25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 16 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Bu Kez ‘Susu-yorum’ Olmaz! Dünya ekonomisinde aylardır, veriler bir süre ekonomik toparlanma gösteriyor, sonra yön değiştiriyorlar. Bu kez, iki dipli resesyon, deflasyon hatta depresyon tartışmaları başlıyor, piyasalarda sert dalgalanmalar yaşanıyor. Bu oldukça korkutucu bir durum, çünkü kronik bir istikrarsızlığın (belli sorunların, aşılamayarak, sürekli tekrarlanması anlamında) istikrar kazandığını düşündürüyor. “Nasıl bir şey?” diyorsanız, Japonya ekonomisinin 1990’ların başından bu yana içinde debelendiği duruma bakabilirsiniz. Bir öyle, bir böyle... Geçen hafta boyunca tam da böyle bir duruma örnek gösterilebilecek türden gelişmelere şahit olduk. Borsalar hafta boyunca sert dalgalanmalar yaşayarak düştüler. Çünkü dünyanın en büyük ekonomisi ABD’de şirketler, ekonomik toparlanma haberlerine güvenlerini kaybetmişlerdi, tüketici talebinde bir iyileşme beklemediklerinden, yeni işçi almaya istekli değillerdi. Çin’den gelen veriler de ekonomik yavaşlamaya işaret ediyordu. (Wall Street Journal, 13/08) Hafta içinde, ABD Merkez Bankası, daha önce öngörülenden daha zayıf bir ekonomik toparlanma beklediğini söyledi. Diğer bir deyişle işsizlik oranının yakın zamanda yüzde 9.5’ten (Clinton dönemindeki yöntemle hesaplandığında yüzde 16’dan) aşağı düşme olasılığı yok. Enflasyon oranı da Merkez Bankası hedefinin altında seyrediyor. “Ciddi ekonomistlerin çoğunluğu, ABD ve diğer Batı ekonomilerinin deflasyon tehlikesiyle yüz yüze olduğuna inanıyorlarmış” (Market Watch, 12/08). The Economist de iyimser olmaya büyük çaba gösteren bir yorumunda, “deflasyon konusundaki endişelerin haklı olduğunu” kabul ediyordu. Haftanın ikinci yarısında borsalar düşmeye devam ederken, bu kez Avrupa’dan beklenenden daha iyi veriler gelmeye başladı. Avrupa Merkez Bankası, önceki ay sanayi üretiminde görülen ani gerilemeye işaretle toparlanmanın momentum kaybetmeye başladığını söylemişti ama bu kez, veriler tam aksi yönü gösteriyordu: Almanya ekonomisinin bu yılın ikinci üç aylık döneminde, birleşmeden bu yana en yüksek büyüme hızını gerçekleştirmiş olduğunu öğrendik. Almanya ekonomisi ikinci üç aylık dönemde birinciye göre yüzde 2.2, yıllık olarak ise yüzde 9 büyümüş (Bloomberg 13/08); işsizlik de kriz öncesi düzeyine geri dönmüş. Arkasından Avrupa ekonomisinin beklenenden daha hızlı büyüdüğünü öğrendik. Cuma günü, öğleden sonra, CNBC sunucusu, haberi “Avrupa’da resesyon bitti” sevinciyle veriyordu. Ancak verilere biraz daha yakından bakınca, İngiltere’de ekonomik büyüme hız kesmeye başlarken analistlerin çoğu “iki dipli” durgunluktan söz ediyor, “depresyon korkusunun” artmakta olduğunu vurguluyorlardı (The Guardian 11/08). Avrupa’nın geri kalanına bakınca da karşımıza oldukça karanlık bir görüntü çıkıyordu. Avro bölgesinin 16 ülkesinden oluşan ekonomi, ikinci üç aylık dönemde birinci üç aylık döneme göre yüzde 1 büyümüş, ama Yunanistan ekonomisi yüzde 1.5 daralırken, Fransa ve İtalya’da büyüme sırasıyla yüzde 0.6 ve 0.4’te kalmış. Cuma günü Bloomberg kanalında büyüme haberini “hiç yoktan iyidir” diyerek izlerken, ekranda bir grafik, İspanya, İtalya, İrlanda, Yunanistan ve İspanya bonolarının fiyatlarının yeniden düşmeye başladığını gösteriyordu. Durumu açıklayan bir ekonomiste göre, piyasalar, kemer sıkma politikalarının etkilerini göstermesiyle birlikte, üçüncü üç aylık dönemde bu ekonomilerin, mali sistemlerinin zorlanmaya başlamasını bekliyorlar. Hafta içinde de gelen haberler İrlanda ve İspanya’da banka sisteminin “yine sinirleri bozucu işaretler” vermeye başladığını gösteriyordu (Wall Street Journal, 12/08) Almanya’da büyüme, ABD’de Japonyalaşma Geçen haftanın en flaş haberi, hiç şüphesiz Almanya’yı aniden dünyanın süper ekonomisi katına yükselten büyüme hızıydı. Gerçekten Alman ekonomisi çok güçlü, üretkenliği yüksek, otomotive, optik, hassas ölçü aletleri, elektrikli aletler, tıbbi aletler gibi alanlarda dünya piyasalarından neredeyse rakipsiz bir sanayiye dayanıyor. Geçen hafta açıklanan yüksek büyüme oranlarının arkasında, güçlü bir ihracat performansı, yeni yatırımlar var. Avrupa ve ABD’nin aksine Almanya’da işsizlik düşüyor, tüketici talebi de güçlü. Ancak bu madalyonun öbür yüzündeki resim aynı derecede olumlu değil. İç talebi daraltması kaçınılmaz, yeni kemer sıkma politikaları devreye girerken ihracat performansı daha çok önem kazanıyor. Buna karşılık Almanya’nın ABD, Çin gibi büyük ihracat pazarlarından yine daralma sinyalleri geliyor. Almanya açısından büyük öneme sahip Avrupa ülkelerinde de, hükümetler kemer sıkma politikalarını uygulamaya koymaya başlıyorlar. Özetle Almanya’nın büyüme performansını destekleyen ihracat performansının bugünkü gücünü korumaya devam edeceğini düşünmek gerçekçi değil. Bir yatırımcının dediği gibi, “Almanya şimdi Süpermen gibi görünüyor ama az sonra, karşımıza Clark Kent kimliğiyle çıkabilir”. Bu olası kimlik değişikliğinin bir örneği de ABD. 1990’lar boyunca hep ABD ekonomisinin esnekliğini, Almanya’nın ekonomik modeline üstünlüğünü vurgulayan yorumlar okuduk. Şimdilerde ABD’nin Japonyalaşmasına ilişkin yorumlar okuyoruz. ABD’nin de Japonya gibi uzun süreli bir durgunluk-deflasyon dönemine girdiği ileri sürülüyor. Geçen hafta Fed, Shwartz ve Friedman’ın, “Depresyonu önlemek için mutlaka para arzının düşmesini engellemek gerekir” saptamasına uyarak, Hazine kâğıtları satın almaya öncelik vereceğini açıklıyordu. Böylece Fed ellerindeki Hazine kâğıtlarını satacak olanların hesaplarına para transfer edecek. Fed’in kendi geliri olmadığından, bu operasyon yeni para yaratılması anlamına geliyor. Ancak, The Guardian’da Chris Payne’in işaret ettiği gibi, Fed’in benimsediği yöntem ne yeni yatırımları teşvik etme ne de yeni iş olanakları yaratma şansına sahip. Gerçekten de bu tedbirler ekonomide yeni değer üreterek, bankaları ve batık borçları temizleyecek kaynakları yaratacak gibi durmuyor. Ama bu arada ABD’nin devlet borçları artmaya devam edecek. Piyasalarda yaşanan kimi gelişmeler de bu beklentinin güçlenmekte olduğunu düşündürüyor. Örneğin, Wall Street Journal cuma günü, devlet borçları piyasalarının en büyük oyuncusu PIMCO’nun portföyünde, ABD Hazine kâğıtlarının ağırlığının haziranda yüzde 63’ten temmuzda yüzde 54’e düştüğünü bildiriyordu. ABD’nin Japonyalaşması demek, ekonomisinin zombi banka sistemi, etkisiz bir para politikası ve büyümeye devam eden devlet borçları kısırdöngüsüne hapsolması demek. Böyle bir sürece 1990’ların başında, ABD’ye göre çok daha sağlam bir ekonomiyle ve daha elverişli dünya ekonomisi koşullarında giren Japonya’nın hâlâ çıkamıyor olması, bu kısırdöngünün bir kez yerleştiğinde kırılmasının ne kadar zor olduğunu, krizin büyümeye devam edeceğini gösteriyor. Perşembe günü Christian Sceince Monitor’un bir yorumunda, kamu- borç/GSMH oranı yüzde 200’e ulaşan Japonya’nın, finansal krizin yeni patlama noktasını oluşturmaya aday olduğu ileri sürülüyordu. İstikrarsızlığın İstikrarı erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA yakupkepenek06@hotmail.com Halkoylaması süreci, kurumsal yapıların gerçek niteliklerini sergilemesine tanıklık ediyor. Çoğu kurumlar susuyor; halkoylaması gibi toplumun geleceği açısından yaşamsal öneme sahip bir konuda tutum ve görüş sergilemiyor. Bunların içinde biri niteliksel olarak farklıdır; o kurum da, topluma bilimsel görüş bildirmesi gereken üniversitedir. Ancak üniversiteler, hemen hiçbir konuda halkı aydınlatıcı bir çabanın içine girmiyor. Örneğin, bilim ile her türlü mal ve hizmet üretiminin bütünleşmesi gerçekleşemiyor; yurdun ormanları acımasızca yok ediliyor; ırmakları, HES (hidroelektrik santral) yapımı için kurutuluyor; evlerin depreme dayanıklılığının derecesi doğru dürüst saptanmıyor; kıyılarının ne kadarının halka açık olduğu bilinmiyor; Doğu ve Güneydoğu’da genç kızlar arasında intihar oranının diğer bölgelerden fazla olmasının nedenlerine bakılmıyor; kadın-erkek eşitsizliğinin yürekler acısı ilkelliği görmezden geliniyor; çocuklara cinsel taciz de çocuk işçiliği de olağan karşılanıyor; kentlerin rant alanı olarak talanı artarak devam ediyor; hayvancılığın nasıl boğazlandığına bakılmıyor; gelir dağılımının bozukluğunun düzeyi, bölgesel gelişme farkının açılıp açılmadığı; işsizliğin bireye ve topluma, doğrudan ve dolaylı maliyetinin hesabı bilinmiyor... Sayısı daha da arttırılabilecek bu yaşamsal konulara neredeyse hiçbir bilimsel el sürülmüyor; susuluyor; ama yine de bu ülkede 102’si devlet, 52’si de özel olmak üzere toplam 154 üniversite var! Toplumuna ve onun sorunlarına bu kadar duyarsız olan üniversite halkoylamasında da ortalıkta görünmüyor. “Susu-yorum” yapıyor!! Nedeni açık. AKP iktidarı, her olanağı kullanarak, üniversite yönetimlerini kendi dünya görüşüne göre belirliyor. Cemaatçi yapılanma + YÖK + Cumhurbaşkanı üçlüsünün oluşturduğu yönetim yapısı, üniversitelerin tamamına yakınını avucunun içine almış bulunuyor. Her yeni rektör atanmasında bu kapsam alanı genişliyor. Var olan bu kaskatı kurumsal yapı, niteliği gereği, üniversitede bilimsel özgürlük ve üniversite özerkliğine yaşam hakkı tanımıyor. Oysa bunlar, bilimsel üretimin önkoşuludur. Bu evrensel değerlerden uzak tutulan üniversite, doğal olarak, halkoylaması dahil, hiçbir konuda ağzını açamıyor! Üniversitenin bu ürkütücü kurumsal suskunluğunun çok daha ayrıntılı olarak sorgulanması ve geçici olup olmadığının saptanması büyük önem taşıyor. Bir yanda bu kurumsal suskunluk, diğer yanda kimi bireysel çıkışların ayyuka çıkışı! Özellikle de halkoylamasında neden evet denmesi gerektiği ve eğer evet denmeyecekse oylamanın boykot edilmesinin gerekçeleri, hiçbir bilimselliği olmayan dayanaksız akıl yürütmeler ve sözüm ona bilimsel görüşler olarak, gazete köşelerini süslüyor; TV yorumu olarak evlerin oturma odalarında yankılanıyor. AKP’nin dinselliği tümüyle göz ardı ediliyor ve evet demenin kör edici çekiciliği topluma demokrasi adı altında sunuluyor. Halkoylamasına sunulan anayasa değişikliği, ülkenin hukuk düzeninin ve adalet dağıtım yapısının en üst noktasının şu anda olduğundan çok daha aşırı oranda siyasallaşması anlamına geliyor. Siyasallaşan hukuk, bugünlerin uygulamalarının her sabah yeniden kanıtladığı gibi balyoz olur; istediğini susturur, istediğini de konuşturur. Üniversite bu süreçte susarsa, hiçbir zaman siyasal iktidarın istediğinin dışında ağzını açamaz; konuşamaz. Kuraldır; konuşamayan üniversite toplum yararına bilimsel üretim yapamaz; olsa olsa siyasal iktidarın, bilimsellik elbisesi giymiş yalan makinesi olur. Kısacası, üniversite konuşmalı ve yarın çok geç olmadan, ülkede hukukun siyasallaşmasına hayır demesini bilmelidir. KESK’in referandum sürecine bağlõ olmaksõzõn toplusözleşme yapõlmasõ önerisi ele alõnacak Memur toplusözleşmede õsrarlõ KESK Başkanõ Evren, ekim veya kasõm ayõnda referandum sonucu ne olursa olsun toplusözleşme yapma talebini hükümetin referandumla bağlantõ kurarak değerlendirmesinin doğru olmayacağõnõ, çalõşanlarõn hak ve çõkarlarõnõn korunmasõ adõna bunun yapõlmasõ gerektiğini ifade etti. B ircan Akyıldız, Kamu-Sen olarak bu konudaki görüşmelerin 18 Ağustos’a ertelenmesini kabul etmediklerini belirterek kamu çalõşanlarõnõn, anayasanõn 90. maddesi çerçevesinde toplusözleşme hakkõnõn olduğunu kaydetti. Akyõldõz, şunlarõ söyledi: “Toplusözleşme hakkının referanduma bağlı kalınarak gündeme taşınması kamu çalışanlarını referandumda baskı altına almak anlamına gelebilecek bir uygulamadır. Toplusözleşme yapmak isteyenler, bu toplu görüşme sonucunun, referandum sonucu ne olursa olsun müzakereler sonucunda varılacak mutabakatın toplusözleşme niteliğinde olduğunu kabul etmesi yeterlidir. İşi uzatarak bu noktaya taşımak, bize göre konuyu sulandırmaktan öte bir uygulama değildir. Çarşamba günü bu konuyu yeniden görüşeceğiz” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet ile memur konfederasyonlarõ arasõndaki toplu görüşmelerin birinci turu dün başladõ. Memur maaşlarõna gelecek yõl yapõlacak zammõ belirlemek üzere yapõlan görüşmeler öncesinde konfederasyonlar, anayasa paketinde yer alan memurlara toplusözleşme hakkõnõn bu yõl uygulanmasõnõ istiyor. KESK’in toplu görüşmelerin referandumdan sonra toplusözleşme olarak devam etmesi önerisinin değerlendirilmesi için de görüşmeler, 18 Ağustos Çarşamba gününe ertelendi. Bu yõl dokuzuncusu gerçekleştirilen görüşmelerin ilk turu, Devlet Bakanõ Hayati Yazıcı başkanlõğõnda, Başbakanlõk Merkez Bina’da yapõldõ. Toplantõya, Kamu İşveren Kurulu üyeleri, Memur-Sen Genel Başkanõ Ahmet Gündoğdu, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanõ Bircan Akyıldız, KESK Genel Başkanõ Sami Evren, konfederasyonlarõn yetkili sendikalarõnõn başkanlarõ, sendika uzmanlarõ ve bürokratlar katõldõ. Taraflar arasõnda 15 gün sürecek toplu görüşmelerde, memurlarõn gelecek yõla ilişkin ekonomik ve sosyal haklarõ belirlenecek. Toplu görüşmelerin başlamasõndan yaklaşõk 2 saat sonra KESK heyeti toplantõ devam ederken dõşarõ çõktõ. Sami Evren, yaptõğõ açõklamada, toplantõda artõk toplu görüşme döneminin kapatõlmasõ gerektiğini ifade ettiklerini ve toplusözleşme yapma çağrõsõnda bulunduklarõnõ söyledi. Evren, toplantõyõ kapatõp referandumdan sonra ekim ayõnda toplusözleşme yapmak üzere yeniden bir araya gelme önerisinde bulunduklarõnõ kaydetti. Evren, toplantõda 300 liralõk seyyanen zam talebini görüşme istediklerinin ise kabul edilmediğini bildirdi. KESK heyetinin dõşarõ çõkmasõnõn ardõndan toplantõya ara verildi. Aranõn ardõndan Bakan Yazõcõ’nõn teklifinin memur sendikalarõnca kabul görmesi üzerine, görüşmelerin 18 Ağustos Çarşamba günü yapõlmasõ kararlaştõrõldõ. VERGİ BORCU OLANA JET TEBLİGAT YAPILACAK Ekonomi Servisi - Maliye Bakanlõğõ, ver- gi kayõp ve kaçağõ ile mücadeleye dönük ye- ni önlemleri uygulamaya koyuyor. Vergi borcu olana elektronik tebligat devreye so- kulurken, vadeli piyasa finansal araçlarõ olan futures, options, forward ve swap’ta vergi uygulamasõ yeniden düzenleniyor. Gelir Vergisi Kanunu ile Bazõ Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Deği- şiklik Yapõlmasõnõ Öngören 6009 sayõlõ Ka- nun uyarõnca, elektronik ortamda tebliga- ta geçilecek. Gelir İdaresi Başkanlõğõ da, uy- gulamaya ilişkin bir Tebliğ hazõrlõyor. Üzerinde çalõşõlan tebliğ taslağõ uyarõnca, halen posta ya da memur eliyle gönderilen, adresin bulunamamasõ halinde de yayõn yo- luyla gerçekleştirilen vergi tebligatlarõ, ar- tõk elektronik ortamda yapõlacak. Gelir İdaresi Başkanlõğõ, elektronik tebligatõn altyapõsõ için PTT, Türk Telekom ve Bil- gi Teknolojileri İletişim Kurumu ile işbir- liği yapacak. Altyapõnõn kurulmasõnõn ar- dõndan da mükelleflere birer elektronik ad- res verilecek. KAZANCI KARDEŞLER, BAŞKENT DOĞALGAZ İÇİN YARIŞACAK Ekonomi Servisi - Başkent Doğalgaz Da- ğõtõm AŞ’ye ait yüzde 80 oranõndaki hissenin satõş yöntemiyle özelleştirme ihalesi, bugün ger- çekleştirilecek. Dev şirketlerin ilgilendiği iha- leye, 7 şirket teklif vermişti. Elektrik dağõtõm ihalelerinde rakip olan Ka- zancõ Kardeşler, bu ihalede de yine rakip ola- caklar. Çekişmeli geçmesi beklenen ihaleye tek- lif veren firmalar arasõnda Mehmet Emin Karametmet ile aile şirketi Aksa’dan ayrõlan Mehmet Kazancı ortaklõğõndaki Meka, MME- KA Makina İthalat Pazarlama, Aksa Doğalgaz, Yõldõzlar SSS Holding, Fernas İnşaat, Akfen Holding, Genpa Telekomünikasyon ve İletişim Hizmetleri Sanayi Ticaret AŞ, Limak Yatõrõm İşletme Hizmetleri ve İnşaat bulunuyor. Yük- sek fiyat elde edilmesi beklenen ihalede, ilk iha- lede elde edilen 1.6 milyar dolarlõk fiyatõn ya- kalanabileceği belirtiliyor. 2008 yõlõnõn Mart ayõnda Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafõn- dan yapõlan ihale, en yüksek teklif veren Glo- bal Yatõrõm Energaz ve ikinci en yüksek tek- lifin sahibi Elektromed’in yükümlülüklerini ye- rine getirememesi üzerine iptal edilmişti. ARANIZDA ANLAŞMA MI YAPTINIZ? K ESK seyyanen 300 TL’lik zammõn müzakere edilmesini talep ederken, ekonomik büyümeden de pay istiyor. KESK üyeleri, “Artık yeter toplusözleşme” ve 2011 Toplu İş Sözleşmesi taleplerinin yer aldõğõ pankartlarõ açarak, Güvenpark’tan Başbakanlõk Merkez Bina’ya yürüdü. Burada bir açõklama yapan Sami Evren, “Toplusözleşme yapmazsak masada sonuç alamayız” diye konuştu. Memur-Sen’in, reel kaybõ 120 TL olarak açõkladõğõnõ anõmsatan Evren, “Toplantıda bu konuyu açıklamalarını isteyeceğiz. Aralarında bir anlaşma mı vardır?” dedi. Kamu- Sen de maaşlara 200 lirasõ seyyanen olmak üzere yüzde 10 zamla birlikte toplam 310 lira artõş talep ediyor. Toplu görüşme masasõnda kamu görevlilerini temsil eden kesimin ortak hareket etmesi, bütünlüğü bozacak talep ve davranõşlardan kaçõnmasõ gerektiğini belirten Bircan Akyõldõz, “Umuyorum ki bu kimseler siyasi iradeye payanda olma arzusuna kapılmaz, kamu MERKEZ BANKASI KURLARI 16 AĞUSTOS 2010 DÖVİZ EFEKTİF CİNSİ ALIŞ SATIŞ ALIŞ SATIŞ 1 ABD DOLARI 1,5065 1,5138 1,5054 1,5161 1 AVUSTRALYA DOLARI 1,3512 1,36 1,345 1,3682 1 İSVİÇRE FRANGI 1,4291 1,4383 1,427 1,4405 1 İNGİLİZ STERLİNİ 2,3512 2,3635 2,3496 2,367 1 KUVEYT DİNARI 5,1915 5,2599 5,1136 5,3388 1 SUUDİ A. RİYALİ 0,40293 0,40366 0,39991 0,40669 1 AVRO 1,9325 1,9418 1,9311 1,9447 1 KANADA DOLARI 1,449 1,4556 1,4436 1,4611 1 DANİMARKA KRONU 0,25934 0,26062 0,25916 0,26122 1 JAPON YENİ 1,7529 1,7645 1,7464 1,7712 1 NORVEÇ KRONU 0,24356 0,2452 0,24339 0,24576 1 İSVEÇ KRONU 0,20257 0,20468 0,20243 0,20515 Ericsson Ar-Ge ağını genişletti Ekonomi Servisi - Ericsson, genişlettiği Ar-Ge (Araştõrma-Geliştirme) merkezine 50 mühendis aldõğõnõ açõkladõ. ST-Ericsson bünyesindeki IC Design Center’da (Çip Dizayn Merkezi) görev ya- pan yüksek nitelikli mühendisler çalõşmalarõnõ bundan böyle Ericsson çatõsõ altõnda sürdürecek. Yapõlan açõklamaya göre, yeni ismiyle Ericsson Mikroelektronik Ar-Ge Merkezi’nde küresel stan- dartlarda yürütülen çalõşmalarla Türkiye’deki ope- ratörlere daha yoğun destek sağlanacak. Ericsson Türkiye Genel Müdürü Özgür Tohumcu, Erics- son’un hem küresel hem de Türkiye’ye yönelik stra- tejileri içerisinde Ar-Ge’nin büyük önem taşõdõğõ- nõ vurgulayarak “Müşterilerimizin büyümesi ve kârlılığının daha ileri seviyelere taşınması adı- na, Türkiye telekomünikasyon pazarının geliş- mesine büyük önem veriyor ve bu doğrultuda- ki hedeflerimize ulaşmak için yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Bu hedeflere giden yolda Ar-Ge ki- lit bir rol oynuyor” dedi. Referandumda baskı aracı olmasın görevlileri ve bizlerle birlikte hareket etmeye karar verirler” dedi. KESK üyeleri Ankara ve İstanbul başta olmak üzere pek çok ilde hükümetin politikala- rını protesto etti. Kamu çalışanları, toplusözleşme ve grev hakkı istedi. (HAZAL OCAK)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle