22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 OCAK 2011 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Yargıtay: Almanya’da davayı kazanan mağdurun davası Yozgat’ta yerel mahkemece kabul edilsin 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA YİMPAŞzedelere müjde AYKUT KÜÇÜKKAYA ‘Taş Mekân’da Yolculuk... Yanan ince kökler, ateşli parmak uçlarında masalımsı bir tutku, gecenin sabaha ulaştığı saatler... Kentin en işlek caddesinde dolaşan yüzlerce çocuk... Kimi kız kimi erkek... Bakışlarında acıları görüyor insan. Ellerinden kayıp giden umutlarını... Güneydoğu’dan 80’li yıllarda başlayan göç en fazla Adana ve Mersin’i etkilemiş. Çukurova TÜYAP Fuarı için gittim Adana’ya... Üç gün boyunca Adana’yı dolaştım, oradan Mersin’e geçtim ve yeniden Adana’ya döndüm... Bir cumartesi günü öğle saatlerinde ‘Taş Mekân’da 78 kuşağının saçlarına ak düşmüş, ellili yaşları devirmiş arkadaşlarla saleplerimizi yudumlarken Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde alçakça katledilen Orhan Yavuz’u anımsadık, İzmir’i konuştuk, İnciraltı öğrenci yurtlarındaki katliamı, TARİŞ olaylarını anımsadık. Adana’daki ‘Taş Mekân’ gerçekten sanat ve kültür etkinliği yapılan, çok güzel bir yer... Çukurova’nın kış güneşinin altında masalarda üniversiteli gençler sohbet ediyorlardı. Serdak Kızık’la birlikte bir saat kaldık. Bahçe içindeki ‘Taş Mekân’ın Can Yücel Sokağı’nda dolaştık. Böyle mekânlarda insan rahatlıyor. Çocukların çığlık hülyası kurduğu, ruhların uzun yolculuğa çıktığı, o yumuşak mutlu yağmurları aradığı yılları düşünmemek elde değil o anda... Mavinin, pembenin, turuncunun, sarının, yeşilin renk renk çoğaldığı, geçmişle geleceğin tartışıldığı mekânlarda insan düşleriyle yaşar. Yoksulluğun ve yolsuzluğun giderek ivme kazandığı Türkiye’de, Adana’nın yoksul semtlerine, mahallelerine baktığınızda içiniz acıyor. Sanki bir başka evrene gidiyorsunuz o anda... AKP son sekiz yılda bir sadaka toplumu yarattı. Kömür, nohut, bulgur, mercimek dağıtılıyor torba torba... AKP’nin amacı altı ay sonra yapılacak seçimlerde oyları toplamak... Acaba AKP’nin bu düşü haziran ayında yapılacak seçimlerde gerçekleşecek mi? Adana bir sanayi kentiydi 20 yıl önce... Artık Adana’ya sanayi kenti diyemeyiz. Pamuk üretimi eskisi gibi değil, narenciye üretimi sürüyor, hayvancılığı ise birkaç kişi yapıyor. Bugüne değin Türkiye’de 1300 domuz çiftliği kapatılmış... Edirne’den İzmir’e, Adana’dan Marmaris’e dek Türkiye’nin dört bir yanında. Akdeniz’deki oteller bu domuz çiftliklerinden yararlanıyorlardı. Şimdi bu domuz eti ithalatını İzmirli “ithalatçılar” almış... Türkiye’ye 2530 milyon turist geliyor ve bunlar domuz eti yiyor... Paranın dini imanı yok... AKP domuz çiftliklerini “murdar” olduğu gerekçesiyle kapatıyor ama Akdeniz’deki otellerin domuz eti gereksinimini ithal ederek karşılatıp birilerinin cebini dolduruyor. Kapatılan domuz çiftliği sahipleri çaresiz. Bir domuz çiftliği neresinden bakarsanız bakın Antalya’daki otellere 6070 ton arası domuz eti veriyordu. Domuz çiftliği sahipleri anlatıyor: “Bizim çiftliklerimiz kapatıldı. Mahkemelerden çıkacak sonucu bekliyoruz hâlâ. Çıkacağı yok biliyoruz. Davalar uzayıp gidecek. Bizler de başka işlerle uğraşıyoruz. Hayvancılık yapmaya başladık ama berberi, ayakkabıcısı et ithal ediyor şimdi... Kayseri’de pastırmacılar ithal etten pastırma yapmaya başladı. AKP’nin yandaşları köşeyi döndü. Medya ise bu olup bitenleri yazmıyor.” Geçmişe doğru bir yolculuk yaptıktan sonra Taş Mekân’dan çıktık... Seyhan Irmağı kıyısında yürürken çocukluğumun mavi yaban ördeklerini düşündüm. Kımıltılı gökte kaçıp giden o ördekleri. Deniz köpüğünün anlamsız simgelerindeki yoksulluğu, kış günü yalınayak gezinen çocukları. Oradan Çukurova Kitap Fuarı’na gittim, okurlarla buluştum... Üniversiteli gençler, yarınlardan umutsuzdu. Gözlerinde alev alev yanan bir isyanı gördüm. Adana’nın varoşlarında karanlığın çöktüğü saatlerde, çılgınlığın kör olduğu bir zaman dilimini, işsiz gençleri. Yapışkan bir karanlığın içinde içime hüzün düştü. Kumral çocukluk ve gençlik anılarım pekişti. Hava da iyice soğumuştu... Edmond Jabes’in o deyişini mırıldanmaya başladım: “Büyüyen ve tedirgin eden duymazlığında gizlenmiş söyleşi bizim en ulaşılmaz derinliğimizde sürüp gider.” O ulaşılmaz derinlik zeten bizi yitip giden yılların içinde kördüğüme dönüştürmemiş miydi? Yargıtay 11. Hukuk Dairesi binlerce yeşil sermaye mağdurunu yakından ilgilendiren önemli bir karara imza attı. Özellikle Yozgat ve Konya’daki yerel mahkemeler; yurtdışındaki yeşil sermaye mağdurlarının yabancı mahkemelerde kazandıkları davaların tenfizini “kamu düzenine aykırı olduğu gerekçesiyle” reddediyordu. Yargıtay, 27 Aralık 2010 tarihinde “yabancı mahkeme hükmünün tenfizinin Türk kamu düzenine aykırılık oluşturmayacağı” kararını vererek yerel mahkemenin kararını yeşil sermaye mağduru yararına bozdu. Yargıtay bozma kararıyla davaların kabul edilmesi gerektiğine hükmederek YİMPAŞ davalarının seyrini mağdurlar lehine değişterecek nitelikteki bu kararı Yozgat’taki yerel mahkemeye gönderdi. . ALMANYA’DA KA TENFİZ NE DEMEK? Yabancı ülkede alınan icrai kabiliyeti haiz bir mahkeme kararının Türkiye’de yerine getirilmesine tenfiz deniliyor. Tenfiz ve tanımaya ilişkin düzenlemeler ise “Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun”da ayrıntılı olarak yer alıyor. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin kararıyla Almanya’daki YİMPAŞ mağdurları: Duriye Doğan, Kadir Sarıca, İsmail Akyazıcı, Ramadan UyarZeliha Uyar, Gülcan Mutlu’nun Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtıkları tenfiz davası 2011 yılında yeniden görülecek. ZANDI YİMPAŞ Holding’e para veren Gülcan Mutlu Dortmund Asliye Hukuk Mahkemesi’nde alacak davası açtı. Mahkeme 4 Temmuz 2006 tarihinde davayı kabul etti. Dortmund Mahkemesi 11 Haziran 2007’de 12 bin 884 Avro anaparanın 2006 yılından itibaren yüzde 5 faiziyle birlikte Mutlu’ya ödenmesine karar verdi. . TÜRKİYE’DE REDDEDİLDİ YİMPAŞ mağduru 5 Haziran 2008 tarihinde YİMPAŞ Holding’e tenfiz davası açtı. Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 30 Aralık 2008’de şu kararı verdi: “Davacı Alman mahkemelerinde alacak davası açarak talebini hüküm altına aldırmıştır. Dosyaya gelen yazı cevabında davacının davalı şirkette ortaklığının bulunduğu belirtilmiştir. Mahkememizde davalı şirkete karşı ortaklık ilişkisinin kurulmadığı, şirket ortağı bulunmadığı gerekçeleri ile alacak davaları da açıldığı ve açılan TTK 405/2 maddesinde ‘pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemezler, tasfiye payına mütaallık hakları mahfuzdur’ şeklinde yasal düzenleme karşısında açılan davaların reddedildiği kararın Yargıtay’ca onaylandığı da bilinmektedir. Bu yasal düzenleme karşısında yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesi halinde açıkça Türk yasalarına aykırı bir durum oluşacağı, ticari hayatın işleyişine ve kamu düzenine de aykırı olacağı göz önüne alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” . YARGITAY GEÇEN AY BOZDU Mutlu yerel mah kemenin bu kararını Yargıtay’ta temyize götürdü. Ve yerel mahkemenin kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27 Aralık 2010 tarihinde onanan kararıyla mağdur lehine bozuldu. Yargıtay Dairesi kararında “yabancı mahkeme hükmünün tenfizinin Türk kamu düzenine aykırılık oluşturmayacağı kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir” denildi. Karar oybirliğiyle alındı. . 2011’DE DAVALAR YENİDEN Yargıtay’ın bu kararıyla yurtdışında alacak davalarını kazanan yeşil sermaye mağdurları yerel mahkemelerde haklarını arayabilecek. Böylece hem Yozgat hem de Konya’da özellikle YİMPAŞ ve Kombassan’a açılan çok sayıda davanın yeniden görülmesinin yolu açıldı. MARMARA VE EGE BAROLARI ‘Bağımsız yargı yok edildi’ İstanbul Haber Servisi Marmara ve Ege bölgelerini temsil eden 12 baro başkanı, İstanbul’da bir araya gelerek güncel siyasi gelişmeleri hukuk bağlamında değerlendirdi. Toplantının sonuç bildirisinde, yargı alanında yapılan düzenlemelerle yargı bağımsızlığının tümüyle yitirildiği vurgulandı. Yargının AKP iktidarı tarafından ele geçirilmesi mantığı ile oluşturulan yeni aşamada, “iktidar savcısı” ve “iktidar yargıcı” gibi yeni kavramların doğumuna yol açtığı ve baro başkanlarının yargı eliyle örgütlü olarak geliştirilmekte olan bu süreci kaygıyla izlediği kaydedilen açıklamada, “Özellikle HSYK’nin yeni dönem yapılanmasını izleyen evrede yaptığı atamalar, düzenlemelerin amacını göstermesi bakımından öğretici olmuştur” denildi. AKP iktidarının yargıya yönelik tasarrufları sonucunda oluşturulan hukuk dışı ortamda, özel yetkili mahkemelerin, soruşturma aşamasında “gizlilik” adı altında hukuk dışı uygulamaları çekinmeden sergilediği, AKP’nin korku imparatorluğunu yargı eliyle kurduğu belirtilerek, özel yetkili mahkemelerin kapatılması gerektiği vurgulandı. Anayasa Mahkemesi’nin de “özel” olarak yetkilendirilerek “Süper Temyiz Mahkemesi” olarak konuşlandırılması sürecinin başlatıldığı belirtilen açıklamada, özetle şöyle denildi: “Bu yolla AİHM’ye başvuru yolu da sınırlandırılması amaçlanıyor. Bütün bu gelişmeleri ileri demokrasi adı altında geliştirilen bir süreçte cereyan etmekte olmasına dikkat çekme gereği duyuyoruz.” Bildiriye, İstanbul, Balıkesir, Bursa, Edirne, Tekirdağ, Yalova, Aydın, Denizli, İzmir, Manisa, Muğla ve Uşak baro başkanları imza attı. ‘Hrant’ın Arkadaşları” Agos gazetesinin önünde toplanarak cinayetin aydınlatılmasını isteyecekler. Hrant’ın vurulduğu yerde Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dink ölümünün 4’üncü yılında ailesi ve arkadaşları tarafından anılacak İstanbul Haber Servisi Uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, ölümünün 4’üncü yılında ailesi ve arkadaşları tarafından anılacak. “Hrant’ın arkadaşları” tarafından organize edilen anma toplantısına “vicdan için, hukuk için, adalet için, Hrant için” herkes davet edildi. Dink, 19 Ocak 2007 tarihinde saat 15.00 sıralarında, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli Halaskârgazi Caddesi üzerindeki binası önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmişti. “Hrant’ın Arkadaşları” her yıl olduğu gibi bu yıl da gazetecinin öldürüldüğü yer ve saatte toplanarak, cinayetin aydınlatılmasını isteyecekler. vanın zamanaşımına uğratılmasından endişeliyiz” denildi. Dink’in öldürülmesinin ardından yapılan soruşturma sonucu, Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast’ın da aralarında bulunduğu 18 sanık hakkında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Hrant Dink cinayetini azmettirdikleri iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Dava sürecinde dosyanın asıl faillerinden Ogün Samast’ın, dosyasının yaşı nedeniyle ana dosyadan ayrılarak çocuk mahkemesine gönderilmesi kararlaştırıldı. Dava 7 Şubat 2011 tarihine ertelendi. [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 HSYK’NİN ‘BALYOZ’ MÜDAHALESİ SÜRÜYOR TGC: Endişe duyuyoruz Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden yapılan açıklamada Dink’in ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı korkusuzca karşı çıktığı için öldürüldüğüne dikkat çekilerek “Cinayetin arkasındaki azmettirici odaklar açığa çıkarılamadı. Tıpkı daha önceki gazeteci cinayetlerinde olduğu gibi gerçeğin üstünün örtülmesinden ve da Tahliye kararı veren 2 yargıcın yeri değişti ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) HSYK 1. Dairesi, Balyoz ve Ergenekon davası sanıkları hakkında tahliye kararı veren İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri Yılmaz Alp ve Tuncay Aslan’ın görev yerlerini değiştirdi. Eski Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İbrahim Okur başkanlığı’nda toplanan HSYK 1. Dairesi, 14 Ocak’ta iki mahkeme üyesiyle ilgili dikkat çeken bir karar aldı. Eski HSYK tarafından hazırlanan kararname ile Bakırköy Adliyesi’nden Özel Yetkili İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne atanan Tuncay Aslan, 1. Daire tarafından yeniden Bakırköy Adliyesi’ne atandı. Yılmaz Alp ise daha önce görev yaptığı Fatih Adliyesi’nde görevlendirildi. Yılmaz Alp, Balyoz darbe planı iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan emekli generaller Çetin Doğan, Süha Tanyeri, Engin Alan’ın da aralarında bulunduğu 14 kişiyi tahliye etmişti. Yılmaz Alp ile birlikte Tuncay Aslan da Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanan 9 askeri serbest bırakmıştı. Aslan yine 11 Kasım 2009 tarihinde “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” davasının tutuklu sanığı Albay Dursun Çiçek’in tahliye edilmesi yönünde oy kullanmıştı. Beşiktaş’taki özel yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nden, son 15 gün içinde 5 yargıç gönderildi. Balyoz soruşturmasında tahliye kararı veren yargıç Oktay Kuban, İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın altında ıslak imzası bulunduğu iddia edilen albay Dursun Çiçek’in tahliye kararı ‘Beşiktaş bana 1 yıl dayanabildi’ Yaklaşık 14 aydır İstanbul özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görev yapan yargıç Yılmaz Alp, tayin talebinde bulunmadığını, böyle bir karar beklemediğini dile getirdi. Alp, “Burada mutsuzdum. Ancak herhangi tayin talebim yoktu. Benim isteğim dışında yapılan bir tayindir. İtiraz etmeyi düşünmüyorum. Kasım 2009’da İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görev yapmaya başladım. Beşiktaş bana 1 yıl dayanabildi” dedi. Yılmaz Alp, Balyoz soruşturması kapsamında verdiği tahliye kararının ardından, bazı gazetelerde hedef gösterilmişti. Ankara’da Hukuk Fakültesi öğrencisi olduğu dönemde katılmadığı bir eylem nedeniyle gözaltına alınması bile ‘molotofçu hâkim’ başlığıyla gündeme taşınmıştı. Yargıç Alp ile aynı odayı paylaşan yargıç Tuncay Aslan’ın ise tayin talep ettiği belirtildi. nı veren heyette yer alan hakim Faik Saban ile İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Bülent Akasma da beklenmedik bir şekilde tayin edildi. Gönderilen yargıçlar, Balyoz, Ergenekon ve İrticayla Mücadele Eylem Planı soruşturmalarındaki kararlarıyla gündem oluşturdular. PROF. FUNK’A GÖRE TÜRKİYE AİHM’DE MAHKÛM OLUR YARSAV ÜYELERİ YERİNE ESKİ BÜROKRATLAR ATANDI Yüksek yargıda hiyerarşi olmaz Haber Merkezi Anayasa Mahkemesi’ne Yargıtay ve Danıştay’ın üzerinde ve süper yetki olarak tanımlanan bir yetki verilmesini gündemine alan AKP iktidarının bu girişimini değerlendiren anayasa hukukçusu BerndChristian Funk, “Anayasa mahkemeleri yeni bir yasa çerçevesinde yapılandırıldığında, AİHM bu yapının bağımsız olmadığına hükmederse Türkiye’yi mahkum eder” dedi. Tanınmış Avrupalı Anayasa Hukukçusu ve Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Kürsüsü Başkanı Profesör BerndChristian Funk Gazeteport’ta açıklamalarda bulundu. “Bir ülkede anayasa mahkemesinin yapısı değiştiriliyorsa dikkat edilmesi gereken ilk husus bunun hangi sebeple yapılıyor olduğudur” diyen Funk açıklamasını şöyle sürdürdü: “Çünkü bunun yapılış sebebi ortaya çıkacak tablonun cevabıdır. Örneğin, anayasa mahkemesinin yapısı siyasi erkin etkisinin arttırılması isteğiyle yapılıyorsa ortaya çıkan yapı bağımsız bir yargı yapısı olmayacaktır. Türkiye’deki durumu bilmiyorum ancak ileride Türkiye’den AİHM’ye bir başvuru olursa AİHM önce mahkemenin yapısına bakar ve siyasi etkiye açık bulursa bunu insan hakları ihlaline neden sayarak, Türkiye’yi mahkum eder. AB ülkelerinin genelinde anayasa mahkemesi, üst idari yargı organı (Danıştay) ve üst adli temyiz organı (Yargıtay) birbiri ile eşit bir hizadadır. Bunun sebebi ise, gücün bir organda toplanmasını engellemek ve bu yolla vatandaşa daha fazla demokrasi imkânı sunmaktır.” Memur Suçları’na bakanlık kuşatması ALİCAN ULUDAĞ C MY B C MY B ANKARA HSYK tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirilen İbrahim Ethem Kuriş, Ankara Adliyesi’nde kritik görev değişikliklerine imza attı. Buna göre, son HSYK kararnamesiyle Adalet Bakanlığı’nda müfettiş ve tetkik hâkimliği yaptıkları sırada Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na atanan dört isim, Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nda görevlendirildiler. Bu büronun başına KPSS soruşturmasını yürüten Şadan Sakınan getirildi. Memur Suçlar Bürosu, belediye başkanları başta olmak üzere bürokratlarla ilgili soruşturmaları yürütüyor. Aynı zamanda YARSAV üyesi de olan savcılar Abbas Özden, Alp Arslan, Mustafa Sılaydın memur suçlarındaki görevlerinden alındı. Bu isimlerden Özden, İnfaz Bürosu’na; Aslan, Sahtecilik Bürosu’na; Sılaydın ise bundan sonra Genel Soruşturma Bürosu’nun alanına giren işleri yapacak. Yine aynı büroda çalışan Cumhuriyet Savcısı Türker Tok da değişiklikle İnfaz Bürosu’nun işlerini yürütecek. Bu savcıların yerine ise Adalet Bakanlığı’nda müfettişken Ankara’ya Cumhuriyet Savcısı olarak atanan Şeref Kaya, Abdullah Bulgen ve Murat Demir görevlendirildi. Eski Adalet Bakanlığı Tetkik Hâkimi İbrahim Zengin de yine memur suçlarıyla ilgilenecek. Basın suçlarıyla ilgili büroya ise Erdoğan Gökçek getirildi. Gökçek de, Adalet Müfettişliği görevini yürütürken, son HSYK kararnamesiyle Ankara’ya savcı olarak atanmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle