19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bir Korsanlık Olayı Olay açıktır; bir devletin açık denizlerde, kendi karasularının dışında seyreden ve başka ülkelerin bandırasını taşıyan gemilere hangi gerekçeyle olursa olsun silahlı saldırıda bulunması, o gemileri mürettebatı, yolcuları ve yüküyle birlikte gasp ederek kendi limanlarına çekmesi korsanlıktır. Uluslararası deniz hukuku açısından İsrail’in eyleminin Somalili korsanların yaptıklarından bir farkı yoktur. Açık denizlerde seyreden bir gemiye müdahalenin hiçbir koşulu yok mudur? Elbette vardır. Sözgelimi, geminin uyuşturucu, insan ya da silah kaçakçılığı yaptığına ilişkin somut kuşkular varsa ve bu kuşkudan yola çıkılarak uluslararası hukuk temelinde devletlerarası ikili veya çoklu işbirliği kararı alınmışsa bu tür bir müdahalede bulunulabilir. Bu durumda müdahalenin biçimi müdahil devletler tarafından ortaklaşa belirlenir. Yoksa hiçbir devletin tek başına böyle bir karar alma yetkisi bulunmamaktadır. Ne var ki İsrail köpeksiz köyde değneksiz gezmeye alışmıştır, bu konuda sabıkalıdır. Öte yandan “Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” sloganıyla yola çıkan deniz ticaret filosunun hedeflerinden birinin de İsrail’in uyguladığı ambargoyu delmek olduğu, kampanyanın sözcüleri tarafından birçok kez açıklanmıştır. İsrail ise bu girişimi “hükümranlık haklarının ihlali” olarak değerlendireceğini, bu girişime engel olacağını ifade etmiştir. Dolayısıyla gemilerin rotasının İsrail’in gösterdiği limana değil de ambargoyu delme hedefi kapsamında Gazze’ye yönelmesinin engellemeyle karşılaşacağı önceden bilinen bir durumdu. Uluslararası platformlarda İsrail’e karşı tepkilerin yükselmesine neden olan da bu durumun İsrail’in karasuları dışında ve dokuz ölümle sonuçlanan orantısız bir güçle gerçekleşmiş olmasıdır. İsrail’in hukuk dışı eylemini haklı göstermek için gösterdiği tüm gerekçelerin içi boştur, ciddiye alınacak bir yanı yoktur. Hiçbir hükümet “Sivil girişimdir” diyerek yüzlerce yolcusu bulunan ve kendi bandırasını taşıyan gemileri somut tehdit oluşturan karasularına korumasız olarak göndermez, göndermemelidir. AKP hükümeti bu basiretsizliği göstermiştir. Bu basiretsizliğin de ötesinde hükümet, söz, tutum ve davranışıyla “Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” kampanyasını her türlü denetimin dışında bırakmıştır. Türkiye bandıralı bir geminin gönderinde yeşil zemin üzerinde üç beyaz hilalli Osmanlı bayrağının ne işi vardır? Bu bayrak eski Osmanlı topraklarına doğru yol alan gemilerin gönderine çekildiğinde karşı tarafta ne tür çağrışımlara yol açar, bu düşünülmüş müdür? Uluslararası sularda seyreden Türk bandıralı gemilerine karşı girişilen İsrail saldırısı toplumda haklı olarak büyük tepkilere neden olmuş, çeşitli kentlerimizde protesto gösterileri düzenlenmiştir. Burada da sorulması gereken sorular vardır. Örneğin, bu gösterilerde açılan yeşil cihat bayrakları ne anlama gelmektedir? Türkler olarak İsrail devletini mi, yoksa Müslümanlar olarak Musevileri mi eleştiriyoruz? Türkiye, AKP hükümeti iktidarıyla birlikte Ortadoğu bataklığına doğru hızla sürüklenmektedir. İsrail ile olan gerginlik de son çözümlemede bu sürüklenişin sonuçlarından biri olarak değerlendirilmelidir. Yarın karşımıza hangi ülke çıkacaktır, bilinememektedir. Bilinen, AKP yönetimi altında ülke ve toplum olarak dingin bir hayatın oldukça uzağında olacağımızdır. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) 27-30 Mayõs’ta Ankara’da ya- põlan 41. Genel Kurulu önce- sinde anlamlõ bir açõlõş vardõ. 70’lerin unutulmaz TMMOB Başkanõ mimar Teoman Öz- türk’ün adõ verilen “park”, 26 Mayõs’ta hizmete girdi. Çankaya Belediye Başkanõ Şehir Plancõsõ Bülent Tanık’õn bu girişimi, sadece Ankaralõla- ra değil, tüm ulusumuza arma- ğandõr… Çünkü mühendis ve mimarlarõmõzda Teoman Öz- türk’lerle özdeşleşen “yurtse- ver”lik geleneği, günümüzde doruğa çõkan “rantsever”liğin gerici politikalarõna karşõ hâlâ yi- tirilmeyen “toplumsal duyar- lılık”larõn mayasõdõr. Nitekim CHP lideri Kılıçda- roğlu’nun da açõlõşa katõlarak Nâzım’õn ünlü “Akın var akın güneşe akın; Güneşi zapt ede- ceğiz, güneşin zaptı yakın” di- zelerini anõmsatmasõ, ülkeyi sar- malayan “umut rüzgârı”nõn da aynõ gelenekten beslendiğini gösteriyordu... TMMOB yönetimi ise yarõm yüzyõlõ aşkõn, “kesintisiz” süren bu duyarlõlõğõn kaynağõnõ “41. Genel Kurul Çağrısı”nda şöy- le vurguluyor: “TMMOB ve odalar, mesleki demokratik kitle örgütüdür; demokrat ve yurtsever karakterdedir; emekten ve halktan yanadır; anti-emperyalisttir.. ‘Yeni Dünya Düzeni’ teorilerinin, ırkçılığın ve gericiliğin karşı- sındadır.” Genel kuruldaki en büyük afiş işte bu duruşun “tarihsel öz- lem”iydi: “Yaşasın Bağımsız, Eşit, Özgür, Demokratik Tür- kiye”... Aynõ özlemin “gün- cel” sorumluluklarõ da “Özel- leştirmeler ve Kamusal Alanın Talanına Hayır”; “Bu Ülke ve Bu Halk Satılık Değildir” sloganlarõyla özetlenmişti… Afişlere bakarak düşündüm... Benim “mesleki gözlem- ler”imle tanõk olduğum 35 yõlõn mücadele gündeminde “kamu- sal değerlerin talanı” hiç eksik olmadõ. Hemen tüm hükümet- lerin “vazgeçemedikleri” ise “ulusal mal varlığımızın özel- leştirilmesi” değil miydi? Ancak bunun “ülkeyi ve hal- kı satamazsınız” dedirtecek düzeye tõrmanmasõ son yõllarõn ürünü. Geleceğin tarihçileri, 21. yüzyõl başlarõndaki Türkiye’yi kavrayabilmek için, eminim ki en gerçekçi saptamalarõ yine TMMOB kaynaklarõndan bu- labilecekler. Yaşadõğõmõz yõl- larõ, 1950 sonrasõ karşõdevrim sürecindeki yağma ekonomisi- nin “talandan satışa geçiş” aşamasõ olarak tanõmlayacak- lar... Satışın teknisyenleri Peki, bu “yeni” aşamadaki “duruş”umuz nasõl olmalõ; ta- rihsel saptamalara yakõşõr bir TMMOB politikasõ için neler ya- põlmalõdõr? Yanõtõnõ yaşadõğõmõz bazõ “farklılık”larõ önemseyerek ve- rebiliriz. TMMOB ve odalarda mesleklerin “toplum yararı- na” uygulanmasõ için çaba gös- teren mimar, mühendis ve plan- cõlarõmõzõn “ortak sorun”larõ arasõnda artõk şu “gerçek” de var: “yıllardır ‘siyasiler’le tar- tışılırken; son yıllarda doğ- rudan ‘meslektaşlar’la karşı karşıya geliniyor...” Çünkü “pazarlama politika- ları”nõn uygulanabilmesi için gerekli “yasal” ve “teknik” ha- zõrlõklara bakõldõğõnda, en değerli koruma alanlarõnõn bile uluslar- arasõ talana açõlmasõnda “bi- limsel sakınca görülmeyen”! raporlarõ siyasiler değil, mimar, mühendis ve şehir plancõlarõ ha- zõrlõyorlar… Dahasõ toplumsal çõkarlar yerine bireysel kazanç- lara dönük teknik hizmetleri “uydurma terimler”le “ders konusu” yapanlar bile var. Ör- neğin “ÇED Raporları”... Son 3 yõldaki 2 bin ÇED Ra- poru’ndan yüzde 99’u, yatõrõmõ ve yer seçimini “çevreyle uyumlu” buluyor! Bunlarõn ço- ğu meslek odalarõnca açõlan da- valarda “bilim dışı”lõklarõ ne- deniyle iptal edilmesine rağ- men “müellif”lerine hiçbir yap- tõrõm uygulan(a)mõyor! Benzer şekilde mahkemelere sunulan kimi “bilirkişi rapor- ları”nda, hâkimleri toplum ya- rarõna aykõrõ hükümler vermeye zorlayan değerlendirmeler gi- derek çoğalõyor… Aynõ bilirki- şilerin “akademik dokunul- mazlık”larõna da ne ses çõkartan var, ne de sorgulayan... Sözün kõsasõ ülkenin ve halkõn satõşõ, mimar, mühendis ve plan- cõlarõn hazõrladõklarõ “pazarla- ma projeleri”, “pazarlama ra- porları”, “pazarlama planla- rı”yla gerçekleşiyor. Yağmaya karşõ mücadele tarihimizin yüz akõ önderi olan TMMOB’nin, 41. dönemde bu gerçeği mutla- ka “önlem gündemi”ne alma- sõ gerekiyor... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Yurtsever TMMOB ve ‘Rantsever’ Üyeleri! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 2 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Gazze Ertan Somunkıran: ”Recep’in ünlü ‘sıfır sorun’ diplomasisinin vardığı nokta: Şükürler olsun henüz savaşa girmedik!” Maden Levent Kırılmaz: “Çalışma Bakanı Ömer Çelik’ten kamyon arkası edebiyatına katkı: Madenci ol, güzel öl!” Fadıl Soner Önal: “Recep, Brezilya’ya ortak uçak yapmayı önermiş. Fena olmaz, projenin başına da Jet Fadıl geçsin!” Şablon metinler hazır, herkes kınıyor SUMEN altında numaralandırılmış birkaç çeşit şablon metin duruyor sanki. Belki birbirlerine soruyorlardır: “Sen kaç numaralı metni kullanıyorsun?” “Üç numarayı.” “O zaman ben bir numarayı kullanayım!” Bir numaralı metni kullanan bilmem ne numaralı kırmızı plakalı otomobile binen zatı şahaneleri “Saldırıyı nefretle kınıyorum” derken, üç numaralı metni kullanan bilmem ne numaralı kırmızı plakalı otomobile binen zatı şahaneleri “Saldırıyı lanetliyorum” diyor. Vatan evlatları hain pusularda, kahpe saldırılarda öldürülüyor; vatan üzerinden siyaset ve ticaret yapanlar hiç zaman yitirmeden kınıyor. Lanetle kınıyor. Şiddetle kınıyor. Esefle kınıyor. Kınadıkça kınıyor. Şablon metinler havada uçuşuyor; biri lanetliyor, beriki geniş çaplı operasyon başlatıyor, çemberi daraltıyor, öteki Allah’tan rahmet diliyor, öndeki esefle karşılıyor, diğeri açılım yapıyor, öndeki kahvaltı ediyor, paket açıyor, arkadaki tabuta omuz veriyor. Herkes kınıyor. Acaba kınamacılardan kaç kişinin yüreği kanıyor! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AMAÇLARI üzüm yemekse, yiyemediler; yardım paketlerini Gazze’ye ulaştıramadılar. Amaçları bağcıyı dövmekse, dövemediler; üstelik bağa giremeden ölümüne dayak yediler. “Başka bir amaca ulaştılar, İsrail’in haydut devlet yüzünü dünyaya gösterdiler” derseniz... İsrail’in haydut devlet, terörist devlet, eşkıya devlet, korsan devlet olduğunu bilmeyen mi var! İsrail’in öyle ya da böyle sonuçta bir devlet olduğunu da unutmamak gerek. Bir devletle ancak başka bir devlet başa çıkabileceğine göre adama “sen kimsin” diye sorarlar. İnsani Yardım Vakfı’ymış. İslamcı AKP iktidarında Türkiye’de kurulmuş İslamcı “hayır kurumu” veya “sadaka şirketleri”nden biri. Deniz Feneri gibi! Birleşmiş Milletler, Kızılhaç, Kızılay ve benzeri uluslararası yardım kuruluşları dururken Gazze’ye yardım yapmayı kendine vazife edinmişler. Gazze’ye yardım ulaştırmak için gemi bile satın almışlar! Gemiyi de sormak gerek! İslamcı AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Deniz Otobüsleri işletmesinin İstanbul, Marmara Adası, Avşa Adası arasında sefer yapan yolcu gemisi Mavi Marmara ne oldu da satışa çıkarıldı? Yaklaşık iki ay önce 24 Mart’taki ihaleye kaç şirket katıldı? Bin küsur yolcu kapasiteli gemi, İnsani Yardım Vakfı’na ortalama bir kotra fiyatı olan 1 milyon 800 bin liraya hangi koşullarda satıldı? Gemiyi satın alan “hayırseverler” ilk iş Türk bayrağını indirip göndere Komor bayrağı çekmişler. Komor, Afrika’nın doğusunda Mozambik ile Madagaskar arasındaki adalardan oluşan vergi kaçakçılarının cenneti ve tam adıyla İslami Komor Cumhuriyeti! İslamcılar, Türkiye’deki İslamcı iktidardan gemi alıp İslamcı bir devletin bayrağını çekmiş terörist devlet İsrail’in ambargosu altındaki Gazze’ye çoluk- çocuk sanki piknik yapmaya gidiyorlar. Gazze, İslamcı terör örgütü Hamas’ın kontrolünde. Yardım Gazze’ye mi gidiyor, Hamas’a mı belli değil! Bu arada yardımın ne olduğunu da İslamcılardan başkası bilmiyor. Sonuçta, Türkiye adına konuşanların, “van münit” diyerek İslamcılara müdahale etmesi ve diplomatik kanalları sonuna kadar kullanması gerekirken sessiz kalarak ortak olduğu bir insanlık ayıbı daha yaşanıyor! Van münit İş dünyası sağduyu istemiş. İthal mi yerli mi! YağmurDeniz HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Akdeniz Böl- gesi’nde, yurdu- muzun en önemli rafting alanlarõndan bi- ri olan akarsu. 2/ Kõrsal kesim- de büyük top- raklarõ olan, var- lõklõ ve sözü ge- çer kimse... Ka- yõk, mavna ve küçük gemilerin kala- fata çekildikleri yer. 3/ Cisimler tarafõndan yansõlanan õşõğõn göz- de oluşturduğu du- yum... El sõkõşma. 4/ Akarsularõn yeraltõna girerek kaybolduğu çu- kurlara verilen ad. 5/ Düşünülenin tersini söyleyerek yapõlan in- ce alay... Kaz Dağõ’nõn antik dönemlerdeki adõ. 6/ Çö- züm yolu... “Aysberg” de denilen, lahana görünüm- lü bir tür marul. 7/ Afrika’nõn doğusunda toplu olarak yapõlan yabanõl hayvan avõ. 8/ Kalõn bükülmüş sicim... Klavyeli bir çalgõ. 9/ “Sözü pişirip diyenin işini --- ede bir söz” (Yunus Emre)... Tarla sõnõrõ... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Cumhuriyetin ilk yõllarõnda Ankara’da açõlan ünlü lokanta... Duman lekesi. 2/ Birleşik bir şeyi oluşturan yalõnç şeylerden her biri... Demir ve tahta üzerindeki boya, pas gibi şeyleri çõkarmakta kullanõlan iri dişli tör- pü. 3/ Yunan mitolojisinde, tanrõlar tarafõndan kendi- sine verilen kutuyu merakõna dayanamayarak açan ve bütün kötülüklerin dünyaya yayõlmasõna yol açan ka- dõn. 4/ Sõcak yenen bir çeşit telkadayõfõ. 5/ Bir sayõ... Çin müziğine özgü bir tür flüt... Konya ilinde bir ba- raj. 6/ Kötü bir amaçla bir araya gelmiş topluluk... Do- ğu Anadolu’da bir göl. 7/ Boğanotundan çõkarõlarak he- kimlikte kullanõlan zehirli bir madde. 8/ Tavlada “bir” sayõsõ... Bir nota... Yabancõ. 9/ İri taneli bir zey- tin cinsi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E K L İ P T İ K P O Y R A R A P İ Y O T H O N A L N İ S A N R E T C A Z İ B E P E K A R İ R O S R İ L A N K A İ A N E T O N S S A N A R Ş E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Teoman Öztürk Parkı açılırken...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle