22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2010 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Yaşam Tuzağı Nereden elime geçti bilmem, Abdülhak Şinasi Hisar’ın ‘Varlık Yayınları’ndan çıkan ‘Boğaziçi Yalıları’ adlı kitabına geceyarısı takılıverdim: “...eski yalılar yıkılmadan, büyük korular parçalanmadan, yalı bahçelerinin çiçekleri solmadan, hanımlar kadife veya atlas feracelerini, beyaz yaşmaklarını çıkarmadan ve kayıklarının arka tarafından sulara sarkan birer tavuskuşu kuyruğu gibi rengârenk şallar kaybolmadan, hamlacılar küreklerini bırakmadan ve kayıklar sulardan silinmeden, pazar kayıkları kablettarih mahlûklar arasına karışmadan, mehtap gecelerinde aşkın destanlarını okuyan hanendelerle sazendeler susmadan ve birbirlerini gözleyen gözler kapanmadan, çeşmelerin akar suları kesilmeden ve yaldızlı kitabeleri okunmaz hale gelmeden, kız çocukların ilahilerini dinleyenlerin gözyaşları kurumadan, mezarlıkların uhrevi servileri devrilmeden, evliya mumları sönmeden, bütün rüyaları tabir olunmadan evvel Boğaziçi tam bir kıvam, bir güzel ve mükemmel âlem demekti. Fakat şimdi denilebilir ki Boğaziçi hususiyetlerinin hepsi de birer birer, akraba ve sevgililerimiz gibi ölmüşler ve kendilerinden bize ancak birer aziz hatıra kalmıştır. Bunları ancak yâd edebiliriz.” Kitabın yayın tarihine baktım: 1954... Düşündüm ki 1954’te bile İstanbul Boğazı kimi özelliklerini koruyordu. Ya şimdi?.. Abdülhak Şinasi Hisar’ın geçmişi anan kitaplarında sık sık yinelenen bir sözcük var: “Malihülya..” “Hülya dolu” demek: “...yalılar, sularla öyle hemhal olurlardı ki, nasıl, bir ud görünce o daha sükût ederken bile biz biraz musiki duyar gibi olursak, bu yalıları görünce de biraz Boğaziçi sabahı, Boğaziçi akşamı, gecesi, mehtabı, rüyası ve hülyası duyardık.” Geçmişe özlem, insanda yaşlandıkça yoğunlaşan bir güzel duygu değil mi!.. Adı ne: Nostalji!.. Abdülhak Şinasi Hisar, bu duyguyu sanata dönüştürmüş bir ilginç kalem!.. Üstad şimdi yaşasaydı, Boğaziçi’nin bugünkü haline baktıkça ne düşünürdü?.. O güzelim kayıklar gitmiş, yerine azgın canavarlar gibi sürat motorları gelmiş; petrol tankerleri dakikada bir suları altüst ederek geçiyor; Boğaz, leylak, sümbül, akasya değil, mazot kokuyor. Peki, yalılar?.. Hisar anlatıyor: “Bu yalılar, önlerinden kayıkla geçilirken Binbir Gece Masalları saraylarına benzerlerdi. Bu yalılar, eski zaman kadınlarının adeta feracelerinin renklerine, çiçek ve reçel renklerine, gül, çilek renklerine, yavruağzı, kavuniçi, karanfil kırmızısı gibi tatlı renklere bürünürlerdi. Ve hepsi de mahrem bir hayatın mahfazası olurlardı.” Yaşamak kısa ve gelgeç bir süreç. Geçmişe özlem, kişinin yaşamında zaman geçtikçe damak tadına dönüşüyor. Ne var ki insan, dün yediği acı biberi bugün anımsadığında ağzı yanmaz... İyi ki yanmaz!.. Ölen, sevgilisini her anımsadığında, sevdalı ilk günkü acıyı duysa, hayata dayanamazdı. İşkence tezgâhından geçmiş kişide, işkence acısı, artık belleğin defterinde acısız bir sayfadır. Hayat, geçmişte değildir; gelecekte pusu kurmuş bizi bekliyor... Ölüm de o pusulardan birinde tuzağını kazmış değil mi?.. (26 Temmuz 1997 tarihli yazısı) G eçen hafta, Ankara halkõ şehir içi ula- şõmda sõkõntõlõ gün- ler yaşadõ. Ankara Belediye Başkanõ’nõn bir mah- keme kararõnõ özensiz, muhte- melen bilinçli olarak hatalõ bir biçimde uygulamasõ; bilahare Başbakan’õn da müdahalesiy- le olay büyüdü ve bir süre ba- sõnõ işgal etti. Başbakan’õn ko- nuşmasõnõ televizyonda izle- diğimde hem hayretler içinde kaldõm; hem de fevkalade üzül- düm. Sözleri, ses tonu ve ta- võrlarõ yargõya karşõ öfkesini dõ- şa vuruyordu, anayasal bir ku- rumdan değil sanki yabancõ bir kuruluştan söz ediyor gi- biydi. Üzüldüm; ülkenin baş- bakanõ anayasanõn 138’inci maddesini bir yana bõrakõyor; eleştiri sõnõrlarõnõ aşarak bir yargõ kararõna ve Danõştay’a acõmasõzca yükleniyordu. İşte sözlerinden bir kõsmõ: “...An- kara’da bir haftadır ulaşım kargaşası var. Danıştay top- lu taşıma araçlarının ücret- lerini altı yıl öncesine dön- dürüyor... ‘Bunun başõnda AK Partili belediye başkanõ var. Batsõn da ne olursa olsun’ mantığıyla yaklaşırsanız, bu belediyeye değil Ankaralıya zulüm olur. Ama halka hiz- meti engelleme yolunda adım atmak, ‘Ben karar veririm, sen başõnõn çaresine bak’ diye bir yargı yaklaşımı olamaz... Danıştay gelsin burayı işlet- sin, yürütsün... Bu ülkeyi idare etmek için siyaset yolu açık. Girersiniz seçime, mil- letim sizi tercih ederse ülke- yi de şehri de siz idare eder- siniz.” Başbakan haklõ mõ? Kendisini bu kadar kõzdõran, si- nirlendiren olayõn aslõ ne? 1- İptal kararõnõ Danõştay değil, Danõştay’õn bozma ka- rarõna uyarak Ankara 2. İdare Mahkemesi vermiştir. Mah- keme Danõştay kararõna uy- mayabilir; ilk kararõnda õsrar edebilirdi. Kararõn Danõştay’a mal edilmesi hem olayõn Baş- bakan’a doğru anlatõlmadõğõnõ hem de AKP’deki Danõştay takõntõsõnõ ortaya koymakta- dõr. 2- İdare mahkemesi kara- rõndan anlaşõldõğõna göre; da- va konusu olan toplu taşõma ücretlerinin arttõrõlmasõna iliş- kin 24.12.2004 tarihli karar gündem dõşõ teklifle görüşül- müş, yani bu konuda bir ön ça- lõşma yapõlmamõş, kanunda öngörülmesine karşõn (5216 sk. 9. m) konu ile ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarõ, kararõn alõndõğõ toplantõda bulunmamõşlardõr. Söz konusu kararda işin esa- sõ ile ilgili olarak da, dava ko- nusu işlemden yaklaşõk bir yõl önce 2.12.2003 tarihinde de yolcu taşõma ücretlerinde art- tõrõm yapõldõğõ; bu arttõrõmdan kõsa bir süre sonra yeni bir art- tõrõmõ haklõ gösterecek nitelikte ekonomik veriler õşõğõnda ya- põlmõş bir değerlendirme, ma- liyet analizi, enflasyon oranõ gi- bi bilimsel bir tespit bulunma- dõğõ; böylece bir yõl bir ay gi- bi bir sürede toplu taşõma üc- retlerine yüzde 50’nin üzerin- de zam yapõlmasõna ilişkin iş- lemde kamu yararõnõn gözetil- mediği ifade edilmiş ve bu gerekçelere dayanõlarak iptal kararõ verilmiştir. Kararõn gerekçesini bilme- den yargõyõ acõmasõzca eleşti- ren Başbakan’a sormak gere- kir: On üç aylõk bir süre için- de toplu taşõma ücretlerine iki ayrõ kararla yüzde 50’nin üze- rinde zam yapmak sizce adil midir? AKP’nin halka hizmet anlayõşõ, belediyecilikten an- ladõğõ bu mudur? 3- Söz konusu iptal kararõ na- sõl uygulanacaktõr? İstikrar ka- zanmõş yargõsal ve bilimsel içtihatlara göre iptal davalarõ, dava konusu idari işlemin ya- põldõğõ tarihteki hukuki durum esas alõnarak incelenir. İnce- leme sonucunda eğer iptal ka- rarõ verilir ise, bu karar idari iş- lemi, yapõldõğõ tarihten geçer- li olarak ortadan kaldõrõr. Bu il- kelerin õşõğõnda, Ankara Bele- diyesi’nin yapmasõ gereken en uygun çözüm, 2.12.2003 tarihli kararla belirlediği toplu taşõma ücretlerini esas alõp o tarihten bugüne kadar olan ekonomik durumu değerlendirerek adil ve makul yeni bir tarife belirle- mektir. Bu uygulamayõ 2.12.2003 tarihli toplu taşõma ücretlerine, daha sonra yaptõğõ Önce Kararõ Okumak ve Anlamak Nuri ALAN Emekli Danõştay Başkanõ Yüksek mahkemelere karşõ yürüttüğü ve giderek dozunu arttõrdõğõ bu yõpratma kampanyasõnõn nedeni malum: Yapay olarak yaratõlan sorunlarõ öne çõkararak, yargõyõ siyasallaştõrmak için yapmayõ tasarladõklarõ yeni düzenlemelere gerekçe hazõrlamak. ve hukuki geçerliliğini koruyan arttõrõm oranla- rõnõ yansõtarak da yapa- bilir. Mahkeme, hiçbir şe- kilde, iptal kararõnõ ver- diği Ekim 2009 tarihin- de, 2003 yõlõndaki tari- feyi uygula dememek- tedir. Nitekim 2003 tari- fesinin yürürlüğe konul- masõna ilişkin UKOME (Ulaşõm Koordinasyon Merkezi) kararõna An- kara Minibüsçüler Oda- sõ tarafõndan açõlan da- vada, Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin yürüt- menin durdurulmasõna karar vermiş olmasõ da, belediyenin yargõ kara- rõnõ yanlõş uyguladõğõnõ açõkça ortaya koymakta- dõr. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin söz ko- nusu iptal kararõnõn nasõl uygulanmasõ gerekece- ğini bilen yetkin hukuk- çularõ vardõr. Hal böyle iken 2003 senesinde tes- pit edilen tarifeyi uygu- lamaya sokarak bir yan- dan Ankara halkõna ezi- yet etmek, Başbakan’õn deyimi ile zulmetmek; öte yandan minibüs ve özel otobüs esnafõnõ yar- gõya karşõ kõşkõrtmak iyi niyetle bağdaştõrõlacak eylemler değildir. Başbakan’a kararõn ge- rekçesi ve nasõl uygu- lanmasõ gerektiği doğru olarak anlatõlmõş olsa idi, eminim ki kendisi, adil ve yansõz olmak kaydõy- la, yargõ yerine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanõ’nõ eleştirir, ona yüklenirdi. O zaman da Ankara’ya yeni bir bü- yükşehir belediye baş- kanõ için yaptõğõ çağrõ yerli yerine otururdu. Başbakan, uzman hu- kukçularõn görüşüne baş- vurmadan, kendisine yü- zeysel olarak anlatõlan bilgilerle yetinip yargõ kararlarõnõ yanlõş yo- rumluyor; bu kararlarõn uygulanmasõnõ sağlamak yerine sõfatõnõn gerektir- diği sõnõrlarõn dõşõna çõ- karak yüksek mahkeme- lere õsrarlõ biçimde hak- sõzlõk yapõyor. Yüksek mahkemelere karşõ yürüttüğü ve gide- rek dozunu arttõrdõğõ bu yõpratma kampanyasõnõn nedeni malum: Yapay olarak yaratõlan sorunla- rõ öne çõkararak, yargõyõ siyasallaştõrmak için yap- mayõ tasarladõklarõ yeni düzenlemelere gerekçe hazõrlamak. ARADA BİR Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV ABD Kongresi’nin Çürümüşlüğü ABD Kongresi yalnız son Ermeni sorununda değil, tüm işleyişinde uzun süredir acıklı-komedi denecek bir tavır sergiliyor. Bu kurulun utanma duygusundan yoksun olduğunu hep birlikte gördük. Gerçek şu ki, kararlar genelde bu türlü yöntemlerle alınıyor. Ekranda izlediğimizi bu çerçevede de değerlendirmeliyiz. Türklere karşı bilgisizliğe ve ırkçılığa dayalı bir önyargı kuşkusuz var. Ama hastalığın temeli çamura batmış Kongre’nin kendinde. Nüfusun çok ufak bir azınlığını simgeleyen, ama çok güçlü özel çıkarlar, her iki partinin de onayıyla, para ve baskı örgütleri sayesinde, seçimlerde aday belirlemeden bir dizi kararlara değin, dilediklerini yaptırabiliyorlar. Amerikan kamuoyunda kısa süre önce yapılan ölçümlere göre, yurttaşın dörtte-üçü Kongre’nin görevini yapmadığı, yüzde 88’i üyelerin parayla mideden bağlandıkları görüşündedir. Yalnız Kongre’nin kendi çürümüşlükle kalmıyor; Kongre’ye güvenini yitiren sıradan yurttaşın siyasetten soğumasıyla düzenin kendi de çürüyor ve eylem beleşle geçinen kurtlarla tilkilere daha da fazla kalıyor. Kongre üyelerinin büyük çoğunluğu daha adaylıklarından başlayarak dışarıdan gelen desteğe ve baskıya midelerinden bağlıdırlar. Zaman zaman birkaç ak kuzu da oldu. Başkanlardan Jefferson, T. Roosevelt ve Eisenhower’le baş yargıç J. Marshall’ın uyarıları gibi. Bugün de Senatör C. Schumen ve Milletvekili C.V. Hollen dış desteği birim başına 100 dolarla sınırlamak istiyorlar. Eskilerden J. Stennis “armağanlara” direnmekle öne çıkmıştı. Ancak, çoğunun sorumluluğu seçmene değil, onları seçtiren para babalarınadır. Böyle olmasaydı, çevre kirlenmesi, işsizlik, sağlık hizmeti ve eğitim konularında halkın istediklerine karşı çıkmazlardı. Gerçek şu ki, para Amerikan siyasetinin yakasını hiç bırakmadı. Ama günümüzdeki destek artık çok açık. Parayı verenin Kongre’de oyu var. Kongre paranın saldırısı, kuşatması ve işgali altında. Aracılar bile, bu yüzden, dolar milyoneri oldu. Örneğin, 100 milyonu sövüşlemiş olan G. Cassidy. Senatör M. Baucus özel kuruluşlardan 3.3 milyonu alıp halk sağlığına sırtını çevirmedi mi? Lieberman, Bayn, Nelson, Ross, Bean ve Minnick aynı şeyi yapmadılar mı? Ya J. Campbell’in tüketiciyi koruyan bir maddenin ilgili yasadan çıkarılması için otomobil yapımcılarından bir çırpıda 6 milyon almasına ne demeli? B. McCaffrey sözde askerlik uzmanıdır, ama silah tüccarlarından yalnız 2009’da 182 bin 309 doları cebine indirmedi mi? T. Ridge de Exelon için nükleer işinden 530 bin 659 doları? Bunlar ABD’nin NY’da “Wall Street” ile başkentte “K Street”ten yönetildiğinin kanıtları değiller mi? Kongre ahtapot gibi yayılmış özel çıkarların bir aracıdır. Yüce Mahkeme de son kararında büyük sermayeye seçimlerde diledikleri parayı harcama özgürlüğünü tanıdı. Bu, siyaseti yasal olarak da onlara teslim etmektir. Gelelim bu işgalin ortasında Pelosi ile Berman’a. Meclis Başkanı Ermenilerin en güçlü olduğu Kaliforniya’dan seçilmiş olup para toplamada uzmandır. Bir davet vermiş, katılma karşılığı olarak 1000- 10 bin dolar arasında bilet sattırmıştır. 2008 seçimleri yaklaşırken, 5 milyarı kasaya yatırmıştı. O komik kurulun başkanı H.L.Berman’ın büyük başarısı, Yahudi kökenli olduğu için, ABD-İsrail ilişkilerini Yahudi dünyasının istediği düzeyde tutmasıdır. Kardeşi M. Berman da T. Hayden diye birini meclise şu koşulla seçtirmişti: “Her zaman İsrail’in dostu olacaksın!” Pelosi ve Berman da herhalde şu sözü verdiler: “Her zaman Ermenilerden yana olacağız!..” Yalnız söz de değil; yoksa, siyasal yaşamları hemen sona erer. Her “oy”un armağanı ya da cezası var. Ancak, bu, hafif deyimle, görevi kötüye kullanmaktır. Bunlar mı Türk görüşünü dinleyecek? Obama’ya gelince: Geçmişteki “değişim” sözcüğünü artık ağzına bile alamıyor. Son alkışlandığı yer Ankara TBMM olabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle