Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
16 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Dünya Ticaret Örgütü’nü protesto etmek için
Seattle’da toplanan bir grup eylemcinin
öyküsünü anlatan “İsyan” adlı filmi izledim
önceki gece. Önce kısaca özetleyeyim:
Söylemde olmasa bile icraatlarında ekonomik
ve parasal değerleri yaşamsal değerlerin çok
üstünde tutan, insan ve çevre haklarının
ticaretten sonra gelmesi tezini savunan Dünya
Ticaret Örgütü’nün Aralık 1999’da Seattle’da
yapılan toplantısında geçer olaylar. Toplantıyı
protesto etmek isteyen çevreciler, eylemciler,
öğrenciler, işçiler, barışseverlerin direnişleriyle
tüm kente yayılınca önleri polis tarafından
kesilir. Güvenlik güçlerinin “orantısız güç” ile
giriştikleri şiddet ve patlattıkları gaz bombaları
işin işine girince kentte olağanüstü durum ilan
edilir. Sekiz şirketin elindeki Amerikan medyası
ise karşı koyanları kolayca şiddet ikonlarına
dönüştürür. Eylemcilerin bir kısmı tutuklanır ve
hatta işkence görür. Ancak eylemcilerin
güçbirliği dayanışması sürdükçe farklı
kesimlerden de destek artar. Örneğin avukatlar
“gözaltındakilerin serbest bırakılmaması halinde
greve başlayacaklarını” açıklar. Merkezi yönetim
gözaltındakileri serbest bırakmak zorunda kalır.
Eylemler dayanışma sayesinde hedeflenen
mesajı vermiş ve kamuoyu en azından
DTÖ’nün neler yapmak istediğini anlamaya
başlamıştır.
Film anlamlı mesajlar içeriyordu. Onlarca
televizyon kanalındaki onlarca dizi ve yarışma
ya da tartışma programı içinde acaba kaç
kişininin ilgisini çekebildi bilmiyorum ama
günümüz Türkiyesi’nde ve dünyada her an
yaşadığımız onlarca toplumsal sorunun derin
izlerini buldum ben o filmde. Adına Ergenekon
dedikleri ucu buçağı görünmeyen dipsiz bir
kuyuya atılan ve gün ışığına ne zaman
çıkacakları bile bilinmeyen bilim insanlarına,
gazetecilere toplumun duyarsızlığını başka bir
aynadan izledim... Maden yasası, kentsel
dönüşüm yasası gibi Türkiye’yi soyup soğana
çeviren yasaların jet hızıyla Meclis’ten geçirilme
çabalarını da... Yargıda, üniversitelerde
yapılanları da... İşsizlik en derin yara iken
hükümetin icraatları içinde bunun bir sorun
olarak hâlâ algılanmıyor olmasını da...
Taşeronlaşmaya karşı tepkilerin cılızcılığını da...
Toplumun derin sessizliği... Dinlenen
telefonlar... Korku toplumuna dönüşen bir
yapı...
Örgütlülük ve dayanışma tırpanlandıkça
“sistem”in istekleri gerçekleşiyor. Her şey
bunun üzerine kurulu. Piyasa aktörlerinin işine
gelen oluyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün
(ILO) Türkiye’yi çalışma stardartlarına uymadığı
gerekçesi ile uyarması neden yayın organlarında
es geçildi dersiniz? ILO Türkiye’den bir an önce
örgütlenme özgürlüğü ve hakkının korunmasına
yönelik bir eylem takvimi belirlemesini istedi.
Toplumun hangi kesimi bunun farkında?
Oysa sanayi toplumu sonrası toplumu, “bilgi
toplumu” diye tanımlıyorduk değil mi?
Biliyorsunuz bilgi toplumu kavramı iletişim
teknolojilerinin bir ürünü olarak ortaya çıktı. Hızlı
iletişim, dünyada olup bitenlerden anında
haberdar olmak, internetin açtığı sonsuz sayıda
pencere, bilgiye ulaşımın kolaylaşması, sosyal
ağlar, yaşamın her alanını etkilerken, insanların
davranışlarını ve tüketim modellerini yeniden
şekillendirdi. Bu oluşumla eşzamanlı olarak
“ortak akıl”, “sosyal ortak payda” gibi
kavramların giderek zayıfladığı, bireyselliğin
hızla geliştiği yeni bir döneme geçildi. Ancak
bilgi toplumundaki karmaşıklaşan yapı bireyin
yaşam döngüsü içinde, belirsizliği de her
anlamda arttırdı. Bilgi bombardımanına, bilginin
ve iletişim teknolojilerinin manipülasyonu
eklemlendi... Burada ise en önemli araç
televizyon ve internet. Televizyonun veya
bilgisayarın karşısında oturan kişi, kanal veya
site değiştirirken bir yandan da arzusu dışında
kendisine verilmek istenen “bilgileri” alıyor.
Üstelik bu mesajlar bilinçaltına da tesir ederek
kişiyi ve toplumu yeniden şekillendiriyor.
Piyasa aktörleri ve “sistemin kurgulayıcı”ları
bireyi ve toplumu piyasaya göre yönlendirerek,
piyasanın tercih ettiği düşünce, tavır ve
davranışlara sevk ediyor. Bugün Türkiye’de ve
dünyada yaşananları bu gözle
değerlendirmedikçe sadece sessiz birer izleyici
olmaktan öteye geçemeyeceğiz.
“Bilgi toplumu” sadece “sunulan bilgiyi
tüketmekle” değil, “bilgiyi üretmekle” mümkün.
Bilgiyi üreten toplumla, onu tüketici olarak
kullanan toplum arasında ise çok önemli bir
fark var.
En azından bunu unutmamalıyız.
Bilgiyi Tüketmek
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Yerkürenin En
Önemli Oyunu
Ekonomi Politik köşesinin müdavimleri
anımsayacaktır; her sene futbol liginin bitiminde
bu köşeyi bir futbol yazısına ayırmaktayım. Bu
sene lig biteli uzunca bir süre geçmesine karşın,
iktisat gündemimizin yoğunluğu, yerkürenin bu
son derece önemli faaliyetine eğilmemizi
geciktirdi. 2010 Dünya Futbol Şampiyonası’nın
Güney Afrika’da başlama vuruşuyla birlikte bu
senenin yazısını da kaleme almaya karar verdim.
Her şeyden önce tebrikler Bursaspor; futbolun
aslında bir endüstriyel sektör değil, bir takım
oyunu olduğunu bize anımsattığın için;
profesyonel futbola bulaşmış olan kapitalizmin
tüm kirine rağmen, hâlâ yüreğin ve inancın zafere
ulaşabileceğini ispatladığın için...
Futbol 1863 yılında İngiltere’de Football
Association of England (İngiltere Futbol Birliği’nin
- FA’nın) kurulmasıyla bir seyir sporu olarak tescil
edildi. Futbolun uluslararasılaşması ise 1904’e
kadar uzanır. Futbolun giderek kitlesel bir ilgi
odağı haline gelmesiyle birlikte önce Hollanda,
daha sonra Fransa ve Belçika daha 1901 yılında
İngilizlere FA’nın öncülüğünde Avrupa çapında bir
turnuva düzenlemesini önermişlerdi. Ancak İngiliz
FA, futbolun kendi topraklarına özgü “elit” bir
oyun olduğu gerekçesiyle bu tekliflerin hiçbirine
sıcak bakmaz. Bunun üzerine 1904’te aralarında
Fransa, Belçika ve İsviçre’nin başını çektiği bir
grup Avrupa ülkesi Fédération Internationale de
Football Association’u (FIFA) kurarlar. Bir sene
sonra İngiliz FA dayanamayarak bu gruba katılır.
Futbol küresel bir güç haline dönüşmek üzeredir.
Futbolun bir dünya organizasyonu haline
dönüştürülmesi fikri ise FIFA’nın 1921’deki
başkanı Jules Rimet tarafından ortaya atılır. İlk
dünya kupası 1930’da Uruguay’da düzenlenir. Ev
sahibi takım, Arjantin’i yenerek kupanın ilk sahibi
olur.
Futbolun giderek dev bir seyirlik organizasyon
haline dönüşmesi 1960’lı yıllarda televizyon ve
diğer medya organlarının yaygınlaşmasıyla hız
kazanır. Futbol endüstrisinin ticari bir güce
dönüştürülmesinin mimarı ise 1974 Haziranı’nda
FIFA’nın başkanlığına getirilen Joao
Havalange’dir. Havalange, futbol endüstrisinin
bankacılık, finans, medya ve sanayi ile olası
işbirliğindeki cazip kârlılığı hissetmiştir. İlk olarak
futbol dünyasına sponsorluk sistemi getirilir. FIFA
artık tek bir banka ile; tek bir içecek markası ile,
tek bir elektronik üretici firma ile, tek bir havayolu
ile, vb. vb. çalışacaktır. Dünya kupasının resmi
sponsoru olmak için şirketler birbirleriyle rekabete
girecek; futbol maçlarının yayın hakları da
FIFA’nın tekelinde bulunacaktır. İlk anlaşma 1975
yılında Coca Cola ile sağlanır; milyarlarca dolar
futbol endüstrisine akmaya başlamıştır.
Bu arada televizyon yayımcılığında da önemli
teknik gelişmeler kaydedilmiştir. Örneğin
1960’ların sonlarında ABD’deki TV şirketleri canlı
yayınları durdurarak yavaş gösterimli tekrar
yayınlama sistemini icat etmişlerdir. Yeniden
yavaş oynatma tekniğine dayalı televizyon
yayımcılığının futbol dünyasına ilk uyarlaması
1967’de İtalya’da gerçekleştirilir. Artık İtalya’da
90o
Minuto, İngiltere’de BBC’nin Match of the Day
gibi popüler seyirlik programları maç sonrasının
ayrılmaz bir parçası olarak milyonları televizyon
başına kilitlemeye başlar.
Dünya Kupası 1978’de Arjantin’de düzenlenir
ve deyim yerindeyse, Arjantin cuntasının
generalleri futbolun ticari büyüsünü Havalange’nin
elinden kapar. Ancak Havalange, 1982’de
İspanya’da düzenlenen bir sonraki kupada
küresel futbolun tek hâkimi olduğunu kanıtlar. İlk
olarak katılımcı ülkeler on altıdan yirmi dörde,
daha sonra da otuz ikiye çıkartılır. Havalange’nin
önderliğinde, FIFA’nın üyesi olan ülkelerin sayısı
Birleşmiş Milletler’e üye ülke sayısını aşar.
Her dört senede bir temmuz ayında
düzenlenecek olan dünya kupası finali artık
yerkürenin en önemli faaliyetidir.
Sinop’ta Kore ile
nükleer işbirliği
SEUL (AA) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül,
nükleer enerjinin Türkiye için kaçõnõlmaz oldu-
ğunu belirterek Sinop’ta kurulacak nükleer sant-
ral için anlaşma imzalanan Güney Kore ile iş
birliğine çok önem verdiklerini söyledi.
Gül, Güney Kore’de Türkiye-Güney Kore İş
Forumu’na katõlarak, işadamlarõna hitap etti. Gül,
Güney Kore ile nükleer enerji iş birliğine de bü-
yük önem verdiklerini dile getirerek, mevkidaşõ
Lee Myung-bak ile görüşmesinin ardõndan iş
birliği mutabakatõ imzalandõğõnõ anõmsattõ. Gül,
“Şu andaki mevcut kapasitemiz yeterli değil.
Nükleer enerji bizim için kaçınılmaz” dedi.
Gül, gazetecilerle düzenlediği sohbet toplantõsõnda
da Türkiye ile Güney Kore arasõndaki 3.1 milyar do-
larlõk ticaret hacminin yüzde 93’ünü Güney Kore’nin
ihracatõnõn oluşturduğuna dikkati çekerek, “Serbest
ticaret anlaşmasını bu yıl muhakkak imzala-
malıyız” dedi. Savunma sanayisini de ağõrlõklõ
olarak konuştuklarõnõ bildiren Gül, Türkiye’nin
Güney Kore’den tank zõrhlarõ aldõğõnõ ve Güney Ko-
re’ye simülatör sattõğõnõ belirtti. Gül, “Şimdi de
ATAK helikopteri satmak istiyoruz. Bugün en
çok konuştuğumuz konu bu oldu” dedi.
Cumhurbaşkanõ Gül, Güney Kore’nin Apache
helikopterleriyle de ilgilendiğini kaydetti.
TİSK: İstihdamsõz canlanma ile karşõ karşõyayõz, ekonomik canlanma henüz istihdam alanõna yansõmadõ
Canlanma var, iş yok
Ekonomi Servisi - Türkiye İşve-
ren Sendikalarõ Konfederasyonu
(TİSK) Yönetim Kurulu Başkanõ
Tuğrul Kudatgobilik, ‘istihdamsız
canlanma’ ile karşõ karşõya olundu-
ğunu belirterek ekonomik canlan-
manõn henüz istihdam alanõna yan-
sõmadõğõnõ vurguladõ. “Hepimiz, bi-
zi güçlü, sürdürülebilir ve denge-
li bir büyüme yoluna sokacak bir
‘işte yaratõcõ’ canlanma sağlamanın
ve onu giderek hızlandırmanın
hayati testi ile karşı karşıya bulu-
nuyoruz” diyen Kudatgobilik, bu-
rada iş yaratmanõn kimin sorumlu-
luğunda olduğu sorusunun sorulma-
sõ gerektiğini vurguladõ.
Kudatgobilik, Cenevre’de devam
eden 99. Uluslararasõ Çalõşma Kon-
feransõ’nda yaptõğõ konuşmada, kü-
resel işsizliğin hâlâ rekor düzeylerde
bulunduğuna dikkat çekti.
Kudatgobilik “Ne yazık ki bu da
iş aramaktan umudunu kaybetmiş,
gönülsüz, geçici, part-time işlerde
çalışan işçilerden, kayıt dışı çalı-
şanlardan, ücret ve yan ödeme
kesintileri yaşayanlardan oluşan
büyük buzdağının sadece görü-
nen ucu olmaktadır. Birçok ülke-
de milyonlarca insan sıkıntı çek-
meye devam ederken bunu can-
lanma diye adlandırmayı da doğ-
rusu haksız buluyoruz” diye ko-
nuştu.
Deloitte Ekonomi Danõşmanõ Mu-
rat Üçer, Türkiye’nin sorunlarõnõn
başõnda gelen işsizlik konusunda ise
tarõmõn sürekli istihdam yaratmaya
devam etmesini beklemenin yanlõş
olacağõnõ söyledi.
‘İŞSİZLİĞİ
İNŞALLAH
DÜŞÜRECEĞİZ’
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, işsizlik oranõnõ
yeniden yüzde 10’lara
düşüreceklerini iddia etti.
Partisinin Meclis’teki grup
toplantõsõnda konuşan
Erdoğan, işsizlikte düşüşün
devam ettiğini, geçen yõl
mart ayõnda yüzde 15.8 olan
işsizlik oranõnõn, bu yõl aynõ
dönemde yüzde 13.7 olarak
gerçekleştiğini belirterek
“Bütün emsal ülkeler,
hepsinde işsizlikte artış
var; bizdeyse düşüş var.
Bu yeterli değil daha da
düşüreceğiz, göreceksiniz.
Kaç aydır bunu
söylüyorum. İşsizliği
inşallah makul seviyelere
çekeceğiz” dedi.
Tuğrul Kudatgobilik:
Milyonlarca insan sõkõntõ
çekmeye devam ederken bunu
canlanma diye adlandõrmayõ
doğrusu haksõz buluyoruz. İş
yaratmanõn kimin
sorumluluğunda olduğunu da
bilmiyoruz.
İ ş s i z l i k o r a n ı y ü z d e 2 0 . 7 ’ y e ç ı k t ı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İşsizlik
oranõ martta geçen yõlõn aynõ dönemine göre 2.1
puan gerileyerek yüzde 13.7 oldu. İşsiz sayõsõ 3
milyon 438 bin kişi olurken, işsizlerin yüzde
10.5’ine karşõlõk gelen 360 bin kişi mart
döneminde işsiz kaldõ. “İş aramayıp çalışmaya
hazır olan” 2 milyon 225 bin kişi de
eklendiğinde, işsiz sayõsõ 5 milyon 663 bin
kişiye, işsizlik oranõ da yüzde 20.7’ye çõktõ.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Şubat-Mart-
Nisan 2010 aylarõnõ kapsayan Hanehalkõ İşgücü
Araştõrmasõ sonuçlarõnõ açõkladõ.
Buna göre kentsel yerlerde işsizlik oranõ yüzde
15.6, kõrsal yerlerde ise yüzde 9.7 olarak
gerçekleşti. Tarõm dõşõ işsizlik ise yüzde 16.7
oldu. Ocak, şubat ve mart aylarõnõ kapsayan 3
aylõk dönemde 1 milyon 238 bin kişi işsiz kaldõ.
Martta işsizlerin yüzde 31.7’si sõklõkla ‘eş-dost’
vasõtasõyla iş aradõ. İşsizlerin yüzde 90.8’i daha
önce bir işte çalõştõ. İşsizlerin yüzde 31.5’ini
çalõştõğõ iş geçici olup işi sona erenler, yüzde
19’unu işten çõkarõlanlar, yüzde 15.7’sini kendi
isteğiyle işten ayrõlanlar, yüzde 8.2’sini işyerini
kapatanlar oluşturdu.
MOODY’S
Yunanistan’ı
‘çöp’e attılar
Ekonomi Servisi - Uluslararasõ
kredi derecelendirme şirketi Mo-
ody’s, Yunanistan’õn kredi notunu
dört basamak birden düşürerek, “çöp”
olarak tabir edilen “yatırım yapıla-
maz ülke” seviyesine çekti. Mo-
ody’s yaptõğõ açõklamada, Yunanis-
tan’õn tahvil notunu “A3” seviyesin-
den “Ba1” seviyesine çekti ve görü-
nümün durağan olduğunu belirtti.
Yunanistan Maliye Bakanlõğõ, Mo-
odys’in not indiriminden sonra yap-
tõğõ açõklamada, kuruluşun son birkaç
ayda sağlanan ilerlemeye, mali kon-
solidasyon görünümüne ve rekabet gü-
cündeki iyileşmeye yönelik gerçekleri
göz ardõ ettiğini bildirdi. Moody’s’in
de not indirimine gitmesinin ardõndan,
Yunanistan’a yatõrõm yapõlabilir se-
viyede not veren tek kredi derece-
lendirme kuruluşu olarak Fitch kaldõ.
Kötü çalõşma koşullarõ nedeniyle
intiharlarla gündeme gelen Foxconn, Türkiye’de
masaüstü bilgisayar üretimine başlõyor.
Ekonomi Servisi - Tek-
noloji devlerine (Apple,
HP, Intel, Sony) fason üre-
tim yapan Tayvanlõ Fox-
conn, son günlerde dün-
yada Çin’in Schenzen ken-
tindeki tesislerindeki kötü
çalõşma koşullarõ yüzün-
den yaşanan intiharlarla
gündemde.
Türkiye ise Foxconn şir-
ketine kucak açtõ. Foxconn
intiharlarõn önüne geçmek
için çalõşanlarõnõn maaşla-
rõnõ 175 dolardan 292 do-
lara çõkaracağõnõ da du-
yurmuştu.
Ortadoğu ve Afrika ül-
kelerine Türkiye üzerin-
den yayõlmak üzere strate-
jik bir karar alan HP için
Çorlu’daki Avrupa Serbest
Bölğesi’nde (ASB) üretim
yapacak olan Foxconn,
Aralõk 2010’da üretime
başlayacak ve ilk etapta
ayda 200 bin masaüstü bil-
gisayar üretecek. ASB’yi
işleten Şahinler Holding
Yönetim Kurulu Başkanõ
Kemal Şahin, “Foxconn,
ilk yılda 2.4 milyon adet
bilgisayar üretecek. İlk
yıl 400, gelecek yıl 2 bin
kişiyi istihdam edecek-
ler. Toplam yatırımlarla
birlikte istihdam 5 bine
ulaşacak” dedi.
Kriz vurdu, sorunlu kredi patladõ Fransa,Türkşirketlerini
yatırımadavetetti
Ekonomi Servisi - Türk şirketlerin
Fransa’daki KOBİ’leri satõn almasõ
veya ortaklõk kurulmasõ yoluyla
üçüncü ülkelerde iş yapmayõ ve bu
sayede ekonomisini daha rekabetçi
bir yapõya kavuşturmayõ amaçlayan
Fransa, Türkiye’de yatõrõm ajansõ
“Invest in France”nin ofisini açtõ.
Açõlõşla birlikte, Dõş Ekonomik
İlişkiler Kurulu / Türk-Fransõz İş
Konseyi, Fransa Dõş Ticareti
Geliştirme Ajansõ işbirliğinde Türk-
Fransõz Ticaret Forumu düzenlendi.
Foruma video mesajla katõlan
Fransõz Ekonomi Bakanõ Christine
Lagarde, Türkiye ile işbirliğini
daha da arttõrmak istediklerini
vurguladõ. Lagarde, “Türk
şirketlerini Fransa’da daha çok
görmek istiyoruz. Bunun için de
Invest in France’in ofisini
İstanbul’a açtık. Bu sayede
Türkiye’ye daha fazla Fransız
yatırımı çekilmesini de
bekliyoruz” dedi.
Fransõz şirketlerin Türkiye’deki
sayõsõnõn 300’ün üzerinde olduğunu
ve bu firmalarõn 70 bin kişiye
istihdam sağladõğõnõ ifade eden
Lagarde, ekonomik ilişkilerde
2009’daki kriz nedeniyle bir
gerileme yaşansa da, bunun diğer
ülkelerle kõyaslandõğõnda görece
olarak daha az olduğunu vurguladõ.
Türkiye ile bütün büyük uluslararasõ
kuruluşlarda birlikte çalõşmayõ
istediklerini belirten Fransa’nõn
Ankara Büyükelçisi Bernard Emie
de yõl sonuna kadar Fransa
Cumhurbaşkanõ Nicolas
Sarkozy’nin Türkiye’yi ziyaret
etmesini amaçladõklarõnõ söyledi.
Ekonomi Servisi - Türkiye Banka-
lar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu
Başkanõ Ersin Özince, Gayrimenkul
Yatõrõm Ortaklõğõ Derneği’nce düzen-
lenen Gayrimenkul Zirvesi’nin açõlõ-
şõnda, devletten talepkâr olmadõklarõ
kriz sõrasõnda çok
ciddi sorunlarla
karşõlaştõklarõnõ
söyledi. Özince,
“Bankacılıkta
hep kârlar dik-
kat çekti ama ge-
çen krizdekinden
daha fazla so-
runlu krediyle
karşılaştık ve ya-
pılandırdık. 20 milyar liranın üze-
rinde krediyi yapılandırdık” diye ko-
nuştu.
Özince şu noktalara dikkat çekti:
Geri dönmeyen sorunlu krediler
2010’un ilk 3 aylõk döneminden sonra
gerilemeye başladõ. Mart sonu itibarõyla
sorunlu krediler yüzde 4.9’a indi.
Konut finansmanõ çok gelişti. 30
milyar dolar seviyesinde. Bu daha
hiçbir şey değil, Türkiye’de konut
kredilerinin GSYH’ye oranõ yüzde 5,
AB ortalama-
sõ yüzde 27.
Konut kredisi
kullanan tü-
ketici 1 mil-
yonu aştõ.
Şu an
kredi stoku-
nun gelişimi,
risklere ol-
dukça kapalõ.
Tüketici kredilerinde sorunlu oranõ
yüzde 4, kredi kartlarõnda yüzde 10
iken, konut kredilerinde yüzde 2’ler ci-
varõnda. Kanaatim konut finasmanõnõn
bankacõlõk sektörünün toplam aktifle-
ri kadar olabileceğidir.
B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K
2010 başından bu yana intihar sonucu ölen Foxconn çalışanlarının sayısı 11’i, in-
tihar teşebbüsü yaralanmayla sonuçlanan çalışanların sayısı ise 13’ü buluyor. Şir-
ket düşük maaş ve ağır çalışma koşulları yüzünden eleştiriliyor.
Krizde 20 milyar liralõk geri
dönmeyen sorunlu krediyi
yapõlandõrdõklarõnõ belirten Ersin
Özince, bu yõlõn başõnda iyileşmenin
başladõğõnõ aktardõ.
Bu yatırım intihar ettirir!