19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 10 TEMMUZ 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA İLHAN ABİ’NİN ARDINDAN 9 HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR İstanbul, İstanbul... Şu sıralar İstanbul’da çok önemli bir sergi var. Benim de televizyon programımı bahçesinden sunduğum Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergi “Bizantion’dan İstanbul’a/ Bir Başkentin 8000 yılı” adını taşıyor. Sergi farklı ülkelerden, müzelerden ve özel koleksiyonlardan toplanan eserlerle tarih öncesi çağlardan Osmanlı dönemine uzanan bir yolculuk. Venedik’ten, Berlin’den, Dresden’den, Vatikan’dan, Petersburg’dan, Paris’ten ve daha birçok yerden getirilen eserlerle, İstanbul’daki eserler birleştirilmiş. Sergiyi gezerken binlerce yıl öncesinden gelen eserlerin arasında dolaşırken birbirinden çok farklı, birbirine çok uzak görünen kültürlerin aslında nasıl iç içe geçtiğini, nasıl bir süreklilik taşıdığını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Çoğumuzun ayaklarımızı bastığımız ama hissetmediğimiz bu kentin tarihine çok derli toplu bir bakış sağlıyor bu sergi. Ama asıl önemlisi, serginin, herkesin farklı aidiyetlerin altını çizdiği bugünlerde, bu topraklardaki sürekliliğin, kültürler, imparatorluklar, inançlar, yönetim biçimleri değişse de kültürel geçişlerin nasıl birbirini etkilediğini göstermesi. Mimaride, resimde, sanat eserlerinde farklı dini simgelerin yer yer birlikte bile kullanıldığını görünce İstanbul’un neden tarih boyunca eşsiz bir önem taşıdığını, neden bir masal kent olduğunu, neden herkesin gözünde ulaşılıp ele geçirilmesi gereken bir rüya olduğunu da anlayabiliyorsunuz. Kent kurulduğundan bu yana hep farklı toplumları, farklı insan topluluklarını bir arada barındırmış. Aslında günümüze ait bir kavram gibi görünen küreselleşme sanki burada yüzyıllar önce çoktan gerçekleşmiş. Bu arada yayıncım Vedat Bayrak uyarmasa bu sergiyle aynı anda yayımlanan bir romanı atlayabilirdim. Ahmet Ümit’in “İstanbul Hatırası” adlı polisiye romanı tam da bu anlattığım tarih üzerine konumlanmış. Komiser Nevzat esrarengiz cinayetleri araştırırken bir yandan kentin tarihinin labirentlerine giriyor. Cinayetlerin izini sürerken bir yandan da anlattığım sergide gezip göreceğiniz tarih kesitleri romana yansıyor, sizi İstanbul’un geçmişine götürüyor. Kimi zaman şaşırarak okuyacağınız bilgiler, unuttuğunuz ayrıntılar, çokkültürlülüğün getirdiği eşsiz bir zenginlikten süzülenler roman dokusuna kendiliğinden eklemleniyor. Bir yandan bu güzel, yaz yağmurlarının durmadığı kentin ışıltılı gecelerinde Boğaziçi’nde yürürken sergiyi, kitabı, tarihi düşünüyorum, bir yandan Rumeli Hisarı’nda bir Alman’ın sahnelediği “Duvara Karşı” operası.. Öte yanda Aya İrini’de bir caz konseri izleyenler... Boğaz’dan keyifle geçen Caz Vapuru... Türkülerin çalındığı gezi tekneleri... Bir düğünden atılan havai fişeklerin boyadığı gökyüzü... Üst üste yığılmış kültürel katmanların bir arada yaşamaya devam ettiği pek az kentten biri... Böyle bakınca ayrımlar, kavgalar, farklılıklar ortadan kalkıyor. Kentin geçmişine baktıkça yüceliği, yaşadığımız yerin bize verdiği özellikler heyecan yaratıyor. Kısaca, bu sergiyi mutlaka görün, bu kitabı okuyun, bu konserlerden en azından birini tarihi bir mekânda izleyin. [email protected] FARUK PEKİN B en onu hep “İlhan Selçuk” diye anardõm. Ama 1970’li yõllarõn ikin- ci yarõsõnda Şükran Soner’in başat söylemi nedeniyle ben de “İlhan Abi” de- meye başladõm. Onunla ilk kez sanõrõm 1965’te bugünkü Robert Lisesi, o günkü Arnavutköy Ame- rikan Kõz Koleji’nde Güncel Tartõşmalar Ku- lübü’nün onu konuşma için çağõrdõğõ bir kü- çük toplantõda tanõştõm. Takõm elbise ve kra- vatla gelmişti. Çok yakõşõklõydõ. Genç kõz- larõmõz hayran hayran bakõyordu. İlhan Abi sanõrõm bir İran gezisinden sonra yakasõz gömlek giymeye başlamõştõ. Yõllar sonra ben de bir İran gezisinin ardõndan yakasõz göm- lek giymeye başlamõştõm. Rahmetli Ab- dülkadir Yücelman’õn çõkardõğõ “Cum- huriyet Dört Mevsim Gezi” dergisinin Ar- mada Otel’deki yõldönümü kokteylinde onu ceket içinde “tişört” ile gördüm. Bense yi- ne yakasõz gömlekliydim. “Abi, bizi sattın” dedim. O da bana “Sen de amma muha- fazakârmışsın yahu” dedi. Neyse, İlhan Abi Arnavutköy’deki o ko- nuşmasõnda sözü “Kızamık Melekleri”ne getirip “Bakın” dedi, “Aranızdan biri İs- tanbul’da kızamıktan ölseydi, yer ye- rinden oynardı, ama Erzurum’da kıza- mıktan ölen çocuklar için hiçbir şey ya- pılmıyor.” Darbecilikle, cuntacõlõkla suçlandõ. Özel- likle eskiden “Milli Demokratik Devrim- ci (MDD)” olanlar bu konudaki suçlama- larõnõ son yõllarda iyice abarttõlar. Bu ko- nulara girmek istemiyorum. Ama ben ken- di payõma bu yazõda İlhan Abi’nin bir baş- ka yanõ üzerinde durmak istiyorum. İlhan Abi’nin Lütfi Kõrdar’daki anma toplantõsõnda konuşmacõlar “sosyalist, Kemalist, dev- rimci, aydınlanmacı...” sõfatlarõnõ bulamaç ettiler. Kimsenin bu terimleri bulamaç etme hakkõ yok. İlhan Abi bu terimleri her zaman farklõ kullandõ. Kemalizmi anlatõrken, “sosyalizm” de de- di. Bu terimden çok korkulduğu zamanlar- da bile. Her zaman “sınıf” kavramõnõ kul- landõ. Son veda yazõsõnda bile ince mizahõyla “nalları havaya dikmek” derken, Bekta- şi’nin “Ya eyeri vardır, ya semeri” sö- zünden sonra “Baba Erenler sınıfsallığı son nefeste bile unutmuyor, aşk olsun...” di- ye yazdõ. Tüm postmodern solcular sõnõf- sallõğõ unuttu, o unutmadõ. Amma da mu- hafazakârmõş! DİSK kuruldu. Türk-İş dengesini, gaze- tenin tirajõnõ düşünmeden DİSK için en gü- zel yazõlarõ yazdõ. Grevleri de, işgalleri de destekledi. İşçiler, emekçiler yazõlarõnõn sürekli özneleri oldu. Abdullah Baştürk’ün 1977 sonunda DİSK Başkanõ olmasõndan sonra DİSK’e daha yakõn oldu. Özellikle Uğur Mumcu ile birlikte Abdullah Bey’le daha sõk konuşur olmuşlardõ. Ben de zaman zaman onlara “Oh, ne güzel, cuntacılarla işçi sınıfı bir arada” diye espiri yapardõm. Zaten Türkiye’nin 12 Mart öncesi geçmi- şinde “işçi-gençlik el ele” ya da “işçi-ordu el ele” sloganlarõ vardõ. 12 Eylül 1980 askeri darbesi geldi. Türk- İş Genel Sekreteri bakan yapõlõrken, DİSK’li yöneticiler, işçiler hapse atõldõ. 52 idam ta- lebiyle I. DİSK Davasõ İddianamesi geldi. DİSK’lilerin birinci hapishanesi Davutpa- şa’da feryat figan var, yõllarca DİSK’i ya- zan İlhan Selçuk neden DİSK’e ilişkin bir şey yazmõyor, diye. Biz içeriden ona özel kurye ile benim kaleme aldõğõm DİSK yö- neticilerinin gözden geçirdiği bir yazõ gön- derdik. 2-3 gün sonra İlhan Abi 12 Eylül fa- şizminin en gaddar, en çirkin işçi sõnõfõ ve DİSK düşmanlõğõ yaptõğõ bir sõrada korku- suzca bu yazõyõ virgülüne kadar değiştir- meden aynen “Pencere”ye koydu. Bu ya- zõ idamla yargõlanan DİSK hapishanesinde müthiş bir moral yaptõ. Bu yazõ konusunda yaşayan tanõklarõm bu- günkü DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi ile Şükran Soner’dir. Yani yarõm asõrlõk yazar İlhan Abi’nin bir “Pencere” ya- zõsõ DİSK’lilere aittir. DİSK’in yargõlanmasõ sõrasõnda başta Ercüment Tahiroğlu olmak üzere çok sa- yõda avukat duruşmaya katõlõrken bazõ DİSK ve işçi sõnõfõ dostlarõ gazeteci ya da avukat kimlikleriyle duruşmalarõ izliyordu. Her sabah celsesine katõlan rahmetli Türki- ye İşçi Partisi (TİP) eski başkanlarõndan Mehmet Ali Aybar, Yaşar Kemal, Oktay Akbal... gibi. Ama İlhan Abi gelmiyordu. Gelmedi. Ama DİSK davasõ başlayõnca Cumhuriyet gazetesi ilk gün davayõ tam say- fa olarak birinci sayfada verdi. Ve Cumhu- riyet davayõ sonuna kadar basõna taşõdõ. El- bette DİSK davasõ emektarõ Şükran başta ol- mak üzere Cumhuriyetçilerin bu işte büyük emeği vardõ. Ama İlhan Abi’nin arkadaki fii- li desteği olmadan bu iş nasõl olurdu? Abdullah Baştürk, İlhan Abi’nin duruş- malara gelmemesi nedeniyle belli etmese de bence ona gücenikti. Beni yaklaşõk 3 yõllõk hapislikten sonra Ocak 1985’te salõverdiler. Şükran ile konuştuktan sonra onu aradõm. “Tamam Faruk, ayıp ettik, hemen yarınki duruşmaya gidiyoruz” dedi. Ertesi gün Ulus’taki eve gittim. Markasõnõ hatõrlamõ- yorum, o zamanki ufacõk arabasõnõ o sürdü. Birlikte konuşa konuşa Davutpaşa’daki As- keri Mahkeme Salonu’na gittik. O “Ba- sın”dan girdi, ben “Tutuksuz Sanıklar” bö- lümünden. DİSK’li sendikacõlar, tabii ki Ab- dullah Baştürk çok sevindi. Barõştõlar. Ab- dullah Bey hapisten çõktõktan sonra onlar bir “Başkan Makarnası Partisi” yaptõlar. Ben ona katõlmadõm. Abdullah Baştürk ile siyasi tartõşmalarõn çoğu Uğur Mumcu ile birlikte Abdullah Bey ölünceye kadar devam etti. İlhan Abi’nin özellikle 1978 başõndan son- ra Abdullah Baştürk ile yakõn temasõ nede- niyle işçi sõnõfõna güveni daha da pekişti. Bu- nu yazõlarõnda da izlemek olasõ. İlhan Abi şimdi efsane oluyor. Efsane her geçen gün biraz daha büyüyecek, hele yat- tõğõ yer Hacõbektaş olunca. Körlerin fili ta- rifi gibi herkes onu ayrõ biçimde betimliyor. Benimki de bu! O yalnõzca “aydınlanma- cı” yazõlar yazmadõ. İşçi sõnõfõnõ da yazdõ. İşçileri, emekçileri de anlattõ. “Bir güzel insandı.” İlhan Abi, ‘Eyer mi, Semer mi?’ DR. AZMİ KERMAN A ynõ duygularõ Uğur Mumcu’nun öl- dürüldüğü gün de yaşamõştõm. Bir türlü kendimi tutamõyordum. Hõç- kõrõklar boğazõmda düğümleniyordu. Tel- evizyonlar, İlhan Abi’nin acõ kaybõnõ du- yurduğunda da benzer şeyler oldu. Dayanõl- maz acõlar tüm benliğimi sarmõştõ. Sevgili Uğur Mumcu haince öldürülmeden bir süre önce kitaplarõnõ imzalamak üzere Es- kişehir’e gelmişti, birlikte olmuştuk; şimdi bi- le gözlerimin önünde. Midesi ağrõyordu. Ka- lõn deri yeleğini giymişti. Kendisini korumak için silah taşõdõğõna ilk kez o gün tanõk ol- muştuk. Saatlerce gazetemizi, Cumhuriyet’i konuştuk. Eskişehir Otogarõ’ndan onu uğur- larken, “Bir dahaki sefere İlhan Abi ile ge- liriz” demişti, yüzüne yayõlan sõcak gülüm- semesi ile. İstanbul Üniversitesi Eczacõlõk Fakülte- si’ne başladõğõmda henüz 17 yaşõnda bir gençtim. Yõl 1964 olmalõ. Küçük bir kentten İstanbul’a gelmenin zorluklarõ, arayõşlarõ içindeydim. Öğrenci yurtlarõnda kalõyordum. Yalnõzdõm. Yörüngesi belli olmayan heyecan dolu genç bir çocuktum işte. İlhan Selçuk’u böyle bir dönemde tanõdõm. Beyazõt’ta Mar- mara Lokali’nde konuşma yapõyordu. Salon gençlerle doluydu. Sanki herkes büyülenmiş gibiydi. Yalnõzca benim değil, o dönemde bin- lerce gencin, yol rehberi olan bir aydõnlanma savaşçõsõ ile ilk kez tanõşõyordum. O konuş- tukça bilincim õşõldõyor, sanki dünyayõ yeni- den keşfediyordum. Artõk anlõyordum ki, dünyada uğruna savaşõlacak çok şey vardõr. “Haksızlıklara karşı durup, ezilenlere sa- hip çıkılmalıdır. Ülkemizin her alanda sö- mürülmesine karşı, tam bağımsız bir Tür- kiye için savaşılmalıdır”. Artõk Cumhuriyet gazetesinin hararetli bir okuru olmuştum. Daha sonra öğrenci hareketlerinin içinde yer aldõm. O dönemde Doç. Dr. Alp Kuran’la, Harun Karadeniz’le, Cihan Alptekin’le, De- niz Gezmiş’le, Hasan Yalçın’la, Demir Bu- dak’la, Ömer Koçak’la birçok yurtsever insanla tanõştõm. Eczacõlõk Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanõ olarak sayõsõz demokratik eylemin içinde yer aldõm. Artõk yol haritam belli olmuştu. 1994 yõlõ Eylül ayõnda, Atatürkçü Düşün- ce Derneği Eskişehir Şubesi’nin açõlõşõna İl- han Abi’yi davet ettik. Çağrõmõza olumlu ya- nõt verdi. Gençliğin ve emekçilerin yoğun ol- duğu Eskişehir’de yer yerinden oynuyordu. Toplumun her kesiminden çağdaş insanlar İl- han Abi’yi kucaklamaya hazõrdõk. 24 Aralõk Cumartesi günü Eskişehir Tren Garõ’na indi- ğinde yalnõzdõ. Uğur Mumcu’nun “Bir dahaki sefere İlhan Selçuk’la geliriz” dileği ger- çekleşmiyordu. Yüreğim hem sevinç hem hü- zünle doluydu. “Atatürk, Devrim ve De- mokrasi” konulu konferansta Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi dolup dolup taşõ- yordu. İlhan Abi Eskişehir’e en son olarak Cum- huriyet gazetesinin düzenlediği “Anadolu Ay- dınlanması Eskişehir Toplantısı”na geldi. Alev Coşkun ve Mustafa Balbay’la birlik- te. Yaptõğõmõz tüm etkinlikler anlamlõ ve güzeldi. Toplantõnõn sonunda birlikte kenti do- laştõk. Porsuk Nehri’nde bot ile gezinti yap- tõk. Bir gün olsun hayatõ hep birlikte paylaş- tõk. O günün, İlhan Abi ile son görüşmemiz olduğunu bilmiyordum. Daha sonra bilinen olaylar gelişti. Cumhu- riyet gazetesine, aydõnlara, Atatürkçülere sal- dõrõlar başladõ. İlhan Abi’yi zamansõz ve haksõz bir şekilde kaybettik. Bu ülke aydõn- larõna, yurtseverlerine ne zaman sahip çõka- cak? Cenaze törenlerinde gösterdiğimiz du- yarlõlõğõ neden her zaman yeterli düzeyde gös- teremiyoruz? Kaçõmõz şimdi Silivri’de yatan Mustafa Balbay ve öteki aydõnlarõmõzõ arayõp soruyoruz? İlhan Abi, imzaladõğõn kitaplarõnda yazdõğõn gibi “kardeşin” seni hep yüreğin- de taşõyacak. Ölünceye kadar... Bir 68’liden İlhan Abi’ye ZEKİ BÜYÜKTANIR C umhuriyet kültür õşõnõnõn doruğa tõr- mandõğõ, bizim kuşağõn aydõnlõk, etik yapõsõnõn oluşumunda öncü olan; onur, erdem, aydõnlõk gibi kavramlarla yoğrulmuş sevgili İlhan Selçuk Usta’ya merhaba!.. 1960’lõ yõllardan günümüze kadar her gün kahvaltõdan önce onun Pencere’sini açõp beynimin õşõğõnõ, onun aydõnlõğõyla ha- valandõrdõktan sonra günlük çalõşmalarõma başlarõm. Onunla yüz yüze tanõşmamõzõ, yõllar önce Menemen’de bir kültür imza gü- nünde sevgili dost Mustafa Ekmekçi sağ- lamõştõ. 1949 yõlõnda, küçük kasabamõzõn büyük kitaplõğõnda her günkü yazõnsal, kül- türel, sanatsal sohbetlerden birinde, sevgili dost, hemşeri Ozan Hasan Hüseyin’e sor- muştum: “Okumak için hangi gazeteyi önerirsiniz?” diye 19 yaşõn coşkusu içinde; Yanõtõnõ hiç unutamõyorum: “Kültür ve ay- dınlık yüklü Cumhuriyet” demişti, O gün- den bu güne 61 yõldan beri ara vermeden Cumhuriyet’in okuyuculuğuna, 1984’ten bu yana da 26 yõldan beri yazõlarõmõn yayõm- lanmasõ onuruna ulaştõm. Gençlik yõllarõmõzda saygõn İlhan Selçuk ve arkadaşlarõnõn 1950’lerde çõkardõklarõ “DOLMUŞ” dergisinde her biri ayrõ bir ses getiren oylumlu, kapsamlõ, yararlõ, eleştirel yazõlarõ, saygõn Duayen Rıfat Ilgaz Us- ta’nõn (STEPNE) “Hababam Sınıfı”, “Bi- zim Koğuş” gibi yazõ dizileri, o kasabanõn kültürüne yönelik ortamõnda bize õşõk, mo- ral, sevgi ve umut veriyordu. 1962’den sonra da artõk kendi deyimiyle: “ATATÜRK İHTİLALİ, AKLIN IŞI- ĞINA ENGEL OLAN BU TAHTA PER- DELERİ KALDIRMIŞTIR BİZİM PENCEREMİZDEN.” (18.4.1962 Cum.) Evet bu penceredeki aydõnlõğõn yarõm yüzyõldan beri aydõnlõğõ, yaydõğõ õşõk, verdi- ği moral yetişen genç kuşaklara yol göster- miş, aydõnlatmõş, öncülüğünü sürdürmüştür. Umarõz “PENCERE” son aylardaki gibi yine, hiç eskimeyen, gündemden deşmeyen, geçmişte yazdõğõ aydõnlatõcõ yazõlarõyla ye- niden yeniden pencereyi sonsuza dek açõk tutar. Işõk içinde yat, saygõn Usta... Erenler Dergâhõna MERHABA!.. Anadolu Aydõnlanmasõ’nõn õşõk kaynağõ ‘Referanduma sunulamaz’ İSTANBUL (ANKA) - Anayasa Mahke- mesi’nin kararõnõ değerlendiren Avukatlar ve Hukuk Araştõrmalarõ Vakfõ Başkanõ avukat Uğur Yetimoğlu, “Mahkeme, Anayasa Mahkemesi ve HKSY’nin yapõsõnõ değiştirilmesini öngören maddelerini kõsmi iptal ederek içerik denetimi yapmõştõr” diye konuştu. Yetimoğlu, paketteki kõsmi değişiklikler nedeniyle paketin referandu- ma sunulamayacağõnõ ifade etti. El Kaide operasyonu: 28 gözaltı GAZİANTEP (AA) - Gaziantep’in Şahin- bey ilçesinde, çeşitli adreslere yapõlan operas- yonlarda, terör örgütü El Kaide üyesi olduklarõ iddiasõyla 5 kişi gözaltõna alõndõ. El Kaide’ye yönelik Malatya’da 3, İstanbul’da 15 ve Antal- ya’da da 5 kişi gözaltõna alõndõ. Şehit asteğmen toprağa verildi İstanbul Haber Servisi - Van’õn Başkale il- çesinde, askeri aracõn şarampole devrilmesi sonu- cu şehit olan Piyade Asteğmen Muhammed Talha Dinleyici için dün öğle vakti Selimiye Cami- si’nde askeri tören düzenlendi. Kõlõnan cenaze na- mazõnõn ardõndan şehit asteğmenin naaşõ Beykoz Elmalõ Köyü Mezarlõğõ’nda toprağa verildi. Yasadışı dinleme operasyonu İstanbul Haber Servisi - Usulsüz olarak te- lefon dinlemesi yaptõğõ öne sürülen bir suç örgü- tüne yönelik çalõşma başlatan polis ekipleri, belir- lenen adreslere eşzamanlõ operasyon düzenledi. Operasyonda 20 kişi gözaltõna alõnarak emniyete götürüldü. Polis, şebekenin kimleri dinlediğini belirlemek amacõyla çalõşma başlattõ. Dava dosyası Yargıtay’a gitti İstanbul Haber Servisi - İstanbul 11. Ağõr Ceza Mahkemesi, şarkõcõ Tarkan Tevetoğlu’nun da aralarõnda bulunduğu 17 şüpheli hakkõnda “kullanmak için uyuşturucu madde satõn almak, uyuşturucu madde satmak ve bulundurmak” suç- lamalarõna ilişkin açõlan davada, “görevsizlik ka- rarõ” vererek dosyanõn Yargõtay’a gönderilmesine hükmetti. Mahkeme, dava konusu olaylarõn “ör- gütlü suç kapsamõna” girmediğini belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle