Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
7 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Herkese İş!
Emperyalizmden söz edenleri her fırsatta
ulusalcılıkla suçlarken, Cumhuriyet öncesinde
var olduğu hayal edilen bir “Imperial
Grandeur”ün özlemiyle Ortadoğu’dan
Kafkaslar’a nüfuz alanları oluşturmayı
hedefleyen bir hükümeti destekleyenlerin
emperyalist-milliyetçi eğilimlerinden yoksun
olduğumdan, Türkiye’nin son diplomatik
“zaferlerine” sevinemiyorum.
Bir tarafta yaşamlarını, toplumsal ya da ulvi
amaçlar için ortaya koyan ve Mavi Marmara
gemisinde kaybedenleri düşünüyorum. Öbür
tarafta, dinci fanatikler ve Siyonist militaristlerin
arasında sıkışıp kalmış, Filistin ve İsrail halkları
var.
Sevinemememin bir nedeni de tarih
bilincimle ilgili. Tarih bize uluslararası alanda
büyüklük hayaliyle yola çıkarılan halkların
büyük felaketlerle karşılaştıklarını söylüyor.
AKP hükümetinin “stratejik derinlik” fantezileri
de bir başka kaygı konusu.
AKP’nin dış politika gemisi, yakın zamana
kadar, konferanslarla, arabuluculuk
çabalarıyla, sanal açılımlarla, “stratejik
derinliğin” sığ ve nispeten dingin sularında
dolaştığından “yüzmeye” devam edebiliyordu.
İran’la yapılan takas anlaşması, Filistin
sorununda üstlenilen yeni inisiyatif, korkarım
ki, bu gemiyi “stratejik derinliğin” karanlık, bir o
kadar da çalkantılı sularına sürüklemeye
başladı. AKP hükümetinin gemiyi bu sularda
yüzdürebileceğinden hiç emin değilim.
Stratejik derinlik - jeopolitik
Söylemimize, AKP hükümetinin dış
politikasının mimarı Prof. Davutoğlu sayesinde
giren “stratejik derinlik” kavramı, Türkiye’nin iki
özelliğine gönderme yapıyordu. Birincisi
jeopolitik konumu, ikincisi de onu bu jeopolitik
konuma bağlayan derin tarihsel ve kültürel
kökler. Bu iki özelliğiyle Türkiye, küresel
hegemonik güç ABD’nin bölgedeki hesapları
içinde, “pivot” ülke olarak tanımlanan bir
özellik sergiliyordu. Böylece Türkiye bu büyük
gücün bölgedeki politikalarına uyum
sağlayarak, karşılığında, elde edeceği kaldıraç
sayesinde güç yansıtarak, nüfuz alanları
oluşturmaya (yeni Osmanlı projesi)
başlayabilecekti.
AKP hükümeti, Bush yönetiminin Büyük
Ortadoğu Projesi’ni, Irak’ın işgalini destekler,
Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneksel etki
alanına dönme hayalleri kurarken ABD
açısından Türkiye’nin jeopolitiğinin kabaca
dört bileşeni vardı. Birincisi, bölgede
yükselmeye başlayan İran’ın dengelenmesi.
İkincisi, İsrail’in güvenliğine katkı. Üçüncüsü,
“demokratikleştirme” projesi bağlamında,
radikal İslama karşı Türkiye’yi ılımlı Müslüman
bir ülke modeli olarak sunmak. Dördüncüsü,
daha sonra bölgedeki varlığını azaltırken
Türkiye’yi bir güvenlik unsuru (pivot) olarak
devreye sokmak.
Türkiye, bir taraftan İran’la yakınlaşırken,
diğer taraftan kendisi bir bölgesel güç olarak
yükselme hesapları yapmaya başladı.
Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri giderek bozuldu,
nihayet kopma noktasına geldi. ABD bölgede
demokratikleştirme projesinden vazgeçerken,
AKP hükümetinin giderek Türkiye’yi
İslamcılaştırdığına, muhalefetini susturan
otoriter eğilimler geliştirdiğine ilişkin bir algı
oluştu. Türkiye’nin bölgede, ABD’den sonra
güvenlik kaynağı olarak şekillenmesine
gelince, bu da aslında Türkiye’nin ABD ile
ilişkilerinin, istikrarına, yakınlığına, Türkiye’nin
ABD’nin uluslararası projeleriyle çelişen
politikalar izlememesine bağlıydı.
İran takas anlaşmasına, Rusya ile “stratejik
ortaklığa”, İsrail ile kopma noktasına gelen
ilişkilere bakarak, bu koşulun da hızla ortadan
kalkmakta olduğunu söyleyebiliriz.
‘Yeni mimari’- ‘neo-Türkiye’
Son dönemde, tüm bu gelişmeleri, ABD
hegemonyasının gerilemesiyle ilişkilendirip,
yükselen güçler olgusuyla birleştirip, Türkiye’yi
de yükselen güçlere ekleyerek, kurulan bir
fantezi ortalarda dolaşıyor. Bu fanteziye göre
yeni bir “uluslararası mimari” kuruluyor, Türkiye
de bu mimarinin kurucularından biri haline
geliyor.
Gerçekteyse, yeni bir mimari kurulmuyor.
Aksine, var olan mimarinin çözülmesi hızlandı.
Bu bağlamda büyük güçler olası jeopolitik
sarsıntılara karşı kendilerini korumaya yardım
edecek olanaklar (kaynaklar, dengeleyici
ittifaklar, ekonomik etki alanları) edinmeye
çalışıyorlar. “Çok kutuplu” (multipolar), “ya da
kutuplar arası” (interpolar) ilişkiler her zaman
istikrarsız, değişken, kaotik özellikler gösteren
çözülmeleri tanımlar, bir mimariyi (istikrarlı
yapıyı) değil.
Neo-Türkiye kavramına bakınca da,
bileşenleri birbiriyle çelişen çok karmaşık,
istikrarsız bir şekilsizlik görüyoruz. Bu neo-
Türkiye’nin küresel güç/aktör olma iddialarını
bir kenara bırakıp, kendi bölgesindeki
etkinliklerine bakarsak garip bir durumla
karşılaşıyoruz.
Türkiye bölgede Filistin davasını
sahiplenerek, İsrail’i tecrit ederek, Arap
halklarının sevgisini, desteğini alarak liderlik
(hegemonyanın bir ayağı) konumuna
yükselmeye çabalıyor ve hemen üç sorunla
karşılaşıyor. Birincisi, İsrail’i tecrit ederken,
Türkiye, ABD ile ilişkilerini tehlikeye atmaya
başlıyor. Örneğin, İran takas anlaşması,
ABD’nin tepkisini çekiyor, büyük güçler
dengesi içinde, AKP iradesi dışında
araçlaşıyor. İkincisi, Gazze saldırısının şoku
geçtikten, İsrail’in, ABD’nin kamu diplomasisi
makineleri çalışmaya başladıktan sonra,
(Fethullah beyin çıkışını da unutmadan)
havanın AKP hükümetinin amacını sorgular bir
yönde değişmeye başladığı görülüyor. Arap
halkları kesimindeyse, sokak, hatta Müslüman
Kardeşler gibi muhalefet hareketleri AKP’ye
sevgilerini sergilerken, bölge politikalarında
esas söz sahibi seçkinlerin, Türkiye’nin Filistin
portföyünü ellerinden almaya başlamasından
hoşnut olmadıkları görülüyor.
Bu sırada bölgedeki diğer hegemonya adayı,
Türkiye’nin stratejik rakibi, zengin enerji
kaynaklarının sahibi İran, Irak’ta Şiiler, Lübnan
Hizbullah bağlantılarıyla, Suriye ittifakıyla ve
Filistin de Hamas’a verdiği maddi destekle,
sürekli İsrail’i tehdit ederek liderliğini inşa
ediyor. İran nükleer silahlar yapacak düzeye
gelmeye çalışarak, şiddet uygulama
kapasitesini de geliştiriyor. Arap seçkinleri ve
egemen sınıflarıysa Arap dünyasına ait
olmayan iki gücün, Arap dünyası üzerinde
hegemonya kurma rekabetini kaygıyla, ama
kendilerine yeni manevra alanları açması
umuduyla izliyorlar.
Bu denklem içinde AKP hükümeti, dayanmak
istediği hegemonya ilişkilerini bozma, en
önemli “kaldıracını” kaybetme pahasına, İran’a
nükleer enerji projesini sürdürme konusunda,
Batı’ya karşı destek veriyor.
Uzaktan dengeleme ve yeni pazarlara
ulaşma çabaları açısından Brezilya için uygun
olan bir taktik, bölgedeki en büyük rakibini
kollamaya çalışan Türkiye açısından kendi
kalesine gol atmaya benziyor. AKP hükümeti,
Türkiye’nin her noktasına ulaşabilen, gelişkin
bir füze sistemine sahip İran’ın, nükleer bomba
üretmeye başladığı noktada, Türkiye’nin
bölgedeki tüm hegemonya iddialarını
kaybedeceğinin ayırdında değilmiş gibi
davranıyor.
Dahası Filistin davasına sahip çıkarken
benimsediği yöntemlerle, AKP hükümeti,
bölgede İran’a karşı dengeleyici olarak
kullanabileceği, biri İsrail, öbürü de Mısır,
Suudi Arabistan, Ürdün gibi Hamas’ın
(Müslüman Kardeşler’in) yükselmesinden
rahatsız olan ülkelerden oluşan iki kaldıraçtan
kendini mahrum ediyor.
İşte tüm bunlara bakınca da, AKP dış
politikasının “stratejik derinliğin” bu karmaşıklık
seviyesinde yüzmeye devam etme olasılığının
hızla düşmeye başladığını düşünüyorum. Tabii
bir diğer olasılık da tüm bu dış politika
iddialarının, aslında AKP seçkinlerinin ülke
içinde iktidarda kalmalarına yardım etmeye
yönelik, kısa dönemli (oportünist) taktikler
olmalarıdır. Şöyle veya böyle bu dış politika
yönelimi, neo-Türkiye fantezileri, Türkiye ve
bölge halklarına çok pahalıya patlayacak gibi
görünüyor.
Stratejik Derinlik Daha da Derinleşirken...
erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.comDÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA
Şikâyetler, ev sahiplerinin bazõlarõnõn çocuk sayõsõnõn ötesinde ilginç taleplerde bulunduklarõnõ gösteriyor
Borusan’dan
850 kişiye iş
Ernst&Young ICAP’nin üst yöneticisi Michael Spencer’õ yõlõn girişimcisi seçti
Çelebioğlu gönülleri fethetti
Kiracõya gazete arşivi yasak
Ekonomi Servisi - Borusan Grubu,
lojistik, çelik ve enerji sektörlerinde
toplam değeri 450 milyon dolara va-
ran yatõrõmlarõnõ hizmete sokmaya
hazõrlanõyor. Bu projelerle grup, 850
kişiye de iş kapõsõ açacak.
Yapõlan açõklamaya göre, Borusan
Mannesmann Boru’nun yeni üretim
tesislerinin temeli atõlacak. 100 milyon
dolar düzeyinde yatõrõmla yenilenen ve
kapasitesi iki kat artan Borusan Li-
manõ; 120 milyon dolarlõk Borusan
EnBW Enerji Bandõrma Rüzgâr Ener-
jisi Santralõ ve 140 milyon dolarlõk ya-
tõrõmla kurulan ve Borçelik’in üretim
kapasitesini yüzde 50 arttõran 3. Soğuk
Haddeleme ve 3. Sõcak Daldõrma Gal-
vaniz Hattõ hizmete girecek.
1 milyar dolarlık
AVM yatırımı
İSTANBUL (AA) - Cenor Group
Üst Yöneticisi (CEO) ve Aerium Tür-
kiye Başkanõ Anthony Mehran Khoi,
temsilciliğini yaptõklarõ Aerium Fo-
nu’nun Türkiye’de 1 milyar dolarõn
üzerinde ilave alõşveriş merkezi
(AVM) yatõrõmõ planladõğõnõ söyledi.
Khoi, “Halen inşaat aşamasında
olan 6 AVM’miz bulunuyor. Bu 6
AVM yatırımının 3’üne başladık”
dedi.
Khoi, Aerium Fonu’nun son finan-
sal krize rağmen 200’da Türkiye’ye
mevcut alõşveriş merkezlerinin yeni-
lenmesi için yaklaşõk 100 milyon do-
lar yatõrõm yaptõğõnõ kaydetti.
Ekonomi Servisi - Ernst&Young’õn
(E&Y) 10. kez düzenlediği ‘Dünyada Yı-
lın Girişimcisi’ yarõşmasõnda birinciliği,
1986’da 45 bin dolarla yola çõkan ve bu-
gün bankalararasõ finansal işlemlerde
dünyanõn en büyük broker firmasõ haline
gelen ICAP’nin üst yöneticisi (CEO)
Michael Spencer (55) kazandõ. Spencer
aynõ zamanda İngiltere’de iktidara gelen
Muhafazakâr Parti’nin mali işlerden so-
rumlu üyesi.
Monte Carlo’daki yarõşmada Türkiye’yi
Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başka-
nõ Can Çelebioğlu ve Yönetim Kurulu
Başkanvekili Canan Çelebioğlu Tokgöz
temsil etti. Çelebioğlu kardeşler,
Ernst&Young Türkiye ve Milliyet gaze-
tesi tarafõndan yedinci kez düzenlenen ‘Yı-
lın Girişimcisi Yarışması’nõn Türkiye fi-
nalisti olmuştu. Monte Carlo’daki yarõş-
mada dikkat çeken finalistler arasõnda yer
alan Çelebioğlu kardeşler, birçok iş gö-
rüşmesi de yaptõ. Can Çelebioğlu, yarõş-
manõn dünya girişimcilerinin vizyonunu
tanõmak açõsõndan kendileri için önemli ol-
duğunu söyledi. 1958’de Can ve Canan
Çelebioğlu’nun babasõ Cavit Çelebioğlu
tarafõndan 1 merdiven ve 5 işçiyle kuru-
lan Çelebi Holding, yer hizmetlerinden ter-
minal, liman ve marina işletmeciliğine, gü-
venlikten gõdaya, seyahat acenteliğinden
personel taşõmacõlõğõna ve araç filo kira-
lamaya kadar birçok farklõ alanda hizmet
veriyor. Özellikle havacõlõk işkolunda
Macaristan, Hindistan, Belçika ve Al-
manya’da yaptõklarõ yatõrõmlarla dünya pa-
zarlarõnda söz sahibi olmaya başlayan şir-
ket 10 bine yakõn kişi istihdam
ediyor. 2009 konsolide satõş geli-
ri 140 milyon Avro olan Çelebi, son
olarak İspanya’da yer hizmetleri ala-
nõnda bir yatõrõm hazõrlõğõnda.
‘Yõlõn Girişimcisi
Yarõşmasõ’nõn Türkiye finalisti
olan Çelebioğlu kardeşler
Monte Carlo’daki yarõşmada
büyük ilgi topladõ.
Ekonomi Servisi - Genel-
likle çocuk sayõsõ ile evde ke-
di ve köpek beslenmesine ka-
rõşan ev sahiplerinden bazõla-
rõ, evlerini korumak adõna ki-
racõlarõndan hayalleri zorla-
yan taleplerde bulunabiliyor.
Kiracõlar Derneği (KİRA-
DER) Genel Başkanõ Ali Ulvi
Büyüknohutçu, AA’ya yaptõ-
ğõ açõklamada, genellikle kiraya zam
konusunda şikâyet aldõklarõnõ belir-
terek “Enflasyonun üzerinde zam
yapmak isteyenler oluyor. ‘Ço-
cukluya vermem’ diyenler kadar,
çocuk sayısının arttırılmaması için
söz alanlar bile çıkıyor” dedi.
Son yõllarda bazõ ev sahiplerinin ki-
racõsõndan oldukça garip, şaşõrtõcõ ta-
leplerde bulunabildiğini, bu konuda
kiracõlardan şikâyetler aldõklarõnõ
belirten Büyüknohutçu’nun verdiği
bilgiler şöyle:
Deodorant yasak
? Gelen bir şikâyete göre, bir ev
sahibi kiracısının evde gazete bi-
riktirmesini yasaklamış.
? Evde yangõn riskini azalt-
mak için 2-3 gazeteden fazla bu-
lunmasõ istenmiyor. Hatta ev sa-
hibi zaman zaman bu konuda
evde arama bile yapõyor.
? Başka bir ev sahibi, evin-
de deodorant kullanılmasını
istemiyor. Duvarlarda kim-
yasal kalıntı bırakıp kansere
yol açacağı ve evde patlama riski
taşıdığı gerekçesiyle böyle bir ya-
saklamaya gidiyor.
? Yaşanan bir olayda ise ev sahi-
bi kiracõsõnõn eşyalarõnõ üçüncü kat-
tan aşağõ attõ. Kiracõ, kirasõnõ düzenli
ödüyor, sorun yok ama çõkarõlmak is-
teniyor. Kiracõ da çõkmayõnca eşya-
larõ balkondan aşağõ atõlõyor.
KİRADER Başkanõ’na göre ev
sahiplerinin kiracõlardan istekleri şöyle:
“Yangõn riskini azaltmak için evde 2-3
gazeteden fazla bulundurulmamasõ.
yasaklamak. Duvarlarda kimyasal kalõntõ
bõrakõp kansere yol açacağõ endişesiyle
deodorant kullanõlmamasõ.”
Konut kredileri
kriz öncesine döndü
İSTANBUL (AA) - Merkez Bankasõ verileri-
ne göre 21 Mayõs itibarõyla 47 milyar 475.4 mil-
yon liraya ulaşan konut kredilerinde, genel iti-
barõyla kriz öncesi hareketli olan 2006 dönemi-
ne bir geri dönüş gözlemleniyor.
İş Bankasõ Bireysel Krediler Bölüm Müdürü Re-
cep Oram, mart ayõnõn konut kredileri açõsõndan
bir dönüm noktasõ olduğuna, nisan ayõnda mart
ayõna göre sektördeki bakiye artõşõnõn 1.7 milyar
lirayõ geçtiğine, söz konusu rakamõn son 2 yõlõn
en büyük bakiye artõşõ olduğuna dikkat çekti.
Yapõ Kredi Konut Finansmanõ Direktörü İsmet
Erdem de 2010 yõlõnõn ilk 4 ayõnda konut kredi-
si portföyünün yõl başõna kõyasla yüzde 9.81 ar-
tarak toplam portföyde 4.2 milyar liralõk net bü-
yüme sağlandõğõnõ kaydetti.
Fortis Bank Genel Müdür Yardõmcõsõ Cem Er-
tem ise konut kredisi pazarõnõn 2010 yõlõ sonun-
da yüzde 20 büyüyerek yaklaşõk 55 milyar lira-
lõk bir hacme ulaşmasõnõ öngördüklerini bildirdi.
Çelebioğlu kardeşlere destek olmak amacıyla Hindistan’daki
ortakları Jungbir Singh de Monte Carlo’ya geldi. Babası ikti-
dar partisinin genel sekreteri olan Singh, Çelebi’ye Mumbai
Havaalanı’nda yüzde 26, Delhi’de ise yüzde 49 ortak olduklarını
belirterek “Hindistan’a gelerek çok cesur bir karar verdiler.
Hem kargoda, hem yolcuda çok büyüyeceğiz” dedi.
Partilerin gücü, ortaya koydukları büyük ve
gerçekçi önermelerle doğru orantılıdır.
İktidara koşan günümüz CHP’sinin geliştirmesi
gereken en önemli önermelerden biri, işsizliğe
kesin çözüm olmalıdır. Çünkü bu, ekonomik,
toplumsal ve siyasal yönleriyle, toplumsal
gönencin (refahın), toplumun sağlıklı gelişmesinin
köşe taşıdır; temelidir.
Yıllardır AKP işsizlik sorununu savsaklıyor;
geçen yılın kriz döneminde işsizlik oranının ikiye
katlanması karşısında bile duyarsız kalabiliyor;
sorunun çevresinde dolanıyor; özüne
dokunmuyor; kimi çok cılız önlemlerin ötesinde
çözüm bulamıyor. Aslında AKP anlayışı, işsizliğe
çözüm bulamaz!
CHP, iddia etmeli ya da savlamalıdır ki işsizlik
sorununu kesin olarak çözebilir. Bu amaçla
toplum, iş isteyen her bireyine geçerli ücretle iş
bulmalıdır yaklaşımı ilke alınmalıdır. CHP’nin
büyük katkıları sonucu oluşan 1961 Anayasası’nın
çalışma hakkı anlayışı ile hukuk sistemine giren bu
görüş 12 Eylül Anayasası’nda bile korunuyor.
Herkese iş görüşü gerçekte tam istihdamın
tanımı olan, işsizlik oranının yaklaşık yüzde 5-6
dolayına çekilmesi anlamına gelir. İşgücü-işsizlik
tartışmalarının sağlıklı olması için işgücü
istatistiklerinin güvenilir olması da gerekir.
İşsizliğe tam çözüm kolay değil; tek başına
düşünülmemeli, öncelikle makroekonomik
büyüme politikasının çok önemli bir parçası olarak
algılanmalıdır. Bir taraftan özel eğitimle işsizlerin
“iş bulabilir” duruma gelmesi sağlanmalı, diğer
taraftan da büyüme ve istihdam yaratma
politikaları tam istihdamı sağlamada yetersiz
kaldığında hiç olmazsa kısa dönemli olarak özel iş
bulma programları uygulanmalıdır.
CHP’nin bir sol parti özelliğiyle önereceği özel iş
bulma programının ya da Genç İş Programı’nın
(GİP) üç boyutu vardır.
Birincisi ve en büyüğü, işsizliğin en yoğun
olduğu bölgelerden ve toplumun en yoksul
kesimlerinden başlayarak uygulanacak “eğitim-
artı-toplumsal iş” projesidir. Bu programla,
işsizlere bir taraftan onları iş sahibi yapacak teknik
eğitim verilir; bir taraftan da, eğitim alanların aynı
zamanda çocuk yuvaları, yaşlı evleri gibi sosyal
işlerde; ağaçlandırma, çevre düzenlemesi, park ve
bahçe bakımı gibi kamu projelerinde çalışmaları
sağlanır.
İkincisi, ekonomik ve toplumsal sorumluluklarını
yerine getiren, yani vergi ve sigorta borçlarını
ödeyen, kaçak/kayıtsız işçi çalıştırmayan ve
sendika düşmanlığı yapmayan işletmelere
alacakları her yeni işçinin işbaşında eğitim almasını
sağlamaları koşuluyla, vergi, sigorta ve belli
oranda ücret desteği verilebilir.
Üçüncüsü, genç girişimcilere destek
programıdır. Başta teknolojik yenilik olmak üzere,
mal ve hizmet üretimi için proje sunan gençlere,
başka hiçbir teminat aranmaksızın, projeleri
karşılığında, kredi verilir.
Yapılan hesaplar, yılda ortalama 350 bin kişiye
yeni iş alanı açmak için, yönetim örgütlenmesiyle
birlikte, yıllık devlet bütçesinin yüzde biri gibi bir
tutarın yeterli olacağını gösteriyor.
Buna ek olarak, belediyelerin iş bulma sürecine
kamusal projelerle çok daha etkin katılımı
sağlanabilir. Bütçeden belediyelere aktarılan
ödenekler arttırılarak, bunların bir bölümü yalnızca
bu amaçla kullanılabilir.
Çok önemli bir sorun da ülkemizde kadınların
işgücüne katılma oranının azlığıdır. Kentlerde,
çalışma çağında bulunan kadınların yalnızca beşte
biri işgücüne katılabiliyor; bu kesim içinde yer alan
işsizler açıkça iş istiyor. Bunun birkaç katı da iş
bulma umudu olmadığı için iş aramıyor, yani
işgücü içinde bile yer alamıyor. CHP, kadınların iş
bulmalarını kolaylaştıracak özel programlar
uygulamayı, kadınların işgücüne katılma oranını
programlı bir biçimde arttırmayı yalnız ekonomik
değil, toplumsal gelişmenin, özgürleşmenin ve
çağdaşlaşmanın bir gereği saymalıdır.
Doğru tasarlanan sosyal politika, eğitim ve etkin
işgücü piyasası politikaları, birlikte yeni bir
toplumsal anlaşmanın esasını oluşturabilir.
İşsizlik oranını yüzde beşlere çekmeyi
hedefleyen herkese iş programı, AB’de özellikle
soldaki partilerin on yıllardır başvurdukları bir
uygulamadır. İşsizliğin önlenmesinin toplumsal
dokuyu sağlamlaştırması; hak ve eşitlik duygularını
güçlendirmesi; bireyleri özgürleştirmesi en önemli
kazanımlardır. Aslında, gönencin toplumsal tabana
yayılması, biliniyor ki, ayrıca ekonomik gelişmeyi
hızlandırıcı ve geliştirici bir etki yapar.
Son bir nokta daha var. Bu önermelerin teknik
çalışmasını konu alan bir sunum, ta 2002’nin
başlarında tarafımdan CHP MYK’sinde yapıldı.
Başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve
Genel Sekreter Önder Sav olmak üzere o günün
yönetiminden şu anda yönetimde bulunan
arkadaşlarımız var. Bu olgu, GİP’in bir an önce
tüm yönleriyle güncelleştirilerek yaşama
geçirilmesini kolaylaştırıyor.
Diyarbakırlı
jüri başkanı
Bu yılki yarışmada birinciyi
belirleyen jürinin başkanlığını
8 milyar Avro’nun üzerinde yatı-
rımları olan fon şirketi 3i’nin orta-
ğı ve yöneticisi Fransız Guy Zarza-
vatdjian yaptı. 3i’nin sahip olduğu şir-
ketler arasında ünlü iç giyim marka-
sı Agent Provocateur ve yat üreticisi
Fairline da var. Fairline markası De-
niz Baykal’ın aldığı iddia edilen an-
cak kendisi tarafından yalanlanan
yatın markası olarak gündeme gel-
mişti. Bu tartışmadan haberi ol-
madığını belirten Zarzavatdjian,
esprili bir dille, “Agent Pro-
vocateur’ün sahibi olduğu-
muzu yazın, ancak ajan
provokatör olduğu-
muz sanılmasın”
dedi.
Hintli ortak destekledi
Türkiye’de kiracılar en fazla ev sahibinin yap-
tığı zamlar konusunda şikâyet ediyorlar.
ZORLAMALAR ÜZÜCÜ
Büyüknohutçu, bazı ev sa-
hiplerinin taleplerinin üzü-
cü boyutta olabildiğini ifade
ederek, şunları kaydetti:
“Aile 12 katlı binanın 8.
katında oturuyor. Baba nay-
lon poşet satarak ailesinin
geçimini sağlamaya çalışı-
yor. Apartman aidatını dü-
zenli ödemekte güçlük çeki-
yor. Bina yönetimi, bu va-
tandaşın katına giden asan-
sörün kapısını kaynak ma-
kinesiyle tamamen kapattı.
Baba aylarca çocuğunu 8.
kata kadar sırtında indirip
çıkardı. Mahkeme kararıy-
la asansörü açtırdık.”
Can
Çelebioğlu
Canan
Çelebioğlu
E&Y Başkanı
James Turley