09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 1 MART 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Kutsal Bir Özgürlük: ‘Doğurganlõk’ Din buyruklarõnõn, hukukun yerini aldõğõ ülkelerde, doğur- ganlõk, “kutsal bir özgürlük” olarak algõlanmaktadõr. Aşõrõ doğurganlõk, beraberinde, açlõğõ, yoksulluğu, yolsuz- luğu, eğitimsizliği getirmektedir. Aşõrõ doğurganlõğõn savunulduğu ülkelerde, “geleceği ol- mayan bireylerin” hõzla çoğaldõğõ toplumlar gözlenmektedir. Bunun en belirgin örneği ise dünyanõn Çin’den sonra gelen ikinci kalabalõk ülkesi Hindistan’dõr. Robert Malthus (1766 - 1934) İngiliz ekonomist ve nü- fusbilimci olarak ünlenmiştir. Malthus’un, “nüfus artışının” dünyanõn gelecekte büyük so- runlar yaratacağõ görüşü, yankõlar uyandõrmõş ve tartõşmalara neden olmuştur. Yanõnda yer aldõğõmõz Malthus’un görüşüne göre, önlem alõn- madõğõ ve kõsõtlama getirilmediği zaman, toplumlarõn nüfusu geometrik dizi (1, 2 , 4, 8, 16, 32, 64, 128…) olarak artacak, buna karşõlõk, insanõn yaşamõnõ sürdürebilmesi için gereken be- sin maddeleri ise ‘aritmetik dizi’ şeklinde (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8) olarak artacaktõr. Bunun sonucunda, nüfus ile besin mad- deleri arasõndaki artõş farklõlõğõ, yoksulluğa, açlõğa, ölümlere ve savaşlara neden olacaktõr. Nüfus artõşõ için önlem alõnmasõ gereğini savunan Malthus, az sayõda çocuk sahibi olmak için doğurganlõğõn azaltõlmasõ yö- nünde kõsõtlamalar getirilmesini önermiştir. Malthus bu görüşü ortaya attõğõ 1800’lü yõllarda, istatistik- ler tüm dünya nüfusunun 1 milyar kişi olduğunu açõklamak- tadõr. Bugünkü istatistiklere göre dünya nüfusu 7 milyara ulaş- mak üzeredir. Günümüzün geri kalmõş ülkelerindeki “insan manzarala- rına” bakõnca, geleceğin toplum görüntülerinin hiç de iç açõ- cõ olmayacağõ anlaşõlmaktadõr. 1926 yõlõnda Birleşmiş Milletler (Cemiyeti Akvam) bütün dünyada köleliği yasaklamõştõr. Bugün kaldõrõlan “köle pazarlarından” doğan boşluğu, sos- yal güvenlikten yoksun kaçak göçmenlerle “kaçak işçi” pa- zarlarõ doldurmaktadõr. İnsan ticareti, geri kalmõş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğ- ru hõzla yayõlmaktadõr. Köle ticareti “üstü örtülü” biçimde sürmekte olup, yanõ- na bir de “organ ticareti” eklenmiştir. “Bugün dünyada, 400 yıl boyunca Atlas Okyanusu üze- rinden yapılan köle ticareti sırasında Afrika’dan kaçırıl- mış olanlardan daha fazla köle var.” Açlõk sõnõrõnõn altõnda kalan ücretlerle çalõşmaya hazõr bek- leyen insanlar her geçen gün hõzla artmaktadõr. Türkiye’nin en önemli sorunlarõndan biri de işsizliktir. İşsizliğin nedenlerinden biri olarak “hızlı nüfus artışını ” görmekteyiz. Sayõlarõn dili, işsizliğin her geçen gün artacağõnõ anlatmak- tadõr. Tutuklu Haberciler Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ile Ulusal Kanal Haber Müdürü Ufuk Akkaya, yaklaşık 4 aydır tutuklu. Neyle suçlanıyorlar? Başbakan’ın telefon konuşmalarının yasadışı kaydedilmesinden, dolayısıyla terör örgütü üyesi olmaktan! “Hangi telefon konuşması?” derseniz, bakın orası önemli. Yıldırım ve Akkaya’nın Aydınlık’ta yayımladıkları dinlemede, Başbakan, kızlarının bursiyeri işadamı Remzi Gür’e “Kızıma 20-25 lazım” diyor, Gür de ona “Tamam efendim” yanıtını veriyor, örneğin... Ali Sirmen Ağabeyimiz de yazdı. Bir kez de biz yineleyelim. Meslektaşlarımız, cezaevinden gönderdikleri mektuplarında diyorlar ki: “Bu kayıtları, 17 Ekim 2009’da İP Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin açıklamıştır. Bir gün sonra Aydınlık dergisi de bu açıklamayı kapak haberi yapmıştır. HaberTürk gazetesi de İP’nin bu açıklamasına geniş yer vermiştir. Kısa bir araştırma yaptık. Tayyip Bey’in bu ses kayıtları herkeste varmış. İnternete bile düşmüş. Örneğin, Vatan gazetesi 28 Mart 2009 tarihinde ‘Erdoğan’ın ses kaydı var mı?’ başlığını sürmanşet yapmıştı. Dikkat ediniz! 2009 Mart’ında yayımlanıyor bu haber. İşçi Partisi ise 7 ay sonra açıklama yapıyor. Şimdi biz İşçi Partisi’nin açıklamasını haber yaptığımız için tutuklandık. Bu inanılır gibi değil! 3 aydır tutukluyuz! Hâlâ ortada bir iddianame yok! Bu basın özgürlüğü açısından utanç vericidir. Tutukluluk cezaya dönüştürülüyor, basınımız ve meslek örgütlerimiz buna göz yumacak mı?” Göz yummamalı hiç kuşkusuz. Türkiye’yi dinlemek gerek, gözler apaçık. Görmeli yaşananları, duymalı çığlıkları... Alıntı Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, şubat ayı içinde HaberTürk gazetesinin sorularını yanıtlarken “Bizim askeri eğitim sistemimiz ABD’den alıntıdır. Bu yüzden harp okulları çok önemli. Çünkü subay yetiştiriyor. Temel dersleri ve kuruluş felsefesini özümsemelerini istiyoruz” demişti. ABD’den alıntı eğitim sistemi ile “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen kurucuların kurguladığı felsefeyi özümsetmek! Türkiye’de yaşanan güncel tartışmalar, işte bu çelişki üzerinde temelleniyor. Çünkü bağımsızlık, sisteme uygun düşmüyor. Sistem, bağımsızlıkçıları tasfiye ediyor. Yine Yaratabiliriz Geçen günlerde yapılan İzmir İktisat Kongresi Sempozyumu’nun sonuç bildirgesinden: “Kapitalizmin büyük krizinin, dünyayı yeni bir ekonomik modele geçmek zorunda bırakacağı, dünyayı -şu anda- yönetenler tarafından kabul edilmiştir. 21. yüzyılın önümüzdeki dönemi, tek bir ülkenin egemenliğindeki kapitalist modelin değil, birden çok kapitalist ekonomik modelin aynı anda uygulanacağı bir ‘kapitalizmler’ dönemi olacaktır. Bu ekonomik dönüşüm, siyasal ve toplumsal değişimleri de beraberinde getirecektir. Dünya, söz konusu yeni sistemlerin müjdelerine de, trajedilerine de hazır olmalıdır. Ne yazık ki, uzun süre, hiçbir şey alıştığımız gibi olmayacaktır. Acıdır ama, dünya faşizmlere varabilecek, kanlı deneyimleri tekrar yaşamak zorunda kalabilecektir. Eğer, bu ‘yeni dünya’da yer almak istiyorsa, Türkiye’nin de, kendi model önerisi olmalıdır. Türkiye, kendisi ve diğer ülkeler için öneriler geliştirebilecek birikim ve deneyime sahiptir. Türkiye, kapitalizmin bundan önceki krizinde, üçüncü dünyaya, sömürülenlere, azgelişmişlere örnek olacak bir model yaratmıştır, yine yaratabilir. Yeni model önerisi, Türkiye’nin geçmişine ve geleceğin insanlığına borcudur.” ABD’deki gazeteci dostumuz Yılmaz Polat, Türkiye’de yargının siyasallaşmasıyla ilgili tartışmalarla 2005 yılında Bush’un ikinci döneminde ABD Senatosu’nda yaşananlar arasında büyük benzerlikler bulunduğunu duyuruyor: “Başkan Bush, ikinci dönem seçimi kazanınca 2005’te partisi Cumhuriyetçileri açıkça dinci sağın siyasi kanadı haline getirmeye çalıştı. Federal mahkemelere dinci hâkimleri atadı. Senatoda partisi çoğunlukta olduğu için kolayca hâkimlerin onaylanacağını sanıyordu. Azınlıktaki Demokratlar bu hâkimlerin onaylanmasını önlemek için direndiler ve oylama yapılmasını engellediler. Senato kilitlendi. Cumhuriyetçiler bunun üzerine Senato İç Tüzüğü’nü değiştirme tehdidinde bulundu. Mevcut düzenleme, yargı organlarının siyasi bir kanadın etkisine girmesini önlemeyi amaçlıyordu. İç tüzük değiştirilemedi. Değiştirilseydi, ideolojik yaklaşıma sahip hâkim ve savcıların önü açılmış olacaktı. Demokratlar, Bush yönetimini devlet bütçesinden dini faaliyetlere para aktararak anayasayı çiğnemekle suçladılar. ABD hukuk sisteminde farklılıklar olmasına rağmen düşüncede büyük bir örtüşme olduğu anlaşılıyor. Başbakan Erdoğan, belki de bir dönem stratejik ortaklığını yapan Başkan Bush’tan feyiz alıyordur.” Bush’a Öykünme PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Otoriterizm, Medya ve Reis “Ben bu yazıları yazan gazetelerin patronlarına sesleniyorum; ‘Ne yapayım hâkim olamıyorum’ diyemezsin. Sen maaşını veriyorsun. Bir taraftan gelip hükümete vuracaksın bir yandan da köşe yazarlarına sahip olamayacaksın. Bu noktada ben uyarımı yapmak zorundayım. Bu ülkeyi germeye de hakları yok... Bir ülkenin yönetiminde bu tür anlayışların yeri olamaz. Herkes fikrini söyler ama o insanlara da o kalemi teslim edenler ‘Kusura bakma kardeşim bu dükkânda sana yer yok’ demeli. Herkesin birlik ve beraberliğe ihtiyacı var.’’ Başbakan’ın bu sözleri gazetecileri, özellikle de köşe yazarlarını öfkelendirdi. Kimi iktidar şakşakçıları bile, “Başbakan bunları söylememeliydi!’’ diye yakındılar köşelerinde. Oysa Başbakan’ın bu sözlerinde kendi siyasal/ideolojik yaklaşımına ters düşen bir yan yoktu. Asıl anlaşılmaz olan köşe yazarlarının bu sözleri şaşırtıcı bulmaları, kötü bir sürprizle karşılaşmış gibi öfkelenmeleriydi. Kendisinin bu ülkenin en iyi bileni, en doğru söyleyeni, bu ülke için en iyi düşüneni, en doğru konuşanı olduğuna inanmış, kendi inandıklarına toplumun geniş bir kesimini de inandırmayı başarmış, ülkeyi adım adım kafasında tasarladığı, bu satırların yazarının ‘otoriterizm’ olarak tanımladığı kapalı bir rejime götüren ‘Reis’in bu sözleri önemliydi. Her şeyden önce toplumun algısında köklü bir değişim olmadığı durumunda yarın nasıl bir Türkiye’de yaşanacağına ilişkin somut ipuçları veriyordu. Ülke için öngörülen, tek sesli bir düzendi. Bu düzende yazılı, görsel ve işitsel basına/medyaya düşen, düzen sahiplerini övmek, eğer kalmışsa karşıtlarını yermek, özellikle de ‘Reis’in her yaptığını, her söylediğini alkışlamaktı. Bu bağlamda Başbakan’ın yukarıda aktardığımız sözleri söylediği AKP İl Başkanları Toplantısı geleceğe ışık tutan somut bir örnekti. 81 ilden gelen il başkanları Başbakan’ın ağzından çıkan her söz gibi bu sözlerini de avuçlarını patlatarak alkışlamışlar, onaylamışlardı. Ayrıca bu sözler mutlaka o ortamda söylenmesi gerektiği için söylenmişti. Plansız, kendiliğinden, doğaçlama gibi bir durum söz konusu değildi. İl başkanları ‘Reis’lerinin nasıl bir basın istediğini somut olarak duymalı, belleklerine kazımalı, kendi illerinde yerel basınla olan ilişkilerini istenen doğrultuda yeniden düzenlemeliydiler. Dinlemişler, belleklerine kazımışlar, duyduklarını onayladıklarını alkışlarıyla göstermişlerdi. ‘Reis’ de bu alkışlar karşısında duyduğu hoşnutluğu yüzüne yansıtarak konuşmasına kısa bir ara verip kendisini alkışlayanları izlemişti. Bu arada ulusal basına da gözdağı verilmişti; o kadar. AKP İl Başkanları Toplantısı, Başbakan’ın kendisini en dokunulmaz, en karşı çıkılmaz, bu nedenle de en özgür duyumsadığı yerdir. Bu toplantılarda kendisini dinleyenlerin, kendisini her an alkışlamaya hazır olanların, ülkenin geleceğine ilişkin olarak tasarladıklarını hiçbir koşul ileri sürmeden paylaştıklarının bilincindedir. Koşulsuz inanç, ‘biat kültürü’nün özüdür. Türkiye’nin adım adım götürüldüğü kapalı, otoriter siyasal/toplumsal/kültürel yapının temelini de bu öz oluşturmaktadır. AKP il başkanları Türkiye için öngörülen bu yapının taşıyıcıları, bir başka deyişle ‘Reis’in 81 ilimize yayılmış elçileridir. Bir gerçek gözden kaçırılmamalıdır. Türkiye için öngörülen siyasal/toplumsal/kültürel yapının oluşum doğrultusu merkezden çevre yönüne değil, çevreden merkez yönündedir. Böyle bakıldığında ülkenin orta kesimleriyle kıyı şeritleri arasında ortaya çıkan fark rastlantısal değildir. Başbakan’ın sözlerine öfkelenen kimi köşe yazarı dostlarımızın onun söyledikleri kadar ondaki bu sözleri söylemeyi kaçınılmaz kılan kişisel ideolojik/kültürel yapılanması üzerinde de düşünmelerinde yarar vardır. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com Fiş Silivri’deki bildik dava çerçevesinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği merkezi ve şubeleri basılmış, burs verilen öğrenciler ile burs verenlerle ilgili bilgisayar kayıtlarına el konulmuştu. AKP’li Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın “fişleme” dediği olaylardan biri budur! Karargâh CHP lideri Deniz Baykal, Türkiye’de bütün olup bitenlerin arkasında bir “sivil karargâh” olduğunu belirterek diyor ki: “Kimse ‘Ne karargâhı?’ diye sormuyor.” Devleti kuran partinin lideri Baykal, bu denli planlı, organize yürütülen bir operasyon karşısında aynı soruyu MİT Müsteşarı Emre Taner’e de sormalı: “Bu ne karargâhı?” Yıllar Türkiye İstanbul 1927 13.650.000 807.000 1935 16.160.000 884.000 1940 17.820.000 992.000 1950 20.950.000 1.170.000 1960 27.760.000 1.880.000 1970 35.610.000 3.020.020 1980 44.740.000 4. 740.000 1990 56.470.000 7.310.000 2000 67.800.000 10.002.000 2009 70.500.000 11.500.000 Artõş (Kişi) 56.850.000 10.693.000 Artõş (%) % 416 % 1325 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Türk müziğinde bir makam. 2/ Yü- rürken dayanmak için kullanõlan kalõn sopa... Biniciyi sarsmayan at yürü- yüşlerinden biri. 3/ Radon elementinin simgesi... Yalnõz iki geniş yüzü teste- reyle düzeltilmiş tahta... Tuzağa dü- şürülen şey. 4/ Adõ hemen akla gelmeyen ufak ve değersiz şeyler için kullanõlan sözcük. 5/ Hububat tozu... Boru sesi. 6/ Ege Bölgesi’ne özgü bir halk oyunu. 7/ Ayakkabõ kalõbõnõn çapõ... Bir göz rengi. 8/ Çoban, deveci ya da göçerlerin giydiği uzun ve yakasõz üstlük... Kõrma, melez. 9/ İçenleri ölüm- süzleştirdiğine inanõlan sõvõ... İlgi eki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şarkõ ve sözün birbirini izlediği, İspanya’ya özgü mü- zik ve tiyatro gösterisi. 2/ Askerlik çağõ... Kimononun be- line bağlanan uzun Japon kemeri. 3/ Sodyum elementi- nin simgesi... Resmi bir erkek giysisi. 4/ Tavuk, civciv gi- bi hayvanlarõn but ile paça arasõndaki etli bölümü. 5/ Ka- şõndõrõcõ ve bulaşõcõ bir deri hastalõğõ... İstanbul’un bir sem- ti. 6/ Vladimir Nabokov’un tanõnmõş bir romanõ... Rüt- besiz asker. 7/ Erbiyum elementinin simgesi... Bir şeyi yap- mayõ önceden isteyip düşünme. 8/ Bir oyun ya da film- de aniden yaratõlan komik durumlar... Düğme deliği. 9/ Eski bir Fransõz halk dansõ... Hatay ilinde bir õrmak. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K Ü N D E K A R İ E N İ R E L İ T F İ L U M A M İ İ T K R E Ş R E V Ü R A M İ A N N E E L P A R E O E D E A R İ F A L A T H A T E M K A R İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle