Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
16 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Bu Kez
‘Susu-yorum’ Olmaz!
Dünya ekonomisinde aylardır,
veriler bir süre ekonomik toparlanma
gösteriyor, sonra yön değiştiriyorlar.
Bu kez, iki dipli resesyon, deflasyon
hatta depresyon tartışmaları başlıyor,
piyasalarda sert dalgalanmalar
yaşanıyor. Bu oldukça korkutucu bir
durum, çünkü kronik bir
istikrarsızlığın (belli sorunların,
aşılamayarak, sürekli tekrarlanması
anlamında) istikrar kazandığını
düşündürüyor. “Nasıl bir şey?”
diyorsanız, Japonya ekonomisinin
1990’ların başından bu yana içinde
debelendiği duruma bakabilirsiniz.
Bir öyle, bir böyle...
Geçen hafta boyunca tam da
böyle bir duruma örnek
gösterilebilecek türden gelişmelere
şahit olduk. Borsalar hafta boyunca
sert dalgalanmalar yaşayarak
düştüler. Çünkü dünyanın en büyük
ekonomisi ABD’de şirketler,
ekonomik toparlanma haberlerine
güvenlerini kaybetmişlerdi, tüketici
talebinde bir iyileşme
beklemediklerinden, yeni işçi almaya
istekli değillerdi. Çin’den gelen veriler
de ekonomik yavaşlamaya işaret
ediyordu. (Wall Street Journal, 13/08)
Hafta içinde, ABD Merkez Bankası,
daha önce öngörülenden daha zayıf
bir ekonomik toparlanma beklediğini
söyledi. Diğer bir deyişle işsizlik
oranının yakın zamanda yüzde
9.5’ten (Clinton dönemindeki
yöntemle hesaplandığında yüzde
16’dan) aşağı düşme olasılığı yok.
Enflasyon oranı da Merkez Bankası
hedefinin altında seyrediyor. “Ciddi
ekonomistlerin çoğunluğu, ABD ve
diğer Batı ekonomilerinin deflasyon
tehlikesiyle yüz yüze olduğuna
inanıyorlarmış” (Market Watch,
12/08). The Economist de iyimser
olmaya büyük çaba gösteren bir
yorumunda, “deflasyon konusundaki
endişelerin haklı olduğunu”
kabul ediyordu.
Haftanın ikinci yarısında
borsalar düşmeye devam
ederken, bu kez Avrupa’dan
beklenenden daha iyi veriler gelmeye
başladı. Avrupa Merkez Bankası,
önceki ay sanayi üretiminde görülen
ani gerilemeye işaretle toparlanmanın
momentum kaybetmeye başladığını
söylemişti ama bu kez, veriler tam
aksi yönü gösteriyordu: Almanya
ekonomisinin bu yılın ikinci üç aylık
döneminde, birleşmeden bu yana en
yüksek büyüme hızını gerçekleştirmiş
olduğunu öğrendik. Almanya
ekonomisi ikinci üç aylık dönemde
birinciye göre yüzde 2.2, yıllık
olarak ise yüzde 9 büyümüş
(Bloomberg 13/08); işsizlik de
kriz öncesi düzeyine geri
dönmüş. Arkasından Avrupa
ekonomisinin beklenenden
daha hızlı büyüdüğünü
öğrendik. Cuma günü,
öğleden sonra, CNBC
sunucusu, haberi “Avrupa’da
resesyon bitti” sevinciyle
veriyordu.
Ancak verilere biraz daha
yakından bakınca, İngiltere’de
ekonomik büyüme hız
kesmeye başlarken analistlerin
çoğu “iki dipli” durgunluktan
söz ediyor, “depresyon korkusunun”
artmakta olduğunu vurguluyorlardı
(The Guardian 11/08). Avrupa’nın
geri kalanına bakınca da karşımıza
oldukça karanlık bir görüntü
çıkıyordu. Avro bölgesinin 16
ülkesinden oluşan ekonomi, ikinci üç
aylık dönemde birinci üç aylık
döneme göre yüzde 1 büyümüş,
ama Yunanistan ekonomisi yüzde
1.5 daralırken, Fransa ve İtalya’da
büyüme sırasıyla yüzde 0.6 ve 0.4’te
kalmış.
Cuma günü Bloomberg kanalında
büyüme haberini “hiç yoktan iyidir”
diyerek izlerken, ekranda bir grafik,
İspanya, İtalya, İrlanda, Yunanistan
ve İspanya bonolarının fiyatlarının
yeniden düşmeye başladığını
gösteriyordu. Durumu açıklayan bir
ekonomiste göre, piyasalar, kemer
sıkma politikalarının etkilerini
göstermesiyle birlikte, üçüncü üç
aylık dönemde bu ekonomilerin, mali
sistemlerinin zorlanmaya başlamasını
bekliyorlar. Hafta içinde de gelen
haberler İrlanda ve İspanya’da banka
sisteminin “yine sinirleri bozucu
işaretler” vermeye başladığını
gösteriyordu (Wall Street Journal,
12/08)
Almanya’da büyüme,
ABD’de Japonyalaşma
Geçen haftanın en flaş haberi, hiç
şüphesiz Almanya’yı aniden
dünyanın süper ekonomisi katına
yükselten büyüme hızıydı. Gerçekten
Alman ekonomisi çok güçlü,
üretkenliği yüksek, otomotive, optik,
hassas ölçü aletleri, elektrikli aletler,
tıbbi aletler gibi alanlarda
dünya piyasalarından
neredeyse rakipsiz bir
sanayiye dayanıyor. Geçen
hafta açıklanan yüksek
büyüme oranlarının arkasında, güçlü
bir ihracat performansı, yeni
yatırımlar var. Avrupa ve ABD’nin
aksine Almanya’da işsizlik düşüyor,
tüketici talebi de güçlü.
Ancak bu madalyonun öbür
yüzündeki resim aynı derecede
olumlu değil. İç talebi daraltması
kaçınılmaz, yeni kemer sıkma
politikaları devreye girerken ihracat
performansı daha çok önem
kazanıyor. Buna karşılık Almanya’nın
ABD, Çin gibi büyük ihracat
pazarlarından yine daralma
sinyalleri geliyor. Almanya
açısından büyük öneme
sahip Avrupa ülkelerinde de,
hükümetler kemer sıkma
politikalarını uygulamaya
koymaya başlıyorlar. Özetle
Almanya’nın büyüme
performansını destekleyen
ihracat performansının
bugünkü gücünü korumaya
devam edeceğini düşünmek
gerçekçi değil. Bir
yatırımcının dediği gibi,
“Almanya şimdi Süpermen
gibi görünüyor ama az sonra,
karşımıza Clark Kent kimliğiyle
çıkabilir”.
Bu olası kimlik değişikliğinin bir
örneği de ABD. 1990’lar boyunca
hep ABD ekonomisinin esnekliğini,
Almanya’nın ekonomik modeline
üstünlüğünü vurgulayan yorumlar
okuduk. Şimdilerde ABD’nin
Japonyalaşmasına ilişkin yorumlar
okuyoruz. ABD’nin de Japonya gibi
uzun süreli bir durgunluk-deflasyon
dönemine girdiği ileri sürülüyor.
Geçen hafta Fed, Shwartz ve
Friedman’ın, “Depresyonu önlemek
için mutlaka para arzının düşmesini
engellemek gerekir” saptamasına
uyarak, Hazine kâğıtları satın almaya
öncelik vereceğini açıklıyordu.
Böylece Fed ellerindeki Hazine
kâğıtlarını satacak olanların
hesaplarına para transfer edecek.
Fed’in kendi geliri olmadığından, bu
operasyon yeni para yaratılması
anlamına geliyor. Ancak, The
Guardian’da Chris Payne’in işaret
ettiği gibi, Fed’in benimsediği
yöntem ne yeni yatırımları teşvik
etme ne de yeni iş olanakları yaratma
şansına sahip. Gerçekten de bu
tedbirler ekonomide yeni değer
üreterek, bankaları ve batık borçları
temizleyecek kaynakları yaratacak
gibi durmuyor.
Ama bu arada ABD’nin devlet
borçları artmaya devam edecek.
Piyasalarda yaşanan kimi gelişmeler
de bu beklentinin güçlenmekte
olduğunu düşündürüyor. Örneğin,
Wall Street Journal cuma günü,
devlet borçları piyasalarının en büyük
oyuncusu PIMCO’nun portföyünde,
ABD Hazine kâğıtlarının ağırlığının
haziranda yüzde 63’ten temmuzda
yüzde 54’e düştüğünü bildiriyordu.
ABD’nin Japonyalaşması demek,
ekonomisinin zombi banka sistemi,
etkisiz bir para politikası ve
büyümeye devam eden devlet
borçları kısırdöngüsüne hapsolması
demek. Böyle bir sürece 1990’ların
başında, ABD’ye göre çok daha
sağlam bir ekonomiyle ve daha
elverişli dünya ekonomisi
koşullarında giren Japonya’nın hâlâ
çıkamıyor olması, bu kısırdöngünün
bir kez yerleştiğinde kırılmasının ne
kadar zor olduğunu, krizin büyümeye
devam edeceğini gösteriyor.
Perşembe günü Christian Sceince
Monitor’un bir yorumunda, kamu-
borç/GSMH oranı yüzde 200’e
ulaşan Japonya’nın, finansal krizin
yeni patlama noktasını oluşturmaya
aday olduğu ileri sürülüyordu.
İstikrarsızlığın İstikrarı
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA
yakupkepenek06@hotmail.com
Halkoylaması süreci, kurumsal yapıların gerçek
niteliklerini sergilemesine tanıklık ediyor.
Çoğu kurumlar susuyor; halkoylaması gibi
toplumun geleceği açısından yaşamsal öneme
sahip bir konuda tutum ve görüş sergilemiyor.
Bunların içinde biri niteliksel olarak farklıdır; o
kurum da, topluma bilimsel görüş bildirmesi
gereken üniversitedir.
Ancak üniversiteler, hemen hiçbir konuda halkı
aydınlatıcı bir çabanın içine girmiyor.
Örneğin, bilim ile her türlü mal ve hizmet
üretiminin bütünleşmesi gerçekleşemiyor; yurdun
ormanları acımasızca yok ediliyor; ırmakları, HES
(hidroelektrik santral) yapımı için kurutuluyor;
evlerin depreme dayanıklılığının derecesi doğru
dürüst saptanmıyor; kıyılarının ne kadarının halka
açık olduğu bilinmiyor; Doğu ve Güneydoğu’da
genç kızlar arasında intihar oranının diğer
bölgelerden fazla olmasının nedenlerine
bakılmıyor; kadın-erkek eşitsizliğinin yürekler
acısı ilkelliği görmezden geliniyor; çocuklara
cinsel taciz de çocuk işçiliği de olağan
karşılanıyor; kentlerin rant alanı olarak talanı
artarak devam ediyor; hayvancılığın nasıl
boğazlandığına bakılmıyor; gelir dağılımının
bozukluğunun düzeyi, bölgesel gelişme farkının
açılıp açılmadığı; işsizliğin bireye ve topluma,
doğrudan ve dolaylı maliyetinin hesabı
bilinmiyor...
Sayısı daha da arttırılabilecek bu yaşamsal
konulara neredeyse hiçbir bilimsel el sürülmüyor;
susuluyor; ama yine de bu ülkede 102’si devlet,
52’si de özel olmak üzere toplam 154 üniversite
var!
Toplumuna ve onun sorunlarına bu kadar
duyarsız olan üniversite halkoylamasında da
ortalıkta görünmüyor.
“Susu-yorum” yapıyor!!
Nedeni açık. AKP iktidarı, her olanağı
kullanarak, üniversite yönetimlerini kendi dünya
görüşüne göre belirliyor. Cemaatçi yapılanma +
YÖK + Cumhurbaşkanı üçlüsünün oluşturduğu
yönetim yapısı, üniversitelerin tamamına yakınını
avucunun içine almış bulunuyor. Her yeni rektör
atanmasında bu kapsam alanı genişliyor.
Var olan bu kaskatı kurumsal yapı, niteliği
gereği, üniversitede bilimsel özgürlük ve
üniversite özerkliğine yaşam hakkı tanımıyor.
Oysa bunlar, bilimsel üretimin önkoşuludur. Bu
evrensel değerlerden uzak tutulan üniversite,
doğal olarak, halkoylaması dahil, hiçbir konuda
ağzını açamıyor!
Üniversitenin bu ürkütücü kurumsal
suskunluğunun çok daha ayrıntılı olarak
sorgulanması ve geçici olup olmadığının
saptanması büyük önem taşıyor.
Bir yanda bu kurumsal suskunluk, diğer yanda
kimi bireysel çıkışların ayyuka çıkışı!
Özellikle de halkoylamasında neden evet
denmesi gerektiği ve eğer evet denmeyecekse
oylamanın boykot edilmesinin gerekçeleri, hiçbir
bilimselliği olmayan dayanaksız akıl yürütmeler ve
sözüm ona bilimsel görüşler olarak, gazete
köşelerini süslüyor; TV yorumu olarak evlerin
oturma odalarında yankılanıyor.
AKP’nin dinselliği tümüyle göz ardı ediliyor ve
evet demenin kör edici çekiciliği topluma
demokrasi adı altında sunuluyor.
Halkoylamasına sunulan anayasa değişikliği,
ülkenin hukuk düzeninin ve adalet dağıtım
yapısının en üst noktasının şu anda olduğundan
çok daha aşırı oranda siyasallaşması anlamına
geliyor.
Siyasallaşan hukuk, bugünlerin uygulamalarının
her sabah yeniden kanıtladığı gibi balyoz olur;
istediğini susturur, istediğini de konuşturur.
Üniversite bu süreçte susarsa, hiçbir zaman
siyasal iktidarın istediğinin dışında ağzını açamaz;
konuşamaz.
Kuraldır; konuşamayan üniversite toplum
yararına bilimsel üretim yapamaz; olsa olsa
siyasal iktidarın, bilimsellik elbisesi giymiş yalan
makinesi olur.
Kısacası, üniversite konuşmalı ve yarın çok geç
olmadan, ülkede hukukun siyasallaşmasına hayır
demesini bilmelidir.
KESK’in referandum sürecine bağlõ olmaksõzõn toplusözleşme yapõlmasõ önerisi ele alõnacak
Memur toplusözleşmede õsrarlõ
KESK Başkanõ Evren, ekim veya kasõm
ayõnda referandum sonucu ne olursa olsun
toplusözleşme yapma talebini hükümetin
referandumla bağlantõ kurarak
değerlendirmesinin doğru olmayacağõnõ,
çalõşanlarõn hak ve çõkarlarõnõn korunmasõ
adõna bunun yapõlmasõ gerektiğini ifade etti.
B
ircan Akyıldız, Kamu-Sen olarak bu konudaki
görüşmelerin 18 Ağustos’a ertelenmesini kabul
etmediklerini belirterek kamu çalõşanlarõnõn,
anayasanõn 90. maddesi çerçevesinde toplusözleşme
hakkõnõn olduğunu kaydetti. Akyõldõz, şunlarõ
söyledi: “Toplusözleşme hakkının referanduma
bağlı kalınarak gündeme taşınması kamu
çalışanlarını referandumda baskı altına almak
anlamına gelebilecek bir uygulamadır.
Toplusözleşme yapmak isteyenler, bu toplu
görüşme sonucunun, referandum sonucu ne
olursa olsun müzakereler sonucunda varılacak
mutabakatın toplusözleşme niteliğinde olduğunu
kabul etmesi yeterlidir. İşi uzatarak bu noktaya
taşımak, bize göre konuyu sulandırmaktan öte
bir uygulama değildir. Çarşamba günü bu
konuyu yeniden görüşeceğiz” dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet
ile memur konfederasyonlarõ arasõndaki toplu
görüşmelerin birinci turu dün başladõ. Memur
maaşlarõna gelecek yõl yapõlacak zammõ
belirlemek üzere yapõlan görüşmeler öncesinde
konfederasyonlar, anayasa paketinde yer alan
memurlara toplusözleşme hakkõnõn bu yõl
uygulanmasõnõ istiyor. KESK’in toplu
görüşmelerin referandumdan sonra
toplusözleşme olarak devam etmesi önerisinin
değerlendirilmesi için de görüşmeler, 18
Ağustos Çarşamba gününe ertelendi.
Bu yõl dokuzuncusu gerçekleştirilen
görüşmelerin ilk turu, Devlet Bakanõ Hayati
Yazıcı başkanlõğõnda, Başbakanlõk Merkez
Bina’da yapõldõ. Toplantõya, Kamu İşveren
Kurulu üyeleri, Memur-Sen Genel Başkanõ
Ahmet Gündoğdu, Türkiye Kamu-Sen Genel
Başkanõ Bircan Akyıldız, KESK Genel Başkanõ
Sami Evren, konfederasyonlarõn yetkili
sendikalarõnõn başkanlarõ, sendika uzmanlarõ ve
bürokratlar katõldõ. Taraflar arasõnda 15 gün
sürecek toplu görüşmelerde, memurlarõn
gelecek yõla ilişkin ekonomik ve sosyal haklarõ
belirlenecek.
Toplu görüşmelerin başlamasõndan yaklaşõk 2
saat sonra KESK heyeti toplantõ devam ederken
dõşarõ çõktõ. Sami Evren, yaptõğõ açõklamada,
toplantõda artõk toplu görüşme döneminin
kapatõlmasõ gerektiğini ifade ettiklerini ve
toplusözleşme yapma çağrõsõnda bulunduklarõnõ
söyledi. Evren, toplantõyõ kapatõp
referandumdan sonra ekim ayõnda
toplusözleşme yapmak üzere yeniden bir araya
gelme önerisinde bulunduklarõnõ kaydetti.
Evren, toplantõda 300 liralõk seyyanen zam
talebini görüşme istediklerinin ise kabul
edilmediğini bildirdi. KESK heyetinin dõşarõ
çõkmasõnõn ardõndan toplantõya ara verildi.
Aranõn ardõndan Bakan Yazõcõ’nõn teklifinin
memur sendikalarõnca kabul görmesi üzerine,
görüşmelerin 18 Ağustos Çarşamba günü
yapõlmasõ kararlaştõrõldõ.
VERGİ BORCU OLANA JET TEBLİGAT YAPILACAK
Ekonomi Servisi - Maliye Bakanlõğõ, ver-
gi kayõp ve kaçağõ ile mücadeleye dönük ye-
ni önlemleri uygulamaya koyuyor. Vergi
borcu olana elektronik tebligat devreye so-
kulurken, vadeli piyasa finansal araçlarõ olan
futures, options, forward ve swap’ta vergi
uygulamasõ yeniden düzenleniyor.
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazõ Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Deği-
şiklik Yapõlmasõnõ Öngören 6009 sayõlõ Ka-
nun uyarõnca, elektronik ortamda tebliga-
ta geçilecek. Gelir İdaresi Başkanlõğõ da, uy-
gulamaya ilişkin bir Tebliğ hazõrlõyor.
Üzerinde çalõşõlan tebliğ taslağõ uyarõnca,
halen posta ya da memur eliyle gönderilen,
adresin bulunamamasõ halinde de yayõn yo-
luyla gerçekleştirilen vergi tebligatlarõ, ar-
tõk elektronik ortamda yapõlacak. Gelir
İdaresi Başkanlõğõ, elektronik tebligatõn
altyapõsõ için PTT, Türk Telekom ve Bil-
gi Teknolojileri İletişim Kurumu ile işbir-
liği yapacak. Altyapõnõn kurulmasõnõn ar-
dõndan da mükelleflere birer elektronik ad-
res verilecek.
KAZANCI KARDEŞLER, BAŞKENT DOĞALGAZ İÇİN YARIŞACAK
Ekonomi Servisi - Başkent Doğalgaz Da-
ğõtõm AŞ’ye ait yüzde 80 oranõndaki hissenin
satõş yöntemiyle özelleştirme ihalesi, bugün ger-
çekleştirilecek. Dev şirketlerin ilgilendiği iha-
leye, 7 şirket teklif vermişti.
Elektrik dağõtõm ihalelerinde rakip olan Ka-
zancõ Kardeşler, bu ihalede de yine rakip ola-
caklar. Çekişmeli geçmesi beklenen ihaleye tek-
lif veren firmalar arasõnda Mehmet Emin
Karametmet ile aile şirketi Aksa’dan ayrõlan
Mehmet Kazancı ortaklõğõndaki Meka, MME-
KA Makina İthalat Pazarlama, Aksa Doğalgaz,
Yõldõzlar SSS Holding, Fernas İnşaat, Akfen
Holding, Genpa Telekomünikasyon ve İletişim
Hizmetleri Sanayi Ticaret AŞ, Limak Yatõrõm
İşletme Hizmetleri ve İnşaat bulunuyor. Yük-
sek fiyat elde edilmesi beklenen ihalede, ilk iha-
lede elde edilen 1.6 milyar dolarlõk fiyatõn ya-
kalanabileceği belirtiliyor. 2008 yõlõnõn Mart
ayõnda Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafõn-
dan yapõlan ihale, en yüksek teklif veren Glo-
bal Yatõrõm Energaz ve ikinci en yüksek tek-
lifin sahibi Elektromed’in yükümlülüklerini ye-
rine getirememesi üzerine iptal edilmişti.
ARANIZDA
ANLAŞMA MI
YAPTINIZ?
K
ESK seyyanen 300 TL’lik
zammõn müzakere edilmesini
talep ederken, ekonomik
büyümeden de pay istiyor. KESK
üyeleri, “Artık yeter toplusözleşme” ve
2011 Toplu İş Sözleşmesi taleplerinin
yer aldõğõ pankartlarõ açarak,
Güvenpark’tan Başbakanlõk Merkez
Bina’ya yürüdü. Burada bir açõklama
yapan Sami Evren, “Toplusözleşme
yapmazsak masada sonuç alamayız”
diye konuştu. Memur-Sen’in, reel kaybõ
120 TL olarak açõkladõğõnõ anõmsatan
Evren, “Toplantıda bu konuyu
açıklamalarını isteyeceğiz. Aralarında
bir anlaşma mı vardır?” dedi. Kamu-
Sen de maaşlara 200 lirasõ seyyanen
olmak üzere yüzde 10 zamla birlikte
toplam 310 lira artõş talep ediyor. Toplu
görüşme masasõnda kamu görevlilerini
temsil eden kesimin ortak hareket
etmesi, bütünlüğü bozacak talep ve
davranõşlardan kaçõnmasõ gerektiğini
belirten Bircan Akyõldõz,
“Umuyorum ki bu
kimseler siyasi
iradeye payanda
olma arzusuna
kapılmaz,
kamu
MERKEZ BANKASI KURLARI 16 AĞUSTOS 2010
DÖVİZ EFEKTİF
CİNSİ ALIŞ SATIŞ ALIŞ SATIŞ
1 ABD DOLARI 1,5065 1,5138 1,5054 1,5161
1 AVUSTRALYA DOLARI 1,3512 1,36 1,345 1,3682
1 İSVİÇRE FRANGI 1,4291 1,4383 1,427 1,4405
1 İNGİLİZ STERLİNİ 2,3512 2,3635 2,3496 2,367
1 KUVEYT DİNARI 5,1915 5,2599 5,1136 5,3388
1 SUUDİ A. RİYALİ 0,40293 0,40366 0,39991 0,40669
1 AVRO 1,9325 1,9418 1,9311 1,9447
1 KANADA DOLARI 1,449 1,4556 1,4436 1,4611
1 DANİMARKA KRONU 0,25934 0,26062 0,25916 0,26122
1 JAPON YENİ 1,7529 1,7645 1,7464 1,7712
1 NORVEÇ KRONU 0,24356 0,2452 0,24339 0,24576
1 İSVEÇ KRONU 0,20257 0,20468 0,20243 0,20515
Ericsson Ar-Ge ağını genişletti
Ekonomi Servisi - Ericsson, genişlettiği Ar-Ge
(Araştõrma-Geliştirme) merkezine 50 mühendis
aldõğõnõ açõkladõ. ST-Ericsson bünyesindeki IC
Design Center’da (Çip Dizayn Merkezi) görev ya-
pan yüksek nitelikli mühendisler çalõşmalarõnõ
bundan böyle Ericsson çatõsõ altõnda sürdürecek.
Yapõlan açõklamaya göre, yeni ismiyle Ericsson
Mikroelektronik Ar-Ge Merkezi’nde küresel stan-
dartlarda yürütülen çalõşmalarla Türkiye’deki ope-
ratörlere daha yoğun destek sağlanacak. Ericsson
Türkiye Genel Müdürü Özgür Tohumcu, Erics-
son’un hem küresel hem de Türkiye’ye yönelik stra-
tejileri içerisinde Ar-Ge’nin büyük önem taşõdõğõ-
nõ vurgulayarak “Müşterilerimizin büyümesi ve
kârlılığının daha ileri seviyelere taşınması adı-
na, Türkiye telekomünikasyon pazarının geliş-
mesine büyük önem veriyor ve bu doğrultuda-
ki hedeflerimize ulaşmak için yoğun çalışmalar
yürütüyoruz. Bu hedeflere giden yolda Ar-Ge ki-
lit bir rol oynuyor” dedi.
Referandumda baskı
aracı olmasın
görevlileri ve
bizlerle
birlikte
hareket
etmeye karar
verirler”
dedi.
KESK üyeleri Ankara ve İstanbul başta olmak üzere pek çok ilde hükümetin politikala-
rını protesto etti. Kamu çalışanları, toplusözleşme ve grev hakkı istedi. (HAZAL OCAK)