23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2010 SALI 18 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr 16 Haziran 2010 Çarşamba S: 14.00’te YİTİRİŞİMİZİN 10. YILDÖNÜMÜNDE Çatalca’da Mezarı Başında 27 Mayıs Gençliği’nin Temsilcilerinden, Doğa Dostu bir Avcı, Saygın Hukukçu Yazarımız, Cumhuriyet Okurunun Kitaplarla buluşmasında katkılarını ve “Rastgele” köşesini unutmadığımız Sevgili RAİF ERTEM Ağabeyimizi Dostları, Arkadaşları, Yakınlarıyla birlikte anıyoruz. Yer: Çatalca İlçesi Mezarlõğõ- İstanbul Tarih: 16 Haziran 2010 Çarşamba, Saat 14.00. BİLGİ: 0536 739 02 29 - 0532 281 54 54 CUMOK İSTANBUL ANMA www.cumokistanbul.org KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL Beden Sanatçısı Masanın üstüne makas, bıçak, silah, kırbaç gibi tam yetmiş iki tehlikeli alet bırakılmış. Marina, bir başka masaya uzanıyor. İzleyicilere bu aletleri istedikleri gibi kullanmalarını söylüyor. Önce çekinerek yaklaşan, ona zarar vermekten sakınan katılımcılar ellerinin altındaki beden tepkisiz kalmayı sürdürdükçe hırslanıyorlar. Onun giysilerini kesiyor, tenine dikenler batırıyor, yaralar açıyorlar. Şiddetin dozu giderek artıyor. Tedirginlik ve sabırsızlık da. Birisi silahı kurbanın alnına dayıyor, biri atılıp tetiği çekmesine engel oluyor ama Marina’yı bir bez bebek gibi hırpalamayı sürdürüyorlar. Altı saat süren performans sonunda kadın kalkıp beden bütünlüğünü ihlal edenlerin üstüne yürüdüğünde topluluk kaçışıp dağılıyor. Yüzleşmeye cesaretleri yok. O zaman sanatçı şu açıklamayı yapıyor: “Kendimi tecavüze uğramış hissediyorum. Ben sanatçı ile izleyici arasındaki ilişkiyi görmek istedim. Çıkardığım sonuçsa şu: Kararı topluluğa, halka bırakırsanız fazlasıyla zarar görebilir, hatta öldürülebilirsiniz.” Ünlü performansın gerçekleştiği 1974 yılında söylenmiş ama her zaman geçerliliğini korumuş bu sözler, kararı verecek iradenin niteliği abartıldığında ya da o irade rastgele ve kötüye kullanıldığında topluluğun sürü psikolojisine kapılarak nereye varabileceğini hatırlatıyor insana. Faşizmin, dikta rejimlerinin yükselişlerini açıklıyor. Belli ki yetersiz özgüvenin kışkırtılması ve yanındakiyle bütünleşme güdüsü, yaptığını kavrama bilincini köreltiyor. Marina Abromoviç, eski Yugoslavya kökenli bir beden sanatçısı. Kırk yıldır kendi bedenini kullanarak gerçekleştirdiği tehlikeli gösterilerle fiziksel ve zihinsel varoluşun sınırlarını zorluyor ve yaşamla, insanlık durumuyla ilgili temel sorulara yanıt arıyor. İnsan, toplumsal, bireysel ve duygusal sınırları içinde, ortak yaşamın en uygun yollarını bulmada ne ölçüde özgür olabilir? Deneyimlerini daha yaratıcı bir biçimde kullanma yeteneğini nasıl geliştirebilir? Daha iyi değilse de daha kötü bir insan olmaktan nasıl kaçınabilir? Benzer sorular siyasi düzleme aktarıldığında, geç modernliğin getirdiği köktenci sağ gruplaşma ve cemaatleşmelerin baskı ve saldırganlığı karşısında yaşamı ve hukuku savunma bilinci hangi kültürel yöntemlerle geliştirilebilir diye de düşünülebilir. Sanatçıların kendi bedenleri üstünde yaralanmaya, acıya, süreğen ameliyatlara uzanan gösterilerini sanat saymayanlar olabilir. Ancak egemen kültürün güzellik, estetik, cinsel arzu nesnesi kalıplarına karşı çıkmanın felsefi bir içeriği olduğu kabul edilmeli. Belki de derin bir arzuyla, sistemin bin türlü yolla yaraladığı benliğin onarılma çabasıdır bu eylemler. Gerekirse ben kendim yaparım, sen dokunma!, diyebilme gücü ve inadıdır. Beden imgesi üzerinden insanı vicdanı ve düşüncesiyle özgürleştirmenin bir başka etkin yoludur. Bugün tüketim dinamiği içinde, soru sormamaya ayarlanmış geniş bir pazarda yaşıyoruz. Sanatın kendine özgü devinim üretme özelliği hızla aşınmakta. Algılama ve kavrama yetileri sınırlı sıradan insanın, beden sanatçılarının izlenmesi kolay olmayan gösterilerini, sanatın salt güzel duygular yaşatması ve estetik haz vermesi koşullanmasıyla reddetmeleri anlaşılır bir durum. Yine de şiddetin, savaşların, kıyımın egemen olduğu bir dünyaya insanın kendi bedenini acı çeken ama direnen bir sanat nesnesi haline getirerek kafa tutması azımsanacak şey değil. aralinaral@gmail.com B u, bir festival değerlendirme yazõ- sõ değil. Değerlendirmeler her za- man olduğu gibi, eğrisiyle doğru- suyla, boşuyla dolusuyla, anlamlõsõyla an- lamsõzõyla yapõldõ, yapõlõyor… Ben sadece, festivalde, perde gerisinde yaşananlara, o ina- nõlmaz koşuşturmaya, o koşuşturmanõn çok küçük bir bölümüne değinmek istiyorum kõ- saca… Konuklarõn gelmeye başladõğõ, yerli topluluklarõmõzõn provalarõnõ tamamladõğõ ya da sürdürdüğü mayõs ayõndan çok önce baş- ladõ telaş. 10 Mayõs’a yaklaşõldõğõnda ise tüm İKSV ekibi otomatiğe takõlmõş olarak yolu- nu şaşõran TIR şoförleri, bilgiç TIR şoförle- ri, dünyanõn en garip sorularõnõ sorarak (ve de kesinlikle hak ettikleri cevaplarõ alarak) bizleri şaşõrtan topluluk temsilcileri, kapris- li teknik yönetmenler ve daha nice engelle- ri aşmõş olarak festival akõşõna hazõrlanõrken Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu -Lütfü Kõrdar- CRR hattõnda belediyenin buldozerleri ortalõğõ hallaç pamuğu gibi atmaya başla- mõşlardõ. İtfaiyenin önünden başlayarak tiyatroya uzanan o yolun delik deşik edilmesi bizim ha- yatõmõzõn durmasõ demekti! Meraklõyõz ya yol yapõp yol bozmaya! Sanki bilinçli olarak denk gelmişti kaçõncõ kez yapõldõğõ bilinmeyen yol/kaldõrõm işlemleri festival günlerine. Her şey bir yana bõrakõldõ ve köstebek yu- vasõna dönmüş yolun, oyulmuş kaldõrõmlarõn en azõndan bir tarafõnõn düzeltilmesi için ya- karmaya varan ricalar neyse ki sonuç verdi… Ama, herhalde sadece bizde yaşanabilir böy- le bir olay! “Dava”yõ izleyenler dekorun ne denli büyük olduğunu gördüler… Üç TIR gel- di bu oyun için İstanbul’a. İnsanlar sõrtlarõnda mõ taşõyacaklardõ acaba onca yükü? Ya da “Elektra” veya “Tatil Üçlemesi…” Böylece, Kongre Vadisi adõ verilen alan- da (hemen söylemeliyim, tõpkõ Beyoğlu’na döşenen ve Beyoğlu’nun bütün zarafetini bo- zan o granit taşlar gibi, bunlar da soğuk gö- rünümlerinin yanõ sõra dingil dingil oynuyor daha şimdiden) bir yandan topluluklarõn nakliyeleri öte yandan yol yapõm işleriyle na- sõl baş edilebileceğini öğrenmiş olduk hep bir- likte. MEKÂNLAR VE TOPLULUKLAR 2008 Haziran ayõnda, 16. Uluslararasõ İs- tanbul Tiyatro Festivali biterken, ki o yõl biz mayõs sonu AKM’den çõkmak durumunda kalmõş ve bu nedenle de çok iyi bir oyunu program dõşõ bõrakmõştõk(!), AKM’nin 2010’a yetişeceği hayallerini kuruyordum, herkes gi- bi… O nedenle hep AKM Büyük Salon ve Aziz Nesin Sahnesi’ne göre yapmõştõk he- saplarõmõzõ. Bu arada, Harbiye Muhsin Er- tuğrul Tiyatrosu’nun da geleceği meçhuldü. Ama, istenirse yapõlabileceğini gösterdi be- lediye… Öte yandan AKM, bence biraz da bazõ sanatçõ kuruluşlarõnõn õsrarla olayõ yar- gõya intikal ettirmesiyle, kaderine terk edil- di. Öylesine terk edildi ki, geçen ay AKM önünde yapõlan ya da yapõlmak istenen ey- leme çok az sanatçõ katõldõ. Yazõk! Bu, ilgi- sizlik işareti miydi? Umutsuzluk muydu? Yoksa bu eylemin zamanlamasõ mõ yanlõştõ? Galiba bu üç faktör buluştu… Artõk, AKM’ye İstanbul halkõnõn sahip çõkmasõ ve sesini yük- seltmesi, hesap sormasõ kaçõnõlmaz… Bu arada, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sah- nesi ve de Devlet Tiyatrolarõ Üsküdar Tekel Sahnesi festivalin tüm yükünü kaldõran iki ana mekân (üç sahne) olarak bize el verdiler. İKSV Salon’u da diğer özel mekânlar gibi tiyatro dünyasõna soktuk… Küçük de olsa yeni bir yer kazandõrdõk. EN SEMPATİK EKİP ‘SUTRA’ Festivalin en sempatik ama en sorunlu ekibi galiba “Sutra”cõlardõ ama, sorun ya- rattõklarõ için değil, yaşam biçimleri öyle ge- rektirdiği için… Tencereleri-tavalarõ ile gelen rahipler, özel beslenme sistemleri nedeniyle Taksim’de bir pansiyon-otele yerleştirildiler, alõşverişlerini kendileri yaptõlar, yemeklerini kendileri pişirdiler. Genç rehberlerimiz için Be- yoğlu ve Balõk Pazarõ’nda onlarla koşturmak eğlenceliydi ama, grubun kaldõğõ otelin sahi- bi, gittikleri gün bayram etti, oteli saran tür- lü Çin yemekleri kokusundan kurtulduğu için… Japon gruplar inanõlmaz disiplinleriy- le ve nezaketleriyle bizleri büyülerken Tadashi Suzuki’nin dillere destan otoritesi yine ödül- lüktü… Ama, aslõnda çok duyarlõ bir insan ol- duğunu, gösterinin ertesi günü, kendisine yarõm gün de olsa bir dinlenme payõ verme- den, kanser tedavisi gören yardõmcõsõnõn ya- nõnda olmak için Tokyo’ya uçarak gösterdi… TEŞEKKÜR Güzeldi her şey. Gün oldu kõzdõk, gün ol- du güldük ama hep işimizi severek yaptõk. Gö- rev ötesinde bir sevgiydi bu. Leman Yıl- maz’õn, Ceren Özmimar’õn, teknik ekibi- mizin uykusuz geçirdikleri geceler oldu ama takõm ruhuyla kotarõldõ onca iş. Aynõ şekilde İKSV’nin tüm kurumsal birimleri bizimle ay- nõ coşkuyu, heyecanõ yaşadõlar… Bu uzun me- safede yanõmõzda sevgiyle koşan herkese ve de üniversite öğrencisi rehberlerimize, mekân sorumlularõmõza teşekkürler…. Ve tabii ki 17. Uluslararasõ İstanbul Tiyatro Festivali’ni zen- ginleştiren tüm yerli ve yabancõ toplulukla- ra, seyircimize, bize maddi katkõlarõyla des- tek olan kurum ve kuruluşlara sonsuz te- şekkürler… Bir şenliğin perde arkasõ 1 7 . U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L T İ Y A T R O F E S T İ V A L İ ’ N D E N K I S A N O T L A R 17. Uluslararasõ İstanbul Tiyatro Festivali bitti. 18 mekânda 42 gösteri 90 kez sergilendi. Bir ay boyunca, hemen her oyun dolu salonlara oynadõ. Ek gösteriler yapõldõ… Anlaşõlan seyirci festivali, festival de seyircisini özlemişti. Tiyatro Festivali’ne özgü, giderek genişleyen ve daha da genişleyecek olan bu buluşmayõ dinamik bir oluşum olarak değerlendiriyorum. Kültür Servisi - Amerikan tiyatrosunun Oscar’larõ olarak kabul edilen Tony Ödülleri’nin 61’incisi, New York Radio City müzik salonunda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Başrolünü İngiliz oyuncu Alfred Molina’nõn üstlendiği ve ressam Mark Rothko’nun hayatõnõ anlatan “Kırmızı” (Red) adlõ oyun, “En iyi oyun” dahil olmak üzere 6 ödül birden kazanõrken; gecenin öne çõkan diğer oyunu “En iyi müzikal” dahil üç ödül kazanan “Memphis” müzikali oldu. Tiyatro oyunu dalõnda “En iyi erkek başrol oyuncu” ödülünü “Parmaklıklar” (Fences) oyunundaki rolüyle Hollywood yõldõzõ Denzel Washington kazanõrken, tiyatro oyunu dalõnda “En iyi kadın başrol oyuncu” ödülü ise aynõ oyundaki rolüyle Viola Davis’in oldu. Gecede ödül kazanan Hollywood yõldõzlarõ arasõnda, müzikal dalda “En iyi kadın oyuncu” ödülünü kazanan Catherine Zeta-Jones ve “Köprüden Görünüş” (A View from the Bridge) oyunundaki rolüyle “En iyi kadın oyuncu” ödülünü kazanan Scarlett Johansson yer alõyor. Dava Galerist’e ödül Kültür Servisi - Grafikerler meslek kuruluşunca verilen “Süreli Yayõn Grafik Tasarõm Ödülü” bu yõl Akbank Private Banking tarafõndan yayõmlanan Art Unlimited dergisine verildi. 31 Mayõs gecesi Mimarlar Odasõ İstanbul Büyükkent Şubesi’nde gerçekleştirilen törende Art Unlimited dergisi adõna derginin tasarõmcõsõ Vahit Tuna ödülü kabul etti. Art Unlimited dergisi ücretsiz Galerist’ten temin edilebilir. TonyÖdülleri’ne ‘Kırmızı’çıkarma SERGİ 27 HAZİRAN’A DEK KARİYE MÜZESİ’NDE Alakuş’tanminyatüratölyesi Kültür Servisi - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim görevlilerinden minyatür sanatçõsõ Taner Alakuş, Kariye Mü- zesi’nin girişinde yer alan tarihi bi- nadaki yeni atölyesini, öğrencileri- nin çalõşmalarõndan oluşan minyatür sergisi ile açtõ. 27 Haziran’a kadar açõk kalacak sergi 10.00 - 19.00 sa- atleri arasõnda gezilebilecek. Alakuş’un restorasyonunu tamam- ladõğõ iki katlõ tarihi evin açõlõşõ ge- çen cumartesi yapõldõ. “Bu eşsiz ta- rihi doku içinde yer alan yeni atöl- yemle en büyük hayallerimden bi- rini gerçekleştirmiş oldum” diyen Alakuş, hedefinin bu atölyenin min- yatürün yanõ sõra kõsa sürede diğer köklü Türk sanatlarõ için de önemli eğitim merkezlerinden biri haline gelmesi olduğunu söylüyor. 1500 yõllõk binadaki ‘Taner Ala- kuş Minyatür Atölyesi’nde 2010- 2011 eğitim dönemi itibarõyla, min- yatür sanatõ eğitimlerine de başlana- cak. “Köprüden Görünüş” oyunundaki rolüyle “En iyi ka- dın oyuncu” ödülünü Scarlett Johansson kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle