19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 CMYB C M Y B SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Yüksek Seçim Kurulu’na Çağrı Evet bu yazı ile, Yüksek Seçim Kurulu’na; başkanı ve üyelerine seslenmek istiyorum. Ve anayasa ile yasalarda yazılı olan haklarımı “korumalarını ve çok dikkat etmelerini” rica ediyorum. Sayın başkan ve üyeler, sizler Türkiye’nin yüksek mahkemelerinden gelen yargıçlarsınız. Sizler, Türkiye’nin içinde bulunduğu tüm koşullara karşın ve hiç kuşkusuz “yasama ve yürütmede toplanan iktidar gücüne” karşı, “yargı gücünü” ve “hukuku” temsil ediyorsunuz. Ve özellikle de çok önemli sonuçları olan bir “halkoylaması” aşamasında çok önemli bir rolünüz ve işleviniz var. 12 Eylül’de bir oylama yapacağız. Ve bu çok önemli oylamanın dürüst ve eşit biçimde, partiler arasında hakkaniyete uyularak yapılıp yapılamayacağı, tamamen size kalmış durumda. Üstelik bugün işiniz ve işleviniz, hiç kuşkusuz biraz daha zor. Çünkü iktidardaki parti, 12 Eylül yaklaştıkça, “hayır” oylarının önde gittiğini görüyor. Yani Türk milletinin, artık kendisine giydirilen “elbiseyi” çıkarıp atacağını görüyor. Ve sinirleri tamamen bozulmuş durumda. Bu sinir ile, bugüne kadar bin bir zorlukla elde edilmiş “demokrasi, eşitlik, seçimlerin dürüstlüğü” yönündeki ilkelerden, kurallardan hiçbirine önem vermemeye; acımasızca, hoyratça, açıkça çiğnemeye başladı. Eskiden de öyleydi hiç kuşkusuz, ama bu kez, daha da farklı. Bu yönde, hiçbir ilkeyi, ahlaki değeri tanımıyor. İşte, YSK’nin değerli üyeleri, sizin anayasal göreviniz, işleviniz, bu nedenle çok önemli. Ya bunları koruyacaksınız. Ya da gözlerinizin önünde, tüm kural, ilke ve değerler yok olacak. Tercih ve yetki sizlerin, değerli üyeler, tamamen sizlerin. Çok değerli başkan ve üyeler, lütfen televizyon yayınlarına bir bakın. Eşitlik mi görüyorsunuz, taraflar arasında eşitlik var mı? Yoksa (belki baskı ile, belki isteyerek, bilemem ama), eşitliğin, dürüstlüğün hoyratça, tamamı ile yok edildiği, tek taraflı yayınlar mı görüyorsunuz? Bakın tarafsız(!) haber kanallarına, yayınlar kesilip Başbakan’ın tüm propaganda konuşmaları, artık naklen yayımlanıyor. Tümü ile ve diğer yayınlar kesilip. O kanalların patronları, ekonomik çıkarları için ya da korku nedeniyle, bunu haklı görebilir, bizleri de “haber veriyoruz” diye inandırmaya çalışabilir. Ama değerli yargıçlar, sizler? Sizin göreviniz ve işleviniz? Değerli yargıçlar, sözüm ona en tarafsız(!) haber kanallarında, her gün bir bakanın, günde iki saat konuştuğu, sözüm ona haber programları(!) izliyorsunuz. Açıkça “evet” propagandasının yapıldığı yayınlar görüyorsunuz. Her gün, hiç durmadan, bıkmadan, usanmadan ... Haydi onlar, bunu korku ve baskı ile yapıyor ya da isteyerek yapıyor. Pekiyi sayın yargıçlar, sizler? Ya eşitlik? Sayın yargıçlar, devlet televizyonuna da bakın. Dünyada hiçbir demokratik ülkede görmeyeceğiniz bir uygulamayı görüyorsunuz. Aynı tür adamlar, iktidar aydınları, inanılması güç bir yanlılık ve sözüm ona “tarafsız, eşit yayınlar.” Ve kararlarınıza rağmen TRT aynı yayınlara ve “yanlılığa” kaygısızca devam ediyor. Pekiyi sayın üyeler, ya yasalar, ya eşitlik, dürüstlük ilkeleri? Elimde valilerin fütursuzca yaptığı işlere ilişkin örnekler var. Örneğin Eskişehir valisinin genelgesi. “Başbakan geliyor, tüm memurlar, tüm görevliler mitinge katılın” diyen. Amirlere de buna nezaret ettiren. Haydi “onlar devletin değil, iktidarın valisi!” Pekiyi ya yasalar, ya eşitlik? Dedim ya, hiçbir ilkeyi, hiçbir değeri, hiçbir ahlaki kuralı, engel kabul etmiyorlar diye ... Fatih Altaylı’nın yazısını okuyun. “Hayır” oyu vermek istediğini söyleyen sanatçıları, propagandadan sorumlu bakan aramış, tümünü. Ne demiş, ne söylemiş, tehdit mi etmiş, bilemem, ama o konuşmadan sonra Habertürk’e “daha ihtiyatlı(!) konuşmuşlar.” Sakın bir bakan, karşı oy verecek olanları arar mı, “daha ihtiyatlı konuşmalarını sağlar mı” demeyin. İşte yapar, yapıyor. Hiçbir kural, ilke, değer tanımıyor. Ama diğer tarafta da “bu iş için yetkilendirilmiş YSK var, sizler varsınız. Halkoylamasının eşitliği, dürüstlüğü yönünde ilkeler, kurallar, uygulamalar var.” Değerli başkan ve üyeler, bir tarafta oyunun çalınacağından, hile yapılacağından (belki haklı, belki haksız) endişeli milyonlar var. Diğer tarafta her gün duydukları, “evet’e de, evet mührü basılıyor, hayır’a da” türünde tartışmalar. Endişeler var. Gördüğümüz korkunç uygulamalar var. Ve diğer tarafta da sizler varsınız. Her tür endişeyi, her tür tartışmayı, her tür korkuyu, her tür haksızlığı gidermek yetkisine sahip olan yargıçlar. Lütfen yetkilerinizi “şeklen” kullanıyor gibi yapmakla yetinmeyin. Karşınızda “iktidar gücünü sonuna kadar kullanarak, baskı yapan, eşitliği bozan, her yolu mubah gören bir anlayış ve kişiler, kurumlar” var. Her gün gördüğünüz gerçekler var. Televizyon yayınları var. Eşitliğin, dürüstlüğün açıkça ayaklar altına alınması var. Öbür tarafta da buna “engel olabilecek”, yetkisini “şeklen kullanıyormuş gibi yapan” değil, sonuna kadar kullanabilecek ve “gerçek eşitliği, dürüstlüğü sağlayacak” sizler varsınız. Bunu yapacağınıza inanıyoruz. Çünkü sizler hukukçusunuz, yargıçsınız. Ve bunun için varsınız. KKTC’nin ilk Cumhurbaşkanõ Rauf Denktaş, Türkiye’deki siyasi tabloyu değerlendirdi ‘Sanki iç savaş hazõrlõğõ’ UTKU ÇAKIRÖZER ANKARA - KKTC’nin ilk cumhurbaşkanõ ve Kõbrõs davasõnõn bayrak isimlerinden Rauf Denktaş, Uluslarasõ Ceza Mahkemesi’nin Kosova’nõn bağõmsõzlõğõnõ tanõyan kararõnõn Kõbrõs içinde örnek sayõlabileceğini, bunun ancak Türkiye ve Kuzey Kõbrõs halkõnõn “KKTC’nin bağımsız devlet konumunu koruma konusunda sağlam durması” koşuluyla gerçekleşebileceğini söyledi. Türkiye ile İsrail arasõnda süren krizin BM ve ABD Kongresi başta olmak üzere uluslararasõ platformlarda Kõbrõs sorununun savunulmasõnõ güçleştirebileceği uyarõsõnda da bulunan Denktaş, başta Suudi Arabistan ve Katar olmak üzere İslam ülkelerinin de son dönemde Güney Kõbrõs Rum Kesimi’ne yatõrõmlarõnõ arttõrmasõna dikkat çekti. Türkiye’deki iç siyasi kavgalarõn KKTC’de rahatsõzlõk yarattõğõnõ da belirten Denktaş, “Bu kadar öfke ve saldırgan üslupla demokrasi yürümez. Sanki Türkiye iç savaşa hazırlanıyor. Biz bile Kıbrıs’ta bu kadar kavga etmiyoruz” dedi. KKTC’nin ilk cumhurbaşkanõ Rauf Denktaş, Kõbrõs sorununun çözümü yönünde sonbaharda yoğunlaşmasõ beklenen yeni girişimleri ve Türkiye’nin iç ve dõş politikasõndaki gelişmelere ilişkin görüşlerini Cumhuriyet’e anlattõ. Türkiye iç savaşa hazırlanıyor: Türkiye’de yaşanan siyasi tartõşmalardan Kõbrõs Türkleri büyük kaygõ duyuyor. Türkiye’de ihtilal olduğu günlerde dahi kendimizi bu kadar huzursuz ve Türkiye için kaygõlõ hissetmedik. İlk defa halk Türk- Kürt, Sünni-Alevi diye karşõ karşõya getiriliyor. Sanki ülkeyi iç savaşa hazõrlayanlar var. Hiç bu kadar olmamõştõ. Siyasi tartõşmalar bu kadar öfkeli ve saldõrganken demokrasi yürüyemez. Siyasi liderler barõşmazsa halklar barõşmaz. İç siyasette de bu böyledir. Biz bile adada onlar kadar kavga etmiyoruz. Kosova kararı: (Uluslarasõ Adalet Divanõ’nõn Kosova’nõn bağõmsõzlõk deklarasyonunu tanõyan kararõnõn KKTC’nin bağõmsõzlõğõnõn tanõnmasõ konusunda etkisi) Muhakkak ki KKTC’nin tanõnmasõnõ kolaylaştõrõr. Yeter ki biz sağlam duralõm. Büyük devletlerin anlamasõ için halkõmõz bütünlük içinde devletine sahip çõkmalõ. Ayrõ devlet istemek uzlaşmazlõk değildir. Çünkü biz bunu kalõcõ barõş için istiyoruz. ABD ve İngiltere ve diğer uluslarasõ aktörlere bunu böyle anlatmak lazõm. Kosova kararõnda ABD’nin desteği önemliydi. Türkiye’ye ihtiyaçlarõ azalõrsa destek vermek için istekli olmazlar. İsrail desteğini çekiyor: (Türkiye ile İsrail arasõnda Gazze operasyonu ile başlayan ve Mavi Marmara gemisine yapõlan saldõrõyla derinleşen krizin Kõbrõs sorununa etkisi) Kõbrõs meselesinde en haklõ taraf olmamõza rağmen gerekli propagandayõ yapamadõğõmõz için en zayõf ve en haksõz gibi görünüyoruz. Özellikle ABD ve İngiltere’de İsrail lobisi bizi destekliyordu. Son gelişmeler õşõğõnda açõkça bu desteği çekeceklerini açõkladõlar. İsrail lobisi eğer Rum ve Ermeni lobisiyle birleşirse, ABD Kongresi’nde ve BM’de Kõbrõs’la ilgili kararlarõ aleyhimize etkileyecek güçlü bir cephe meydana gelebilir. Haifa-KKTC feribot seferleri hâlâ başlatõlmadõ ve İsrail’den gelen turist sayõsõ kesildi. İslam dünyası Rum tarafında: İsrail ile ilişkilerin KKTC’ye vereceği hasarõn İslam dünyasõnõn desteğiyle dengelenmesi mümkün değil. İslam örgütleri üyeleri sözde lehimize. Ama iş uygulamaya gelince farklõ tavõrlar dikkat çekiyor. Bir süredir Rum tarafõna yatõrõm yapmalarõ dikkat çekici. Rumlar da Arap dünyasõyla çok büyük ilişki içinde. Son olarak önemli bir Suudi prensi Güney’e geldi. Hem Cumhurbaşkanlarõ Hristofyas hem de Başpiskoposlarõ gidip otelinde ziyaret etti. Çok muazzam yatõrõm sözü aldõlar. Katar da Rum Kesimi’ne yatõrõm yapõyor. İslam Konferansõ’nda alõnan destek kararlarõ havada kalõyor. Sonbaharda da çözüm çıkmaz: Korkarõm sene sonuna doğru BM Genel Sekreteri, Annan Planõ benzeri bir planõ daha da Rumlarõn lehine çevrilmiş biçimde önümüze koyacak. Ama yine çözüm çõkmaz. Çünkü sorunun temel nedenini baştan beri Rumlarõn kendileriyle eşit olmamõzõ kabul edememesi olmuştur. Hâlâ da bizi azõnlõk görmekten vazgeçmiş değiller. İstedikleri, Kõbrõs Cumhuriyeti adõ altõnda ayrõ egemenlik ve devletlerin olamayacağõ bir yapõ. Taktik icabõ müzakere ediyorlar. Olmayacak iş için dua ediyoruz. Amaç ‘tanınma’ olmalı: Türkiye’nin girişimlerini KKTC’nin tanõnmasõ yönünde sürdürmesi gerekir. Görüşmeler çöktüğünde umuyorum bu yola gidilir. Biz teslim olmadõğõmõz sürece ABD ve diğer uluslararasõ oyuncularõn direnişi düşecektir. Kosova’da yaşanan budur. Ağlamayan çocuğa mama vermezler. ABD ile ilişkiler: ABD, İran konusunda uluslarasõ kamuoyunu bir noktaya getirmek istiyor. Türkiye gelmedikçe ilişkiler bozulacaktõr. ABD açõsõndan zaten Kõbrõs Türklerinin bir önemi yok. Ama İran konusuna verdiği önem nedeniyle, Kõbrõs meselesi uluslarasõ toplumun gündeminde daha da alt sõralara düşecektir. Teğmenin 1 aylık eşi intihar etti İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Çiğli ilçesinde 7 yõllõk nişanlõlõk sürecinin ardõndan, geçen ay Havacõ Teğmen Bekir Başer ile yaşa- mõnõ birleştiren Meryem Başer, eşinin beylik ta- bancasõyla kalbine ateş ederek intihar etti. Nö- betçi savcõnõn hastanedeki incelemesinin ardõn- dan Meryem Başer’in cesedi, otopsi için İzmir Adli Tõp Kurumu’na götürüldü. Daha sonra eve gelen savcõ, burada da incelemelerde bulundu. Eşiyle herhangi bir tartõşmasõnõn olmadõğõ, mut- lu birliktelikleri olduğu belirtilen Meryem Ba- şer’in, intihar notu da bõrakmadõğõ bildirildi. Kılıçdaroğlu güven verdi: İlk ziyareti buraya yapmasõ ve KKTC’den vazgeçmeye- ceğini açõklamasõ hepimize güven verdi. Ay- nõ gün Başbakan Yardõmcõsõ Cemil Çiçek’in de benzer sözleri oldu. Bu sözler, anavatanda hem hükümet hem de muhalefetin, iki halk ve iki devlet esasõna dayalõ çözümü destekle- yen TBMM kararõnõn arkasõnda olduğu yö- nündeki inancõmõzõ teyit etti. Ankara kükremeliydi: Rum yönetimi lideri Hristofyas’õn “İşlerliği olmayacak ama Türk askerinin adadan çıkarılabilme- si için Türklerle iki kesimli federasyon fik- rini görüşmeliyiz” sözlerine ne Ankara ne de KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanõ Eroğlu tepki gösterdi. Ankara’daki hükümetin kük- remesini beklerdik. Maalesef hiç tepki gel- medi. Bir tek ben sağa sola yazarak uyarma- ya çalõştõm. Hepsi bu. Çiçek’e yanıt: Sayõn Çiçek, “Kıbrıs mı AB mi diye önümüze koyarlarsa yanıtımız Kıbrıs olur” diyor. Koyuyorlar işte. Haydi ver cevabõ. Sonra “Gerçekler kabul edilme- li” diyor. Nedir onlar? İki devlet, iki egemen- lik, garantörlük. Biz de bu güne kadar bunlarõ söyledik. Adõmõz ‘Mister No’ oldu. Neden hayır dedim: Öyle bir plana (An- nan Planõ) evet demiş olsak, Türkiye’nin üye olmadõğõ AB’ye önce Kõbrõs girmiş olacaktõ. Türk -Yunan dengesi bozulacak, garanti anlaş- malarõ belirsizliğe düşecekti. İçimize 100 bin Rum almak zorunda kalacaktõk. Bunlarõ söyle- menin neresi çözümsüzlük yanlõsõ olmak? Rum lideri Klerides açõk açõk “İçimize tek bir Türk cumhurbaşkanı, bakan ya da mil- letvekili almamamıza rağmen dünya bizi ta- nımış. Şimdi niye biz taviz verelim’ sözleri varken ben uzlaşmaz oluyorum. ‘HÜKÜMET TEPKİ VERMELİYDİ’ AYŞE SAYIN ANKARA - CHP, İran’da recm cezasõ- na çarptõrõlan Sakine Muhammet Aştiyani için TBMM İnsan Haklarõnõ İnceleme Ko- misyonu’nun devreye girmesi için girişimde bulunacak. CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Öz- demir, Aştiyani’nin cezasõnõn infazõnõn dur- durulmasõ için üyesi de olduğu TBMM İn- san Haklarõnõ İnceleme Komisyonu’nun dev- reye girmesi için bugün komisyon başkanlõ- ğõna başvuruda bulunacak. Recm cezasõnõn, çağdõşõ ve insanlõk dõşõ bir cezalandõrma yöntemi olduğunu belirten Öz- demir, Türkiye’nin buna kayõtsõz kalmama- sõ gerektiğini söyledi. Komisyonun, Gazze’de İsrail’in Filistinlile- re uyguladõğõ insan hakkõ ihlalleri konusunda alt komisyon kurduğunu, dünya kamuoyunu bu- radaki ihlallere duyarlõ olmaya çağõrdõğõnõ anõmsatan Özdemir, ayrõca Mavi Marmara ge- misi baskõnõyla ilgili de dünya parlamentolarõ- na Komisyon Başkanlõğõ’nõn İsrail’i kõnamasõ için mektuplar gönderdiğine dikkat çekti. ‘İran’ın iç işi gibi bakılamaz’ Aştiyani’yle ilgili recm kararõna, “İran’ın iç işi” gibi bakõlamayacağõna dikkat çeken Öz- demir, “Dünyanın neresinde yaşanırsa ya- şansın, insan hakkı ihlalleri karşısında olmak komisyon olarak asli görevimiz olmalı. So- nuçta bu insanlık dramına, bu vahamete ka- yıtsız, sessiz kalamayız. Onun için komisyona başvurarak, bu konuda devreye girmesi ta- lebinde bulunacağım” dedi. Komisyonun İran parlamentosundaki muha- taplarõna, recm cezasõnõn durdurulmasõ isteminde bulunabileceğini belirten Özdemir, ayrõca dün- ya parlamentolarõna da yine, kamuoyu oluş- turmak için mesajlar gönderilerek dikkatlerin bu olayõn üzerine çekilebileceğini ifade etti. Komisyon Başkanõ Zafer Üskül’ü de bu ko- nuda duyarlõ olmaya çağõran Özdemir, “Çün- kü bu çağda bir kadının taşlanarak öldü- rülmesi, insan olan herkesi ciddi düşünme- ye sevk etmeli. Ben komisyonun devreye gir- mesi durumunda, infazın durdurulması ya da en azından ertelenmesi yönünde katkı sağ- layacağını düşünüyorum” dedi. Üskül: Yetkimiz yok TBMM İnsan Haklarõnõ İnceleme Komisyo- nu Başkanõ Zafer Üskül ise komisyon olarak başka ülkelerin içişleri ve yargõ organlarõnõn ka- rarõna müdahale yetkisinde olmadõklarõnõ söy- ledi. Recm cezasõna çarptõrõlan Aştiyani’nin İran vatandaşõ olduğuna dikkat çeken Üskül, “Bir Türk vatandaşı olsaydı elbette komisyonu- muzun yetkisine dayanarak temas kurabi- lirdik. Ama elbette bu, bizim tek tek millet- vekili olarak, komisyon üyeleri olarak böy- le bir cezayı onayladığımız anlamına gelmez, genel olarak insan hakları ihlali anlamında bir açıklama yapılabilir ama devreye girme yetkimiz yok” dedi. CHP, İran’da recm cezasõna çarptõrõlan İranlõ kadõn için TBMM İnsan Haklarõ İnceleme Komisyonu’na çağrõda bulunacak Aştiyani için CHP devrede HarunKaradenizanıldı İstanbul Haber Servisi - 68 kuşağõnõn gençlik önderlerinden Harun Karadeniz, 68’liler Bir- liği Vakfõ tarafõndan düzenlenen törenle mezarõ başõnda anõldõ. Karacaahmet Mezarlõğõ’ndaki kabri başõnda yapõlan anma et- kinliğine eşi Hülya Karadeniz, 68’liler Birliği Vakfõ Genel Sek- reteri ve Deniz Gezmiş’in ağa- beyi Bora Gezmiş, 68’liler Bir- liği Vakfõ üyesi Merdan Aslan, İstanbul Teknik Üniversite- si’nden (İTÜ) arkadaşlarõnõn ya- nõ sõra sevenleri katõldõ. Burada konuşan eşi Hülya Karadeniz, eşinin dürüst, iyi bir insan oldu- ğunu belirterek “Onun acısını hep birlikte yaşadık. Onlar Türkiye’nin gelişmesine bü- yük katkı sağladılar. Bugün onlar olsalardı Türkiye daha başka olurdu. Harun’un ek- sikliğini en fazla torunum doğduğu zaman hissettim” de- di. 68’liler Birliği Vakfõ adõna konuşan Merdan Aslan, Ha- run’un yeni bir dünyaya duydu- ğu özleme dikkat çekerek “Bu dünyayı sınıfsal bir mücade- leyle yaratacaktı. Harun 68’den bağımsız değil, tam içindeydi. Demokratik, sosya- list düzen için mücadele etti. Düşüncelerini kitap olarak or- taya koyan tek kişidir. Harun bugün burada olsaydı çok farklı bir dünya olurdu” dedi. (Fotoğraf: HAKAN KAYGU- SUZ)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle