Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2010 SALI
6 HABERLER
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Gazeteler “şaşırtan töre”
diye başlıklar atmış!.. Oysa
şaşıracak hiçbir şey yok.
Yüzlerce yılın töresi 21.
yüzyılın başında
egemenliğini sürdürüyor, o
kadar!.. Bakın, kadın uğruna
oluşan yaralara bir başka
kadının bekâret kanı nasıl
merhem olarak kullanılıyor!..
Hakkâri’nin merkeze bağlı
Taşbaşı köyünde yaşayan
Hacı Demir (50), imam
nikâhlı 5 çocuklu Z.Ç’yi (40)
kaçırır. 15 Aralık 2009’da
Demir ve Çiftçi aileleri
arasında evli kadının
kaçırılması yüzünden
başlayan kavga silahlı
çatışmaya dönüşür. Olayda
1 kişi ölür, 7 kişi de
yaralanır...
Olayın ardından Hacı’nın
evi ateşe verilince Hakkâri
Valiliği, Demir ailesinin bir
bölümünü kent merkezine
yerleştirir. Ancak alınan tüm
önlemlere karşın öfke
dinmez. Olayın bölgede
büyük bir kan davasına
dönüşmemesi için devreye
töre sokulur! Yani
bölgedeki kimi aşiretlerin
liderleri arabulucu olur.
Aracılar düşünür taşınır,
törenin geleneksel
çözümünü bu olayın
kapatılması için de
kullanmaya karar verir. Evli
bir kadını kaçıran Hacı,
çeşitli cezalara çarptırılır.
Örneğin mağdur tarafa 120
bin lira para ödemesi istenir.
Bu da yetmez, yine karşı
tarafa adeta teslimiyetini
ifade etmek için bir de silah
vermesi önerilir.
Mağdur taraf bunlarla
yetinmez. Ortada bir
“namus meselesi” vardır ve
kavganın ancak güzel bir
kadının diyet olarak
ödenmesiyle önlenebileceği
belirtilir! Sonunda Hacı
Demir, 17 yaşındaki kızı
Necla’yı, kaçırdığı kadının
kocasına verir! Yani bir
kadın uğruna başlayan
kan davası yeni canlar
almasın diye suçsuz
günahsız bir genç kız
töreye kurban edilir!..
Necla’nın polisteki ifadesi
ise yürek yakar: “Kan
dökülmesin, barış olsun
diye razı oldum!..”
Necla...
Törenin içindeki tek
sorun kızların kan
davalarını durdurmak için
kurban edilmesi değil.
Çocuk yaştaki kızların bir
mal gibi satılması da
yürekleri yaralıyor!
Suriye’de oturan 12
yaşındaki Beyza, kendini
doktor olarak tanıtan bir
kişinin aracılığıyla Urfa’da
yaşayan 40 yaşındaki bir
sabıkalıya satılır. Genç
kıza 12 bin lira fiyat
biçilir! Alıcı paranın yarısını
peşin öder, diğer yarısını
da 3 ay sonra ödemeyi
vaat eder.
Küçük kız, çeyizlerinin
konulduğu bir valizle
Urfa’ya gönderilir. Türkçe
konuşamayan Beyza,
bilmediği bir kentte
kendisinden 28 yaş büyük
biriyle zorla evlendirilir.
Ancak asıl çile bundan
sonra başlar. Kocasının
kendisine zorla esrar
içirdiği ve porno film
izlettiğinden yakınan küçük
kız, bunlara karşı gelince
20 gün boyunca şiddete
uğrar.
Beyza sonunda
dayanamaz ve bir
fırsatını bularak
Suriye’deki ailesini arar
ve çığlık çığlığa
yaşadıklarını anlatır.
Önceki gün Urfa’ya
giden aile, kızlarının şiddet
ve cinsel istismara
maruz bırakıldığından
yakınarak damatlarından
şikâyetçi olur. Aile
bireyleri, 12 yaşındaki
bir kızın niçin satıldığı
yolundaki sorulara,
“Bizim orada kızlar 12
yaşına geldikten sonra
başlık parası karşılığı
evlendirilir” karşılığını
verir!
Emniyet Çocuk
Bürosu’nda psikolog
eşliğinde ifade veren
Beyza, ailesi ile birlikte
Suriye’ye gönderildi. 38
ayrı suçtan sabıkası
olduğu belirtilen
Abdulhakim Doğan ise
“küçük yaştaki kızı
alıkoymak, cinsel
istismar ve uyuşturucu
madde kullanmak”
iddiasıyla tutuklandı.
Beyza...
Törenin üçüncü kurbanı, ilk ikisi
kadar “şanslı” değildi! Necla ve
Beyza en azından yaşıyor!.. Peki
ya Sarya?..
Olay yeri yine Hakkâri... Çukurca
ilçesine bağlı Işıklı köyünden, 1994
yılında göç ederek Hakkâri’nin
Bağlar Mahallesi’ne yerleşen 2 eşli,
12 çocuklu
Abdullah Çetin, 19
yaşındaki kızı
Sarya’yı
akrabasının
oğluyla zorla
evlendirmek ister.
Çağdaş Yaşam Kız
Yatılı İlköğretim
Bölge Okulu’ndan
mezun olan Sarya
ise buna karşı çıkar
ancak yapacak bir
şey kalmayınca da
evden kaçar.
Aşiret ayaklanır. Bölgede evden
kaçmanın sonu ölümdür! Aşiret
mensupları dört bir yana dağılır ve
Sarya’yı birkaç gün sonra
Yüksekova’daki bir tanıdıklarının
evinde bulur. Yakınları tarafından
dövülen Sarya, baba evine
götürülür. Ancak Sarya bir süre
sonra gizemli biçimde ortadan
kaybolur!..
Çetin ailesi birkaç gün sonra
polise başvurarak kızlarının
kaybolduğu ihbarında bulunur. Polis
tüm aramalara rağmen genç kızın
izini bulamaz. Sonunda Hakkâri
Emniyet Müdürlüğü’ne Sarya’nın
öldürülerek Sülük Göleti’ne
atıldığı yolunda bir ihbar yapılır.
Balık adamların 3 gün boyunca
gölette yaptığı aramada ceset
bulunamaz.
Sarya’nın yaşadığı evde eğitilmiş
köpeklerle yapılan aramalardan da
bir sonuç çıkmaz. Genç kızdan bir
türlü haber alınamayınca polis
soruşturmayı derinleştirir. Sarya’nın
babası ve nişanlısının da aralarında
bulunduğu 7 şüpheli 19 Aralık
2009’da Hakkâri Cumhuriyet
Başsavcılığı’nın talimatıyla ikinci kez
gözaltına alınır. Zanlılar çıkarıldıkları
mahkemece tutuklanır.
Sarya’dan 8 aydır haber
alınamıyor. Polis ailenin yaşadığı
bölgede ve Sülük Gölü’nde önceki
gün yeniden araştırma başlattı.
Mahalle baskısının sosyal yaşamı
kırmızı çizgilerle ablukaya aldığı
bölgelerde; kadınlar bağnazlığa
yönelik direnişin tek kurbanı
olmaktan kurtulamıyor!
Töre cinayetleri; popüler ve
dejenere kültürün geri bırakılmış
çevreler üzerinde tahribat
yaratmaya başladığı 1990 yılından
itibaren hızla artıyor.
AKP’nin iktidara geldiği 2002
yılından itibaren ise Türkiye’de
töre cinayetlerinin sayısı beş
katına çıktı!
Devlet önlenebilecek vakalar
konusunda bile gereğini
yapmıyor, yapamıyor!..
Çünkü kadını töre kıskacından
çıkarmak için çaba göstermesi
gereken Kadın ve Aileden Sorumlu
Devlet Bakanları şeyhleri, şıhları
ve ağaları ürkütmeme uğruna,
siyasal olarak nemalandıkları
feodaliteye boyun eğiyor!
Kimileri de Devlet Bakanı Selma
Aliye Kavaf gibi, öğretmenlerin
sokaklarda satırla parçalanması ve
Medine gibi kızların canlı olarak
kümese gömülmesini engellemeye
çalışacağına, Aşk-ı Memnu gibi
dizilerdeki sevişme sahneleriyle ve
eşcinsellerin yaşamlarıyla uğraşıyor!
Kadının geri kalmışlığın
cenderesinde can verdiği bir
ülkede, Kadından Sorumlu Devlet
Bakanı sanal âlemden değil
kadını kümese gömen, göllerde
boğan bağnaz anlayıştan “irite”
olmalı!.. Değil mi Selma Aliye
Hanım?..
Sarya!..
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Dönemin Karakteri
Nasıl bir dönemde yaşadığımızı merak ediyorsanız,
emniyet, hukuk ve uygulamalarına bakacaksınız. Polis ne
yapıyor, nasıl davranıyor; savcılar ve mahkemeler ne
yapıyor, nasıl davranıyor...
Sadece son yaşadığımız olaylara bakın:
İktidarın hemen her uygulamasını, yasa tasarılarını
destekleyen bir yazar bile “hepimiz paranoyak olduk”
diyorsa..
..askeri cephane yüklü bir kamyon “vayyy, darbe hazırlığı
için mühimmat yığılıyor” diye yoldan çevriliyorsa..
..devletin TRT’si, askerler hakkında yalan yanlış haberleri
derhal servise koyup ülkede panik durumu yaratıyorsa..
..Genelkurmay Başkanı “kamyon ihbarına inanmaları
ürkütücü” diyorsa ve iktidarın emri altındaki polisin
yasadışılık ve asker düşmanlığının örneklerini bir bir
sıralıyorsa...
Ve.. polis ve yargı, neredeyse tamamen, kimliği, niteliği
asla bilinmeyen ihbarcılık yöntemlerine göre hareket
ediyorsa..
...yaşadığımız dönem için çeşitli adlandırmalar yapmaya
cesaret edebilir, giderek aşağılık bir polis yönetimine /
siyasi diktatörlüğe dönüşmeye başladığımızı
söyleyebilirsiniz...
Her ne kadar sivil demokratik mekanizmalar sanki işler
gibi görünüyor olsa da!
Erzurum’da bir iktidar savcısı, hukuksuz
uygulamalarıyla ön plana fırlıyor, alelacele hazırladığı
iddianamesini neredeyse tamamen gizli tanıklara
dayandırıyor!
Salt gizli tanık ifadeleri kurgulayarak, Türkiye’de 70
milyon insanı asmanız mümkündür! Gizli tanıklığın suyu
çıktı! Ama özel görevlendirilmiş bir savcılık makamı için
suyu çıkmanın bir önemi olabilir mi?
İhbarcılık ve gizli tanıklık, yaşadığımız dönemin diğer
iki önemli karakteristik özelliği! Biz özellikle ihbarcılık
mekanizmasını geçmişte askeri cunta dönemlerinde
yaşadık! Bugünkünden farklı mıydı?
Olağanüstü bir iktidar savaşı sürüyor. Ama sanmayın ki
savaşın iki tarafı var! Sanmayın ki, örneğin ordu, yargı
savaşın öbür tarafları...
Hayır, tek merkezli bir savaş bu. İktidar, bütün iktidar
odaklarını ele geçirme savaşı içinde. Ordu, yargı üzerinde
sürekli gündem yaratmalarının nedeni bu.
Ve de tabii basın! Askeri baskılar döneminde her türlü
utanılacak görevi yerine getirmiş, bence utanç abidesi
olabilecek bir gazeteciyi konuşturmuşlar. İyi de olmuş!
Geçmişte gerçekten medya, iktidar odaklarıyla türlü çeşitli
kirli ilişkiler içine girmişti!
Ama bugün tip gazetecileri sadece, iktidarın basın
üzerindeki büyük baskısını haklı göstermek ve bu baskılara
bahane yaratmak amacıyla konuşturuyorlar!
İktidarın bu siyasi savaşı sürekli gündemde tutmasının
bir yan ürünü de kötü ekonomiyi maskelemek!
Merak ediyorum: Adam aç, işsiz... Kadın, çocuk eziliyor.
Tayyip Erdoğan’ın nutuklarıyla mı, Arınç’ın suikast
masallarını dinleyerek mi karnını doyurup üzüntüsünü
unutuyor!
Bu olağanüstü dönemin bütün tezgâhlarını bozacak güç,
hâlâ CHP!
Bu aşamada CHP siyasi nutuklarını ön plana
çıkarmaktan artık vazgeçsin... Örneğin işsiz kitleleri
sahiplensin! Meydanlar böyle zamanlarda dolmayacak da,
seçim mitinglerinde siyasi nutuklar dinlemek için mi
dolacak?
Meclis’te yaptığı 7 dakikalık konuşması internette en çok
tıklanan Yalova milletvekili Muharrem İnce’lere kulak
verme zamanı!
1 Ekim 2006’da, seçim sürecine girildiğinde, yine bu
köşede, o zaman için ütopik bir Baykal-CHP yazısı
yayımlanmıştı. Yazı, Baykal’ın seçim sürecinde örgütü nasıl
şaha kaldırdığının düşünü kuruyordu. O yazıdan
paragraflar:
“CHP Genel Merkezi’ni izlemekten yoruldum... Doğrusu
nereye koşuşturacağımı, hangi toplantıyı izleyeceğimi ve
sizlere hangi yeni gelişmeyi duyuracağımı şaşırdım... Parti
inanılmaz bir fikir zenginliği yakalamış... Türkiye’nin öncü
düşünürleri kamçılanmış ve iktidara geldikleri andan
itibaren uygulamaya konacak geniş bir program ortaya
çıkmış!..”
“Özellikle, partili gençliğin ‘başkan yardımcılığı’ olarak
yeniden örgütlenmesi gençliği ateşlemiş ve CHP sanki yeni
bir doğuş yakalamıştı! Nüfusu bu kadar genç bir ülkede
doğrusu CHP’nin bu kararı çok akıllıcaydı! Yine bir başkan
yardımcılığı altında da kadınlar örgütleniyordu...”
“Baykal, 11’i bulan başkan yardımcılıklarının yetersiz
kaldığının farkındaydı. Seçim çalışmalarını daha bir üst
düzeye çıkarabilmek için, bu sayıyı 20’ye çıkarmanın
doğru olacağını düşünüyordu! Anadolu’dan bir partilinin
hediye ettiği at kılından kamçıyı eline aldı, şöyle bir
havada şaklattı!..”
AKP, olağanüstü siyasal dönemi, tamamen olağan -
normal hale getirmeden, CHP’nin demokratik düzeni
kurabilme şansı, bu ülkenin tek seçeneği gibi...
Şimdilik...
FİGEN ATALAY
Son yõllarda tõrmanõş gösteren şid-
det ve linç kültürü, en çok çocuklarõ
ve gençleri etkiliyor. Haklarõ ihlal edi-
len, şiddet gören çocuklar için şiddet
kültürü sõradan ve normal bir tepki
yöntemi halini aldõ. 5 yõlda 400 bin ço-
cuk hõrsõzlõk, 9 bin 500 çocuk adam
öldürme suçlarõndan mahkemelere
çõkarõldõ. Tutukevlerinde yaklaşõk 2
bin 900 çocuk var. Bunlarõn 450 ci-
varõ “taş atan çocuklar”.
Türkiye Çocuklara Yeniden Öz-
gürlük Vakfõ, Adalet Bakanlõğõ iş-
birliği ile “Özgürlüğünden Yok-
sun Çocuklar ile Aile Bireylerine
Destek ve İnfaz Koruma Memur-
ları Eğitimi”ni amaçlayan “Yeniden
Özgürlük Projesi”ni yürütüyor. İs-
tanbul Maltepe, Ankara Sincan ve İz-
mir Bergama Çocuk Ceza İnfaz Ku-
rumlarõ’nda uygulanan proje süre-
since haftada iki gün, üniversite öğ-
rencisi genç gönüllüler ile tutuklu ve
hükümlü çocuklar birlikte zaman ge-
çiriyorlar. Bu beraberlikte, sosyal
farklar, önyargõlar kõrõlõyor, haklõ-
haksõz ispatõ önemini yitiriyor ve bu
etkileşimde her iki grup birbirlerinden
hayatõ öğreniyorlar. Çocuklar, kõsa bir
süre için de olsa tutukevi koşullarõn-
da “özgürleşiyorlar”.
Vakfõn Başkan Yardõmcõsõ Nevin
Özgün, “Proje sonunda tutuklu ve-
ya hükümlü olarak kapalı kurum-
da kalan çocukların yeniden öz-
gürleştiklerinde toplum içinde ya-
pıcı birey olmaları, sosyal yaşama
katılabilmeleri, kendine güvenle-
rinin geliştirilmesi bunların yanı sı-
ra toplumda var olan şiddet duy-
gusunun suça dönüşme oranında
azalmaya katkı sağlanması ve aile
bireylerinin ve infaz koruma me-
murlarının çocuklara karşı doğru
davranış değişikliği göstermeleri
beklenmektedir” dedi.
Aileler de eğitimde
Projenin 2010 uygulamasõnda, tu-
tukevindeki çocuklarõn aileleri ve in-
faz koruma memurlarõ ile çalõşmalar
yapõlacak. Çocuğunu ziyarete gelen-
lerle yürütülecek çalõşmalarda, aile-
lerin çocukla olumlu ve sağlõklõ ile-
tişim kurma konusunda kendilerini ge-
liştirebilmeleri, aile içi ilişkilerin
öneminin fark edilmesi, aile bireyle-
rinin çocuğa ve birbirlerine karşõ öf-
kelerini kontrol edebilmeleri ile çocuk
ve kadõn haklarõ konusunda bilgi ve-
rilmesi amaçlanõyor.
İnfaz koruma memurlarõ ile yapõ-
lacak çalõşmalar çerçevesinde ise
memurlarõn çocuğa karşõ doğru dav-
ranõş ve çatõşma çözme tekniklerini
geliştirmeleri, çocuğun yapõsal özel-
liklerini tanõmalarõ, suça sürüklenen
çocuğa karşõ mevcut önyargõlarõnõ
kõrmalarõ ve mesleki tükenmişliklerine
çözüm yollarõ üretilmesinin sağlan-
masõ hedefleniyor. Proje, İstanbul
Hollanda Başkonsolosluğu’nun Mar-
ta-Kap Küçük Hibeler Programı ta-
rafõndan finanse ediliyor.
Sarya
obursali@cumhuriyet.com.tr
Son 5 yõlda binlerce çocuk mahkemeye çõkarõldõ. Tutukevlerinde 2 bin 900 çocuk bulunuyor
Cezaevleri çocuk doluTürkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfõ’nõn
yürüttüğü “Yeniden Özgürlük Projesi” kapsamõnda haftada
iki gün, üniversite öğrencisi genç gönüllüler ile tutuklu ve
hükümlü çocuklar birlikte zaman geçiriyor.
16 Mart
AİHM’ye
gidiyor
İstanbul Haber Servisi - İstanbul
Üniversitesi (İÜ) Eczacõlõk Fakültesi
önünde 16 Mart 1978’de otomatik si-
lahlar ve bombalarla gerçekleştirilen
saldõrõda 7 öğrencinin katledilmesine
ilişkin Türkiye’de zamanaşõmõna gi-
ren dava, Avrupa İnsan Haklarõ Mah-
kemesi’ne (AİHM) gidiyor. Katliam-
da hayatõnõ kaybedenler, bugün saat
12.30’da İÜ önünde anõlacak.
Üniversite öğrencileri Hatice Özen,
Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah
Şimşek, Hamit Akıl, Murat Kurt ile
Cemil Sönmez’in yaşamõnõ yitirdiği,
onlarca öğrencinin yaralandõğõ katlia-
mõn sorumlularõnõn yargõlandõğõ dava,
İstanbul 6. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce
20 Ekim 2008’de zamanaşõmõ gerek-
çesiyle kaldõrõldõ.
‘Gladyo’yu konuşacağız’
Yargõtay 1. Ceza Dairesi de mahke-
menin kararõnõ onadõ. Döneminin hu-
kuk fakültesi öğrencileri müdahil avu-
katlarõndan Cem Alptekin, yakõnda
AİHM’ye başvuracaklarõnõ belirterek,
“ Herkesin dosyanın kapandığını
düşündüğü sırada biz bu işin yeni
başladığını söylüyoruz. Avrupa’nın
göbeğinde gladyoyu konuşacağımızı
söylüyoruz. Gerçek anlamda gladyo
ile hesaplaşacağımız sürece yeni
girdik. Biz bu yeni dönemin adını
da koyduk. Yeni dönemin adı ‘Av-
rupa’nõn Gladyo ile İmtihanõ’ Halide
Edip’in ‘Türk’ün Ateşle İmtihanõ’
eserine gönderme yaparak bu adı
seçtik. Arka planını dolduracak ka-
dar malzememiz var” dedi.
Öğretmene
sokakta dayak
IĞDIR (AA) - Iğdõr
Kurtuluş İlköğretim Oku-
lu’na İngilizce öğretmeni
olarak atanan P.O’ya (32)
caddede yürürken, henüz
kimliği öğrenilemeyen iki
kişi tarafõndan omuz atõldõ.
P.O’nun buna tepki göster-
mesi üzerine iki saldõrgan
önce muşta ile kadõn öğret-
menin yüzünü parçaladõ,
sonra da yumruk atarak bur-
nunu kõrdõ. Öğretmen P.O.
tedavi altõna alõndõ.
Derste sıva
düştü: 4 yaralı
SIVAS (Cumhuriyet) -
Sõvas Anadolu Teknik Li-
sesi ve Endüstri Meslek
Lisesi’nde elektronik dersi
sõrasõnda 11. sõnõf öğrenci-
lerinin bulunduğu atölye-
nin tavanõndaki beton sõva-
lar büyük parçalar halinde
öğrencilerin üzerine düştü.
Yaralanan 4 öğrenci, öğ-
retmenleri tarafõndan has-
taneye kaldõrõldõ.
İki ton kaçak
ciğer bulundu
GAZİANTEP (Cumhu-
riyet) - Gaziantep’te kaçak
ete yönelik denetimlerini
arttõran büyükşehir beledi-
yesi zabõta ekipleri, Nakli-
yatçõlar Sitesi’nde operas-
yon yaptõ. Yapõlan operas-
yonda, Bursa’dan götürül-
düğü tespit edilen 2 ton ka-
çak dana ciğeri bulundu. Ci-
ğerler imha edildi.
İstanbul’a 75 yeni
ambulans alındı
İstanbul Haber Servisi
- Sağlõk Bakanlõğõ tarafõn-
dan İstanbul’a 75 adet tam
donanõmlõ yeni 112 acil yar-
dõm ambulanslarõ alõndõ.
Böylece kentteki ambulans-
larõn sayõsõ 232’ye çõktõ. İl
Sağlõk Müdürü Prof. Ali İh-
san Dokucu, ambulanslarõn
il ortalamasõyla 9 dakikada
hastaya ulaştõğõnõ söyledi.
Metro
seferleri uzatıldı
İstanbul Haber Servisi
- 4. Levent-Atatürk Oto Sa-
nayi Sitesi arasõnda saat
21.00’e kadar gerçekleştiri-
len metro seferleri bugün-
den itibaren gece yarõsõ saat
24.00’e kadar uzatõldõ. 11
dakika olan sefer aralõklarõ
ise 7 dakikaya indirildi.
Yeni düzenlemenin ardõn-
dan seferler sabah 06.15’te
karşõlõklõ olarak başlayacak.
Gül, Türk okulunu
ziyaret etti
Cumhurbaşkanı Abdul-
lah Gül, resmi ziyarette
bulunduğu Kongo De-
mokratik Cumhuriye-
ti’nin başkenti Kinşa-
sa’daki Şafak Türk
Okulu’nu ziyaret etti.
Türk ve Kongolu işa-
damlarıyla öğle yeme-
ğinde bir araya geldik-
ten sonra okula geçen
Gül’ü öğrenciler ve veli-
ler karşıladı. iki ülkenin
ulusal marşlarını söyle-
yen öğrenciler, iki dilde
de şarkılar seslendirdi.
İki küçük kız kardeş İs-
tiklal Marşı’nı ezbere
okudu. (Fotoğraf: AA)
KATLEDİLEN ÖĞRENCİLER
‘Sõnav’ tartõşmasõ
YÖK’ün yeni düzenlemeye lise eğitimini yabancõ ülkelerde
tamamlayan Türk öğrencileri de dahil etmesi kafalarõ karõştõrdõ
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - YÖK’ün yabancõ öğrenci-
lerin Türkiye’de yükseköğrenim
görmelerini cazip hale getirmek için
Yabancõ Öğrenci Sõnavõ’nõn (YÖS)
kaldõrõlmasõna ilişkin düzenleme-
ye, lise eğitimini yabancõ ülkeler-
de tamamlayan Türk öğrencilerini
de dahil etmesi “sınavsız üniver-
site” tartõşmasõna neden oldu.
YÖK’ten yapõlan açõklamada, TC
uyruklu olup yurtdõşõnda eğitim gö-
ren adaylarõn üniversitelere sõnav-
sõz kabul edilmesine dair bir dü-
zenleme bulunmadõğõ ifade edildi.
Düzenlemeye göre lise eğitiminin
tamamõnõ KKTC dõşõndaki bir ül-
kede tamamlayan Türk kökenli öğ-
renciler, “yabancı öğrenci statü-
sü”nden faydalanabiliyor. Eski
mevzuata göre, yurtdõşõnda yalnõz-
ca lise son sõnõf eğitimi alan Türk
öğrencilerin bile YÖS’e girme hak-
kõ bulunuyordu. Böylece, yabancõ
öğrenci statüsünde olduğu gibi Türk
öğrencilerinin de şartlarõ taşõmala-
rõ durumunda üniversitelere baş-
vurmasõnõn önü açõldõ.
YÖK’ten bir yetkili Türk köken-
li öğrencilerin zaten daha önce de
Türkiye’deki üniversitelere baş-
vurduğunu ifade etti.
YÖK’ten yapõlan yazõlõ açõkla-
mada, “Ortaöğretim eğitimini
yurtdışında (KKTC hariç) ta-
mamlayan TC uyruklu öğrenci-
lere de imkân tanımak üzere, ko-
nuyla ilgili dünyadaki başarılı ve
çağdaş uygulamaların incelen-
mesiyle konsept değişikliğine gi-
dilmiştir. Bu adaylar, yurtdışın-
dan yükseköğrenim görmeye ge-
lecek diğer adaylar gibi başvuru
yapacak ve üniversiteler tarafın-
dan değerlendirilecektir” denildi.