19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
“Ne dediler size.” “Efendim, Türk ordusundan böyle bir subay çıkmaz” dediler. “Adnan Bey de mi aynı kanaatte idi?” “Son şekilde, evet! Mahkemeye ver- diler, gerekeni yaptılar, fakat lazım ge- len ehemmiyeti vermediler. O toplan- tıda, Milli Savunma Bakanı Şemi Er- gin’e gelen bir ihbar mektubundan bahsedildiğini söylüyorsunuz da, ha- tırlıyorum. Bilgi verdi bu konuda.” “Buna rağmen ciddi bir değerlen- dirme ya da önlemden bahseden ol- madı?” “Ehemmiyet vermeyenlerden birisi Şemi Ergin’dir. Şemi Ergin’in, Gene- ral Faruk Güventürk ile bir konuşma yaptığından, ihtilal liderliği teklifi al- dığından, o sıralarda haberim olmadı. Fakat sonra, liderlik teklif ettiklerine dair bilgi aldık.” “O sırada Adnan Bey’in tutumu neydi?” “Yapmadılar, hiçbir şey yapmadılar. Haizi ehemmiyet olmayan bazı deği- şiklikler yaptı. Yani meselenin ehem- miyeti nispetinde bir harekette bulu- nulmadı.” “Eğer dokuz subay olayı iyi değer- lendirilseydi, 27 Mayıs olmazdı” yar- gõsõnõ anõmsattõm Bayar’a.. Hiç durak- samadan konuştu: Gerçekten dokuz subay olayõ iyi de- ğerlendirilmiş olsaydõ, 27 Mayõs olmaz- dõ. Doğrudur bu kanaat. Bana, bu olayõn dõşõnda ordunun iç bünyesi hakkõnda bilgi verilmemiştir. Şimdi, önemli bir nok- tayõ tespit etmek istiyorum. İhtilalden sonra, bizim bakan arka- daşlardan bazõlarõ, bu dokuz subay olayõnõ ya- ratanlarõn bazõlarõ ile konuşmuşlar. “Bayar’ın fikri, bu olaya dikkat- le eğilmek noktasında idi, o zaman bize telkin- lerde bulundu, dikkati- mizi çekti” demişler. Dokuz subaydan bazõlarõ, “Bayar içinizde doğruyu gö- ren tek insan olmuş” diye cevap vermiş. Onlara göre de, hakiki va- ziyeti gören Bayar’dõr ve hareketi tasvip edilecek anlamdadõr. C M Y B “İsmet Paşa’nın tutumuna sizin bir değerlendirmeniz olmalı. Kilit noktası bu olayın. İsmet Paşa’nın bu denli ağır eleştiriler yapması- nın bir başka yorumu yok mu?” Bayar, sorudan sonra uzun süre sustu karşõmda. Parmaklarõ masaya vuruyor, düşünüyor derin derin. Doğrusu Bayar-İnönü barõşmasõn- dan sonra, zor bir soruydu. Ağõr ağõr konuştu. Boğuk sesiyle, dikkatle seçtiği sözcüklerle: “Bu cihetin açıklanmasının za- manı geldi mi henüz takdir ede- miyorum. O zamanki hislerim, demin söylediğimden ibarettir. Fakat sonradan, mühim istihba- ratımız oldu. Vakalar çıktıktan ve geliştikten sonra, hadiselerden sonra… Halk Partisi’nin bazı yö- neticileri harekete geçmiştir, ma- hiyetinde. Bize bu yönlü akisler oldu.” “Ciddi bilgilerdi bunlar tabii... İç istihbarat servislerinden mi?” “Evet, evet!” “Hangi türden ciddi bir hare- ket. Yani bir ihtilal ortamını ha- zırlayıcı bir hareket mi?” “Evet, efendim! Bir ihtilal hare- ketine.. Denildi ki, Halk Partisi se- çimle iktidara gelmek şansını kay- betmiştir. Seçimle iktidara gelmek şansını kaybettiği için de, o halde kuvvet yoluyla... Kendi aralarında bu istikamette toplantılar yapıldığını ve evvela İsmet Paşa’nın buna muarız oldu- ğunu, fakat sonunda da böyle dü- şündüğüne dair bilgi geldi. Hadi- selerin başlangıcından sonra..” “Yani, nisan ve mayıs olayların- dan sonra?” “Evet, nisan ve mayıs olayların- dan sonra akisler oldu. Bunu şim- diden böyle ifade edilmesi nokta-i nazarında bir kati kararım yok. Ve hatta, bazı kimseler bu istika- metteki içtimada bulunduk diye söylemişlerdir bana.” “Demek gelip size anlattılar?” “Evet! Ama badü harabül Bas- ra.” (Basra harap olduktan sonra) “Sonradan bunları size anla- tanların hiçbiri yok ortada ta- bii?” Kendisine özgü gülüşüyle nokta- ladõ bu bahsi. Alay eder gibi. “Evet efendim, yoklar tabii!” di- yor. SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA 14 DİZİ CMYB BAYAR’A GÖRE, İHTİLALİ VAR EDEN KİMLERDİR? Dokuz subay olayõnõn yankõlarõ devam ederken Irak’taki darbe olayõ Türkiye’yi etkiledi. Bayar konuşuyor: “Irak ihtilali ile bizim memleketteki ihtilal arasında bir münasebet kuramıyorum. Fakat biliyorsunuz, umumi manada, ihtilallerin tesisleri vardır, sâridirler. 27 Mayıs hareketinin, Irak ve Mısır ile sâri biçimde bir manevi bağı bulunduğuna, hatta ve hatta bir komünizm parmağının da müessir olduğuna kaniim...” ‘Dışardan bir etki mi?’ “Evet efendim, solun kargaşalığı yaratması biçiminde. Fakat Türkiye’de komünist parmağı, bir komünist ihtilali şeklinde değildir. İhtilali teşvik etmek, bir ihtilal havasının yaratılmasında, sureti haktan görünmek, fakat ihtilalci zemin ile içinde beraber gibi görünmek... Sureti katiyede bundan eminim. Bu intiba sonradan geldi, sonradan yaptığımız muhakemenin bir neticesidir” Bayar, konuşuyor : “Anlıyorum bunları: Adnan Bey’in hırçınlığından memnuniyet veya âdemi memnuniyet!. Bunu duymadım. O konuşmaları efkârı umumiyeyi bir ikaz gibi telakki ettim. Efkârı umumiyeye vurmak gibi gördüm. Ve tabii karşıladım. Yurtiçi politikanın sert oluşu... Zaman zaman sertleşiyor, zaman zaman yumuşuyor. Siyasi hayatımızın tabii bir seyri gibi telakki etmenin imkânı vardı bunu..” “İç politikadaki sertlik ihtilal sonucunu getirmez mi demek istiyorsunuz?” “Evet, öyle diyorum..” Bayar, 1960 öncesi İnönü’nün tutumunu irdeliyor: “O zamanlar İsmet Paşa’nın tutumu?.. O zamanki istihbaratımız, bana taalluk eden istihbaratta, İsmet Paşa’nın böyle bir ihtilal yapacağı veya işi oraya götürmek istediği şeklinde bir akis olmadı. Sonradan çok şey söylenildi. Ancak iç çekişmeyi gündelik asabiyetlere verdik.” “İsmet Paşa’nın günlük asabiyetlerine mi?” “Karşılıklı, günlük asabiyetlere verdik.” ‘CHP iktidara seçimle gelme yolunu yitirdiği için... İHTİLAL YOLUYLA’ Bunalõmdan çõkõş olanaklarõ arayan, ne var ki gerçekçi değerlendirmeden yoksun DP yönetimi, yurtiçi kargaşayõ muhalefetin yõkõcõ davranõşlarõna bağlõ- yordu. Bana anlattõklarõna göre, 1959’u 1960 müdahalesine götüren kargaşa günlerin- de sõk sõk toplanan DP Genel İdare Ku- rulu üyelerine iki karşõt fikir egemendi: “Daha sert önlemler alınmasını iste- yenlerle yürürlükteki yasaların yeter- li olduğunu savunanlar.” Eski DP’lilerden dinledim: Sıtkı Yırcalı, “Fısıltı gazetesiyle ya- yılanların dışında, örneğin kuzey ille- rimizde Kars’ın, Ardahan’ın Ruslara satılacağını anlatan broşürler dağıtılı- yordu” diyordu. Menderes’in Rusya’ya gideceğine ilişkin haberlere söylentiler ekleniyor, “Başbakan’ın borç para için ülkeden toprak vereceğini” öne sürmesine ka- dar uzanõyordu. Gerilimi yükselten öteki öğeler: İnönü’nün yurtiçinde karşõlaştõğõ olaylar ve gazetelerin aşõrõ ölçüde muha- lefeti... Yõrcalõ bana şunlarõ söylüyordu: “Parti içindeki kişisel temaslarımızda, ikili görüşmelerde, sert önlemler iste- yene rastlamıyorduk. Herkes sertliğin aleyhinde idi. Menderes, gene kararsızdı. Önlem almalı, ama nasıl? Grupta, Hulusi Köymen’in başkanlığında kurulan ve sorunu araştırmaya yönelen “küçük komisyonu” büyütmeli mi?.. gibi soru- lar? “Menderes karara varamamıştı. Muhalefete yanaşmalı mı, yoksa ön- lemler mi almalı?.. Yanõt: “Bakalım, Bayar ne diyecek?” Bayar’dan bu konudaki sorularõma yanõtõnõ bekliyorum. Örneğin Tahkikat Komisyonu kurulmasõnda iki liderin fik- ri beraberliğinin nasõl doğduğunu öğren- mek için... Uzun bir susuştan sonra Bayar, par- maklarõnõ birleştiriyor, kelimeleri tarta- rak yavaş yavaş konuştu: “Bu konuyu Adnan Bey’le konuş- tuk tabii” dedi. “Nedir Adnan Bey’in size söylediği, sizin Menderes’e söyledikleriniz?” “Gaye, hareketleri önlemek ve nor- malize etmek. Bundan ileriye giden bir maksadımız yoktu.” “Yalnızca sokak hareketlerini?” “Evet, normalize etmek. Ve bunu da Meclis içtüzüğüne göre, tanzim edilecek bir hareketle, meseleler tah- kikat ile normal yola gelebilir, diye düşündük. Tahkikat Komisyonu partilerin ha- reketlerini inceleyecek. Bunlar için tedbir düşünecek. Belki de kanun ge- tirecek.. O şekilde kararlaştı. Tahkikat Komisyonu’na verilen mana ile mütenasip bir hareket düşü- nülmemiştir. Yani diktaya gitmek gi- bi... Kısacası söyleyeyim: Ben Tahkikat Komisyonu’nun nor- mal şekilde vazife yapmasına taraf- tardım. Çünkü bu Komisyona o gün ve o zaman isnat olunan suçlar aklı- mızdan geçmiyordu. Bu, bir tedbir- dir. İktidarı idare eden bir partinin bu mesele hakkında bir muayyen noktayı nazarı olmalıdır şeklinde Tahkikat Komisyonu’nun vazife gör- mesine taraftardım.” “Adnan Bey ne diyordu size?.” “Adnan Bey de aynı fikirde, aynı kanaatte idi.” Bayar’la aynõ fikirde olmaktan başka çaresi var mõydõ. Bayar, “prosedür, tatbikat meselesi hükümetin sorumluluğu altında olduğu için, şahsi düşüncelerimi söylüyordum. İcraatım olamazdı” diyordu. “İcraatı olamazdı” anayasa onu tarafsõz, sorumsuz kõlmõştõ. Ama Bayar “tarafsızlığı” bir yana atmõş, parti toplantõlarõna katõlõyordu. DP amblemli bastonuyla geziyordu. Şimdi de her şeyi hükümetin sorumluluğu içinde görüyordu. Ortaya koyduğu bu ikilem, anlaşõlõr gibi değildi. “Sonrası” dedim Bayar’a, “Tahkikat Komisyonu’na yetkiler verildi. Yargılama yetkisi: TBMM’de kürsüye çıkan İnönü, ‘Sizi ben de kurtaramam’ dedi. O günün durum değerlendirmesi neydi?..” “Fazla bir şey yoktu... Hararetli müzakereler cereyan ediyordu. Tahkikat Komisyonu’nun kurulmasını istemiyorlardı. Evet, istemiyorlardı..” Oysa, yalnõz CHP muhalefeti değil, partinin önde giden adamlarõnõn çoğu da istemiyordu. Sõtkõ Yõrcalõ’ya Tahkikat Komisyonu’na geniş yetkiler veren yasanõn müzakere edildiği geceyi sordum. Anlattõ: “Komisyonda muhalefet ettim. Gece, Samet Ağaoğlu benimle konuşmayı ısrarla istedi ve evime geldi. İsteği kısa idi, ertesi günü Meclis’te kanun görüşülürken, söz istemeyecek ve konuşmayacaktım. Onunla da tartıştık. Samet, bir başka biçimde görüyordu meseleleri. ‘Bunlar bizi aday bile yapmazlar sonra Sõtkõ, bõrak’ diyordu. Konuşmadım Meclis’te ama, muhalefet durmadan benim komisyondaki sözlerimi işledi, durdu. Türkiye’de ilk kez, bir komisyon görüşmeleri, bu kanun vesilesiyle teybe alınmıştır..” Bayar’a dönüyorum. İstanbul’da sõkõyönetimin öğrencilere ve velilerine hitaben çõkaracağõ bildiriyi Bayar bizzat yazdõrõyor.. Bilinen yanõ bu. Bilinmeyen yanõ ise, “Bayar’ın otomobille İstanbul’da gezip, gerçekleri görüp saptamasıdır. O sırada İstanbul’da valilik çekingen duruyor, askerler de ilgisiz davranıyorlardı. Devlet kuvvetlerinin birlikte hareket etmesini, birbirleriyle anlaşmalarını sağlamak için hepsini bulundurdum toplantıda..” dedi Bayar. “Başka tedbirler düşünülüyor muydu?” “Ne yapılabilirdi ki?...” “Bu denli büyük bir kaynaşmanın nedeni üzerinde bir muhakeme yapıldı mı İstanbul sıkıyönetim toplantısında?..” “Şimdi nasıl bağırıyorlar.. O zaman da ‘Adnan Menderes istifa et’ diye bağırıyorlardı..” “Ne yapılabilirdi ki?” İşte, 27 Mayõs gerçeği bu sorunun içeriğinde yatõyordu. Bayar, halk ihtilali için ordunun bu tür müdahalelere kışkırtıldığını söylemek istiyor. “O sıralarda, Menderes Balıkesir’de sert konuşuyordu. İhtilal sözcüğünü yeniden söylüyor, İnönü Başbakan’a yanıtını gazetelerde veriyordu. Seçimden bir yıl önce çıkmış ülkede huzursuz bir ortam var. Bayar’ın, Menderes’in son hareketlerini olumlu karşılamadığı yolunda söylentiler dolaşıyor?” “Herkes şunu söylüyor: Aslında İsmet Paşa bir ihtilal yanlısı değildi. Geri çe- virmiştir bu fikri. Hatta ihtilali yapmak isteyen subay gruplarından bazılarının görüşme talebini de geri çevirmiştir..” “Evet?.” “...diye yazıyorlar” diyorum Bayar’a. Ama Bayar: “İsmet Paşa çok zorlanmıştır. 1954’e kadar... Bana akseden malumat budur” yanõtõnõ veriyor. “1954’ten sonra?” “1954’ten sonra anlaşılıyor ki, seçim- le gelmek ihtimali yoktur” “...Onun için de?..” Güç kullanarak iktidara gelmenin yolla- rõ arandõ demeye getiriyor. “CHP’nin sokak hareketlerinin kış- kırtıcısı, hazırlayıcısı olduğu söylenebi- lir mi?” Bayar, yuvarlak konuşuyor artõk, daha önceki gibi cümlelerinde açõklõk yok: “Bir hareket kendilerinden geliyor. İşte şimdi şikâyet ettiğimiz sert hare- ket.” Bayar, ordunun gerçek durumunu teş- histe yanõldõklarõnõ söylerken, CHP’nin so- kak hareketlerini kõşkõrtan, oluşturan kuru- luş olduğunu belirtiyor ve bunu, komünist elemanlarõn destekleyip kõşkõrttõğõnõ söylü- yor. Bayar, İsmet Paşa konusunu tartõşmak istemiyor. İsmet Paşa’yõ ihtilal isteklerini önceleri geri çeviren, ama 1960’ta artõk ih- tilale “yeşil ışık” yakan, giderek destekle- yen insan olarak görüyor, gösteriyordu.. Belki de kol kola girip barõştõğõ İsmet Paşa’yõ rahatsõz edecek bir şey söylemek- ten çekiniyordu. Ama ben, Bayar’õ dinledikten, yüz hat- larõnõ, davranõşlarõnõ yakõndan izledikten sonra eski cumhurbaşkanõnõn 27 Mayõs’õ - her yönüyle- İsmet Paşa’nõn gerçekleştir- diğine inandõğõnõ seziyordum. ‘ İ S M E T P A Ş A Z O R L A N M I Ş T I R ’ Bayar-Menderes aynı düşüncede S Ü R E C E K ESKİ DP’LİLERİN ANI DEFTERİ Dokuz subay olayõ iyi değerlendirilmiş olsaydõ 27 Mayõs yaşanmazdõ Bayar’õn önemli açõklamalarõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle