Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
9 MAYIS 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
‘Oltadaki balõk Türkiye’
Rockefeller’a göre Türkiye’ye yapõlacak yardõmlar özünde ‘herhangi bir komünist saldõrõyõ ve ulusal hareketleri önlemeye’ yaramalõydõ
A
nõmsayalõm, 11 Eylül’de (2001) New
York’ta bulunan Dünya Ticaret Örgü-
tü’ne / İkizlere yönelik saldõrõlarõ,
NATO, NATO’yu oluşturan devletlere ve
NATO ile korunan sisteme bir saldõrõ olarak
nitelemiş, ABD dõşõndaki 18 NATO ülkesi,
NATO statüsünün 5. maddesinin işleme ko-
nulmasõ kararõnõ almõştõ.
Bu kararõyla NATO, ABD’ye yapõlan sal-
dõrõnõn terörist bir örgüt ya da örgütler tara-
fõndan değil, devlet ya da devletler tarafõndan
yapõldõğõ görüşünü benimsiyor ve bu neden-
le, NATO-dõşõ alanlara askeri müdahalenin
NATO ile korunan sistemi savunmak olduğu
görüşünde birleşiliyordu. Bir başka deyişle
saldõran devletlere saldõrõ, özünde sistemin
savunulmasõyla sõnõrlõydõ. İşgal gibi, yayõl-
mak gibi, herhangi bir ülkenin yönetimine ve
zenginliklerine el koymak gibi amaçlar taşõ-
mõyordu.
Şöyle de düşünülebilirdi: İkinci Dünya Sa-
vaşõ’nõn bitiminin ardõndan, Stalin dönemin-
de, Sovyetler Birliği’nin, Boğazlar’õ iyi koru-
yamadõğõ, Montrö Antlaşmasõ’na yeterince
uymadõğõ için, Çanakkale ve İstanbul boğaz-
larõnõ Türkiye ile birlikte korumak istemesi,
Türkiye’yi ABD’den yardõm istemeye yön-
lendirmiş, 1947’de, Truman Doktrini çerçe-
vesinde, Yunanistan’a ve Türkiye’ye “ulusal
bütünlüklerini korumak ve özgür ulus ola-
rak varlıklarını sürdürmek için” yardõm
yapõlmasõ yasasõ çõkartõlmõştõ.
Rockefeller’in 1956’da Eisenhower’a
yazdõğõ gizli mektup, Türkiye’ye, “ulusal
bütünlüğünü korumak ve özgür ulus ola-
rak varlığını sürdürmek için” yapõlan yar-
dõmõn ardõndaki amacõnõ açõklõyordu. Yapõla-
cak yardõmlar, özünde, “herhangi bir komü-
nist saldırıyı ve ulusal hareketleri önleme-
ye” yaramalõ, bağõmsõzlõk hareketlerini güç-
lendirecek nicelikte ve nitelikte olmamalõydõ.
“Komünist saldırı” ile “ulusal hareket-
ler”i, birbirinin tamamlayanõ olarak koyan
Rockefeller grubunun mektubu, “gizli”ydi,
amaç ise açõk ifade edilmişti.
Türkiye’nin “ulusal bütünlüğünü koru-
mak” için Türkiye’ye yapõlacak yardõmõ,
“herhangi bir komünist saldırıyı önlemek”
için yardõm olarak; “özgür ulus olarak var-
lığını sürdürmek için” yardõmõ da “ulusal
hareketleri ve bağımsızlığı önlemek” için
yardõm olarak okumak gerekiyordu.
Başkan Eisenhower’e mektubunda Rocke-
feller, düşüncelerinin en somut örneği olarak
İran’õ göstermişti:
“Ekonomik yardımı harekete geçirerek,
diyordu, İran petrolüne el koymayı başar-
dık ve bu ülkenin ekonomisine yerleştik.
İran’da ekonomik konumumuzun güçlen-
mesi bu ülkenin dış politikasının kontrolü-
müz altına girmesini ve özellikle Bağdat
Paktı’na üye olmasını sağladı. Bugünkü
İran Şahı, elçimize danışmadan hüküme-
tinde herhangi bir değişiklik yapmaya bile
cesaret edememektedir.”
‘Balığın yeme ihtiyacı var’
“Bayrağın ticareti takip etmesi”nin bir
Amerikan geleneği olduğu notunu düşen
Rockefeller, Amerikan ekonomik yardõmõnõn
“bizimle dost olan ve bize uzun süreli, sağ-
lam askeri paktlarla bağlanmış bulunan
anti-komünist hükümetlerin iktidarda ol-
duğu ülkelere yapılacak yardımların ve
açılacak kredilerin öncelikle askeri nitelik-
te olması” gerektiğini belirtiyor ve oltaya ya-
kalanmõş balõğõn yeme ihtiyacı olmadõğõnõ
ifade ediyordu.
Örnek olarak Türkiye’yi göstermişti. M.
Emin Değer’in kitabõna ad olacak “Oltadaki
Balık Türkiye”ye yapõlacak genişletilmiş ik-
tisadi yardõmõn, bazõ durumlarda, istenilenin
tersi sonuçlar verebileceği, yani bağımsızlık
eğilimini arttõrõp varolan askeri paktları za-
yõflatabileceği kaygõsõnõ dile getiriyordu.
“Türkiye gibi ülkelere doğrudan yardım
da yapılabilir, ama bu, ancak bize uygun
ve bağlı hükümetleri iktidarda tutacak ve
bize muhalif hükümetleri zararsız bıraka-
cak biçim ve miktarda olmalıdır” diyordu.
İran’da, “Musaddık” ile simgelenen ulusal
başkaldõrõ, CIA’nõn tertibiyle alt edilmiş, İran
Şahõ sõğõndõğõ Avrupa’dan eşiyle yurduna ve
tahtõna kavuşmuştu. Ne var ki, yurduna kavu-
şan “şah” değil, petrole ve yönetime el ko-
yan ABD olmuştu.
“İslam”, burada, emperyalist egemenliğe
karşõ, bağõmsõzlõğõn silahõ olacak, sürgünde
güçlenen Humeyni’nin önderliğinde, adõ
“devrim” olan emperyalist gericiliğe ve kral-
lõğa (monarşiye) karşõ ilerici, ama aklõn ve bi-
limin kõlavuzluğunda çağdaşlaşmaya karşõ il-
kel, bağnaz ve gerici bir sürece kilitlenecekti
İran. Humeyni’yi destekleyen İran Komünist
Partisi TUDEH, desteğinin ödülünü idam
sehpasõnda almõştõ.
Türkiye’ye koşut bir süreçti İran’õn süreci.
Bir farkla ki, oklarõn hedefleri ters yöndeydi.
Komünizmden ülkeyi “ayıklama”nõn aleti,
din değil, siyasallaşan İslam oldu ve Komü-
nizmle Mücadele Derneği’nin yatağõnda,
“dolaylı saldırı”ya karşõ, özel savaşõn bağ-
rõnda, Saidi Nursi’nin CIA’dan olma gayri-
meşru çocuğunu doğurdu. Humeyni, bağõm-
sõzlõğõ İslam zõrhõyla sararak Gülen bağõm-
sõzlõk zõrhõnõ İslam ile sararak biri yurdunda
ABD’yi tutsak aldõ, öteki ABD’nin Truva atõ,
CIA’nõn robotu olarak yurdu, ABD’nin oda
hizmetçisi yapmaya soyunduruldu.
R
ockefeller’in İran ile ilgili sözleri, bize savaş sõrasõnda
ve savaş sonrasõnda, ABD’den askeri yardõm isteyen
Cumhurbaşkanõ İnönü’yü anõmsattõ. 27 Mayõs 1960
sonrasõnda, 1963’te “Başbakan” olarak İnönü, “Daha ba-
ğımsız ve şahsiyetli bir dış politika izlenmesini istiyorsu-
nuz. Herkes aynı şeyden bahsediyor” diyor, “Bir görev ve-
riyorum. Neticesi bana gelmeden Washington’ın haberi
oluyor. Sonucu memurumdan önce, Amerikan sefirinden
öğreniyorum.”
“Bu sorunun üstüne, vakit geçirilmeden eğilmek gere-
kir” diyen İnönü “Yoksa bağımsız dış politikadan bahsedi-
lemez. Hatta iç politikada bile bağımsızlık düşünülemez”
diyecekti; diyecek, ama Kõbrõs’a müdahale kararõnõ uygulaya-
mayacaktõ.
İsmet İnönü’nün, Nisan 1964’te, Time’da yayõmlanan de-
meci, Türkiye’nin girdiği labirentten çõkmak istese de çõkama-
yacağõnõ görmeye yeterdi.
Bakanlar Kurulu, Kõbrõs’ta, EOKA’nõn, Türkler üzerinde
sürdürdüğü vahşeti durdurmak için müdahale kararõ aldõğõza-
man, Başbakan İsmet İnönü, bunu, ABD Başkanõ’nõn bil-
gisine iletmiş, Başkan Johnson, İnönü’ye yanõt vermiş ve
12 Temmuz 1947 günlü “Türkiye’ye Yapılacak Yardım
Hakkında Antlaşma”nõn 4. maddesine gönderme yapa-
rak, ABD’nin bağõş, borç ve benzeri biçimde verdiği her-
hangi bir materyali, Birleşik Devletler hükümetinin oluru
olmadan Türk hükümetinin kullanamayacağõnõ yazmõştõ.
O zaman İnönü, “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye
kendisine düşen yeri alır” diyecek, ne var ki, yeni dünya-
lar kurulsa da, Türkiye, ABD kapanõndan kendini kurtara-
mayacaktõ. İnönü o zaman, “Amerika’nın mesuliyetine
inanıyordum, şimdi bunun cezasını çekiyorum demek-
tir” derken, ABD’nin, Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve
özgür ulus olarak varlõğõnõ sürdürmek için yardõm yaptõğõ-
nõ sanmakla yanõltõldõğõnõ dile getiriyordu, yanõlmõştõ, bu-
nun cezasõnõ çekiyordu: “Başbakan” olarak Beyaz Sa-
ray’da Johnson’la tokalaşan İnönü, Beyaz Saray’õn kapõ-
sõndan “vatandaş” İnönü olarak çõkõyordu. Türkiye için
bu bir zuldü.
Türkiye için bir zul
Değişen kimlik mi gömlek mi?
E
isenhover doktrini ile ABD,
“Uluslararası komünizmin, si-
lah kullanmadan, dolaylı ola-
rak da saldırıya geçebileceği” görü-
şünü savaş doktrini olarak benimsemişti.
Açõk, silahlõ saldõrõlardan daha tehlikeli
olduğu savlanan “dolaylı saldırılar”
vardõ. “Bunlar, bazen devrimci ha-
reket biçiminde, bazen demokratik
akımlar biçiminde ve bazen reform
biçiminde ‘maskelenmiş’, dolaylı ko-
münist saldırılardı.”
“Gladyo”, dolaylõ saldõrõya karşõ, iç
savaş, suikast, sabotaj ve benzeri yön-
temlerle, “komünist”leri (ki, bunlarõn
“komünist” olmasõ da gerekmiyor-
du), yok etme örgütü olarak kurul-
muştu. Dolayõsõyla, ulusal hareketler,
bağõmsõzlõk girişimleri, uluslararasõ
komünizmin dolaylõ saldõrõsõ olarak, ci-
nayet, suikast, sabotaj, iç savaş yön-
temleriyle yok ediliyor ve bu, Türki-
ye’nin özgür ulus olarak varlõğõnõ sür-
dürmek için yapõlõyordu!
Amerikan Dõşişleri Bakanõ Dulles ile
Türk Dõşişleri Bakanõ Zorlu arasõnda,
5 Mart 1959’da Ankara’da imzalanan
ve o zaman Büyük Millet Meclisi’nin
bilgisine sunulmamõş olan “Türk-
Amerikan İşbirliği Antlaşması”, Tru-
man doktrininden kök alan “Dolaylı
Saldırı” antlaşmasõydõ. ABD’ye, “Sız-
ma, yıkıcı faaliyetler, sivil saldırı ya
da dolaylı saldırı” durumunda, Tür-
kiye’ye müdahale etme hakkõ tanõnmõştõ.
Neyin “sızma”, “yıkıcı faaliyet”, “si-
vil saldırı” ya da “dolaylı saldırı” ol-
duğunun takdiri (Dõşişleri Bakanõ Fa-
tin Rüştü Zorlu’nun Yassõada’da yar-
gõlanmasõ sõrasõnda, mahkeme başka-
nõnõn sorusuna verdiği yanõtta açõklõğa
kavuştuğu gibi) Amerika Birleşik Dev-
letleri’ne aitti.
Ganser, şu bilgileri aktarõyordu:
“Türkiye 4 Nisan 1952’de NA-
TO’ya katıldığında, ülkede çoktan bir
gizli ordu kurulmuştu. Karargâhın
adı Seferberlik Tetkik Kurulu’ydu
(STK) ve Amerikan Askeri Yardım
Heyeti’nin (JUSMATT) Ankara’da
Bahçelievler’deki binasında faaliyet
gösteriyordu. Seferberlik Tetkik Ku-
rulu 1965’te yeniden yapılandırıldı ve
adı Özel Harp Dairesi (ÖHD) olarak
değiştirildi. 1990 gladyo açıklamala-
rı sırasında Türk gizli askerlerin
komuta merkezi bu adla anılıyordu.
Özel Harp Dairesi, teşhir edilen bu is-
mi bir kez daha değiştirmek zorun-
da kaldı ve Özel Kuvvetler Komu-
tanlığı (ÖKK) adıyla faaliyet yürüt-
meye başladı.”
Paris’te bulunan Intelligence News-
letter 1990’da Türk gizli ordusu kontr-
gerillanõn Özel Harp Dairesi tarafõndan
idare edildiğini ve beş daldan oluştu-
ğunu belirtiyordu: “Sorgulama ve psi-
kolojik savaş tekniklerini de kapsa-
yan Eğitim Kurulu; 1984’ten bu ya-
na Kürtlere karşı yürütülen operas-
yonlarda uzmanlaşan Özel Birim;
Kıbrıs’taki operasyonları yürüten
Özel Seksiyon, CIA’nın Türkiye’de-
ki gizli orduyu oluştururken kul-
landığı ve desteklediği hareket, Boz-
kurtlar olarak anılan bu milliyetçi fa-
şist hareketti. Batı Avrupa’da NATO
gizli ordularının keşfedilmesinin ar-
dından Türkiye’de, CIA irtibat su-
bayı Türkeş’in kontrgerilla adı altında
faaliyet gösteren gizli gölge orduyu
ağırlıkla Bozkurtlar’dan oluşturdu-
ğu açığa çıkartılmıştı.” (s. 394-399.)
Batı’da cinayet
dükkânları kapandı
Sovyetler Birliği dağõlmaya başladõ-
ğõ zaman, Batõ’da, NATO ülkeleri
gladyoyu/kendi cinayet dükkânõnõ ka-
pattõklarõnõ açõkladõlar. Türkiye hariç.
11 Eylül’de, 2001’de, NATO ülke-
lerini ve NATO ile korunan sistemi ko-
rumakla görevli NATO, “terör”ü ve
“terörist”i, örgüt ve örgütlerden yalõt-
tõ, devlet ya da devletlerin üstüne sõva-
dõ. Afganistan bunlarõn başõnda geli-
yordu. Ama ABD, Irak’a aynõ şekilde
müdahale etmek için NATO’yu kan-
dõramadõ. Kendisi müdahale etmeye ka-
rar verdi. Türkiye’de Çankaya’da Ah-
met Necdet Sezer, Başbakanlõk’ta Bü-
lent Ecevit, Genelkurmay’da Hüseyin
Kıvrıkoğlu vardõ.
Mart 2003’te Irak’a müdahale etme-
yi kararlaştõrmõştõ. Birleşmiş Millletle-
ri ikna edecek veriler elde edememiş-
ti. NATO ülkeleri müdahale için yeterli
kanõt bulunmadõğõ için ABD’nin ken-
di çõkarõna alet olmamõşlardõ.
Saldõrõ süreci hõzlandõrõldõ. ABD,
halkõn isyan halinde bulunduğunu sav-
ladõğõ Güneydoğu Anadolu’ya askeri-
ni konuşlandõrmak için, daha önce
Öcalan’õ Suriye’den çõkarttõrmõş İm-
ralõ’ya kapattõrmõş; Hizbullah İlim Gru-
bu etkin olduğu Batman-Mardin-
Diyarbakõr üçgeninden Batõ’ya, göçe
zorlanmõş, Başkanõ Hüseyin Velioğlu
aynõ amaçla İstanbul’da öldürülmüş,
Güneydoğu sõcak çatõşma alanõ ol-
maktan çõkartõlmõştõ. Ecevit’in hastalõ-
ğõ, partisinin ikiye bölünmesi, Kõvrõ-
koğlu’nun süresinin uzatõlmayarak Öz-
kök’ün Genelkurmay Başkanlõğõna ge-
tirilmesi ve Tayyip Erdoğan’õn nere-
deyse anayasayõ değiştirecek sayõda
milletvekiliyle iktidara oturmasõ üç
ayda tamamlanmş, ama 1 Mart tezke-
resi, üç oyla, kaplumbağa olmuştu. Ne
olduysa burada oldu.
Dõşardan doğrudan gelecek komünist
saldõrõya karşõ ve içerde oluşan dolay-
lõ komünist saldõrõya karşõ ülkenin bü-
tünlüğünü ve özgür ulus olarak varlõğõnõ
koruduğunu sanan asker, özel olarak bu
amaçlarla ABD’de ve NATO’da eği-
tilmiş ve eğitmiş askerden farklõ olarak,
ülkenin bölünmesi ve ulusun pranga-
lanmasõ için kol kestiğinin, kan döktü-
ğünün, dahasõ kendi kolunu kestiğinin,
kendi canõnõ aldõğõnõn bilincine ve bil-
gisine varmaya başladõ.
Asker askerdi, ama iki asker olduğu
da göz ardõ edilemezdi. Ulusal kurtuluş
savaşõndan kök alan, ulusal bağõmsõz-
lõk karakteriyle doğrulan asker ile ce-
maat ve tarikatlarõn çerçevelediği, Sa-
id Nursi’nin yolunda secdeye varan,
Birleşik Devletler’in, ülkeyi, komü-
nizmden, ateizmden kurtaracağõna ina-
nan asker. Orada burada “Biz artık
Mustafa Kemal’in askeri değiliz!” di-
yen asker. Ulusal Kurtuluş Savaşõ’yla,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğiyle
bütünleşmiş ulusalcõ ve bağõmsõzlõkçõ
kimliğin, yeni Osmanlõ halifesi kimlik
tarafõndan tutsak alõnmasõnõ amaçlayan,
ona egemen olan ve ABD’nin kölesi
yapmayõ hedefleyen bir balyoz darbe-
sidir yaşanan. Bu 1950’li yõllardan bu
yana imam hatip okullarõyla eğitimde
olduğu kadar toplumsal yaşamda, si-
yasette, yargõda, orduda, dõştan içe,
içten içe büyüyen, ülkenin bütünlüğü-
nü, ulusun özgürlüğünü tehdit eden teo-
kratik faşizmden kök alan, küresel fa-
şizme kan ve can verenler dönemidir,
bu dönem.
Şaşõlacak bir şey yoktu doğal ki!..
Çünkü “küresel egemenlik” mantõğõ,
“ulusal egemenlik” mantõğõnõ kalõn bir
zõrhla örtmüş, gerici olan ilerici olanla
yer değiştirmişti. ABD’nin küresel
egemenliği ve çõkarlarõ için, o, kendi-
si, kardeşini Filistin askõsõna asmõştõ;
şimdi, astõğõ kardeşi gibi ulus olarak öz-
gür olmak, yurdunu (siyasal, ekonomik
ve askeri) işgalden kurtarmak istediği
için, bu kez kendisi filistin askõsõna ge-
riliyordu. Gerekçe aynõydõ: “Vatan
hainliği!” Ne zaman biri vatanõ kur-
tarmaya doğrulsa, idam gömleğinde bu
yafta okunurdu.
Bizim burada sorguladõğõmõz, Türk
Silahlõ Kuvvetleri’nin kendi öz kimli-
ği değil, Silahlõ Kuvvetler’in özüne ya-
bancõlaşmõş, kendini kendine düşman-
laştõrmõş, halkõnõ halkõna kõrdõranlarla
elleştiği ve dilleştiği kimliktir. ABD’nin,
NATO zõrhlõ, Türkiye üzerinden kim-
lik değiştirme, Türkiye’nin kimliğini de-
ğiştirerek kendi kimliğini geliştirme,
Türkiye’yi bölerek küresel bütünleşme
oyunudur bu oyun.
İnönü ve
Johnson.
12
Mart (1971) yarõ-askeri darbesine ve 12
Eylül (1980) askeri darbesine
toplumsal ortamõn oluşturulmasõnda,
Amerikalõ uzmanlarõn, Türkeş’in kurduğu 45
komando kampõnda cinayet, suikast, sabotaj ve iç
savaş yöntemlerini öğrettiği Bozkurtlar büyük bir rol
oynadõ. Amerikalõ uzmanlardan cinayet, suikast,
sabotaj dersleri alan bu komandolar, bir yerden bir
başka yere taşõnõyor, orada, gene CIA görevlilerinin
hazõrladõklarõ plana göre, Türkiye, cinayet, sabotaj,
suikastlar ile iç savaşõn eşiğine getiriliyordu. Siyasi
partinin kõlavuzluğunda, “ülkücü” adõyla kitle
oluşturan gençliğin desteğiyle, ulusal ve bağõmsõzlõk
hareketleri, “ülkenin bütünlüğünü korumak ve
özgür ulus olarak varlığını sürdürmek” adõna
kanla kirletildi ve yok edildi. Siyasal amaçlõ
cinayetler işleyerek, suikast ve sabotaj
gerçekleştirerek, askeri müdahaleye ortam hazõrlandõ.
Ve bir kõsõm kumandan, bir gece kurtarõcõ olarak
geldiler, bu kez dökülen kanlarõn hesabõnõ, kanlarõ
dökülenlerden sordular, “özgür ulus olarak
varlığını sürdürmek için” ulusallõk kavgasõ
verenleri, bağõmsõzlõk kavgasõ verenleri darağaçlarõna
bağladõlar, ülkeyi, ulusallõk, bağõmsõzlõk ve özgürlük
adõna, ABD’nin ayaklarõ altõna serdiler ve bütün
bunlarõ, “vatanı kurtarma” inancõyla yaptõlar.
ABD’nin Bozkurtlara biçtiği rol
1978’de Ankara’da ülkü-
cülerin büyük yürüyüşü.
B İ T T İ