19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 EKİM 2011 ÇARŞAMBA KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 48. ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ’NİN ARDINDAN Yönetmenler M. Caner Alper ve Mehmet Binay ile başrol oyuncuları Kerem Can, Erkan Avcı ve Giovanni Arvaneh. Eve sığınan ve sığmayan kadınlar Altın Portakal’ın ‘En İyi Yönetmen’i Çiğdem Vitrinel ilk filmi ‘Geriye Kalan’la kamerasını eve, sözünü kadına yöneltiyor. Evlilik kurumunu ve iktidar ilişkilerini orta sınıf üzerinden sorguluyor. ÖZLEM ALTUNOK Ahmet Yıldız’ın hayatından esinlenen film, Antalya’da en ilgi gören yapımdı ‘Zenne’nin 5 ödüllü raksı ALPER TURGUT ANTALYA Babası tarafından eşcinsel olduğu gerekçesiyle öldürülen Ahmet Yıldız’ın hayatından esinlenen “Zenne”, Altın Portakal’dan beş ödülle döndü. 2007’de belgesel projesi olarak başlayıp 2008 Temmuz’unda Yıldız’ın öldürülmesinin ardından kurmacaya dönüşen film, festival boyunca gördüğü ilgiyi “En İyi İlk Film”, “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu”, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu”, “En İyi Görüntü” ve “SİYAD” ödülleriyle taçlandırdı. Bir ekip işi olduğu su götürmez filmin yönetmenleri M. Caner Alper ve Mehmet Binay ile başrol oyuncuları Kerem Can, Erkan Avcı ve Giovanni Arvaneh’le hep birlikte konuşmak da kaçınılmaz oldu böylece. Ödül töreninde kabul görmenin memnuniyetini yaşayan ekip “Ülkemize karşı umudumuz arttı” demişti. Şimdi “Zenne”nin hikâyesini onlardan dinleyelim... “Şimdiye kadar hep belgeseller üzerinde çalıştık. Türkiye’nin kültürel değerlerinden, yok olmaya yüz tutmuş zennelik ilgimizi çekmişti. Sonra Ahmet öldürülünce hayattaki pek çok şeye ara verdik. Büyük bir şoktu” diyor Alper ve Binay. Sonra sı malum... Zenne Can’ın ve Ahmet’in hikâyesini iç içe geçirerek herkesle paylaşmaya karar veriyorlar. Yolları İstanbul’da kesişen Alman bir fotoğrafçı, Ahmet ve bir zennenin etrafında şekillenen hikâyede DoğuBatı ikilemini de sorgulayan yönetmenler, “Filmde eşcinsel oğlunu koruyan ve vuran iki farklı aile var. ‘Eşcinseller Doğu’da katledilir, Batı’da sahip çıkılır’ klişesine karşı çıksak da Doğu’nun töre ve nefret cinayetleriyle yüzleşmesi gerektiğini düşünüyoruz” diyorlar. Zenne’ye hayat veren Kerem Can ise bir zenne gibi dans edebilmek için her şeyi bir kenara bırakarak gece gündüz dans dersleri aldığını söylüyor: “Beril Şenöz, Burçin Orhon, efsane kadın Pina Bausch’un dansçılarından Daphnis Kokkinos ve Almanya’da gerçek bir zenneyle çalıştım. Bir erkek olarak çok farklı bir deneyim yaşadım, bedenimin ne yapabileceğini ve sınırlarımı gördüm.” Senaryoyu okuduktan sonra ağladığını ifade eden Giovanni Arvaneh de bu projede bulunmaktan memnun, “Bazı hikâyeler vardır tüm dünyanın görmesi, bilmesi lazım. Seyircinin filmi izledikten sonra verdiği tepkiyle amacımıza ulaştığımızı düşündüm.” ANTALYA Çiğdem Vitrinel, iki kadının aynı erkekte kesişen dünyalarını “evlilik şirketi” üzerinden ve “evde” masaya yatırdığı “Geriye Kalan”la Altın Portakal’ın “En İyi Yönetmen”i oldu. Filmde Zuhal’i, yani “öteki” kadını başarıyla canlandıran Devin Özgür Çınar ise “En İyi Kadın Oyuncu” portakalının bu yılki sahibi. “Evinin kadını” Sevda’ya hayat veren Şebnem Hassanisoughi’yi de unutmamak gerek; pek çoklarının gönlüne çil çil altın serpti oyunculuğuyla. Bir de senaryoyu Çiğdem Vitrinel’le birlikte yazan kardeşi Şebnem Vitrinel var. Dört kadınla filmlerini, eve sığınan ve eve sığmayan kadınları konuştuk. Bir yandan evlilik kurumu üzerinden kadınerkek ilişkisini masaya yatırırken aslında orta sınıf ahlakını eleştiren bir hikâye anlatıyorsunuz ‘Geriye Kalan’da. Hikâyeyi kurgularken çıkış noktanız neydi? Çiğdem Vitrinel Bu yıl festivalde kadın temasının işlenmesi ve ulusal yarışmadaki tek kadın yönetmen olmam filmi fazlasıyla kadın filmi olarak gösterse de, hikâye kapitalist sistemin insanı yalnızlaştırması, birinin ötekini dışarı atarak var olmaya çalışması üzerine kurulu. Aynı hikâyeyi rahatlıkla bir şirkette statüsünü korumaya çalışan biri üzerinden de anlatabilirdik, ama biz filmde evlerin içine giriyoruz. Çünkü kadınlar çocukluklarından itibaren aile, çevre, medya manipülasyonlarıyla kendilerini evde konumluyorlar. Bir de son dönemde gündeme gelen evli kadının “öteki kadın”a tazminat davası açabilme hakkı, ayrıca kadını tecavüzcüsüyle evlendirmenin önünü açan yasadan da anlaşılacağı gibi kadın sözüm ona evin içinde “korunuyor”, kadının dışarıda karşılaştığı sorunlarla ise uğraşmak istenmiyor. Siz bu duruma tersten bakarak eve “sığınan” Sevda’nın aslında mağduriyetinden beslendiğini, Zuhal’inse “öteki kadın”dan mağdura dönüşmesini gösteriyorsunuz seyirciye… Ç. Vitrinel Risk aldığımın far ‘Zuhal’e kefilim’ ykırı bir kadın karakteri, “öteki”ni oynamak çok hoşuma gitti. Zuhal karakterinin işini hep daha zor gördüm, çünkü Sevda’nın kuşku duymadığı ya da en azından öyle göründüğü şeyler var. Fakat Zuhal’in kafası çok karışık, bir sürü şeyi görmesine, özgürlüğü seçmesine rağmen onu taşıyacak gücü yok. Bu kadınlardan öyle çok var ki, pişmanlıklar, geriye dönüşler ve birtakım hamlelerle hayatlarını çok zor yaşıyorlar. Ama sonuç olarak ikisini de mağdur olarak görüyorum. Film boyunca izleyicinin Devin Özgür Zuhal’e gıcık olaÇınar cağını düşündüm, ama ben yaptığı her şeye kefilim, çünkü hepsinde haklılık payı var. “A Yalnızlaştırılan insan Şebnem Hassanisoughi, Devin Özgür Çınar ve yönetmen Çiğdem Vitrinel. verebilmek için bir buçuk yıl çalışmış: “Gerçek bir karakteri canlandırmak bir oyuncu için çok kışkırtıcı. Bu noktada cesaret, ona yeniden ruh vermeye girişmekten geçiyor. Ahmet’in ailesine eşcinsel olduğunu açıkladığı yazısını defalarca okudum, onun filmde de kullanılan 30 saniyelik görüntüsünü belki 80 kez izledim. Ben de onun gibi Türkiye’de yaşayan bir Kürt vatandaşım. Bu, onun hayatta karşılaştığı zorlukları anlamamda çok önemli bir rol oynadı” diyor. hmet Yıldız’ı canlandıran Erkan Arolünün hakkını Avcı Erkan Avcı ve Kerem Can ‘Zenne’de. ” İlk kuir festival yolda Ankara’da Liszt festivali Nar Kültür Servisi Türkiye’nin ilk kuir festivali “Pembe Hayat KuirFest”, 17 24 Kasım tarihleri arasında Ankara’da Kızılay Büyülüfener Sineması’nda gerçekleşecek. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ödüllü filmleri “Zenne” ve “Nar”ın Ankara galalarına ev sahipliği yapacak festival, eşcinsel ve trans bireylere yönelik ayrımcılığa dikkat çekiyor. Kültür Servisi 19. yüzyıl Avrupa kültür yaşamına damgasını vurmuş büyük besteci Liszt’in 200. doğum yılı dolayısıyla Ankara Hacettepe Üniversitesi Konservatuvarı bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Bugün başlayıp 22 Ekim’e kadar sürecek olan bir dizi konser, sempozyum radyo ve televizyonda yayımlanacak özel oturumlar bu etkinliği bir Liszt Festivali’ne dönüştürüyor. Festival kapsamında ayrıca Liszt’in 4. kuşak torunu ve büyük opera bestecisi Richard Wagner’in 3. kuşak torunu olan Gottfried’in yarın katılacağı ve İdil Biret ile yapacağı söyleşi gazetemiz yazarlarından Erhan Karaesmen tarafından yönetilecek. Şebnem Hassanisoughi ‘Mağduriyet masalı’ kındayım ama sinemacı olarak sözümü kadına yöneltmek istedim. Kocası başka bir kadını sevdiğinde Sevda’nın evli bir kadın olarak düzenini, konforunu korumak için göze aldığı şey, başka bir hayatının olmamasının verdiği korkudan kaynaklanıyor. Onun hem mağduriyetine ve nihayetinde zalime dönüşmesine o korkunun sebep olduğunun altını çizmek istedik. Şebnem Vitrinel Kadınların güçle kurdukları ilişki, karşı koyamayışları hem acıklı hem de çok sert bir durum. Üstelik kadınlar kendi aralarında konuşamadığı için bu durum gittikçe ağırlaşıyor. Meselenin bize düşen kısmıyla halleşemediğimiz için de her şeyi erkeklerin üzerine atıp sürekli bir mağduriyet masalı içerisinde sallanıyoruz. Zaten filmin cümlesi er keklerden çok, erkekleşen kadınlara kuruluyor. Sevda, bir noktadan sonra kocasından daha da “erkekleşerek” kendince soruna bir çözüm getiriyor… Ç. Vitrinel Kocası başka bir kadınla beraber olduğu halde ilişkisine, evdeki görevlerini yapmaya devam eden bir kadın Sevda. Erkeklerin iktidarına ortak olmaya çalışarak, onlara hizmet ederek sorunu çözmeye çalışıyor. Oysa orada masumiyet yok. Çünkü kadınlar sistemin hem mağduru hem de parçası ve üreticisi. Ş. Vitrinel Bunu yaparken de tanıdığımız, aynı sınıfı paylaştığımız kadınlara yöneldik. Okumuş, meslek sahibi olmuş, hani o klişe tabirle kendi ayaklarının üstünde duran, yani alternatifi olduğu halde erkekle ilişkisini bu kod üzerinden kuran kadınla derdimiz. “ ‘Artık Sevda’yı anlıyorum’ için yaşamayı güçleştiren, görüp de görmezlikten gelmenin zorluğunu yaşadığım durumları içeriyor çünkü. Zaten hayatım diğer insanlarla birlikte kendi açıklarımı, kaypak davranışlarımı, çevremdekilerin muhafaza etme çabasını, idare etme uğraşını görmekle geçiyor. Ben filmden önce Sevda gibi kadınlara öfkeliydim, bu yüzden onun gibi bir kadını anlamak benim için çok önemli. Çünkü bu kadınları böyle yapan anneleri ya da diğer kadınlar değil, yüzyıllar önce karar verilmiş bu düzene. enaryoyu en çok cüretinden ötürü beSğendim. Çevremde gördüğüm, zaman zaman tahammül edemediğim, benim ” Kışkırtıcı bir rol C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle