22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 OCAK 2011 ÇARŞAMBA CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 Başbakanlık görevini almak için Çankaya’ya giden Demirel, Doğu ve Güneydoğu’ya çözüm arayışında TÜRKİYEİRAN ÇEKİŞMESİ Köşk’e notlarıyla çıkıyor 991 yılının son ayları: Başbakanlık görevini almak için Çankaya’ya çıkan Demirel’in çantasında 12 sayfalık bir not var: “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Meselelerine Bakış” başlığını taşıyor. “Doğu ve Güneydoğu Anadolu meselelerine bakış açımız nedir” sorusuna yanıt arayarak başlayan not ilginç bilgiler içeriyor: 1 Doğu ve Güneydoğu Anadolu meselelerine bakış açımız nedir? Her ülkede kalkınmışlık farklılığı vardır. Bu farklılık, bölgeler arasında olduğu gibi bir bölgenin içinde dahi mevcuttur. Tabii ki, çeşitli gelir grupları arasında bölgelere bağlı olmaksızın ayrıca farklılık vardır. Bir bölgedeki insanların tümünün refah içinde, diğer bölgelerdekilerin ise fakirlik içinde olduğunu söylemek mümkün değildir. İleri memleketlerin büyük şehirlerinin içerisinde büyük kalkınmışlık farkları vardır. Paris’in, Londra’nın, New York’un, Şikago’nun zengin mahalleleri ve semtleri yanında içine girilemeyecek kadar fakir semtleri de vardır. Bununla kalkınmışlık farkını haklı göstermeye çalışmıyor, bir gerçeği tespit etmek istiyoruz. İstismarla, yanıp yakılmakla, fukaralığı kader bilmekle bu farklılıkları gideremeyiz. Ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun tarihi ve coğrafi sebeplerle ülkemizin diğer bazı bölgelerinden gelişmişlik bakımından farklı olduğu şüphe götürmez. Ancak, yine ülkemizde bölge içerisinde dağlık ve ormanlık yerlerde oturanlarla ovalık yerlerde ve şehirlerde oturanlar arasında dahi önemli kazanç ve hayat standardı farklılıklarının olduğu da bir gerçektir. Türkiye kalkınmasının hedefi çeşitli bölgeler ve zümreler arası kalkınmışlık farkını gidermek, hiç olmazsa tahammül edilebilir sınırlara getirmek, yani bu farkı asgariye indirmektir. Bu düşünce sefalette değil, refahta birleşme hedefini doğurur. Demek istiyoruz ki, kalkınmamışlık açısından, yani fukaralık, işsizlik, cahillik ve çaresizlikten ülkenin tümü ile kurtarılması topyekun kalkınma gayretlerimizin hedefi olmalıdır. Özellikler arz eden durumları özel projeler halinde ele almak sadece bu mücadelenin tesirli bir şekilde yapılıp bir an evvel hedefe varılması bakımından bir metot olarak benimsenmelidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizin özelliği vardır. Bu özelliğin bariz vasfı kalkınmamışlığın mevzii olmayıp geniş çapta yaygın olmasıdır. Bu sebeple bu bölge için gerekli özel bir kalkınma hamlesini, Türkiye’nin büyük kalkınma hamlesi içerisinde itina ve ihtimamla götürmek gereklidir. ‘Ücra köşe’, ‘sahipsiz kişi’ bırakmama kararlılığımız, yurdun her tarafına ulaşılabilmeyi, yurdun her tarafına eğitim ve sağlık hizmetleri götürebilmeyi, yurdun her köşesine elektrik götürmek suretiyle karanlığı aydınlığa çevirmeyi, yurdun her köşesindeki kaynaklarımızı kalkınmanın emrine sokacak şekilde seferber etmeyi, iş imkânları açmayı, imar ve inşayı yurdun her yanına götürmeyi gerektirmiş ve bu yapılmıştır. Eksikleri vardır. Tamamlanmalıdır. “Notun” daha sonraki bölümlerinde Doğu ve Güneydoğu’nun sosyal, ekonomik ve eğitim alanlarındaki durumu ile rakamsal tablolar ve bu tablolarla ilgili açıklamalar yer alıyor. Sonlara doğru “uygulayacağımız prensipler” başlığı altında olası bir DYP hükümetinin uygulayacağı ilkeler sıralanıyor: Doğu’nun kalkınması problemi, sadece ekonomik bir mesele değildir. Sosyal ve kültürel gelişmede, ülkenin bütünlüğü ve dengeli kalkınmasını başarmamızla sağlanacaktır. Doğu’ya devlet olarak, büyük hizmetler götürülecektir. Eğitim imkânı götürülecektir. Vatandaşa kendi çevresinde kalarak iş bulmak imkânı götürülecektir. Bu büyük potansiyelin harekete geçirilmesi, topyekun kalkınmanın bir gereğidir. Bunların sonucu olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da altyapı sorunları, yol, içme suyu vb. büyük ölçüde ikmal edilmiş, bölgenin sanayileşmesini sağlamak bakımından büyük sınai tesisler meydana getirilmiştir. Irak’ta büyük ihale rekabeti BAHADIR SELİM DİLEK 1 Kafalar karışık ama... K afaları karıştıran, sürekli tartışılan konu yeni dönemde Özal’ı Çankaya’dan indirme söylemleriyle ilgiliydi ve DYPSHP’nin seçimden önce her aşamada, her alanda Özal’ı Köşk’ten indirecekleri sözünü nasıl gerçekleştireceği sorgulanıyordu. Çankaya’ya çıkma öncesi Özal’la aralarında üç olay olduğunu söylüyordu Demirel: Bunlardan biri, Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde devam eden tazminat davaları. İkincisi, biz millet önünde kendisinden davacıyız, kendisi de davalıdır. Üçüncüsü, bir de devlet var. Davalıdavacıyız diye devlet işini bir kenara bırakamayız. Kısacası Demirel, tartışmalara yanıt veriyordu: Evet Özal’la davacıdavalıyız ama.. bu çekişmeleri devletin işleyişine engel olacak biçimde ön plana alamayız, diyordu. Köşk’e elbette çıkacak ve şayet Özal anayasal yetkisini TBMM’deki bir başka partinin lideri lehine kullanmaz, başbakanlık görevini verirse, bu görevi üstlenecekti. Demirel’in Köşk’e çıkıp çıkmayacağı, Özal’ın Demirel’e görev verip vermeyeceği soruları geride kaldı. Yeni dönemde yeni hükümeti DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel kuracaktı. Hemen yeni tartışmalı araştırmalar başladı: Koalisyon hükümetini hangi partiyle kuracak? Demirel, TBMM’nin seçim sonuçlarından sonraki ilk toplantısını yapacağı gün hükümet konusunu parti liderleriyle görüşmeye başlayacağını açıkladı. DYP’ye ortak parti arandığı ilk günlerde ANAP lideri Mesut Yılmaz, kurulacak bir koalisyon hükümeti dışında kalacaklarını “açıkladı” sahneden çekildi. Fakat SHP lideri Erdal İnönü, seçimden üç gün sonra İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla görüştükten sonra, Demirel’in kuracağı hükümete kapıları aralayan bir açıklama yaptı. SHP lideri “milletin kendilerinden beklediği görevi yapmaya hazır olduklarını” söylüyordu. Devletin hükümetsiz kalmaya tahammülü yoktu. ANKARA Türkiye ve İran, Irak’ta bu kez dünyanın en büyük ihalesini almak için karşı karşıya geldi. Bağdat’ta yarım milyon nüfusu barındıracak 75 bin konutluk Sadr City projesi ihalesinde en düşük fiyatı Türk firmalarınca oluşturulan konsorsiyumun vermesine karşın, Tahran yönetiminin devreye girerek, ihalenin İran firmalarına verilmesi için Başbakan Nuri el Maliki’ye baskı yaptığı ortaya çıktı. Türkiye ile İran’ı dünyanın en büyük ikinci ihalesinde karşı karşıya getiren süreç şöyle gelişti: Irak hükümeti, “on yılda on milyar dolarlık yatırım” anlamında “10x10” sloganı ile Bağdat’ın Sadr City bölgesinde fiziki olarak kötü yapılarda yaşayan, yaklaşık 500 bin kişilik bir nüfus için modern bir şehir yapımı planladı. Proje kapsamında, sosyal donatıların kurulması; yeni şehrin altyapısının tamamının da yapılması öngörüldü. Finansmanı Irak hükümetince karşılanacak ihale için yeterlilik alan firmalardan sadece dördü, hazırlıkları zamanında yaparak teklif verebildi. Bu şirketler arasında İran, Tayland ve Iraklı firma gruplarının yanında, Türk şirketler de yer aldı. En iyi projeyi sunan Türk şirketler grubu, 11 milyar 285 milyon 898 bin 950 dolar ve inşaat süresi olarak da iş günü bazında 47.5 ay teklifini getirdi. İran’ın ise verdiği teklif hem fiyat hem zaman açısından Türk firmalarının üstünde kaldı. Büyükelçilik kulis yürütüyor Türk firmalarının dosyası 13 Ocak’ta heyet tarafından teknik olarak incelemeye alındı. Dosyanın Maliki’nin önüne gideceği öngörülürken, İran’ın, devreye girip ihalenin kendi firmalarına verilmesi için Irak hükümetine yoğun baskı yaptığı ortaya çıktı. Son kararın 26 Ocak’ta yine El Maliki tarafından açıklanması bekleniyor. El Maliki’nin tercihini İran’dan yana kullanmaması için Türk elçiliği kulis faaliyeti yürütüyor. BRÜKSEL’DE SKANDAL İsrail’den ağır eleştiriler BRÜKSEL (Cumhuriyet) İsrail Büyükelçisi Tamar Samash, Türkiye’nin AB nezdindeki büyükelçisi Selim Kuneralp’le birlikte yer alacağı Brüksel’deki konferansa katılmadı. Kuneralp duruma tepki gösterirken, İsrail devleti adına okunan makalede Türkiye ve Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında ‘Yahudi düşmanı’ ifadesi yer aldı. NTV’nin haberine göre; Avrupa Diplomasi Akademisi tarafından düzenlenen ‘Ortadoğu’da Jeopolitik Manzaranın Yeniden Düzenlenmesi’ adlı konferansta diplomatik bir skandal yaşandı. Brüksel’de dün akşam gerçekleştirilen ve büyükelçi Kuneralp’in katıldığı konferansa, İsrail Büyükelçisi gelmedi. İki ismin bir araya gelmesinin beklendiği konferansa, İsrail Büyükelçisi’nin herhangi bir bilgilendirme yapmadan gelmediği belirtilirken, konferansta İsrail devleti adına Efraim Imbar’ın “Türkiye, Avrupa’ya, Batı’ya ve İsrail’e allahaısmarladık diyor” makalesi okundu. Zehir zemberek ifadelerin yer aldığı makalede, Türkiye’nin ve Erdoğan’ın Yahudi düşmanı olduğu, seçimlerde Türkiye’nin daha demokrat bir hükümet seçmesi gerektiği, Türkiyeİsrail ilişkilerinin hükümet değişikliği ile düzelebileceği belirtildi. Makalede ayrıca, ABD Başkanı Obama’nın çok zayıf bir başkan olduğu, Müslümanlarla iyi geçinmek için Türkiye’ye destek verdiği savunuldu. Terör azalıyor, Öcalan tehdit ediyor erör can yakıyordu. Önce Silopi ilçesi Ballıkaya köyünde 5 jandarma erini şehit etti. Ertesi gün, 25 Ekim’de Irak sınırları yakınındaki Çukurca’da bir karakola saldırdı. 17 er şehit! Özal, Çankaya’da MGK’yi topladı, bakanlarla toplantı yaptı. Demirel bu sırada “terörü önlemek için yeni bir siyaset belirmek gerektiğini” söyledi. Tabii bir yandan da hükümeti kurma sorunu ile uğraşıyordu. Hükümet kurma görevinin sadece DYP’nin değil, bütün partilerin işi olduğunu irdeleyen demeçler veriyordu. 28 Ekim 1991. Terörist başı Öcalan, BBC’de konuştu: “Batılı devletlerin PKK’nin bölgedeki egemenliğini tanımalarını” istedi ve “terörün İstanbul ve Ankara gibi kentlere yayılarak tırmandırılacağını” açıkladı. DYPSHP ortak hükümetinin kuruluş sürecinde iki parti arasındaki görüşmelerde tartışmalara yol açacak herhangi bir sürtüşme yaşanmadı. Demirel, kurulması kesinleşen koalisyon hükümetinin arkasında yüzde 48 halkoyu olacağını söylüyordu: Yüzde 27 DYP+ yüzde 21 SHP. Demirel’in açıklanan hükümet listesi: Başbakan: Süleyman Demirel, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı: Erdal İnönü, Devlet T Bakanı: Cavit Çağlar, Devlet Bakanı: Tansu Çiller, Devlet Bakanı: Ekrem Ceyhun, Devlet Bakanı: İbrahim Tez, Devlet Bakanı: Akın Gönen, Devlet Bakanı: Güler İleri (23.2.1992’de istifa) yerine Türkân Akyol (TBMM dışından) 23.2.1992 (atama), Devlet Bakanı: Gökberk Ergenekon, Devlet Bakanı: Orhan Kilercioğlu, Devlet Bakanı: Mehmet Kahraman, Devlet Bakanı: Ömer Barutçu, Devlet Bakanı: Mehmet Ali Yılmaz, Devlet Bakanı: Erman Şahin, Devlet Bakanı: Şerif Ercan, Devlet Bakanı: Mehmet Batalı, Milli Savunma Bakan:, Nevzat Ayaz, Adalet Bakanı: M. Seyfi Oktay, İçişleri Bakanı: İsmet Sezgin, Dışişleri Bakanı: Hikmet Çetin, Maliye ve Gümrük Bakanı: Sümer Oral, Milli Eğitim Bakanı: Köksal Toptan, Bayındırlık ve İskân Bakanı: Prof. Onur Kumbaracıbaşı, Sağlık Bakanı: Yıldırım Aktuna, Ulaştırma Bakanı: Yaşar Topçu, Tarım ve Köy İşleri Bakanı: Necmettin Cevheri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı: Mehmet Moğultay, Sanayi ve Ticaret Bakanı: M. Tahir Köse, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: Ersin Faralyalı, Kültür Bakanı: Fikri Sağlar, Turizm Bakanı: Prof. Abdülkadir Ateş, Orman Bakanı: Vefa Tanır, Çevre Bakanı: B. Doğancan Akyürek. ERSİN’DEN İNCİRLİK TEPKİSİ ‘Gül ve Babacan TBMM’yi yanılttı’ TBMM (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, İncirlik ve Sabiha Gökçen havaalanlarının El Kaide militanlarına yönelik sorgulama operasyonlarında kullanıldığı konusundaki soru önergelerine, dönemin Dışişleri bakanları Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın “yanlış cevaplar verdiklerini” belirterek Meclis Başkanı’nı göreve çağırdı. Ersin, düzenlediği basın toplantısında, WikiLeaks’te ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’un konuya ilişkin yazışmalarının yayımlandığını anımsatarak konuyu 2005’ten beri takip ettiğini ve soru önergelerine Gül ve Babacan’ın “iddiaların gerçekleri yansıtmadığı” yönünde yanıtlar verdiklerini söyledi. Ersin, “Meclis, aşırı biçimde yanıltılmış, iğfal edilmiştir. Biz soru önergelerimizi Meclis Başkanlığı’na hitaben yazarız. Dolayısıyla asıl yanıltılan ve muhatap olan Sayın Meclis Başkanı’dır. Meclis Başkanı’nı göreve çağırıyorum. Bugün Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişi Dışişleri Bakanlığı döneminde yalan yanlış bilgi vermiştir. Meclis Başkanı bu rezaleti seyir mi edecek? Eğer hiçbir şey yapmayacaksa o makamda oturmasın. Meclis’in onurunu koruyamıyorsa o makamda oturmasın” dedi. YARIN: ÇİLLER’İN YILDIZI PARLIYOR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle