23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 OCAK 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Özel kurye Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in geçen aralık ayı başında ani bir ABD gezisi yaptığına daha önce de değinmiştik. Konuyu CHP’li Kamer Genç de, Ergin’e yönelttiği soru önergesi ile TBMM’ye taşımıştı: “WikiLeaks belgelerinin yayımlanmasından 48 saat sonra 2 Aralık 2010’da Washington’a gittiğiniz ve ABD Adalet Bakanı ile görüştüğünüz, daha sonra Atlantic Council adlı araştırma kurumunda basına ve dinleyicilere kapalı toplantı yaptığınız ve hemen Türkiye’ye döndüğünüz anlaşılmaktadır. Bu doğru mudur? Doğru ise Atlantic Council’in yönetim kurulu üyeleri eski elçiler Eric Edelman ve Ross Wilson ile görüşürken yanınızda Türk yetkilileri var mıdır? Yoksa neden tek başınıza bu kişilerle görüştünüz ve neler görüştünüz? ABD’ye iki günde gidip dönmenizin nedenlerini açıklar mısınız?” Kamer Genç’i aradık. Yaklaşık 20 gündür bu sorularına yanıt alamadığını belirtip ekledi: “Neredeyse 24 saatlik bir ABD gezisi âdetten değildir. Adalet Bakanı’nın yüzüne karşı TBMM Genel Kurulu’nda da ‘ABD’ye özel kurye görevi ile gittin. Neydi o görevin’ diye sormuştum. Ona da yanıt vermemişti.” Yeni model Devrimcilerin güçlü elleri Bugün 24 Ocak... Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Yayın Yönetmeni Orhan Tüleylioğlu’nun yeni bir derlemesini “Ben Uğur Mumcu’yum” adıyla kitaplaştırdı. Kitapta Uğur Mumcu diyor ki: “Adalet duygusu diye bir inanç vardır. Bu inanç bir kez sarsıldı mı, istediğiniz kadar çabalayın, inandırıcı olamazsınız. Hele adalet duygusu devlet eliyle yok edilirse yıkıntı büsbütün büyük olur.” “Hukuk devleti yargı bağımsızlığına dayanır. Bağımsızlık konusunda biçim ve öz iç içedir. Özle biçim, biçimle de öz birbirlerinden ayrılmaz. Bu bağımsızlığın biçimine de özüne de saygılı davranmak zorundayız. Bu saygıyı gösterecek olanların başında yine Başbakan gelmektedir. Saygıyla anımsatırız!” eliyle ‘Arap kompradorluğu’ devlet katında yer buldu.” “Oh ne kolay!.. Çek bir besmele, gelsin paralar... Finans kuruluşları, şirketler ve bu finans kuruluşları ve şirketler aracılığı ile kazanılan milyarlar... Elhamdülillah Müslümanız!.. Elhamdülillah milyarderiz!.. Bir kolumuz siyasette, öbür kolumuz ticarette, ayaklarımız da tarikatlarda... Bir üçgen bu... Ticaret, siyaset ve tarikat üçgeni... Bunlar dindarın sahtecileridir. Zavallı yoksul Müslüman yurttaşların kanlarını emenler de bunlardır. İnanç sömürücüleridir bunlar...” Ve en önemlisi: “Milletin makus talihi, her seferinde devrimcilerin güçlü elleri ile düzeltilmiştir.” Uğur Mumcu’yu sevgiyle, özlemle anıyoruz... Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay, hemen hemen herkesin ortak kanısını dile getirdi: “12 Haziran seçimleri çok önemli bir dönemeç olacak.” 12 Haziran’da AKP yine tek başına iktidara gelirse olacakları kısaca özetledi Okay: “Yeni bir anayasa değişikliği, ardından başkanlık modelinin hayata geçirilmesi.” O modelde Recep Bey “Ilımlı İslam Cumhuriyeti”nin tek yetkili başkanı. Başbakan ise, şimdinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Abdullah Gül, yeni modelde nerede olacak? İşte orası tam bir bilmece. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Metin Kurt’u Tanır mısınız? Metin Kurt Galatasaray’a İngiliz teknik direktör Brian Birch’ün göreve başladığı 1970/71 sezonunda PTT’den gelmiş, takımın şampiyon olduğu o sezon oynadığı 24 maçta 10 gol atmıştı. Başarılı bir sol açıktı. 1971/72 sezonunda 25 maçta 5 gol, 1972/73 sezonunda ise 29 maçta 9 gol atmıştı. Galatasaray bu iki sezonda da ligi şampiyon olarak tamamladı, teknik direktör yine Brian Birch’tü. Başarılı futbolcu 1976/77 sezonunda Kayserispor’a “gönderildi”. Gönderilme nedeni futbolunun geri gitmesi değil, mesleki bilincinin yükselmesiydi. Metin Kurt, futbolun giderek endüstrileşerek kapitalizmin payandası durumuna geldiğini görüyor, profesyonel futbolcuları “spor emekçileri” olarak değerlendiriyordu. Artık yapılması gereken bu emekçileri bir çatı altında örgütleyerek bir avuç “as futbolcu” dışında sömürülen meslektaşlarına hak arama yollarını açmaktı. Bu amaçla yola çıktı ve her şey beklendiği gibi oldu. Başta Galatasaray yönetimi olmak üzere futbol sahalarındaki kapitalist sömürüden çıkar sağlayan sözde “spor basını”, dönemin federasyon yetkilileri el ele verip Metin Kurt’un üzerine gittiler. Çok geçmeden 26’sı A, 9’u B, 2’si de Genç olmak üzere 37 kez ulusal formayı giymiş, A Ulusal Takım’da 4 de golü bulunan “Çizgi” lakaplı futbolcu yeşil sahalardan dışlanarak unutturuldu. Geçen cumartesi günü TaksimGalatasaray arasında gerçekleşen her spor kulübünden binlerce yandaşın katıldığı ıslıklı protesto yürüyüşünün çağrıcısının Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası olduğunu, Metin Kurt’un da genel başkan olarak bir konuşma yaptığını öğrenince çok mutlu oldum. Onun 40 yıllık emeğinin semeresini alıyor olduğunu görmek beni gelecek için umutlandırdı. Metin Kurt, TT Arena’nın açılışındaki protestonun, “diktatörlük isteyen zihniyetin, padişahlık özentilerinin heveslerini kursağında bıraktığını” söylüyor. “Başbakan stadın açılışını siyasi bir şova çevirmeye çalışmış ancak 8 yıllık iktidarın yıkım politikalarından usanan halkımızın tepkisi, Galatasaray taraftarlarının aracılığıyla yüzüne vurulmuştur. Sendikamız bu tepkinin haklı olduğunu ve yaşanan protestonun emekçi halkımızın sesinin bir yansıması olduğunu düşünmektedir” diyor. “Koskoca bir camianın taraftarlarına ağza alınmayacak hakaret ve küfürler, AKP’li bakanların ağzından kamuoyuna yansımış, sporseverlere dönük bir cadı avı başlatılmıştır. Hayatta her şeyi para ile alıp satabileceğini düşünen zavallılar, halkın parası ile yapılan ve harcına işçi kardeşlerimizin sadece teri değil kanı da karışan Arena stadını bir şantaj konusu haline getirmeye çalışmışlardır” dedikten sonra, “Bundan böyle hiçbir top emekçilerin kalesine girmeyecek. Sinmeyeceğiz, susmayacağız, bu maçı alacağız” diye ekliyor. Bu sözlerin altına imza koymamak olası mı? Hem Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası’nı hem de Metin Kurt’u kutluyorum, yolları açık olsun diyorum. Bugün 24 Ocak. Sevgili arkadaşımız Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 günü Ankara’da, Karlı Sokak’taki evinin önünde bombalı bir suikasta kurban gitti. O günlerde Başbakan olan Sayın Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Sayın Erdal İnönü, İçişleri Bakanı Sayın İsmet Sezgin, Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’ya yaptıkları taziye ziyaretinde, “katilleri bulmanın devletin namus borcu olduğunu” söylediler. Ne var ki katiller ve arkasındakiler bugüne kadar bulunamadı, “devletin namus borcu” hâlâ açık duruyor. Uğur, birçok insani özelliğinin yanı sıra iyi bir sporsever, sıkı bir Galatasaraylı idi. Metin Kurt’u da tanırdı. Ona bugün mutlaka sevineceğini bildiğim bir haber iletmek istediğimden yukarıdaki yazıyı yazdım. Yattığı yer ışıkla dolsun, üzerine yıldızlar yağsın. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Zil DP kongresi sonrası tanık olduğumuz bir dertleşme: DP Genel Başkanlığı’na Namık Kemal Zeybek seçilince AKP’liler zil çalıp oynuyorlarmış. Neden ki? DP oyuna getirildi. Zeybek, MHP’yi aşağı çekecek ki, AKP yola devam etsin. “Batılılaşıyoruz diye AmerikanArap sarmalı içine sokulduk; enflasyonu indireceğiz diye IMF’nin ipoteklerine tutulduk, ‘Atatürkçülük’ diye diye laiklik ilkesi yok edildi; birader, parti ve belediye başkanları Kardemir Karabükspor, Galatasaraylıların “aslan yürekli” tepkilerine karşı Recep Bey’e haksızlık edildiğini belirtip “Kardemir Karabükspor Kulübü olarak Sayın Başbakanımıza yapılan tavrı kınıyoruz” demiş. Kardemir Karabükspor’un yönetiminde kim var? Kulüp başkanı Hikmet Ferudun Tankut. O kim? Hakİş’e bağlı Kınayana bak sen Çelikİş Başkanı. Kulüp Asbaşkanı da Mustafa Yolbulan. O kim? Tansu Çiller ve Murat Karayalçın’ın koalisyonu döneminde Karabük halkına ve Kardemir işçisine sözde devredilmiş bulunan Kardemir’i zaman içinde tümüyle ele geçirmiş bulunan Kardemir Yönetim Kurulu Başkanı Mutullah Yolbulan’ın oğlu. Aynı zamanda Kardemir Yönetim Kurulu üyesi. Sendikaişveren el ele vermişler, Recep Bey’in hakkını arıyorlar. Kardemir’de yalnızca farklı sendikaya üye oldukları için işten atılan işçilerin, Çelikİş ile Yolbulan ailesi arasında sıkışmış kalmış işçilerin haklarına gelince... Sahi, öyle bir şey mi var? Tüy Bağımsızlık ruhuyla, kurtuluş direnciyle kurulmuş 1. cumhuriyet dönemini kapattılar. Kurguladıkları 2. cumhuriyetten iki örnek: Ankara Valisi, Atatürk’ün Ankara’ya geliş törenlerini yasaklamıştı. Yalova Valisi de, “19 Mayıs törenleri ve illerin kurtuluş günleri kaldırılsın” önerisiyle tüy dikti. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Yaşayan Gezegen Hızla Tüketiliyor 1961 yılında kurulan Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWFWorld Wildlife Fund), dünyanın en büyük, en deneyimli ve bağımsız doğa koruma kuruluşlarından biri olarak tanınmaktadır. WWF, iki yılda bir “Yaşayan gezegen raporu” hazırlamakta. Yaşayan Gezegen 2010 Yılı Raporu’nda da çarpıcı bilgiler yer aldı. Yaşayan Gezegen Raporu 2010’da insanların dünyanın sağlayabileceğinden yüzde 50 daha fazlasını tükettiği ve dünya üzerindeki bitki ve hayvan türlerinin üçte birinin de yok olduğu vurgulanmakta. Yine rapora göre, tüketim alışkanlıkları böyle devam ederse insanoğluna 2050 yılında 3 gezegen gerekmekte. Cumhuriyet İstanbul Haber Servisi 14 Ekim 2010’da konuyu okurlarına duyurdu: “15 dilde ve 82 ülkede aynı anda yayımlanan Yaşayan Gezegen 2010 Raporu’nun Türkçe versiyonu WWF Türkiye tarafından hazırlandı. WWF Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, ‘Raporda önemli bir ölçüt olan Ekolojik Ayak İzi (talep), son 40 yılda iki katına çıktı. Bu da yaşamımızı sürdürebilmek için 2010 yılında bir buçuk gezegene ihtiyacımız olduğuna işaret ediyor. Bu şekilde devam edersek, tüketimimizi karşılamak için 2030’da 2 gezegene, 2050 yılında ise 2.8 gezegene ihtiyacımız olacak’ dedi.” Dünya Doğal Yaşamını Koruma Vakfı’nın amacının, “dünyanın biyolojik çeşitliliğini koruyarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlayarak, kirlilik ve aşırı tüketimin azaltılmasını teşvik ederek gezegenin doğal çevresindeki bozulmayı durdurmak ve insanoğlunun doğayla uyum içinde yaşayacağı bir gelecek kurmak” olduğu aktarılmaktadır. Avustralya’dan sonra Brezilya’yı da teslim alan sel felaketleri, gelecekte “yaşayan gezegeni” bekleyen doğal afetlerin öncüleri ve habercileri olmalı. İnsanoğlu bugüne kadar doymak bilmez bir açgözlülükle, dünya gezegenini doğal afetlere teslim olacak konuma getirmiştir. İnsanoğlu, su kaynaklarının bir bölümünü kurutmuş ve geri kalanını da kurutmak için “elinden geleni” yapmaktadır. Günümüzde susuzluktan kırılan insanlar giderek artmakta. İnsanoğlu, “tüketim limitini” aşmıştır. Vakfın yaptığı bilimsel araştırmalar sonucu yapılan açıklamalar hiç de “iç açıcı değil”. “Limit aşımı aslında ne anlama geliyor? Yalnızca bir gezegen varken insanlık nasıl 1.5 gezegenin kapasitesini kullanıyor olabilir? Banka hesaplarındaki bir miktar paranın ürettiği faizden fazlasının çekilebilmesi gibi yenilenebilir kaynakların yeniden üretilmesinden daha hızlı tüketilmesi de mümkündür. Bir ormanda her yıl yeniden yetişenden daha fazla ağaç kesilebilir, denizlerden her yıl yeniden üreyenden daha fazla balık tutulabilir. Ancak, bu yalnızca sınırlı bir süre için mümkündür. Kaynaklar eninde sonunda tükenecektir. Aynı şekilde CO2 (karbondioksit) emisyonlarının ve diğer ekosistemlerin tutabileceği miktarı aşabilir. Bu emisyonların tamamını tutmak için ek gezegenlere gereksinim duyulacağı anlamına gelir. Bazı yerlerde doğal kaynaklar şimdiden tükenmiştir. 1980’lerde Newfounland’daki morina balığı stoklarının çöküşü buna örnektir. Bu tür durumlarda insanlar şimdilik kullandıkları kaynakları değiştirebilmekte, yeni bir balıkçılık alanına veya ormana taşınabilmekte, tarım için yeni araziler açabilmekte farklı bir popülasyonu veya hâlâ yaygın bir başka türü hedefleyebilmektedir. Ancak mevcut tüketim oranlarıyla bu kaynaklar da eninde sonunda kuruyacak ve kaynak tümüyle tükenmese de bazı ekosistemler çökecektir. (…)” “Yaşayan Gezegen 2010 Yılı Raporu” insanoğlunu uyarıyor: “Yaşayan Gezegen hızla tüketiliyor.” HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Eş büyüklükte 1 kubbelerle örtülü Osmanlı çarşı 2 yapısı. 2/ Aruz 3 ölçüsünde, kısa 4 okunması gere5 ken bir heceyi kalıba uydurmak 6 için uzatma... İn 7 san ya da çalgı 8 sesinin yükseklik ya da alçaklık 9 derecesi. 3/ Su masajı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 küveti ya da havuzu... 1 Z U L ÜMH A N E Yabancı. 4/ Tümör... 2 İ L A N E Z A N Bir dernek ya da kuru3R A F A V A R E luşun üyelerinin buluş4EM K R EM ması için ayrılmış yer. 5K A NO N İ V O 5/ “Kazıklıhumma” 6 I R A K O K da denilen hastalık. 6/ 7M İ S İ S U L U Balık yakalama aracı... E L AM İçine fındık, fıstık, ba 8 A R I N dem katılarak hazırla 9 Ç İ F T E H A N E nan yumuşak şeker hamuru. 7/ Parkeden daha geniş ve uzun, döşeme kaplama tahtası... En kısa zaman süresi. 8/ Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı... Oyunda cezalı çocuk. 9/ Çözümlemeli. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Değerli olmayan takıların satıldığı dükkân. 2/ Belirti... “Yine bu yıl sensiz içime hiç sinmedi” (Şarkı). 3/ Güneydoğu Anadolu’da, daha çok kadınların çeşitli yerlerine yaptırdıkları bir tür dövme... Tarlanın düz yeri. 4/ Yardımcı, yamak. 5/ Mevsim... Yayla ya da bahçe kulübesi. 6/ Ortodokslarda tahta pano üzerine yapılmış her türlü dinsel resme verilen ad. 7/ Bir gıda maddesi... F. H. Dağlarca’nın bir şiir kitabı... Mısır’ın plaka imi. 8/ Hıristiyanların en büyük bayramı... Anlayışsız, kalın kafalı. 9/ Hollanda’nın plaka imi... Söz, konuşma. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle