23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 OCAK 2011 CUMARTESİ CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 Turgut Özal, 1987’den bu yana öngördüğü amaçlara erişebilmek için harekete geçiyor HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR ‘Sivilleşme’ sahneleniyor zal, 1987’lerden beri öngördüğü amaçlara erişebilmek için harekete geçti. Yeni konu “sivilleşme” adıyla sahneye konuldu. Bir yetki yasası gündeme girdi Öyle bir yetki yasası ki kamu kesimini ve ekonomik yaşamı kararnamelerle yönetmeyi öneriyordu. Tasarı yasalaşırsa TBMM; Bakanlar Kurulu’na çok geniş düzenlemeler yapması için bir yıl süreyle Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi verecekti. Bu, bir çeşit TBMM’yi sollayarak dilediği değişiklikleri yapma olanağının hükümete tanınması anlamına geliyordu. Kuşku yok; hükümeti böyle bir yetki yasasına zorlayan Çankaya idi. Acaba KHK’lerle Özal ne yapmak istiyordu? Amacı sadece ekonomik düzenle ilgili kararların süratle yürürlüğe girmesini sağlamak mıydı? Özal’ın asıl amacı, KHK’leri ısrarla Devlet Yeniden Tanımlanırken Hepimiz gayet iyi biliriz ki Türkiye’de siyasi otoritenin söylemi; kurumları, memurları doğrudan yönlendirir. Hele ki siyasi otorite şimdiki gibi güçlüyse yalnızca devlet mekanizmasında çalışanları değil genel anlamda medyayı, iş çevrelerini, sivil toplumu da doğrudan etkiler. Örneğin öğrenci eylemlerine yapılan müdahaleye siyasi otorite sert söylemlerle karşı çıkıyorsa polisin sonraki tepkisi daha sert olacak demektir. Belli davalarla ve o davaların içinde yer alan kişilerle ilgili siyasi otoritenin tavrı o davaların gidişini daha başından belirleyecektir. Yani yönetim, hiçbir konuda kimseye talimat vermediğini, özellikle mahkemeler konusunda en ufak bir müdahalede bulunmadığını söylese de durum değişmez. Siyasi otoritenin başka hiçbir düşünceye hoşgörü göstermeden kesin ve sert söylemlerle halkın taleplerine yaklaştığı yerlerde çok sonraki yıllar için bile büyük bir tehlike doğar. O da, yeni yetişen kuşağın düşünce gelişiminin sınırlandırılması, otoriteye boyun eğmeye alışmış, ancak bu biçimde ilerleyebileceğini öğrenmiş, dar bakış açılarına sahip insanlar haline gelmesidir. Her dile getirilen eleştirinin, talebin, özgürlükler kapsamında gayet normal karşılanacak gösterinin, protestonun, hemen provokasyon olarak adlandırıldığı, hedef gösterildiği bir yerde devletle toplumun barışmasından söz edilemez. Geçenlerde, bir hastanede çalışırken taşeron şirketin ihaleyi alamayışı yüzünden işinden olan yüzlerce işçinin tepkisi vardı televizyon haberlerinde. İhaleyi bu yıl kazanan şirket işçilere geçmiş haklarından vazgeçmedikleri takdirde işten çıkartılacaklarını bildirmiş. Belki hukuksal açıdan yapılan işleme karşı çıkılamayabilir. Ama o işçilerin işlerini yaptıkları halde durup dururken işsiz kalmaları karşısında bir an düşündüm. Acaba siyasi otoritenin en üst düzeyindekiler kendileriyle ilgili en küçük bir eleştiriye bile hemen laf yetiştireceklerine ülkenin bir yerindeki böyle bir duruma yetişseler daha iyi olmaz mı? Şöyle veya böyle ellerindeki gücü örneğin bu işyerindeki insanların haklarını korumak için aracılık etmekte kullansalar... Muhalefet partileri sürekli iktidara çatmak yerine böyle anlarda insanların yanında yer alsalar... Devleti yalnızca, ses çıkartana daha çok bağıran, gerekirse döven, gaz sıkıp bayıltan, hapse tıkmak için elinden geleni yapan, işine geleni kendi özel mahkemelerinde yıllarca yargılayıp içeride tutan tehditkâr bir güce dönüştürmek yerine farklılıkları hoşgören ve farklılıklar arasındaki çatışmaları gidermeye çalışan bir mekanizmaya çevirmedikçe Türkiye’nin gelecekte dünya üzerindeki muazzam rolü ve etkisi nutukları ancak boş bir hayal olur. [email protected] Ö istemesindeki neden Çankaya’da hazırlattığı bir yetki taslağını hükümete gönderince ortaya çıktı. Taslakta hükümetin Genelkurmay Başkanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı’nda yapılacak düzenlemelerde yasadaki yetkileri kullanabileceği hükmü yer alıyordu. Ancak Başbakanlık’ta bu hüküm değiştirildi. Taslağa Genelkurmay Başkanı ile Milli Savunma Bakanlığı’nın yetki kapsamı dışında tutulacağı ilkesi getirildi. Özal’ın bu değişikliği olumlu karşıladığı söylenemez. Özal, öncelikle Milli Savunma Bakanlığı’nı “sivilleştirecekti”. Müsteşar dahil bütün personeli. Zira bakanlığın personelini Genelkurmay Başkanlığı atıyordu. Genelkurmay başkanlarının atan masında da Çankaya tek söz sahibi olacaktı. Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması anayasa olayı idi. Şimdilik buna dokunmuyordu. Çankaya kaynakları şöyle diyordu: “Siyasi otoritenin askeri otoriteyle paylaşılması zaman zaman sistemi zorladı. Türkiye Batı’da uygulanan sisteme geçmelidir. Zira eski Genelkurmay Başkanı Torumtay’ın istifası da bu sorundan kaynaklandı. Siyasi otorite bir karar alıyor. Askeri otorite ya bunu uygulamıyor ya da başka türlü uyguluyor. Böyle davranırken askerin böyle gerek gördüğünü söylüyor.” Özal’a yakın gazetecilerden rahmetli Yavuz Gökmen; Çankaya’nın, “sivilleşmiş bir demokrasi yaratılacağını” söylediklerini yazıyordu. DYP sert bir bildiri yayımladı: “Millet içindeki, milletin 26 Mart 1989’da (yerel seçimlerde) vekâletinden azlettiği iktidar çoğunluğu da milletin emaneti olan yasama hakkını, hükümet aracılığı ile, tek şahsa, bir an önce devretmenin telaşı içerisindedir. Bunu devretmeye hakkı yoktur. Devrederse, orada oturmaya hakkı yoktur. Açıkça ilan ediyoruz ki, bunlar anayasa suçudur.” Özel konuşmalarda da Demirel; “Bir insan antimilitarist olabilir. Ama dün ‘Bastığımız yeri titretiriz’ diyeceksin, bugün çıkıp ‘Saddam saldırsaydı darmadağın olurduk’ diye konuşacaksın. Olmaz. Üstelik dokuz yıl iktidarı elinde tutan Özal’ın böyle konuşmaya hakkı yok” diyordu. ABD, Özal’ı övmeye devam ediyor. Fakat Avrupa basını? Alman Bunte dergisi, “Küçük Bir Sultan” diye nitelediği yazısında Özal’ın “Kerkük’e gözünü diktiğini ve bana savaşacak generaller lazım diyerek 100 bin askeri sınıra yığdığını” belirtiyor ve şunları yazıyor: “Küçük Sultan’ın küçük oğlunun nişanı da görkemli mi görkemli. 491 davetliye tam 40 aşçının hazırladığı mönü. Gider (o zamanın parasıyla) 60 milyon. Ağırlama + salon süsleme masrafıyla 200 milyon. Büyük Efes’in 3. katı… Odalar özel dedektörlerle aranıyor.” Semra Özal il başkanı adayı Şubat 1991’den itibaren basını ve siyasal çevreler dahil, hemen bütün kamuoyunu bir başka sorun meşgul etmeye başladı. Semra Özal, İstanbul İl Başkanlığı’na adaylığını koydu. Fakat bu karar partide tedirginliğe yol açtı. Semra Hanım’ın adaylığına dört bakan, Hüsnü Doğan, Mehmet Keçeciler, Abdülkadir Aksu ve Cemil Çiçek karşı çıktı ve Özal, bu dört bakana savaş açtı. Bakanlar Semra Hanım’ın adaylıktan vazgeçmesini istediklerini Özal’a söylemiş ve terslenmişlerdi! Özal basın toplantısı yapıyor; ama kızgın ve sinirli. Eşinin adaylığının hangi süreçlerden geçtiğini uzun uzadıya anlatıyor. Arkadaşlarının parti kurma başarılı olamazsın dediklerinde aksini savunan Semra Hanım’ın kendisine en büyük desteği verdiğini söylüyor. Bir Cumhurbaşkanı… Parti kulislerinde!.. Parti içi olaylara fiilen katılmasını da şöyle savunuyor: “Benden önceki cumhurbaşkanlarının hiçbirinin siyasi partilerle ilişkisi olmamıştır… Bu yüzden tarafsızlık anlayışına farklı yorumlar yapılacağını biliyor ve kabul ediyorum. Benim tarafsızlığım yeminimdekine uygundur. Devletin ayırım yapmama ilkesidir. Tarafsızlığım, kurduğum, idare ettiğim partinin fikirlerini artık taşımadığım anlamına gelmez.” Daha sonra Semra Hanım’ın adaylığını neden uygun gördüğünü açıklayan nedenler sayıyor. Cumhurbaşkanlığındaki tarafsızlık anlayışını da böylece açıklıyor Özal. Semra Hanım hızlıydı. Özal’ın savunmasından önce İstanbul ilçe başkanlarıyla toplantılar yapmış ve tabii cımbızla seçtiği 21 gazetecinin katıldığı bir anket düzenlemişti. Tabii bir iki olumsuz oya karşı… gazeteciler anketinden neredeyse ittifaka yakın bir sonuç, evet çıkmıştı. Önü açılmıştı Semra Hanım’ın; ilk yerel seçimde il başkanlığından İstanbul Belediye Başkanlığı’na atlayacağını söylüyordu. Özal’ın hiddeti de geçmiyor. Hürriyet’te Muharrem Sarıkaya’nın yazdığına göre: Keçeciler’le Hüsnü Doğan’ı aramış, azarlamış. Keçeciler’e “Sen önümüzdeki kongrede artık merkez yönetim kuruluna bile giremezsin” demiş. Hüsnü Doğan’a dediği şu: “En ufak şerefin varsa bakanlıktan istifa edersin.” Bu haberler, yeğeni Hüsnü Doğan’a bir kolaylık göstereceğine işaret! 9 Başbakanlık’tan ‘Gönül’ açıklaması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakanlık, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın 27 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay’ın yayımladığı bildirinin ardından gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısına Milli Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün bilgileri “bazı yerlere ulaştıracağı” için alınmadığı iddiasını yalanladı ve 1 Mayıs tarihindeki toplantıya Gönül’ün katıldığını belirtti. Milli Savunma Bakanı azlediliyor 2 3 Şubat 1991. Gazete manşetleri: “Özal, Milli Savunma Bakanı Hüsnü Doğan’ı azletti” 22 Şubat’ta azil olayının ayrıntıları öğreniliyor. 21 Şubat’ta Özal, Başbakan Akbulut’u arıyor: “Hüsnü Doğan’a söyle. Yarın 14.00’teki Milli Güvenlik Kurulu toplantısına gelmesin. Geldiği takdirde bakanlıktan azlederim” diyor. Başbakan, Hüsnü Doğan’ı arıyor: “Başbakan MGK’ye katılmanı istemiyor. Katılırsan azledecek.” Doğan, Akbulut’a “Anayasanın 118. maddesine göre MGK üyesiyim. Bakanlıkta kalmak için böyle bir bedel ödeyemem.Toplantıya katılacağım” diyor Akbulut, Özal’ı arıyor: “Hüsnü Doğan Kürt dili ve edebiyatı bölümüne izin Haber Merkezi YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Muş Alparslan Üniversitesi’nin Kürt dili ve edebiyatı bölümü açmak için yaptığı başvurunun kabul edildiğini açıkladı. Prof. Özcan, “Kürt dili ve edebiyatı bölümü, üniversite çalışmalarını tamamlayınca açılacak” dedi. toplantıya katılmakta ısrarlı.” Özal kararlı, yanıtı, “O zaman azlederim!” MGK toplantısına yarım saat kala Başbakan Akbulut, Milli Savunma Bakanı Doğan’ı arıyor kararı tebliğ ediyor: “Benim teklifim, Cumhurbaşkanı’nın onayı ile bakanlıktan azledildiniz.” Azil olayı gündemde alt sıralara düşüyor. Ama ANAP içinde çalkantıların su üstüne çıkmasına neden oluyor. ÖSYM: TUS’ta hata yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ÖSYM, 2010Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS) ile 5 soruda hata olduğu iddialarına yanıt verdi. Açıklamada; “5 soru, konularının uzmanı olan çok sayıda akademisyen tarafından tekrar tekrar ele alınmış ve söz konusu soruların iptalini gerektirecek bir hata olmadığı tespit edilmiştir” denildi. zal, tek adam olmasına… hükümetten dilediği kararı çıkarmasına karşın… Çankaya’da rahatsız! Ölümünden sonra haberi Kaya Toperi bana doğruladı: Çevresinden gelen haberlere bakılırsa Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa edecek… Yeni bir parti kurarak fiili siyasete dönecek! Kulislerde bu haber giderek yoğunluk kazanınca Hürriyet konuya ilişkin bir anket yaptı. Turgut Özal’ın tekrar politikaya dönmesini istemeyenler; yüzde 53.1, isteyenler; yüzde 38.4, fikri olmayanlar; yüzde 8.5. Tarafsız Cumhurbaşkanı ile ilgili bir başka haber kulislerde: “Eşimin adaylığı konusunda bu dört bakana karışmayın, dedim. Ama karıştılar. Tepemi attırdılar.” “Semra Hanım kaybederse parti için iyi olmayacak” diyor ve “3 Özal fiili politikaya dönme hazırlığında Ö Mart’ta fırtına kopacak!” Körfez’de silahlar sustu. Bizde parti içi savaş olanca hızıyla sürüyor. Fırtınanın kopacağı gün geldi, çattı. 3 Mart’ta ANAP İstanbul İl Kongresi toplandı. Semra Hanım’a rakip çıktı. İki adayı destekleyenler: Bayan Özal’ı 7 bakan, 15 milletvekili ve 11 ilçe başkanı. Rakip aday Talat Yılmaz’ı 3 bakan, 5 milletvekili ve 14 ilçe destekliyor. Özal, kongreye gelemiyor ama kaldığı otelden kapalı devre televizyondan izliyor. Kongre başkanlığına az oy farkıyla Mustafa Taşar seçildi. Çok hareketli, tarafların gösterileri arasında kavgalı gürültülü bir kongre. Güneş Taner sahnede. Semra Hanım’ın gelişini, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın eşi” diye anons ediyor; rakip adayın gelişini, “İşte bir Anadolu çocuğu geliyor” diye duyuran Bakırköy delegesini Taşar tartaklıyor. Bir milletvekili ile Taşar yumruklaşıyor. Ama Taşar deneyimli bir politikacı. Kongredeki havayı görüyor... Semra Hanım’ın dağıtılan listesinde aileden olmayan yok!Kızı, oğlu, gelini… Hepsi! Yağdanlıkların yazdıkları havada kaldı. Eşi Cumhurbaşkanı seçilince partide boşlukta kalan liderliği Semra Hanım dolduracakmış… Semra Hanım’ın; “Kongrede ne can güvenliği ne de seçim güvenliği vardı” sözüne İçişleri Bakanı Aksu laf yetiştirmeye çalışıyor. Tabii bizim basında yer almayan, yazılamayanlar dış basında yer alıyor. Mart 1991. New York Times’da Clyde Hiberman imzalı bir haber: “Türkiye’de kahvelerde, minarelerin altında, her yerde ‘hanedan’ dedikodularının yapıldığını” yazıyor ve: “Bu sözcük Amerika’da salon operalarında görülen iktidar mücadelelerini, aile komplolarını çağrıştırıyor. Ama Türkiye’de durum gerçek. Cumhurbaşkanı ve eşi Türkiye’yi buyrukla ve küstahça yöneten modern hükümdarlar haline geldikleri hususundaki iddiaların kuşatması altında” diyor. Yazı, Semra Hanım’ı elinde puro, bardağındaki viskiyle modern ve laik bir Türk kadını diye övüyor ve ama karıkoca Özal’ları şöyle tanımlıyor: “Turgut Özal kurucu babaSemra Özal kurucu ana”. Seri katil tahliye edilmedi İstanbul Haber Servisi 5 cinayet, bir tecavüz ve 4 gasp olayına karışan ve 2002’den beri tutuklu yargılanan Durmuş Anuçin ve cinayetleri birlikte işledikleri belirtilen Mikal Zor’un, CMK kapsamında tahliye talepleri reddedildi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tutukluluk süresinin her suç için ayrı ayrı hesaplanması gerektiğine karar verdi. Yalıkavak’tan Evren tepkisi BODRUM (Cumhuriyet) Bodrum Demokratik Düşünce Platformu, Yalıkavak’ta bulunan Kenan Evren Caddesi’nin adının AratepeDemokrasi Caddesi olarak değiştirilmesi için imza kampanyası başlattı. Platformdan yapılan açıklamada, “Değişiklik, sokağımızın geleneksel adına kavuşmasını sağlayacak. Darbecilerin adlarının sokaklarımızdan silinmesi, darbe özlemcilerine caydırıcı etki yapması açısından da önemlidir” denildi. Kaçak cepte rekor yakalama ANKARA (AA) Gümrük muhafaza ekiplerince İstanbul’da düzenlenen operasyonlarda 1.5 milyon lira değerinde 13 bin 817 adet cep telefonu ele geçirildi. Bu bugüne kadar bir defada ele geçirilen en büyük miktar. Geriye dönük yapılan incelemelerde cep telefonu kaçakçılığına karışan üç firmanın 13 milyon 846 bin 379 lira değerinde kaçakçılık yaptığı ortaya çıktı. YARIN: ÖZAL’LA KÜRT SORUNUNDA İLK DENEMELER C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle