23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 7 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Herkese İş! Emperyalizmden söz edenleri her fırsatta ulusalcılıkla suçlarken, Cumhuriyet öncesinde var olduğu hayal edilen bir “Imperial Grandeur”ün özlemiyle Ortadoğu’dan Kafkaslar’a nüfuz alanları oluşturmayı hedefleyen bir hükümeti destekleyenlerin emperyalist-milliyetçi eğilimlerinden yoksun olduğumdan, Türkiye’nin son diplomatik “zaferlerine” sevinemiyorum. Bir tarafta yaşamlarını, toplumsal ya da ulvi amaçlar için ortaya koyan ve Mavi Marmara gemisinde kaybedenleri düşünüyorum. Öbür tarafta, dinci fanatikler ve Siyonist militaristlerin arasında sıkışıp kalmış, Filistin ve İsrail halkları var. Sevinemememin bir nedeni de tarih bilincimle ilgili. Tarih bize uluslararası alanda büyüklük hayaliyle yola çıkarılan halkların büyük felaketlerle karşılaştıklarını söylüyor. AKP hükümetinin “stratejik derinlik” fantezileri de bir başka kaygı konusu. AKP’nin dış politika gemisi, yakın zamana kadar, konferanslarla, arabuluculuk çabalarıyla, sanal açılımlarla, “stratejik derinliğin” sığ ve nispeten dingin sularında dolaştığından “yüzmeye” devam edebiliyordu. İran’la yapılan takas anlaşması, Filistin sorununda üstlenilen yeni inisiyatif, korkarım ki, bu gemiyi “stratejik derinliğin” karanlık, bir o kadar da çalkantılı sularına sürüklemeye başladı. AKP hükümetinin gemiyi bu sularda yüzdürebileceğinden hiç emin değilim. Stratejik derinlik - jeopolitik Söylemimize, AKP hükümetinin dış politikasının mimarı Prof. Davutoğlu sayesinde giren “stratejik derinlik” kavramı, Türkiye’nin iki özelliğine gönderme yapıyordu. Birincisi jeopolitik konumu, ikincisi de onu bu jeopolitik konuma bağlayan derin tarihsel ve kültürel kökler. Bu iki özelliğiyle Türkiye, küresel hegemonik güç ABD’nin bölgedeki hesapları içinde, “pivot” ülke olarak tanımlanan bir özellik sergiliyordu. Böylece Türkiye bu büyük gücün bölgedeki politikalarına uyum sağlayarak, karşılığında, elde edeceği kaldıraç sayesinde güç yansıtarak, nüfuz alanları oluşturmaya (yeni Osmanlı projesi) başlayabilecekti. AKP hükümeti, Bush yönetiminin Büyük Ortadoğu Projesi’ni, Irak’ın işgalini destekler, Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneksel etki alanına dönme hayalleri kurarken ABD açısından Türkiye’nin jeopolitiğinin kabaca dört bileşeni vardı. Birincisi, bölgede yükselmeye başlayan İran’ın dengelenmesi. İkincisi, İsrail’in güvenliğine katkı. Üçüncüsü, “demokratikleştirme” projesi bağlamında, radikal İslama karşı Türkiye’yi ılımlı Müslüman bir ülke modeli olarak sunmak. Dördüncüsü, daha sonra bölgedeki varlığını azaltırken Türkiye’yi bir güvenlik unsuru (pivot) olarak devreye sokmak. Türkiye, bir taraftan İran’la yakınlaşırken, diğer taraftan kendisi bir bölgesel güç olarak yükselme hesapları yapmaya başladı. Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri giderek bozuldu, nihayet kopma noktasına geldi. ABD bölgede demokratikleştirme projesinden vazgeçerken, AKP hükümetinin giderek Türkiye’yi İslamcılaştırdığına, muhalefetini susturan otoriter eğilimler geliştirdiğine ilişkin bir algı oluştu. Türkiye’nin bölgede, ABD’den sonra güvenlik kaynağı olarak şekillenmesine gelince, bu da aslında Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin, istikrarına, yakınlığına, Türkiye’nin ABD’nin uluslararası projeleriyle çelişen politikalar izlememesine bağlıydı. İran takas anlaşmasına, Rusya ile “stratejik ortaklığa”, İsrail ile kopma noktasına gelen ilişkilere bakarak, bu koşulun da hızla ortadan kalkmakta olduğunu söyleyebiliriz. ‘Yeni mimari’- ‘neo-Türkiye’ Son dönemde, tüm bu gelişmeleri, ABD hegemonyasının gerilemesiyle ilişkilendirip, yükselen güçler olgusuyla birleştirip, Türkiye’yi de yükselen güçlere ekleyerek, kurulan bir fantezi ortalarda dolaşıyor. Bu fanteziye göre yeni bir “uluslararası mimari” kuruluyor, Türkiye de bu mimarinin kurucularından biri haline geliyor. Gerçekteyse, yeni bir mimari kurulmuyor. Aksine, var olan mimarinin çözülmesi hızlandı. Bu bağlamda büyük güçler olası jeopolitik sarsıntılara karşı kendilerini korumaya yardım edecek olanaklar (kaynaklar, dengeleyici ittifaklar, ekonomik etki alanları) edinmeye çalışıyorlar. “Çok kutuplu” (multipolar), “ya da kutuplar arası” (interpolar) ilişkiler her zaman istikrarsız, değişken, kaotik özellikler gösteren çözülmeleri tanımlar, bir mimariyi (istikrarlı yapıyı) değil. Neo-Türkiye kavramına bakınca da, bileşenleri birbiriyle çelişen çok karmaşık, istikrarsız bir şekilsizlik görüyoruz. Bu neo- Türkiye’nin küresel güç/aktör olma iddialarını bir kenara bırakıp, kendi bölgesindeki etkinliklerine bakarsak garip bir durumla karşılaşıyoruz. Türkiye bölgede Filistin davasını sahiplenerek, İsrail’i tecrit ederek, Arap halklarının sevgisini, desteğini alarak liderlik (hegemonyanın bir ayağı) konumuna yükselmeye çabalıyor ve hemen üç sorunla karşılaşıyor. Birincisi, İsrail’i tecrit ederken, Türkiye, ABD ile ilişkilerini tehlikeye atmaya başlıyor. Örneğin, İran takas anlaşması, ABD’nin tepkisini çekiyor, büyük güçler dengesi içinde, AKP iradesi dışında araçlaşıyor. İkincisi, Gazze saldırısının şoku geçtikten, İsrail’in, ABD’nin kamu diplomasisi makineleri çalışmaya başladıktan sonra, (Fethullah beyin çıkışını da unutmadan) havanın AKP hükümetinin amacını sorgular bir yönde değişmeye başladığı görülüyor. Arap halkları kesimindeyse, sokak, hatta Müslüman Kardeşler gibi muhalefet hareketleri AKP’ye sevgilerini sergilerken, bölge politikalarında esas söz sahibi seçkinlerin, Türkiye’nin Filistin portföyünü ellerinden almaya başlamasından hoşnut olmadıkları görülüyor. Bu sırada bölgedeki diğer hegemonya adayı, Türkiye’nin stratejik rakibi, zengin enerji kaynaklarının sahibi İran, Irak’ta Şiiler, Lübnan Hizbullah bağlantılarıyla, Suriye ittifakıyla ve Filistin de Hamas’a verdiği maddi destekle, sürekli İsrail’i tehdit ederek liderliğini inşa ediyor. İran nükleer silahlar yapacak düzeye gelmeye çalışarak, şiddet uygulama kapasitesini de geliştiriyor. Arap seçkinleri ve egemen sınıflarıysa Arap dünyasına ait olmayan iki gücün, Arap dünyası üzerinde hegemonya kurma rekabetini kaygıyla, ama kendilerine yeni manevra alanları açması umuduyla izliyorlar. Bu denklem içinde AKP hükümeti, dayanmak istediği hegemonya ilişkilerini bozma, en önemli “kaldıracını” kaybetme pahasına, İran’a nükleer enerji projesini sürdürme konusunda, Batı’ya karşı destek veriyor. Uzaktan dengeleme ve yeni pazarlara ulaşma çabaları açısından Brezilya için uygun olan bir taktik, bölgedeki en büyük rakibini kollamaya çalışan Türkiye açısından kendi kalesine gol atmaya benziyor. AKP hükümeti, Türkiye’nin her noktasına ulaşabilen, gelişkin bir füze sistemine sahip İran’ın, nükleer bomba üretmeye başladığı noktada, Türkiye’nin bölgedeki tüm hegemonya iddialarını kaybedeceğinin ayırdında değilmiş gibi davranıyor. Dahası Filistin davasına sahip çıkarken benimsediği yöntemlerle, AKP hükümeti, bölgede İran’a karşı dengeleyici olarak kullanabileceği, biri İsrail, öbürü de Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün gibi Hamas’ın (Müslüman Kardeşler’in) yükselmesinden rahatsız olan ülkelerden oluşan iki kaldıraçtan kendini mahrum ediyor. İşte tüm bunlara bakınca da, AKP dış politikasının “stratejik derinliğin” bu karmaşıklık seviyesinde yüzmeye devam etme olasılığının hızla düşmeye başladığını düşünüyorum. Tabii bir diğer olasılık da tüm bu dış politika iddialarının, aslında AKP seçkinlerinin ülke içinde iktidarda kalmalarına yardım etmeye yönelik, kısa dönemli (oportünist) taktikler olmalarıdır. Şöyle veya böyle bu dış politika yönelimi, neo-Türkiye fantezileri, Türkiye ve bölge halklarına çok pahalıya patlayacak gibi görünüyor. Stratejik Derinlik Daha da Derinleşirken... erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.comDÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA Şikâyetler, ev sahiplerinin bazõlarõnõn çocuk sayõsõnõn ötesinde ilginç taleplerde bulunduklarõnõ gösteriyor Borusan’dan 850 kişiye iş Ernst&Young ICAP’nin üst yöneticisi Michael Spencer’õ yõlõn girişimcisi seçti Çelebioğlu gönülleri fethetti Kiracõya gazete arşivi yasak Ekonomi Servisi - Borusan Grubu, lojistik, çelik ve enerji sektörlerinde toplam değeri 450 milyon dolara va- ran yatõrõmlarõnõ hizmete sokmaya hazõrlanõyor. Bu projelerle grup, 850 kişiye de iş kapõsõ açacak. Yapõlan açõklamaya göre, Borusan Mannesmann Boru’nun yeni üretim tesislerinin temeli atõlacak. 100 milyon dolar düzeyinde yatõrõmla yenilenen ve kapasitesi iki kat artan Borusan Li- manõ; 120 milyon dolarlõk Borusan EnBW Enerji Bandõrma Rüzgâr Ener- jisi Santralõ ve 140 milyon dolarlõk ya- tõrõmla kurulan ve Borçelik’in üretim kapasitesini yüzde 50 arttõran 3. Soğuk Haddeleme ve 3. Sõcak Daldõrma Gal- vaniz Hattõ hizmete girecek. 1 milyar dolarlık AVM yatırımı İSTANBUL (AA) - Cenor Group Üst Yöneticisi (CEO) ve Aerium Tür- kiye Başkanõ Anthony Mehran Khoi, temsilciliğini yaptõklarõ Aerium Fo- nu’nun Türkiye’de 1 milyar dolarõn üzerinde ilave alõşveriş merkezi (AVM) yatõrõmõ planladõğõnõ söyledi. Khoi, “Halen inşaat aşamasında olan 6 AVM’miz bulunuyor. Bu 6 AVM yatırımının 3’üne başladık” dedi. Khoi, Aerium Fonu’nun son finan- sal krize rağmen 200’da Türkiye’ye mevcut alõşveriş merkezlerinin yeni- lenmesi için yaklaşõk 100 milyon do- lar yatõrõm yaptõğõnõ kaydetti. Ekonomi Servisi - Ernst&Young’õn (E&Y) 10. kez düzenlediği ‘Dünyada Yı- lın Girişimcisi’ yarõşmasõnda birinciliği, 1986’da 45 bin dolarla yola çõkan ve bu- gün bankalararasõ finansal işlemlerde dünyanõn en büyük broker firmasõ haline gelen ICAP’nin üst yöneticisi (CEO) Michael Spencer (55) kazandõ. Spencer aynõ zamanda İngiltere’de iktidara gelen Muhafazakâr Parti’nin mali işlerden so- rumlu üyesi. Monte Carlo’daki yarõşmada Türkiye’yi Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başka- nõ Can Çelebioğlu ve Yönetim Kurulu Başkanvekili Canan Çelebioğlu Tokgöz temsil etti. Çelebioğlu kardeşler, Ernst&Young Türkiye ve Milliyet gaze- tesi tarafõndan yedinci kez düzenlenen ‘Yı- lın Girişimcisi Yarışması’nõn Türkiye fi- nalisti olmuştu. Monte Carlo’daki yarõş- mada dikkat çeken finalistler arasõnda yer alan Çelebioğlu kardeşler, birçok iş gö- rüşmesi de yaptõ. Can Çelebioğlu, yarõş- manõn dünya girişimcilerinin vizyonunu tanõmak açõsõndan kendileri için önemli ol- duğunu söyledi. 1958’de Can ve Canan Çelebioğlu’nun babasõ Cavit Çelebioğlu tarafõndan 1 merdiven ve 5 işçiyle kuru- lan Çelebi Holding, yer hizmetlerinden ter- minal, liman ve marina işletmeciliğine, gü- venlikten gõdaya, seyahat acenteliğinden personel taşõmacõlõğõna ve araç filo kira- lamaya kadar birçok farklõ alanda hizmet veriyor. Özellikle havacõlõk işkolunda Macaristan, Hindistan, Belçika ve Al- manya’da yaptõklarõ yatõrõmlarla dünya pa- zarlarõnda söz sahibi olmaya başlayan şir- ket 10 bine yakõn kişi istihdam ediyor. 2009 konsolide satõş geli- ri 140 milyon Avro olan Çelebi, son olarak İspanya’da yer hizmetleri ala- nõnda bir yatõrõm hazõrlõğõnda. ‘Yõlõn Girişimcisi Yarõşmasõ’nõn Türkiye finalisti olan Çelebioğlu kardeşler Monte Carlo’daki yarõşmada büyük ilgi topladõ. Ekonomi Servisi - Genel- likle çocuk sayõsõ ile evde ke- di ve köpek beslenmesine ka- rõşan ev sahiplerinden bazõla- rõ, evlerini korumak adõna ki- racõlarõndan hayalleri zorla- yan taleplerde bulunabiliyor. Kiracõlar Derneği (KİRA- DER) Genel Başkanõ Ali Ulvi Büyüknohutçu, AA’ya yaptõ- ğõ açõklamada, genellikle kiraya zam konusunda şikâyet aldõklarõnõ belir- terek “Enflasyonun üzerinde zam yapmak isteyenler oluyor. ‘Ço- cukluya vermem’ diyenler kadar, çocuk sayısının arttırılmaması için söz alanlar bile çıkıyor” dedi. Son yõllarda bazõ ev sahiplerinin ki- racõsõndan oldukça garip, şaşõrtõcõ ta- leplerde bulunabildiğini, bu konuda kiracõlardan şikâyetler aldõklarõnõ belirten Büyüknohutçu’nun verdiği bilgiler şöyle: Deodorant yasak ? Gelen bir şikâyete göre, bir ev sahibi kiracısının evde gazete bi- riktirmesini yasaklamış. ? Evde yangõn riskini azalt- mak için 2-3 gazeteden fazla bu- lunmasõ istenmiyor. Hatta ev sa- hibi zaman zaman bu konuda evde arama bile yapõyor. ? Başka bir ev sahibi, evin- de deodorant kullanılmasını istemiyor. Duvarlarda kim- yasal kalıntı bırakıp kansere yol açacağı ve evde patlama riski taşıdığı gerekçesiyle böyle bir ya- saklamaya gidiyor. ? Yaşanan bir olayda ise ev sahi- bi kiracõsõnõn eşyalarõnõ üçüncü kat- tan aşağõ attõ. Kiracõ, kirasõnõ düzenli ödüyor, sorun yok ama çõkarõlmak is- teniyor. Kiracõ da çõkmayõnca eşya- larõ balkondan aşağõ atõlõyor. KİRADER Başkanõ’na göre ev sahiplerinin kiracõlardan istekleri şöyle: “Yangõn riskini azaltmak için evde 2-3 gazeteden fazla bulundurulmamasõ. yasaklamak. Duvarlarda kimyasal kalõntõ bõrakõp kansere yol açacağõ endişesiyle deodorant kullanõlmamasõ.” Konut kredileri kriz öncesine döndü İSTANBUL (AA) - Merkez Bankasõ verileri- ne göre 21 Mayõs itibarõyla 47 milyar 475.4 mil- yon liraya ulaşan konut kredilerinde, genel iti- barõyla kriz öncesi hareketli olan 2006 dönemi- ne bir geri dönüş gözlemleniyor. İş Bankasõ Bireysel Krediler Bölüm Müdürü Re- cep Oram, mart ayõnõn konut kredileri açõsõndan bir dönüm noktasõ olduğuna, nisan ayõnda mart ayõna göre sektördeki bakiye artõşõnõn 1.7 milyar lirayõ geçtiğine, söz konusu rakamõn son 2 yõlõn en büyük bakiye artõşõ olduğuna dikkat çekti. Yapõ Kredi Konut Finansmanõ Direktörü İsmet Erdem de 2010 yõlõnõn ilk 4 ayõnda konut kredi- si portföyünün yõl başõna kõyasla yüzde 9.81 ar- tarak toplam portföyde 4.2 milyar liralõk net bü- yüme sağlandõğõnõ kaydetti. Fortis Bank Genel Müdür Yardõmcõsõ Cem Er- tem ise konut kredisi pazarõnõn 2010 yõlõ sonun- da yüzde 20 büyüyerek yaklaşõk 55 milyar lira- lõk bir hacme ulaşmasõnõ öngördüklerini bildirdi. Çelebioğlu kardeşlere destek olmak amacıyla Hindistan’daki ortakları Jungbir Singh de Monte Carlo’ya geldi. Babası ikti- dar partisinin genel sekreteri olan Singh, Çelebi’ye Mumbai Havaalanı’nda yüzde 26, Delhi’de ise yüzde 49 ortak olduklarını belirterek “Hindistan’a gelerek çok cesur bir karar verdiler. Hem kargoda, hem yolcuda çok büyüyeceğiz” dedi. Partilerin gücü, ortaya koydukları büyük ve gerçekçi önermelerle doğru orantılıdır. İktidara koşan günümüz CHP’sinin geliştirmesi gereken en önemli önermelerden biri, işsizliğe kesin çözüm olmalıdır. Çünkü bu, ekonomik, toplumsal ve siyasal yönleriyle, toplumsal gönencin (refahın), toplumun sağlıklı gelişmesinin köşe taşıdır; temelidir. Yıllardır AKP işsizlik sorununu savsaklıyor; geçen yılın kriz döneminde işsizlik oranının ikiye katlanması karşısında bile duyarsız kalabiliyor; sorunun çevresinde dolanıyor; özüne dokunmuyor; kimi çok cılız önlemlerin ötesinde çözüm bulamıyor. Aslında AKP anlayışı, işsizliğe çözüm bulamaz! CHP, iddia etmeli ya da savlamalıdır ki işsizlik sorununu kesin olarak çözebilir. Bu amaçla toplum, iş isteyen her bireyine geçerli ücretle iş bulmalıdır yaklaşımı ilke alınmalıdır. CHP’nin büyük katkıları sonucu oluşan 1961 Anayasası’nın çalışma hakkı anlayışı ile hukuk sistemine giren bu görüş 12 Eylül Anayasası’nda bile korunuyor. Herkese iş görüşü gerçekte tam istihdamın tanımı olan, işsizlik oranının yaklaşık yüzde 5-6 dolayına çekilmesi anlamına gelir. İşgücü-işsizlik tartışmalarının sağlıklı olması için işgücü istatistiklerinin güvenilir olması da gerekir. İşsizliğe tam çözüm kolay değil; tek başına düşünülmemeli, öncelikle makroekonomik büyüme politikasının çok önemli bir parçası olarak algılanmalıdır. Bir taraftan özel eğitimle işsizlerin “iş bulabilir” duruma gelmesi sağlanmalı, diğer taraftan da büyüme ve istihdam yaratma politikaları tam istihdamı sağlamada yetersiz kaldığında hiç olmazsa kısa dönemli olarak özel iş bulma programları uygulanmalıdır. CHP’nin bir sol parti özelliğiyle önereceği özel iş bulma programının ya da Genç İş Programı’nın (GİP) üç boyutu vardır. Birincisi ve en büyüğü, işsizliğin en yoğun olduğu bölgelerden ve toplumun en yoksul kesimlerinden başlayarak uygulanacak “eğitim- artı-toplumsal iş” projesidir. Bu programla, işsizlere bir taraftan onları iş sahibi yapacak teknik eğitim verilir; bir taraftan da, eğitim alanların aynı zamanda çocuk yuvaları, yaşlı evleri gibi sosyal işlerde; ağaçlandırma, çevre düzenlemesi, park ve bahçe bakımı gibi kamu projelerinde çalışmaları sağlanır. İkincisi, ekonomik ve toplumsal sorumluluklarını yerine getiren, yani vergi ve sigorta borçlarını ödeyen, kaçak/kayıtsız işçi çalıştırmayan ve sendika düşmanlığı yapmayan işletmelere alacakları her yeni işçinin işbaşında eğitim almasını sağlamaları koşuluyla, vergi, sigorta ve belli oranda ücret desteği verilebilir. Üçüncüsü, genç girişimcilere destek programıdır. Başta teknolojik yenilik olmak üzere, mal ve hizmet üretimi için proje sunan gençlere, başka hiçbir teminat aranmaksızın, projeleri karşılığında, kredi verilir. Yapılan hesaplar, yılda ortalama 350 bin kişiye yeni iş alanı açmak için, yönetim örgütlenmesiyle birlikte, yıllık devlet bütçesinin yüzde biri gibi bir tutarın yeterli olacağını gösteriyor. Buna ek olarak, belediyelerin iş bulma sürecine kamusal projelerle çok daha etkin katılımı sağlanabilir. Bütçeden belediyelere aktarılan ödenekler arttırılarak, bunların bir bölümü yalnızca bu amaçla kullanılabilir. Çok önemli bir sorun da ülkemizde kadınların işgücüne katılma oranının azlığıdır. Kentlerde, çalışma çağında bulunan kadınların yalnızca beşte biri işgücüne katılabiliyor; bu kesim içinde yer alan işsizler açıkça iş istiyor. Bunun birkaç katı da iş bulma umudu olmadığı için iş aramıyor, yani işgücü içinde bile yer alamıyor. CHP, kadınların iş bulmalarını kolaylaştıracak özel programlar uygulamayı, kadınların işgücüne katılma oranını programlı bir biçimde arttırmayı yalnız ekonomik değil, toplumsal gelişmenin, özgürleşmenin ve çağdaşlaşmanın bir gereği saymalıdır. Doğru tasarlanan sosyal politika, eğitim ve etkin işgücü piyasası politikaları, birlikte yeni bir toplumsal anlaşmanın esasını oluşturabilir. İşsizlik oranını yüzde beşlere çekmeyi hedefleyen herkese iş programı, AB’de özellikle soldaki partilerin on yıllardır başvurdukları bir uygulamadır. İşsizliğin önlenmesinin toplumsal dokuyu sağlamlaştırması; hak ve eşitlik duygularını güçlendirmesi; bireyleri özgürleştirmesi en önemli kazanımlardır. Aslında, gönencin toplumsal tabana yayılması, biliniyor ki, ayrıca ekonomik gelişmeyi hızlandırıcı ve geliştirici bir etki yapar. Son bir nokta daha var. Bu önermelerin teknik çalışmasını konu alan bir sunum, ta 2002’nin başlarında tarafımdan CHP MYK’sinde yapıldı. Başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Sekreter Önder Sav olmak üzere o günün yönetiminden şu anda yönetimde bulunan arkadaşlarımız var. Bu olgu, GİP’in bir an önce tüm yönleriyle güncelleştirilerek yaşama geçirilmesini kolaylaştırıyor. Diyarbakırlı jüri başkanı Bu yılki yarışmada birinciyi belirleyen jürinin başkanlığını 8 milyar Avro’nun üzerinde yatı- rımları olan fon şirketi 3i’nin orta- ğı ve yöneticisi Fransız Guy Zarza- vatdjian yaptı. 3i’nin sahip olduğu şir- ketler arasında ünlü iç giyim marka- sı Agent Provocateur ve yat üreticisi Fairline da var. Fairline markası De- niz Baykal’ın aldığı iddia edilen an- cak kendisi tarafından yalanlanan yatın markası olarak gündeme gel- mişti. Bu tartışmadan haberi ol- madığını belirten Zarzavatdjian, esprili bir dille, “Agent Pro- vocateur’ün sahibi olduğu- muzu yazın, ancak ajan provokatör olduğu- muz sanılmasın” dedi. Hintli ortak destekledi Türkiye’de kiracılar en fazla ev sahibinin yap- tığı zamlar konusunda şikâyet ediyorlar. ZORLAMALAR ÜZÜCÜ Büyüknohutçu, bazı ev sa- hiplerinin taleplerinin üzü- cü boyutta olabildiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Aile 12 katlı binanın 8. katında oturuyor. Baba nay- lon poşet satarak ailesinin geçimini sağlamaya çalışı- yor. Apartman aidatını dü- zenli ödemekte güçlük çeki- yor. Bina yönetimi, bu va- tandaşın katına giden asan- sörün kapısını kaynak ma- kinesiyle tamamen kapattı. Baba aylarca çocuğunu 8. kata kadar sırtında indirip çıkardı. Mahkeme kararıy- la asansörü açtırdık.” Can Çelebioğlu Canan Çelebioğlu E&Y Başkanı James Turley
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle