12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2010 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ 1 Mayıs’tan Sonra Emeğin yüz yirmi yıllık bayramı 1 Mayıs, ülkemiz emekçilerinin kararlı tutumlarıyla dosta düşmana örnek bir olgunluk içinde, emeğin onuruna yakışan bir biçimde kutlandı. Yüz yıl önce emekçiler için temel sorun sekiz saatlik işgününe kavuşabilmekti. Zamanla emekçi istekleri, siyasal hareketlere dönüştü, yeryüzünün birçok yerinde emekçilerden yana yönetimler kuruldu, yıkıldı, daha da kurulacak... Geçen yüzyılda dünya akıl almaz biçimde değişti. Temel çelişki ve çatışma alanı kabul edilen emek-sermaye çelişkisi, kapitalizmin dünyayı yok oluşa sürükleyen sürece girmesiyle farklı bir eksene kaydı. Bugün insanlığın kapitalizmden kurtulma mücadelesi artık yalnızca emekçilerin ücretli kölelikten kurtulup özgürleşmelerinin ötesinde, yeryüzünün yok oluştan kurtarılması sürecine dönüştü. Emek tanımı da değişmekte. Artık yalnızca kol gücüyle çalışanlardan oluşmuyor emek dünyası. Bilimsel ve teknik buluşlarla kol gücünün önemini azaltan beyin gücü başrolde. Geliştirdiği buluşlarıyla büyük değerlerin yaratılmasını sağlayan beyin gücü de sonunda bir emek. Uzun eğitim yıllarında, mesleki deneylerde kafa patlatan, ömür tüketen insanlar da emek dünyasının bir parçası. Habertürk gazete ve televizyonunun tepe yöneticisi Kenan Tekdağ’ın 1 Mayıs alanında olması, tekil bir örnek değildi. Çok sayıda benzer konumdaki insan da orada emek bayramındaydı. Karabüksporlu oyuncular, profesyonel sporculuğun ne ağır bir emekçilik olduğunu hepimize anımsattılar. Çok sayıdaki sanatçı, yazar, basın çalışanı da yaptıkları işin emek ürünü olduğunu göstermek için alandaydılar. Emeğin tanımı, fabrikada çekiç sallayan emekçi tanımını çoktan aştı. Günümüz dünyasında günlük hayatımızın her alanı emeğin ellerinde biçimleniyor. Yediğimiz ekmekten giydiğimiz gömleğe, seyrettiğimiz filmden dinlediğimiz müziğe, oturduğumuz evden bindiğimiz araca her şey emek ürünü, emekçinin ürünü. Emek bunca hayatı kuşatmışken toplumların ve dünyanın yönetilmesinde yeterince söz sahibi olamaması: Günümüzün temel çelişkisi burada. Sermayenin kazanç güdüsü o denli temel bir içgüdü ki, zekâsını bu yönde o denli ustaca kullanıyor ki, emek dünyasını istediği gibi kendi çıkarına yönlendirebiliyor. Ancak gözü dönmüş sermaye için yeryüzünde fazla gidebileceği bir yol kalmadı. Krizleriyle, çevre yıkımlarıyla baş edemeyecek noktaya hızla yaklaşıyor. Korkut Boratav, geçen hafta gazetemizde yayımlanan “Dünya Dengeleri Sil Baştan” adlı dizi yazıda da bu kaçınılmaz değişimi vurguluyordu: “Yeni bir çağın adeta eşiğinde sayılabiliriz.” Unutmamalı, sonunda beyin ve kol gücü olmadan üretim olanaklı değil. Bu güç de emeğiyle çalışan geniş yığınların elinde. Ben bu 1 Mayıs’ta ülkemizin ve dünyanın geleceğine ilişkin umutlu bir tablo gördüm. Yeryüzündeki bütün değerlerin yaratıcısı emek, yeryüzünü insanca, hakça yaşanabilir bir dünyaya dönüştürebilecek tek güçtür. Emek dünyası bu gücünün ayrımına vardıkça, yeryüzü daha insanca bir geleceğe doğru yol alacaktır. [email protected] [email protected] CMYB C M Y B E ğer Joshua Bell’i hiç dinle- medinizse inanõn ki bir zen- ginliği eksik yaşõyorsunuz. Bu üstün kemancõyõ İstanbul Festivali’nde gencecik bir çocuk olarak çaldõğõ taa 1990’lõ yõllardan beri izlemekteyim. Her seferinde adõm adõm yükseldiğini gör- düm. Ve geçen hafta İş Sanat’ta verdi- ği resitalle doruğa çõktõğõnõ anladõm. Pi- yanist Sam Haywood’un kusursuz tekniği ve piyanodan bulup çõkardõğõ gü- zelim renklerle Joshua Bell’in 1713 ya- põmõ Stradivarius kemanõndan yükselen tonu bir araya gelince unutulmaz bir yo- rum çõktõ ortaya. Mozart, Beethoven sonatlarõnõn yanõ sõra Ravel’in caz bö- lümü taşõyan sonatõ, Sarasate’õn In- troduction & Tarantella’sõ, Çaykovs- ki’nin Meditasyonu ile çok güzel dü- zenlenmiş bir programdõ. Sonunda bis olarak, hiç keman yapõtõ bestelememiş Chopin’e 200. doğum yõlõ için bir ar- mağan sundu sanatçõlar: Do diyez mi- nör (posthumous) Noktürn’ün keman- piyano uyarlamasõ, alabildiğince ro- mantikti. Joshua Bell’i hiç dinlemedi- nizse şimdiden gelecek yõl için bir müjde vereyim: İş Sanat’a iki ayrõ programla iki kez gelecekmiş. CİNEBONUS’TA DÜNYA TEMSİLLERİ MARS Entertainment Group, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürülü- ğü’nün de katkõlarõyla müthiş bir uy- gulama başlattõ: İstanbul’un beş nok- tasõnda, Ankara ve İzmir’deki Cinebo- nus sinemalarõnda, her pazartesi saat 21.00’de La Scala Operasõ, Liceu Operasõ, Bolşoy ve Kirov balelerinden temsiller sunuyor. Emerging Pictures (N.Y.) firmasõnõn gerçekleştirdiği ve 21 ülkede 200’den fazla sinema salonun- da izleyiciyle buluşan bu gösterilerin ki- mi, anõnda canlõ yayõn, kimi son yõlõn başarõlõ gala temsillerinden. Bu uygu- lamayõ gerçekleştirenlere, emeği ge- çenlere gönülden teşekkür ederiz. İlk canlõ yayõn, geçen hafta başrolü- nü Placido Domingo’nun oynadõğõ “Simon Boccanegra” ile başlamõştõ. Bundan sonraki canlõ yayõn 1 Tem- muz’da, Barcelona Liceu Operasõ’ndan Çaykovski’nin “Maça Kızı” Operasõ. Ben önceki gece La Scala’da mevsimin açõlõş temsili olan “Carmen”i izle- dim. Ünlü şef Daniel Barenboim yö- netiyordu, Emma Dante sahneye koy- muştu. Başrollerde gencecik bir ekip vardõ. Hepsi birbirinden başarõlõ, gelecekte adõnõ çok duyacağõmõz sanatçõlar. Kas- tõn en deneyimli sanatçõsõ lirik tenor, Al- man Jonas Kaufmann (1969) idi. Carmen rolündeki 25 yaşõndaki Gürcü mezzosoprano Anita Rachelishvili ise 2009 yõlõnda İstanbul’da düzenlenen 5. Leyla Gencer Şan Yarõşmasõ’nõ ka- zanmõştõ. Güzel sesi, sesini kullanma us- talõğõ ve rahatlõğõyla dikkat çekiyordu. La Scala sahnesindeki temsilleri, o sahnede Leyla Gencer’in hayalini düş- leyerek izliyoruz. Yaşamõnõ La Scala’ya adamõş, nice unutulmuş operayõ bulup gün õşõğõna çõkartõp o sahnede temsil et- tirtmiş, o ortamda gençleri yetiştirmek için Müzik Akademisi’ni kurmuş ve ölümüne dek başõnda kalmõş büyük sa- natçõmõz. LEYLA GENCER MÜZE-EVİ Dün akşam İKSV’nin yeni mekânõ Deniz Palas’ta bir Leyla Gencer Müze- Evi açõldõ. Sanatçõnõn Milano’daki evi- nin birebir modeli, Nişantaşõ’ndaki evinden de kimi eşyalar katõlarak dü- zenlenmiş. Örneğin iki piyanosu, özel kostümleri, sahnede kullandõğõ akse- suvarlar ve takõlar, hiç parmağõndan çõ- kartmadõğõ annesinden kalma yüzüğü, ona verilen armağanlar, ödüller, ünlü ki- şilerle çekilmiş fotoğraflar. Özgün gö- rünümündeki gibi duvarlarõ kumaşla kaplanan evin içinde kitaplarõ, yazõ masasõyla çalõşma odasõ, oturma oda- sõ, gardrop odasõ, yatak odasõ ve gümüş çatal bõçak takõmlarõyla yemek odasõ da yer alõyor. Onun el yazõsõyla notlar al- dõğõ, üstünde düzeltiler yaptõğõ notala- rõ da ayrõ değeri taşõyor. Deniz Palas’õn ikinci katõnda yer alan bu mekân haf- tada dört gün açõk olacak, randevuyla ve bir rehber eşliğinde gezilebilecek. [email protected] 1990’lõ yõllardan beri izlediğim keman virtüözünün, geçen hafta İş Sanat’ta verdiği resitalde doruğa çõktõğõnõ gördüm Piyanist Sam Haywood’un kusursuz tekniği, Joshua Bell’in 1713 yapõmõ Stradivarius kemanõndan yükselen tonuyla bir araya gelince, unutulmaz bir yorum çõktõ ortaya. JoshuaBelli’ihiçdinledinizmi? İFSAK ödülleri sahiplerini buldu Kültür Servisi - Kendi dalõnda en uzun soluklu yarõşma olan ve bu yõl otuzuncusu düzenlenen “İFSAK Kõsa Film ve Belgesel Yarõşmasõ”nõn sonuçlarõ belli oldu. Prof. Dr. Neşe Kars, Senem Tüzen, Aylin Kök Aydõn, Senem Aytaç ve Serkan Turaç’tan oluşan seçici kurul, 211 film arasõndan yaptõğõ elemenin ardõndan Seyfi Teoman’õn tek seçiciliğinde ve yönetmenlerle birlikte izlenerek ödül alan filmler tespit edildi. 2 Mayõs’ta Pera Müzesi’nde düzenlenen ödül töreninde, “En İyi Kurmaca Film” ödülünü Nazlõ Elif Durlu’nun “Güven Bana” isimli filmi, “En İyi Belgesel Film” dalõnda Merve Kayan ve Zeynep Dadak’õn yönettiği “Bu Sahilde” filmi alõrken “En İyi Deneysel / Canlandõrma Film” ödülünü ise Eytan İpeker’in filmi “Özleyiş” aldõ. DEVLET TİYATROLARI SANATÇILARI DERNEĞİ ONUNCU YILI ‘Sanatçõnõnemeklilik yaşõyoktur’ Kültür Servisi - Devlet Tiyatrolarõ Sanatçõlarõ Der- neği (DETİS) ilkini 22 Mart’ta Ankara Küçük Ti- yatro’da düzenlendiği 10. yõl kutlamalarõna önceki gün İstanbul İstanbul Devlet Ti- yatrosu Üsküdar Tekel Sah- nesi’nde devam etti. Devlet Tiyatrolarõ’na yõl- larõnõ vermiş, pek çok oyun- da görev yaptõktan sonra emekli olmuş sanatçõlarõ bir araya getirmek amacõyla düzenlenen kutlamalarõn onuncu yõlõ tiyatromuzun ustalarõna ithaf edildi. Aralarõnda Macide Ta- nır, Handan Ertuğrul, Ti- jen Par, Serpil Tamur, Yılmaz Onay, Deniz Gök- çer, Yücel Erten, Tülin Oral, Güven Hokna, Işık Yenersu’nun da bulunduğu emektar DT sanatçõlarõna saygõ gecesinde sanatçõlara plaket verildi. Sanatçõlar, konuşmalarõnda çeyrek yüz- yõldõr sanatçõnõn emeklilik yaşõnõn olmayacağõ yönün- de mücadele ettiklerini ve hâlâ bir sonuca ulaşama- dõklarõnõ belirttiler. Geceye, Devlet Tiyatrolarõ Genel Müdürü Lemi Bilgin başta olmak üzere, İDT Mü- dürü Şakir Gürzumar, DE- TİS Genel Başkanõ Şahin Ergüney da katõldõ. Ergüney özellikle son yõllarda, Dev- let Tiyatrosu’nun kurumsal yapõsõnõn kimi siyasi anla- yõşlar tarafõndan tartõşõlõr hale getirildiğini, üstelik bu tartõşmalarõn konusunun ti- yatro sanatõ üzerine değil, kurumun bizzat varlõk ne- deni üzerine yoğunlaşmak- ta olduğunu belirterek “Bu saldırılar tesadüfi değil- dir. Amaç bu kurumları eleştirmek değil, topyekün yok edip farklı bir yapıda ‘õlõmlõ İslam’ anlayışıyla yeniden inşa etmektir” şeklinde konuştu. Kültür Servisi - Türkiye’nin ilk kadõn film- leri festivali olan “Uçan Süpürge Uluslarara- sı Kadın Filmleri Festivali” için geri sayõm baş- ladõ. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlõğõ, Başba- kanlõk Tanõtma Fonu, Çankaya Belediyesi, Bos- for ve Ströer Kentvizyon’un katkõlarõyla düzen- lenen ve bu yõl 13. yaşõnõ kutlayan festival, 6-13 Mayõs tarihleri arasõnda Ankara’da düzenlene- cek. Festival bu sene, “Kötülük” temasõyla yola çõ- kacak ve kadõnlara atfedilen kötülüğün hem ha- yatta hem de sinemada nasõl karşõlõk bulduğunu sorgulayan, 28 ülkeden, 95 yönetmenin toplam 100 filmini sinemaseverlerle buluşturacak. “O kötü, ya sen?”: Festival’in tema bölümü üç başlõktan oluşuyor. Bunlardan, “Direnenler, İtaatsizler, Uyumsuzlar” başlõğõ altõndaki film- lerde, boyunduruk altõna alõnmaya çalõşõlan ama buna karşõ duran kadõnlarõn hikayeleri anlatõlõ- yor. “Azizeler, Fahişeler, Katiller”de ise, ka- dõnlara sunulan “azize” olmak ve “fahişe” olmak arasõndaki iki seçimi de reddeden, her ikisini de olmak istemeyen kadõnlarõn, bu rollerle oynayan, içini boşaltan kadõnlarõn hikayeleri sinemase- verlerle buluşacak.Tema bölümünün “Kötülük Çiçeği” başlõğõ da Fransa sinemasõnda “kötü- lük”ün en önemli temsilcisi olan Isabelle Hup- pert’e ayrõldõ. Huppert, “Bir Kadın Meselesi” ve “Seremoni” filmleriyle festivalde olacak. Yarışan renkler: Dünyada Uluslararası Si- nema Yazarları Federasyonu (FIPRESCI) Ödülü’nü veren tek kadõn filmleri festivali olan Uçan Süpürge’nin yarõşmalõ bölümü “Her Biri Ayrı Renk”te son yõllarõn öne çõkan, ödüllü film- leri yer alacak. Cinselliği dert edinmek: Festival’in Retros- pektif bölümünde, canlandõrma sinemasõnõn önemli isimlerinden Signe Baumane’nin cin- selliği dert edinen filmleri Festival’de ücretsiz gös- terilecek. Made in Europe: Sinema tarihinden filmle- re özel bir yer ayõran Festival bu sene Avrupa Bir- liği’ne üye ülkelerin kadõn yönetmenlerini se- yirciyle buluşturacak. PEN’in en iyileri: Festivalin geçtiğimiz sene Sinema Yazarları Derneği’ne (SİYAD) üye ka- dõn yazarlar arasõnda düzenlediği “En İyisi…” bölümünün bu seneki konuğu PEN Türkiye Merkezi oldu. Merkez’e üye kadõn yazarlar ara- sõnda yapõlan “En sevdiğiniz ‘kadın filmleri’ ne- dir” konulu soruşturmadan seçilen iki film olan, Jane Campion’dan “Piyano”(The Piano,1993) ve “Marziyeh Meshkini”nin yönettiği “Kadın Olduğum Gün” (The Day I Became A Woman, 2000) Festival programõnda gösterilecek. Evlilik ve aileye dair hikayeler: Festival’in evlilik ve aile kurumunu eleştirdiği, erken evli- liklere dikkat çektiği ve aile içi şiddeti sorgula- dõğõ “İyi Günde Kötü Günde” bölümünde dört film gösterilecek. Ötekileştirilmiş tarih: Festival “Öteki Tarih” bölümünü geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz ya- zar Evrim Alataş’a adõyor. Beş filmin gösteri- leceği bu bölüm, yõlõn en ilgi çeken belgeselle- rinden “Dersim’in Kayıp Kızları” ile açõlacak. Erkekler Matinesi: Kadõn yönetmenlerin gözünden erkekliğe dair filmlerin gösterildiği bu bölümde, ABD’li yönetmen Lynn Shelton’õn hõnzõr filmi “Gel Porno Çevirelim” (Humpday) gösterilecek. Cinsiyet kimliklerine cinsiyetsiz bakış: Cinsiyet kimliklerini görünür kõlmayõ ve cinsel yönelim ayrõmcõlõğõna dikkat çekme- yi amaçlayan “Pembesiz/Mavisiz” bölü- münde Türkiye’den “Ben ve Nuri Bala” ve Yeni Zelanda’dan “Topp İkizleri: Doku- nulmaz Kızlar” (The Topp Twins: Untouc- hable Girls) filmleri gösterilecek. Uçan Süpürge ‘kötülüğe’ uçuyor Parlak Yıldız Handan Ertuğrul Silivri’de “Duruşmaları İzleme Eylemi” ? Hukuk çiğnenerek ? Özgürlükleri ellerinden alõnan ve yargõlanan tüm insanlarõmõzõn ? Silivri’deki duruşmalarõna TANIK olmamõzõ isteyen M. Balbay ve T.Özkan’õn çağrõsõna uyalõm, “Duruşmaları İzleme Eylemi”ni sürdürelim. • Resmi tatil günleri dõşõnda her Cuma günü olacaktõr. • Saat: 08.15’de c’in bahçesinde olalõm. • Başvuru : 0535.636 59 11-0506.787 40 67-0532.713 22 43 31 MAYIS 2010 PAZARTESİ SAAT: 20.00 CUMHURİYET OKURLARI GELENEKSEL YAZ BULUŞMASI ONUR KONUĞUMUZ MUSTAFA BALBAY Gazetemiz yazarları, çalışanları ve Cumhuriyet Okurları ile hep beraberiz. Yer: ADEN OTELİ - KADIKÖY RIHTIM İletişim: Türkan Erkin - Mennan Esener 0537 871 82 34 - 0533 438 50 22 Lütfen yerinizi ayırınız. UNUTMAYIZ, UNUTTURMAYIZ İSTANBUL CUMOK YAZ BULUŞMASI ÇAĞRISI www.cumok.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle