25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 12 CUMHURİYET 19 EKİM 2011 ÇARŞAMBA sürecinden yararlanıyorlar. Eski rejime bağlı imamlardan temizlenen camilere, kendi imamlarını yerleştirdiler. Baskı altına aldıkları üniversitelerde ise kendi (İslami) kurallarını uygulatıyorlar. Eski iktidar tarafından aşırı İslamcılar yuvalandığı için 2002’de kapatılan E.M. Üniversitesi, dokuz ay önce tekrar faaliyete geçti. Üniversitenin blucinli öğrencileri ve semt sakinleri arasına sakallı dinciler karıştı. Öğle saatlerinde birkaç sakallı, giriş kapısının önünde gösteri yapıyor. Hiçbirisi kendisini Selefi olarak tanımlamıyor. Fahd, Bu kelimeyi eski rejim bizi karalamak için uydurdu, diyor. ‘Ben sadece Müslümanım, o kadar.’ Arkadaşı Hüsem ise ‘Kuran ve peygamberin emrettiği sünnete gösterdikleri sadakat’ açısından Selefilere yakınlık duyduğunu, ama ‘gösteri düzenlemekteki becerileri’ için Müslüman Kardeşleri örnek aldığını, söylüyor. Demokrasiyi reddediyor, çünkü halkın yaptığı yasalara değil, Allah’ın yasalarına uymak gerektiğini savunuyor. Üçüncü sakallı öğrenci Ali, seçimlere katılacağını, ancak ‘laiklere açık bir üslup benimseyen’ parti için oy vermeyeceğini belirtiyor. Fahd, lafa karışıyor: ‘Şiddet aramıyoruz. Ama Allah’ımıza saldırırlarsa, savunuruz!’ diyor. Üniversite kampusu, artık din tartışmalarının platformu. Önceden, tesettür ve sakal dinci kesimin sorunuydu. Şubat ayından beri ve rektörlüğün muhalefetine rağmen, yeniden açılan üniversite camisini yeterince yakın bulmayan ve üniversitelerde salmak “İslamcılar, cami kökgeçiş için ülkedeki demokrasiye Türk Güzü, Arap Baharı Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN İslamcı öğrenciler, bir amfi girişini mescit olarak kullanıyorlar. Yirmi kadar kız öğrenci, kara çarşafla derslere gelmeye başladı. Devlet otoritesi yokluğunda öğretim üyelerinin başa çıkamadıkları sorun, iki hafta önce yüze yakın köktendincinin tesettürlü bir kız öğrencinin kaydının yapılmamasını protesto etmek gerekçesiyle S. Fakültesine yaptığı baskınla, krize dönüştü...” Birkaç yıl önce Türkiye’den bir manzaraymış gibi okuduğunuz yukarıdaki satırlar, Fransız Liberation gazetesinde yayınlanmış bir Tunus izlenimi olup, sözü geçen üniversite El Manar, siyasal parti İslamcı Ennahda ve köktendincilerin bastıkları da Susa fakültesidir, sevgili okurlar. Kimi kendiliğinden, kimi emperyalist Batı’nın “enerjik” kışkırtmasıyla sözde laik cumhuriyetçi, özde kokuşmuş diktatörlerine karşı ayaklanan Arap halklarının öncülü Tunuslular, önümüzdeki pazar sandık başına gidiyorlar. Firari diktatör Bin Ali’nin kırk yıldır yüzde 95 oranında hileli olup zaten iktidarı da yüzde 95 oranında tekrar ve tekrar kazandığı Tunus’ta ilk kez, hilesiz, hurdasız ve demokratik seçimler yapılacak. Ama demokratik seçimler, illaki demokrasi doğurmuyor. Ve Arap Baharı özgürlüğü mü dölledi, köktendinciliği mi tetikledi, Mağrıp’tan Maşrık’a demokrasi çiçekleri mi açtıracak, yoksa devetabanı dikenleri mi, yine ilk kez Tunus’taki seçimlerde sınanacak. Duruma bakılırsa, demokrasiye değgin hiçbir deneyimi olmayan Tunus’ta, en örgütlü siyasal güç, yine ve her zaman olduğu gibi totaliter bir parti: Ennahda. Halka önerdiği değişiklik, Bin Ali’nin laik otoritesi yerine Sünni şeriat otoritesi, o kadar. Ennahda İslamcıları, aslında oyların yüzde 25’inden fazlasına sahip değil. Ama karşısında yer alacak laik cumhuriyetçi liberal sağ ve sol partiler, hepi topu 217 milletvekilliği için 1600 listeye bölünen 12 bin aday çıkarınca... Çekirdek çoğunluğu Ennahda’nın oluşturacağı şimdiden belli. Osmanlı egemenliğindeki Akdeniz çevresinde, bir tek Türklerin, o da Atatürk gibi dâhi bir lider sayesinde kurabildikleri laik cumhuriyete, nedense en çok Mağrıp ülkeleri tarafından özenilmiş, bazıları tarafından da örnek alınmıştır. Raslantıya bakın ki Arap Baharı, yine Türkiye’den esinleniyor, hatta büyük ölçüde AKP iktidarına öykünüyor ve daha da garibi, Türk çoğunluklardan Arap çoğunluklara alkışlanan yeni akıma, “demokrasi” özlemi deniyor. Oysa Türkiye’deki laik cumhuriyet güzüyle çakışan Arap Baharı’nda açan çiçeklere bakılırsa, mevsim olsa olsa, ABD’nin ektiğini biçmeye hazır olması gereken bir İslamiyet yazı. “Dinler güzel ağaçlardı, kötü meyve verdiler.” VOLTAIRE kadar gazeteci olan vardır. İliğinegazetecilerÖzbey, Arkadaşım İpek çok az sayıda kalan bu gerçek gazetecilerden biri olarak Akşam gazetesinin eklerine yepyeni bir heyecan ve soluk getirdi. Son başarısı, hangi suçtan olduğunu bile öğrenemeden en uzun süreden beri Ergenekon “konuğu”, iliğine kadar gazeteci, 4 yıldır tutuklu, 228 gündür tecritteki Tuncay Özkan’la yaptığı röportaj. Özkan’ın Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan “Hapiste Yatacak Olana Öğütler” başlıklı, ağlatan ve güldüren kitabı çerçevesinde yapılan röportaj, İpek Özbey’in döndürmeden sorduğu sorular ve Tuncay’ın kısalığına karşı sade yanıtlarıyla, iç titreten bir vuruculuk taşıyor. Tuncay Özkan’a adadığı dört yılda dimdik duran, narin ve olağanüstü bir genç kadına, Duygu Dikmenoğlu’nun cesur ve onurlu duruşuna da saygı uyandırıyor. ‘Dünyaya Yine Parmak Isırttık’ Geçen hafta 82 ülkenin 900’ün üzerinde kentinde milyonlarca insan sokaklara dökülerek yaklaşan dünya ölçeğindeki krizin sorumlusu olarak gördükleri küresel mali sermayeyi ve onun yerel işbirlikçilerini protesto ettiler. Protestolardan krize karşı önlem adı altında tüketicilerin ceplerinden para tırtıklayan devletler de paylarını aldılar. Geçen hafta Almanya’nın finans metropolü Frankfurt’taydım. Yer, Avrupa Merkez Bankası’nın önü. Görkemli yapının önündeki alana kocaman bir Avrupa Birliği panosu dikilmiş. Yanına ise çadırlar kurulmuş, biri mutfak hizmetleri için, diğer 40’ında ise geceleniyor. Bir çadırköy burası, köylüler ise kendilerine yaşatılmak istenen hayata isyan eden, “Artık yeter!” diyen genç insanlar. Ellerinde isyanlarını yazıya döktükleri pankartlar var. Bir yandan gelip geçenleri eylemlerine çağırırken öbür yandan aralarında tartışıyorlar. Kulak veriyorum. “Kendimize ne ad verelim?”, “Öfkeliler” mi, “İşgalciler” mi yoksa “Biz yüzde 99’uz” mu? Tartışma daha bir süre süreceğe benzer. Ama ad pek de önemli değil, çünkü hastalığın ne olduğuna ilişkin tanıları ortak: Küresel kapitalizm. Bu insanlık dışı küresel düzenin bir biçimde dizginlenmesi gerektiğine inanıyorlar. Bu sırada tartışmaya “dışarıdan” genç bir adam katılıyor, “ ‘Biz yüzde 99’uz’ bana sevimli geliyor” diyor. Üzerinde koyu gri bir takım var, ayakkabıları parlıyor, sinekkaydı tıraşlı, saçları jöleli, bizim Yiğit Bulut gibi biri yani. Merak ediyorum, soruyorum. “Ne iş yapıyorsunuz?” “Bankacıyım” diye yanıtlıyor. Şaşırdığımı görünce, “Haklılar” diyor, “hem de samimiler”... Ortada hiçbir partinin, sendikanın, sivil toplum kuruluşunun bayrağının, flamasının, bildirisinin olmaması hoşuna gitmiş. “İşte bu!”, diyor, “belki akşam ben de katılırım onlara.” Konuşmamıza tanık olan eylemci gençlerden biri adam gittikten sonra bana, “Hayret” diyor, “biz bankalara karşı eylem yapıyoruz, adamsa bankacı, ama bizden yana tavır alıyor.” Bunda şaşılacak ne var ki? “O da sonuçta bir çalışan, bir emekçi değil mi” diye soruyorum eylemci arkadaşa, yanıtını beklemeden: “Gelecek krizde o da kaybedenlerin arasında olacak.” Öyle ya 21. yüzyıl emekçilerinin tümü 200 yıl öncesi gibi yalnızca mavi tulumlulardan oluşmuyor ki. Ayrıca kişinin ayaklarını nereye bastığının farkında olması bir bilinç sorunu değil midir? Son çözümlemede varlığını, emeğini sermayeye satarak sürdüren küçük burjuvazinin, kol gücünü satarak yaşayan işçiden sınıfsal olarak bir farkı yoktur. Küçük burjuvazinin aidiyetini burjuvazinin saflarında görmesi tarihsel eğilimde geçici bir yanılsamadır. Genç eylemci arkadaşımla bunları tartışıyoruz. Eylemleri, deneysel bir girişim. Birçok yönüyle ‘1968 Baharı’nı anımsatıyor. Başlıca farkı 68’in bir öğrenci hareketi olmasıydı, bu hareketse daha çok üretim sürecinde yer alan ya da işlerini kaybetmiş meslek sahiplerinden oluşuyor. Genç arkadaşım, “Ya sizde neler oluyor” diye sorduğunda, doyurucu bir yanıt bulamıyorum. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Güncelleme” adını verdiği özel tüketim vergisi (ÖTV) zamlarıyla ceplerimizden 5.5 milyar cukkalandı. Ama yetmiyor. Sayın bakan yüzde 10.2’lik “yeni güncellemelerin” yolda olduğu müjdesini verdi. Bu, 2012’de trafik cezaları, pasaport, ehliyet ve noter harçları gibi birçok kalemde yüzde 10.2’lik vergi artışı yapılacağı anlamına geliyor. Dün de motorine yüzde 3.98’lik zam geldiği açıklandı. Türkiye’de hayat hızla pahalanıyor; ülkemiz dar gelirler için yaşanamaz duruma geliyor. Önümüzdeki yıl milyonlarca insan yoksulluk sınırının altına düşecek; açlar ordusuna yeni yüz binler katılacak. Yandaş basın ise yaklaşan ekonomik, sosyal felaketi Sabah’ın yaptığı gibi “Dünyaya yine parmak ısırttık” türünden manşetlerle karşılıyor. Halk yaşadığı/yaşayacağı acıklı hayatın farkına varmasın, uyanmasın diye. Uyanmayacak mı? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr Çizerimiz Behiç Ak 1927 Ekim tarihleri arasında yurtdışında olacağından karikatürleri yayımlanmayacaktır. kamilmasaraci@gmail.com Ömerli’nin Mimarı Önce yerel gazetelerden birkaç haber özetleyelim: SEMPOZYUM BİLDİRGESİ: Mardin Artuklu Üniversitesi, Ömerli Kaymakamlığı, belediye, Dicle Kalkınma Ajansı ve Şarkiyat Araştırmaları Derneği işbirliği ile yöresel “6 dil”de düzenlenen “Uluslararası Ömerli Sempozyumu”nun sonuç bildirgesi yayımlandı. Atatürk Kültür Merkezi’nde farklı ülkelerden 50 bilim insanının bildirilerini “Türkçe, Kürtçe, Arapça, İngilizce, Süryanice ve Ermenice” sundukları sempozyumun sonuç bildirgesinde; bölgedeki kültürel zenginliğin toplumsal kalkınmaya kazandırılması için Ömerli’ye bir “yüksekokul” kurulması, “ortak dilek” olarak vurgulandı. STK’LERLE TOPLANTI: Belediye Başkanı Yılmaz Altındağ, Ömerli’de yüksekokul açılması için 20 STK temsilcisiyle bir araya geldi. Eski Maserti köyü olan Ömerli 1953’ten bu yana Mardin’in ilçesi. 16 bin nüfuslu, merkezde 8 bin kişi yaşıyor. Asur uygarlığından kalma harabeleri Yukarı Mezopotamya’nın kültürel izlerini taşıyor… Merkezdeki Süryani Kadim Mor Cırcıs Kilisesi restore edilerek ibadete açılmış. Süryani tarihine ait belgelerde, yerleşmenin 1517’de Yavuz Sultan Selim’in seferleriyle Osmanlı egemenliğine girdiği belirtiliyor. Cumhuriyetin 1925’te atadığı ilk nahiye müdürü ise Kemal Efendi. Kısa tarihçe HARBİ SEMİH POROY e Yılmaz Altındağ ...v Eğitim, kültür, kentsel gelişme ve çağdaşlaşmayı yerel yönetim hedefleri olarak öne çıkaran Ömerli Belediye Başkanı Yılmaz Altındağ, hem mimar hem de Türkiye’nin siyasi parti haritasında Güneydoğu’daki yegâne CHP’li belediye başkanı. Ömerli’de doğdu (1969); lise öğrenimini Ömerli Lisesi’nde; mimarlık eğiGüneydoğu’da “kent estetiği”ni timini de Yakın Doğu önemseyen ilçemiz... Üniversitesi’nde 96’da tamamladıkÖmerli’nin tek çıkış noktası tan sonra Mardin’de Mimarlar nın “eğitim” olduğuna dikkat Odası Temsilciliği’nin kuruluçeken başkan, yüksekokul için şuna önderlik etti… 5 dönem dernek kurulduğunu, 12 bin başkanlığına seçildi. imza toplandığını da belirterek İldeki “Cezaevlerini İzleme öğrenime “bağcılık, kadastro, Kurulu”ndan üniversitenin kuçocuk gelişimi ve grafik tasarım” ruluş komitesine, Kültür ve Tualanlarında başlanabileceğini rizm Derneği’nden Kent Konsöyledi. seyi’ne kadar birçok STK’de yer STK’ler projeyi tüm güçleriy alan Altındağ, 2009’da Ömerli le desteklediklerini, açılacak Belediye Başkanı seçildi. yüksekokulun Ömerli’ye eğiBabası Rıfat Altındağ da 37 tim, ekonomik gelir, kültürel yıl Ömerli’de belediye başkanzenginlik, tanıtım ve göçün ön lığı yapmıştı... Süleyman Delenmesi konularında büyük kat mirel cumhurbaşkanıyken “Eğitime Katkı Ödülü”nü verdiği; kısı olacağını vurguladılar. KENTSEL HİZMETLERDEN: halkın “7 dönem” üst üste başÖmerli’de “görüntü kirliliği” ya kan seçtiği CHP’li Rıfat Bey’in ratan telefon direkleri 2010’da 2007’deki ölümünde, AKP’li kaldırılarak kablolar yeraltına Mardin Belediye Başkanı Mealınmıştı. Şimdi ana caddeler tin Pamukçu da “Örnek aldıdeki elektrik direkleri de kaldı ğım, çok değerli bir ağabeyimizi rılıyor; Ömerli Şehir Stadı ta yitirdik” demiş, binlerce kişi mamlanıyor... Sporla birlikte haftalarca yas tutmuştu... Şimdi Yılmaz Altındağ, hem bayramlarda, festivallerde gösteri ve şenliklerin de yapılabi babasının “toplum için beledileceği stat, ilçedeki “çağdaş yecilik” anlayışını sürdürmek laşma” atılımının önemli proje hem de mimarlığının yüklediği “kentsel sorumluluklar”ı yerileri arasında... Tarihi “Asri Mezarlık” bakım ne getirmek üzere gece gündüz sızlıktan kurtuluyor. Hayvanla çalışıyor. Yolunuz Mardin’e düşerse, rın otladığı, çöplüğe benzeyen mezarlığın Ömerli’ye yakışma bir kahve içimlik ziyaretiniz bidığını söyleyen Altındağ, “Kut le mimarımızın kentine hizmet sal alanı utanç duymayacağımız coşkusunu daha da arttırmaya yetecek. hale getireceğiz” dedi. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN Bir çocuk daha okusun diye 21. YÜZYIL EĞİT İM VE KÜ L T Ü R V A KF I ( Y E KÜ V ) Tel: 0212 274 15 02 0212 213 74 02 Fax: 0212 275 52 44 www.yekuv.org yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası Osmanbey Şubesi 00158007287986476 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bartın ilinde bir şelale. 2/ Kimi Türk topluluklarında nevruza verilen ad... Su taşkını. 3/ Erzurum’un İspir ilçesinde üretilen, küçük taneli ve lezzetli bir fasulye cinsi... Boru sesi. 4/ Bir peygamber... Haklı, doğru. 5/ “Şairler” anlamında eski sözcük. 6/ Zayıf, sıska... Halkın aşağı tabakası. 7/ Bir nota... Adana ve Mersin yöresinde güğümlere doldurularak sokaklarda satılan ve böbreğe iyi geldiğine inanılan meyankökü şurubu. 8/ Argoda kaçak ve yasak şeylerin saklandığı yere verilen ad... Parlak kırmızı renkte bir süs taşı. 9/ Doğu Karadeniz yöresine özgü, ahşap direkler üzerine kurulan ve tahıl, fındık gibi ürünleri saklamaya yarayan yapı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Nevşehir ilinde 1 turistik bir belde. 2/ Asya’da bir ül 2 ke... İnce talaş. 3/ 3 Uğraşılan şey, iş 4 güç... Mezopotamya’da kurulmuş en 5 büyük sitelerden bi 6 ri. 4/ Yemen ve Eti7 yopya’da yetişen, yaprakları uzun sü 8 re çiğnenince sar 9 hoşluk veren bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ağaççık... Bilecen. 5/ Bir müzik parçasının derin 1 M A N D E P S İ bir duygu verilerek ça 2 A L İ A Ğ A N A lınmasına verilen ad... 3 D İ Ş L İ K A N Şöhret. 6/ Bir sanata, bir 4 E L A R A S T A bilime temel olan, yön 5 R İ M S E L veren ilke. 7/ İskambilde 6Z AMA Z İ NGO bir kâğıt... Gebelerde ve O R G küçük çocuklarda görülen 7 A B A N İ Y E N İ çırpınmalı bir hastalık. 8/ 8 D E M S EMA N L A Hitit... “Ömürler, hayat 9 lar” anlamında eski sözcük. 9/ Kurtuluş Savaşı karşıtı yazıları nedeniyle yargılanmak üzere Ankara’ya götürülürken İzmit’te linç edilen gazeteci. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle