19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Turizme Açılan Edebiyat Bugün 16 Haziran. Unutulmaz iki olayın yıldönümü. Biri gerçek, biri kurmaca. Tam kırk yıl önce, 16 Haziran 1970 günü, işçi sınıfımız, kısıtlanmak istenen sendikal haklarını savunmak için tarihinin en görkemli kitle eylemlerinden birini gerçekleştirmişti. Öteki ise, 16 Haziran 1904 günü. Edebiyat tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yapıtlarından biri sayılan James Joyce’un Ulysses romanının geçtiği gün. Romanda Leopold Bloom adlı başkahramanın o gün yaşadıkları anlatılır. 16 Haziran Bloomsday Festivali, İrlanda’da 1954’ten beri kutlanıyor. O gün düzenlenen etkinliklerle Dublin’de Ulysses’in geçtiği sokaklar, yapılar, lokantalar ziyaret ediliyor, romanın bu mekânlarda geçen bölümleri okunuyor ve tartışılıyor. Dublin’deki James Joyce Müzesi ve merkezi de etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Bu etkinliklere katılmak için her yıl, dünyanın dört bir yanından binlerce insan Dublin’e geliyor. Geçenlerde bir arkadaşım, turizm şirketlerinden birinin düzenlediği bir gezi programına katılarak Moskova ve Petersburg kentlerini kapsayan bir Rusya gezisine katılmış. Gezinin Moskova durağı, Nâzım Hikmet’in ölüm yıldönümü olan 3 Haziran gününe rastladığından, gezi programı da o gün yapılan etkinliklere göre düzenlenmiş. Ozanın mezarının ziyareti yanında geziye katılanlar o gün Moskova’da düzenlenen öteki etkinliklere de katılmışlar. Tanınan tiyatro sanatçılarımız Tilbe Saran ile Cüneyt Türel’den Moskova’da Nâzım Hikmet şiirleri dinlemişler. Büyük sanatçılar, her zaman, her ortamda ister istemez ilgi odağı oluyorlar. Sonunda bir ticaret alanı olan turizmin de böylesi ilgilerden yararlanması, dahası bu ilgiyi kullanarak daha çok müşteri çekmeyi denemesi de doğal. Son yıllarda, Memet Fuat’ın sağlığında kurduğu, www.nazimhikmetran.com sitesine gelen sorularda da sık sık, “Moskova’ya gideceğim, Nâzım Hikmet’in mezarını ve evini görmek istiyorum, adresini yazabilir misiniz” sorusuyla karşılaşıyorum. Dahası, “Mezarında fatiha okusam kabul olur mu” diye soran da olmuştu. Geç de olsa, bizim sanatçılarımızın da geniş kitlelerin ilgi odağına dönüşmesi, ardında ticari güdüler barındırsa da sevindirici. Ne ki, ülkemizin yetiştirdiği en büyük ozanı anmak için onun kenti İstanbul’un değil de Moskova’nın önde gitmesi bir başka gariplik. Moskova’da ozanın mezarı ve son yıllarını geçirdiği evi bulunuyor. Ya İstanbul’da neyi var diyeceksiniz? Bu sorunun yanıtı ülkemiz adına tam bir yüz karası. Nâzım Hikmet’in ne İstanbul’da oturduğu evler (Kadıköy’de, Erenköy’de, Cihangir’de ve Nişantaşı’nda) var bugün, ne de on yıldan fazla yattığı Bursa’daki cezaevi. Hepsi yıkıp yapmaya meraklı girişimcilerin elinde yok olmuş. Ya bir müze? Büyük ozandan geriye kalan üç beş değerli eşyanın, belgenin korunduğu, sergilendiği bir müze? Nâzım Hikmet Vakfı, yıllardır böyle bir müzenin kurulması için çaba harcıyor. Ama ne merkezi ve yerel yönetimler, ne özel müzeler ne de üniversiteler böyle bir işbirliğine yanaşıyor. Her şeyin girişimcilerin insafına kaldığı bir dünyada, demek Nâzım Hikmet Müzesi kurulması da, birinin bu işin ucunda para kokusu almasına bağlı. [email protected] [email protected] CMYB C M Y B AYKUN ÖZGEN A li Poyrazoğlu‘nun yazõp yönettiği ve oyuncularõ arasõnda yer aldõğõ “Tanı- madığım Adamlar” bugün ve yarõn İzmir’de Bostanlõ Karşõyaka Açõkhava Tiyat- rosu’nda sahneleniyor. Aziz Nesin‘in üç öy- küsünün sahneye uyarlandõğõ oyuna Poyra- zoğlu’nun yazdõğõ bölümler eşlik ediyor. Bülent Kayabaş‘õn da oynadõğõ “Tanımadığım Adam- lar”da, seyirci, Orostopontopolis Tõmarhane- si’deki hastalarõn psikodrama tekniğiyle hazõr- ladõklarõ müsamereyi izliyor. Poyrazoğlu ile yeni oyununu konuştuk. -Bu oyunu hazırlarken nereden yola çıktınız? -”Bir Sen Kaldın Yalnızlık Gelince“ kitabõm- da “Tanımadığım Adamlar“ adlõ bir öyküm var- dõ, bu öyküden yola çõkarak fragmanlar yazmaya başladõm; oyunlar, parçalar, skeçler… Eski halk ti- yatrosunda ve sokak tiyatrosunda olduğu gibi, soytarõlõkla aktörlüğün iç içe geçtiği, epik tavrõn be- lirgin olduğu, akõl hastalarõ hakkõndaki parçalardan oluşan bir kolaj meydana getirmek istedim. Oyu- nun yöneticisi de oyunun içerisinde; Madam Arşaluz hem oynuyor, hem müdahale ediyor, birdenbire ken- di oluyor, sonra role dönüyor. Aktörler rollerini bir- kaç katmanda oynasõnlar istedim; ben de öyle oy- nuyorum, onlar da öyle oynuyor. Hem akõl hasta- nesine düşmüş hastalarõ oynuyorlar hem de ken- dilerine verilmiş müsamerede, içlerindeki sorunlarla ilgili rolleri oynuyorlar. -Psikoloji mezunu bir izleyici olarak oyuncu- ların performansından çok etkilendim, Bakır- köy Hastanesi’ndeki staj günlerim canlandı gözümde bir an... -Karakterler gerçekten de çok etkileyici... Akõl ne- rede bitiyor, delilik nerede başlõyor, delilik nerede deha çizgisine yükseliyor, çalõştõm... Bütün sanat- çõlarõ ilgilendiren şeyler; modernizmin de çok dü- şündüğü, üzerinde tartõştõğõ şeylerden birisi bu... Son- ra oturdum uzun uzun Michel Foucault okudum, çok sabõr isteyen kitaplarõnõ... Bu sõrada karşõma çok garip bir doküman çõktõ... 1968’de Fransõz öğren- ci hareketleri başladõğõnda bütün kurumlarda bir dev- rim isteniyor, bilginin kullanõlõşõnda da bir devri- min peşine düşüyor insanlar... O dönemde iki önemli isim Felix Guattari ve Gilles Deleuze. Guattari aynõ zamanda çok önem- li bir psikiyatr. Bunlar beraber çalõşan ve Freud‘dan sonra modern psikiyatri üzerine düşünen, psiki- yatrinin farklõ olabileceğini düşünen, onu araştõran, ileri adõmlar atmaya çalõşan kişiler... Biraz Jacques Lacan‘dan da etkilenen ama Lacan’a da karşõ çõ- kan adamlar bunlar. Guattari, Paris yakõnlarõnda La Borde diye bir kli- niği yönetiyor. 1968’de Guattari bu hastanede çok ünlü bir Fransõz tiyatro oyuncusu Jean-Bap- tiste Thierrée ve onun karõsõyla, Charlie Chap- lin‘in kõzõ Victoria Chaplin‘le birlikte bir tiyatro kuruyor. Bu iki isim de bilindik, büyük oyuncular. Tiyatroda sadece iki profesyonel oyuncu var, ge- risi klinikteki hastalar. Guattari hepsini bir araya ge- tiriyor ve bizim yaptõğõmõz gibi müsamereler, oyunlar yapmaya başlõyor. Şimdi ben bunu oku- yunca vuruldum, çok enteresan geldi bana... - Oyunun bir politik hiciv olduğu söylenebi- lir mi? - Bu dönemde politik hiciv tiyatrosu pek yapõl- mõyor; bayağõ ciddi, alaycõ olan politik hiciv ti- yatrosu yapmak istedim. Oyuncularõn usta olduk- larõ ama ustalõklarõnõ belli etmedikleri, amatörler- miş gibi oyunun içine girip çõktõklarõ bir gösteri ol- sun istedim… Ve birer karakter yaratmalarõnõ, kla- sik Stanislavski usulü… Oyuncular çalõştõlar o ka- rakterleri, karakterlerin hepsinin sorunlarõ var… Bir çocuk işkence görmüş, birinin bütün ailesi depremde göçük altõnda kalmõş, biri karõsõnõ öldürmüş, biri te- cavüze uğramõş, bir diğeri annesi tarafõndan terk edil- miş... Toplum da rol modeli çiziyor insana, “sen şusun, sen busun” deyip hücrelerin içine kapatõyorlar in- sanlarõ... Bir yaşa gelince bakõyorsun ki bütün bun- lar zihinsel özgürlüğünü elinden almõş. Toplumun bir korku toplumuna da dönüşmesiyle, bir şizofrenler ordusu yetişiyor artõk Türkiye’de... Ali Poyrazoğlu yeni oyunu ‘Tanõmadõğõm Adamlar’õ İstanbul’dan sonra İzmir’de sahneliyor Poyrazoğlu, toplumun bir korku toplumuna da dönüşmesiyle, artõk Türkiye’de bir şizofrenler ordusunun yetiştiği kanõsõnda: “Sen şusun, sen busun deyip hücrelerin içine kapatõyorlar insanlarõ. Bir yaşa gelince bir de bakõyorsun, zihinsel özgürlüğün elinden alõnmõş.” ‘Tanımadığım Adamlar’ bugün ve yarın İzmir’deki Bostanlı Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosu’nda sahneleniyor. ‘Şizofrenlerordusuyetişiyor’ ELİF BEREKETLİ Y õldõz Teknik Üniversitesi (YTÜ) Sanat ve Tasarõm Fakültesi’nin Davutpaşa Yerleşkesi’ne taşõnmasõna tepki olarak, üniversitenin bu fakültesinden yolu geçmiş bir grup sanatçõnõn; fikir alõşverişleri, toplantõlar, ya- zõşmalar ve okumalar sonucu gerçekleştirdiği “Afişe” adlõ sergi Yüksel Sabancõ Sanat Mer- kezi’nde devam ediyor. Bir afiş sergisi, bir yemek ve davetlilerin de ka- tõldõğõ bir performanstan oluşan üç ayaklõ bir ta- sarõ “Afişe”. Amacõ sanatçõlarõn bu fakültenin durumundan yola çõkarak deneyimleri, bilgi ve gözlemlerinin elverdiği ölçüde bu durumu teş- hir etmek. Afişi araç olarak kullanmak da onun anlatõmõnõn görece dolaysõz olmasõndan kay- naklanõyor. Ama buradaki mesele sadece “ta- şınma” konulu bir güncel sanat sergisi yapmak değil. Bu sorunu daha geniş ölçekte bir tartõşma zeminine taşõmak da istiyorlar. Bir diğer deyişle, sanatçõ İnci Eviner’in girişimiyle başlatõlan projenin sõnõrlarõ yalnõzca YTÜ Sanat ve Tasarõm Fakültesi’yle çi- zilmiyor. Projenin sanatçõsõ Önder Özengi, bu durumu şu sözlerle anlatõyor: “Yapılan toplantılar ve fikir alışverişleri sadece oku- lun durumuna odaklanmamak gerektiği üzerine idi. Bu, karar vericilerin ihtiyaçlarına göre ye- niden düzenlenen kent coğraf- yasının dışarıya attığı örnekler- den sadece biri. Bu yeniden dü- zenleme yalnızca kentsel coğraf- ya düzleminde değil eğitim, ya- şamın örgütlenmesi, boş vakit ve eğlence anlayışında da gerçekleşiyor. ” Özengi’ye göre projeyle, üniversite yönetim- lerini karşõlarõna almalarõ söz konusu değil: “Bu tek başına üniversitenin karar verip uy- guladığı bir şey değil. Bu yüzden Yıldız Teknik Üni- versitesi’ni karşımıza almak gibi bir derdimiz yok. Biz sa- dece öğrenci-sanatçı- üretici olarak bu sürece kar- şı bir tepki verme gereklili- ği hissettik ve sorumluluk al- dık” diyor. “Üniversite (hâ- lâ) mümkün mü” sorusu ile açõlan sergiye göre, üniversi- teler aslõnda hâlâ özgür ve ya- ratõcõ fikirlerin tartõşõldõğõ me- kânlar. Ancak sorun, başlayan birtakõm süreçlerin, güdülen politikalarõn üniversiteleri; üniversitelerin imkân ve amaçlarõnõ dõşlayan mevcut neoliberal piyasa ko- şullarõnõn hizmetine vereceği düşüncesi. “Bir ser- ginin somut olarak bir değişiklik yaratması zor” diyor Önder Özengi, “Ama sorduğu so- rular ve yaratmaya çalıştığı gündem aracılı- ğıyla birtakım şeyleri göz önüne getirip tar- tışılmasının yolunu açabilir”. Onlara göre, çözümün en önemli ayağõ da özerklik elbette. Üniversitelerin, üniversite dõşõ YÖK gibi birta- kõm kurumlarõn yönetimine tabii olmasõ, kendi özyönetim mekanizmalarõnõ özgür olarak işle- tememesi ve kendi için alõnan karar süreçlerin- den dõşlanmasõ da üniversite eğitiminin geliş- mesinin önündeki önemli bir engel. İşte bu meseleleri dert edinen “Afişe” sergisi, sanatõn dönüştürücü enerjisini arkasõna alarak; ürettiği afişlerle herkesi süreci konuşmaya, bu so- rumluluğu “neşe”yle paylaşmaya ve söz üretmeye davet ediyor. .-_-. , Ahmet Öğüt, Burak Deli- er, Ekin Saçlıoğlu, Erinç Seymen, Güneş Terkol, İnci Eviner, İz Öztat, Önder Özengi, Özgür Erkök, Seda Hepsev, Sergin Keyder, Şafak Çatalbaş, Zeren Göktan, Zeynep Gün- sür ve Züleyha Altıntaş’õn katõldõğõ sergiyi gör- mek için son gün cuma. Kültür Servisi - Doğu Karade- niz’de, Bayburt’un Bayraktar Kö- yü’nün Çoruh Vadisi’ne bakan bir te- pesinin üzerinde, Bayburt doğumlu sanatçõ ve eğitimci Hüsamettin Ko- çan’õn girişimiyle doğan Baksõ Müze- si, önümüzdeki günlerde kapõlarõnõ açõyor. Müzenin önceki gün İstanbul Modern’de yapõlan ve Yaşar Kemal, Emre Kongar, Aydın Doğan, Doğan Hızlan, Oya Eczacıbaşı, Bayburt Va- lisi Kerem Al ve Bedri Baykam’õn da aralarõnda olduğu bir davetli toplu- luğunun katõldõğõ basõn toplantõsõnda konuşan Koçan; çocukken babasõnõ beklediği bu tepede şimdi “bireysel düşü” olan bu müzenin yer almasõnõn çok özel bir duygu olduğunu söyledi. “Bu müzenin temelinde annemin beklemesi, babamın kahramanca gitmesi var” diyen Koçan, bu süreçte en büyük destekçisinin sanatçõlar ol- duğunu da dile getirdi. Koçan’õn yalnõzca bir hayaliyken, başta sanatçõlar olmak üzere çok sayõ- da gönüllünün katkõsõyla yõllar içinde gerçek bir toplumsal bir projeye dönü- şen Baksõ Müzesi’nde geniş bir halk resimleri koleksiyonu, ehram ve çöm- lek gibi yerel el geleneklerini yansõtan özgün örnekler ve nitelikli bir çağdaş sanat koleksiyonu bir arada yer alõyor. Sürekli sergileme bölümleri, dö- nemsel sergi mekânlarõ, konferans sa- lonu, kütüphane, konuk evleri ve atöl- yelerle 30 bin metrekarelik bir alana yayõlan müzeye, her yõl 20 sanatçõ da- vet edilecek ve üretilen işler bir sonra- ki yõlõn sergisini oluşturacak. Asma Kat’ta ise, her yõl bir tasarõmcõnõn ye- rel malzeme çõkõşlõ tasarõmlarõ sergile- necek. Gelenekle çağdaş, Bayburt’ta buluşacakB A K S I M Ü Z E S İ A Ç I L I Y O R Yıldız Teknik’te ‘Afişe’ sergisi... ‘72. Koğuş’ Makedonya’da Kültür Servisi - Gerçekçi - Toplumcu Türk edebiyatõ temsilcilerinden Orhan Kemal’in “72.Koğuş” ve “Ekmek Kavgasõ” kitaplarõ, SHKUPI Yayõnevi tarafõndan Makedonya’da yayõmlandõ. Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn TEDA Projesi kapsamõnda, Ramadan Ramadani tarafõndan Arnavutluk diline çevrilen eser Makedon kitapseverlerle buluştu. Aynõ yayõnevi, daha önce Orhan Kemal’in “Baba Evi ve Avare Yõllar”, “Cemile” ve “Murtaza” kitaplarõnõ da yayõnlamõştõ. İranlı oyuncuya televizyon yasağı Kültür Servisi - İran’õn Reca Haber Ajansõ’nõn haberine göre İranlõ kadõn oyuncu Fatemeh Motamed Arya’ya 63. Cannes Film Festivali’ne türbansõz katõldõğõ için televizyona çõkma yasağõ getirildi. Devlet Radyo Televizyon (IRIB) Denetleme Konseyi tarafõndan ‘ülke giyim kurallarõna aykõrõ giyindiği’ için yasalar gereği televizyona çõkma yasağõ getirilen Arya’nõn yasağõnõn rol aldõğõ televizyon dizisinin bitiminde uygulanacağõ bildirildi. İran basõnõ tarafõndan Arya’nõn festivalde türbansõz olduğu ve muhaliflerin sembolü yeşil bezi koluna bağladõğõ iddia edilmişti. Türkiye’nin ikinci heykel galerisi Kültür Servisi - Türkiye’nin sadece heykel sergilenecek olan ikinci galerisi olma özelliğini taşõyan “Çõrağan Sarayõ Heykel Galerisi” Çõrağan Sarayõ’nõn bahçesinde açõldõ. Ayrõca heykel galerisi, Arte İstanbul işbirliğiyle aralarõnda Ergin İnan, Hüsamettin Koçan, Tuğrul Selçuk, Yunus Tonkuş ve Ercan Yõlmaz’õn da bulunduğu sanatçõlarõn toplam 10 heykelinden oluşan sergiye ev sahipliği yapõyor. Sergi 4 Ağustos’a kadar Çõrağan Sarayõ Doğu Bahçesi’nde izlenebilecek. Çõrağan Palace Kempinski, Sanat Galerisi’nin ardõndan en son 2008 yõlõnda Tarih Galerisi açmõştõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle