19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2010 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Devlet Ciddiyeti SEÇİM barajını yüzde 7’ye indirme önerisine Sayın Başbakan’dan gelen temel itirazın koalisyon korkusu olduğu anlaşılıyor. Bunun gerekçesi, herhalde, “baraj düşünce küçük partilerin de Meclis’e gelmesi” diye özetlenecek, yeni düşüncelerin oraya girmesi küçümsenecektir. Hepsi bu mu? Yoksa itirazın asıl nedeni, baraj indirilirse şimdiki barajı aşmış partilere düşen milletvekili sayısındaki olağanüstü artışın ortadan kalkacak olması mıdır? Barajın sağladığı bu yapay artış değil midir iktidar partisini baştan çıkaran ve ona yüzde otuz küsur oyla tek başına ülke yönetme olanağı veren? Böyle bir durum iktidar sahiplerine ulusal iradenin temsilcisi sanki yalnız onlarmış gibi bir taşkınlık getirmedi mi? İtirazın temelinde daha da yanlış olan, koalisyon olasılığının ille dağınıklık, beceriksizlik, ciddiyetsizlik ve dolayısıyla başarısızlık olarak yorumlanmasıdır. Bu düşüncede olanlar, değişik ölçülü “nisbi temsil” sistemlerinin uygulandığı 1961 sonrasıyla 1980 arasındaki yönetim dönemlerine bakmalıdırlar. Gerek d’Hondt sistemi, gerekse “millî bakiye”, yani ulusal kalıntı uygulaması, genellikle koalisyon hükümetleri doğurmuştur ama, o dönemler aynı zamanda tutarlı ve planlı ekonomik büyümenin sağlandığı, doğru yatırımların yapıldığı, istihdamın arttığı, sosyal yapıdaki dengesizliklerin azaldığı yıllardır. Niçin öyle oldu? Çünkü tek başlarına hükümet olamayan partiler, koalisyon ortaklığı kurarken daha başlangıçta iktidar sarhoşluğuna kapılmadan başkalarıyla bir araya gelmek, çıkarları ve hedefleri barıştırmak, akıllarını başlarına toplamak gereğini duydular. Bu gereksinme, ister istemez daha fazla sorumluluk, daha fazla birbirini gözetme ve gözetleme, daha fazla ciddiyet yaratmıştı. Asıl önemli olan, o yılların aynı zamanda iyi düşünülmüş ciddi planların yapıldığı, plan uygulamalarının ciddiye alındığı, karma ekonomi felsefesinin doğru anlaşıldığı ve hem kamu kesiminin hem de özel girişimcilerin böyle bir disiplinle daha başarılı olduğu bir dönem olmasıdır. Bütün bunlara bir de ciddi devlet adamlığı geleneğini eklemek gerekir. Evet doğrudur, o dönemdeki devlet adamlarının büyükçe bir bölümü daha önceki tek partili yılların insanlarıydı. Ama tek partililik terbiyesi, onlara devleti kendi çiftlikleri sayma ve devlet malını ona buna peşkeş çekme terbiyesizliği aşılamamıştı. Tam tersine, şimdi neredeyse alay konusu edilen kamu hizmeti, kamu çıkarı gibi kavramlar o insanların adeta genlerine işlemişti. Ayrıca o dönemin okullarında devlete umacı gibi bakmak öğretilmiyor, işsiz kalınmadıkça kamu hizmetine girmek enayilik sayılmıyordu. [email protected] PENCERE Aykırı Düşünceler... B elediye Kanu- nu’nun 73. madde- sini değiştiren yasa Meclis’te kabul edi- lip yürürlüğe girmiştir. Kent- sel dönüşüm uygulamalarõnõ düzenleyen bu maddede ya- põlan değişiklikle her tür imar yetkisi büyükşehir be- lediyelerince kullanõlõr hale gelmekte, büyükşehirlerdeki ilçe belediyeleri tamamen devre dõşõna çõkarõlmakta, yargõ etrafõndan dolanõl- makta, kamu ve özel mülki- yet belediye keyfine bõra- kõlmaktadõr. Yapõlan değişiklikle, “Bü- yükşehir belediye ve mü- cavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yet- kili” kõlõnmõştõr. Ayrõca, “ilan edilen bu alanlardaki her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina in- şaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar iş- lemleri” büyükşehir beledi- yelerine bõrakõlmõştõr. Sistemden kopuluyor Yapılan değişiklikle Bü- yükşehir kapsamındaki il- çe belediyeleri tamamen planlama ve imar siste- minden koparılmaktadır. Yasa değişikliğinin kabulü ve yürürlüğe girmesiyle bir- likte, büyükşehir belediyele- ri tarafõndan kentsel dönüşüm alanõ ilan edilen alanlarda eğitim ve sağlõk alanlarõ ha- riç kamuya ait gayrimenkul- lerin harca esas değer üze- rinden, belediyelere devri öngörülmüştür. Her ne kadar kamu mülk- leri bulunan alanlarda Kent- sel Dönüşüm Projesi ilanõ Bakanlar Kurulu Kararõ’na bağlanmõş olsa da, özel mül- kiyetlere dönük olasõ uygu- lamalar kamulaştõrmasõz el atma niteliğinde olabilecek- tir. Her yer dönüşüm alanı Yapõlan değişiklikle “üze- rinde yapı olan veya olma- yan, imarlı veya imarsız tüm alanların kentsel dö- nüşüm alanı ilan edilebile- ceği” ifadesi eklenerek imar mevzuatõna, şehircilik ilke ve esaslarõna aykõrõ bir bi- çimde belediye sõnõrlarõ için- deki tüm alanlar, potansiyel kentsel dönüşüm alanõ haline getirilmiştir. Böylelikle kentin her köşesi dönüşüm alanõ ilan edilebi- lecek ve kentin istenilen böl- gesi ya da parseli, mevcut sa- kinlerinden alõnarak dönü- şüm uygulamasõna konu edi- lebilecektir. Plansızlık yasal olacak Bu değişiklikle kent çepe- rindeki neredeyse tüm boş alanlarõn kentsel dönüşüm alanõ ilan edildiği büyük kentlerdeki plansõz tüm kent- sel dönüşüm alanlarõ yasal- laştõrõlmõş ve meşrulaştõrõlmõş olacaktõr. Söz konusu değişiklikle kentsel dönüşüm proje alan- larõnda belediye tarafõndan kendilerine ayrõ ada veya parselde yer verilen gayri- menkul sahipleri kamulaş- tõrmasõz el atma davasõ aça- mayacaktõr. Söz konusu düzenlemeyle “kamulaştırma davaları- nın öncelikle görüşülmesi” öngörülmekte ancak bu da- valar devam ederken hak sa- hiplerine “dava bile aça- mayacakları” söylenmek- tedir. Yurttaş korumasız Bu düzenlemenin sonu- cunda, yürütme organlarõnõn uygulamalarõ karşõsõnda, yurttaşõ koruyan bir meka- nizma kalmamõş olacaktõr. Geçici madde ise “devam eden davalar bu yasa ku- rallarınca sonuçlandırılır” diyerek eski hukuk dõşõ uy- gulamalarõ da yargõ dõşõna çõ- karmaktadõr. Söz konusu yasada kabul edilen değişikliğin tüm mad- delerinde özellikle Ankara Büyükşehir Belediyesi ör- neğinde yaşanan önceki 73. maddede tarif edilen kentsel dönüşüm alanlarõnõn amacõ- na uygun olmamasõndan do- layõ yargõ yoluyla iptal edil- mesi karşõsõnda “yasa çıka- rarak” bu sorunu(!) aşmak ve ayak bağlarõnõ kopartmak hedeflenmektedir. Bu yasa değişikliği Türki- ye’nin şehircilik ve yerel yö- netim sistemi açõsõndan tela- fisi olanaksõz sonuçlar do- ğuracak ve yerel derebey- likler yaratacaktõr. Yerel Derebeylikler... H. Bülent TANIK Çankaya Belediye Başkanõ Ankara Büyükşehir Belediyesi örneğinde yaşanan önceki 73. maddede tarif edilen kentsel dönüşüm alanlarõnõn amacõna uygun olmamasõndan dolayõ yargõ yoluyla iptal edilmesi karşõsõnda “yasa çõkararak” bu sorunu(!) aşmak ve ayak bağlarõnõ kopartmak hedeflenmektedir. Bayramda bir kadın gördüm. Saçlar tarazlanmış, gözler şiş, boyalar akmış, ses cıgaradan tirfillenmiş, surat bir karış, elde süpürge, sözde temizlik yaparken çöpleri halının altına süpürüyor. Uyardım: - Ne yapıyorsun?.. - Ne mi yapıyorum!.. Genel geçer düzeni uyguluyorum; bizde herkes çöpünü sokağa döker, belediye çöpünü fakir mahallenin yamacına döker, fabrika sahibi atıklarını köyün deresine döker, dünyanın en zengin ülkeleri zehirli çöplerini yoksul ülkelere döker, böyle gelmiş, böyle gider... Haspanın ağzı laf yapıyor!.. Çağımız dünyasında çözümsüz sorunlardan biri de çöptür; kullandığım elektrikli tıraş makinesinin el kitabında yazılı uyarı, bu işin nereye vardığını gösteriyor: “Bu alet, nikel-kadmiyum aküleri ihtiva etmektedir. Çevre korunmasının menfaatına, makinenin ömrü bittikten sonra ev çöpü ile birlikte atmayınız!.. Ancak ilgili toplama yerinde uluslararası hükümlere uyularak bu alet atılabilir.” Al başına belayı!.. Kurban Bayramı’nda ortalık kan-ı revan iken insanın aklına münasebetsiz düşünceler geliyor. Sözgelimi evde Avrupa mamasıyla kedi-köpek besleyip apartman kapısının önünde kapıcıya koyun boğazlatmak, bizim insanımıza aykırı düşmez. Düşünmez ki: 1400 yıl önce çölde beton yoktu, kurban edilen hayvanın kanını kum içerdi. Hazreti Muhammet sağ olsaydı, metronun kapısında, gökdelenin eşiğinde, asfaltın kaldırımında, politikacının ayağının ucunda kurban kesilmesine cevaz verir miydi?.. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki mezbahasında her gün on binlerce hayvanın boğazlandığı çağdaş kentlerde, sözüm ona uygar insan, kedi-köpek besleyip hayvan sevgisini gösteriyor; sofrada koyun pirzolasını dişleyip tavuk budunu mideye indirirken yamacında kuyruğunu sallayan köpeğinin başını okşuyor. Gelecek kuşaklar, ileride diyecekler ki: - Atalarımız yamyammış, vahşi hayvanlar gibi et yerlermiş, ne ilkel insanlarmış!.. Uygarlık açmazda!.. Endüstri toplumu doğayı tüketiyor, sanayi atıklarını tüketemiyor. Sözde uygar ülkeler, zehirli atıklarını yoksul ülkelere postalıyorlar. Tüketim ekonomisi azgın mı azgın, dur durak bilmiyor. Piyasa düzeninde cangıl yasası geçerli!.. “Altta kalanın canı çıksın” kuralı uygulanıyor; bileği güçlü olan, rakibinin yüreğini koparıp canavarların önüne atıyor. Uygarlık iletişimde ve bilgisayarda akıl durdurucu atılımlar yaptı... Ama üretimi ve tüketimi planlamaktan kaçıyor. Neden?.. İnsan aklı yaşamın her alanında büyüklü ve küçüklü planlar yapıyor... Yalnız ekonomide plandan kaçıyor. Niçin?.. Dünyanın kaymağını yiyen bir avuç egemen, böyle istiyor diye mi?.. Piyasanın cangılında başıboş dolaşan tüketim canavarının her şeyi yok edeceğini uzmanlar dile getiriyorlar; ama, aldıran yok!.. Bugünkü dünya düzeni, toplumlar arasındaki adaletsizliği derinleştiriyor; doğayı yok ediyor; tehlikeli bir dengesizliğin uçurumunu kazıyor. Yine de insandan umut kesilmez. (20 Nisan 1997 tarihli yazısı)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle