18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Sayı 25 [email protected] ‘Hakkı Telif nerede?’ Telif hakları konusunda ülkemizde adımlar yeni yeni atılıyor. Gerçi müzik, sinema, özellikle televizyon alanlarında emeklemeler sürüyor, ama kitaplarda bu dönem geride kaldı diyebilirim. Bu noktaya kolay gelinmedi. Geçmişten eğlenceli örnekler hatırlıyorum. ONK Ajans, "Tenten" dergisinin temsilcisiydi. Ülkemizde bir yayınevi, Tenten'in serüvenlerini “izinsiz basmış, olay yargıya yansımıştı. (Hemen belirteyim: "Tenten"'in özgün adı “Tintin” ve yurtdışında bu adla yayımlanıyor..) Yargıç kararını hemen verdi: "Bunlardan biri Tenten, öteki Tintin. Beraat..." Yine bir yayıncı Steinbeck'in bir kitabını izinsiz yayımlamıştı. Para ödemesi gerektiği söylenince yanıtı şöyle oldu: "Ben para verdim. Kitabın İngilizcesini Sander Kitabevi'nden parayla satın aldım. Başka ne parası verecekmişim!" "Televizyonun "Telif hakkı", ya da eski deyimle "hakkı psikiyatriye büyük katkıları telif", yakın geçmişte hiç bilinmeyen bir olmuştur. Hem psikiyatri konusunda kavramdı bizim için. bilgilerin yaygınlaşmasını, hem de hasta Bir de İstanbul Tiyatrosu'nun yöneticisi Lütfullah Sururi'nin başından geçen bir olayı aktarayım. Tiyatro İzmir turnesinde Fuar'da bir bahçede temsil veriyormuş. Oyuncuların ücretlerini bahçe sahibi ödüyormuş. Lütfullah Bey her akşam bir liste yapıp kadrodakilerin adlarını yazıyor, kendilerine kaçar lira verileceğini belirterek bahçe sahibine iletiyormuş. Listenin sonuna da "hakkı telif" olarak 2.5 ya da 5 lira koyuyormuş. Bir akşam bahçe sahibi Lütfullah Bey’i çağırmış yanına. "Önce göz yumayım dedim," diye homurdanmış, "ama artık dayanamayacağım. Beni kandırıyorsunuz. Fazladan para koparıyorsunuz. Her akşam Hakkı Telif için para tırtıklıyorsunuz. Kadroya baktım, Hakkı Telif diye bir adam yok!" sayısının artmasını sağlamıştır." "Drama, sıkıcı bölümleri atılmış hayattır." "Yaramazlık etmiştim. Ne yaptığımı hatırlamıyorum; babam elime bir not tutuşturup beni karakola yolladı. Polis notu okuyunca beni bir hücreye kapattı. Hâlâ o hücreden kaçmaya çalışıyorum." "En iyi sinema oyuncusu, hiçbir şeyi en iyi biçimde yapamayan kişidir." "Amerika'da bir film yaptığımız zaman, bütün dünya için yapmış oluyoruz; çünkü Amerika yabancılarla dolu." "Sinema bir hayat dilimi değildir, bir pasta dilimidir." "Kül Kedisi'ni yapsaydım, seyirciler faytonun içinde ceset arardı." "Sinemacı birtakım şeyler söylemeye kalkmamalı. Onları göstermeli." "Kurgu son derece önemlidir. James Stewart'ı düşünün; çocuklu bir anneye bakıyor. Çocuğu görüyorsunuz. Sonra onu. Gülümsüyor. Mr Stewart sevecen, yaşlı bir beyefendi. Çocuğu çıkarıp yerine bikinili bir kız koyun. Mr Stewart kart zamparanın teki olup çıktı." "Konulu filmlerde yönetmen Tanrı'dır; belgesellerde ise Tanrı yönetmendir." "Mantık sıkıcı bir şeydir." Bir cümle de John Frankenheimer'dan: "Alfred Hitchcock'tan etkilenmediğini söyleyen bütün Amerikalı yönetmenler delidir." ‘Hasta sayısının artmasını sağladı...’ Bu hafta Alfred Hitchcock’u anayım. İşte usta yönetmenden derlediğim bazı sözler: TARİHTE HERHANGİ BİR GÜN... 2 OCAK: Yeni yılın ilk gecesi çok ilginç bir rüya gördüm. Laik Türkiye Cumhuriyeti adeta ölüm döşeğinde ağır hasta. Karşısında duran badem bıyıklı doktor ona acır gözlerle bakarak: “Üzgünüm, sadece 6 ayınız kaldı” diyor. Perişan halde yatakta yatmakta olan Laik Cumhuriyet gözlerini zorlukla açarak: “Doktor, hiç umut yok muuu, filmler karışmış olamaz mııııı?” diye soruyor. Doktor ise kendinden emin bir ifadeyle “Zaten filmler karıştığı için 88 yıl yaşadın kardeşim, artık mortu çekmek zamanı” diyor ve bitmek bilmeyen kahkahalar atmaya başlıyor. Bu kahkahalar kulağımda çınlarken uyanıverdim. Sonra düşündüm, sahi 6 ay sonra ne var diye, genel seçimlerin olduğunu hatırlayınca ben de başladım kahkaha atmaya!.. 4 OCAK: 188 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Hizbullahçılarla birlikte pek çok azılı katil ve boğaz kesen cani yeni yılın ilk günlerinde yeni yasa gereği serbest bırakıldılar diye “Yoldaş” medyada bir tantana başladı ki sormayın gitsin. Katiller dışarı çıktı diye yırtınanlar yılbaşı gecesi Taksim’de tacizde bulunan 13 magandanın hapse atıldığını görmezden geliyorlar!.. Oysa asıl tehlike olan tacizciler artık içerde. Bakın genç kızlarımız bir süre sıkıştırılmayacak, ellenmeyecek, pandiklenmeyecek. Bundan mutlu olmamız gerekirken, 188 kişiyi öldürenlerin dışarı çıkması bizi neden rahatsız ediyor?.. Adam zaten 188 kişiyi öldürmüş, yaniiiiii öldürmeye adeta doymuş. Ölüm sofrasından tıka basa kalkmış, bu adam daha niye öldürsün ama tacizci öyle mi? Bu sapıklar bir yıl boyunca elleriyle hazırlık yapıp 31 Aralık gecesini bekliyorlar ve elbirliğiyle Taksim’de alıyorlar soluğu. Öbür tarafta ise yaşını başını almış, domuz bağını bağlamış, yeterince boğaz kesmiş, fazlaslıyla kan dökmüş katiller, sayısız cinayetin sahibi caniler… Şimdi asıl önemlisi hem tacizci olup hem de Ergenekon sanığı yapılabilecek birilerini bulup onları en az 10 yıl içeri atmak. Hadi sevgili Taraf gazetesi, senden 2011’de bu müthiş performansı da bekliyorum. 5 OCAK: Enflasyon son 41 yılın en alt düzeyine inmiş ama gel de bu ülkeye yaran! İnce’den bir CHP milletvekili çıkmış. Ak Partinin enflasyon hesaplarında adeta hile yaptığını söylüyor. Neymiş efendim enflasyon hesapları yapılırken temel ihtiyaç maddelerinden çok, fiyatı pek artmayan ürünler seçiliyormuş. Almış eline bir flüt, fiyatı artmamış diye bunu koymuşlar hesaplamalara diyor. Flütü temel ihtiyaç maddesi olarak görmüyor bu vekil! Oysa ileri demokrasiye geçmiş, çağdaş bir ülkede flüt temel ihtiyaç maddesidir. Çocuklar her sabah yumurta, peynir, süt filan değil flüt isterler sofrada. Flüt çalan toplumlar ileri toplumlardır. Ak Parti kaval çalan bu ülkeyi flüt çalar hale getirmiştir. Şimdi bazı yüzde 42 niyetliler; “Bu ülkede koyun çok, o yüzden kaval da çalınır, flütte” diyecekler. Oysa koyunlar kavala alışkındır. Ak Parti bu alışkanlığı flüt mertebesine yükselttiyse onu suçlamak değil, kutlamak gerekir! Sonra enflasyon hesaplamalarında “Şemsiye” de kullanılmış. Aynı vekil, “Sanki her an kullandığımız bir şey” diye eleştiriyor. Oysa şemsiye 2010 yılında en çok kullanılan araç olmuştur. Bunun en güzel örneğini Sn. Kuzu’ya üniversitede atılan yumurtalar sırasında gördük. Korumalar anında açtılar şemsiyelerini. Bugün ciddi bir şemsiye satışı vardır. Çünkü korunması gereken en fazla milletvekili Ak Partidedir. Bu partinin ilerigelenleri sayesinde sadece yumurta üreticisinin değil şemsiye üreticisinin de yüzü gülmüştür. Öğren bunları artık Muharrem İnce bey, öğreeen!.. MÜMTAZ ARIKAN  tahliye kuşu...  ben çok elbise görmedim, içinde lady gaga vardı.  türk dili ve twıtter edebiyatı...  garibanlar için topluca derme çatma konutları...  ara bulandırıcılık...  tepeden bakmak için imar hakkı alınsın!  benim babam toyota çamurluğu gibi adam!..  nükleer sapan...  huma kuşunun yükseklerden seslenişi humanist bir tavırdır!  göz altı torbalarımda rezerve yaşlar vardır!..  sosyal demokrasi aşılmayacak bir hastalık değildir! yeterki mücadele edilsin!..  çok kısıtlı sayıda yergilerimiz vardır.  bizim üst başlığımız; kahrolsun faşizmdir. CİHAN DEMİRCİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle