19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 15 AĞUSTOS 2010 PAZAR 18 KÜLTÜR [email protected] Goran Bregovic geliyor Kültür Servisi - Emir Kusturica imzalõ “Çingeneler Zamanõ”, “Arizona Rüyasõ” ve “Underground” gibi filmlere yaptõğõ müziklerle de tanõnan Goran Bregovic, grubu The Wedding&The Funeral’la 8 Ekim’de İstanbul Maçka Küçükçiftlik Park’ta müzik hayatõna sõğdõrdõğõ 21’in üzerinde albümden parçalar seslendirecek. Ülkemizde Sezen Aksu’nun “Düğün ve Cenaze” albümünün müziklerinin bestecisi ve birlikte verdikleri konserler ile de tanõnan Bregovic, Balkanlar’õn en önemli bestecileri arasõnda gösteriliyor. Osman Şahin’den ‘Darağacı Avı’ Kültür Servisi - Öykü ve senaryo yazarõ Osman Şahin’in yeni öykü kitabõ “Darağacõ Avõ”, Can Yayõnlarõ tarafõndan yayõmlandõ. Bugüne dek öykü kitaplarõyla aralarõnda Sait Faik Hikâye Armağanõ ve Yunus Nadi Öykü Ödülü’nün de bulunduğu pek çok ödüle değer görülen Şahin, yeni yapõtõnda, Toros köylerinin yaşanmõş öykülerini anlatmayõ sürdürüyor. Dört öyküden oluşan “Darağacõ Avõ”nda, kitaba adõnõ veren öykü, düşmanõnõ öldürmekle yetinememiş, onu bir darağacõna asarak çürümesini beklemeye durmuş Miran’õn ürpertici dramõnõ konu ediniyor. UB40 ekimde İstanbul’da Kültür Servisi - 1978 yõlõnda İngiltere’de kurulan reggae grubu UB40, 22 Ekim’de İstanbul - MATINE 216’da konser verecek. “Red Red Wine”, “Can’t Help Falling In Love”, “Don’t Break My Heart” gibi şarkõlarla bilinen grup, 1993’te çõkardõğõ Elvis Presley balad’õ “Can’t Help Falling In Love With You” adlõ şarkõlarõnõn başarõsõnõn ardõndan dünya çapõnda tanõnmaya başladõ. ‘127 Saat’te Danny Boyle Kültür Servisi - Danny Boyle’õn “127 Saat” adlõ son filminin bu yõlki Londra Film Festivali’nin kapanõş filmi olarak gösterileceği açõklandõ. Prömiyeri festival kapsamõnda 28 Ekim’de yapõlacak film, dağda kolunu kesmek zorunda kalan bir dağcõnõn mücadele dolu beş gününü anlatõyor. Gerçek bir hikâyeye dayanan filmin başrolünde ise James Franco rol alõyor. Boyle’õn önceki filmi “Slumdog Millionaire” 2008’de Londra Film Festivali’nin kapanõşõnda gösterilmiş, daha sonra sekiz Oscar ve yedi Bafta ödülüne layõk görülmüştü. İslamda ‘1001 İcat’ Kültür Servisi - İslam medeniyetinin bilim ve teknolojiye yaptõğõ katkõlarõn interaktif olarak aktarõldõğõ “1001 İcat” adlõ sergi, Londra’dan sonra 18 Ağustos’ta İstanbul’da Sultanahmet Meydanõ’nda açõlacak. Hezarfen’i, El Cezeri’yi, Mimar Sinan’õ buluşturan ve 7’nci yüzyõldan başlayarak 17’nci yüzyõla uzanan 1000 yõllõk bilimsel mirasõn gözler önüne serildiği sergi 5 Ekim’e kadar sürecek. Beyazıt’ta kitap fuarı Kültür Servisi - Her yõl ramazan ayõnda Sultanahmet Camisi’nde düzenlenen Türkiye Kitap ve Kültür Fuarõ önceki gün yeni adresi olan Beyazõt Meydanõ’nda açõldõ. “Ramazanİstanbul” etkinlikleri kapsamõnda İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Diyanet Vakfõ’nõn işbirliğiyle düzenlenen fuarda edebiyat, tarih, kültür, medeniyet, felsefe ve din alanõnda çeşitli kitaplar okurlarla buluşacak. Ziyaretçilerin her akşam bir tasavvuf musikisi konseri izleyebilecekleri fuar, ramazan boyunca her gün sabah saat 11.00’den gece yarõsõna kadar ziyaretçilere açõk olacak. ‘Yunanistan’da Mimari Paralellikler’ sergisi 19 Eylül’e kadar izlenebilecek Yitik kültürün belgeleri Sergi, ortak mimari kültürümüzün başõna gelenleri, tanõnmõş Yunan mimar Aristotelis Zahos’un 100’den fazla fotoğrafõyla gözler önüne seriyor. Sergiyi izlerken Anadolu’da yol açõlan kimliksizlik de akla düşüveriyor. NAZLI PEKTAŞ Çocukluğumun geçtiği kasabada bu yaz uzunca bir tatil yaptõm. Ege Denizi’ne kõyõsõ olan bu kasaba zaman içinde giydirme camlõ binalar, cam mozaik kaplõ apartmanlarla dolmuş, anõlarõmõn sahibi kapõsõnõ açõp içine bir türlü girmediğim eski Rum konağõ, hayaletlerini bu ruhsuz yapõlara yollamõş, içindeki sessizlik onu iyiden iyiye yaşlandõrmõştõ. Büyük bir kent taklidi yapmaya kalkõşan doğduğum yer, gerçek kimliğini betonlarõn arasõna sõkõştõrmõş, eskinin müstakil avlulu baba evleri, yerini altõ pasaj üstü ev sõkõşõklõğõna çoktan bõrakmõştõ. Sonsuza dek kaybolmuş bir mimarinin izleri, kişisel izlerimizle birlikte, kapitalist düzenin ihlali ve kültürel emperyalizmin kuşatmasõyla dönüşmekte ya da yok olmaktaydõ. İstanbul’a döndüm. Kasabamda olan biteni anlattõğõm İstanbul bana güldü. Suyun öte yanõnda olan biteni izlemek için yolumu Tophane’ye çevirdim. Tophane’de yeni açõlan Sanat Limanõ (Antrepo No: 5), “Yunanistan’da Mimari Paralellikler: 19. Yüzyıl Geleneğinden 21. Yüzyıl Değişikliğine” başlõklõ bir sergi ile ortak mimari kültürümüzün başõna gelenleri, tanõnmõş Yunan mimar Aristotelis Zahos’un (1871-1939) 100’den fazla fotoğrafõ ile gözler önüne seriyor. Anadolu geleneğinde eski Türk evleri, Rum evleri her iki kõyõda da yaşamsal değerlerin ön planda olduğu, ruh taşõyan kent görünümleri içindeki değerlerini 21. yüzyõlõn hõzla değişen “genişleme” süreci içinde kaybederek kaderlerine terk ediliyor ya da başka bir şey olmaya zorlanõyorlar. Bu belgesel sergide izlediğimiz Aristotelis Zahos’un fotoğraflarõ Benaki Müzesi’nin yeni Yunan Mimarisi Arşivi’ne ait. Sergiyi düzenleyen ve koordine eden mimar Yannis Kizis, Zahos’un fotoğraflarõ ile ilgili şunlarõ dile getiriyor: “Zahos, bütün veya ayrıntılı detay olarak şehri, anıtı, çeşmeyi sanatsal bir niyeti olmadan görüntüler. Buna rağmen netice olarak tuhaf bir çekicilik belirir, çünkü hemen hemen daima tema içinde, iki dünya harbi arasındaki zaman zarfında Yunan toplumunun hayat şartlarını yansıtan simalar, bakışlar, davranışlar ve giyim-kuşam tarzı yansır. (…) Sergilenen resimlerin uyumluluğu, Zahos’un fotoğraflarını çekmesinden yarım yüzyıllık zaman içinde, gerek mimarinin gerekse de evrensel toplum ortamının genel formasyonunu belirleyen tüm ana unsurların geri dönmemek üzere değiştiğini gösterir.” Sergide, Zahos’un objektifine zengin tema veren Pilion Bölgesi’nin mimari zenginliğini ve bir kõsmõnõn bugün çekilen fotoğraflarõnõ izlerken Anadolu’nun başõna getirdiklerimiz, taşõn ve ahşabõn karşõsõna koyduğumuz kimliksizlik akla düşüveriyor. Yok olan yerellik John Tomlinson, “Küreselleşme ve Kültür” adlõ kitabõnda; modern kapitalist sistemin yayõlmacõ doğasõnõn küresel ekonominin kitleler arasõndaki bağõ oluşturduğunu ve bu sistemin yayõlmacõ doğasõnõn her türden yerelliği yuttuğunu, sõnõrlarõ kaldõrdõğõnõ söyler. Yutulan yerellikle birlikte çiğnenen değerler, yayõlmacõ iktidara geleneği, alõşkanlõklarõ ve insan doğa dengesini unutturur. İki ülke arasõndaki ortak lezzetler, ortak müzikler, ortak kavgalar ve feda edilen ruhlu kentler mimar Zahos’un fotoğraflarõ ile yeniden akla geliyor. Doğaya ve insana saygõlõ güven dolu sokaklardan, sözümona doğacõ, kameralõ ama güvensiz, vahşileşen caddelerde yürümek gittikçe zorlaşõyor. 1980 sonrasõ şirketlerin kültür ve sanata müdahalesi sonrasõnda artan sponsorluk girişimlerinin Yunanistan’daki güçlü örneği Piraeus Bank Grup’un, kâr amacõ gütmeyen Kültür Vakfõ sponsorluğunca gerçekleştirilen sergi, 19 Eylül’e kadar Sanat Limanõ’nda. Çilekeş/Histeri Çalışmaları / Lin Records “Herkes gider Mersin’e, o gider tersine” di- ye kõsaca izah edilebilir, Çilekeş’in müzikal yolculuğu, ya da “akıntıya kürek çekmek” şek- linde özetlenebilir. “Benim” diyenin piyasa şart- larõna dayanamadõğõ, mainstream’e direksiyon kõr- dõğõ koşullarda, bir nevi haysiyet sõnavõn- dan geçiyor gibi Çilekeş. Topluluğun üçüncü albümü “Histeri Ça- lışmaları”, bilinen gündelik sound’lara, kli- şe şarkõ formatlarõna alabildiğine sõrtõnõ dön- müş; õşõğõn nerede ve ne zaman görülece- ği belirsiz içsel bir yolculuğa dönüşmüş. Gitar ve vokalde Görkem Karabudak, gitar- da Ali Güçlü Şimşek (aynõ zamanda yapõmcõ), basta Gökhan Şahinkaya, davulda Cumhur Av- cil’den oluşan Çilekeş, 12 şarkõdan oluşan yeni albümlerinde müziği metalaştõran sisteme tavõr al- maktan geri durmuyor; tamamen kendi ceple- rinden karşõladõklarõ albümü dileyene 5 para (YTL) karşõlõğõ, dilemeyene (resmi siteleri cile- kes.com.tr üzerinden) ücretsiz indirteceğinin al- tõnõ çiziyor. Kişisel bir zaman yolculuğu olarak tarif ediyor bu tercihi Çilekeş. Belki de amaçlanan bir sonu- cu olmayan bir deneyim. “Histeri Çalış- maları”, topluluğun “Yok” ve “Katil Dans” albümlerine oranla daha iç dünya- ya ve psikolojik bir dünyaya sesleniyor. Müzikal açõdan ise saykodelik ve post-rock soundlardan oluşan, marjinal bir ses tab- losu oluşturuyor. Bir topluluk neden böyle davranõr? Böylesi pa- tika bir yola girer? Ya dağõlmaya yüz tutmuş, ya- ni yolun sonuna yaklaşõlmõştõr ya da elindeki tüm fişleri oynayacağõ son rulete yatõrmaya niyet- lenmiştir. Umarõz Çilekeş son kumarõ kazanõr… [email protected] Keith Jarrett /Charlie Haden-Jasmine / ECM Records “Jasmine”i uçakta bulutlarõn üzerindeyken de dinledim, İstanbul trafiğinde sõkõşõp kaldõğõm an- larda da... Kesin olarak şunu söyleyebilirim ki, uzun zamandõr dinlediğim en huzur verici albüm. Amerikalõ piyanist/besteci Keith Jar- rett, cazõn en saygõn basçõlarõndan Char- lie Haden’la 33 yõl aradan sonra bu al- bümde tekrar bir araya geldi. Jarrett, 1967 tarihli ilk albümü “Life Between the Exit Signs”õ caz davulcusu Paul Motian ve Haden’la kaydetmiş; 70’li yõllarda American Quartet’le yaptõğõ albümlerde yine ünlü basçõy- la birlikte çalõşmõştõ. İki yetenekli müzisyeni tek- rar buluşturan “Jasmine”de yeni besteler yok; bunun yerine 20. yy. klasik Amerikan şarkõla- rõndan seçkin bir liste oluşturulmuş. Bunlardan en dikkat çekenler, Dinah Was- hington ve Nat King Cole ile hafõzalara kazõnan “For All We Know”, Benny Goodman Orkes- trasõ’yla özdeşleşen “Goodbye”, Peggy Lee’den “Where Can I Go Without You”, Joe Sam- ple’dan “One Day I’ll Fly Away”... Parçalarõ, melodilerin ruhunu bozma- dan, uzun sololara yer vermeden çalmõş iki- li. Keith Jarrett’õn New Jersey’deki ev stüd- yosunda dört günde yaptõklarõ kayõt sonu- cunda, yalõn ama çok içten bir sound elde etmişler. Aralarõndaki iletişimin derinliği çok çarpõcõ. Haden gibi çaldõğõ her notaya ayrõ bir anlam yükleyen bir basçõ ile Jarrett gibi usta bir piyanistin elinden çõkan bu melodilere kendini- zi bõrakõrsanõz, müthiş bir melankoli ve keyif at- mosferinin içine sürükleniyorsunuz. www.zulalkalkandelen.com Türkiye’nin ilk göç temalõ müzesi Çatalca’da hayata geçiriliyor Mübadillerin yaşamından Kültür Servisi - Türkiye’nin ilk göç temalõ müzesi “Mübadele Mü- zesi”, kasõm ayõnda Çatalca’da açõ- lacak. Türkiye - Yunanistan arasõ göç eden mübadiller ve onlarõn birinci, ikinci ve üçüncü kuşak akrabalarõ için, karşõlõklõ göç ve öncesi kültürel ve folklorik yaşam öğelerini korumak amaçlõ açõlacak müzeye, herkesten gündelik hayata dair her türlü eşya, bilgi ve belgenin bağõşõ bekleniyor. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ Kültürel Miras ve Müzeler Direktörlüğü çalõşmalarõ kapsamõnda, Lozan Mübadiller Vakfõ ve Çatalca Belediyesi işbir- liği ile kurulacak müzede, eşya ve belgeler bağõş yapanlarõn isimleri ile sergilenecek. Müzede, Lozan Mübadilleri Vak- fõ’nõn sözlü tarih arşivinde yer alan 1. kuşak mübadillerle yapõlmõş gö- rüşmeler görsel-işitsel olarak izle- nebilecek, mübadillerden derlenen mani ve şarkõlar sesli olarak dinle- nebilecek. Mübadele öncesinde Rumlarõn ya- şadõğõ Çatalca Kaleiçi Mahallesi’nde yer alacak müze binasõnõn bulundu- ğu meydan “Mübadele Meydanı” olarak adlandõrõlõrken meydana bir de Mübadele Anõtõ dikilecek. 1923 yõlõnda imzalanan Lozan Antlaşmasõ’yla birlikte geçerlilik kazanan Mübadele Sözleşmesi ile Yunanistan’dan Türkiye’ye ve Tür- kiye’den Yunanistan’a yaklaşõk iki milyon kişi göç ettirilmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle