23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2011 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Hizbullah’ın askeri kanat ve İstanbul sorumlusunun da aralarında bulunduğu beş kişi yakalandı AVRUPA GÜRAY ÖZ Hizbullahçı Hacı İnan gözaltında İstanbul Haber Servisi Hizbullah terör örgütünün sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan ile örgütün İstanbul sorumlusu İlyas Kutluman’ın da aralarında bulunduğu 5 kişi dün gözaltına alındı. Hizbullah’a yönelik operasyonda, CMK’nin 102. maddesi kapsamında tahliye edilen, örgütün sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan, İnan’ın oğlu ile İstanbul sorumlusu İlyas Kutluman’ın da aralarında bulunduğu 5 kişi dün İstanbul Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne girerken operasyonla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çapkın, “Bu planlı bir çalışmamızdı. Yeni bir operasyon. Sonradan tahliye olanlar da içine girdiler. Adli kararlar çerçevesinde yapılan planlı bir operasyon. Hacı İnan’ın da aralarında olduğu 5 kişi gözaltına alındı. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilecekler” dedi. Sanıkların, bağlı oldukları emniyet birimine her pazartesi imza atma zorunluluğu getirilmişti. Hacı İnan, tahliye kararını almak için gittiği adliyede, bir gazetecinin “Pişman mısınız” şeklindeki sorusuna “Neden pişman olalım? İslamda pişmanlık olmaz” yanıtını vermişti. İnan, düzenli olarak karakola imza verdi, ancak örgütün üst düzey yöneticileri Diyarbakır’daki ana davada yargılanan Edip Gümüş ve Cemal Tutar’ın da aralarında bulunduğu 12 sanık ortadan kayboldu. Yargıtay’ın yakalama kararı nedeniyle yapılan polis baskınlarında da kimse bulunamadı. Beykoz’da bir villaya 17 Ocak 2000’de düzenlenen operasyonda Hizbullah elebaşısı Hüseyin Velioğlu öldürülmüştü. Üsküdar’daki gecekondunun çevresinde 19 Ocak 2000’de yapılan kazı çalışmaları sonucu 10 ceset, Kartal’daki villa tipi evin bahçesinden de 8 ceset çıkarılmıştı. Tüm bu kurbanların “domuz bağı” yöntemiyle bağlanıp boğularak öldürüldükten sonra üzerlerine kireç atılıp gömüldükleri belirlenmişti. Örgütün yöneticileri Edip Gümüş ile Cemal Tutar’ın yakalanmasının ardından, Hacı İnan’ın da aralarında bulunduğu sanıklar yakalandı. Üç ayrı dosyanın birleştirildiği, 24 sanığın yargılandığı dava İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor. Gülhane Parkı’ndaki Ceviz Ağacı Eşyanın tabiatı kendi doğal akışına doğru evriliyor. Öfke balın tadını almış, damakta baştan çıkaran bir haz bırakarak, kabarmış göğüslerden beyin hücrelerine doğru yürüyor. Siyaset kabına sığmıyor; aklı başında insanlarda jakobenizme dönüşür, değişimin gerçek mimarı olur, burada öyle olmuyor; kaba zorbalığa, dediğim dedikliğe dönüşüyor. Kimileri bu duruma “İslamcı faşizm” diyorlar. Fazladır. Fazla olmayan, adlı adınca anarsanız, zirveye çıkmış öfkenin kendi korkusunu yaşamaya başlamasıdır. Peki, tehlike yok mu? Tehlike şimdi daha fazladır. Kendini emperyal bir rüyaya kaptırmış, dünya dengelerinden habersiz akıl tehlikelidir. Tehlikelidir, çünkü insanlarla uğraşmaya başlar. Tehlikelidir, çünkü kendisine biat etmeyene fena halde kızar, yandaş, yoldaş, arkadaş tanımaz. Kendine yeni dostlar arar, kadim ve küresel sistem içindeki ittifaklarını tehlikeye atarken, tarihten de, sistemden de pek bir şey anlamadığı ortaya çıkar. Hırçınlığının bir nedeni de budur. Geri kalmış Ortadoğu’da kendisine emperyal bir ağalık tasarlıyor, ama o dünyanın pek mahir olduğundan, Osmanlı tedrisatından geçtiğinden, hileyi, desiseyi pek iyi bildiğinden haberi yok. Böyle bir siyasetin uzun erimde başarı şansı olabilir mi? Emperyal dünya, küresel zamazingo, kendini kriz içinde yenilerken böyle hayallere gülüp geçiyor. Üretmekten çok yerin altından çıkanın zenginliğiyle yaşayan, ideolojisini bir milim bile geliştirmeye yanaşmayan bir dünyanın başına serdarı ekrem olsan ne yazar. Ama bu arada ülke kayalık bir kıyıya yaklaşıyor. Karanlık sulara yönelmiş, erzakı tükenmiş, tayfası yorgun bir gemiye benziyoruz artık. Sat sat bitmeyen deniz bitiyor. Tayfaları kandırmaya endekslenmiş, insanı, sınıfları ortalamaya indirgeyen enflasyon hesaplarını da kimse yutmuyor. Gelir dağılımı diye bir şey var ve bunu insanların unuttuğunu zannedenler yanılıyorlar. Makas açıldıkça açılıyor. Gençlerin, işçilerin, memurların, köylülerin itirazlarını “ideolojik hezeyanlar, marjinallerin saçmalıkları” olarak görenler ne dünyayı anlıyor, ne memleketi. Memleketin doğusu yanıyor. Batısı büyük ve öfkeli bir stadyum gibidir. Hesabın bir de öteki yüzü var. Yasakların üzerinde uzun süre oturulmuyor. Yoksulları sadakayla susturmak oylarını almak bir yere kadar. Ülkenin aydınlarını zindana tıkmak bir yere kadar. Çünkü o ünlü derin devletin kim olduğu ortaya çıktı. Çünkü “Susurluk devletinin” itirafçısı konuştu. Salıverilen ve firar eden Hizb’i kimin örgütlediği belli oldu. Aydınları, gazetecileri, muhalifleri susturmak için nelerin kullanıldığını, derin devletin kurbanları ile derin devletin posasının nasıl ve neden aynı davaya dahil edildiğini insanlar anladı. Şair diyor ki, benim her yazdığımda bir mana vardır manadan içeri: “Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda Budak budak şerham şerham ihtiyar bir ceviz Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında” Zaptiye mantığı değişimi anlayamaz. Bizim “libero liberaller” de anlayamadı, emperyal rüyalar içindeki siyasetçi de. Şairi okusalardı anlayacaklardı. Okumadılar. Şair dünyaya baktığında değişimi ve değişimin içindeki gerçeği görür. Nesnellik, hareketsiz sanılan nesnelerin dünyasını anlatmaz, sürekli kaynayan atom ve atom altı dünyayı, uzayı, uzamı, geçmişi ve geleceği, sürekli değişen güçler dengesini anlatır. Orada halkın gücü gizlidir. Gülhane Parkı’ndaki ceviz ağacının yüz bin yürek gibi çarpan yapraklarına benzer o güç. Sebebi rüzgâr zannedersin. Değildir, yaprakların içinden gelir. eposta: [email protected] Diyarbakır’da baskın Diyarbakır’da haklarında yeniden tutuklama kararı verilen Hizbullah üyelerinden Mustafa İpek ve Şeyhmus Kınay’ın bildirdiği adrese baskın düzenledi. Ancak İpek ve Kınay evlerinde bulunamadı. ‘JİTEM’in başındayım’ İkinci Ergenekon davasında ifade vermeyi sürdüren JİTEM kurucusu emekli Albay Doğan, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Doğan’ın ifadeleri ve savcıların sorularına Özkan ve Balbay tepki gösterdi HATİCE TUNCER Hacı İnan. 2. Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, JİTEM’İ kastederek “Teorik olarak yapılanmanın başındayım” dedi. Davanın dünkü 97. duruşmasında Doğan’ın çapraz sorgusuna devam edildi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Doğan’a Kasım 1993’te Ankara’da kafasından vurulmuş halde cesedi bulunan emekli Binbaşı Cem Ersever’i tanıyıp tanımadığını sordu. Doğan, “Cem Ersever Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı personelidir. JİTEM sivillerden oluşur” diye yanıt verdi. Kendisine ait olduğu iddia edilen ses kasetlerinde “Yurtdışına operasyon yaptığı, Suriye’nin Cemşeref köyüne operasyon yaptığı, 200 ineğin memesinin kesildiği, 2 bin 500 dönüm arazinin yakıldığı”na ilişkin iddiaların sorulması üzerine Doğan “Bu ses kayıtlarının hiçbiri benim değil. Sınır dışında hiçbir görev yapmadım. Cemşeref köyü Suriye sınırında sıfır noktadadır. Suriye’nin köyü değil ki. Ben Hollanda’da, Almanya’da eylem yapmadım” diye konuştu. BALBAY: İŞKENCE ALTINDAYIM İkinci Ergenekon davasında uzun süredir tutuklu yargılanan gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, tutuksuz sanık emekli Albay Arif Doğan’a JİTEM soruları yöneltilirken “Dünden beri işkence altındayım. Doğan’dan rica ediyorum, yalvarıyorum. Madem her şeyi burada konuşuyor o zaman buradaki sanıklardan kimi tanıyor, kimi görmüş? Beni, Tuncay Özkan’ı görmüş mü? Ne zaman bir araya gelmiş buradakilerle?” diye tepki gösterdi. Balbay sözlerini “Burada Ergenekon’dan gayrı her şey konuşuluyor. 16. yüzyılın Kunta Kinteleri gibi buraya getirildik. Söylesin, ‘Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Fatma Cengiz, Mustafa Dönmez nerede bir araya gelmiş? Siz bu gerçeği aramıyor musunuz? İddianamede bunlar var mı? Tekneye binmiş aslan avına çıkmışsınız, iki de geyik vuralım’ diyorsunuz.” Koskoca JİTEM’i ‘ben kurdum’ diyor. Savcı araştırmak istiyorsa ayrı bir dava açabilir. Yıllarca ‘faili meçhuller ortaya çıkarılsın’ diye mücadele ettiğimiz şeylerle suçlanıyoruz” diye sürdürdü. Arif Doğan’a “Cem Ersever, itirafçılar, operasyonlarla” ilgili sorular sorulduğuna dikkat çeken Balbay “Bizi kurbanlık koyunlar gibi cezaevine gönderdiniz. Doğan’a bağlı olarak 28 ay tutuklu olan Muzaffer Öztürk’ü, Arif Doğan’ın ifadesinin alınmasına karar verdiğiniz gün bıraktınız. Ergenekon’u ortaya çıkartın. Mustafa Balbay’ın, Cumhuriyet’i nasıl bombalattığını ortaya çıkartın” dedi. Telefonu çaldı Doğan’ın soruları yanıtlarken cep telefonunun çalması üzerine, mübaşir tarafından alınarak emanete teslim edildi. Başkan Şengün’ün “Başka var mı” diye sorması üzerine Doğan, üzerindeki diğer telefonları da mübaşire teslim etti. Savcı Pekgüzel’in içeriye nasıl cep telefonuyla girdiğini sorması üzerine Doğan “Unutmuşum” dedi. Güvenlik görevlileri, kalbinde pil olan Doğan geçerken XRay cihazının kapatıldığını, bu nedenle telefonun fark edilmediğini belirtti. ÇYDD Başkanı Çelikel Ergenekon iddialarına isyan etti TRT hakkında suç duyurusu Aysel Çelikel TRT’de 14 Ocak tarihinde yayımlanan bir programda iddianame hakkında açıklamalar yapıldığını belirterek şunları söyledi: “Program süresinde Çağdaş Eğitim Vakfı’nı, ÇYDD ile ortak bir kurummuş gibi gösterdiler. ÇYDD’nin hipnoz yaptığı gibi iddialar, yalancı bir tanık ortaya konarak verildi. Bu programda mahkemeyi etkileyecek şekilde yayın yapıldı. Biz, TRT hakkında suç duyurusunda bulunacağız.” Ortamı germeyin uyarısı Doğan, JİTEM ve PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan’ın emekli Binbaşı Albay Abdülkerim Kırcı’nın intiharına neden olduğunu hıçkıran ve giderek yükselen bir ses tonuyla anlatırken Başkan Şengün “Lütfen sakin konuşun, ortamı geriyorsunuz” diye uyarıda bulundu. Tuncay Özkan da JİTEM sorularına tepki göstererek bağırdı. Yazarımız Mustafa Balbay’ın da tepkisi üzerine Pekgüzel, “Siz JİTEM’de görev yaptınız mı Balbay? JİTEM’in ayrı ayrı hücreleri var” dedi. Savcı Nihat Taşkın’ın “Emekli olduktan sonra da JİTEM’i yönlendirmeye devam ettiğinizi söylediniz” sözlerine Doğan “Yönlendirme değil, teorik olarak yapılanmanın başındayım” diye yanıt verdi. Doğan, “Yeşil” olarak tanınan Mahmut Yıldırım ile ilgili de “Yeşil bir sineği bile öldüremez” dedi. Yeniden söz alan Özkan ise şunları söyledi: “Savcı, Balbay’a ‘JİTEM’in hangi hücresindensin’ diye sorabiliyor. Hayali örgütler yaratılarak faili meçhul cinayetlerin üzeri örtülüyor.” Özkan, savcıların Güneydoğu’da görev yaptıklarını anımsatarak “Bunları bile bile siz niye soruşturma açmadınız” diye sordu. Duruşma yarına ertelendi. Bakanlıkla çalışıyoruz nasıl üye yetiştirelim? Doğan’ın fotoğraflarının çekilmesi engellendi. Basın Konseyi’nin başkanı Birgit İstanbul Haber Servisi Bir süre önce CHP’ye katılan gazeteciyazar Oktay Ekşi, Basın Konseyi Başkanlığı ve Yüksek Kurul üyeliği görevlerinden istifa etti. Konsey Yüksek Kurulu, başkanlığa Orhan Birgit’i seçti. Ekşi’nin Basın Konseyi’nin bağımsız, tarafsız kimliğine gölge düşürmemek için istifa ettiği bildirildi. Birgit de “Basın Konseyi bugüne kadar olduğu gibi hiçbir kurum ve kuruluşun ne yanında ne de karşısında yer almama ilkesini sürdürecektir” dedi. İstanbul Haber Servisi ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, Ergenekon’la irtibatlandırılmak istenmelerine tepki göstererek, bütün projelerini Milli Eğitim Bakanlığı ile yürüttüklerini söyledi. Çelikel, ÇYDD’ye yönelik 13 Nisan 2009 tarihinde Ergenekon kapsamında düzenlenen baskınla Ergenekon bağlantısı kurulmaya çalışıldığını anımsattı. Çelikel, “İddianamede, ÇYDD’nin amaçları doğrultusunda terör örgütüne üye yetiştir diği iddia ediliyor. Biz bütün projelerimizi MEB ile birlikte yürütüyoruz. İnşa ettiğimiz tüm yurtları da üniversitelere ve MEB’e bırakıyoruz. Biz nasıl üye yetiştirebiliriz?” diye sordu. Çelikel, “Bursiyerlerimizi, ekonomik ve ailevi durumu en zorda olanlardan seçiyoruz, öyle iddia edildiği gibi gelişigüzel belirlemiyoruz” dedi. Çelikel’in ardından konuşan dernek avukatı Hüseyin Karakaş da asıl hedefin Prof. Dr. Türkan Saylan, ÇYDD ve bursiyerleri olduğunu söyledi. Dink davası sanığı serbest İstanbul Haber Servisi İstanbul’da bazı işadamlarından tehditle para almaya çalıştıkları iddiasıyla gözaltına alınan ve dün adliyeye sevk edilen 27 kişiden 16’sı, savcılık sorgusunun ardından tutuklanmaları istemiyle İstanbul Nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilirken, Hrant Dink cinayeti davasının tutuksuz sanıklarından Salih Hacısalihoğlu’nun da aralarında bulunduğu 11 şüpheli serbest bırakıldı. Mahkeme, Alaattin Çakıcı’nın yeğeni Kenan Ali Gürsel ile 7 adamını öldürmekle suçlanan Hakan Çillioğlu’nun da aralarında bulunduğu 13 kişinin tutuklanmasına, 3 kişinin ise yurtdışına çıkış yasağı konularak serbest bırakılmasına karar verdi. OHAL valisi silah dağıtın diyor ben de eşeklerle dağıtıyordum Arif Doğan, Savcı Taşkın’ın, Çavuşbaşı’ndaki depoda bulunan boş kovanlara ilişkin kriminal raporda yer alan “boş kovanların 434 ayrı silahta kullanıldığına” ilişkin ifadeleri anımsatarak sorular sormasına sinirlendi. Boş kovanlar hakkında bir bilgisi olmadığını söyleyen Doğan şöyle devam etti: “JİTEM’in iki deposu vardı. Biri Ankara Aydınlıkevler’de diğeri Diyarbakır’da OHAL binasının bulunduğu yerdedir. Malzemeler orada toplanır. Boş kovanları da onlar bırakmış olabilir. Ben operasyondan dönem adama kovan mı soracağım? Ben Kanas kullanırım. Kanas’ın hesabı sorulmaz. Her sarfa bir kelle lazım zaten.” Taşkın’ın “Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı, Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı” konularında Genelkurmay Başkanlığı’nın mahkemeye gönderdiği yazının Doğan’ın ifadelerinden farklı olduğunu belirtmesi üzerine Doğan “Ben bu nakarattan rahatsız oluyorum” diye bir kez daha tepki gösterdi. Doğan “OHAL valisi çağırıyor, yanında da Jandarma Asayiş Komutanı. 100 bin dedik diye tam sayı bu değil. 35 bin silahı halka dağıtın diyor. Ben de eşeklerle dağıtıyorum” diye konuştu. Bu sırada söz alan emekli Albay Levent Göktaş, TSK’de kullanılan tüm malzemeler konusunda rapor tutulduğunu, operasyon yapılan yerde kovan toplanmadığını ama rapor yazıldığını söyledi. KCK ‘Türbanlı savunma engellense Başbakan ne yapardı’ bu mücadele çelişki değil midir?” dedi. Duruşmanın dünkü oturumunda da yine Kürtç savunma krizi aşılamadı. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Toplam 152 sanıklı KCK/TM davasının Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün 17. oturumu yapıldı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, davada sanıkların Kürtçe savunma yapamamasına tepki göstererek Başbakan Tayyip Erdoğan’ın türbanın kamusal alana girmesi gerektiği yolundaki açıklamasını anımsatıp mahkemelerin türbanla savunmayı engellemesi halinde, Erdoğan’ın tavrının ne olacağını sordu. Demirtaş, “Başörtüsü kamusal alana girsin diyen sayın Başbakan’ın Kürtçenin kamusal alana girmemesi için yürüttüğü ‘Bin ailenin çocuğu dağda’ Demirtaş, mahkeme çıkışında da “188 kişiyi öldüren Hizbullahçılar ellerini kollarını sallayarak dışarıda gezerken, Kürt siyasetçiler hâlâ tutuklu” dedi. Çarpıcı bir iddiada da bulunan Demirtaş, “İki yıldan bu yana yani bu operasyonlar başladığından bu yana bin aile, çocukları dağa gitti diye bize başvurdu. Üç ay daha uzarsa 100 kişi daha gider. Çok kaygılıyız” dedi. Bulduğu cisim elinde patladı SİİRT (Cumhuriyet) Siirt’in Pervari ilçesi Çatköy bölgesinde 16 yaşındaki bir çocuk, arazide bulduğu ve evine getirdiği cinsi henüz tespit edilemeyen bir cismi kurcalarken, cismin patlaması sonucu yaralandı.Yaralı çocuk, tedavi altına alındı. Pervari Cumhuriyet Savcılığı olayla ilgili adli işlem başlattı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle