22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2011 PAZAR MÜZİK CUMHURİYET SAYFA haticetuncer@hotmail.com 15 AYNUR HAŞHAŞ Yaprağın yeşilinde sevdalar... HATİCE TUNCER ‘Meyhaneci türküsü çok popüler’ aşhaş’ın Sevdakâr albümünde ilk sıraya Âşık Mahzuni’nin “Anlaşıldı Meyhaneci Elveda” türküsünü koyması, “Türkü Sarhoşu” albümünde çok sevilen “Meyhaneci” parçasının kapanışı anlamını taşıyormuş: “Bir eserle bir göze oluşturabilirsen, su kaynıyorsa kendi cılgasını aşıp, yani incecik bir yol açıp yayılarak ince ince yeni yollar oluşturur. Meyhaneci o kadar popüler oldu ki Çeçenistan’dan Irak’a, Bulgaristan’dan Kastamonu’ya istekler alıyorum. Ama baktım Meyhaneci’de kapı açık kalmıştı. Sanki ben hâlâ orada oturuyordum. Bu kapıyı Mahzuni babanın ‘Anlaşıldı Meyhaneci Elveda’ diye türküsüyle kapatmam lazım dedim. Klibi de Mahzuni babanın bu türküsüne çektik.” H “Türkü okumak bir aşk hali benim için, bir ibadet. Ben aşkı, her şeyi onda yaşıyorum” diyor Aynur Haşhaş. Dinleyicileri de bu tutkuyu hissettirdiği için Aynur Haşhaş’tan türküler dinlemeyi seviyor. Aynur Haşhaş yeni albümüne kendi eseri “Sevdakâr”ın adını vermiş, sevdaya dair türküleri, sevdayla söylüyor. Sevdakâr, Aynur Haşhaş’ın 8. albümü. Yeni albümünün heyecanı üzerindeyken buluşup hem bugünlere geliş hikâyesini hem de türküleri konuştuk. Aynur Haşhaş İstanbul’da doğmuş. “Okmeydanı çocuğuyum” diyor. Çok güzel türkü okuduğunu söylediği babası Ali Haşhaş, ilk müzik öğretmeni olmuş. İlk albüm Konservatuvar yıllarında bir süre de Arif Sağ’ın müzik kursuna devam eden Haşhaş, ilk albümünü 1993 yılında “Dün ve Gün” adıyla çıkardı: “Daha öncede albüm teklifi almıştım, ‘iyi okuyorsun’ diyorlardı ama ben ‘ben’ değildim. Dinlendiğinde ‘bu kim’ ya da ‘Bu Aynur Haşhaş’ denilmeliydi. Ben notaya uygun okuyordum ama türküler bunu aşan bir şeydi. Ben derlemecilik çalışmalarım sırasında köylerdeki o toprağı kokladım, doğada yaşadım. Yağmurda türkü söyledim, rüzgârın tınısında söyledim, denizin dalgasında söyledim, yaprağın yeşilinde söyledim. Ondan sonra sadece notaya sıkışarak türkü söylemek yetmedi. Dün ve Gün albümüne çoğunlukla Âşık Meluli’den eserler koydum.” İlk albümünden sonra 3 yıl ara veren Haşhaş, daha sonra “Yolculuk”, “Yâr Sesi”, “Bahar”, “Türkü Serhoşu”, “Gülistan” albümlerini çıkardı. Haşhaş, geçen yıl çıkardığı Süha Yavuz’un bir projesi olan “Transborders” albümünde elektronik altyapıların kullanıldığı deneme yaptı. “1983’te şan bölümüne girdim” Sevdakâr albümünün kapağına da o yüzden babasıyla bir fotoğrafını koymuş: “Babam ben 3 yaşındayken ‘Su ver Leylam’ türküsünü okutmuş, 5 yaşındayken ‘Karlı Dağlar Karanlığın Bastı mı’ türküsünü okutmuş. Babam kamyonuyla kömür taşırdı, türkü okumayı öğrettiğinde, diyaframımı kullanmayı şambrelden örnek vererek anlatmıştı. Okmeydanı Ortaokulu’nda müzik öğretmenim, aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarı’nda asistandı. ‘Seni konservatuvara alalım’ dedi. Biz o zaman konservatuarın ne olduğunu bilmiyorduk. ‘Ben konservatuvar okumayacağım, üniversite okuyacağım’ demiştim. Ama beni bir yıl hazırladı ve 1983 yılında ortaokuldan sonra konservatuvarın şan bölümüne girdim.” Gönlüm” Urfalı bir öğretmen olan Necati Aydınlı’nın eseri. Bir Azeri türküsü olan “Ellerini Çekip Benden”in düzenlemesini Arif Sağ yapmış. Celal Güzelses’in derlediği “Hangi Bağın Bağbanısan” Haşhaş’ın en sevdiği türkülerden: “Her türküde ben bir sözden etkilenirim. Davut Sulari’nin ‘Bugün Bayram Günü Derler’ türküsünde ‘Hıçkırarak başım koysam dizine’ dizesi beni etkiler. ‘Duydum Sen de Pişmanmışsın’ Yavuz Hocanın (Top). ‘Kırmızı Gül Demet’i de dinleyicim çok istedi.” Bağlamalar ustalardan Sevdakâr’da bağlamaları Yavuz Top ve Cengiz Özkan gibi halk müziğinin ustaları çalmış. Mustafa Karaçeper bağlamanın yanı sıra cümbüşleri de çalmış. Zurna ve askı davulda babası Binali Selman’ın açtığı yoldan ilerleyen Deniz Selman var. Ritimler Tarık Tüysüzoğlu’ndan. Kemanları Serdar Pazarcıoğlu çalıyor: “Aşk türkülerini kemanla okumak istedim. Aşk haliyle girip okuyayıp, ‘nasıl yapacağımıza dair bir şey olmasın’ dedim. Hem muhabbet eder gibi canlı okudum.” Derlemecilik isteği Konservatuvarda bölüm tercih etmesi gerektiğinde hocalarına derleme yapmak istediğini söylemiş: “Hep aynı türküler okunuyor diye düşünmeye başlamıştım. Hepsini Muzaffer Sarısözen ile Nida Tüfekçi derlemiş. Bu derlemeler nasıl bir ortamda yapılıyor diye merak ediyordum. Derlemecilik yapmak istediğini söylediğimde ‘hiçbir bayan böyle bir istekte bulunmadı’ dediler. Nida Tüfekçi, Temel Bilimler’in Bölüm Başkanı’ydı. ‘Seni yetiştireceğim’ dedi. Ben köy hayatını ilk kez ortaokuldan sonra babamın Erzincan Refahiye’deki köyüne gittiğimde görmüştüm. 1987 ile 1995 arası hayatım okul ve köylerde geçti. Gittim derlemeler yaptım. Maraş’ta Kantarma dedeleriyle, Antalya’da Tahtacılarla yaptığım çalışmalarda çok farklı şeyler buldum. Derlemecilik yapsam da gelenekler, inançlarla ilgili birikimlerim de oldu. Alevi gelenekleri, Kastamonu’da köçekler, kadın ağzı türküler üzerinde çalışmalar yaptım.” GÖNLÜMÜN IŞIĞI... Sevdakâr “tutkuyla seven” anlamına geliyormuş: “Sevdakâr benim gönlümün ışığı. Bu albümü sevdaya dair yapayım dedim. Benim ruhumda tek birisi yok. Biraz serseriliğim var. Bir noktada tasavvufa, daha içsel halime dalıyorum, bir bakıyorsun halay çekiyorum, bir bakıyorsun semah dönüyorum. Bu albümü de sevdaya dair yapmak istedim. Sanki gönlüm öyle kaynayıp coştu. Aşka dair yürümek istedim. Dilimden kendi yazdığım eserim düştü. Bastırmalar, birine göre davranmalar bana ait bir durum değil. Ne düşünüyorsam onu anlatıyorum, plan yapıp düşünmek istemiyorum, yürümek istiyorum. Sevdakâr, birebir aşkı anlatıyor. Sevdiğimi, gönlüme ışık açan kişiyi anlatıyorum. Hıçkırarak Başım Koysam Dizine Aynur Haşhaş, Ares Müzik tarafından çıkarılan Sevdakâr albümündeki 11 türkü ve eserin hepsini severek okumuş. Adana’nın “Kozan Dağı” türküsünü, çok sevilen türkülerden “Bu Tepe Pullu Tepe”ye bağlıyor. “Deli BABAMIZI YİTİRDİK ALİ YILMAZ (19222011) Çifteler Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü ilk çıkışlılarından; “İlk Köy Enstitülü” adlı yapıtın yazarı ALİ YILMAZ 29.01.2011 Cumartesi günü yaşama gözlerini yumdu. O, 1943’lerde İç Anadolu ekin tarlalarındaki “Arsız Otlar”ın peşine düştü. Karanlık güçler, köy enstitülerinin yolunu kesmeseydi; Ali Yılmaz, 20 köy enstitüsünde çalışıp, oralardaki öğrencilerin katılımlarıyla tüm Türkiye’nin bitkilerine ulaşacaktı; önlendi! Her şeye karşın, 12.029 bitkinin künyesini tuttu. Bunları Ankara Üniversitesi ve Ege Üniversitesi Fen Fakültelerine armağan etti. Cenazesi, 30.01.2011 Pazar günü, Karşıyaka Beşikçioğlu Camisi’nde kılınacak öğle namazından sonra Doğançay Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurlanacaktır. Sevenlerine ve dostlarına duyurulur. Ailesi adına Eşi Müberra Yılmaz ve çocukları İLK KÖY ENSTİTÜLÜ ALİ YILMAZ (19222011) Mehmet Cimi, TülayErdal Akas ailesi, Zübeyde Seven TuranAhmet Seven, İsmail Boral, Nadir Gezer, İhsan Fikret Arıkan, Mustafa Kemal Eskiyenentürk, Alaeddin Nacak C MY B C MY B Öğretmenlerin öğretmeniydi. Yolsuza, soysuza, düzenbaza dönmedi yüzünü. Çok yüzlü insanlara ışımadı gül yüzü… 89 yıl, onurla, gururla, övünçle ve gönençle yaşadı. Dipdiriydi belleği… Dayatmaya, baskıya, egemene eğmedi başını… Doğanın dilini çözenlerdendi. Doğayla insan arasındaki usta çevirmendi. Köy enstitülerinden yetişen, en donanımlı insanlardan biriydi. Cumhuriyetin yılmaz savunucularındandı. Öğretmenimizdi, arkadaşımızdı, ağabeyimizdi, yoldaşımızdı… Ardında silinmez izler bıraktı. O, 29.01.2011 günü ölümsüzlüğü seçti. Anılarıyla yaşamak düşüyor bize. Işıklar içinde uyusun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle