10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olarak kürsüye çıkışı, yurtta büyük bir heyecan yaratırken, malum yandaş-paydaş medya, bunu ciddi boyutlara varan travmalar geçirerek yaşadı ve her türlü kontrol dışı yorumu duymaya hak kazandık! Baykal’ın avukatı ve bir kriminal büronun biraz zayıf kaçan iddia yanıtlarının yarattığı tereddütlü ortam, partinin eski başkanının geç de olsa aday olmayacağını açıklamasından sonra biraz berraklaştı. Geçen hafta hızlı sarılmış dizi film tadında yaşanan gelişmelerle Türk siyasetinin yörüngesi toptan değişti. İnsanlar AKP’nin ülkenin önünü sonsuza dek tıkamış bir diktatörlük kurduğuna inanmışken, birden senaryonun tüm kartları mucizevi şekilde birbirini tamamlayarak yeni bir kurguya geçit verdi. Son iki haftada yaşananlar hakkında herhalde 2010’da 2-3 kitap çıkar! Baykal ve yarattığı “Kapalı Cezaevi veya Yatılı Lise” tadındaki değişmez müdürlü parti modeli biter bitmez, sanki akciğerlerden tıkaç kaldırılmışçasına içeriye yıllardır öngördüğümüz ve savaşını verdiğimiz şekilde oksijen girmeye başladı. Organlara kan geldi, dolaşım başladı ve eller-kollar hareket etmeye başladı. Yıllardır partiye akıtılamayan güç birikimleri birden devreye girdi ve Türkiye yerinden oynamaya başladı. Aniden CHP’nin bu ülkede Cumhuriyeti kuran ve ülkede kitleleri en derinden etkileyecek siyasi yapı olduğu ortaya çıktı. Halkta inanılmaz ve beklenmedik bir umut yaratan bu yeni ortam, kurultayın ilk günü neredeyse ölümümüze neden olacaktı. Atatürk Spor Salonu’na girmeye çalışırken birbirini iten yüzlerce insan ve çelik tel kapı arasında ezilme riskini gerçekten iki saniye ile kurtardık. Son 25 yılda neredeyse tüm CHP ve SHP kurultaylarını izledim, böyle bir çoşkuyla hiç karşılaşmadım! “Gandi Kemal” adını Kılıçdaroğlu’na, yazdığına göre Milliyet’te Mehmet Tezkan kendisi 22 Mart 2009’da verdi sanıyormuş. Tam ben ondan önce 17 Şubat 2009’da bunu bu sütunda ilk olarak kullandığımı açıklamaya başlamıştım ki, ertesi gün Fatih Çekirge 8 Şubat’ta bu benzetmeyi ilk olarak İstiklal Caddesi’nde bir sade vatandaşın yaptığını ve bunu yazdığını belirtti. Tabii ben yeni Başkan’ın makamından yıllar önceki arkadaşlarının da aynı şeyi söylediklerini öğrendiğimde şaşırmadım. Çünkü bu paralelizm fazlasıyla fışkırıyor! Hem fizik hem de insani olarak! Yani Kılıçdaroğlu’nun “büyük koşusu” başlarken Gandi lakabının belirmesi zaten kaçınılmazdı! Kılıçdaroğlu’nun verdiği iktidar sözü, CHP’lilerin yıllardır duymayı unuttukları bir hülya gibiydi. Halkın ise buna inanmaya CHP’lilerden bile daha fazla ihtiyacı vardı. Yoksa zincirlerinden kurtulmuş ve solda birliği sağlayacak görünen Atatürk’ün Partisi imkânsız görüneni başarıp demokrasiyi son virajda kurtarıyor muydu? Sonuçta yaşanan mutlu deprem AKP’nin kimyasını bozuverdi. Rutin gidişat bozulup “Korku İmparatorluğu”nun ayakları sallanmaya başlayınca, Başbakan panik içinde CHP içindeki Brütüs’leri aramaya başladı. İsim değiştirip Kurultay’da “Recep Bey”e dönüşmesine henüz 24 saatten biraz fazla vardı. Yolun sonu görünüp “sonsuz” sandığı şato çatlamaya başlayınca morali çöktü. Morali bitiveren diğer kesim, başta söylediğimiz gibi “hükümetin medya kanadı”ydı. Sözde CHP Kurultayı’nı şaşkınlık içinde izlerken, her biri son bir umutla bu “yeni CHP”nin onların tarif ettiği şekilde Cumhuriyet’in temel değerlerini unutmuş, türbanla iç içe geçmiş, Kıbrıs, AB ve Ermeni sorunlarında paydaş medyanın emrettiği şekilde davranan(!), iliği alınmış, Atatürk’ün ve ülke bütünlüğünün değerini unutmuş bir çeşit parodi altı ok partisi olması için dua ve tahmin yarışına girmişlerdi. Tanrı hepsine akıl fikir versin… Baykal’ın salı günleri grupta yaptığı konuşmaları beğenmeyen çok kişi var mıydı sanıyorsunuz partide? Her birinin anlayamadığı nokta, CHP’nin ana sorununun ideolojik değil, tamamen güç birleştirme konusunda, Başkan’ın bunu imkânsız hale getiren partiyi 17 yıldır yürüttüğü demirperde modeli olmasıydı. Son saniyede değiştirilen tüzükler, yaklaşma yasağı ile dikenli telli bölgelerde yapılan kent dışı kurultaylar, değişmez ebedi kurmaylar, hepsi “Baykalizm”in kilit rolü oynayan uzun döneminden tarihe kalan acı sayfalardı. Şimdi artık sıra Kılıçdaroğlu’nun yaktığı ateşle iktidara yürümeye geldi… [email protected] www.bedribaykam.com CMYB C M Y B ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 25 MAYIS 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 CHP’de yeni dönem: Hokus pokus Önder Savus! İmansız Nail Muzaç: “Yolsuzluklara bulaşmış başbakanın Yüce Divan’da yargılanmasını engellemek için anayasa ile oynamak kadere imansızlıktır.” Küsük Süleyman Ünsal: “Gücenilir kaynaklardan alınan bilgiye göre son gelişmelerden sonra 'küskünler’den Deniz Baykal'ın da CHP’ye üye olacağı öğrenildi!” Tercih Vahdi Bingöl: “Halı sahayı, çim sahaya tercih edenler, Baykal gibi aktif futbolu zamansız bırakmaya mahkûmdur!” YağmurDeniz Ağaçları kesip cami yapıyorlar DİYARBAKIR’DAN gelen mektupta şöyle yazıyor: “Diyarbakır İl Özel İdaresi'nin bahçesinde yetişmiş, güzel ağaçlar vardı. Bunlar kesildi ve yerinde kocaman, kubbeli bir cami inşaatı sürüyor. Hani, İslamiyet’te bir ot koparan, ağacın dalını kıran cehennemlikti. Demek ki, buraya cami yapma kararı verenler inanmış, mümin, samimi Müslüman değil. Namaz kılmak isteyen, ağaçların gölgesinde de ibadetini yapabilirdi. Acaba, İl Özel İdaresi’nin müdürü, muavinleri, sekreterleri, şefleri, memurları toplam kaç kişi ki, cami yapmak bir ihtiyaç oldu? Öte yandan, çevrede, yürüyerek 10 dakikalık mesafede birçok cami var. İl Özel İdaresi'nin görevleri arasında cami yapmanın da olduğunu böylece öğrenmiş olduk. Osmanlı da, duraklama ve çöküş dönemlerinde cami yapar, tekke açar, tembellere pilav dağıtırdı. Sadrazamlar, servetlerinin milyarda birini harcayıp, adlarını yaşatmak için ibadethaneler kurardı. Evet, Diyarbakır vilayetinde hükümet her şeyden elini çekti; cami yapma faaliyetlerine hız verdi. Halk ise AKP'den iyice soğudu; yaptırdıkları cami Ayasofya büyüklüğünde olsa bile, artık kimseyi kandıramıyorlar.” Bu arada AKP’nin son numarası Diyarbakır Özel İdaresi’nin başındaki Hüseyin Avni Mutlu’yu İstanbul’a vali tayin etmek oldu. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dinlerken empati yapmak istedim. Kendimi, cıvanımın padişahı Fatih Sultan Recep’in yerine koymaya çalıştım. Keşke koymaz olaydım. Fazla empati yapıp fazla Recep olunca Kılıçdaroğlu’nun neredeyse her sözüne ifrit oldum, sinirden hop oturup hop kalktım; tansiyonum çıktı, şekerim yükseldi. Aradan iki gün geçti, sinirim henüz yatışmadı! Ben ki adeta ikinci peygamber olarak “milli iradeye karşı çıkmak irticadır” diye gericiliğin yeni bir tarifini bulmuşum, dünyanın zengin başbakanlarından biri olarak işsizliğin çaresini bulmak üzereyim adam kalkmış fakir fukara edebiyatı yapıyor. Fakir fukara edebiyatı yapmak kolay, kendine güveniyorsa benim gibi fakir fukara ticareti yapsın da görelim! Üniversite mezunları iş bulamıyormuş. Bunu elâlem biliyor. Sen yeni öğrenmişsen bana ne? Üniversite mezunlarına iş bulma formülün ne onu söyle. Kaynağını açıkla. Formül Kaf Dağı’nın arkasında bile olsa biz gider buluruz; kaymağını yeriz! O kadar ahlak dersi vermişim, uzun uzadıya aile ahlakını anlatmışım, fakat adam tutmuş ailecek başımızı soktuğumuz havuzlu villacıkların ve çocukların gemiciklerinin hesabını soruyor. Şimdi bir şey söyleyeceğim, dini siyasete alet etti diyecekler. Bunlar kadere inanmadıkları gibi kısmete de inanmazlar. Talih kuşu gibi çocukların başına konan devlet kuşunun varlığını inkâr ediyorlar! Siyasi ahlak yasası çıkaracakmış; vurguncunun, talancının, kalpazanın Meclis’te yeri olmayacakmış. Gel de ifrit olma. Tamam, bana saygı gösterip “Recep Bey” demeni takdirle karşılıyorum ama nerede milli iradeye saygı, nerede milli iradenin üstünlüğü? Milli irade seçip Meclis’e gönderecek sen, dur içeri giremezsin diyeceksin ha! Adam, demokrasiden nasibini almamış ki. Hayatında bir kere bile tramvaya binmemiş; n’olacak! Anayasayı değiştirecekmiş. İnsaf yahu! Biz ne yapmaya çalışıyoruz? Anayasayı değiştirdik; referanduma giderken, gel elini taşın altına koy diyoruz ama sen bize taş koyuyorsun! İlla ben, illa ben diyen “ben yaptım oldu”cunun tekisin sen. Neymiş, anayasada güçler ayrılığı ilkesini güçlendirecekmiş. Biz ne yapıyoruz? Hükümetin elini güçlendiriyoruz. İfrit oldum ifrit! İfrit MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK Umuda Sarılmak... İngiltere’de 800 yıl sonra ilk rengeyiği dünyaya geldi. Aşırı avlanma ve elverişsiz koşullardan ötürü 13. yüzyıldan sonra nesli tükenen rengeyikleri, adada yeniden sürgün verdiler. Ne ilginç! Yavrunun adını “Mavi” koymuşlar. Sevindim… The Daily Mail’deki fotoğrafında gözleri ışık saçıyor. Hoş geldin bebek, dünyamıza umut verdin… Ülkemizde de karanlık bir komplonun ardından, iyimser bir gelişme. Sürgüne gönderilen Deniz Baykal’ın ardından, sürgün veren Kemal Kılıçdaroğlu... Koca CHP çınarının köklerinden yeni bir sürgün fışkırıyor. Uygun çevre koşulları sağlanırsa, temiz havada, yeterince sulanıp, ayrık otlarından arındırılırsa, kimyasal katkılarla zehirlenmezse, genetiğini değiştirmek için laboratuvar çalışmalarına uğramazsa, yeni sürgün hızla büyüyecek, serpilip gelişecek. Yeni bir sürgün, yeni umutlar yaratıyor. Kılıçdaroğlu toplumu hareketlendirdi, heyecanlandırdı. İşsizler, yoksullar, emekçiler, emekliler, gençler, üreticiler için, halk için yeni bir dönem başlıyor. İnsanlar kadar doğa, çevre ve ülkemizin tüm canlı varlıkları adına da yeni bir süreç diyeceğim, abartı sayılmaz eminim. İktidarın peşkeş çektiği dereler örneğin... Anadolu’nun dört bir yanında kullanım hakkı özelleştirilen, Google Earth'ten yer beğenip, elinde çantaları dağlarda tepelerde dolaşan birtakım yabancıların yağmaladığı, sermayeye peşkeş çekilen, yarın büyük olasılıkla çokuluslu şirketlerin eline geçecek dereler... Dağı taşı delen, ormanı yok eden madencilerin çıkarı için tutsak edilen dereler. “Çevrecinin daniskası” Başbakan’ın, defalarca istifaya çağrılan çevreye duyarsız Çevre Bakanı’nın iktidarlarıyla, üstüne 2 bine yakın hidroelektrik santralı (HES) planlanan dereler… Oysa Anadolu’nun dört bir yanında, Yuvarlakçay’da, Fırtına Vadisi’nde, Kaz Dağları'nda, Sinop, Rize, Artvin’de, Antalya’da, Tortum’da, Senoz Vadisi’nde, dünyanın ikinci büyük kanyonu Valla’nın beşiği Loc Vadisi İkizdere’de sular, özgür akmak istiyor. Bilmeyen yok; gelecekte uluslararası mücadele petrol değil, suların üstüne olacak. AB, utanmadan sıkılmadan Türkiye’deki nehirlerin kullanım hakkı peşinde. Aslında “HES’ler bahane, sular şahane”. Ülkemizde çevre yağmasından, doğa talanından kurtulmak için, doğal kaynakların bozulmaması, yok edilmemesi için, küreselleşmeci iktidardan kurtulmak gerekiyor. Belirli uzlaşmalara ya da dayatmalara maruz kalarak PM listesini oluşturan Kılıçdaroğlu, özünde sermayenin çıkarını gözeten bazı liberal üyelere aldırmazsa, Türkiye’nin çevresi ve doğası adına da yeni bir pencere açılıyor demektir. [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Birkaç sa- nayi kurumu- nun tek yöne- timde birleş- mesi. 2/ Gö- çebelerin ko- nak yeri... İki dağõn arasõn- da kalan bü- yük çukur; vadi. 3/ Ucu dövülüp fõrça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanõlmasõ Müslü- manlõkça sünnet olan ağaç çubuğu... Bir nota. 4/ Doğu Karadeniz yöresinde mõsõra verilen ad. 5/ Gelir... Kupes balõ- ğõna verilen bir baş- ka ad. 6/ Görünme- yen, meydanda bulunmayan... Eski Mõsõr’da gü- neş tanrõsõ. 7/ Korunmak için bir yere bõrakõlan eşya... Lantan elementinin simgesi. 8/ Bir gõda maddesi... Çatõ kirişi olarak kullanõlan ve kire- mitlerin altõna döşenen ince tahta. 9/ Bir organõ- mõz... Yağõ alõndõktan sonra zeytinin kalan po- sasõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir araya gelen ya da getirilen. 2/ Asya’da bir õrmak... Kirpik boyasõ. 3/ İş, husus, konu. 4/ “Ne- ler yapmadõk şu --- için / Kimimiz öldük / Ki- mimiz nutuk söyledik” (Orhan Veli). 5/ Uyarõ... Kitap getirmemiş peygamber. 6/ Kokulu bir çörek cinsi... Azerbaycan ve Kars yöresinde kul- lanõlan telli bir çalgõ. 7/ Dünyamõzõn uydusu... Sõk gözlü ağ... Lityum elementinin simgesi. 8/ Ba- ğõşlama... Genellikle eşeklere vurulan bir tür eyer. 9/ Bilgiçlik taslayan kimse... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 O P T İ M U M A R U A M L Ö Z Y A L A M U K M A N E M İ İ S A N R E T O R İ K T A V İ T İ R A R S İ N K O P L A K G R K İ S İ T A K O R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM CHP’nin Çıkışından Paniğe Kapılanlar!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle