Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2010 SALI
6 HABERLER
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Gökyüzü masmavi, Körfez’de insanı
rahatsız eden kokudan eser yok...
Kordon’da on binlerce insan çimlere
oturmuş... Çocuklar anne ve
babalarıyla oynuyor, sevgililer çimlerde
sarmaş dolaş sohbet ediyor... Deniz
kıyısını çevrelemiş kafeler tıklım tıklım.
Gülen yüzlerdeki mutluluk baharın
çiçek kokularına karışıyor...
İzmir’de bu manzarayı izlerken
Anadolu’nun dört bir yanında kimi
belediyelerin meyhaneleri kapatan
kırmızı çizgilerini anımsadım. Mahalle
baskısının toplumu cendereye aldığı
bölgelerin aksine İzmir’in yüzünü niçin
aydınlığa döndüğünü bir kez daha
gördüm.
Özgürlük tabii ki insanların yalnızca
açık alanlarda küçük bir şişe birayı
yudumlaması değil... İnsanın nefes
almasıyla başlıyor özgürlük...
Toplumlar çağdaş kentlerde
yaşama, bağnazlıktan uzak durma
ve özgürlüklerinin keyfini çıkarma
uğruna CHP yönetimlerini tercih
ediyor!.. AKP’nin İzmir’de çökmesinin
en büyük nedeni özgürlüklerin
kısıtlanacağı tehlikesiydi!..
Kenti “Gâvur İzmir” diye
aşağılayan AKP, 29 Mart
seçimlerinde yöre insanından okkalı
bir şamar yese de, bürokratları
mahalle baskısını körüklemeye
devam ediyor!..
Karabağlar ilçesinin CHP’li Belediye
Başkanı Sıtkı Kürüm bir dönem
tinercilerin istilası altında bulunan bir
parkı çok güzel bir sosyal tesise
dönüştürmüş. Başkan Kürüm’le birlikte
tesisi dolaşırken çocukların orada artık
rahatlıkla oynayabildiğini, ailelerin
şelale ve heykellerle süslenmiş parkta,
amfitiyatronun çevresinde huzurlu
biçimde sohbet edebildiğini gördüm.
Buraya kadar her şey güzel ama
Karabağlar Kaymakamı Veysel
Özgür, sosyal tesislerdeki
restoranın içki ruhsatını iptal etmek
için her yolu deniyor... Peki, soyadı
Özgür olan kaymakamı gerçekte neler
rahatsız ediyor?..
Bence içki ruhsatı değil!.. Öğrendim
ki Kaymakam Bey parka
yerleştirilen Karabağlar’ın ilk
Atatürk heykelinin açılış törenine de
katılmamış! Tesise adı verilen Uğur
Mumcu yaşıyor olsaydı eminim Veysel
Özgür’e şu soruları sorardı:
Söz konusu parktaki içkili restoranı
daha önce Konak Belediyesi Meclis
üyesi olan AKP’li Aykut Yenice
işletirken niçin emniyet ve
kaymakamlık müdahale etmedi?..
Belediye ile girdiğiniz kavgayı en
çok kim destekledi?.. AKP’liler mi?
Yoksal Menzil Dergâhı’nın da
desteğini alan Büyük Birlik Partililer
mi?..
Karabağlar’da Bir Kaymakam!..
Türkiye’de
çağdaşlaşma ile
muhafazakârlaşma
arasındaki çelişkiyi
bürokrasi de
körüklüyor!.. Bir yanda
AKP’nin parti müfettişi
gibi davranan valiler ve
mahalle baskısını
resmileştiren
kaymakamlar... Diğer
yanda Güneydoğu’daki
Nakşi-Nurcu yapıya
taviz veren solcu
belediye başkanları!..
DTP’liler, Diyarbakır
ve Van’da, Said Nursi
posterlerinin taşındığı
mitinglerde, Mellelerin
ellerinde Kuran’la
kitlelere öncülük
etmesine izin
vermişlerdi.
Diyarbakır’ın BDP’li
Belediyle Başkanı
Osman Baydemir’in
geçtiğimiz yıl ramazan
ayında imamlara gümüş
şekerlik armağan etmesi
ise tarikatlara zeytin dalı
olarak nitelendirilmişti!..
Batman’ın BDP’li
belediyesi de önceki
gün “Kutlu Doğum
Haftası” adı altında
mevlit okuttu! Aslında
amaç Batman belediye
başkanı seçildikten 29
gün sonra 12 Kasım
1979’da kafasına kurşun
sıkılarak öldürülen Edip
Solmaz, faili meçhule
kurban giden Musa
Anter ve HEP
milletvekili Mehmet
Sincar ile Paris’te ölen
türkücü Ahmet Kaya’yı
anmaktı...
Halkevlerinde hafta
sonu gün boyunca
mevlit okutan Batman
Belediyesi de, PKK-
BDP çizgisinin
muhafazakârlaşma
stratejisine hizmet
ediyor. Şaşıyorum, bu
çizgi nasıl oluyor da
Hizbullah ve Fethullah’a
karşı laikliği kullanırken
tarikat ve cemaatlere
taviz veriyor?
“Marksist- Leninist”
Murat Karayılan bir yıl
önce Kandil Dağı’ndaki
PKK kampına giden
Hasan Cemal’e ne
demişti?.. “PKK artık
eski PKK değil!..”
Marksist Dönüşüm!..
Bir yandan BDP, bir
yandan Avrupa’da örgütlü
KONGRA-GEL... Ve diğer
yandan PKK ile yan
kuruluşları... Hepsinin son
üç yıldır sürdürdüğü bir
kampanya var: Öcalan’a
özgürlük... Bu uğurda
gösteriler yapılıyor, imzalar
toplanıyor, konferanslar
düzenleniyor. Örgüt bu
umutsuz kampanyayı,
“Öcalan’sız çözüm
çözümsüzlüktür” gibi
paradoks içeren bir
söyleme de
dayandırıyor!..
Abdullah Öcalan’ın
sağlık sorunları ve cezaevi
koşullarıyla ilgili
yakınmaları ise bu
kampanyaları tetikliyor,
hatta çatışma bile
çıkarıyor. PKK lideri
bunun yanı sıra “özgürlük”
kampanyasını yürütecek
cepheyi daha da
genişletmek için yeni
stratejiler uyguluyor.
Öcalan bu amaçla İmralı
Cezaevi’nden ikinci kez af
ilan etti!.. PKK’nin başı
eski yoldaşlarına şu
çağrıyı yaptı:
“Bana dair de,
düşüncelerime dair de
eleştirileri olabilir.
Kimilerinin çelişkileri
olabilir, kimileri de bizzat
dönmek için benden çağrı
bekliyor olabilir. Ben bir
kez daha çağrı yapıyorum.
Hareketimiz etrafında
birleşmeyi ve güç katmayı
esas almalıdırlar. Aksi
takdirde bu sürecin bu
gelişmelerin üstesinden
tek başlarına gelemezler,
ezilirler. İran’da, Irak’ta,
Suriye’de, Avrupa’da,
Türkiye’de, her tarafta bu
durumda olanları tekrar
mücadelemiz etrafında
birleşmeye çağırıyorum.”
Öcalan sözlerini, “PKK
her zamankinden daha
güçlü bir konuma
gelmiştir” diye bitirmiş!..
Bana hiç inandırıcı
gelmedi. Öyle olsaydı
Öcalan, Urfalı Faysal
Dunlayıcı, İranlı Şapor
Badoşiva, Suriyeli Salah
Nuri ve Diyarbakırlı
Hikmet Fidan’ın PKK’den
ayrıldığı için öldürüldükleri
süreçten af aşamasına
gelir miydi acaba?..
İmralı’dan Af Çıktı!..
Irak - İran kırsalı ile bu ülkelerin
Türkiye sınırlarına sığınmış binlerce
PKK’linin hareket kabiliyeti giderek
azalıyor... Örgüt suskunluğunu
“eylemsizlik” gerekçesine sığdırsa
da, gerçek şu ki, Irak’ta kurulan
“Üçlü Mekanizma Merkezi”nin
önlemleri PKK’yi yalnızlaştırıyor.
Örgüt eskisi gibi Kandil
Dağı’na lojistiği sağlayamıyor.
Militanlar artık rahatlıkla araziye
inip güvenlik güçleriyle
çatışamıyor...
Oysa PKK’yi Doğu’da hareketsiz
bırakan bu ablukaya karşın,
örgütün seyyar eylem timleri
Karadeniz Bölgesi’nde elini kolunu
sallayarak dolaşabiliyor?..
Bu tim Tokat’ın Reşadiye
ilçesinde 7 askeri, Samsun’un
Ladik ilçesinde 2 polisi şehit etti.
Aynı grubun uzantıları dün
Giresun’a kadar gittiler. Üstelik
teröristler pervasızlıklarını yola
mayın yerleştirmeye kadar
götürebildiler! Sonuç: Bir astsubay
şehit, iki asker yaralı...
Farkında mısınız bilemiyorum;
PKK artık Doğu’ya oranla
Karadeniz kırsalında çok daha
rahat hareket edebiliyor!.. Bu
durum kent eylemlerinin
büyüyeceğini de haber veriyor.
Benden söylemesi!..
Karadeniz!..
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Paris’e Zero G Uçuşu
Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Rektörü İsrafil
Kurtcephe, bu yılın ocak ayında çok iddialı bir
çıkış yaptı, Akdeniz Üniversitesi’nde Uzay
Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü kurmak için
çalışmalara başladıklarını, başına da
“doktorasını NASA’da yapan ve bir süre önce
kadroları arasına kattığı Yrd. Doç. Dr. Mustafa
Helvacı’yı getirdiğini” açıkladı. Açıklama
Anadolu Ajansı’na yapıldı, pek çok gazetede,
bu arada www.antalyadabugun.com,
20.01.2010) internet sitesinde yer aldı.
Milli Gazete’nin 18 Haziran 2009 tarihli
sayısında ise Kurtcephe şöyle diyordu:
“NASA’da uzaybilimci olarak görev yapan
nükleer fizikçi Prof. Dr. Mustafa Helvacı’yı
aramıza kattık.. Akdeniz Üniversitesi tarihinde
ilk kez nükleer fizik alanında bölüm açıldı.
Nükleer araştırmalara başladık. Burada uydu
yapacağız.”
Uydu yapan bir nükleer fizik bölümü bugüne
kadar görülmedi! Ayrıca bildiğimiz kadar,
üniversitede zaten 1992’den beri böyle bir
bölüm var!
Anlaşılan hiçbir ilgisi olmadığı konuları
karıştırdı Rektör Bey fizik-astrofizikle nükleer
fiziği karıştırdı, Helvacı’yı hem profesör yaptı
hem de nükleer fizikçi!
Diyelim ki bir sürçülisan var, Rektör Bey
daha sonraki demeçlerinde bu sürçülisanı
düzeltiyor... Ama Helvacı’nın NASA bilim
insanı olduğu iddiasını yineliyor..
Bu bilgiyi nereden aldı bilmiyoruz, ama
Helvacı’nın NASA’da çalıştığına ve bu kurumla
bir ilişkisinin olduğuna ilişkin hiçbir bilgiye bir
yerde rastlamadık! Gazetelerde “Hayır NASA
ile ilişkim yoktur” diye bir düzeltme de
göremedik!
Rektör Bey’in uzay bilimleri ve teknolojileri
bölümü kurmaktaki gerekçesi: “Bu çağda da
uzayda olmayan hiçbir devletin büyük güç
olamayacağı fikrini taşıyorum.”
Her üniversitenin büyük hedefleri olmasını
destekleyen bir insanım. Akdeniz Üniversitesi
böyle bir hedef koyduysa, şüphesiz ki öncelikle
Rektörün elini sıkmak gerekir!
Ama bir kimse uçuk hedeflere kilitlenirse, bol
keseden atıyordur; amaç, böyle üstten
atmalarla yine devletten, DPT’den vb. işe
yaramaz yeni binalar için harcanacak ve çarçur
edilecek büyük paralar koparmak olabilir!
Üstelik Helvacı ile böyle bir işe kalkışacaksa,
Rektöre birileri dur demeli!
Neden böyle diyorum, bakın: “Kurulacak
bölümün ilk hedefi uzaya uydu göndermek..
Ama biz bununla yetinmeyeceğiz, AÜ’de
yapılacak Türk mekiğiyle uzaya ulaşmak,
bilimsel araştırmaları orada yürütmek... Bu
amaçla, AÜ’ye davet edilmesi kararlaştırılan 9
öğretim üyesinden Mustafa Helvacı, bu teklifi
kabul ederek Antalya’da çalışmalarına başladı..”
Ben doğrusu böyle bir hedeften korkuya
kapıldım!
Neredeyse Antalya’da bir NASA kuracaklar!
Ama böyle hedeflerin arkasında, öyle
anlaşılıyor ki, Helvacı var!
Kurtcephe, biliyorsunuz, ikinci sıradayken
Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atandı!
Eh, Gül’ün bir zamanlar özel kalem müdürü
Helvacı’nın da “büyük düşüncelerle” Akdeniz
Üniversitesi’ne gelmesi normal!
Helvacı bu arada sık sık basında boy
gösterdi: “Uzaya çıkmadan, Antalya’dan Paris’e
yerçekimsiz ‘Zero G’ uçuşu yapmayı planladık,
ayrıca Amerika’dan bir astronot getirteceğiz”
(Sabah, 6 Mart 2009)
Ne diyelim, hayırlısı olsun... Bu Zero
uçuşunun bize ne kazandıracağını, ne
olduğunu, kaça çıkacağını, Türksat’ın hangi
amaç ve kârlılıkla işin içine gireceğini doğrusu
bilmiyoruz...
Rektör Kurtcephe diyor ki: “Burada bir bilim
yıldızı doğuyor, bu yıldızı hep beraber
parlatmamız gerekiyor...”
Hadi hayırlısı!
Ama bu yıldızı parlatmadan önce, Helvacı’ya
“Yahu şu Kentucky’de yaptığın doktoranın bir
nüshasını verir misin” diye sorsa, diyoruz...
Sonra orada bir sahneye konan bir komedi
mi yoksa gerçek mi, görelim..
Özkızınatecavüzetti,torununatacizdebulunduEDİRNE (Cumhuriyet)
- Edirne’nin Uzunköprü il-
çesinde öz kõzõna 13 yaşõn-
dan itibaren 8 yõl boyunca te-
cavüz eden ve kõzõndan 2 ço-
cuğu olan baba 53 yaşõnda-
ki R.B, kõzõndan olan 17
yaşõndaki kõzõna da tacizde
bulundu. Genç kõzõn intiha-
ra kalkõşmasõyla ortaya çõkan
olay sonrasõ tutuklanan ba-
ba hakkõnda, 7 yõldan 12
yõla kadar hapis istendi.
Edirne Cumhuriyet Sav-
cõsõ Fahri Mutlu Tosun,
tutuklu sanõk R.B. hakkõnda,
“Mağdurun beden ve ruh
sağlığını bozacak şekilde
zincirleme cinsel saldırı”
suçundan başlattõğõ soruş-
turmayõ tamamladõ. Savcõ
Tosun tarafõndan hazõrlanan
ve sanõğõn 7 yõldan 12 yõla
kadar hapsi istenen iddiana-
me, 1. Ağõr Ceza Mahke-
mesi tarafõndan kabul edildi.
Savcõ Tosun iddianamesin-
de, Uzunköprü’nün Kurtte-
pe köyünde bir maden oca-
ğõnda işçi olarak çalõşan sa-
nõk R.B’nin, öz kõzõ F. ile 13
yaşõnda olduğu 1988 yõlõn-
dan, evlendiği 1996 yõlõna
kadar 8 yõl boyunca zor kul-
lanarak cinsel ilişkiye girdi-
ğini, F’nin 1992 yõlõnda
H’yi, 1983 yõlõnda B’yi dün-
yaya getirdiğini belirtti. İd-
dianamede, baba R.B’nin
bir süre sonra memleketi
Karabük’e döndüğü, burada
öz kõzõna tecavüzü sonucu
doğan oğlu H’yi evlatlõk
verdiği, kõzõ F’yi de komşu
köyde tek gözü görmeyen
birisi ile evlendirdiği anla-
tõldõ. Sanõk babanõn, kõzõndan
olan kõzõ B’yi eşinden olmuş
gibi nüfusuna kaydettirdiği
ve 17 yaşõna gelen B’yi ta-
ciz etmeye başladõğõ da id-
dianamede yer aldõ.
Sanõk babanõn yargõlan-
masõna önümüzdeki günler-
de başlanacak.
Siirt’te halk öfkeli
AVUSTURYALI BABAYA
ÖMÜR BOYU
R.B. olayõ Avusturya’da öz
kõzõnõ 24 yõl boyunca evinin bod-
rumuna hapsederek tecavüz eden
ve bu ensest ilişkiden 7 çocuk sa-
hibi olan Josef Fritzl’i (74) anõm-
sattõ. Fritzl ise ömür boyu hapse
mahkûm edilmişti.
obursali@cumhuriyet.com.tr
SİİRT (Cumhuriyet) - Siirt’in Pervari il-
çesinde yatõlõ bölge okulunda okuyan 14 ya-
şõndaki bir kõzõn, kendisine şantaj yapan 8
çocuğun tecavüzüne uğradõğõ, çocuklarõn iki
küçük bebeğe tecavüz edip birini suda boğ-
duklarõ ortaya çõktõ. Geçen yõl yaşanan olay-
la ilgili tutuklanan 3 kişi serbest bõrakõlõrken,
hâlâ iddianame hazõrlanmadõğõ belirlendi.
15 Nisan 2009’da polise başvuran H.S. 2
yaşõndaki oğlu E.S’nin kaybolduğunu bil-
dirdi. E.S, YİBO öğrencileri tarafõndan dere
kenarõnda bulundu. Bebeğin vücudunda ya-
ra izleri olduğu ve tecavüze uğradõğõ saptan-
dõ. Bir gün sonra E.S’nin amcasõnõn 3 yaşõn-
daki kõzõ A.S. kayboldu. A.S’nin cesedi de
aynõ bölgede bulundu. Minik kõzõn tecavüz
edildikten suda boğularak öldürüldüğü be-
lirlendi. Polis, A.S’nin yanõnda görülen kõ-
zõn, bebeklerin amcasõnõn kõzõ 14 yaşõndaki
D.S. olduğunu tespit etti. D.S, 2 kuzenine
tecavüz edip birini öldürenlerin, kendisi gibi
YİBO’da okuyan ve o tarihte yaşlarõ 13 ile
14 arasõnda değişen H.T, Y.Ş, H.T, M.T,
M.K, C.Ş, S.G. ve A.F.K. olduğunu söyle-
di. İfadesinde D.S, “İki kişi beni yere dü-
şürdü. Biri eşofmanımı çıkardı, biri üze-
rime uzandı. Bu şekilde fotoğrafımı çekti-
ler. Sonra onlara 3-4 yaşlarında bir ço-
cuk getirmemi istediler” dedi. D.S, önce 2
yaşõndaki E.S’yi kendisine şantaj yapan er-
kek öğrencilere teslim ettiğini anlattõ. Öğ-
rencilerin miniğe sõrayla tecavüz ettikten
sonra, dereye batõrõp çõkardõklarõ ve boğul-
duğunu sanarak kaçtõklarõ belirlendi.
Ertesi gün herkes E.S’yi ararken yeniden
dere kenarõna giden 8 öğrenci, çocuğun öl-
mediğini görünce ilçe merkezine götürüp
onu bulmuş gibi bõraktõ. Aynõ gün D.S’yi
yine tehdit eden 8 erkek öğrenci, bu kez
bir kõz çocuğu istedi. D.S. de amcasõnõn 3
yaşõndaki kõzõ A.S’yi çocuklara teslim etti.
A.S’ye de sõrayla tecavüz eden öğrenciler
çocuğu havuzda boğdu.
D.S. ile erkek öğrenciler tutuklandõ. Sa-
nõklardan Y.Ş. suçunu itiraf etti. Siirt Vali-
si Necati Şentürk, çocuklardan altõsõnõn
bir süre yetiştirme yurdunda kaldõktan son-
ra ailelerine teslim edildiğini, tutuklanan
üç çocuğun ise tutuksuz yargõlanmak üzere
serbest bõrakõldõğõnõ belirtti. Şentürk, ih-
malleri görülen okul müdür vekili ile 2
yardõmcõsõnõn görevden alõndõğõnõ belirtti.
AYŞE SAYIN
SİİRT - Aynõ ilköğretim oku-
lundan 7 kõz çocuğuna 2 yõl bo-
yunca “toplu tecavüz” iddiasõyla
gündeme gelen Siirt’te, “kentin na-
musu”nu koruma kaygõsõ, mağdur
çocuklarõ ikinci plana itmiş du-
rumda. Siirtlilerin en çok yakõndõ-
ğõ konu, kentin bu iddiayla günde-
me gelmesi, basõnõn bu konuyu bü-
yütmesi… “Suçu olan varsa idam
da edilsin, ama Siirtlilere bu olay
mal edilmesin” diyen de var, “Te-
cavüz eden de, bu işte kullanı-
lanlar da cezalandırılsın, onları
o adamların kucağına silah zo-
ruyla mı oturttular” diyen de…
CHP’li TBMM İnsan Haklarõnõ
İnceleme Komisyonu üyeleri Ah-
met Ersin ve Malik Ecder Öz-
demir, dün Siirt’e giderek tecavüz
iddialarõyla ilgili incelemelerde
bulundu. CHP’lilerin görüşmele-
rinden yansõyan bazõ notlar şöyle:
? Siirt, medya, sivil toplum ör-
gütleri siyasi partilerin odağõ olmuş
durumda. Ankara ve İstanbul’dan
gelen basõn mensuplarõ kente akõn
ettiği için oteller dolu. Özdemir ve
Ersin’in ziyaret ettiği Siirtliler,
“Keşke bu olay nedeniyle değil de
başka sorunlarımızı paylaşmaya
gelseydiniz” diye yakõnõyor.
? Siirt’te herkesten aynõ söz-
cükleri işitiyorsunuz: “Böyle bir
olay nedeniyle gündeme gel-
mekten dolayı utanıyoruz.” İnö-
nü Mahallesi Muhtarõ Ali Gündüz,
“Suçlular varsa cezalandırılsın,
idam edilsin, ama gerçekten su-
çu varsa, ama sen, sen sen diye
alıp götürmüşlerse de onun iyi in-
celenmesi gerekir. Ama medya
bize çok haksızlık yapıyor. Olay-
da bir ihmal vardır, o da devle-
tin ihmalidir, önlem alınmalıydı”
diyor. Siirtlileri en çok kõzdõran ise
“2 yıldır bu olayı biliyorlardı,
sakladılar” iddiasõ. Ama bu ko-
nuda da kafalar karõşõk; kimine
göre emniyet, savcõlõk 6 aydõr bu
olayõ izleyip takibe almõş, kimine
göre ise olay basõnda çõktõktan
sonra halk duymuş.
? Erkekler “çocukların mağ-
duriyetinden” çok kentin namu-
sunu koruma derdine düşmesine
karşõn, kadõnlar son derece duyar-
lõ. CHP İl Yönetim Sekreteri Gül-
beyaz Babaoğlu, olayõn kökenin-
de eğitimsizliğin yattõğõnõ, mağdur
ailelerinin çok fakir olduğunu be-
lirtiyor. Olaya kentteki “nüfuz-
lu” kişilerin karõştõğõna işaret eden
Babaoğlu, “Çocuklara tecavü-
zün hiçbir savunması olamaz.
En ağır ceza verilmeli, hatta bu-
nu yapanlar hadım edilmeli” di-
yerek tepkisini ortaya koyuyor.
? CHP’liler Gündüz’le konu-
şurken, içeri giren bir Siirtli teca-
vüze uğrayan çocuklarõn da ceza-
landõrõlmasõndan yana… Kimsenin
bu çocuklarõ zorla fuhuşa sürükle-
mediğini savunup “O kızları silah
zoruyla mı o adamların kucak-
larına oturtmuşlar, onlar da ce-
zalandırılsın” deyince, yanõnda
bulunan CHP’liler tepki gösterdi.
? CHP’lilerin ikinci uğrak yeri
olan mağdur çocuklarõn okuduğu
ilköğretim okulu oldu. 1285 öğ-
rencisi bulunan okulda, güvenlik
kamerasõ ve güvenlik görevlisi bu-
lunmuyor. Olayõn duyulmasõndan
sonra tedirgin olup çocuklarõnõ al-
mak isteyen aileler olmuş. Okul yö-
netimi, ailelerle görüşüp, ikna etmiş.
Müdüre göre, çocuklarõn bu hale
gelmesinde “Kurtlar Vadisi, Ezel”
gibi diziler etkili. Herkesin buluş-
tuğu ortak nokta, “eğitimsizlik,
yoksulluk” ve elbette “kimi nü-
fuzlu kişilerin baskısı” tecavüz
olayõnõn nedeni olarak gösteriliyor.
? Bir yakõnõ da tecavüz olayõna
adõ karõşan Sanayi ve Ticaret Oda-
sõ Başkanõ Nedim Kuzu, millet-
vekillerine “Sizin buraya gelme-
niz bize moral verdi. Bu vahşi in-
sanların yaptıkları bir iş” dedi.
Üç yeni gözaltı
Bu arada savcõ Mustafa Kara-
pınar’õn talimatõyla üç şüpheli da-
ha gözaltõna alõndõ. Gözaltõndaki-
lerin sayõsõ 18, şüpheli sayõsõ da tu-
tuklularla birlikte 31’e yükseldi.
Yaşlarõ 14-15 olan çocuklarõn üçü-
nün ailesinin çok yoksul olduğu, bi-
rinin orta halli olduğu bilgisi veri-
lirken, çocuklarõn çok düşük para-
larla fuhuşa zorlandõğõ belirtildi.
ERDOĞAN SUÇLUYU BULDU
‘Basõnõn
gündeme
getirmesi
ahlak dõşõ’
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Si-
irt’teki olaylarla ilgili so-
ruyu yanõtlarken basõnõ eleş-
tirdi. Milli Eğitim Bakanõ
Nimet Çubukçu da bu tür
haberlerin pedofili hastala-
rõnõ tetikleyebileceğini sa-
vunarak medyaya yüklendi.
Siirt’te yaşanan cinsel
taciz ve tecavüz olaylarõna
ilişkin sorularõ yanõtlayan
Erdoğan, “1 yıl önce olmuş
bir olay hakkında atıl-
ması gereken adımların
hepsi atılmış ve bugün
bu tekrar gündeme geti-
riliyor. Bu gazetecilik de-
ğildir. Bu bir medya man-
tığı değildir, bu basın ah-
lak ilkelerine yakışan bir
yaklaşım değildir” dedi.
Milli Eğitim Bakanõ Ni-
met Çubukçu da yaptõğõ
açõklamada medyaya yük-
lendi. Çubukçu, “Bu ha-
beri okumuş olabilecek
çocukları ve onların dün-
yasında bu olayın nasıl bir
iz bıraktığını düşündü-
ğümde üzüntüm artmak-
tadır. Öldürülen kız ço-
cuğunun otopsi fotoğra-
fını gazetelerde görmek
ise olay kadar kanımı
dondurmaktadır. Bu tarz
detaylı anlatımların pe-
dofili hastalarını tetikle-
yici etkisi tüm dünyaca bi-
linmektedir” dedi.
Devlet Bakanõ Selma
Aliye Kavaf, Siirt’te ya-
şanan cinsel taciz ve teca-
vüz olaylarõna ilişkin so-
rularõ yanõtladõ. Perva-
ri’deki olayõn 1 yõl önce ya-
şandõğõnõ kaydeden Kavaf,
“Suçun faili olan çocuk-
larla ilgili de savcılık ge-
reken işlemleri başlattı.
Bu insanlık dışı ve kabul
edilebilir bir şey değil.
Bunlar sadece bizde olu-
yormuş gibi bir kom-
plekse kapılmamak la-
zım. Dünyanın başka yer-
lerinde de oluyor” dedi.
8 ÇOCUK, 2 BEBEĞE
TECAVÜZ ETMİŞ
CHP’li TBMM İnsan Hakları
İnceleme Komisyonu üyeleri Ah-
met Ersin ve Malik Ecder Özde-
mir, buradaki incelemelerinin
ardından basın toplantısı düzen-
ledi. Siirtlilerin olayın sorumlu-
larının mutlaka cezalandırılma-
sını talep ettiklerine dikkat çe-
ken Ersin, “Anne babaların ‘eti
senin kemiği benim’ anlayışıyla
okul yöneticilerine emanet ettiği
çocukları devlet koruyamamış-
tır. Olayın kapatılacağına ilişkin
endişe taşıyoruz. Herkesin tele-
fonlarını dinleyenlerin bu vahşe-
te neden engel olamadıklarını
anlamak mümkün değildir. Dev-
letin ciddi ihmali var” dedi. (AA)
‘Olayın üzeri kapatılabilir’
‘Toplu tecavüz’ iddialarõyla sarsõlan kentin ‘namusunu’ koruma kaygõsõ, mağdur
çocuklarõ ikinci plana itmiş. En çok yakõndõklarõ konu ise basõnõn konuyu büyütmesi