23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 OCAK 2011 PAZARTESİ KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 19 ARI DÜŞÜNCE HULKİ AKTUNÇ Yazarımızın yazısını rahatsızlığından dolayı yayımlayamıyoruz. Sesler nereye gitti? ‘GEÇMİŞ VE GELENEK ehov tiyatrosunun beni en çok etkileyen özelliklerinden biri ev mekânlarının kendilerine özgü birer kişilik gibi üstlendikleri rol olmuştur. “Vişne Bahçesi”ndeki, “Üç Kızkardeş”teki, “Martı”daki o evler ve bahçeler, belki Çehov’un niyetini de aşan bir tarzda, trajik bir hüznün de taşıyıcıları olurlar; geri dönmemecesine gideni anlatırken insanı kendi kişisel tarihine de gönderiverirler. Sadece sahnede değil, gerçek yaşamda da sahiplerinin kimlikleriyle, kişilikleriyle bütünleşen evler vardır. O evlerde her şey yerli yerindedir, ne bir fazla ne bir eksik… Yakın bir geçmişe kadar beni bu şekilde etkileyen üç ev gördüm: Bertolt Brecht’in Berlin’deki evi, Mehmet Hikmet Ran’ın Avignon’daki evi ve İlhan Selçuk’un İstanbul’daki evi… Son zamanlarda bu örneklere bir yenisi eklendi: Devlet Tiyatroları’ndan dramaturg arkadaşım Özcan Özer’in Haymana’nın Oyaca köyündeki evi. OZKIR’ ÖYKÜSÜNDEN ÇIKIP GELMİŞ BİR EV 4 bin 500 nüfuslu Oyaca köyü, adını kadınlarının çok güzel oya yapmasından almış. Özcan’ın köy yakınlarındaki taşocaklarından getirilmiş, Ankara’nın andezit taşıyla yapılmış evi, bozkırın koynunda, bir Çehov öyküsünün veya oyununun dekoru gibi duruyor bir tepenin üstünde. “Burada güneş, Çehov’un ‘Bozkır’ öyküsündeki gibi batar” diyor Özcan. Verandasında oturuyoruz evin. Göz alabildiğine bir bozkır uzanıyor tepeden bakıldığında, sarının envai çeşidi yeşillerle, morlarla, kırmızılarla iç içe geçmiş. “Şair Baba ve Damdakiler” oyununda Özcan Özer’in Oyaca köyündeki evinde, rüzgârı dinledikçe sessizliğin sesini duyar gibi oluyoruz yokken başlıyor yıldız seli, sanki bir şehir aydınlığı yukarı ağıyor.” İNSANA HUZUR BAĞIŞLAR’ Günebakanlar dalgalanıyor ileride. “Burada buğday, arpa, günebakan, kimyon ekiyorlar” diye açıklıyor Özcan. “Yaban hayvanı da çoktur herhalde” diyorum. Bölgenin çok özel bir şahin cinsi olduğunu, ama köylülerin bir dönem bunları yakalayıp Araplara sattıklarını anlatıyor. O zaman doğadaki zincirin halkası bozulduğu için köyü fare, yılan, kurbağa basmış. Daha sonra Orman Bakanlığı erkekli dişili şahin çiftlerini köye yeniden yerleştirmiş, normal dengenin oluşması 2 yıl sürmüş. Köylü şahinlere şimdi gözü gibi bakıyormuş. Baykuşlar akşamları verandanın yakınına kadar geliyorlar. Sırtı siyah karnı sarı kuşlar dikkatimi çekiyor. “Onlar yabani kanarya” diyor. Meğer evin çatısındaki saksağanlar, otların arasında yuva yapan kanaryaların yumurtalarını çalmak için bekliyorlarmış. Ama Özcan evin verandasının üstüne kanaryalar için küçük yuvalar yapmış. Giriş deliklerini de küçük tutmuş ki saksağanlar yumurtaları çalamasın. “Ne kadar huzurlu bir yer burası” diyorum. “Geçmiş ve gelenek insana huzur bağışlar. İnsanın buna ihtiyacı var” diye yanıtlıyor Özcan. Verandanın önünde yediveren gülleri. Bahçede Özcan’ın kendi elleriyle diktiği dişbudak, çam, sedir, ceviz, akağaç fidanları. Rüzgârı dinledikçe sessizliğin sesini duyar gibi oluyoruz. Zaten Özcan’ın tatlı oğlu Atlas eve ilk geldiğinde arabadan inmiş ve “Baba sesler nereye gitti” diye sormuş. Bakışlarım gelinciğin kırmızısına, papatyaların sarısına dalıp gidiyor. “Biliyor musun” diyor Özcan, “Gelincik hep kendi yerinde açar, her zaman aynı yerde açar. Kendisi olmakta ısrar eden insanlar gibidir.” “Ne güzel bir bahçe” diye mırıldanıyorum. “Burası peyzaj yapılmış bir bahçe değil, özgür ve serbest bırakılmış bir bahçe” diye geliyor yanıt. “Tıpkı Özcan gibi” diye geçiriyorum içimden. [email protected] Hande Dalkılıç, Süreyya Operası’nda Kültür Servisi Türk bestecilerinin eserlerini ve bunlardan birçoğunun dünya prömiyerini gerçekleştirdiği CD kayıtları dizisini devam ettiren piyanist Hande Dalkılıç, bu kez Süreyya Operası sahnesinde yine ilkseslendirmelerin de yer aldığı “Büyük Türk Ustalarından Yeni Kuşaklara” adlı resital programıyla sanatseverlerle buluşuyor. Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Sahnesi’nde bu akşam saat 20.00’de gerçekleştirilecek konserin programında Dalkılıç, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Türkiye’de senfonik müziğin temellerini atan besteciler Ulvi Cemal Erkin ve Ahmet Adnan Saygun’un eserlerinden başlayarak, 50’lerde Türkiye’de çoksesli müziğe yeni bir soluk getiren İlhan Usmanbaş, 60’lı ve 70’li yıllarda etkili olan Muammer Sun ve Çetin Işıközlü’den, günümüz genç bestecilerinden Hasan Niyazi Tura’ya kadar geniş bir zaman dilimine yayılan Türk klasik müzik bestecilerinden eserler seslendirecek. Sanatçının kısa açıklamalarıyla da dinleyiciyle paylaşacağı bu resital, dinleyicinin severek takip edeceği çağdaş Türk müziği eserlerini içermesi bakımından son aylarda devam eden Türk müzik inkılabı tartışmasına da ışık tutacak örnekler taşıyor. (0 216 346 15 31www.sureyyaoperasi.org) Ç Özcan Özer’in Haymana’nın Oyaca köyündeki evi. ‘B birlikte çalıştığımız Özcan, çok bunaldığım bir gün alıp getirmişti beni biraz soluklanmaya. İnsan burada gerçekten soluklanıyor. Hava dupduru, tertemiz. Veranda, çatı, evin içi hep ahşap, hem de eskitilmiş bir ahşap gibi. “Nasıl yaptın bunu” diye soruyorum Özcan’a. “Eski elektrik ve telgraf direkleri bunlar” diyor ve ekliyor: “Ağaçlar uzun süre ilaca yatırılıp fırınlanınca böyle oluyor.” Sonra direklerin üzerindeki alüminyum tarih plakalarını gösteriyor: 1970, 1973, 1975... Çehov’vari bir replik geliyor ardından: “Artık bunları söküp beton direkler dikiyorlar.” Doğal karşılıyorum, çünkü Özcan Özer, Türkiye’de Rus, hele Çehov tiyatrosunu en iyi bilen birkaç kişiden biri kuşkusuz. Evin tuğlaları İspanyolların terra cotta dedikleri cinsten, eski Ankara evlerinden alınmış. Zemin kurutulmuş sarı çam. Üzerlerine sadece vernik sürülmüş, cila yok. Özcan’ın insan ilişkilerindeki o sade, ama değerbilir tavrı olduğu gibi evine de yansımış. Zaten evin projesini de, mobilyalarını da kendisi yapmış: Mutfak, dolaplar, yemek masası, bahçe masası, sehpa hep Özcan’ın becerikli ellerinden çıkmış. “Marangozluk da var sende” diyorum. “Seviyorum bu işleri Ayşe Emel, biraz elimden de geliyor” deyip gülüyor. Çok geniş bir alana yayılan merak yelpazesi içinde ağacın özel bir yeri var. Hangi ağaç ne kadar bekletilir, nasıl işlenir, hangi aletlerin kullanılması gerekir, sorun Özcan’a, anlatsın bıkıp usanmadan… Alt kattaki salonun ortasında hapisanelerde kullanılan cinsten, 90 kg. ağırlığında eski bir sanayi döküm sobası var. Kömür ve odunla yanıyor, yandıktan yarım saat sonra evin içi 30 derece oluyor. Kış başlangıcında annesi Rafet Hanım, “Sobanın sıcağında bir kere ısınırsam bütün kış sıcak geçer” diyerek yemekleri sobanın üstünde pişirir, Özcan’ın kardeşi “Ocağı niye kullanmıyorsun” diye sorduğunda, “Böyle daha güzel oluyor” dermiş. Evin en güzel yanı ise günbatımlarının yaz kış izlenebilmesi. Üstelik, bir taraftan güneş batarken diğer taraftan dolunayın ışığı içeri doluyor. “Gece yıldızlar yere iniyor” diyor Özcan, “Verandada oturduğunda çevrede ışık Ridley Scott özüne dönüyor Kültür Servisi Usta yönetmen Ridley Scott “Blade Runner”dan bu yana ilk bilimkurgusuyla yeniden sinemaseverlerin karşısında. Twentieth Century Fox, Ridley Scott’ın yöneteceği “Prometheus”un 9 Mart 2012’de vizyona gireceğini açıkladı. Senaryonun ilk aşaması Jon Spaihts tarafından Scott’ın fikrinden yola çıakrak yazıldı. “Lost”un senaristlerinden Damon Lindelof ile Scott, senaryo üzerinde beraber çalışmaya devam ediyorlar. Scott, “Aradığım o tek hikâyeyi bulduğum için daha mutlu olamazdım ve de sonunda çok sevdiğim bu türe geri döndüğüm için” dedi. ‘Hamlet’in çağdaş adı ‘Hamxlet’ ÖZNUR OĞRAŞ Bizim Tiyatro 30. yılını Zafer Diper’in yorumladığı ‘Hamxlet’ ile kutluyor ‘Vadi’ Almanya’yı karıştırdı Kültür Servisi Almanya’da “Kurtlar Vadisi: Filistin” filminin “Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü” olan 27 Ocak’ta vizyona girecek olması basın ve siyasiler tarafından tepkiyle karşılandı. Hıristiyan Demokratların parlamento dışişleri sözcüsü Philipp Missfelder, kurbanlara duyarsızlık ve saygısızlık yapıldığını söyledi. Sosyal Demokratların milletvekili Kerstin Griese, “Bu film problemli; çünkü şiddeti, İsrail karşıtlığını ve antisemitik duyguları körüklüyor” dedi. Milliyet gazetesinin haberine göre Yeşiller’den Jerzy Montag ise “Filmin 27 Ocak’ta vizyona girmesi tarih dışı ve sorumsuzluk” dedi. “Halkın Ekmeği”, “Dava”, “Yargı” ve “Özkıyım” gibi oyunlarla tanıdığımız Zafer Diper, Bizim Tiyatro’nun 30. yılını yeni bir oyunla kutluyor. William Shakespeare’in “Hamlet” oyunundan esinlenerek oyunu yeniden derleyen ve günümüze yorumlayan Zafer Diper, oyunu bir şirkete taşımış, adına da “Hamxlet” demiş. Bizim Tiyatro’nun kuruluşunda Shakespeare’in “Hamlet” oyununu sahneleyen Diper, tiyatronun 30. yılında da değişik bir yaklaşımla, kendi deyimiyle çağdaş “Hamxlet”i sahnelemek istemiş. “400 yılı aşkın bir zaman geçmiş Hamlet’in yazıldığı günden bu yana... Bu da eğer metni bugüne taşımak istiyorsak, günümüzde neler olup bittiğine bakarak yorumlamak gerekiyor diye düşünüyorum ve farklılıkları kendiliğinden ortaya çıkıyor” diyor. Günümüz kapitalist sistemini eleştiren Diper, Shakespeare’in “Hamlet” oyundaki kralı şirket patronu, Hamlet karakterini ise şirket vârisi olarak aktarmış sahneye... Diper, “Hamlet’in yazıldığı o dönem televizyon falan yok tabii ama şimdi eğer oyun da çokuluslu bir şirkette geçiyorsa görkemli bir iletişim ağına da sahip olmak gerekiyor. İşte oyunumuza giren önemli bir nesne, şirketin koruma, güvenlik ve iletişim ağı... Her yeri gözetleyebilmek, izleyebilmek ve genişleyebilmek için günümüzde yaşanan siyasalekonomik süreç doğal olarak kimi değişiklikleri zorunlu kılıyor. Dönemi, sistemi ele alış biçiminiz baştan yeniden yazdırıyor ken disini. Krallıkta olup bitenler değil de artık, günümüzde çokuluslu bir şirkette neler neler oluyor. Oyunun bitiminde, Latin Amerika’da darbelere desteğinden tutun da halen dünyanın birçok ülkesinde konuşlanmış biçimiyle bu büyük rekabet ortamında derhal toparlanıp sürdürüyor kendisini” diyor. Memetcan Diper ve Ece Erişti’nin başrollerini paylaştığı oyunda, Savaş Özdural, Elif İskender, Zafer Diper, Sezgin Cengiz, Beril Senvarol, Ali İhsan Bozdemir, Özgür Sağlık, Cengiz Güleryüz, Nazan Diper ve Berna Küçükoğlu rol alıyor. (Oyun 28 Ocak’ta Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi, 25 Ocak’ta ise Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi’nde saat 20.30’da sahnelenecek. 0 216 418 16 46 0 212.509 90 55) Sri Lanka boykotu yalanladı arından yapılan Kültür Servisi Sri Lanka yetkili makaml Pamuk’un, an açıklamada, Nobel ödüllü yazar Orh ının arkasında, ülkedeki edebiyat festivaline katılmamas rtildi. Öte kçenin olmadığı beli boykot gibi bir gere Orhan Pamuk’u yandan Wall Street Journal gazetesi, olarak nitelendirdi. “oldukça yakışıklı ve esprili biri” sına katılımın Orhan Pamuk’la yapılan sohbet toplantı haberde, son derece yüksek olduğu kaydedilen iği ciddi verd Pamuk’un yazarlığıyla ilgili sorulara dönemler rlığa başladığı yanıtların dışında, yaza konuştuğu ve hakkında son derece esprili bir şekilde di. edil izleyicileri güldürdüğü ifade Çelenk ve mutlu gün bağışlarınız için 21.YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212 274 15 02 0212 213 74 02 Fax: 0212 275 52 44 www.yekuv.org [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle