27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2010 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Gökyüzü masmavi, Körfez’de insanı rahatsız eden kokudan eser yok... Kordon’da on binlerce insan çimlere oturmuş... Çocuklar anne ve babalarıyla oynuyor, sevgililer çimlerde sarmaş dolaş sohbet ediyor... Deniz kıyısını çevrelemiş kafeler tıklım tıklım. Gülen yüzlerdeki mutluluk baharın çiçek kokularına karışıyor... İzmir’de bu manzarayı izlerken Anadolu’nun dört bir yanında kimi belediyelerin meyhaneleri kapatan kırmızı çizgilerini anımsadım. Mahalle baskısının toplumu cendereye aldığı bölgelerin aksine İzmir’in yüzünü niçin aydınlığa döndüğünü bir kez daha gördüm. Özgürlük tabii ki insanların yalnızca açık alanlarda küçük bir şişe birayı yudumlaması değil... İnsanın nefes almasıyla başlıyor özgürlük... Toplumlar çağdaş kentlerde yaşama, bağnazlıktan uzak durma ve özgürlüklerinin keyfini çıkarma uğruna CHP yönetimlerini tercih ediyor!.. AKP’nin İzmir’de çökmesinin en büyük nedeni özgürlüklerin kısıtlanacağı tehlikesiydi!.. Kenti “Gâvur İzmir” diye aşağılayan AKP, 29 Mart seçimlerinde yöre insanından okkalı bir şamar yese de, bürokratları mahalle baskısını körüklemeye devam ediyor!.. Karabağlar ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm bir dönem tinercilerin istilası altında bulunan bir parkı çok güzel bir sosyal tesise dönüştürmüş. Başkan Kürüm’le birlikte tesisi dolaşırken çocukların orada artık rahatlıkla oynayabildiğini, ailelerin şelale ve heykellerle süslenmiş parkta, amfitiyatronun çevresinde huzurlu biçimde sohbet edebildiğini gördüm. Buraya kadar her şey güzel ama Karabağlar Kaymakamı Veysel Özgür, sosyal tesislerdeki restoranın içki ruhsatını iptal etmek için her yolu deniyor... Peki, soyadı Özgür olan kaymakamı gerçekte neler rahatsız ediyor?.. Bence içki ruhsatı değil!.. Öğrendim ki Kaymakam Bey parka yerleştirilen Karabağlar’ın ilk Atatürk heykelinin açılış törenine de katılmamış! Tesise adı verilen Uğur Mumcu yaşıyor olsaydı eminim Veysel Özgür’e şu soruları sorardı: Söz konusu parktaki içkili restoranı daha önce Konak Belediyesi Meclis üyesi olan AKP’li Aykut Yenice işletirken niçin emniyet ve kaymakamlık müdahale etmedi?.. Belediye ile girdiğiniz kavgayı en çok kim destekledi?.. AKP’liler mi? Yoksal Menzil Dergâhı’nın da desteğini alan Büyük Birlik Partililer mi?.. Karabağlar’da Bir Kaymakam!.. Türkiye’de çağdaşlaşma ile muhafazakârlaşma arasındaki çelişkiyi bürokrasi de körüklüyor!.. Bir yanda AKP’nin parti müfettişi gibi davranan valiler ve mahalle baskısını resmileştiren kaymakamlar... Diğer yanda Güneydoğu’daki Nakşi-Nurcu yapıya taviz veren solcu belediye başkanları!.. DTP’liler, Diyarbakır ve Van’da, Said Nursi posterlerinin taşındığı mitinglerde, Mellelerin ellerinde Kuran’la kitlelere öncülük etmesine izin vermişlerdi. Diyarbakır’ın BDP’li Belediyle Başkanı Osman Baydemir’in geçtiğimiz yıl ramazan ayında imamlara gümüş şekerlik armağan etmesi ise tarikatlara zeytin dalı olarak nitelendirilmişti!.. Batman’ın BDP’li belediyesi de önceki gün “Kutlu Doğum Haftası” adı altında mevlit okuttu! Aslında amaç Batman belediye başkanı seçildikten 29 gün sonra 12 Kasım 1979’da kafasına kurşun sıkılarak öldürülen Edip Solmaz, faili meçhule kurban giden Musa Anter ve HEP milletvekili Mehmet Sincar ile Paris’te ölen türkücü Ahmet Kaya’yı anmaktı... Halkevlerinde hafta sonu gün boyunca mevlit okutan Batman Belediyesi de, PKK- BDP çizgisinin muhafazakârlaşma stratejisine hizmet ediyor. Şaşıyorum, bu çizgi nasıl oluyor da Hizbullah ve Fethullah’a karşı laikliği kullanırken tarikat ve cemaatlere taviz veriyor? “Marksist- Leninist” Murat Karayılan bir yıl önce Kandil Dağı’ndaki PKK kampına giden Hasan Cemal’e ne demişti?.. “PKK artık eski PKK değil!..” Marksist Dönüşüm!.. Bir yandan BDP, bir yandan Avrupa’da örgütlü KONGRA-GEL... Ve diğer yandan PKK ile yan kuruluşları... Hepsinin son üç yıldır sürdürdüğü bir kampanya var: Öcalan’a özgürlük... Bu uğurda gösteriler yapılıyor, imzalar toplanıyor, konferanslar düzenleniyor. Örgüt bu umutsuz kampanyayı, “Öcalan’sız çözüm çözümsüzlüktür” gibi paradoks içeren bir söyleme de dayandırıyor!.. Abdullah Öcalan’ın sağlık sorunları ve cezaevi koşullarıyla ilgili yakınmaları ise bu kampanyaları tetikliyor, hatta çatışma bile çıkarıyor. PKK lideri bunun yanı sıra “özgürlük” kampanyasını yürütecek cepheyi daha da genişletmek için yeni stratejiler uyguluyor. Öcalan bu amaçla İmralı Cezaevi’nden ikinci kez af ilan etti!.. PKK’nin başı eski yoldaşlarına şu çağrıyı yaptı: “Bana dair de, düşüncelerime dair de eleştirileri olabilir. Kimilerinin çelişkileri olabilir, kimileri de bizzat dönmek için benden çağrı bekliyor olabilir. Ben bir kez daha çağrı yapıyorum. Hareketimiz etrafında birleşmeyi ve güç katmayı esas almalıdırlar. Aksi takdirde bu sürecin bu gelişmelerin üstesinden tek başlarına gelemezler, ezilirler. İran’da, Irak’ta, Suriye’de, Avrupa’da, Türkiye’de, her tarafta bu durumda olanları tekrar mücadelemiz etrafında birleşmeye çağırıyorum.” Öcalan sözlerini, “PKK her zamankinden daha güçlü bir konuma gelmiştir” diye bitirmiş!.. Bana hiç inandırıcı gelmedi. Öyle olsaydı Öcalan, Urfalı Faysal Dunlayıcı, İranlı Şapor Badoşiva, Suriyeli Salah Nuri ve Diyarbakırlı Hikmet Fidan’ın PKK’den ayrıldığı için öldürüldükleri süreçten af aşamasına gelir miydi acaba?.. İmralı’dan Af Çıktı!.. Irak - İran kırsalı ile bu ülkelerin Türkiye sınırlarına sığınmış binlerce PKK’linin hareket kabiliyeti giderek azalıyor... Örgüt suskunluğunu “eylemsizlik” gerekçesine sığdırsa da, gerçek şu ki, Irak’ta kurulan “Üçlü Mekanizma Merkezi”nin önlemleri PKK’yi yalnızlaştırıyor. Örgüt eskisi gibi Kandil Dağı’na lojistiği sağlayamıyor. Militanlar artık rahatlıkla araziye inip güvenlik güçleriyle çatışamıyor... Oysa PKK’yi Doğu’da hareketsiz bırakan bu ablukaya karşın, örgütün seyyar eylem timleri Karadeniz Bölgesi’nde elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor?.. Bu tim Tokat’ın Reşadiye ilçesinde 7 askeri, Samsun’un Ladik ilçesinde 2 polisi şehit etti. Aynı grubun uzantıları dün Giresun’a kadar gittiler. Üstelik teröristler pervasızlıklarını yola mayın yerleştirmeye kadar götürebildiler! Sonuç: Bir astsubay şehit, iki asker yaralı... Farkında mısınız bilemiyorum; PKK artık Doğu’ya oranla Karadeniz kırsalında çok daha rahat hareket edebiliyor!.. Bu durum kent eylemlerinin büyüyeceğini de haber veriyor. Benden söylemesi!.. Karadeniz!.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Paris’e Zero G Uçuşu Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Rektörü İsrafil Kurtcephe, bu yılın ocak ayında çok iddialı bir çıkış yaptı, Akdeniz Üniversitesi’nde Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü kurmak için çalışmalara başladıklarını, başına da “doktorasını NASA’da yapan ve bir süre önce kadroları arasına kattığı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Helvacı’yı getirdiğini” açıkladı. Açıklama Anadolu Ajansı’na yapıldı, pek çok gazetede, bu arada www.antalyadabugun.com, 20.01.2010) internet sitesinde yer aldı. Milli Gazete’nin 18 Haziran 2009 tarihli sayısında ise Kurtcephe şöyle diyordu: “NASA’da uzaybilimci olarak görev yapan nükleer fizikçi Prof. Dr. Mustafa Helvacı’yı aramıza kattık.. Akdeniz Üniversitesi tarihinde ilk kez nükleer fizik alanında bölüm açıldı. Nükleer araştırmalara başladık. Burada uydu yapacağız.” Uydu yapan bir nükleer fizik bölümü bugüne kadar görülmedi! Ayrıca bildiğimiz kadar, üniversitede zaten 1992’den beri böyle bir bölüm var! Anlaşılan hiçbir ilgisi olmadığı konuları karıştırdı Rektör Bey fizik-astrofizikle nükleer fiziği karıştırdı, Helvacı’yı hem profesör yaptı hem de nükleer fizikçi! Diyelim ki bir sürçülisan var, Rektör Bey daha sonraki demeçlerinde bu sürçülisanı düzeltiyor... Ama Helvacı’nın NASA bilim insanı olduğu iddiasını yineliyor.. Bu bilgiyi nereden aldı bilmiyoruz, ama Helvacı’nın NASA’da çalıştığına ve bu kurumla bir ilişkisinin olduğuna ilişkin hiçbir bilgiye bir yerde rastlamadık! Gazetelerde “Hayır NASA ile ilişkim yoktur” diye bir düzeltme de göremedik! Rektör Bey’in uzay bilimleri ve teknolojileri bölümü kurmaktaki gerekçesi: “Bu çağda da uzayda olmayan hiçbir devletin büyük güç olamayacağı fikrini taşıyorum.” Her üniversitenin büyük hedefleri olmasını destekleyen bir insanım. Akdeniz Üniversitesi böyle bir hedef koyduysa, şüphesiz ki öncelikle Rektörün elini sıkmak gerekir! Ama bir kimse uçuk hedeflere kilitlenirse, bol keseden atıyordur; amaç, böyle üstten atmalarla yine devletten, DPT’den vb. işe yaramaz yeni binalar için harcanacak ve çarçur edilecek büyük paralar koparmak olabilir! Üstelik Helvacı ile böyle bir işe kalkışacaksa, Rektöre birileri dur demeli! Neden böyle diyorum, bakın: “Kurulacak bölümün ilk hedefi uzaya uydu göndermek.. Ama biz bununla yetinmeyeceğiz, AÜ’de yapılacak Türk mekiğiyle uzaya ulaşmak, bilimsel araştırmaları orada yürütmek... Bu amaçla, AÜ’ye davet edilmesi kararlaştırılan 9 öğretim üyesinden Mustafa Helvacı, bu teklifi kabul ederek Antalya’da çalışmalarına başladı..” Ben doğrusu böyle bir hedeften korkuya kapıldım! Neredeyse Antalya’da bir NASA kuracaklar! Ama böyle hedeflerin arkasında, öyle anlaşılıyor ki, Helvacı var! Kurtcephe, biliyorsunuz, ikinci sıradayken Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atandı! Eh, Gül’ün bir zamanlar özel kalem müdürü Helvacı’nın da “büyük düşüncelerle” Akdeniz Üniversitesi’ne gelmesi normal! Helvacı bu arada sık sık basında boy gösterdi: “Uzaya çıkmadan, Antalya’dan Paris’e yerçekimsiz ‘Zero G’ uçuşu yapmayı planladık, ayrıca Amerika’dan bir astronot getirteceğiz” (Sabah, 6 Mart 2009) Ne diyelim, hayırlısı olsun... Bu Zero uçuşunun bize ne kazandıracağını, ne olduğunu, kaça çıkacağını, Türksat’ın hangi amaç ve kârlılıkla işin içine gireceğini doğrusu bilmiyoruz... Rektör Kurtcephe diyor ki: “Burada bir bilim yıldızı doğuyor, bu yıldızı hep beraber parlatmamız gerekiyor...” Hadi hayırlısı! Ama bu yıldızı parlatmadan önce, Helvacı’ya “Yahu şu Kentucky’de yaptığın doktoranın bir nüshasını verir misin” diye sorsa, diyoruz... Sonra orada bir sahneye konan bir komedi mi yoksa gerçek mi, görelim.. Özkızınatecavüzetti,torununatacizdebulunduEDİRNE (Cumhuriyet) - Edirne’nin Uzunköprü il- çesinde öz kõzõna 13 yaşõn- dan itibaren 8 yõl boyunca te- cavüz eden ve kõzõndan 2 ço- cuğu olan baba 53 yaşõnda- ki R.B, kõzõndan olan 17 yaşõndaki kõzõna da tacizde bulundu. Genç kõzõn intiha- ra kalkõşmasõyla ortaya çõkan olay sonrasõ tutuklanan ba- ba hakkõnda, 7 yõldan 12 yõla kadar hapis istendi. Edirne Cumhuriyet Sav- cõsõ Fahri Mutlu Tosun, tutuklu sanõk R.B. hakkõnda, “Mağdurun beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde zincirleme cinsel saldırı” suçundan başlattõğõ soruş- turmayõ tamamladõ. Savcõ Tosun tarafõndan hazõrlanan ve sanõğõn 7 yõldan 12 yõla kadar hapsi istenen iddiana- me, 1. Ağõr Ceza Mahke- mesi tarafõndan kabul edildi. Savcõ Tosun iddianamesin- de, Uzunköprü’nün Kurtte- pe köyünde bir maden oca- ğõnda işçi olarak çalõşan sa- nõk R.B’nin, öz kõzõ F. ile 13 yaşõnda olduğu 1988 yõlõn- dan, evlendiği 1996 yõlõna kadar 8 yõl boyunca zor kul- lanarak cinsel ilişkiye girdi- ğini, F’nin 1992 yõlõnda H’yi, 1983 yõlõnda B’yi dün- yaya getirdiğini belirtti. İd- dianamede, baba R.B’nin bir süre sonra memleketi Karabük’e döndüğü, burada öz kõzõna tecavüzü sonucu doğan oğlu H’yi evlatlõk verdiği, kõzõ F’yi de komşu köyde tek gözü görmeyen birisi ile evlendirdiği anla- tõldõ. Sanõk babanõn, kõzõndan olan kõzõ B’yi eşinden olmuş gibi nüfusuna kaydettirdiği ve 17 yaşõna gelen B’yi ta- ciz etmeye başladõğõ da id- dianamede yer aldõ. Sanõk babanõn yargõlan- masõna önümüzdeki günler- de başlanacak. Siirt’te halk öfkeli AVUSTURYALI BABAYA ÖMÜR BOYU R.B. olayõ Avusturya’da öz kõzõnõ 24 yõl boyunca evinin bod- rumuna hapsederek tecavüz eden ve bu ensest ilişkiden 7 çocuk sa- hibi olan Josef Fritzl’i (74) anõm- sattõ. Fritzl ise ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. [email protected] SİİRT (Cumhuriyet) - Siirt’in Pervari il- çesinde yatõlõ bölge okulunda okuyan 14 ya- şõndaki bir kõzõn, kendisine şantaj yapan 8 çocuğun tecavüzüne uğradõğõ, çocuklarõn iki küçük bebeğe tecavüz edip birini suda boğ- duklarõ ortaya çõktõ. Geçen yõl yaşanan olay- la ilgili tutuklanan 3 kişi serbest bõrakõlõrken, hâlâ iddianame hazõrlanmadõğõ belirlendi. 15 Nisan 2009’da polise başvuran H.S. 2 yaşõndaki oğlu E.S’nin kaybolduğunu bil- dirdi. E.S, YİBO öğrencileri tarafõndan dere kenarõnda bulundu. Bebeğin vücudunda ya- ra izleri olduğu ve tecavüze uğradõğõ saptan- dõ. Bir gün sonra E.S’nin amcasõnõn 3 yaşõn- daki kõzõ A.S. kayboldu. A.S’nin cesedi de aynõ bölgede bulundu. Minik kõzõn tecavüz edildikten suda boğularak öldürüldüğü be- lirlendi. Polis, A.S’nin yanõnda görülen kõ- zõn, bebeklerin amcasõnõn kõzõ 14 yaşõndaki D.S. olduğunu tespit etti. D.S, 2 kuzenine tecavüz edip birini öldürenlerin, kendisi gibi YİBO’da okuyan ve o tarihte yaşlarõ 13 ile 14 arasõnda değişen H.T, Y.Ş, H.T, M.T, M.K, C.Ş, S.G. ve A.F.K. olduğunu söyle- di. İfadesinde D.S, “İki kişi beni yere dü- şürdü. Biri eşofmanımı çıkardı, biri üze- rime uzandı. Bu şekilde fotoğrafımı çekti- ler. Sonra onlara 3-4 yaşlarında bir ço- cuk getirmemi istediler” dedi. D.S, önce 2 yaşõndaki E.S’yi kendisine şantaj yapan er- kek öğrencilere teslim ettiğini anlattõ. Öğ- rencilerin miniğe sõrayla tecavüz ettikten sonra, dereye batõrõp çõkardõklarõ ve boğul- duğunu sanarak kaçtõklarõ belirlendi. Ertesi gün herkes E.S’yi ararken yeniden dere kenarõna giden 8 öğrenci, çocuğun öl- mediğini görünce ilçe merkezine götürüp onu bulmuş gibi bõraktõ. Aynõ gün D.S’yi yine tehdit eden 8 erkek öğrenci, bu kez bir kõz çocuğu istedi. D.S. de amcasõnõn 3 yaşõndaki kõzõ A.S’yi çocuklara teslim etti. A.S’ye de sõrayla tecavüz eden öğrenciler çocuğu havuzda boğdu. D.S. ile erkek öğrenciler tutuklandõ. Sa- nõklardan Y.Ş. suçunu itiraf etti. Siirt Vali- si Necati Şentürk, çocuklardan altõsõnõn bir süre yetiştirme yurdunda kaldõktan son- ra ailelerine teslim edildiğini, tutuklanan üç çocuğun ise tutuksuz yargõlanmak üzere serbest bõrakõldõğõnõ belirtti. Şentürk, ih- malleri görülen okul müdür vekili ile 2 yardõmcõsõnõn görevden alõndõğõnõ belirtti. AYŞE SAYIN SİİRT - Aynõ ilköğretim oku- lundan 7 kõz çocuğuna 2 yõl bo- yunca “toplu tecavüz” iddiasõyla gündeme gelen Siirt’te, “kentin na- musu”nu koruma kaygõsõ, mağdur çocuklarõ ikinci plana itmiş du- rumda. Siirtlilerin en çok yakõndõ- ğõ konu, kentin bu iddiayla günde- me gelmesi, basõnõn bu konuyu bü- yütmesi… “Suçu olan varsa idam da edilsin, ama Siirtlilere bu olay mal edilmesin” diyen de var, “Te- cavüz eden de, bu işte kullanı- lanlar da cezalandırılsın, onları o adamların kucağına silah zo- ruyla mı oturttular” diyen de… CHP’li TBMM İnsan Haklarõnõ İnceleme Komisyonu üyeleri Ah- met Ersin ve Malik Ecder Öz- demir, dün Siirt’e giderek tecavüz iddialarõyla ilgili incelemelerde bulundu. CHP’lilerin görüşmele- rinden yansõyan bazõ notlar şöyle: ? Siirt, medya, sivil toplum ör- gütleri siyasi partilerin odağõ olmuş durumda. Ankara ve İstanbul’dan gelen basõn mensuplarõ kente akõn ettiği için oteller dolu. Özdemir ve Ersin’in ziyaret ettiği Siirtliler, “Keşke bu olay nedeniyle değil de başka sorunlarımızı paylaşmaya gelseydiniz” diye yakõnõyor. ? Siirt’te herkesten aynõ söz- cükleri işitiyorsunuz: “Böyle bir olay nedeniyle gündeme gel- mekten dolayı utanıyoruz.” İnö- nü Mahallesi Muhtarõ Ali Gündüz, “Suçlular varsa cezalandırılsın, idam edilsin, ama gerçekten su- çu varsa, ama sen, sen sen diye alıp götürmüşlerse de onun iyi in- celenmesi gerekir. Ama medya bize çok haksızlık yapıyor. Olay- da bir ihmal vardır, o da devle- tin ihmalidir, önlem alınmalıydı” diyor. Siirtlileri en çok kõzdõran ise “2 yıldır bu olayı biliyorlardı, sakladılar” iddiasõ. Ama bu ko- nuda da kafalar karõşõk; kimine göre emniyet, savcõlõk 6 aydõr bu olayõ izleyip takibe almõş, kimine göre ise olay basõnda çõktõktan sonra halk duymuş. ? Erkekler “çocukların mağ- duriyetinden” çok kentin namu- sunu koruma derdine düşmesine karşõn, kadõnlar son derece duyar- lõ. CHP İl Yönetim Sekreteri Gül- beyaz Babaoğlu, olayõn kökenin- de eğitimsizliğin yattõğõnõ, mağdur ailelerinin çok fakir olduğunu be- lirtiyor. Olaya kentteki “nüfuz- lu” kişilerin karõştõğõna işaret eden Babaoğlu, “Çocuklara tecavü- zün hiçbir savunması olamaz. En ağır ceza verilmeli, hatta bu- nu yapanlar hadım edilmeli” di- yerek tepkisini ortaya koyuyor. ? CHP’liler Gündüz’le konu- şurken, içeri giren bir Siirtli teca- vüze uğrayan çocuklarõn da ceza- landõrõlmasõndan yana… Kimsenin bu çocuklarõ zorla fuhuşa sürükle- mediğini savunup “O kızları silah zoruyla mı o adamların kucak- larına oturtmuşlar, onlar da ce- zalandırılsın” deyince, yanõnda bulunan CHP’liler tepki gösterdi. ? CHP’lilerin ikinci uğrak yeri olan mağdur çocuklarõn okuduğu ilköğretim okulu oldu. 1285 öğ- rencisi bulunan okulda, güvenlik kamerasõ ve güvenlik görevlisi bu- lunmuyor. Olayõn duyulmasõndan sonra tedirgin olup çocuklarõnõ al- mak isteyen aileler olmuş. Okul yö- netimi, ailelerle görüşüp, ikna etmiş. Müdüre göre, çocuklarõn bu hale gelmesinde “Kurtlar Vadisi, Ezel” gibi diziler etkili. Herkesin buluş- tuğu ortak nokta, “eğitimsizlik, yoksulluk” ve elbette “kimi nü- fuzlu kişilerin baskısı” tecavüz olayõnõn nedeni olarak gösteriliyor. ? Bir yakõnõ da tecavüz olayõna adõ karõşan Sanayi ve Ticaret Oda- sõ Başkanõ Nedim Kuzu, millet- vekillerine “Sizin buraya gelme- niz bize moral verdi. Bu vahşi in- sanların yaptıkları bir iş” dedi. Üç yeni gözaltı Bu arada savcõ Mustafa Kara- pınar’õn talimatõyla üç şüpheli da- ha gözaltõna alõndõ. Gözaltõndaki- lerin sayõsõ 18, şüpheli sayõsõ da tu- tuklularla birlikte 31’e yükseldi. Yaşlarõ 14-15 olan çocuklarõn üçü- nün ailesinin çok yoksul olduğu, bi- rinin orta halli olduğu bilgisi veri- lirken, çocuklarõn çok düşük para- larla fuhuşa zorlandõğõ belirtildi. ERDOĞAN SUÇLUYU BULDU ‘Basõnõn gündeme getirmesi ahlak dõşõ’ ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Si- irt’teki olaylarla ilgili so- ruyu yanõtlarken basõnõ eleş- tirdi. Milli Eğitim Bakanõ Nimet Çubukçu da bu tür haberlerin pedofili hastala- rõnõ tetikleyebileceğini sa- vunarak medyaya yüklendi. Siirt’te yaşanan cinsel taciz ve tecavüz olaylarõna ilişkin sorularõ yanõtlayan Erdoğan, “1 yıl önce olmuş bir olay hakkında atıl- ması gereken adımların hepsi atılmış ve bugün bu tekrar gündeme geti- riliyor. Bu gazetecilik de- ğildir. Bu bir medya man- tığı değildir, bu basın ah- lak ilkelerine yakışan bir yaklaşım değildir” dedi. Milli Eğitim Bakanõ Ni- met Çubukçu da yaptõğõ açõklamada medyaya yük- lendi. Çubukçu, “Bu ha- beri okumuş olabilecek çocukları ve onların dün- yasında bu olayın nasıl bir iz bıraktığını düşündü- ğümde üzüntüm artmak- tadır. Öldürülen kız ço- cuğunun otopsi fotoğra- fını gazetelerde görmek ise olay kadar kanımı dondurmaktadır. Bu tarz detaylı anlatımların pe- dofili hastalarını tetikle- yici etkisi tüm dünyaca bi- linmektedir” dedi. Devlet Bakanõ Selma Aliye Kavaf, Siirt’te ya- şanan cinsel taciz ve teca- vüz olaylarõna ilişkin so- rularõ yanõtladõ. Perva- ri’deki olayõn 1 yõl önce ya- şandõğõnõ kaydeden Kavaf, “Suçun faili olan çocuk- larla ilgili de savcılık ge- reken işlemleri başlattı. Bu insanlık dışı ve kabul edilebilir bir şey değil. Bunlar sadece bizde olu- yormuş gibi bir kom- plekse kapılmamak la- zım. Dünyanın başka yer- lerinde de oluyor” dedi. 8 ÇOCUK, 2 BEBEĞE TECAVÜZ ETMİŞ CHP’li TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeleri Ah- met Ersin ve Malik Ecder Özde- mir, buradaki incelemelerinin ardından basın toplantısı düzen- ledi. Siirtlilerin olayın sorumlu- larının mutlaka cezalandırılma- sını talep ettiklerine dikkat çe- ken Ersin, “Anne babaların ‘eti senin kemiği benim’ anlayışıyla okul yöneticilerine emanet ettiği çocukları devlet koruyamamış- tır. Olayın kapatılacağına ilişkin endişe taşıyoruz. Herkesin tele- fonlarını dinleyenlerin bu vahşe- te neden engel olamadıklarını anlamak mümkün değildir. Dev- letin ciddi ihmali var” dedi. (AA) ‘Olayın üzeri kapatılabilir’ ‘Toplu tecavüz’ iddialarõyla sarsõlan kentin ‘namusunu’ koruma kaygõsõ, mağdur çocuklarõ ikinci plana itmiş. En çok yakõndõklarõ konu ise basõnõn konuyu büyütmesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle