Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2010 SALI
6 HABERLER
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Hüzün Dağılırken Ankara!.. Güneydoğu Vurgusu... Taşın Altındaki El!..
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Hedef 4 Konu
Ülkenin önünde dört temel acil konu var;
Kılıçdaroğlu ve ekibinin yönelmesi, üzerinde
yoğunlaşması gereken. Bunları tek tek ele alacağım.
Bugün ilki:
1) Ülkenin demokratik yapısının yeniden kurulup
güçlendirilmesi: İktidar, daha fazla demokratik
olacağız bahanesi ve bence uydurmacılığı altında,
ülkenin var olan demokratik düzeninde, tek parti-tek
devlet, otoriter bir yönetimin yararına yapısal
değişikliklere yöneldi.
Bunu da esas olarak, TSK’nin vesayetine karşı
mücadele bayrağı altında 8 yıldır sürdürüyor...
AKP’nin rejim hedefine yönelik son derece yararlı
bazı solcu eskilerini ve sözde liberalleri iyice doyurarak,
parlatarak ve “yürüyün aslanlarım..” diye iktidarın savaş
arabalarının önüne sürerek, aslında Türkiye’nin
kazanımlarına karşı sürdürülen bir mücadele bu.
Evet, TSK’nin kışlasında oturması gerekir.
Geçmişteki müdahaleleri demokrasiye zarar verdi ve
İslami politika ve iktidarını güçlendirdi.
Sivil muhalefetin ve demokratik güçlerin gelişmediği,
halkın örgütsüz kaldığı zamanlarda en kolaycı tutum,
sırtını bir kurtarıcıya dayamaktır.
Bizim millet, poposunu terletmeden kurtarılmak ister.
Ama haksızlık da yapmayalım: Kadınların başını
çektiği şanlı Cumhuriyet mitingleri, bu halkın ayağa
kalkmayı bildiğinin sağlam kanıtlarıdır.
Bu halkın aslında AKP’ye sarılmasını ve iki seçim üst
üste bu partiyi iktidara getirmesini de, “kurtulmak
umudu”nun bir ürünü olarak görmek gerekir! Nereden
kurtulmak diyeceksiniz: Merkez partilerin sultasından,
yiyiciliğinden, kirli yönetiminden, ekonomileri
çökertmeleri ve halkı ikide bir durmadan yoksullaştırıcı
ekonomi politikalarından.
Son üçlü koalisyon hükümetinin büyük başarısızlığını
ne çabuk unuttuk!
AKP, büyük oyçoğunluğu ile tek başına iktidara
geldikten sonra otoriter bir rejime yöneldi. Hızla bütün
yönetim organlarını AKP’leştirdi; bu politikalarını
uygularken de en çok TSK “vesayeti”ni kullandı.
TSK’nin elini kolunu bağlaması iki açıdan önemliydi:
Hem TSK’yi bir (müdahaleci) odak olmaktan
çıkarması gerekiyordu. Bu bütün devlet kurum ve
kuruluşları üzerinde kesin emir kumanda altına alma
politikalarının bir uzantısıydı...
Hem de daha İslami karakterli otoriter bir rejime
yönelmenin önünde büyük bir engeli (TSK) tasfiye içindi..
Ancak son anayasa değişikliği ile bu iktidarın ne
yapmak istediği açıkça ortaya çıktı: Bütün güçlerin
iktidarda bütünleştiği, tek adam-tek parti –tek devlet
yönetimi!
Anayasa Mahkemesi ve bütün adalet sistemi
AKP’nin emir komutası altına sokuluyordu.
Özel yetkili mahkemelerde ve savcılarda görülen, bir
hukuk devletinin hiçbir sınırı içine sokulamayacak
uygulamalar, yakın gelecekte nasıl bir iktidar altında
yaşayacağımızın açık kanıtlarıdır:
İktidarı sürekli aklayan veya iktidarın yasal ve
anayasal hiçbir “suçunu” görmeyen, buna karşılık,
iktidar muhaliflerinin, irili- ufaklı hepsini bastıran ve
susturan otoriter- faşist-yarı faşist bir yönetim...
Medya üzerinde iktidar otoritesi, bu otoriteyi maliye
gibi devlet gücüyle kurma veya gerçekleştirme
pratikleri, devlet medyasını yandaşlara peşkeş çekme
politikaları, yandaş sermayeye yandaş medya
kurdurarak toplumu kontrol etme politikaları...
İktidarın, Recep Bey’in nasıl bir ülke istediği
konusunda artık bir şüphe yok!
Bu bakımdan, Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının kısa
süre içinde tam bir demokratikleşme programı
geliştirmesi ve bunu vakit geçirmeden açıklaması
gerekir.
Devrimci Kemal, bunun ipuçlarını kurultay
konuşmasında verdi.
“Tam tersine, ülkede güçler ayrılığını pekiştireceğiz”
dedi.
“Demokratik bir anayasa hazırlayacağız” dedi.
Kemal Bey, ayrılıkçılığı değil, birlikteliğimizi
güçlendirecek bütün politikaları da Kürt sorunu için
kullanmalıdır... Bölgeyi ekonomik bakımdan
güçlendirmek, bunların şüphesiz ki başında
gelmektedir..
“Demokratik Bir Türkiye” istiyoruz!
Hiç vakit geçirmeden, hemen şimdi!!!!
En acil durum, bu iktidarın gitmesini sağlamaktır.
Bunu görmeyip, Kılıçdaroğlu’nun ekibini sağdan soldan
çekiştirmenin ve bir umudu şimdiden yıpratmanın
anlamı da yoktur, amacı da...
Sanki Kemal Bey iktidar koltuğuna oturmuş gibi
vaziyet almaya başlamak niye?
İktidarın değirmenine su taşımayalım.
Ünlü araştõrmacõ Adil Gür, Kemal Kõlõçdaroğlu’nun estirdiği rüzgârõ değerlendirdi
‘Demokrasirahatlayacak’FIRAT KOZOK
ANKARA - Seçim süreçlerinde
yaptõğõ tahminlerle dikkat çeken
A&G Araştõrma şirketinin sahibi
Adil Gür, CHP Genel Başkanõ Ke-
mal Kılıçdaroğlu’nun kurultay ko-
nuşmasõnda Türkiye’nin temel so-
runlarõ üzerinden siyaset yapacağõnõn
sinyallerini verdiğini belirterek “Bu-
nun doğurduğu en olumlu sonuç,
Türkiye’de kutuplaşma siyasetini
bitirecek olmasıdır” dedi. CHP’nin
önümüzdeki süreçte solda birleşme-
den çok hem sol hem de merkez oy-
larõ dikkate almasõ gerektiğini vur-
gulayan Gür, “Türkiye’de seçmenin
yüzde 50’si kendisini solda ya da
sağda tarif etmiyor. CHP’nin ik-
tidar olabilmesi için bu kesimin oy-
larını da alabilmesi lazım” dedi.
Adil Gür, CHP kurultayõnda yaşa-
nan görüntüleri ve Kõlõçdaroğlu’nun
söylemlerini değerlendirdi. CHP’nin
uzunca bir süreden bu yana ideoloji
eksenli tartõşmalar üzerinden siyaset
geliştirdiğini belirten Gür, Kõlõçda-
roğlu’nun adaylõğõnõ açõkladõğõ gün-
den itibaren aş, iş, yolsuzluk, yok-
sulluk gibi Türkiye’nin en temel ko-
nularõna değindiğini söyledi. “Kuv-
vetle muhtemeldir ki, kurultay-
dan ve yeni yönetimden sonra CHP
gerek meydanlarda, gerekse her
platformda bu konular üzerinden
ağırlıklı olarak politika yapacaktır”
diyen Gür, bunun orta ve uzun vadede
CHP ile ilgili seçmen tercihlerine
olumlu yansõyacağõnõ anlattõ.
Kõlõçdaroğlu’nun kurultay konuş-
masõndaki tek eksikliğin Kürt soru-
nu ve özgürlükler konusuna çok
fazla değinmemesi olduğunu belir-
ten Gür, “Buna karşın CHP gibi
Cumhuriyet kadar uzun bir geç-
mişi olan partide çok ani politika
değişikliklerini beklemek de doğ-
ru değil. Bu, siyasi açıdan da doğ-
ru değil. Çünkü CHP’nin temel
birtakım ilkeleri var. Bu ilkelerin
ani değişiklikler göstermesi partiye
zarar verir, ama önümüzdeki sü-
reçte CHP’nin temel ilkelerinden
vazgeçmeden Kürt meselesiyle,
özgürlüklerle de ilgili birtakım
söylem ve projelerinin olabilece-
ğini düşünüyorum” diye konuştu.
‘Daha yarışmacı bir
iklim oluştu’
CHP kurultayõnõn ardõndan Türki-
ye’nin daha rekabetçi bir siyasi ikli-
me sahip olduğuna işaret eden Adil
Gür, şöyle devam etti:
“Çünkü son 7-8 yıldır iktidar ve
ana muhalefet partisi tamamıyla
kutuplaşma siyaseti üzerinden
haksız sayılabilecek seçmen des-
tekleri elde ediyorlardı. CHP’de-
ki bu değişiklik AKP’yi de etkile-
yecektir. Her iki parti de Türki-
ye’nin temel meseleleri üzerin-
den çözüm önerileri üretmek ve
bunlarla seçmen karşısına çık-
mak zorunda kalacaklardır. Bu da
orta ve uzun vadede seçmenlerin
ve halkın yararına olacaktır. Kı-
lıçdaroğlu’nun ideoloji eksenli
tartışmalar yerine Türkiye’nin
temel sorunları üzerinden politi-
ka yapacağının işaretlerini ver-
mesinin belki de doğurduğu en
olumlu sonuç Türkiye’deki ku-
tuplaşma siyasetini bitirecek ol-
masıdır. Bu manada da demok-
rasimiz rahatlayacaktır diye dü-
şünüyorum.”
Kurultay sonrasõnda parti yöneti-
mine giren isimlerin kamuoyu tara-
fõndan değerlendirilmesinin ardõn-
dan bir araştõrma yapacaklarõnõ an-
latan Gür, “Ama ben değişim ar-
zusunun genel başkandan başla-
yarak parti meclisine, hafta içinde
oluşacak MYK’ye ve daha sonra da
CHP’nin söylemlerine de yansı-
ması durumunda bu rüzgârın de-
vam edebileceğini düşünüyorum”
dedi.
‘Sadece solu değil
merkezi de hedeflemeli’
CHP kurultayõnõn yõllardõr dağõ-
nõk olarak kabul edilen solun bir ara-
ya gelmesi açõsõndan önemli bir
gösterge olduğuna dikkat çeken
Gür, “Bu manada solda tek adres
CHP’dir gibi bir hava yarattı. Bu
tablo, kurulma aşamasında, ku-
rulmuş ya da kurulacak pek çok
partiyi etkileyecektir. Ancak CHP
sadece solda birleşmeyi değil, so-
lun yanında merkezden de oy
alabilecek bir vitrine, söyleme, viz-
yona sahip olmalıdır. Türkiye’de
seçmenin büyük bölümü, yakla-
şık yüzde 50’si kendisini solda ya
da sağda tarif etmemektedir.
CHP’nin iktidar olabilmesi için
bu kesimin oylarını da alması la-
zım” diye konuştu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN PROJESİ
‘Her aileye
asgari gelir’
MURAT KIŞLALI
ANKARA - CHP Genel
Başkanõ Kemal Kılıçda-
roğlu, “AKP’nin sadaka
ekonomisi”nin yerine ge-
tirmeyi vaat ettiği “aile si-
gortası”nõ, “Yoksullar tes-
pit edilecek. Sosyal hiz-
met uzmanları devreye gi-
recek. Yoksul, hak arama
kavramıyla karşılaşacak.
Her ailenin asgari bir ge-
lir garantisi olacak. Gelir
garantisi olunca, bu kesim
de ‘Biz bu parayla geçine-
miyoruz, bunu arttõrõn’ di-
yecek” diye açõkladõ.
Kõlõçdaroğlu, kurultay
öncesi ve kurultayda yap-
tõğõ konuşmalarda yok-
sulluğu ortadan kaldõra-
cak politikalardan biri ola-
rak yer verdiği “aile si-
gortası”nõ Cumhuriyet’e
şöyle anlattõ:
“Bu sistemde eksik olan
aile yardımları sigortası.
Bu yok. Hiçbir işçi örgütü
de bunu talep etmiyor.
Aile yardımları sigortası
Uluslararası Çalışma Ör-
gütü’nün kabul ettiği 9
sigorta dalından birisi.
Türkiye’de 8’i uygulanı-
yor. En son işsizlik sigor-
tası uygulandı. Aile sigor-
tası yok. Bunun uygulan-
ması lazım. Bu uygulan-
dığı zaman yoksullarla
mücadele kurumsal bazda
gitmiş olacak. AKP’nin
elinden çok ciddi bir silah
çıkmış olacak. Kayıt içine
girmiş olacak. Yoksullar
tespit edilecek, envanteri
çıkarılacak. Sosyal hizmet
uzmanları devreye gire-
cek. Yoksul hak arama
kavramıyla karşılaşacak.
Her ailenin asgari bir ge-
lir garantisi olacak. Gelir
garantisi olunca, bu kesim
de ‘Biz bu parayla geçine-
miyoruz, bunu arttõrõn’ di-
yecek. Bu sistem yok.”
CHP’nin bu sistemi iki se-
çim bildirgesine de koydu-
ğunu ifade eden Kõlõçda-
roğlu, “Her katıldığımız
toplantıda da ‘Bunu getirin,
bu da gelirse sosyal güven-
lik sistemi bir ağ olarak
oluşmuş olacak’ diyoruz.
Fakat AKP bunu özellik-
le yapmıyor. Çünkü sa-
daka ekonomisinin da-
yandığı burası. Çünkü bu-
nu yaptıkları zaman Baş-
bakanlığa bağlı Sosyal
Yardımlaşma Dayanışma
Fonu ortadan kalkmış ola-
cak. Buraya girmiş olacak.
Ellerindeki bu çok önem-
li gücü kaybetmek iste-
miyorlar” diye konuştu.
A&G Araştõrma şirketinin sahibi Adil Gür, Kõlõçdaroğlu’nun kurultay konuşmasõnda
Türkiye’nin temel sorunlarõ üzerinden siyaset yapacağõnõn sinyallerini verdiğini belirterek
‘Amaç, yalnõzca solda birleşme değil, merkezin oylarõnõ da almak olmalõ’ dedi.
Ankara’ya her gidişimde üzerime
tuhaf bir hüzün çöker. Bu hüznün
ortasında hem başkentin ciddi ve
kasvetli politik havası vardır hem de
bağrında yatan Atatürk gibi çok
önemli bir değerin yokluğu...
Ancak CHP kurultayındaki coşkuyu
görünce içimdeki hüzün büyük bir
sevince dönüştü. Kurultay salonunun
önünü dolduranlar yalnızca CHP’liler
değildi. Toplumun her kesiminden
binlerce insan yeni doğan bir
umudun ışığı altında görünmek
istiyordu. Şüphesiz bu umut,
karanlığın yırtılması ve aydınlığa
çıkılması beklentisine odaklanmıştı!
Belli ki son yıllarda bir yandan
mahalle baskısı bir yandan
“Ergenekon” kumpasıyla sindirilen
kitleler artık başlarını kaldırmaya
hazırlanıyordu!..
Atatürk’e ve laikliğe inanan insanların
coşkusu, ülkenin gidişatından hoşnut
olmayanların yüreğindeki devinim bir
parti kurultayının geliştirdiği sinerjinin
bağrına oturmuştu!..
Ben CHP’nin toplantısını o yüzden
“korku imparatorluğunu yıkan
kurultay” diye özetlemiştim...
Gelecekte yaşanacak olası gelişmeler,
hafta sonu başkentte gerçekleşen
siyasal değişimin ne kadar haklı
olduğunu gösterecektir.
Şüphesiz kurultay salonunun
çevresinde heyecanla bekleyen on
binlerce insanı oraya çeken başka
gerekçeler de vardı.
Sosyal demokrat kitlenin yaklaşık 30
yıldır sancılarını çektiği iktidar
beklentisi...
CHP’de mutlak değişimi isteyen
kitlelerin içine düştüğü yılgınlık...
Ve güçbirliğinin kaçınılmaz olduğuna
inananların bir şeyler yapabilme
çabası...
Ankara, başkenti olduğu bir
ülkenin heyecanını bir parti
kurultayının yaşandığı salonun
içinde ve çevresinde bir umut ve
sevgi yumağına dönüştürmüştü.
Coşku, gözyaşı, heyecan ve beklentiler
Ankara’ya her gelişimde beni saran
hüznü dağıtmaya yetti...
Umarım Türkiye’nin bir an önce
aydınlığa ulaşması için mezrasındaki
kerpiç evinde, köyündeki virane
damında, ilçesindeki gecekondusunda
ve kentlerdeki yaşam koşullarında
umudu yorgan yaparak uyuyanların
beklentisi ve heyecanı da boşa
gitmeyecektir...
Rüzgâr yelkeni kucaklamış ve
güneşe doğru sürüklemeye
başlamıştır!..
CHP kurultayında karşılaştığım
yüzlerce insan, partinin Güneydoğu
politikasıyla ilgili nasıl bir değişim
gerçekleştireceğini de merak
ediyordu.
Bu sorunun altındaki kaygılar,
CHP’nin 2002 seçimlerinden sonra
Doğu ve Güneydoğu’da yaşadığı
erozyondan kaynaklanıyor. Şüphesiz
bu durumun tek sorumlusu politika
üretilememesi değildi. Kürt
siyasetinin artan beklentileri de
diğer partileri olduğu gibi CHP’yi
de keskin bir dönemece
getirmişti!..
Etnik siyasete kilitlenen beklentiler
ne yazık ki bazı kentlerde CHP’nin
oylarını yüzde 2’ye kadar
düşürmüştü!..
Türkiye’nin dörtte birini
oluşturan iki coğrafi bölgenin
yüzde 80’inde CHP etkinliği yok.
Partinin Güneydoğu’daki
Gaziantep’te iki, Adıyaman’da bir
milletvekili var.
Doğu Anadolu’daki Ardahan,
Erzincan ve Malatya’da ise birer
milletvekili çabalarını sürdürüyor.
Yani iki coğrafi bölgeyi oluşturan 23
kentin 18’i TBMM’de temsil
edilemiyor.
Düşünebiliyor musunuz, nüfusu
neredeyse 10 milyonu aşan;
feodaliteden kadın sorunlarına,
yoksulluktan teröre kadar bir dizi
kaosun derinleştiği kocaman bir
coğrafyanın dertleriyle CHP’nin
yalnızca 6 milletvekili mücadele
ediyor!..
Kurultayda, “Kürt kökenliler ne
olacak”, “CHP, Doğu ve
Güneydoğu’yu yeniden
kazanabilecek mi”, “Terör bitecek
mi” soruları bu yüzden
yoğunlaşmıştı. En çok da Doğu
delegeleri bir politik değişim
beklentisindeydi...
Herkese şunu söyledim; CHP,
Tuncelili bir siyasetçiyi partinin
genel başkanı yaparak Doğu
coğrafyasıyla ilgili zaten önemli bir
vurgu yapmış olmadı mı?.. Bu
yüzden beklemek ve görmek
gerekmiyor mu?..
Eminim Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
ve ekibi bölgenin sosyoekonomik ve
sosyopolitik sorunlarının çözümü için
etkili projeler geliştirmeye
çalışacaktır.
Çünkü salt güçlü bir CHP iktidarı
için değil, ülkenin huzuru ve geleceği
için de Doğu ve Güneydoğu ile Batı
kentlerinde yaşayan Kürt kökenlilere
kucak açılması gerekiyor.
İnsanlar dara düştüğünde ya da
hasta yataklarında merhametin
şekillendirdiği bir sevgiyle yaşama
sarıldığında hep şunu söylerler ya:
Ne kadar çok sevenim varmış...
Kendimi CHP’nin Parti Meclisi
listesinde gördüğümde işte o
hüzünlü cümleyi düşündüm.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen
ve son 48 saattir yanıtlamakta
zorlandığım telefon ve mesajlar
çevremi saran sevgi çemberini
kocaman bir deniz haline getirdi...
Siyasi parti lider ve
yöneticilerinden bürokratlara,
rektörlerden yargı mensuplarına,
yazarlardan tiyatro ve sinema
oyuncularına, gazetecilerden
vefakâr CUMOK’lara ve de
Cumhuriyet’teki dostlarıma kadar
her kesimden yüzlerce destek
telefonu aldım...
Tepkilerin tamamı çok ama çok
olumluydu. Geç kalınmış bir karar
olduğundan yakınanlardan tutun,
“arkandayız” diyenlere kadar her
kesimin ortak duygusu “çok iyi oldu”
cümlesinde odaklanmıştı!..
Söylediler ki, zaten toplumun da
CHP tabanının da benimle ilgili
böyle bir beklentisi varmış ve bunun
yaşama geçirilmesi için de tam
zamanıymış!..
Politika zor ve kavgalı bir
süreç... Ulaştığım noktanın
sevinciyle içten duygularını iletenler
benim bu işin üstesinden
gelebileceğime inanıyorlar...
Aksini düşünenler, kıskançlığın
ve de korkaklığın türbülansına
düşmeyeceğimden emin
olabilirler!..
Eminim herkes, Büyük Önder’e
atfedilen o ünlü “Mevzubahis vatan
ise gerisi teferruattır”
sözüne inanarak ülke için bir şeyler
yapabilmenin çabasına girdiğimi
biliyordur!..
Türkiye’nin içine sürüklendiği
sosyopolitik kaos toplumsal huzurun
ortasında canlı bomba gibi
dolaşırken ülkenin duyarlı bir kalemi
olarak; barış, demokrasi ve kardeşlik
uğruna başımı kuma gömmeden
ayakta duracağım...
Evimden, ailemden ve
yaşamımdan kısarak mücadele
edeceğim...
Ben bu gerçeğe inanarak, 25 yıldır
kalemini dik tutan elimi taşın altına
koydum... Mücadele anlayışıma
yönelik yaygın inanca güç katma
uğruna desteklerini ileten herkese
kucak dolusu sevgiler...
obursali@cumhuriyet.com.tr
CHP’ye davet sitemi
Hükümet Sözcüsü Çiçek, Başbakan’õn Kõlõçdaroğlu’nu aramamsõyla ilgili
olarak ‘Bildiğim kadarõyla AKP kongreye davet edilmedi’ yorumunu yaptõ
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardõm-
cõsõ Cemil Çiçek, Başbakan Tayyip Er-
doğan’õn Kemal Kılıçdaroğlu’nu tebrik
için aramamasõ konusunda “Bildiğim ka-
darıyla AK Parti bu kongreye davet
edilmemiştir. Doğrusu bunu da yadır-
gadığımı ifade etmek istiyorum” dedi.
Bakanlar Kurulu, Başbakan Erdoğan’õn
başkanlõğõnda toplandõ. Toplantõ sonrasõn-
da açõklamalarda bulunan Çiçek, Zongul-
dak’taki maden kazasõnõn toplantõda ele
alõndõğõnõ belirtti. Çiçek, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanõ Taner Yıldız’õn bugün
Meclis’te bundan sonra alõnacak önlemle-
re ilişkin bir bilgi vereceğini söyledi.
‘Davet olmamasını yadırgadım’
Toplantõda Merkez Bankasõ’nõn para
politikalarõyla ilgili bir de sunum yapõl-
dõğõnõ ifade eden Çiçek, Dõşişleri Bakan-
lõğõ’nõn yeni teşkilat yasasõnõn da toplan-
tõda masaya yatõrõldõğõnõ anlattõ. Çiçek,
yeni yasanõn bakanlõğõn insan kaynakla-
rõ, bütçesi, personelin özlük haklarõ gibi
bazõ konularda yeni düzenlemeler getir-
diğini söyledi. Çiçek, “Başbakan’ın
CHP Genel Başkanlığı’na seçilen Kı-
lıçdaroğlu’nu ziyaret etmesi gündem-
de mi” sorusu üzerine, partiler arasõnda-
ki ilişkilerin zaman zaman gerildiğini,
buna karşõn Türkiye’de iki geleneğin yõl-
lardõr sürdürüldüğünü belirterek “Parti
kongrelerinde kongreyi hangi parti
yapıyorsa diğer partileri davet ediyor-
lar. Bildiğim kadarıyla AK Parti bu
kongreye davet edilmemiştir. Doğrusu
bunu da yadırgadığımı burada ifade
etmek istiyorum” diye yanõt verdi.
Yılmaz: Enflasyon
yıl sonunda düşecek
Bakanlar Kurulu’na
sunum yapan Merkez
Bankası Başkanı Dur-
muş Yılmaz enflasyo-
nun 2010 yılının son
çeyreğinde ve 2011 yı-
lının ilk çeyreğinde
belirgin düşüşler gös-
termesinin beklendiği-
ni bildirdi. Ayrıca kü-
resel ekonomiye iliş-
kin belirsizlikler ne-
deniyle politika faiz
oranlarının bir süre
daha mevcut düzey-
lerde tutulması ve
uzun süre düşük dü-
zeylerde seyretmesi
gerekebileceği ifade
edildi. (Fotoğraf: AA)