19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2010 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Hayır’ Kahramanlığı! PENCERE Demokrasi Perisi Dinsizdir...Demokrasi perisinin dini imanı yok!.. Haspam ne istavroz çıkarır.. Ne namaza durur.. Ne yortu bilir.. Ne oruç tutar.. Sarıklı hocaya boş verir, Papa’ya sırtını döner, hahambaşını tanımaz, ayetullahı es geçer, piskopos bilmez, papazdan hoşlanmaz, tarikat şeyhine dudak büker... Demokrasi perisi zındıktır. Peki, nerede doğdu?.. Kimileri diyorlar ki: - Eski Yunan’da doğdu, adının kökeni Grekçedir. Aslı faslı yok bu savın, çünkü eski Yunan’da kölelik vardı; köleler çalışırlar, üretirler, insandan sayılmazlar; efendiler ise egemenliklerinin tadını çıkarmak için sabahtan akşama lak lak ederlerdi. Peki, demokrasi perisi nerede doğdu?.. Nazeninin babası anası kim?.. Demokrasi perisinin babası sanayi burjuvası, anası da köylü ve işçilerdir. Nikâh, tarihin nüfus kütüğüne yazıldı; ancak demokrasi perisinin doğduğu günden bu yana, anasının pek iyi durumda olduğu söylenemez... Neden?.. Çünkü baba burjuva, demokrasi perisinin anasını, sırası geldiğinde, belliyor. Demokrasi perisi, adı üstünde kadın!.. Güç bir doğumla dünyaya geldi.... Kilisenin papazı doğuma karşı çıktı, babaya zılgıtı çekti, anasının karnındayken bebeği aldırmak istedi, başaramayınca çocuğu gayri meşru saydı; aradan uzun yıllar geçtikten sonra sineye çekebildi. Peki, cami hocası ne yaptı?.. Hocanın ne yapacağı daha belli değil, demokrasi perisi kutsal kitaplarda yazılı melekler arasında sayılmadığı için bizimki ne yapacağını bilemiyor. Nasıl bilsin?.. Demokrasi perisi kadın olduğundan şeriatta ikinci sınıf sayılıyor, haspam açık saçık bir harmaniye ile örtünmüş, tesettüre uymuyor; memeleri neredeyse kumaşı delecek dirilikte, dolgun; sol omuz çıplak, baş açık, saçlar dalga dalga yayılıyor.. Fesuphanallah!.. Hiç olmazsa şu kadıncağıza birisi çıkıp da türban giydirse ya!.. Şeriatçıya bu da yetmez, demokrasi perisine çarşaf giydirip peçe takmak gerekir; bir de imam nikâhı kıyıp kadını hareme soktun mu, iş tamam... Dörde kadar cevaz yok mu!.. Ancak demokrasi perisi şeriatçının niyetine boş veriyor, hiçbir din adamını umursamıyor, ne kiliseyle alışverişi var haspanın ne havrayla ne de camiyle... Açık konuşuyor: - Ben özgürüm, dinlerin dışındayım, ne Buda ilgilendirir beni ne Musa ne de başkaları!.. Müslüman Müslümanlığını bilsin, Hıristiyan Hıristiyanlığını bilsin! İnançlardan uzak yaşarım ben... Soru: - Peki, seni kim ve ne ilgilendirir? Demokrasi perisi, özgürlüğe ve insan haklarına gönül vermiş; haspam diyor ki: - Ben hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun, insanın insan olmasını istiyorum. Bilmem ki biz kara bıyıklı maçolar, bu özgür düşünceli kadına katlanabilir miyiz?.. (29 Ocak 1998 tarihli yazısı) T ürkiye Barolar Birliği’nin unutulmaz başkanõ Av. Öz- demir Özok’un zamansõz biçimde aramõzdan ayrõlma- sõ üzerine, TBB Genel Kurulu yeni başkanõ seçmek üzere 12-13 Haziran günleri Ankara’da 11. olağanüstü top- lantõsõnõ yaptõ. Örnek olgunlukta ge- çen bir seçimle, bütün barolarõmõzdan seçilerek gelen delegeler üç aday ara- sõndan Ankara Barosu Başkanõ Sayõn Av. Ahsen Coşar’õ TBB Başkanlõğõ’na getirdi. Gücünü avukatlõk mesleğinin gele- neklerinden ve günümüzde yürürlükte olan yasalardan alan TBB’nin bu ge- nel kurul toplantõsõnda, başkan aday- larõ ve barolardan gelen delegeler, yurdumuzda hukuk düzeninin karşõ karşõya bulunduğu büyük sorunlarõ çeşitli açõlardan dile getirdiler. Gerçekten, bugün Yargõtay Başka- nõ’nõn “Yargının kuşatma altında ol- duğunu, yargıda ateşin bacayı sar- dığını”; Danõştay Başkanõ’nõn “Yar- gının, kendisini bu kadar savunma durumuna düşürülmesinin demo- kratik rejimlerde yeri olmadığı- nı” söylemek zorunda kalmasõ, Tür- kiye’nin nasõl vahim bir durumda ol- duğunu göstermektedir. Bu yazõnõn boyutu, yargõmõzõn içine düşürüldüğü bu acõ durumun daha kap- samlõ değerlendirilmesine elverişli de- ğildir. Bu konularda bilgi, TBB Başkan Yardõmcõsõ Sayõn Av. Berra Bes- ler’in, olağanüstü toplantõnõn açõlõşõnda yaptõğõ konuşmada bulunabilir (Bu ko- nuşmaya TBB web sitesinden ulaşmak olanaklõdõr). Ayrõca, gerek TBB Baş- kanlõğõ’na seçilen Sayõn Av. Ah- sen Çoşar’õn, gerek öteki adaylar İs- tanbul Barosu Başkanõ Sayõn Av. Mu- ammer Aydın ve Sayõn Av. Gü- neş Gürseler’in, genel kurulda yaptõk- larõ konuşmalarda da konuyla ilgi- li önemli bilgiler ve saptamalar vardõr. Avukatlık ve sınav Türkiye’de avukatlõk, başka ülkelere göre oldukça kolay girilebilen bir meslektir. Bir hukuk diplomasõ olan he- men herkes, toplam 1 yõllõk bir staj dö- neminden sonra, avukat olabilmek- tedir. Barolarõn, staj aşamasõna ciddi- yet getirmek amacõna yönelik bü- tün çabalarõna karşõn, avukatlõk stajõ- nõn çoğu zaman biçimsel bir düzeyde kaldõğõ yadsõnamaz. Sayõsõ 50’yi çoktan aşmõş olan hukuk fakültelerindeki öğrenciler, toplam olarak 25 bin kadardõr. Bunlara her yõl 7-8 bin yeni öğrenci katõlmakta, me- zun sayõsõ da buna koşut olarak yõldan yõla artmaktadõr. Bu mezunlar arasõnda, aldõkla- rõ hukuk öğrenimi açõsõndan eşitlik, gi- derek yakõnlõk olduğunu ne yazõk ki söyleyemiyoruz. YÖK adõ verilen kuruluşun, varlõğõ- nõ meşrulaştõracak tek temel neden olan “üniversitelerdeki öğrenim ve araş- tırma düzeyi”nin, çağdaş üniversi- te standartlarõna uygun olmasõnõ sağ- lama görevini yerine getirdiği söyle- nemez. Hukuk fakültesi mezunlarõ için avu- katlõk “en kolay ulaşılabilir bir meslek” haline gelmiş görünmektedir. TBB Başkanlõğõ’na adaylõğõnõ koy- muş; ikisi günümüzde Baro Başkanõ olan, biri de geçmişte Baro Başkanlõ- ğõ görevinde bulunmuş üç seçkin avukatõn adeta feryat edercesine, “avukatlık mesleğine kabulün, mut- lak olarak sınava bağlı tutulması” di- leğini dile getirmeleri, önemle üzerinde durulmasõ gereken bir uyarõdõr. Türkiye’de avukatlõk sõnavõ, ka- nunlarla kabul edilmiş ama sõnavla- rõn uygulanmasõna az zaman kala, çõ- karõlan kanunlarla kaldõrõlmõş olduğu için, bu sõnav hiçbir zaman uygula- namamõştõr. Bu konudaki son ka- nun 2006 yõlõnda çõkarõlmõş ve TBMM, daha önce kabul ettiği yasa ile koyduğu, avukatlõk mesleğine kabul için “avukatlık sınavını ba- şarmış olma” koşulunu, 5558 sayõlõ kanunla kendisi kaldõrmõş, böylece avukatlõk sõnavõ -deyim yerindeyse- doğmadan ölmüştür. Anayasa Mahkemesi, bu kanunu 15 Ekim 2009 tarihli (E.2007/16, K.2009/147 sayõlõ) kararõyla iptal et- miştir. Ancak, yerleşmiş içtihada gö- re bu kanunun iptali, avukatlõk sõnavõ yapõlmasõnõ zorunlu kõlan hükmü ge- ri getirmeyeceği için, günümüzde avu- katlõk sõnavõnõ zorunlu kõlan bir yasa hükmü yoktur. Sonuç Yasama yetkisinin, yasalarõn yapõl- masõnõn yanõ sõra var olan yasalarõ de- ğiştirmeyi ve yürürlükten kaldõrmayõ da içerdiğinde kuşku yoktur. Bu ne- denle, TBMM’nin avukatlõk mesleği- TBB ve Avukatlõk Sõnavõ... Prof. Dr. Rona AYBAY Bu sõnavõn hazõrlanmasõnda ve uygulanmasõnda birtakõm teknik sorunlarla karşõlaşõlmasõ olasõdõr. Ancak, TBB’nin ve barolarõn görüşleri alõnarak yapõlacak hazõrlõklarla bu sorunlarõn çözüme bağlanmasõ güç olmayacaktõr. ne girişi sõnavdan geç- me zorunluluğuna bağ- layan yasa hükmü- nü yürürlükten kal- dõrmaya da yetkili ol- duğu kabul edilmeli- dir. Ancak, henüz hiç uygulanmamõş bir sõ- nav zorunluluğu- nun, avukatlarõn mes- lek örgütlerinden görüş alõnmadan, aceley- le çõkarõlan bir ka- nunla ortadan kaldõrõl- masõnõ, yasama işlevi- nin ciddiyetiyle bağ- daştõrmak zordur. Bu, genel ve kamusal ya- rardan çok kişisel bir- takõm itkilerin (saikle- rin) sonucu olarak çõ- karõlmõş bir kanun gibi görünmektedir. Nite- kim, Anayasa Mahke- mesi de kararõnda, baş- ka gerekçelerin yanõn- da, bunu vurgulamõştõr: “Yasa koyucu ta- rafından sınavın ge- tirilmesindeki, sa- vunma hakkı ve adil yargılamaya, adale- tin gerçekleşmesine ve avukatlık mesle- ğinin niteliğine daya- lı kamu yararının, sı- navın kaldırıldığı ta- rihte de geçerliliğini koruyup korumadı- ğının saptanması; sı- navın getirildiği za- mandaki koşullar, kaldırılma zamanın- da değişmemiş ya da ortadan kalkmamış, hatta avukatlık mes- leğinin niteliği yö- nünden çok daha önemli hale gelmişse bunun da değerlen- dirilmesi gerekir.” Anayasa Mahkeme- si, burada anayasa yar- gõsõnõn kapsamõ konu- sunda ilginç bir yakla- şõm sergilemiş ve ipta- li istenilen hükmü “ka- mu yararına uygun- luk” açõsõndan da de- ğerlendirmiştir. Şimdi yapõlmasõ ge- reken, avukatlõk sõna- võnõ, bir daha kaldõrõl- mamak üzere ve kamu yararõna uygun bir bi- çimde getirecek yeni bir yasal düzenleme- nin yapõlmasõdõr. Bu sõnavõn hazõrlanmasõn- da ve uygulanmasõnda birtakõm teknik sorun- larla karşõlaşõlmasõ ola- sõdõr. Ancak, TBB’nin ve barolarõn görüşleri alõnarak yapõlacak ha- zõrlõklarla bu sorunlarõn çözüme bağlanmasõ güç olmayacaktõr. Sekiz yıl boyunca yirmi kez gidip ahbaplık ettiği ABD Başkanı’na ‘Hayır’ diyen bir kahraman!.. Biz İran’la, Hamas’la, canımızın istediğiyle görüşürüz, anlaşırız, kâğıtlar imzalarız, bize kim ne karışır?.. Yetmiş milyon insan avucumuzun içinde!.. Gerekirse savaşa da gireriz!.. Demedik mi ‘Güzel şeydir ölmek’, ‘Bazı işler vardır, ucunda ölmek de olur’ diye... Ama bize yaklaşamaz ölüm!.. Sağımızda solumuzda kapkara giysili, ellerinde son model tabancalar tutan binlerce korucumuz var. Bir savaş çıksa şehit olmak için güle oynaya koşuşan gençlerimizi de unutmayalım... Ölüm uzak değil. Gün geçmiyor bir şehit cenazesi kalkmasın. Savaş çıksa, şehitler artar, o kadar! Ama halkımızdan yüzde kırk oy almış biz seçkinlere bir şeycik olmaz... “Siz misiniz bizim gemimizi basıp insanlarımızı şehit eden?.. Beş on şehit verdikse ne çıkar! Ünümüz artmış olur. Her şeyi göze almışlar, bunlardan korkulur” demezler mi!.. Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi’ndeki ABD’ye, Rusya’ya, Çin’e, Fransa’ya hatta üye bile olmayan Almanya’ya meydan okumadık mı? Hele hele İsrail’e! Her ne kadar uçaklarımızı onlar onarıyorsa, yeni uçaklar hazırlıyorsa, aramızda özel çıkar hesapları varsa! Hepsini göze aldık işte. Biz kimiz bilsinler dostlar, düşmanlar!.. Geçen günkü yazımda İsmet Paşa’nın Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’na sokmamak için nasıl olağanüstü çaba gösterdiğini anımsatmıştım. Ya Tayyip’ler takımı o günlerde iktidarda olsaydı halimiz ne olurdu diye düşündükçe insanın içi ürperiyor. İster istemez Alman yandaşı Enver Paşa akla geliyor, akıl almaz bir hırsla koskoca bir imparatorluğu paramparça edişi!.. Neyse, bir Mustafa Kemal çıktı da ulusumuzu, ülkemizi barışa, huzura, güvenliğe kavuşturdu... “Hayır” demiş Tayyip Bey Birleşmiş Milletler’de!.. Daha önceki ‘evet’lerini ne çabuk unuttu? O unutmuş olabilir, ama başkaları unuttu mu? Günü gelince hepsini bir bir yüzüne vurmayacaklar mı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle