11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ FATMA ESİN Son Cinsel Taciz Olaylarına Dair Olayları tekrarlamaya gerek yok. Herkes, medyaya yansıyan, değişik açılardan tartışılan bu kaygı veren olayları nasıl olsa okumuştur. Yani söz konusu olan, son günlerde birbiri ardına su yüzüne çıkan çocuklara yönelik cinsel suçlar! Ne yazık ki, başka ülkelerde de, ülkemizde de zaman zaman duyanları dehşete düşüren çocuklara yönelik bu tür olaylar olmakta; geçmişte de günümüzde de... Hatta yazarlarımızın eserlerine de konu olmuşlar. (Örneğin, Orhan Kemal’in 1952 yılında yayımlanan “Çamaşırcının Kızı” isimli öykü kitabından “İki Kız” isimli öyküsünün konusu!) Ancak bu defa ortaya çıkan olayların bazıları diğerlerine göre farklı. Bu defa olaylarda mağdur çocukların yanı sıra olayın failleri olan çocuklar da var! Henüz ilköğretim çağında olan çocuklar!.. Hem de o yaştaki çocuklardan beklenmeyecek kadar profesyonelce yapılmış planlamalar uygulayarak!.. İşin içine çocuklar bu şekilde katılınca eğitim sistemini sorgulamak kaçınılmaz oluyor. Hem de çok yönlü olarak!.. Fakat öncelik hiç kuşkusuz eğitimin içeriği! Bilindiği gibi son yıllarda eğitimin içeriğinde dini konuların ağırlığı çok arttırılmış durumda. “Ahlak Bilgisi ve Din” isimli derste Ahlak Bilgisi bölümü bir yana bırakılarak, ağırlık Din’e odaklanmıştır. Öbür dünya, cennet, cehennem vb. gibi soyut kavramlarla çocuklar gerçek dünyanın gerçeklerinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Ama doğa doğasını sürdürmekte ve çocuklar gerçekler ve soyut kavramlar arasında sıkışıp kalmaktadır. Daha açık bir deyişle, ergenlik çağına doğru ilerlemekte olan çocuklarda doğal olarak fiziksel ve ruhsal değişimler meydana gelir ve bu değişikliğin verdiği bazı içgüdüsel dürtülerle karşı karşıya kalınır. Bu dönemde çocukların bu konularda aydınlatılması gerekir. Aydınlatma, içgüdüsel dürtülerin verebileceği zararlı etkilerden korunma yöntemlerini de içermeli. Kısaca, cinsellik bilgileri bilimsel bir görüşle ve yalın bir dille öğretilerek ergenlik dönemine geçmek üzere olan çocuklar karşılaştıkları karmaşık duygulardan arındırılmalı. Bu arada kendilerine cinsel yönden zarar verebilecek kişilerin olabileceği, böyle kişilerden kendilerini nasıl koruyabilecekleri de açıkça anlatılmalı. Korkmayın! Bu konuların onlara açıkça anlatılması, ilerde böyle bir olayla karşılaşmaları halinde duyacakları utançtan çok daha küçük olacaktır! Hiç kuşkusuz çok kişi bu açıklamaların ve yol göstermelerin aile içinde yapılması gerektiğini düşünür. Doğrudur. Fakat ne yazık ki geleneksel terbiye anlayışı ve dinden kaynaklanan günah korkuları nedeni ile böylesi konuşmalar pek çok aile içinde yapılmamaktadır. Tabii sağduyulu ve eğitimli aile bireylerine sahip çocuklar bu konuda şanslıdırlar. Fakat geleneksel ve dinsel olarak tutucu aile içinde büyüyen veya bu dönemlerini yatılı okullarda, örneğin YİBO’larda geçiren çocuklar için bu görev eğitimcilere düşmektedir. Tabii okullar arasında bir ayrım yapmak mümkün olmadığına göre, bütün okullarda bu konu, yani cinsellik belli bir sınıftan itibaren öğretilmeli. Cinsellik adı itici geliyorsa, başka bir dersin içeriğinde, örneğin biyoloji dersinde öğretilebilir. Ankara’da bir dershanenin müdürü, dershaneye devam eden çocukların birlikte gezmelerinden, kavga edip birbirlerine trip (her ne ise) yapmalarından onların âşık olduğunu anlayıp 28 öğrencinin kayıtlarını silmiş. Çünkü müdür, “Aşk konsantrasyonu bozar, derslere zarar verir” fikrindeymiş. (Hürriyet Gazetesi, 24.04.2010) Bu haberden de anlaşılacağı üzere, ne yazık ki eğitimciler de ergenlik çağındaki çocuklarda oluşan doğal değişikliklerden ve bu nedenle ortaya çıkan bazı duygusal durumlardan haberdar değil. Aslında bu gençlerin birbirlerine duygusal yakınlık duyup birlikte gezmeleri her birinin karşı cinsi birey olarak görmesini sağlayacak ve onları içgüdüsel dürtülerinin etkisinden koruyacaktır. Ama ne yazık ki iki gencin birlikte gezmelerinden rahatsız olan, ama yaşlı başlı adamların küçük yaştaki çocuklara cinsel tacizde bulundukları ve bu olaylar ortaya çıktığında toplum olarak, herkesin sadece ve sadece bu olayların duyulmuş olmasından rahatsız olduğu bir toplumda yaşıyoruz! Kuruluşunun 70. yõlõ nedeniy- le 14-17 Nisan’da Köy Enstitü- leri Sempozyumu’nu ağõrlayan Kastamonu Üniversitesi’nde dostlara sordum: “İlinizi tanı- tırken önceliği nelere verirsi- niz?” Kurtuluş Savaşõ’ndaki kahra- manlõklardan Şapka Devrimi’nin ilan edilişine; görkemli konak- lardan mimar Vedat Tek’in Hü- kümet Binasõ’na; dağlarõ aşõp Karadeniz’e kavuşan ormanla- rõndan Kale’sine, saymakla biti- remediler.. ancak bu bereketli listeye “İzbeli Çiftliği” eklen- meseydi, inanõn “Kastamonu”ya büyük vefasõzlõk yapõlmõş olur- du... Çünkü böylesi “buram bu- ram Anadolu” olan, eşsiz ve an- latõlmaz saflõktaki “doğal uy- garlık zenginliği” ancak bu coğ- rafyanõn armağanõ olabilirdi. Ve eğer İstanbul Barosu’nun Kastamonulu emektarõ Av. Hü- seyin Özbek’e telefon açõp da “Yine memleketine gidiyoruz, bu kez nereyi görelim?” deme- seydik, ne o insanõ sõmsõ- cak sarmala- yan yöreselli- ği yaşayabile- cektik; ne de “işte gerçek yurt ve doğa sevgisi” diye- bilecektik... Özbek’in sesi titriyordu; “Ama mutlaka kahvaltıya gi- din; Köy Enstitülerinin ruhu orada yaşıyor...” Tamamõ “çivisiz” asõrlõk ahşap yapõlarõndan sevimli bahçe çitle- rine; “tıs”layarak dolaşan kazla- rõndan dostu düşmanõ ayõrmasõ- nõ bilen “çomar”larõna dek, “ek- siksiz” bir tarihi köy ortamõnda, suni gübre ve hormon kullanõl- mayan ürünlerle yaşatõlan “gele- neksel” mutfağõmõzõ en samimi konukseverlikle sunan Sabiha (İzbeli) Hanım ve oğullarõnõn bi- ze “biz”i anõmsatan insanlõklarõ- nõ hiçbir “kahvaltı”da bulamaz- sõnõz. Hele yörenin nam salmõş etli ekmeğini, ayranõnõ ve “eğşi”sini, Kastamonu’daki değme lokanta- cõlar bile gelip burada tadõyorlar... ‘Hayvancılık ve turizm’ Serdar ve Burak İzbeli, aile- nin “vefalı oğullar”õ olarak çift- liğin yaşatõlmasõnda “ana”larõna destek oluyorlar. Burak diyor ki: “Artık sadece hayvancılık ve turizmle ilgileniyoruz.” Siz hiç bu iki sözcüğü bir arada duydu- nuz mu; “hayvancılık” ve “tu- rizm”?.. Tam da Başbakan’õn “Et fi- yatları düşmezse ithal ederiz” sözünden hayvancõlõğõmõzõn da tarõm gibi gözden çõkartõldõğõnõ anladõğõmõz günlerde, “Et ve süt ürünlerini doğal beslenmeyle el- de ederek topluma sunacağız” diyen bir Anadolu ailesine, keş- ke ilgili bir kurum “Cumhuriyet Çiftçisi Ödülü” verse... Bilirsiniz, Atatürk’ün 1920’lerde söylediği “Üreten köylü milletin efendisidir” sö- zünü, köylüden oy alma uğruna “üreten”i çõkartarak öğretmiş- lerdi... İzbeli Ailesi, işte o “asıl efendi”liğin simgesi. Umarõm, Ziraat Mühendisleri Odamõzõn yöneticileri bu yazõmõ okurlar... Yaklaşõk 7 yõldõr adeta bir “kırsal kültür müzesi”ne dö- nüşerek turizme katkõ yapan İz- beli Çiftliği, IV. Mehmet’in 1651’de İzbeli Sülalesi’ne ba- ğõşladõğõ 860 dönümlük arazide kurulmuş. Atatürk 1925’te Kastamonu’da kaldõğõnda, İzbelilerin verdiği “yatak örtüsü” Kent Müze- si’nde; Sabiha İzbeli’nin öz kül- türümüzü yaşatma çabalarõyla aldõğõ ödüller ise 200 yaşõndaki çiftlik evinde sergileniyor. Aralarõnda, ko- nuklarõnõ kapõ- da karşõlayõp kapõda uğurla- yan; onca ka- labalõk grupla- rõ ağõrlarken bile herkese kendi elleriyle ikramlarda bu- lunan “Sabiha Ana”ya 2003’te Dünya gazetesince verilen “Ba- şarılı iş kadını” ödülü de var... Babaanne Hafõz Selman İzbeli, Kurtuluş Savaşõ yõllarõndaki ka- dõn mitinglerini düzenleyen ön- derlerden. Emperyalist güçlerin komutanlarõna “Vatanımızı terk edin” diye telgraf çeken kadõn- larõmõzõn da lideri... O sabah kente 10 km uzaklõk- taki çiftliğe vardõğõmõzda, fol- luktan yeni alõnmõş yumurtalar ve mis gibi tereyağõ-bal-kaymakla birlikte kõzõlcõk, dut, erik, gül, viş- ne.. derken 15 çeşit “reçel” ha- zinesiyle kahvaltõ yapacağõmõzõ tahmin etmemiştik. Yine ev ya- põmõ pekmezleri ve börekleri de... Tümünü, yaşõ 80’e yaklaşan Sabiha Hanõm’õn yaptõğõnõ; “to- runlar”õnõ da yanõndan eksik etmeyerek, geleneksel hünerleri- ni yaşatacak yeni kuşaklar yetiş- tirdiğini öğrendiğimizde ise söy- lenebilecek tek söz vardõ: “Cum- huriyetin güvencesi olan üret- ken, onurlu ve paylaşımcı Ana- dolu insanının tüm erdemleri- ni yaşattığınız için size ulusça şükran borçluyuz.” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ İzbeli Çiftliği’nde... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 5 MAYIS 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 AKP’nin anayasa paketi delindi: Delikli Recep! Şapka Ertan Somunkıran: “23 Nisan çocuğuna, ‘Sen artık başbakansın, istediğini asar, istediğini kesersin’ diyen kafa, Hitler’e şapka çıkartır!” Kemer Ali Tarık Emre: “Devlet baba büyüklüğünü göstersin, tecavüzcüleri hadım etmek yerine kızlara bekaret kemeri taksın!” Enflasyon Zekai Buluç: “Temel gıda ürünlerindeki fahiş zamlara rağmen enflasyon yüzde 10. Böyle olur okus- pokus enflasyonu!” YağmurDeniz Genelkurmay başkanlarının başarısı! TÜRKİYE’NİN en başarısız Genelkurmay başkanı kimdi sorusunda akla gelen ilk isim Orgeneral M. Rüştü Erdelhun olsa gerek. 23 Ağustos 1958’de Genelkurmay başkanı olan orgeneral Erdelhun, dönemin Milli Savunma bakanının paltosunu tutacak kadar Demokrat Parti’ye yakındı ve 27 Mayıs 1960 devriminde tutuklanıp Yassıada’da yargılandı. Başarısız Genelkurmay başkanları sıralamasına devam edersek, son dönemde Hilmi Özkök’ü, ardından Yaşar Büyükanıt’ı ve halen görevdeki İlker Başbuğ’u listeye eklemeliyiz. Hilmi Özkök, Irak’ın kuzeyinde Amerikan askerleri tarafından Türk subaylarının başlarına çuval geçirilip, elleri kelepçelenerek tutuklanmasına ve dövülerek sorgulanmasına sessiz kalma “başarısı” göstermiştir. Yaşar Büyükanıt, laiklik nutukları atarken laiklik karşıtı eylemlerin odağı bir başbakanla Dolmabahçe Sarayı’nda “sır” görüşme yapmış ve emekli olurken devlete kendisi için son model lüks otomobil aldırmıştır. İlker Başbuğ, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında düşmana bir tek subayımız esir düşmezken paslaştığı iktidarın kurduğu özel mahkemelerde sayısız generalin tutuklanmasına seyirci kalmış, terörle mücadele etmiş ve etmekte olan subaylara bile sahip çıkamamıştır. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” CİVANIMIN padişahı, İslam âleminin son halife adayı, adeta ikinci peygamber Fatih Sultan Recep hazretleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kahramanlarından ilk Genelkurmay başkanı ve ilk başbakan İsmet İnönü’yü dünyayı kana bulayan Almanya’nın faşist lideri Adolf Hitler’e benzetti. Hazretin ağzı tutulmaz! Ulema da olsa imam hatip okullarında verilen tarih dersi ancak bu kadarmış diyerek konuyu geçmek var ama Necati Cebe yine de bu konuda bir çift söz etmek istiyor: “İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşımızda Yunan ordusuna ilk yenilgi acısını tattıran, Mustafa Kemal Paşa'nın deyişiyle İnönü’deki savaşta yalnızca düşmanı değil ulusumuzun kötü talihini de yenen büyük bir kumandandır. O günler, ‘ya istiklal ya ölüm’ diyen ulusalcılarla, işgal ordusu için ‘gelenler padişahımızın dostudur, onlara karşı silah kullananların elleri kuruyacak’ diyen mandacıların çatıştığı günlerdir. İnönü’ye yönelik saldırı, bu çatışmanın günümüzde de sürdüğünün açık bir göstergesidir. Hitler’e birileri benzetilecekse ancak onun gibi, seçimle iktidara geldiği halde seçimle gitmemek için bin dereden su getiren, ülke genelinde azınlıkta olduğu halde Meclis’teki geçici çoğunluğuna dayanarak ve ‘ben yaptım oldu’ diyerek Anayasayı antidemokratik doğrultuda değiştirmeye kalkışan dikta heveslileri benzetilebilir. Hitler, seçimle iktidara geldikten sonra muhalefeti yargı erkini kullanarak acımasızca ezmiş, demokrasiyi ortadan kaldırmış, başlattığı 2. Dünya Savaşı’nda, kendi ulusuna tarihinin en büyük yenilgisini yaşatmış, dünyada 50 milyonu aşkın insanın ölümüne neden olmuş, elleri omuz başlarına kadar kanlı bir diktatördür. İsmet İnönü ise savaş alanlarında başarılı olmuş bir komutan, Lozan’da başarılı olmuş bir diplomat, ulusunun tek partili düzenden çok partili düzene geçişini sağlamış, demokrasiye bağlılığını her koşulda kanıtlamış, izlediği akılcı politika ile ülkesini dünya savaşından uzak tutmayı başarmış barışçı bir politikacıdır. Yarasalar örneği karanlıktan hoşlananların, Cumhuriyet devrimlerinden zerrece nasibi olmayanların İsmet İnönü’yü anlamaları kesinlikle olanaksızdır. Dikta heveslilerinin İnönü’yü Hitler’e benzetmeleri ise tek sözcükle densizliktir!” Hitler HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Sabiha İzbeli BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Çevresi duvar ya da çitle çevrilmiş kü- çük bahçe. 2/ Top- rak, kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur... 1960’lõ yõllarda Ja- maika’da doğan ve daha sonra reg- gae’ye dönüşen mü- zik türü. 3/ Hiçbir tehlike olmamasõna karşõn, kişiyi saran ani dehşet duygusu. 4/ Es- ki dilde su... Görülen âle- min ötesi. 5/ Dağtavuğu” da denilen bir kuş... “Çok sarhoş” anlamõnda argo sözcük. 6/ Alanya ilçesinin tanõnmõş bir plajõ... Boru se- si. 7/ Çok iğneli uzun olta. 8/ Yaban kedisi... Tavlada “iki” sayõsõ. 9/ Çürük, te- melsiz, boş... Yakup Kad- ri Karaosmanoğlu’nun bir romanõ. YUKARIDAN AŞAĞlYA: 1/ Kõlõğõnõn ya da eşyasõnõn düzgün ve temiz olmasõna özen- meyen kimse. 2/ “Çok uzaklardan --- kuşlarõ geçiyor / Tüy- leri diken diken” (B. R. Eyüboğlu)... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayõlmõş bir strateji oyunu. 3/ Bir ilimiz... Hay- vanlarõn bağlandõğõ gölgelik. 4/ Halk dilinde “dar sokak, dar yol, patika” anlamõnda kullanõlan sözcük... Sõğõrlarda görülen bulaşõcõ bir hastalõk. 5/ Sayõlarõ göstermek için kul- lanõlan işaretlerden her biri... Demiryolu. 6/ Hindu inanõ- şõnda, tanrõsal bir varlõğõn dünyadaki bir kötülüğe karşõ koy- mak üzere insan ya da hayvan bedenine bürünmesi. 7/ Gü- zelin ve güzel sanatlarõn doğasõnõ inceleyen felsefe dalõ. 8/ Okur... Kadastro haritalarõnda parseller topluluğu. 9/ Azarlama, serzeniş... Şöhret. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T O T O L O J İ O P A L İ N N E P U S A T M A T A S S O M A T A K Ç I L A N N E G O O D İ N V İ R A J D Ü Z D A L İ L A O Ş İ K E A R A N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle