23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 1 MART 2010 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Zengin Ülkelerin İpiyle Kuyuya İnmek... Zengin ülkelerin, kuşkusuz sistemlerinin doğasından kaynaklanan, ne ki asla değişmeyen huylarından birinin, bol keseden yaptıkları parlak vaatlerin yerine getirilme zamanı geldiğinde bütünüyle yan çizip çamura yatmasalar da, en azından verdikleri sözleri eksiksiz yerine getirmekte zorlanmaları olduğu kimse için sır değil. Bunun örnekleri çok. 3-6 Haziran 2009’da BM Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) tarafından Roma’da 42 devlet ve hükümet başkanının katılımıyla gerçekleşen Dünya Gıda Güvenliği Konferansı’nda 22 milyar dolar acil yardım taahhüt edilmiş, ne var ki sonuçta sadece 2.5 milyar dolar yardımla yetinilmek zorunda kalınmıştı. Aynı yılın haziran ayı başlarında Saint-Petersburg’da düzenlenen Dünya Tahıl Forumu’nda, FAO Direktörü Jacques Diouf, yerine getirilmeyen taahhütlerin, özellikle de dünyadaki açların bir milyar sınırını aştığı 2009’da dahil olmak üzere açlığın kaynağında yer alan tarıma yönelik kamu yardımlarının 25 yılda beşe bölünerek 1979’daki yüzde 18.1’den 2004’te yüzde 3.5’e gerilediği gerçeğine parmak basmıştır. Açlık sorununun odağında, herkesin de bildiği gibi zengin ülkelerin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) aracılığıyla 1980- 1990 yılları arasında yoksul ülkelere dayattığı yapısal uyum politikalarıyla söz konusu ülkelerin gıdaya dönük tarımdan uzaklaştırılarak Batı’nın ihtiyacı olan pamuk, kahve vb. gibi ihracata dönük tarıma yöneltilmiş olmalarının payı ve kuşkusuz sorumluluğu mevcuttur. Zengin ülkeler, yoksulların kalkınmasına yönelik yardım taahhütlerini dün olduğu gibi bugün de yerine getirmekte ayak sürümektedirler. Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Örgütü (OECD) üyelerinin 2010’da en yoksul ülkelerin kalkınmalarına yapılacak yardımlarla ilgili son açıklamalarına göre, yardımlar taahhüt edilenden 21 milyar dolar eksikle gerçekleşebilecektir. 2005’te İskoçya’nın Gleneagle kentinde düzenlenen G8 zirvesinde gezegenin en zengin ülkeleri, yoksul ülkelere 50 milyar dolar yardım yapacakları konusunda karar almışlardı. Söz konusu 50 milyar doların yarısı Afrika’nın olacaktı. Ayrıca yine aynı yılda AB’nin 15 ülkesi 2010’da gayri safi iç hasılanın yüzde 0.51’ini kamu kalkınma yardımına ayıracakları konusunda da anlaşmaya varmışlardı. Birleşmiş Milletler’in 2000 yılında saptadığı, dünyada var olan yoksulluğun yarısı oranında azaltılması hedefinin yakalanması için, bugünden 2015 yılına kadar kamu kalkınmaya yardımında gayri safi iç hasılanın yüzde 0.7’sine ulaşılması gerekiyordu. Bünyesinde 31 ülkeyi barındıran OECD tarafından yayımlanan son rapora göre, beş yıl önce verilen taahhütlerin yerine getirilmediği ortaya çıkmıştır. OECD 2010 yılında kalkınmaya yapılacak eşitsiz performanstan fazlasıyla tedirgindir. Toplamda 21 milyar dolar açık söz konusudur. 2004’ten bu yana yüzde 35 artışla 80 milyar dolardan 108 milyar dolara ulaşılarak rekor kırılmıştır. 2010 yılı için bu rakamın aşılması beklenirken çok sayıda ülkenin 2005 yılındaki katkılarına ulaşamadıkları görülmüştür. Ve bu yıl 25 milyar yardım alması beklenen Afrika bu rakamın yarısıyla yetinmek zorunda kalacaktır OECD’nin bünyesindeki 31 üye ülkenin hemen yarısının verdikleri sözlere sadık kalmadıkları görülmektedir. Almanya, Avusturya, Fransa, Yunanistan, Japonya ve Portekiz yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerini açıklamışlardır. Ancak verdikleri sözü yerine getiren ülkeler de yok değildir. İsveç, Hollanda, Norveç, Lüksemburg ve Belçika bu ülkeler arasında yer almaktadır. Bu ise açıkça görüldüğü üzere dünyadaki yoksulluğun ve açlığın önümüzdeki yıllarda azalmak bir yana, artacağı anlamına gelmektedir. NURANİ Dünya basõnõ bugünlerde, yeni bir ayakkabõ fõrlatma olayõnõ tartõşõyor. İspanya basõnõnõn bildirdiğine göre, ayakkabõ fõrlatma olayõna bu sefer maruz kalan kişi, Türkiye’nin Başbakanõ Recep Tayyip Erdoğan. İspanya’nõn Sevilla kentinde kültürler arasõ diyaloğa katkõlarõ nedeniyle ödül alan Erdoğan’a, törenden çõkõşta, bir kişi, “Yaşasın Kürdistan” diye bağõrarak, bir ayakkabõ fõrlattõ. Ayakkabõ, hedefini tutturamazken, Suriye kökenli bir Kürt olduğu belirtilen saldõrgan, gözaltõna alõndõ. Ayakkabõ fõrlatma geleneği, bilindiği üzere, ilk olarak, Iraklõ gazeteci Muntazer el-Zeydi’nin 14 Aralõk 2008’de ABD’nin Irak işgalini protesto etme amacõyla, dönemin ABD Başkanõ George Bush’a ayakkabõsõnõ fõrlatmasõyla başladõ. Sonra bu gelenek, başka ülkelerde, başka kişilere karşõ uygulandõ. Bu son olayda ise ayakkabõlõ protesto, Türkiye’de PKK’nin organize ettiği gösterilerle aynõ zamana denk geldi. Asker ‘ılımlı demokratlara bir şans tanıma’ politikası izledi İşin, daha da önemli bir boyutu, Türkiye’deki Kürt sorununu gündeme getiren ayakkabõlõ protestonun, Türkiye’de devam etmekte olan ve ülkenin iç siyasi hayatõnda tamamen belirleyici etkiler doğuracak olan gelişmelerin yaşandõğõ zamana denk gelmiş olmasõ. Türkiye’de bugünlerde, aralarõnda yüksek rütbeli muvazzaf ve emekli subaylarõn da bulunduğu çok sayõda asker, 2003 yõlõnda hükümete yönelik bir darbe planõ yapma suçlamasõyla gözaltõna alõndõlar. Gözaltõna alõnan subaylar, “Balyoz” adlõ bir plan çerçevesinde hükümeti devirme girişiminde bulunmakla suçlanõyorlar. Geçen ay Taraf adlõ gazetenin, dönemin komutanlarõnõn İstanbul’da iki camiyi bombalama, Ege’de Türk savaş uçaklarõnõ düşürerek suçu Yunanlõlarõn üzerine atma ve ülke içinde kaos ortamõ yaratarak hükümeti âciz göstererek darbe ortamõna zemin hazõrlama teşebbüsünde bulunduklarõnõ iddia eden haberinden sonra, söz konusu yüksek rütbeli subaylar aleyhinde dava açõlmõştõ. Ocak ayõnda, bu haberin yayõmlanmasõndan hemen sonra, Genelkurmay Başkanõ İlker Başbuğ, bu iddialarõ yalanlamõş ve Türkiye’nin yaşamõş olduğu askeri darbeler döneminin, artõk geride kaldõğõnõ söylemişti. Günümüzde uzmanlarõn büyük bir çoğunluğu, AKP’nin ordu ile ilişkilerinin baştan beri pek iyi durumda olmadõğõnõ söylüyorlar. Gerek Abdullah Gül’ün, gerekse Tayyip Erdoğan’õn, AKP’nin Refah ve Fazilet partilerinin devamõ olmadõğõ, kendilerinin “ılımlı muhafazakârlık” anlayõşõnõ benimsediklerini söylemelerine rağmen bu açõklamalar, öyle anlaşõlõyor ki, pek de inandõrõcõ bulunmamõştõ. Fakat, iddialara gölge düşüren nokta şudur ki, darbenin yapõlacağõnõn iddia edildiği 2003 yõlõnda, AKP iktidara daha yeni gelmişti ve askerler, bu “ılımlı demokratlara” bir şans tanõma ve gelişmeleri izleme politikasõnõ güdüyorlardõ. ‘AKP’nin eski kamuoyu desteği yok’ Ayrõca, bu komplonun ortaya çõkartõlmasõ, AKP’de işlerin hiç de iyi gitmediği bir zamana denk geldi. Bir taraftan AKP hakkõnda yeni bir kapatma davasõnõn açõlmasõ olasõlõğõ konuşuluyor, diğer taraftan Erzincan’da tarikatlarõn üzerine giden başsavcõnõn gözaltõna alõnmasõ, AKP ile Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’nu karşõ karşõya getiriyor. Olaylar o noktaya geldi ki, AKP, Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davasõnõ açmasõ halinde erken seçimlere gideceğini açõkladõ. Bütün bunlara ek olarak, sosyologlar, AKP’nin eski kamuoyu desteğine sahip olmadõğõnõ söylüyorlar. Sevilla kentinde Başbakan’a fõrlatõlan ayakkabõ ve ülkenin güneydoğusunda devam eden huzursuzluk, pek çok şeyin yanõ sõra, hükümetin Kürt açõlõmõ politikasõnda istediği sonucu elde edemediğini gösteriyor. Hükümetin Kürt açõlõmõ politikasõ, soruna çözüm bulamamanõn dõşõnda, muhalefetin, bu açõlõm planõnõn Abdullah Öcalan’õn avukatlarõ aracõlõğõyla açõkladõğõ yol planõndan farklõ olmadõğõ konusunda muhalefetin eleştirilerine de tatmin edici bir yanõt veremedi. “Türk-Ermeni uzlaşması” planõ ise, Azerbaycan’la ilişkileri kopma noktasõna getirdiği gibi, Ermenistan’la ilişkilerde de hiçbir yararlõ sonuç doğurmadõ. Fakat, pek çok uzmana göre, Erdoğan’õ paniğe sevk eden asõl gelişme, ABD Dõşişleri Bakan Yardõmcõsõ Nicholas Burns’un Ankara’yõ, Orgeneral Aslan Güner’i ziyaret etmesi oldu. AKP’nin yöneticileri bu ziyareti, ABD’nin kendileri yerine Türk ordusuyla işbirliğini tercih ettiği şeklinde yorumladõlar. Anlaşõldõğõ kadarõyla, bu şartlar karşõsõnda Erdoğan, “kimin gerçek ev sahibi olduğunu” göstermek istedi. ‘Saldırılar haince’ Genelkurmay Başkanõ İlker Başbuğ, geçen günlerde, Gölcük Deniz Üssü’nde denizcilere hitaben yaptõğõ konuşmada, onlarõ, hiçbir şart altõnda karamsarlõğa kapõlmamaya ve durumu ümitsiz görmemeye çağõrdõ ve deniz kuvvetlerine yönelik saldõrõlarõ “haince” diye nitelendirdi. Bu konuşma, pek çok çevre tarafõndan, Başbuğ’un ordu mensuplarõnõn moralini yükseltmeye yönelik olarak yaptõğõ bir konuşma olarak değerlendirilse de, konuşmanõn seçildiği zamana bakõldõğõnda, ordunun sabrõnõn tükenme noktasõna geldiği anlaşõlõyor. Rusçadan çeviren: Deniz Berktay (Eho gazetesi, Azerbaycan, 24 Şubat 2010) İşaretler Avrupa’da düzelmenin hõz kestiğini gösteriyor Avrupa durgunluktan çõkamõyor JACK EWING Salõ günü İngiltere Merkez Bankasõ şefinin yaptõğõ bir konuşma yanõtõn “hayır” olduğunu düşünenlerin kaygõlarõnõ daha da arttõracak bol bol yeni neden olduğunu ortaya serdi. Merkez Bankasõ şefi Avrupa ekonomisinin bir değerlendirmesini aktardõğõ karamsar bir konuşma yaptõ ve Alman iş dünyasõnõn duyarlõlõğõnõ gösteren bir endeks beklenmedik biçimde düştü. Bank of England yöneticisi Mervyn A. King, parlementodaki bir komisyonda, “En büyük ihracat pazarımız olan Avro bölgesinde düzelmenin hızı kesildi” diye konuştu. İngiltere’deki belli başlõ borsa endekslerini olduğu kadar Avro ve sterlini de aşağõ iten King’in bu yorumlarõ, İfo Araştõrma Grubu’nun Alman iş dünyasõ duyarlõlõk endeksinin son 10 aydõr ilk defa düştüğünü açõkladõğõ sõrada geldi. Analizciler yeni bir yükseliş bekliyordu. Bazõ analizciler Alman göstergelerinin düşüşünde suçu aşõrõ soğuk ve karlõ hava koşullarõnõn üzerine atmaya çalõştõ. Oysa Frankfurt’ta Goldman Sachs’ta ekonomistlik yapan Dirk Shcumacher, yöneticilerin ekonomik iyileşmeye yönelik iyimserliklerinin gerçekçi olmadõğõ görüşünde: “Piyasalara ilişkin olumlu düşüncelerin fiili durumu yansıtıp yansıtmadığı konusunda soru işareti var. Düşünceleri somut verilerle bağdaştırmamız gerekiyor.” Salõ günü başka Avrupa ülkelerinden de hayal kõrõklõğõna yol açan raporlar geldi. Fansõzlarõn ocak ayõndaki işlenmiş ürünleri tüketim harcamalarõ son iki yõlõn en alt düzeyine indi. İtalya’da tüketici güveni temmuzdan bu yana hiç bu kadar düşük olmamõştõ. Belçika’daki yatõrõmcõ duyarlõlõğõ endeksi analizcilerin “yükselecek” beklentisini boş çõkardõ ve sabit kaldõ. Avrupa’nõn en büyük ülkelerinden gelen bu karamsar haberler yaşanan hayal kõrõklõğõnõ iki katõna çõkarõyor. Çünkü yöneticiler ve analizciler bölgenin daha güçlü ekonomilerinin yeterince hõzlõ büyüyerek, Yunanistan ve İspanya gibi büyük borçlarõ olan ve ciddi ekonomik sorunlar yaşayan ülkeler karşõsõnda denge unsuru olacağõna güveniyordu. Avrupa’nõn en büyük ekonomisi Almanya’da, geçen yõl ihracat oranõ yüzde 18 düştükten sonra birçok fabrika kapasitesinin oldukça altõnda çalõşõyor. Commerzbank’õn başekonomisti Jörg Kramer salõ günü “Almanya ekonomik kapasitesinin düşük kullanımıyla daha uzun bir süre uğraşmak zorunda kalacak” diye yazdõ. Tahminlerine göre iş dünyasõ duyarlõlõğõ endeksi daha aylar boyunca düşecek. Karamsar haberlere salõ günü en önemli iki Alman şirketinin zararlarõnõn açõklandõğõ rapor da eklendi. Hannover merkezli lastik ve araba parçalarõ üreticisi Continental’in, 2008’deki 1.1 milyar Avro’luk zararõnõn ardõndan, 2009’da da 1.65 milyar Avro’luk bir zarar miktarõ açõklamasõ dünyadaki otomotiv endüstrisinin içinde olduğu berbat durumu yansõtõyor. Commerzbank 2008’i başa baş bitirdikten sonra 2009’da 4.5 milyar Avro zarar ettiğini açõkladõ. Merkezi Frankfurt’ta bulunan banka batõk kredileri karşõlayabilmek için daha fazla kaynak ayõrmak zorunda kaldõ. Salõ günü Avrupa’nõn bütün belli başlõ borsa endeksleri düştü. İngiltere’de FTSE 100 yüzde 0.7 oranõnda, Almanya’da DAX yüzde 1.5 oranõnda, Frana’da CAC 40 yüzde 1.3 oranõnda düştü. Salõ günü ABD borsalarõ düştü. ABD’de salõ günü öğleden sonra ortalarõna kadar Avro 1.3521 ABD Dolarõ’ndan 1.3596’a dolara, sterlin ise 1.5435 dolardan 1.5481 dolara kaydõ. İşçiler kaygılı İngiltere Merkez Bankasõ Şefi King o gün parlementodaki hazine komisyonu önünde beyanatõnõ tedbirli karamsarlõğõnõ yansõtan bir tonda aktardõ. King açõlõş konuşmasõnda, “Dünyada ve içerdeki talepte bir miktar iyileşme olduğunu gösteren işaretler var ama bu yeni oluşmakta olan düzelme çok kırılgan ve dünya genelindeki dengesizliklerin oluşmasına neden olan gerilimler henüz çözülmüş değil” dedi. Londra’daki haber ajansõnõn bildirdiğine göre, İngiltere Merkez Bankasõ varlõk satõn almaya tekrar başlamak suretiyle bankacõlõk sistemine destek olacak. Merkez Bankasõ bono ve başka varlõklarõ satõn alabileceği ihtimalini açõk bõraktõysa da analizciler bunun olabileceğini düşünmüyordu. King, İngiltere’de kredi dağõtõmõnõn da düştüğünü söyledi.Almanya’da geçen hafta genel eğilimi belirleyen IG Metal Sendikasõ, enflasyonun altõndaki maaş artõşlarõnõ kabul etti. Bu işçilerin işlerini kaybetmekten ne kadar endişe ettiklerini gösteren bir ölçüt. Buna karşõn sendika, şirketlerden iş garantisi kopardõ. Bir zamanlarõn en dişli pazarlõklarõnõ yapan bir sendikanõn başkanõ olan Oliver Burkhard banka ekonomistlerinin bile övgüyle karşõladõğõ bir anlaşmayõ niye imzaladõklarõnõ anlatõrken “Kriz ne kadar uzarsa, küçük ve orta ölçekli şirketlerin likidite sorunları o kadar artacak” diyor ve ekliyor; “Üyelerimiz işlerini kaybetmelerini önleyecek çözümler üretmemizi istedi.” İngilizceden çeviren: Çimen Turunç Baturalp (International Herald Tribune, 24 Şubat 2010) Ülkenin güneydoğusunda süren huzursuzluk, hükümetin Kürt açõlõmõ politikasõnda istediği sonucu elde edemediğini gösteriyor... “Türk-Ermeni uzlaşmasõ” planõ ise hiçbir yararlõ sonuç doğurmadõ. Fakat, pek çok uzmana göre, Erdoğan’õ paniğe sevk eden asõl gelişme, ABD Dõşişleri Bakan Yardõmcõsõ Burns’un Ankara’yõ, Orgeneral Güner’i ziyaret etmesi oldu. ‘Balyoz’iddialarõ:Türkordusu, sabrõnõnsonunamõgeliyor? Avrupa’nõn en büyük ülkelerinden gelen karamsar göstergeler, bu ülkelerin Yunanistan ve İspanya gibi ciddi ekonomik sorunlar yaşayan ülkeler karşõsõnda denge unsuru olacağõ ümitlerini boşa çõkarõyor. VEFAT Mütevelli Heyeti Üyemiz Prof. Dr. Yüksel Öztan 27 Şubat Cumartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi, 1 Mart Pazartesi öğle namazından sonra Kocatepe Camisi’nden alınarak Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilecektir. Ailesinin ve yakınlarının acısını paylaşır, Allah’tan rahmet dileriz. Türkiye Çevre Vakfı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle