18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 2011 CUMARTESİ 16 İstanbul S Edirne S Kocaeli S Çanakkale S İzmir PB Manisa S Denizli S Zonguldak PB Sinop B Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara B 9 8 8 12 12 11 10 8 7 7 8 6 5 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B K B Y Y B Y B B B B K 3 5 1 15 14 15 6 10 7 6 0 3 0 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin B Budapeşte B Madrid Y Viyana K 7 1 0 9 8 10 12 10 10 12 6 12 3 Belgrad B 12 Sofya B 5 Roma B 14 Atina PB 13 Zürih Y 11 Moskova Y 3 Aşkabat PB 4 Taşkent B 3 Baku B 9 Bişkek B 5 Tiflis Y 4 Kahire PB 18 Şam Y 12 Ülkemizin iç ve doğu bölgeleri parçalı ve çok bulutlu, Doğu Akdeniz, İç Anadolu’nun doğusu, Orta ve Doğu Karadeniz ile Kars, Ağrı, Iğdır, Ardahan, Malatya, Gaziantep, Kilis, Adıyaman ve Şanlıurfa çevreleri yağışlı diğer yerler parçalı az bulutlu geçecek. Marmara, Ege ile Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde gece ve sabah saatlerinde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer sis görülecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Ocak GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK … Cumhurbaşkanı seçiminde Çankaya rakibi Başbakan’ı sollamak, bir adım önde devlet adamı olduğunu kanıtlamak, sözde yansız, halkı kucaklayan cumhurun başkanı olmak.. velakin asıl amaç; yeniden seçilme gereksinimi duyunca.. vs. vs… … Çankaya’daki AKP’li, toplumsal her olayın üzerine gittiğini kanıtlamaya çalışıyor, çabalıyor. Tahliyeler toplumda geniş tepkiler ve eleştiriler alınca… bir de baktık, aaa Köşk’teki AKP’li nedir bu işin aslı faslı öğrenmek, herhalde yapılması gereken ne ise söylemek için Adalet Bakanı’nı huzura çağırdı. Sonra İçişleri Bakanı’nı. Çankaya’daki AKP’linin; topluma sorunlarla doğrudan ilgilendiği izlenimi vermeye yönelik bir diğer yaptırımı, Ankara’daki 11 üniversitenin öğrenci konseyi başkanlarını yemeğe çağırması ve Köşk’te ağırlaması. Çağrının nedeni: Çankaya’dakinin topluma gösteri çalımı değil de; sözüm ona, sanki öğrenci dertlerini dinletip çare ne ise araştırıp gerçekleştirmek! Oysa Köşk’e gelen AKP’nin müreffeh Türkiye’sini temsil eden gençlerle sokakta adalet arayan protestocu gençlere aynı gün uyguladığı yöntem, yemekte buluştuğu öğrenci temsilcilerine söyledikleri… … ayrımcı zihniyetin somut örnekleri… Yandaş, yarı yandaş medya yazmaktan çekindiği için okurun göremediği, idarei maslahatçı TV’lerin haber bültenlerinin görmezden geldiği Çankaya kaynaklı ayrımcı uygulamalar yeterince değerlendirilmedi. Öğrenci temsilcilerinin kimileri (örneğin Bilkent öğrenci temsilcisi) özel şoförlü Jaguar marka arabayla, diğerleri özel araçlarıyla Köşk’e çıktı. Köşk yetkililerince özenle karşılandılar. Dertlerini anlatmak için asıl Köşk’e çağrılmaları gerekenleri, bir gün önce protestolu yürüyüşe katılanlardan bir öğrenci grubunu ise kapıda… …ceplerinde biberli gazlar, eller coplarla polis karşıladı. Çankaya’daki AKP’linin içeride sırtlarını sıvazladığı öğrenciler, Köşk’ten, geldikleri gibi, Jaguar marka arabayla, özel araçlarla ayrıldılar. Her daim gülücükler saçan yüzünü sokaktan gelen öğrencilere göstermedi, mahrum bıraktı. Genel sekreteri ile görüşmek zorunda bıraktığı sokaktaki öğrenciler… …Köşk’e, aralarında para toplayıp taksiyle çıktılar! Bir grup öğrenci evdeki bakımlı kedi sanki. Diğerleri sokak kedisi! Bu ayrımcı uygulamaya bakarak soralım: Köşk’teki hangi grup öğrencinin cumhurbaşkanı? Jaguarlı öğrencilerin mi? Anayasal hakları olan protesto eylemi yapan öğrencilerin mi? Görsel medya pek çok olayda olduğu gibi Köşk’ün öğrencilere söylediklerini gerektiği kadar yansıtmadı. Ortadoğu’daki protesto olaylarında izlenen kimi gerçekleri sakladığı gibi; bu kez de Çankaya’dakini korudu. Söylediklerini tam anlamıyla adeta yansıtmamaya özen gösterdi. Çankaya’dakinin kamuoyuna yansıyan söz ve uygulamalarına bakalım: Yemekte, seçme öğrencilere “Art niyetli illegal örgütlerin yaşanan olaylardan prim çıkarmaya çalıştığını unutmayın” diyor. Böylece polisle zorunlu olarak çatışan kapı önündeki Öğrenci Kolektifleri’ni, Gençlik Muhalefeti’ni ve legal TKP’nin temsilcisi gençleri illegal örgütlerin oyuncağı olmakla suçluyor. Oysa kapıdaki örgütleri temsil eden öğrenciler de Çankaya’nın kucaklaması gereken ulus bireyleri. Daha neler söylediği açıklanmadığı için öğrenilemedi ama yemeğe çağrılarak onurlandırılan bir öğrenci temsilcisi, TV’lere açıklama yaparken Köşk kapısı önündeki daha önce protesto eylemlerine karışanları “marjinal gruplar” diye küçümseyerek tanımladığını ve tabii bunlara uymamalarını salık verdiğini ağzından kaçırıverdi. Kimileri de hükümet (Çankaya) gibi düşündüklerini açıkladı. “Öğrenci eylemleri provokasyon. (Örneğin Gazi Üniversitesi temsilcisi) Bizde böyle protestolar olmaz” diyenler oldu. Hangi düşüncede olursa olsun kapıdaki genci, protesto gösterisi yapanı da kucaklaması gerekmez mi Çankaya’dakinin? Kapıdakine başka, sofrasına buyur ettiğine başka davranıp konuşmak ayrımcılığın dik âlâsı değil de nedir? AKP, ordudan atılan subaylarla ilgili uyum düzenlemesinde YAŞ ile 12 Eylül mağdurları arasında ayrıma gitti DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Çifte standart ERDEM GÜL Saidi Kürdi Atatürk ‘Karşılaşması!’ Dün bu köşede “Hür Adam” filmi dolayısıyla ileri sürülen mesnetsiz iddialara, Saidi Nursi ya da öbür adıyla Saidi Kürdi ile ilgili “Bir Meczup Yaratmak” kitabının yazarı, dostum Mustafa Yıldırım’ın yanıtını birlikte okumuştuk. Mustafa Yıldırım’ın yazısının Saidi Kürdi ile Atatürk’ün hayali karşılaşmasıyla ilgili bölümüyle devam ediyoruz bugün de... Evet söz bir kez daha Mustafa Yıldırım’ın: “...Bir zamanlar bir RP milletvekilinin ‘Bizim Sait’ Mustafa Kemal’in yakasına yapışıyordu; bugünlerin filmindeyse ‘Bizim Sait’ işgalcileri Anadolu’dan atmış Başkumandan’ın yüzüne kapıyı çarpıyor ve bir kez daha kahraman oluyor. Türk Nurcularınca ‘Kuvayı Milliyeci’, Kürt Nurcularınca ‘Kürt Milliyetçisi’ yapılan Saidi Kürdi’nin bağımsızlık savaşından sonra Ankara’ya gelişi de onlarca yıldır efsaneye dönüştürülmektedir. Acaba Saidi Kürdi, Mustafa Kemal’in yakasına yapışıp yüzüne kapı mı çarpmıştı? Bu saygısızlığın da bir tanığı yok, belgesi yok! Öyleyse ne var? Uydurmalar var: Ona İstanbul’da ‘gizli milli vazife’ yaptıran yandaşlar, onun 1921’de ‘zihin ve dimağ bunalımına’ girince İstanbul’dan Van’a gittiğini yazıyorlar. Saidi Kürdi’nin maaş aldığı Darül Hikmetil İslamiye ise İngilizYunan işbirlikçisi Hanedanlık Hükümetince 1922 ortalarında kapatılmıştır. Saidi Kürdi, büyük zaferden iki ay sonra, Kasım 1922’de Ankara’ya geldi. Onun Meclis tarafından şifre ile çağrıldığını, Ankara istasyonunda törenle karşılandığını da yazıyor yandaşlar. Şifre ortalıkta yok. Kürt Nurcular işi daha ileri götürüyorlar ve Saidi Kürdi’nin ‘milli vazife muvaffakiyetini takdir eden’ Mustafa Kemal’in onu bir değil, Ankara’ya üç kez çağırdığını ileri sürüyorlar. Ne gerekçe tutuyor ne de çağrı belgesi bulunuyor. Oysa Saidi Kürdi’yi, kendi anlatımına göre, Ankara’ya çağıran ahbabı Seyyid Taha’dır. Sanki Meclis töreniyle karşılanmış gibi anlatılansa, Seyyid Taha ve bir iki arkadaşının onu istasyonda karşılamalarıdır. O sıralar İstanbul hâlâ işgal altındadır. Lozan’da Avrupalılar ve Amerikalılar Türkiye’nin bağımsızlığını tanımamakta, egemen bir devlet kurulmasın diye, her türlü baskıyı uygulamaktadırlar. Saidi Kürdi ise Meclis’te “İslama ve ibadete çağrı” bildirisi dağıtmakta ve çağrısına uyulmazsa isyan çıkacağını bildirmektedir. Cemal Kutay daha da ileri giderek ona Meclis’te konuşma da yaptırır. Meclis tutanaklarında ya da milletvekili anılarında böyle bir konuşmadan söz edilmiyor. Her neyse; işte o tehdit bildirisidir, RP milletvekilinin öfke ve alay dolu sözlerinin dayanağı. Aynı bildiridir, kışkırtıcıları ve filmcileri böylesine konuşturan. Yurdun geri kalanını da kurtarmak, dirliği düzeni sağlamak, Lozan’da yeni devleti kabul ettirmek için gece gündüz uğraşan Başkumandan’a güya ‘Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur’ dediğini anlatıyor Saidi Kürdi ve yetinmiyor, Mustafa Kemal’in kendisinden korkarak özür dilediğini de ileri sürüyor. Hiç olmazsa bir tanık var mı? Yok! Uydurmaların da sınırı yok. Saidi Kürdi, 1923 baharında Ankara’dan Van’a gider ve Horhor mağarasında yaşamaya başlar. Kendi anlatımına göre Mustafa Kemal onu Şeyh Sunusi yerine Doğu illerine müfettiş yapmak ister de o asla kabul etmez. Saidi Kürdi’yi kahramanlaştırmak, Mustafa Kemal’i hırpalamak için her türlü safsata geçerlidir. Aynı safsatacılığa daha önce de başvurulmuştur: Saidi Kürdi Abdülhamit’e ‘ültimatom’ vererek Kürtlerin eğitilmesini, Van’da üniversite kurulmasını istemişmiş. Padişah da çok kızmışmış ve onu Üsküdar Akıl Hastanesi’ne kapatmışmış. Oysa belgeler öyle demiyor: Van Valisi Tahir Paşa, padişaha bir mektup yazarak genç Melaye Said’in tedaviye muhtaç olduğunu, yardım edilmesini istirham etmiştir. Abdülhamit de iyilik olsun diye onu hastaneye göndertmiştir. Türk Nurcu üstat ağabeylerse onun Abdülhamit’e kafa tuttuğunu yayıyorlar. Kürt Nurcular da sırf bu uydurmaya dayanarak onu Kürt milli kahramanı düzeyine yükseltiyorlar. Aradan yıllar geçti. Yalan, dolan, söylenti bir kez daha ısıtılıp piyasaya sunuldu. ‘Mustafa Kemal’e kafa tutan kahraman önder’ masalıyla TürkKürt Nurcu cephesini yeniden ateşlemeye çalışıyorlar. Yüz binlerce basılan kitaplar, risaleler (broşürler), Büyükşehir belediyesinin desteklediği uluslararası İstanbul konferansları ve şimdi de film içinde filmler!” [email protected] ANKARA Referandumda “12 Eylül’den hesap sorulacak” kampanyasıyla oy isteyen AKP, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ihraç edilen askerlerle ilgili düzenlemesinde Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla atılanlara dönüş yolunu açarken 12 Eylül’de atılan askerleri kapsam dışı bıraktı. Başbakanlık’taki tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda 12 Eylül’ün attığı askerlerle YAŞ kararıyla atılan askerler arasında ayrım yapılmış olacak. Referandumdaki anayasa değişikliklerine ilişkin HSYK’den sonra ikinci uyum yasası, askeri yargıya ilişkin düzenlemeler ve ordudan ihraç edilen askerlerle ilgili olarak hazırlandı. Edinilen bilgilere göre tasarıda, YAŞ kararlarıyla ordudan ihraç edilen askerlere bir dizi hak getirildi. Buna göre YAŞ kararlarıyla ordudan atılan askerler, daha önce yasalaştırılan HSYK’de getirilen yöntemle, mesleğe geri dönüş için başvuruda bulunabilecek. Başbakanlık’taki tasarıya gö 12 EYLÜLZEDE ASKERLERDEN ELEŞTİRİ 12 Eylülzede askerlerin sözcülerinden, eski Eylül Emeklileri Derneği EYLÜLDER Başkanı resen emekli Üsteğmen Rahmi Yıldırım da, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde YAŞ kararıyla değil, üçlü kararnameyle ilişik kesildiğini anlatarak, darbe mağduru askerler arasında ayrım yapılmasının vicdana aykırı olacağını vurguladı. Başbakan Erdoğan’ın referandum kampanyasında darbelerin açtığı yaraları saracaklarına ilişkin söz verdiğini anımsatan Yıldırım, “Başbakan Erdoğan’ın verdiği sözün ne kadar samimi olduğu, bu tasarıyla bir kez daha ortaya çıkacak” dedi. Tasarının bu haliyle tam olarak “çifte standart” olacağını belirten Yıldırım, “Sayın Başbakan kendini 12 Eylülzedelerin yerine koyup düşünsün. Kendisi muvazzaf subay olsaydı atılacağı kesindi. Şimdi bizim gibi hakkını nasıl arayacaktı. Bunun yanıtını versin” dedi. re de YAŞ kararıyla atılan askerler, mesleğe geri dönüş için YAŞ’a başvuruda bulunabilecek. Başvurularının YAŞ tarafından reddedilmesi durumunda ise askerler, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne (AYİM) gidebilecek. Buna göre düzenlemeden 12 Eylül yönetiminin son bulduğu 1984 sonrası YAŞ kararlarıyla ihraç edilen askerler yararlanabilecek. YAŞ kararlarıyla ihraç 1990 sonrası ve özellikle de 28 Şubat süreciyle birlikte 1997 sonrasında yoğunluk kazanmış tı. Bu dönemde YAŞ kararlarıyla ağırlıkla “irticai faaliyetlerde bulundukları” gerekçesiyle asker ihraçları yaşanmıştı. Bu nedenle tasarıdan ağırlıkla “irticai faaliyetler” gerekçesiyle ihraç edilen askerlerin yararlanması bekleniyor. Tasarı, 12 Eylül’de atılan askerleri ise kapsam dışı bıraktı. 12 Eylül yönetimince resen emekli edilen askerler bir süredir yasa kapsamına alınmak için yürüttükleri girişimlerden sonuç alamadı. 12 Eylül döneminde atılan ve 30 yıldır haklarını alamayan 12 Eylül mağdurlarının çoğunluğunu ise sol görüşlü askerler oluşturuyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le görüşme talepleri de kabul görmeyen 12 Eylül mağdurları, tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda, AKP tarafından da dışlanmış olacak. Tasarıya son bir eklemeyle 12 Eylül döneminde atılan askerlerin de alınması üzerinde görüşmeler yürütülüyor. Ancak bu taleplere hükümetin sıcak bakmadığı belirtiliyor. CHP’NİN ÖNERİSİ 12 EYLÜL’DE RESEN EMEKLİ EDİLENLERİN UMUDU OLDU Asker mağdurlar haklarını arıyor TARKAN TEMUR 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından TSK’den farklı siyasi görüşlerde 397 subay, 176 astsubay resen emekli edildi. Aynı dönemlerde 477 askeri öğrencinin de okullarıyla ilişiği kesildi. Darbenin ardından TSK içinde de başlatılan “solcu” avı, demokrat, darbe karşıtı, solcu subayların üzerinden silindir gibi geçti. İşkence altında acı çeken ve 12 Eylül darbesinin ardından özlük haklarına kavuşamayan 12 Eylül’ün asker mağdurları ise bugün haklarını arıyor. 1980 darbesiyle ordudan ihraç edilen askerlerden biri olan CHP Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın hazırladığı yasa önerisi, 12 Eylül mağduru askerlerin umudu oldu. Çakır, önerinin alt komisyona gelmesini beklediklerini söyledi. CHP 1971, 1980 ve 28 Şubat darbelerinin ardından resen emekli edilen askerlere iadei itibar istedi. Öneri kabul edilirse TSK’den atılanlar, emsalleri kadar rütbe üzerinden emekli maaşı alabilecek. Resen emekli edilmiş subay ve astsubaylar ile aynı tarihler arasında aynı gerekçelerle askeri okullardan ilişiği kesilen askeri öğrencileri kapsıyor. Vefat edenlerin dul ve yetimlerine emeklilik hakkını kazanıp kazanmadığına bakılmaksızın emeklilik aylığı bağlanacak. Askeri okullardan ilişiği kesilen askeri öğrencilerin ödemiş oldukları tazminat tutarları yasal faiziyle birlikte ilgiliye veya mirasçılarına ödenecek. Ayrıca intibakı yapılanlara intibakının yapıldığı emekli maaşının 36 aylık tutarı tazminat olarak bir defada ödenecek ve sağlık hizmetlerinden yararlanacak. ‘Darbe karşıtıydık’ 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucu, sol görüşlü olması nedeniyle ordudan atılmış ve yıllarca haklarını hukuk yoluyla aramaktan uzak tutulan askerler yaşadıklarını anlattı... Mustafa Demirkanlı (Teğmen): TSK içinde yaşananların özeti aslında ‘darbecilerledevrimciler’ arasındaki mücadele olarak özetlenebilir. Amerikan emperyalizmine göbekten bağlı holding generallerinin iki dudağı arasında idam sehpalarına, kontrgerilla işkencecilerine, DAL’ın uzman ellerine bırakılan genç subaylardan yaşama tutunabilenler, kendine kıymayanlar, hukuksuzluğun ötesinde yasa tanımayanların keyfiyle açlığa mahkum edildiler. 12 Eylül faşist darbesiyle, tüm özlük haklarından mahrum olarak cezalandırılan, pazarcılık, seyyar satıcılık, boyacılık, köftecilik gibi işleri yaparak yaşamını sürdürmeye çalışan arkadaşlarımızdan hiçbiri kirli işlerin içinde görülmedi. 12 Eylül faşist darbesi sonrası yasal hakları dahi kullanmaktan alıkonulduk. Demokrasi havarilerinin samimiyetini göreceğiz. Enis Bakışkan (Jandarma Teğmen): 1979 yılında Kara Harp Okulu’dan jandarma teğmen olarak mezun oldum. 27 Nisan 1982’de 3’lü kararname ile hiçbir mahkeme kararı olmaksızın resen emekli edildim. Gerekçe ise yasadışı görüş benimsemek ve Subay Sicil Yönetmeliği’ne göre disiplinsizlikti. İlk duruşmada beraat ettim. Disiplinsizlik suçuna ilişkin ayrıldığım güne kadar hiçbir ceza almadım. Biz yalnızca darbe karşıtı olduğumuz için TSK’den hukuk dışı bir şekilde atıldık. Haklarını alamayan tek kesim 12 Eylül’ün asker mağdurlarıdır. Anayasa referandurumu kampanyasında darbe dönemlerinde açılmış yaraların sarılacağına söz verdiler. Şimdi ise AKP, HSYK üyelerine verdikleri ‘yargıya başvurma hakkı’ gibi bir düzenlemeyle konuyu geçiştirmeye çalışıyor. CHP Milletvekili Rasim Çakır’ın yasa teklifi bir fırsattır. Türkiye bu ayıptan kurtarılsın. BDP ilçe başkanı tutuklandı İstanbul Haber Servisi İstanbul’da terör örgütü adına araç kundaklama olaylarına karıştıkları iddiasıyla gözaltına alınan BDP Maltepe İlçe Başkanı Besim Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu 14 kişiden 6’sı tutuklandı. Tutuklananlar arasında Yılmaz’ın yanı sıra Maşallah Yağan, Yeter Çim, Derya Altun, Turgay Tokur ve Mahmut Bucin yer alıyor. Zanlılar “terör örgütüne üye olmak” ve “mala zarar vermek”le suçlanıyor. Enis Bakışkan Van’da olaylar çıktı: 20 gözaltı VAN (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 10 Aralık’ta üst araması yapılmak istenirken kendisini vurarak yaralayan Sedat Karadağ ile ilgili bugün Van’da basın açıklaması yapıldı. Terör örgütü PKK ve Öcalan lehine slogan atılan basın açıklamasına, BDP milletvekilleri Özdal Üçer ve Hamit Geylani ile bazı belediye başkanları da katıldı. Açıklamanın ardından bir grup, polise taş atınca olaylar çıktı. 20 kişi gözaltına alındı. Mustafa Demirkanlı Tuna Atalay (Üsteğmen): 1978 yılında piyade teğmen olarak Kara Harp Okulu’ndan mezun oldum. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’ndaki görevimin ikinci ayında 6 ay sürecek gözaltı, sorgu ve işkence süreci başladı. Daha sonra tutuklanarak Metris Cezaevi’ne konduk. Darbeciler TSK içinde Harp Okulları’ndan beri oluşan muhalif, demokrat, darbe sırasında ayak bağı olabilecek devrimcileri tasfiyeye başladılar. Bize Bursa emniyetindeki sorgularda albay, general ismi vermemiz istendi ama vermedik. Sonraki süreçte yargılandım ve beraat ettim. Hakkımda hiçbir yargı kararı olmadan yüzlerce arkadaşım gibi üç imza ile resen emekli edildim. TSK içindeki darbe karşıtlarının tasfiyesinin, sonrasında ordunun bir iç savaş ordusu olarak biçimlendirilmesini isteyenlerin elini kolaylaştırdığını düşünüyorum. CHP’nin yasa tasarısına karşı tavırları AKP’nin bu konuda ne kadar samimi olduklarının bir testi olacaktır. TSK’nin de bu konuda takınacağı tavır, geçen 30 yıllık döneme ilşkin bir özeleştiri, bir ‘arınma’ sürecine girip girmeyeceğinin de göstergesi olacağını düşünüyorum.” Köşk, onarıma sığındı! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Konutu’nu boşaltmadığı için Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, 39 bin liralık villa kiralanmasıyla ilgili tartışmalara Köşk’ten “Pembe Köşk yorgun ve bakımsız” savunması geldi. Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Pembe Köşk’te yapılan incelemede 1932 tarihli binanın ikametgâh olarak kullanılamayacağının saptandığı belirtildi. AİHM’ye ‘10 yıl’ başvurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Barosu avukatlarından Sedat Vural, yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Yasası’nın (CMK) 102. maddesi ile tutukluluk üst sınırını 10 yıl olarak belirleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararının uygulamasının tedbiren durdurulması istemiyle AİHM’ye başvurdu. Vural, verdiği dilekçede uygulamanın tedbiren durdurulmasını istedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle