25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2010 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com Gazeteler “şaşırtan töre” diye başlıklar atmış!.. Oysa şaşıracak hiçbir şey yok. Yüzlerce yılın töresi 21. yüzyılın başında egemenliğini sürdürüyor, o kadar!.. Bakın, kadın uğruna oluşan yaralara bir başka kadının bekâret kanı nasıl merhem olarak kullanılıyor!.. Hakkâri’nin merkeze bağlı Taşbaşı köyünde yaşayan Hacı Demir (50), imam nikâhlı 5 çocuklu Z.Ç’yi (40) kaçırır. 15 Aralık 2009’da Demir ve Çiftçi aileleri arasında evli kadının kaçırılması yüzünden başlayan kavga silahlı çatışmaya dönüşür. Olayda 1 kişi ölür, 7 kişi de yaralanır... Olayın ardından Hacı’nın evi ateşe verilince Hakkâri Valiliği, Demir ailesinin bir bölümünü kent merkezine yerleştirir. Ancak alınan tüm önlemlere karşın öfke dinmez. Olayın bölgede büyük bir kan davasına dönüşmemesi için devreye töre sokulur! Yani bölgedeki kimi aşiretlerin liderleri arabulucu olur. Aracılar düşünür taşınır, törenin geleneksel çözümünü bu olayın kapatılması için de kullanmaya karar verir. Evli bir kadını kaçıran Hacı, çeşitli cezalara çarptırılır. Örneğin mağdur tarafa 120 bin lira para ödemesi istenir. Bu da yetmez, yine karşı tarafa adeta teslimiyetini ifade etmek için bir de silah vermesi önerilir. Mağdur taraf bunlarla yetinmez. Ortada bir “namus meselesi” vardır ve kavganın ancak güzel bir kadının diyet olarak ödenmesiyle önlenebileceği belirtilir! Sonunda Hacı Demir, 17 yaşındaki kızı Necla’yı, kaçırdığı kadının kocasına verir! Yani bir kadın uğruna başlayan kan davası yeni canlar almasın diye suçsuz günahsız bir genç kız töreye kurban edilir!.. Necla’nın polisteki ifadesi ise yürek yakar: “Kan dökülmesin, barış olsun diye razı oldum!..” Necla... Törenin içindeki tek sorun kızların kan davalarını durdurmak için kurban edilmesi değil. Çocuk yaştaki kızların bir mal gibi satılması da yürekleri yaralıyor! Suriye’de oturan 12 yaşındaki Beyza, kendini doktor olarak tanıtan bir kişinin aracılığıyla Urfa’da yaşayan 40 yaşındaki bir sabıkalıya satılır. Genç kıza 12 bin lira fiyat biçilir! Alıcı paranın yarısını peşin öder, diğer yarısını da 3 ay sonra ödemeyi vaat eder. Küçük kız, çeyizlerinin konulduğu bir valizle Urfa’ya gönderilir. Türkçe konuşamayan Beyza, bilmediği bir kentte kendisinden 28 yaş büyük biriyle zorla evlendirilir. Ancak asıl çile bundan sonra başlar. Kocasının kendisine zorla esrar içirdiği ve porno film izlettiğinden yakınan küçük kız, bunlara karşı gelince 20 gün boyunca şiddete uğrar. Beyza sonunda dayanamaz ve bir fırsatını bularak Suriye’deki ailesini arar ve çığlık çığlığa yaşadıklarını anlatır. Önceki gün Urfa’ya giden aile, kızlarının şiddet ve cinsel istismara maruz bırakıldığından yakınarak damatlarından şikâyetçi olur. Aile bireyleri, 12 yaşındaki bir kızın niçin satıldığı yolundaki sorulara, “Bizim orada kızlar 12 yaşına geldikten sonra başlık parası karşılığı evlendirilir” karşılığını verir! Emniyet Çocuk Bürosu’nda psikolog eşliğinde ifade veren Beyza, ailesi ile birlikte Suriye’ye gönderildi. 38 ayrı suçtan sabıkası olduğu belirtilen Abdulhakim Doğan ise “küçük yaştaki kızı alıkoymak, cinsel istismar ve uyuşturucu madde kullanmak” iddiasıyla tutuklandı. Beyza... Törenin üçüncü kurbanı, ilk ikisi kadar “şanslı” değildi! Necla ve Beyza en azından yaşıyor!.. Peki ya Sarya?.. Olay yeri yine Hakkâri... Çukurca ilçesine bağlı Işıklı köyünden, 1994 yılında göç ederek Hakkâri’nin Bağlar Mahallesi’ne yerleşen 2 eşli, 12 çocuklu Abdullah Çetin, 19 yaşındaki kızı Sarya’yı akrabasının oğluyla zorla evlendirmek ister. Çağdaş Yaşam Kız Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’ndan mezun olan Sarya ise buna karşı çıkar ancak yapacak bir şey kalmayınca da evden kaçar. Aşiret ayaklanır. Bölgede evden kaçmanın sonu ölümdür! Aşiret mensupları dört bir yana dağılır ve Sarya’yı birkaç gün sonra Yüksekova’daki bir tanıdıklarının evinde bulur. Yakınları tarafından dövülen Sarya, baba evine götürülür. Ancak Sarya bir süre sonra gizemli biçimde ortadan kaybolur!.. Çetin ailesi birkaç gün sonra polise başvurarak kızlarının kaybolduğu ihbarında bulunur. Polis tüm aramalara rağmen genç kızın izini bulamaz. Sonunda Hakkâri Emniyet Müdürlüğü’ne Sarya’nın öldürülerek Sülük Göleti’ne atıldığı yolunda bir ihbar yapılır. Balık adamların 3 gün boyunca gölette yaptığı aramada ceset bulunamaz. Sarya’nın yaşadığı evde eğitilmiş köpeklerle yapılan aramalardan da bir sonuç çıkmaz. Genç kızdan bir türlü haber alınamayınca polis soruşturmayı derinleştirir. Sarya’nın babası ve nişanlısının da aralarında bulunduğu 7 şüpheli 19 Aralık 2009’da Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla ikinci kez gözaltına alınır. Zanlılar çıkarıldıkları mahkemece tutuklanır. Sarya’dan 8 aydır haber alınamıyor. Polis ailenin yaşadığı bölgede ve Sülük Gölü’nde önceki gün yeniden araştırma başlattı. Mahalle baskısının sosyal yaşamı kırmızı çizgilerle ablukaya aldığı bölgelerde; kadınlar bağnazlığa yönelik direnişin tek kurbanı olmaktan kurtulamıyor! Töre cinayetleri; popüler ve dejenere kültürün geri bırakılmış çevreler üzerinde tahribat yaratmaya başladığı 1990 yılından itibaren hızla artıyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren ise Türkiye’de töre cinayetlerinin sayısı beş katına çıktı! Devlet önlenebilecek vakalar konusunda bile gereğini yapmıyor, yapamıyor!.. Çünkü kadını töre kıskacından çıkarmak için çaba göstermesi gereken Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanları şeyhleri, şıhları ve ağaları ürkütmeme uğruna, siyasal olarak nemalandıkları feodaliteye boyun eğiyor! Kimileri de Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf gibi, öğretmenlerin sokaklarda satırla parçalanması ve Medine gibi kızların canlı olarak kümese gömülmesini engellemeye çalışacağına, Aşk-ı Memnu gibi dizilerdeki sevişme sahneleriyle ve eşcinsellerin yaşamlarıyla uğraşıyor! Kadının geri kalmışlığın cenderesinde can verdiği bir ülkede, Kadından Sorumlu Devlet Bakanı sanal âlemden değil kadını kümese gömen, göllerde boğan bağnaz anlayıştan “irite” olmalı!.. Değil mi Selma Aliye Hanım?.. Sarya!.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Dönemin Karakteri Nasıl bir dönemde yaşadığımızı merak ediyorsanız, emniyet, hukuk ve uygulamalarına bakacaksınız. Polis ne yapıyor, nasıl davranıyor; savcılar ve mahkemeler ne yapıyor, nasıl davranıyor... Sadece son yaşadığımız olaylara bakın: İktidarın hemen her uygulamasını, yasa tasarılarını destekleyen bir yazar bile “hepimiz paranoyak olduk” diyorsa.. ..askeri cephane yüklü bir kamyon “vayyy, darbe hazırlığı için mühimmat yığılıyor” diye yoldan çevriliyorsa.. ..devletin TRT’si, askerler hakkında yalan yanlış haberleri derhal servise koyup ülkede panik durumu yaratıyorsa.. ..Genelkurmay Başkanı “kamyon ihbarına inanmaları ürkütücü” diyorsa ve iktidarın emri altındaki polisin yasadışılık ve asker düşmanlığının örneklerini bir bir sıralıyorsa... Ve.. polis ve yargı, neredeyse tamamen, kimliği, niteliği asla bilinmeyen ihbarcılık yöntemlerine göre hareket ediyorsa.. ...yaşadığımız dönem için çeşitli adlandırmalar yapmaya cesaret edebilir, giderek aşağılık bir polis yönetimine / siyasi diktatörlüğe dönüşmeye başladığımızı söyleyebilirsiniz... Her ne kadar sivil demokratik mekanizmalar sanki işler gibi görünüyor olsa da! Erzurum’da bir iktidar savcısı, hukuksuz uygulamalarıyla ön plana fırlıyor, alelacele hazırladığı iddianamesini neredeyse tamamen gizli tanıklara dayandırıyor! Salt gizli tanık ifadeleri kurgulayarak, Türkiye’de 70 milyon insanı asmanız mümkündür! Gizli tanıklığın suyu çıktı! Ama özel görevlendirilmiş bir savcılık makamı için suyu çıkmanın bir önemi olabilir mi? İhbarcılık ve gizli tanıklık, yaşadığımız dönemin diğer iki önemli karakteristik özelliği! Biz özellikle ihbarcılık mekanizmasını geçmişte askeri cunta dönemlerinde yaşadık! Bugünkünden farklı mıydı? Olağanüstü bir iktidar savaşı sürüyor. Ama sanmayın ki savaşın iki tarafı var! Sanmayın ki, örneğin ordu, yargı savaşın öbür tarafları... Hayır, tek merkezli bir savaş bu. İktidar, bütün iktidar odaklarını ele geçirme savaşı içinde. Ordu, yargı üzerinde sürekli gündem yaratmalarının nedeni bu. Ve de tabii basın! Askeri baskılar döneminde her türlü utanılacak görevi yerine getirmiş, bence utanç abidesi olabilecek bir gazeteciyi konuşturmuşlar. İyi de olmuş! Geçmişte gerçekten medya, iktidar odaklarıyla türlü çeşitli kirli ilişkiler içine girmişti! Ama bugün tip gazetecileri sadece, iktidarın basın üzerindeki büyük baskısını haklı göstermek ve bu baskılara bahane yaratmak amacıyla konuşturuyorlar! İktidarın bu siyasi savaşı sürekli gündemde tutmasının bir yan ürünü de kötü ekonomiyi maskelemek! Merak ediyorum: Adam aç, işsiz... Kadın, çocuk eziliyor. Tayyip Erdoğan’ın nutuklarıyla mı, Arınç’ın suikast masallarını dinleyerek mi karnını doyurup üzüntüsünü unutuyor! Bu olağanüstü dönemin bütün tezgâhlarını bozacak güç, hâlâ CHP! Bu aşamada CHP siyasi nutuklarını ön plana çıkarmaktan artık vazgeçsin... Örneğin işsiz kitleleri sahiplensin! Meydanlar böyle zamanlarda dolmayacak da, seçim mitinglerinde siyasi nutuklar dinlemek için mi dolacak? Meclis’te yaptığı 7 dakikalık konuşması internette en çok tıklanan Yalova milletvekili Muharrem İnce’lere kulak verme zamanı! 1 Ekim 2006’da, seçim sürecine girildiğinde, yine bu köşede, o zaman için ütopik bir Baykal-CHP yazısı yayımlanmıştı. Yazı, Baykal’ın seçim sürecinde örgütü nasıl şaha kaldırdığının düşünü kuruyordu. O yazıdan paragraflar: “CHP Genel Merkezi’ni izlemekten yoruldum... Doğrusu nereye koşuşturacağımı, hangi toplantıyı izleyeceğimi ve sizlere hangi yeni gelişmeyi duyuracağımı şaşırdım... Parti inanılmaz bir fikir zenginliği yakalamış... Türkiye’nin öncü düşünürleri kamçılanmış ve iktidara geldikleri andan itibaren uygulamaya konacak geniş bir program ortaya çıkmış!..” “Özellikle, partili gençliğin ‘başkan yardımcılığı’ olarak yeniden örgütlenmesi gençliği ateşlemiş ve CHP sanki yeni bir doğuş yakalamıştı! Nüfusu bu kadar genç bir ülkede doğrusu CHP’nin bu kararı çok akıllıcaydı! Yine bir başkan yardımcılığı altında da kadınlar örgütleniyordu...” “Baykal, 11’i bulan başkan yardımcılıklarının yetersiz kaldığının farkındaydı. Seçim çalışmalarını daha bir üst düzeye çıkarabilmek için, bu sayıyı 20’ye çıkarmanın doğru olacağını düşünüyordu! Anadolu’dan bir partilinin hediye ettiği at kılından kamçıyı eline aldı, şöyle bir havada şaklattı!..” AKP, olağanüstü siyasal dönemi, tamamen olağan - normal hale getirmeden, CHP’nin demokratik düzeni kurabilme şansı, bu ülkenin tek seçeneği gibi... Şimdilik... FİGEN ATALAY Son yõllarda tõrmanõş gösteren şid- det ve linç kültürü, en çok çocuklarõ ve gençleri etkiliyor. Haklarõ ihlal edi- len, şiddet gören çocuklar için şiddet kültürü sõradan ve normal bir tepki yöntemi halini aldõ. 5 yõlda 400 bin ço- cuk hõrsõzlõk, 9 bin 500 çocuk adam öldürme suçlarõndan mahkemelere çõkarõldõ. Tutukevlerinde yaklaşõk 2 bin 900 çocuk var. Bunlarõn 450 ci- varõ “taş atan çocuklar”. Türkiye Çocuklara Yeniden Öz- gürlük Vakfõ, Adalet Bakanlõğõ iş- birliği ile “Özgürlüğünden Yok- sun Çocuklar ile Aile Bireylerine Destek ve İnfaz Koruma Memur- ları Eğitimi”ni amaçlayan “Yeniden Özgürlük Projesi”ni yürütüyor. İs- tanbul Maltepe, Ankara Sincan ve İz- mir Bergama Çocuk Ceza İnfaz Ku- rumlarõ’nda uygulanan proje süre- since haftada iki gün, üniversite öğ- rencisi genç gönüllüler ile tutuklu ve hükümlü çocuklar birlikte zaman ge- çiriyorlar. Bu beraberlikte, sosyal farklar, önyargõlar kõrõlõyor, haklõ- haksõz ispatõ önemini yitiriyor ve bu etkileşimde her iki grup birbirlerinden hayatõ öğreniyorlar. Çocuklar, kõsa bir süre için de olsa tutukevi koşullarõn- da “özgürleşiyorlar”. Vakfõn Başkan Yardõmcõsõ Nevin Özgün, “Proje sonunda tutuklu ve- ya hükümlü olarak kapalı kurum- da kalan çocukların yeniden öz- gürleştiklerinde toplum içinde ya- pıcı birey olmaları, sosyal yaşama katılabilmeleri, kendine güvenle- rinin geliştirilmesi bunların yanı sı- ra toplumda var olan şiddet duy- gusunun suça dönüşme oranında azalmaya katkı sağlanması ve aile bireylerinin ve infaz koruma me- murlarının çocuklara karşı doğru davranış değişikliği göstermeleri beklenmektedir” dedi. Aileler de eğitimde Projenin 2010 uygulamasõnda, tu- tukevindeki çocuklarõn aileleri ve in- faz koruma memurlarõ ile çalõşmalar yapõlacak. Çocuğunu ziyarete gelen- lerle yürütülecek çalõşmalarda, aile- lerin çocukla olumlu ve sağlõklõ ile- tişim kurma konusunda kendilerini ge- liştirebilmeleri, aile içi ilişkilerin öneminin fark edilmesi, aile bireyle- rinin çocuğa ve birbirlerine karşõ öf- kelerini kontrol edebilmeleri ile çocuk ve kadõn haklarõ konusunda bilgi ve- rilmesi amaçlanõyor. İnfaz koruma memurlarõ ile yapõ- lacak çalõşmalar çerçevesinde ise memurlarõn çocuğa karşõ doğru dav- ranõş ve çatõşma çözme tekniklerini geliştirmeleri, çocuğun yapõsal özel- liklerini tanõmalarõ, suça sürüklenen çocuğa karşõ mevcut önyargõlarõnõ kõrmalarõ ve mesleki tükenmişliklerine çözüm yollarõ üretilmesinin sağlan- masõ hedefleniyor. Proje, İstanbul Hollanda Başkonsolosluğu’nun Mar- ta-Kap Küçük Hibeler Programı ta- rafõndan finanse ediliyor. Sarya obursali@cumhuriyet.com.tr Son 5 yõlda binlerce çocuk mahkemeye çõkarõldõ. Tutukevlerinde 2 bin 900 çocuk bulunuyor Cezaevleri çocuk doluTürkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfõ’nõn yürüttüğü “Yeniden Özgürlük Projesi” kapsamõnda haftada iki gün, üniversite öğrencisi genç gönüllüler ile tutuklu ve hükümlü çocuklar birlikte zaman geçiriyor. 16 Mart AİHM’ye gidiyor İstanbul Haber Servisi - İstanbul Üniversitesi (İÜ) Eczacõlõk Fakültesi önünde 16 Mart 1978’de otomatik si- lahlar ve bombalarla gerçekleştirilen saldõrõda 7 öğrencinin katledilmesine ilişkin Türkiye’de zamanaşõmõna gi- ren dava, Avrupa İnsan Haklarõ Mah- kemesi’ne (AİHM) gidiyor. Katliam- da hayatõnõ kaybedenler, bugün saat 12.30’da İÜ önünde anõlacak. Üniversite öğrencileri Hatice Özen, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl, Murat Kurt ile Cemil Sönmez’in yaşamõnõ yitirdiği, onlarca öğrencinin yaralandõğõ katlia- mõn sorumlularõnõn yargõlandõğõ dava, İstanbul 6. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce 20 Ekim 2008’de zamanaşõmõ gerek- çesiyle kaldõrõldõ. ‘Gladyo’yu konuşacağız’ Yargõtay 1. Ceza Dairesi de mahke- menin kararõnõ onadõ. Döneminin hu- kuk fakültesi öğrencileri müdahil avu- katlarõndan Cem Alptekin, yakõnda AİHM’ye başvuracaklarõnõ belirterek, “ Herkesin dosyanın kapandığını düşündüğü sırada biz bu işin yeni başladığını söylüyoruz. Avrupa’nın göbeğinde gladyoyu konuşacağımızı söylüyoruz. Gerçek anlamda gladyo ile hesaplaşacağımız sürece yeni girdik. Biz bu yeni dönemin adını da koyduk. Yeni dönemin adı ‘Av- rupa’nõn Gladyo ile İmtihanõ’ Halide Edip’in ‘Türk’ün Ateşle İmtihanõ’ eserine gönderme yaparak bu adı seçtik. Arka planını dolduracak ka- dar malzememiz var” dedi. Öğretmene sokakta dayak IĞDIR (AA) - Iğdõr Kurtuluş İlköğretim Oku- lu’na İngilizce öğretmeni olarak atanan P.O’ya (32) caddede yürürken, henüz kimliği öğrenilemeyen iki kişi tarafõndan omuz atõldõ. P.O’nun buna tepki göster- mesi üzerine iki saldõrgan önce muşta ile kadõn öğret- menin yüzünü parçaladõ, sonra da yumruk atarak bur- nunu kõrdõ. Öğretmen P.O. tedavi altõna alõndõ. Derste sıva düştü: 4 yaralı SIVAS (Cumhuriyet) - Sõvas Anadolu Teknik Li- sesi ve Endüstri Meslek Lisesi’nde elektronik dersi sõrasõnda 11. sõnõf öğrenci- lerinin bulunduğu atölye- nin tavanõndaki beton sõva- lar büyük parçalar halinde öğrencilerin üzerine düştü. Yaralanan 4 öğrenci, öğ- retmenleri tarafõndan has- taneye kaldõrõldõ. İki ton kaçak ciğer bulundu GAZİANTEP (Cumhu- riyet) - Gaziantep’te kaçak ete yönelik denetimlerini arttõran büyükşehir beledi- yesi zabõta ekipleri, Nakli- yatçõlar Sitesi’nde operas- yon yaptõ. Yapõlan operas- yonda, Bursa’dan götürül- düğü tespit edilen 2 ton ka- çak dana ciğeri bulundu. Ci- ğerler imha edildi. İstanbul’a 75 yeni ambulans alındı İstanbul Haber Servisi - Sağlõk Bakanlõğõ tarafõn- dan İstanbul’a 75 adet tam donanõmlõ yeni 112 acil yar- dõm ambulanslarõ alõndõ. Böylece kentteki ambulans- larõn sayõsõ 232’ye çõktõ. İl Sağlõk Müdürü Prof. Ali İh- san Dokucu, ambulanslarõn il ortalamasõyla 9 dakikada hastaya ulaştõğõnõ söyledi. Metro seferleri uzatıldı İstanbul Haber Servisi - 4. Levent-Atatürk Oto Sa- nayi Sitesi arasõnda saat 21.00’e kadar gerçekleştiri- len metro seferleri bugün- den itibaren gece yarõsõ saat 24.00’e kadar uzatõldõ. 11 dakika olan sefer aralõklarõ ise 7 dakikaya indirildi. Yeni düzenlemenin ardõn- dan seferler sabah 06.15’te karşõlõklõ olarak başlayacak. Gül, Türk okulunu ziyaret etti Cumhurbaşkanı Abdul- lah Gül, resmi ziyarette bulunduğu Kongo De- mokratik Cumhuriye- ti’nin başkenti Kinşa- sa’daki Şafak Türk Okulu’nu ziyaret etti. Türk ve Kongolu işa- damlarıyla öğle yeme- ğinde bir araya geldik- ten sonra okula geçen Gül’ü öğrenciler ve veli- ler karşıladı. iki ülkenin ulusal marşlarını söyle- yen öğrenciler, iki dilde de şarkılar seslendirdi. İki küçük kız kardeş İs- tiklal Marşı’nı ezbere okudu. (Fotoğraf: AA) KATLEDİLEN ÖĞRENCİLER ‘Sõnav’ tartõşmasõ YÖK’ün yeni düzenlemeye lise eğitimini yabancõ ülkelerde tamamlayan Türk öğrencileri de dahil etmesi kafalarõ karõştõrdõ ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - YÖK’ün yabancõ öğrenci- lerin Türkiye’de yükseköğrenim görmelerini cazip hale getirmek için Yabancõ Öğrenci Sõnavõ’nõn (YÖS) kaldõrõlmasõna ilişkin düzenleme- ye, lise eğitimini yabancõ ülkeler- de tamamlayan Türk öğrencilerini de dahil etmesi “sınavsız üniver- site” tartõşmasõna neden oldu. YÖK’ten yapõlan açõklamada, TC uyruklu olup yurtdõşõnda eğitim gö- ren adaylarõn üniversitelere sõnav- sõz kabul edilmesine dair bir dü- zenleme bulunmadõğõ ifade edildi. Düzenlemeye göre lise eğitiminin tamamõnõ KKTC dõşõndaki bir ül- kede tamamlayan Türk kökenli öğ- renciler, “yabancı öğrenci statü- sü”nden faydalanabiliyor. Eski mevzuata göre, yurtdõşõnda yalnõz- ca lise son sõnõf eğitimi alan Türk öğrencilerin bile YÖS’e girme hak- kõ bulunuyordu. Böylece, yabancõ öğrenci statüsünde olduğu gibi Türk öğrencilerinin de şartlarõ taşõmala- rõ durumunda üniversitelere baş- vurmasõnõn önü açõldõ. YÖK’ten bir yetkili Türk köken- li öğrencilerin zaten daha önce de Türkiye’deki üniversitelere baş- vurduğunu ifade etti. YÖK’ten yapõlan yazõlõ açõkla- mada, “Ortaöğretim eğitimini yurtdışında (KKTC hariç) ta- mamlayan TC uyruklu öğrenci- lere de imkân tanımak üzere, ko- nuyla ilgili dünyadaki başarılı ve çağdaş uygulamaların incelen- mesiyle konsept değişikliğine gi- dilmiştir. Bu adaylar, yurtdışın- dan yükseköğrenim görmeye ge- lecek diğer adaylar gibi başvuru yapacak ve üniversiteler tarafın- dan değerlendirilecektir” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle