18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 OCAK 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER DİSK işkolu barajının kaldırılmasını isterken Türkİş, işveren sendikasıyla ortak tavır alarak kalmasını istedi Sendikalarda baraj çatlağı MUSTAFA ÇAKIR İşin Rengi Değişti Dünkü Cumhuriyet’in “4 ayda çok şey değişti” başlığı ile verilen, AKP’nin referandumda “ileri demokrasiyi” oynarken kurumlaşmanın üstüne referandum kozunu elde etmesiyle değişen yüzüne hafta sonundan eklenti; Başbakan Erdoğan’ın ıslıklanmaya tepkisi Arena Stadı şantajı; Türk Telekom Arena’nın yapımında Galatasaray’ın bir kuruşu olmadığını, Galatasaray’a tahsis edildiğini, daha anlaşmalarının yapılmadığını söyleyerek şantajını öylesine açık yaptı, ıslıklanmaya duyduğu tepkinin öfkesini öylesine açık ortaya koydu ki... Kılıçdaroğlu, demokratik düzende ıslıklanma eyleminin nedenleri sorgulanacak yerde, Galatasaray camiası içinde suçluların yakalanıp ağır cezalandırılmalarının peşine düşen Adnan Polat’ı eleştirdi. Yaratılan korku imparatorluğu düzeninde, Polat’ın taraftarlarını cezalandırma refleksinin, olayın Galatasaray’a pahalıya patlamaması kaygısı olabileceği üzerinde durulmadı... Zaten iktidar cephesi Galatasaray’dan “biat” jestleri bekliyor; apaçık diyet isteniyordu... Erdoğanizmin ileri demokrasiye açılım umutlarına oynayarak, iktidarını amaçları doğrultusunda geliştirme, büyütme stratejilerinde yollar tıkandı... Diktatoryal eğilimlerde en belirleyici etkenler arasında; gücün katlanması, kurumların ele geçirilmesi, hedefe yaklaşmanın hırsı ile atağa geçilmesi sayılabilir... Referandumun anahtarı yargı bağımsızlığı operasyonu üzerinden, “yetmez ama evet”çi kimi hukukçular, söylemlerinde insan hakları savunuculuğu yapanların, sonrasında yaşananlar karşısında “şeytani plan”, “ağır baskı”, “tehdit”, “insan hakları, hukuk, demokrasiye ters”.. sözcüklerini sıkça kullanmaları bundan... Gelin görün ki Erdoğan iktidarları icraatlarında, artık “ileri demokrasiye” oynamak gibi bir kaygı belirleyiciliğini yitirmiş, direnen bireyler ve örgütlerin yıldırılarak teslim alınması stratejisi öne çıkmıştır... Özetle siyasette, iktidar icraatlarının vitrininde işin rengi çok boyutlu değişti, değişecek... Aylar aradan sonra, ağır tecritte tutuklu arkadaşlarımızı uzaktan görebilme adına dün yapılan Ergenekon yargılamasını izlerken, değişen renklerin yargılamaya, duruşma salonuna da yansıdığına tanıklık ettik... İktidarın özel yargısının işleyişi, yargıyı tümden ele geçirme açık operasyonları karşısında gazetecilerin kendi yaşam, tehdit algılamaları ile bağlantılı yargılanan gazeteci arkadaşlarına yönelik duyarlılıklarında olumlu bir değişim var... Gazetecilik örgütlerinin katılımına gönüllü katılımlar da eklenince duruşmayı izlemeye gelmiş gazeteciler yüzlerce olarak sayıldı. Baroların yönetimleri ölçeğinde temsiline, salona sığmayan, çoğunluğu dışarıda kalan gönüllü okurlar cephesini eklemek gerek... Özeti; “Düşünce suçundan iki yıla varan tutuklu gazeteci arkadaşımın yanında görünürsem ben de Ergenkoncu görünürüm” korkusu kırılmış... “Yanında olduğumu göstermeliyim” arayışı, eylemciliği gündeme girmiş... Duruşmanın başlaması, alınan ilk sözler, ilk gelenler için ne menem bir yargılamanın yürümekte olduğu şokuna girmelerine yetiyor da artıyor bile... Biriki avukat, Balbay, Özkan birkaç cümlelik ilk sözleriyle, neyle suçlandıklarını hâlâ bilemeden, yürürlükteki hukukun reddettiği “katalog” suçlarla, olmayan örgüt üyeliği, darbecilikle suçlanarak, sahte deliler üzerinden, delilerin hâlâ değerlendirmelerinin yapılmadığı bir mahkemede; çok uzun aralıklı duruşmalarla yargılama normal seyrindeymişçesine, şimdiye kadar çok azı yapılabilmiş, hepsinde de iddianamenin ana suçlama delilerinin gerçekdışılığı ortaya konmuş olarak süren sorgulama sürecinin bile onlarla yıl bitmeyebileceği bir siyasi davanın seyrini özetleyiverdiler... İktidar iradesinin sırıttığı onların tutuklu kalmaları tablosuna karşın, kanıtlanmış sayısız cinayet suçlusu Hizbullahçıların dışarıya çıkarılabilmesi, kaçmaları garabeti arasındaki çelişkiye hiç girmiyorum... Benim için dünkü duruşmada sürpriz; adını dahi bilmediğim, sorgusundan JİTEM’in kurucusu, başı olduğunu öğrendiğim, çok ağır hasta Arif Doğan’ın sorgusuydu... Başından iktidara karşı sonuca vardırılamamış bir askeri darbe girişimi Ergenekon ile, PKK’ye karşı eylem için devlet içinden kurdurulmuş JİTEM örgütlenmesi arasında nasıl bir maddi ilişki kurulabileceğinin mantığını bulamamıştım... JİTEM ile Jandarma istihbarat örgütlenmesi arasında ilişki kurulmak istenmesine itirazı oldu. JİTEM’in başındaki kişi, belirli dönemde kurulmuş belirli amaçlı bu örgütün içinde 8 yıl kadar, toplam 21 yıl sıcak savaş, çatışmaların içinde olduğunu anlattı. “Vatan haini olmadığını anlatmak üzere” sorgu vermek istediğinin altını çizdikten sonra, kendisinin öldürttüğü, hayatta olmayan bir gizli tanık ifadesine oturtularak suçlandıklarını söyledi. JİTEM’in PKK terör örgütü ile sıcak savaştaki eylemleri bağlantılı suçların tümünün hesabını vermeye hazır olduğunu, varlığını bilmediği Ergenekon örgütünde, vatan hainliği ile iddianamedeki suçlamaların tümünü reddettiğini, cevap bile vermediğini bildirdi... İşçi ve işveren konfederasyonları ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dinçer’in bir araya geldiği toplantı uzlaşmazlıkla sonuçlandı. Türkİş ve TİSK son anda mutabakat metnini imzalamakdan vazgeçti. DİSK Başkanı Çelebi, yaşananları ‘skandal’ olarak niteledi. Süleyman Çelebi yaşananları “skandal” olarak nitelendirdi. DİSK Başkanı Çelebi, hafta sonu Abant’ta yaptıkları toplantıların öncesinde Bursa’da, Bolu’da da toplantılar yaptıklarını anımsattı. Bu toplantılarda Sendikalar Yasası’nda yapılacak değişiklikleri, madde madde ele aldıklarını ve bazı konularda mutabakat sağladıklarını dile getiren Çelebi, “Hafta sonu yapılan toplantı ile birlikte çok uzun süren müzakareler sonrasında yasayı, ILO normlarına daha uygun hale getirmiştik” dedi. Çelebi, Türkİş ile TİSK’in yüzde 10 işkolu barajının kalması konusunda ısrarı olduğunu ve birlikte hareket ettiklerini söyledi. DİSK, Hakİş ve Çalışma Bakanlığı’nın yüzde 10’luk işkolu barajının kalkmasını istediğini vurgulayan Çelebi, şöyle devam etti: “Biz ‘Barajlar kalksın’ dedik. Üyeliklerle noter şartının kalkması konusunda da DİSK, Hakİş ve bakanlık çok netti. Türkİş daha önce işkolu barajının kalması karşılığında noter şartının kalkabileceğini ifade etmişti. Baraj konusunda ilerleme olursa noter şartından vazgeçebileceklerini söylemişlerdi. Sonrasında biz DİSK, Hakİş ve bakanlık olarak bir adım daha atarak yüzde 10’luk işkolu barajının binde 5 olmasını kabul ettik. TİSK ve Türkİş de buna evet dediler.” Çelebi, cumartesi günü gece yarılarına kadar, pazar günü de akşam saatlerine kadar aralıksız çalıştıklarını, pazar günü “finale” gelindiğinde Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’in “Geli ANKARA İşçi ve işveren konfederasyonlarının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ile Sendikalar Yasası ile Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası’nda yapılacak değişiklikleri ele aldıkları toplantılar uzlaşmazlıkla sonuçlandı. Hafta sonu Abant’ta yapılan toplantıda işçi sendikaları bölündü. DİSK, Hakİş ve Çalışma Bakanlığı bir tarafta, Türkİş ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) diğer tarafta yer aldı. Gergin anların yaşandığı toplantıda, karşılıklı atışmalar da oldu. Türkİş ve TİSK, son anda mutabakat metnini imzalamaktan vazgeçti. DİSK Başkanı nen aşamayı protokole dönüştürelim” önerisini getirdiğini söyledi. Çelebi, sonrasında yaşananları şöyle anlattı: “Türkİş ve TİSK bir gün önce kabul ettiklerini bir gün sonra reddettiler. Mutabakata imza atmayacaklarını belirttiler. DİSK, Hakİş ve bakanlık olarak yasanın ILO sözleşmelerine yakın bir düzeye geldiğini, dünyanın en ideal yasası olmadığını ancak süreci tıkayan önemli konuların değiştiğini bu nedenle mutabakatın arkasında duracağımız söyledik. Ancak Türkİş ve TİSK imzalamayacağını söyledi. Bunun üzerine bakan da toplantıyı bitirdi. Tartışmalar yaşandı. Çok gerilimli bir atmosfer oluştu.” KISA... KISA... Beklenti 11.4 puan arttı Dış Ticaret Beklenti Anketi, bu yılın ilk çeyreğinde, 2010’un son çeyreğine göre 11.4 puan arttı. Geçen yılın son çeyreğinde 113.3 olan endeks, bu yılın ilk çeyreğinde 122.7’e yükseldi. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, “İhracat daralması artık ciddi olarak bir konu haline geldi. İhracatçı sürdürülebilir ve rakabetçi bir döviz kuruna sahip olunmasını istiyor” dedi. Spor Toto dünya ikincisi ALİCAN ÖZCAN Bekir Yunus Uçar: Toto Teşkilat Başkanlığı, 2010’da 3 milyar 746 milyon TL ciroya ve yüzde 34’lük büyümeye imza atarak devlet kontrollü spor organizasyonları arasında dünya ikincisi oldu. milyon 702 bin 600 TL isim hakkı ödendi. İddaa, spora sağladığı katkıların yanı sıra devlet için de önemli bir gelir kaynağı teşkil ediyor. Geçen yıl kamu payı olarak 123 milyon 176 bin TL, KDV olarak 569 milyon 287 bin 797 TL, Şans Oyunları Vergisi 158 milyon 135 bin 499 TL, GSGM’ye 240 milyon 965 bin 600 TL olmak üzere toplamda 1 milyar 91 milyon 564 bin 896 TL kaynak sağlandı. Sadece 2010 yılında tüm bu yaratılan kaynakların toplamı 1.6 milyar TL’yi aştı. İddaa programında, 17 bin 382’si futbol, 3 bin 953’ü basketbol olmak üzere 21 bin 720 maç yer aldı. Tüm bu maçlar için 510 bin oran hesaplandı. Futbol, basketbol, voleybol ve hentbol kulüplerine toplam 165 milyon 741 bin TL tutarında isim hakkı bedeli ödendi. Türkiye BRIC adayı Financial Times gazetesi, hızla büyüyen piyasaları tanımlayan BRIC grubu içinde yakında Türkiye’nin de adının geçeceğini yazdı. Goldman Sachs’ın Varlık Yönetimi Başkanı Jim O’Neill, Türkiye, Meksika, Endonezya ve Güney Kore’yi BRIC ülkeleri grubuna dahil etmeyi planladıklarını söyledi. Petrolde alarm Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Nobuo Tanaka, petrol fiyatlarının bulunduğu mevcut seviyelerin alarm verdiğini söyledi. Tanaka, “Eğer bu fiyatlar devam ederse, bunun olumsuz etkisi olur” dedi. OPEC ise 2011 yılı petrol talebi tahminini bir önceki tahminine göre 1.2 milyon varil arttırarak, günlük ortalama 87.3 milyon varile yükseltti. İddaa’nın, 2010 performansı ve bu yıla ilişkin beklentileri Spor Toto Teşkilat Başkanı Bekir Yunus Uçar ve İnteltek Genel Müdürü Ahmet Sezer’in katılımıyla İstanbul’da açıklandı. Verilen bilgiye göre Spor Toto Teşkilat Başkanlığı, İddaa oynatılmaya başlandığı Nisan 2004’ten Aralık 2010’a kadar 14.4 milyar TL hasılat elde etti. Bugüne kadar oyunculara dağıtılan ikramiye miktarı 7 milyar TL olarak gerçekleşti. Başkanlık, 2010’da 3 milyar 746 milyon TL ciro ve yüzde 34’lük “rekor” büyüme ile devlet kontrollü spor organizasyonları arasında dünya ikincisi oldu. Geçen yıl Spor Toto Süper Lig’e 54.4 milyon TL, Bank Asya 1. Lig’e 28 milyon TL, Spor Toto 2. Lig’e 34.9 milyon TL ve Spor Toto 3. Lig’e 23.6 milyon TL olmak üzere, futbola toplamda 141 milyon 38 bin 406 TL kaynak aktardı. Basketbola 19 milyon TL, voleybola 4.6 milyon TL, hentbola 2.1 milyon TL, motor sporlarına 840 bin TL ve atletizme 180 bin TL olmak üzere futbol dışı branşlara da toplamda 24 495 milyon kupon Futbol, basketbol, voleybol ve hentbol kulüplerine toplam 165 milyon 741 bin TL tutarında isim hakkı bedeli ödendi. Oyuncular yıl boyunca toplam 495 milyon kupon oynadı. Ekimde, 432 milyon TL ile en yüksek aylık hasılat rekoru kırıldı. 21 bin 720 maç 2010’da tesis yapımına, amatör spor kulüpleri, spor federasyonları ve TFF’ye 312 milyon 975 bin 635 TL aktarıldı. Futbol, basketbol, voleybol ve hentbol kulüplerine toplam 165 milyon 741 bin TL tutarında isim hakkı bedeli ödendi. Brisa’dan çocuklara trafik eğitimi Ekonomi Servisi Brisa, Bridgestone markası ile, trafiğe çıkmadan yapılması gerekenleri anlattığı ‘Yola Güvenli Çık, Yolun Hep Açık’ sosyal sorumluluk kampanyası kapsamında ilköğretim çağındaki çocuklara trafik ve trafikte can güvenliği hakkında uygulamalı eğitim verecek. Şişli Belediyesi Bilim Merkezi’nde hazırlanan “Uygulamalı Eğitim Alanı”, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ve Brisa Genel Müdürü Hakan Bayman’ın katılımıyla tanıtıldı. Güler Sabancı, trafikle ilgili sorunlara çözüm yollarının başında bilgilenmenin geldiğini belirterek “Gençleri bu konuda daha iyi yetiştirmek zorundayız. Bu projeyle trafik gönüllüleri yetiştireceğiz. Eğlenerek trafik konusunu öğrenecekler” dedi. Güler pamukm superonline.com Güven geriledi Tüketici Güven Endeksi, 2010 Aralık ayında geriledi. Kasımda 91.34 düzeyi ile son 34 ayın zirvesini gören tüketici güveni, aralıkta bir önceki aya göre yüzde 0.38 oranında azalışla 90.99 seviyesinde gerçekleşti. Proje kapsamında çocuklara trafikte can güvenliği ile ilgili ders verildi. MALİYECİ GÖZÜYLE / MUSTAFA PAMUKOĞLU Yıllardır Macaristan’da iş hayatının içinde olan Türk Macar İşadamları Derneği Başkanı, Dünya Türk İş Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi / Avrupa Bölge Komitesi Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz ile Kız Kulesi’nin karşısında yeni kurduğu ve Tuzla’dan tadını bildiğimiz Filizler Köfteci’de kendine has köfteleri yerken tarihsel bağlarımızın çok güçlü olduğu dost Macaristan’ı,TürkiyeMacaristan ekonomik ilişkilerini ve Türk iş hayatını konuşuyoruz. Macaristan 93.030 km2 alanı ve 10 milyon nüfusuyla 1000 yılında bağımsızlığını kazanmış önemli bir ülke. Nüfusun yüzde 95’ini Macarlar, yüzde 2’sini Romanlar, yüzde 3’ünü diğer milletler oluşturmaktadır. Macarların yüzde 55’i Katolik, yüzde 20’si Protestandır. Son 3 yıla ait ekonomik verileri şöyle: Kişi thalat Başına Büyüme Enflasyon hracat (Milyar $) Gelir ($) Oranı (%) Oranı (%) (Milyar $) 17.300 3.9 3.9 73.5 76 12.980 1.2 8 93.8 93.4 13.829 0,6 6.1 106.6 106.4 [email protected] ‘Tuna Nehri Yalnızca Âşık Olanlara Mavi Görünür’ Der, Macarlar Türkiye ile ticari ilişkileri de çok fazla değil ve giderek azalmakta. Dış ticaret dengesi Türkiye aleyhine. Yıllar 2007 2008 2009/9 hracat Değişim thalat Değişim Hacim Denge 775.656 59.5 1.423.629 10.7 2.199.285 647.973 684.087 11.8 1.286.114 9.7 1.970.201 602.027 299.860 45.8 651.476 36.5 951.336 351.616 Yıl 2006 2007 2008 GSY H (Milyar $) 113.1 138.4 154.7 1950’lere kadar tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomiye sahip iken, komünizmin etkisiyle sanayileşme sürecine girdiğini, bugün ise ekonomisinin yüzde 72’sinin sanayiye, yüzde 13’ünün tarıma, yüzde 15’inin inşaata dayalı olduğunu, nitelikli işgücünün kolaylıkla bulunabiliyor olması sonucu otomotiv sektöründen büyük firmaların üretim üssü haline geldiğini, Audi, GM, Opel, Suzuki’nin Macaristan’da ticari araç ürettiğini, Osman Şahbaz’dan öğreniyoruz. Macaristan’a doğrudan gelen yabancı sermayede en büyük pay yüzde 34 ile Almanya’ya ait. Yüzde 15 ile Hollanda , yüzde 11 ile Avusturya, yüzde 9 ile ABD, yüzde 6 ile Fransa diğer yatırımcı ülkeler. Macaristan’da nitelikli işgücü ucuz olduğundan yabancı firmalar genellikle telekomünikasyon, teknoloji ve ArGe merkezlerini burada kurmaktadırlar. Ulaşımda koridor ülke olması lojistik firmalarının ilgisini çekmekte, bu nedenle de ulaşım altyapı yatırımlarına önem verilmektedir. Macaristan’da zincir mağazacılık ve perakendecilik yatırım yapmak için son yıllarda tercih edilen sektör olmuştur. Özellikle son yedi yıldır hipermarketlerin sayısı çok artmıştır. Macaristan 1998 yılında NATO’ya girmiş, 1.05.2004 tarihinde AB’ye üye olmuştur. 2011’den itibaren AB dönem başkanlığını Macaristan yürütecek. Başbakan Orban Viktor Macaristan’ın Avro’ya geçmesi için hazır olmadığını, ekonomide birçok reformun yapılması gerektiğini ileri sürüyor. Macaristan’ın dönem başkanlığının Türkiye için avantajlı bir durum olacağı düşünülüyor. Denize kıyısı olmayan Macaristan’da termal turizmi (3300 termal su kaynağı mevcuttur), kongre turizmi, gece hayatıeğlence, RomaGotik sanatının en güzel biçimini yansıtan Budapeşte, nüfusun dört katı kadar turist çekmektedir. Dünya turizm sektöründe popülerlik sıralamasında 12. sırada bulunmaktadır. Osman Şahbaz, Türk Macar İşadamları Derneği’nin amacını şöyle açıklıyor: “1997 yılında kurulan derneğimizin amacı çeşitli sektörlerden gelen kurucu üyelerimizin, kendi aralarında örgütlenerek dışarıdan gelecek her türlü ticari teklifleri değerlendirmek ve bunca süredir edindikleri bilgi, beceri, kapasite ve iş tecrübelerini Macaristan piyasasına girmek isteyenlere aktararak yardımcı olmak, onlarla güçbirliği ve dayanışma yapmaktır.” Filizler Köftecisi olarak tanıdığımız Osman Şahbaz’ın 20 yıllık Macaristan öyküsünü, Macaristan’da yatırımın nasıl yapılacağı ile ilgili önerilerini yazmaya devam edeceğiz… Patronlar okullu oluyor Ekonomi Servisi Prof. Dr. Deniz Gökçe ve Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu ve Prof. Dr. Deniz Gökçe’nin danışmanlığında, Piar Danışmanlık’ın kurucusu Sibel Kaya tarafından hayata geçirilen ‘Patronlar Okulu’ projesi ile patronlar, uzmanlar ve akademisyenlerin eğitim seminerlerinde bir araya gelecek. ‘Patronlar Okulu’, 27 Ocak 2011’den itibaren her hafta düzenli olarak Çırağan Sarayı’nda 1216 kişilik sınıflarda 22.5 saat süreli buluşmalarla gerçekleşecek. Patronlar Okulu’nun katılımcıları, şahıs firması, KOBİ ve büyük işletmelerden olabiliyor ve katılımcılar alanının uzman isimleriyle iş stratejileri, rekabet ortamları, verimlilik, sürdürülebilirlik, kriz yönetimi gibi konularda fikir alışverişinde bulunacaklar. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle