi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) KESK Yürütme Kurulu, gözaltına alınan konfederasyona bağlı sendikaların üyelerinin serbest bırakılmasını istedi. KESK’ten yapılan açıklamada, önceki gün İstanbul’da görev yapan eski Tunceli EğitimSen Şube Başkanı Mehmet Ali Arslan, eski Mardin EğitimSen Şube Başkanı Doğan Angay, EğitimSen üyesi Seyfettin Yavuz ile eski Kızıltepe SES Şube Yöneticisi Şükran Koyuncu’nun gözaltına alındığı belirtildi. KESK’den gözaltılara tepki ANKARA AKP, CHP, MHP ve BDP’nin üçer milletvekilinin katılımıyla oluşturulan Uzlaşma Komisyonu’nun TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başkanlığındaki bugünkü toplantısıyla yeni anayasa süreci başlıyor. 4 siyasi partiden de komisyonun çalışma yöntemi, kritik maddeler konusunda farklı değerlendirmeler geliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam kampında yeni anayasa komisyonunu oluşturan kurmaylarıyla bir araya gelerek partisinin stratejilerini belirledi. Yapılan değerlendirmede, çalışmaların belli bir aşamaya ulaşıp oturmasına kadar Uzlaşma Komisyonu’na Çiçek’in başkanlık etmesi gerektiği, belli bir aşamadan sonra “güveneceği bir başkanvekiline yetki verebileceği”, Uzlaşma Komisyonu’nda önce çalışma yöntemi ve maddelerin nasıl kabul edileceğine ilişkin bir alt komisyon kurulması gerektiği görüşü benimsendi. AKP, önce uzlaşılması daha kolay görünen maddelerden başlanmasını, rejimle, değiştirilemez maddelerle ve hassas konularla ilgili maddelerin sona bırakılmasını isteyecek. AKP’de, üzerinde uzlaşılması zor görünen madde sayısı 1015 olarak belirledi. Uzlaşılması zor görünen bu maddelerle ilgili de AKP’de oluşan görüş şöyle. “Bu maddeleri belki madde CHP’de görüş ayrılığı “Yeni anayasa” söylemi ve “vatandaşlık tanımı” CHP yönetimindeki görüş ayrılıklarını ortaya koydu. MYK’nin önceki gün yaptığı toplantıda, “AKP başkanlık sistemini gündeme getirecek, buna geçit vermemeliyiz. Basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, sosyal devlet, bağımsız yargı konuları çok önemli. Bu konulardaki duyarlılıklarımız çalışmalara yansımalı” değerlendirmesi yapıldı. Toplantıda seçimler öncesinde açıklanan “CHP’nin Anayasa Vizyonu” raporu da tartışma yarattı. Özellikle bu rapordaki vatandaşlık tanımı ile ilgili eleştiriler dile getirilirken Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler bu metnin “bağlayıcı” olmadığını, yetkili kurullarda görüşülmediğini söyledi. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun ise CHP’nin seçim bildirgesi ve kurultay kararlarını anımsatarak bu görüşe karşı çıktığı aktarıldı. MHP: Gizli niyetleri var MHP, AKP’nin Kızılcahamam kampında, 12 Eylül referandumunda kabul edilen anayasa değişikliklerini “kırmızı çizgi” olarak belirlemesi ve ilk üç maddeyle ilgili de “Türkçesinin düzeltilmesi” yönünde tavır belirlemesini, “AKP’nin gizli gündem niyeti” olarak değerlendirdi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “Gizli gündemlerini toplantıda (Uzlaşma Komisyonu) gündeme getirecekler. Sonra da ‘muhalefet uzlaşmaz davranıyor’ diye halka anlatacaklar” dedi. MHP olarak masaya “önkoşulsuz” olarak oturacaklarını ve uzlaşma arayışını sonuna kadar sürdüreceklerini kaydeden Yalçın, görüşmelerden “kaçma” gibi bir tavırları olmayacağını söyledi. Yalçın, AKP’nin uzlaşmaz bir tutum sergileyip kendilerini “masadan kalkmaya zorlaması” durumunda da içtüzükteki bütün olanakları kullanarak mücadele edeceklerini söyledi. BDP: Kökten değişim BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak partisinin grup toplantısında, BDP olarak sürece önkoşulsuz olarak katılma ve “demokratik anayasa yapılarak sorunun çözümüne katkı sunma” kararı aldıklarını anımsattı. Başta Güney Afrika örneği olmak üzere benzer süreçleri yaşayan ülkelerin anayasa yapım süreçlerinin “anayasa değişikliği değil”, “kökten devrim” niteliğinde yapılması durumunda çözümün yolunu açılacağını kaydeden Kışanak, şunları söyledi: “Türkiye’de de Kürt sorununu çözmeyecek bir anayasa yeni anayasa olamaz. Eğer Türkiye de anayasa yapım sürecini barış sürecinin parçası olarak görür, 1924’ten beri olan tekçi zihniyeti değiştirmeyi esas alan bir sistem olursa, barış sağlanabilir. Biz sorunları çözecek, toplumsal uzlaşmaya götürecek anayasa götürmesi için sorumlu ve özverili davranacağız. Ya bir yol bulacağız, ya bir yol yapacağız.” lerin her partinin görüşünü seçenekli olarak yazıp referandumda halka sorabiliriz. Ancak bu da toplumda yeni gerilimlere neden olabileceğinden uygun bir yöntem ol mayabilir. Onun yerine liderler çözümü devreye girebilir. Liderler zirvesinde çözüm aranabilir. Ancak yine de uzlaşma sağlanamıyorsa bu maddelerin sayısına bakılır. Eğer 510 civarında bir maddeyse daha fazla zorlamaya gidilmez. 510 madde için yeni bir anayasayı feda etmeyiz. Bu maddeler 1982 Anayasası’ndaki haliyle kalır.” Haber Merkezi Maliye Bakanı Şimşek, tartışma yaratan ‘güncelleme’ sözüne açıklık getirdi. Güncellemeyi motorlu taşıtlar ve cep telefonu ÖTV zamları için kullanmadığını belirten Şimşek, “Vatandaşla alay etmek söz konusu değil” dedi. MOGADİŞU (AA) Somali’nin başkenti Mogadişu’da Dışişleri Bakanlığı binası önünde bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 4 kişi öldü, 10 kişi yaralandı. Olay yerinde AA ekibinin de üzerine ateş açıldı. AA ekibinin durumunun iyi olduğu belirtilirken, Medine Hastanesi’ne kaldırılan diğer yaralılardan 4’ünün durumunun ağır olduğu öğrenildi. ‘Güncelleme’ diye alay etmedik CHP’li Tarhan eleştirdi, Bakan Ergin not aldı. (Fotoğraf: AABÜLENT UZUN ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’li TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu anayasanın ilk üç maddesinin korunmasının zorunlu olduğunu vurgularken “Bütün milletvekillerini bu çatı altında toplayarak ‘eksikli yasama’ görüntüsünü ortadan kaldırmak da bu Meclis’in görevidir” açıklamasını yaptı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de “Mumcu’nun yakışık almayan sözler söylediğini” öne sürdü. Mumcu dün Genel Kurul’u açarken, “Kralların; sultanların yerini, Duverger’nin deyimiyle ‘seçimle gelen krallar’ın almaması gerektiğini” vurgulayarak, “TBMM bir anayasa yapmak sorumluluğu altına girmişse, her şeyden önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin yine Atatürk’ün belirlediği kurucu felsefesini yansıtan temel ilkeleri, başta değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk üç madde olmak üzere korumak zorundadır” dedi. Mumcu KHK’lerle ilgili olarak da “Darbe dönemlerinin zihniyetinin bir ürünü olması nedeniyle zaten antidemokratik olan bu kararnameler, TBMM’nin onayına da sunulmamaktadır” dedi. Mumcu’nun konuşmasına AKP sıralarından itirazlar gelirken bazı milletvekilleri masalara vurarak protesto etti. CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın gündem dışı konuşması da tansiyonu yükseltti. Tarhan, “Geçen gün bir yargıç istifa etti, 25 yıl daha çalışabilirdi. Bir diğeri ise dün istifa etti. Mesleğinden koparıldı, kopartıldı. 18 yıl daha görev yapabilirdi. Tedbir olan tutuklama, şüpheli ile yargıç arasında hesaplaşmaya dönüştü” dedi. Bakan Ergin, kürsüye geldiğinde “İstifa eden iki hâkim de YARSAV’a üye ve daha önce etkinliklerinde görev almış hâkimler” deyince CHP sıralarından tepkiler yükseldi. Ergin, Mumcu’nun değerlendirmelerine de “Yargıya yönelik telkinlerde bulundu, Hükümeti eleştiren değerlendirmeler yaptı. Kusura bakmayın Sayın Başkan, o kürsüden yapılamaz bunlar” diye tepki gösterdi. AA ekibine saldırı İzmir’in ‘onuru’ olacaklar İGC, Balbay, Çetinkaya, Özdil, Şafak ve Mengi’nin üyeliklerinin düşürülmesine karşı EMRE DÖKER İZMİR İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin, aralarında Mustafa Balbay, Yılmaz Özdil, Güngör Mengi, Erdal Şafak’ın da bulunduğu bazı gazetecilerin üyelikten çıkarılmasını istediği İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) yönetimi, “onursal üyelik” formülü üzerinde duruyor. Söz ko nusu isimler arasında gazetemiz yazarı Hikmet Çetinkaya’nın da bulunduğunu belirten İGC ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Başkanı Atilla Sertel, “Eğer gönderecekleri raporda üyelikten çıkarma ısrarları söz konusu olursa o zaman biz de bu kişileri onursal üye yapmaktan şeref duyarız” dedi. Tutuklu gazetecilere verdiği des tekle ön plana çıkan İGC, tarihinde ilk kez İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin denetiminden geçmiş, müfettişler, kent dışında yaşadıkları gerekçesiyle bazı gazetecilerin üyeliklerin düşürülmesini istemişti. 22 gün süren denetimin ardından herhangi bir usulsüzlükle karşılaşmayan müfettişlerin raporunu hazırlamasını beklediklerini vurgulayan Atilla Serkullandığı enerjinin yaklaşık yüzde 70’ini ithal ettiği iki ülkeyle, Rusya ve özellikle İran’la ilişkilerinin geleceğini tehlikeye soktuğu bir noktada duruyor. Filistin Yönetimi’nden gelen, “İsrail’le ilişkilerin düzelt” tavsiyesine, Hamasİsrail tutuklu değiş tokuşunda, devre dışı kalma durumuna bakarak, AKP dış politikasının “kumlara saplandığını” söyleyebiliriz. Bu noktada AB üyeliği artık bir fantezi bile olmaktan çıkmıştır; Doğu Akdeniz enerji rekabeti, Kıbrıs üzerinden, AB ile yeni sorunlar açmaya, İsrail ile çatışma çıkartmaya adaydır. Türkiye’nin adeta ABD ve İngiltere’den başka destekçisi kalmamış gibidir. Bu sırada, İstanbul’un büyük otellerinin birinde yapılan kapalı bir toplantıda, Kissinger, Kofi Annan, Council on Foreign Relations’ın Başkanı Richard Haass, Tony Blair, eski Kolombiya Devlet Başkanı Uribe, eski İsrail Merkez Bankası Başkanı ve halen J.P Morgan Başkanı Frankel gibi tiplerin, bazı Türkiyeli şahsiyetlerle bir araya gelerek “Türk kimliği ve yeni dış politika” başlığı altında bir şeyler konuştuğunu öğreniyoruz tel, şunları söyledi: “Bizim bakış açımızda onları kaybetmek yok. Bir Hikmet Çetinkaya, Mustafa Balbay, Erdal Şafak, Yılmaz Özdil kolay yetişmiyor. O insanlar İzmir’i temsil ediyor. İzmir’in kent dışındaki başarılı isimleri. Göngör Mengi yıllardır başyazar. Cemiyetimizin bir dönem başkanlığını yürütmüş. İnsan başkanını atabilir mi?” (Çandar, 15/10). Çandar’ın aktardıklarından, AKP hükümetinin özgüven ve başarı sarhoşluğuna kapılarak… ölümcül sonuçlar verebilecek yanlışlıklar yapmaktan kaçınması, Türkiye’nin uluslararası sistemde elde ettiği gücü görmezden gelen, 1980’lerin, 1990’ların tedavülden çoktan kalkmış bakış açısı ile analiz yaparak iktidarı yıpratmayı hesaplayan muhalefetin de Ankara’dan Kandil’e hesaplarını gözden geçirmesi gerekiyormuş… Kısacası, ABD askerimali kompleksi, “kendini bir şey sanıp zorluk çıkartma, sana söyleneni yap” mesajını vermiş. Boratav Hocamızın ekonominin dış kaynak dengelerinin bozulduğuna, gündemde sert bir ekonomik daralma olduğuna (“Kötü Haberler Başlarken”, soL.org), Mustafa Sönmez dostumuzun AKP rejiminin “vergi, zam, işsizlik, angarya ile sokağın sabrını taşırmak için ne lazımsa” yaptığına ilişkin saptamalarına bakınca, AKP hükümetinin manevra alanının iyice daraldığını, pek bir seçeneğinin kalmadığı görünüyor. Bakalım bu seçeneksizlik ülkeyi nerelere sürükleyecek!.. Hopa olaylarına 2. dava RİZE (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Artvin’in Hopa ilçesindeki mitinginde çıkan ve öğretmen Metin Lokumcu’nun yaşamını yitirdiği olaylara ilişkin Hopa Cumhuriyet Savcılığı’nca başlatılan soruşturma tamamlandı. 5 sanık hakkında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanun’na muhalefet etme”, “görevli memura mukavemet etme” ve “kamu malına zarar verme” suçlarından 2 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İlk duruşmanın 24 Ekim’de yapılacağı bildirildi. İstanbul Haber Servisi Çağdaş Hukukçular Derneği ve İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi üyeleri, Çağlayan Adliyesi’nde üst araması yaptırmadan adliyeye giren 10 avukat hakkında “görevli memura direnme” ve “yasadışı gösteri ve toplantı yapma” suçlamasıyla soruşturma açılmasını adliye önünde protesto etti. Avukatlar soruşturmanın savcılık tarafından yürütülmesi gerektiği halde, emniyet müdürlüğü eli ile yürütülmeye çalışıldığına dikkat çekti. İran’ın, ABD toprağında, Suudi Arabistan elçisine suikast planladığına ilişkin iddialar, Ortadoğu jeopolitiğinde yeni rüzgârların habercisi. Bu rüzgârların Türkiye dış politikasını hangi sahillere savuracağını ise şimdiden bilmek olanaklı değil. Ama AKP hükümetini zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz. İran’a karşı birleşik cephe... Pazartesi günü özetlediğim gibi suikast planlarının inanılması çok zor yanları var. Bunu İran’ın planladığına bu aşamada inanmak zor. Ama fraksiyon çatışmaları altında istikrarını kaybetmeye, uluslararası konumunun zorlaşmasına paralel olarak telaşlanmaya başlayan totaliter bir rejimin hata yapma olasılığını da göz önüne almak gerekiyor. Bu suikast planının gerçek yazarını bilmemiz bu aşamada olanaklı değil. Yine de bu planın ortaya çıkmasıyla hızlanan olaylara bakarak bir şeyler düşünebiliriz. FBI başkanı, başsavcı, Obama, İran’a yönelik suçlamaların arkasına imzalarını koyduklarına göre, bir bildikleri, bir planları olsa gerek. New York Times ve Washington Post’un kolları sıvayıp bir taraftan senaryoyu zenginleştiren, diğer taraftan, inanılırlığını arttıracak arka plan bilgileri yayımlamaya başlamaları, Obama yönetiminin bir taraftan Çin ve Rusya’yı ikna etme çabalarını hızlandırırken öbür taraftan olayı Birleşmiş Milletler’e taşıması, başkanlık seçimleri yaklaşırken İran’a yönelik yeni bir kararın alınmış olabileceğini düşündürüyor. Suudi Arabistan yönetiminin, ABD savlarını hiç sorgulamadan İran’ı suçlaması, BM Güvenlik Konseyi’ne başvurması, Alawsat, Al Hayat gibi Suudi kaynaklı yayınların, İran’ın nasıl bir bölgesel (Yemen, Bahreyn, Suriye, Irak) istikrarsızlık kaynağı, hatta terorizmi besleyen bir bela olduğunu anlatmaya odaklanmaları da anlamlı. Bunlar, Suudi rejiminin ABD planlarından haberdar olduğu, İran’a karşı bir ABD Körfez ülkeleri cephesinin inşasının hızlandığını düşündürüyor. İsrail’in Haaretz gazetesinde, Yossi Melman’ın yorumu da bir taraftan senaryonun ne kadar inanılması zor olduğunu vurguluyor, diğer taraftan suikast planının hedef aldığı Suudi elçisinin, WikiLeaks belgelerine göre, Suudi Kralı’nın İran’a karşı tavrının sertleşmesinde Avukatlardan protesto Washington Tahran Riyad Üçgeninde Türkiye etkili oluğunu, Suudi Arabistan’ın ABD’deki Yahudi topluluğuyla diyalog kurmasına olanak sağlamış olduğunu aktarıyor; İsrail devletinin konuya ilişkin suskunluğunu korumakta olmasına dikkat çekiyordu (16/10). Buradan hareketle, Washington–Riyad ekseninin, bir “sessiz ortağının” olabileceğini düşünmek de olanaklı. “Sıfır sorun” politikası, ABD desteği, “stratejik derinlik”, Türkiye’nin bölgesinde güç yansıtma kapasitesini, manevra alanını, daha önceki dönemlerde görülmemiş düzeyde arttıracaktı. Şimdi, Türkiye, hem Suriye hem de İsrail’le kavgalı olmayı başardığı, Füze Kalkanı Projesi’ne, Suriye’deki rejim değişikliği sürecine katılarak, Manevra alanı iyice daraldı İstanbul Haber Servisi Gazeteci Merdan Yanardağ’ın Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendiği Yurt gazetesinin “Korkma!.. Boyun eğme!.. Susma!..” başlıklı reklam afişlerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Ströer reklam şirketi tarafından sansüre uğradığı öne sürüldü. Yanardağ, yaptığı açıklamada, hazırladıkları afişleri İBB’nin, kendilerine haber vermeden Ströer isimli şirkete kaldırttığını belirtti. Yurt gazetesinin reklamına yasak Teoman Evren anıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türk Hukuk Kurumu ve Ankara Barosu eski başkanlarından avukat Teoman Evren, ölümünün 5. yılında anıldı. Evren’in Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabri başında düzenlenen anma törenine, yakınları, TBB Yönetim Kurulu üyeleri ve meslektaşları katıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle