18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2010 PAZARTESİ 4 HABERLER 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Öfke Kültürü... Şiddet Toplumu... Şiddet artık her yerde. Aile içinde şiddet azalmıyor. 16 yaşındaki genç kız dedesinin ve babasının işbirliğiyle canlı canlı gömülüyor. Toplum bu haberleri artık yadırgamıyor. ‘Töre’ deniyor, ‘Bu çağda mı?’ diye ekleniyor ve geçiliyor. Yollar öfke kavgaları ve kan dökülmesiyle sonlanan şiddet olaylarıyla dolu. Yadırganmıyor. Politikadaki şiddet artık fiziksel şiddete ulaştı. Şaşılacak bir şey yok. Futbol sahalarındaki şiddet haber olmaktan çıktı. Öfke kültürü elbette şiddet toplumunu yaratacaktır. Öfke kültürü. Duygularını nasıl aktaracağını bilemeyen insanların içinde yaşadığı kültürdür. Üzülen, sıkılan, acı çeken, öfkelenen, öfkesinin hedefini bilemeyen insanların dünyası. Yoksulluğunun nedenini anlayamayan. Sıkıntılarının kaynağına akıl erdiremeyen. Çektiği acıları yanlış yerlere mal eden. Bilinçsiz öfkenin kurbanları. Neye yönelteceğini bilemeyen şiddetinin tuzaklarına düşen insan toplulukları. Komplocuların aradıkları yığınlar. Tuzakçıların kolladığı kişiler. Ülkelerin içine sürüklendiği şiddet çıkmazı. Sonucu kestirilemeyen başlangıçlar. Başlangıcı unutulmuş sonuçlar. Öfke kültürüyle harekete geçen, şiddet toplumu. Öfkesini kontrol edebilmek bilgeliğin ölçütüdür. Bilgelik kazanılan bir erdemdir. Günümüzde ‘duygusal zekâ’nın en önemli göstergelerinden birisidir. ‘Empati’ de bir duygusal zekâ göstergesi. Kendini başkasının yerine koyarak duyguları anlamak. Duygularını kontrol edememek, Empati kuramamak, Yaşam acemiliğidir. Oysa yaşam ustalık bekleyen bir birikimdir. Deneye deneye, anlaya anlaya, yaşaya yaşaya, olan bitene akıl erdirmek. Dinlemeyi bilmek. Neyin nereye varacağını anlamak. Sonucu hesap edebilmek. Bilgelik. Çocuklarımız şiddet ortamında yetişiyor, yanlıştır. Gençlerimiz, şiddeti çözüm yolu olarak öğreniyor, yanlıştır. Toplum sorunlarını şiddet yoluyla çözmeye çalışıyor, yanlıştır. Siyaset şiddet için değil, çözüm içindir. Öfke kültürünü elbirliğiyle değiştirmeliyiz. Yoksa şiddetin ateşi bütün ülkeyi yakacak bir tehdit olur. Sonucu göremeyen başlangıçlar, başlangıcı unutulmuş sonuçlar ise, felakettir... [email protected] Haller Yasa Tasarõsõ üretici birliklerinden çok, büyük sermaye sahibi hipermarketlere yarayacak AKP halleri özelleştiriyor ALİ ÖZTÜRK ANKARA - TBMM günde- minde bulunan ve hallerin özel- leşmesinin önünü açan “Haller Yasa Tasarısı” üretici birlikle- rinden çok, büyük sermaye sa- hibi hipermarketlere yarayacak. Bu durumda, hale gelen ürünün fiyatõnõ çiftçi değil, malõ satõn alacak olan “hipermarket” be- lirleyecek. Ayrõca yasaya göre, üretici örgütlerine halden yüzde 20 yer verilecek olmasõna karşõn hallerde boş yer olmadõğõndan bu uygulamanõn da hayata geçiril- mesi zor olacak. Kamuoyuna “sebze ve mey- vede tüketici fiyatlarını büyük ölçüde düşürecek” diye tanõ- tõlan ve “Haller Yasası” olarak bilinen “Sebze ve Meyve ile Arz ve Talep Derinliği Bulu- nan Diğer Malların Ticareti- nin Düzenlenmesi Hakkında Yasa Tasarısı”nõn önümüzde- ki günlerde TBMM Sanayi ve Ticaret Komisyonu’nda görü- şülmesi bekleniyor. Bugüne kadar çiftçiler tara- fõndan üretilen yaş sebze ve meyve fiyatlarõ tüketiciye ula- şana kadar yüzde 100 ile yüzde 400 arasõnda artõyordu. Bu sistemde üretici ve tüketi- ci zarar ederken, aracõlar kâr ediyordu. Düzenlenen yeni hal yasasõ ile üretici örgütlerine hal- lerde yer tahsis ediliyor. Üretici pazarları Ayrõca, belediyelerce haftada bir gün sadece üreticilerin ürün- lerini getirip tüketicilere aracõsõz satabilecekleri üretici pazarlarõ oluşturulmasõ öngörülüyor. An- cak aynõ yasa, belediyelere hal- leri devretme yetkisi de veriyor. Hallerin özelleştirilmesinin önünün açõlmasõyla, hipermarket zincirlerinin büyük bir güç ka- zanmasõ üreticilerin gücünün azalmasõna neden olacak. Uz- manlar, hallerde üretici örgütle- rine yüzde 20 yer verilmesi uy- gulamasõnõn, yüksek kira alõna- cak olmasõ ve hallerde boş yer kalmamasõ gibi nedenlerle pra- tikte uygulanamayacağõnõ be- lirtiyor. Hallerde, “Serbest re- kabeti yaratıyoruz” adõ altõnda gerçekleştirilecek özelleştirme taslağõnõn üçüncü maddesi bi- rinci bendinde “toptancı halle- rinin belediyeler ile gerçek ve- ya tüzelkişiler tarafından ku- rulacağı” belirtiliyor. Aynõ maddenin sekizinci ben- dinde “Hal yerleri belediyeler tarafından yap-işlet, yap-iş- let-devret ve üst hakkı tesisi modelleri ile gerçek veya tü- zelkişilere devredilebilir” de- niliyor. Dokuzuncu maddede ise, “belediyelerin kurdukları toptancı hallerinin işletilmesi- ni, belediye meclisince belir- lenecek süre ve bedelle devre- debilecekleri” kaydediliyor. Haller dõşõnda da mal alma hakkõ verilmesinin en çok hi- permarket zincirlerine yaraya- cağõ düşünülüyor. Sonuç olarak, kaybeden köylü, çiftçi ve tüke- tici olacak. Destek izlenimi yaratıldı Öte yandan, taslakta üreticilere ve üretici kuruluşlarõna destek olunuyormuş gibi bir izlenim ya- ratõlõyor. Taslağa göre, üretici ku- ruluşlarõna hallerde bõrakõlacak yer oranõ yüzde 10’dan yüzde 20’ye, semt pazarlarõnda üreti- cilere bõrakõlacak yer oranõ ise yüzde 20’ye çõkarõlõyor. Geçici maddede “Boşalacak yerler bu orana ulaşılıncaya kadar üretici kuruluşlarına verilir” ibaresi yer alõyor. Yani bu uygulama uzun zaman sonra gerçekleşebilecek. Hale gelen ürünün fiyatõnõ çiftçi değil, “hipermarket” belirleyecek. Yasaya göre, üretici örgütlerine halden yüzde 20 yer verilecek olmasõna karşõn hallerde boş yer olmadõğõndan bu uygulamanõn da hayata geçirilmesi zor olacak. Gül, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin yeniden hazõrlanmasõ gerektiğini söyledi ‘Yeni anayasa için fırsat kaçtı’ İstanbul Haber Ser- visi - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, bakanlar ve yönetmen Sinan Çe- tin’in de aralarõnda bu- lunduğu 180 kişilik he- yetle Hindistan’a gitti. Gül, uçakta gazetecile- re yaptõğõ açõklamada, TBMM’nin küçümsen- memesi gerektiğini, çün- kü Türkiye’deki bütün siyasi akõmlarõn ve fikir- lerin parlamentoda tem- sil edildiğini söyledi. Ye- ni bir anayasa için de büyük bir mutabakat ol- duğunu ifade eden Gül, “Bu Meclis’e yeni bir anayasa yapmak yakı- şırdı ama çeşitli sebep- lerden dolayı bu fırsat kaçırıldı” dedi. Gül, par- ça parça yapõlan deği- şiklik girişimleri için de bir şey söyleyemeyece- ğini belirtti. Gül, Milli Güvenlik Siyaset Belge- si’ne ilişkin tartõşmalarla ilgili olarak, “Her ülke- nin, büyük ülkenin mil- li güvenlik belgesi var- dır. ABD’nin, Rus- ya’nın olduğu gibi Tür- kiye’nin de önemli me- selelerle uğraşan bir ül- ke olarak, komşuların- dan kaynaklanan terör olayları olan bir ülke olarak, birçok çevre, geniş bir hinterlandı olan bir ülkenin tabii ki Milli Güvenlik Siyaset Belgesi olacaktır” dedi. Yeni bir siyaset belgesi- nin bugünkü realiteleri göz önüne alarak hazõr- lanmasõ gerektiğini vur- gulayan Gül, “(Belge- nin) Anayasanın üstün- de görüldüğü dönem- ler olmuştur. Tamamen yanlış. Kanun değildir” diye konuştu. Gül, Hindistan ziyare- tinin öncesinde dün saat 10.30 sõralarõnda Huber Köşkü’nde Avrupa Kon- seyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland’õ ka- bulünde, Konsey’in in- san haklarõ ve demokrasi gibi ortak değerlerin kök salmasõ bakõmõndan görevinin büyük önemi bulunduğunu kaydetti. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland da, Cumhurbaşkanõ Gül’e, Türkiye’nin temel değer- leri ile Avrupa Konse- yi’nin temel değerlerinin ortak olduğunu ifade etti. Cumhurbaşka- nı Gül, Hindis- tan’a hareke- tinden önce Atatürk Hava- limanı’nda bir basın toplantısı düzenledi. FELSEFE DERSİ ‘İdeolojik gönderme var’ Felsefeciler Derneği ve Eğitim-Sen’in raporunda, Felsefe Öğretim Programõ’nda felsefeye “sorun odaklõ” değil, “yaklaşõm ya da tarih odaklõ” bakõldõğõ ifade edildi. MAHMUT LICALI ANKARA - Milli Eğitim Bakanlõğõ (MEB) Talim Terbiye Kurulu (TTK) ta- rafõndan hazõrlanan ve ortaöğretim öğ- rencilerine 2010-2011 eğitim-öğretim yõlõndan itibaren okutulacak Felsefe Öğ- retim Programõ’nda dini vurgularõn ya- nõ sõra pek çok felsefi hata da yer alõyor. Felsefeciler Derneği ve Eğitim-Sen, MEB TTK tarafõndan hazõrlanan ve ge- lecek eğitim-öğretim yõlõndan itibaren okutulacak Felsefe Dersi Öğretim Prog- ramõ’na ilişkin eleştiriler ve önerilerin yer aldõğõ bir rapor hazõrladõ. Programda felsefeye “sorun odaklı” değil, “yak- laşım ya da tarih odaklı” bakõldõğõ ifade edilen raporda yer alan değerlen- dirmeler şöyle:  Program felsefeyi bütünüyle öznel bir etkinliğe dönüştürüyor, felsefede “doğru” bir şey yok demeye getiriyor.  Hiçbir ünitede söz konusu ünitenin temel sorunlarõna dair bir belirleme ya da tespit yapõlmamaktadõr. Dolayõsõyla fel- sefi disiplinlerin gerekliliği ve amacõ ya neredeyse tamamen belirsiz kalmakta ya da satõr aralarõnda belli-belirsiz bir bi- çimde görülmektedir. Tutum benimsetme var  Varlõk felsefesi, din felsefesi kõsõm- larõnda konularõn içeriği yazõlõrken, sürekli tekrarlar, felsefeye dair kavrayõş eksikli- ği, yanlõşlõklar ve yer yer ideolojik gön- dermeler göze çarpõyor. Bu tutum en açõk biçimde din felsefesi ünitesinde karşõmõ- za çõkõyor: Bu ünitede sorunlarõ felsefi bir bakõşla tartõşmaya açmaktan çok, bizzat bir tutumu benimsetmek söz konusudur.  Felsefenin bir düşünme ve düşünce üretme alanõ olarak dinden bağõmsõz ol- madõğõ, ilahiyat alanõndaki çeşitli sorun- larõn felsefeyi de ilgilendiren sorunlar ol- duğu varsayõmõndan hareket edilmektedir.  Bu program geri çekilerek yeniden yazõlmalõdõr. KARTAL’DA TÖREN CHP’ye 300 kişi katıldı İstanbul Haber Servisi - CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Bihlun Tamaylıgil, TBMM Genel Kurulu’nda yaşanan tar- tõşmayla ilgili, “Bugün Bülent Arınç’ın ne herhangi birine söz söyleme, ne de bilgisini anlatma gibi bir tercihi olamaz. O Bülent Arınç önce, Deniz Fene- ri’nden hesap veremeyen kendi so- rumluluğundaki Zahid Akman’a sözü- nü geçirsin” dedi. CHP Kartal İlçe Başkanlõğõ’nda dü- zenlenen törenle, 300 kişi CHP’ye katõl- dõ. Törende konuşan Tamaylõgil, TBMM Genel Kurulu’nda yaşanan kavgaya de- ğindi. Tamaylõgil, Arõnç’õn, Meclis Baş- kanvekili Güldal Mumcu’nun odasõna git- tiğini anõmsatarak, “Bugün Bülent Arınç’ın ne herhangi birine söz söyle- me, ne de bilgisini anlatma gibi bir ter- cihi olamaz. O Bülent Arınç önce, De- niz Feneri’nden hesap veremeyen ken- di sorumluluğundaki Zahid Akman’a sözünü geçirsin” dedi. TEKEL işçileri- nin eylemine de değinen Tamaylõgil, “Kartal öyle bir yer ki, bugün Türki- ye’nin emekçi mücadelesinin sesi olmuş TEKEL işçilerini de temsil eden bir il- çemiz. Kartal ile TEKEL bölünmez bir bütündür. Ben inanıyorum ki Kartal, TEKEL’in, TEKEL çalışanlarının or- taya koyduğu sesin ana mekânlarından biri olmuştur” diye konuştu. Toplantõya DSP’lilerin de katõlmasõ üzerine CHP Genel Saymanõ Mustafa Öz- yürek, DSP’nin kardeş parti olduğunu be- lirterek, “Bu önemli bir adımdır. Bu dö- nemde yapılmış güzel bir harekettir. Bu adım dalga dalga yayılacaktır. Buna inanıyorum” diye konuştu. CHP İstanbul İl Başkanõ Gürsel Tekin de birlik ve dayanõşmaya en çok ihtiyaç olan dönemde olduklarõnõ söyledi. Kürtçe Kuran bir başkaaçılımakaldı FIRAT KOZOK ANKARA - Hükü- metin “demokratik açı- lım” projesi kapsamõn- da gündeme gelen Di- yanet İşleri Başkanlõ- ğõ’nõn “Kürtçe Kuran Meali” çalõşmasõ rafa kaldõrõldõ. Projenin iptal edilmesinde, uzman ki- şi bulmada yaşanan so- runlarõn ve Kürtçe Ku- ran mealinin “milli bir- lik ve bütünlüğe bu süreçte yeteri kadar hizmet etmeyeceği” görüşünün ağõrlõk ka- zanmasõnõn neden ol- duğu belirtildi. Diyanet İşleri Başkan Yardõmcõsõ Mehmet Görmez, geçen yõl mart ayõnda uzmanlardan oluşan bir kurulun, Kürtçe basõlmõş 3-4 meali karşõlaştõrdõğõnõ açõklamõştõ. Diyanet’te kurulan komisyon tara- fõndan Abdullah Var- lı’nõn “Qur’ana Pîroz u Arşa Weya Bilind”, Mele Muhammed Garsi Farqini’nin, “Meala Fîrûz Şerha Qur’ana Pîroz” ve Mele Muhammed’in, “Ronahiya Qur’ana Pîroz” isimli Kürtçe Kuran mealleri incelen- di. Ancak inceleme sõ- rasõnda mevcut meal- lerde içerik ve dil yö- nünden bazõ sorunlar olduğu tespit edildi. Di- yanet İşleri Başkanlõ- ğõ’nõn kendi bünyesinde yeni bir Kürtçe meal hazõrlamasõ da gündeme geldi. Ancak Diyanet’te Kürtçeyi ve Arapçayõ “anadili gibi bilen tef- sir uzmanlarından” yeterince bulunmamasõ ve Kuran meali yazma- nõn özel öneminden do- layõ hem eldeki mealler yeterince incelenemedi hem de yeni meal çalõş- masõ projesi yaşama ge- çirilemedi. Çalõşmadaki teknik sorunlara ilave olarak Kürtçe Kuran mealinin “milli birlik ve bütünlüğe bu sü- reçte yeteri kadar hiz- met etmeyeceği” gö- rüşünün de ön plana çõktõğõ belirtildi. Kürtçe gibi Türki- ye’de çok yaygõn konu- şulan bir dilde bile me- al hazõrlanmasõnda zor- lanõlmasõnõn, “Türki- ye’de konuşulan başka dillerde de Kuran meali talebi” gelmesi halinde bunu karşõla- mada da güçlüklerle karşõlaşõlabileceği kay- gõsõnõn, projenin “şim- dilik” ertelenmesinde önemli bir etken olduğu ifade edildi. YAZACAK KİŞİ BULUNAMADI ‘HİNDİSTAN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK ÜLKE’ Gül, Hindistan’õn nüfus itibarõyla dünyanõn ikinci, gayri safi milli ha- sõla bakõmõndan da dünyanõn üçüncü büyük ülkesi olduğuna dikkat çekti. Gül, “Hindistan enformasyon tek- nolojisinde dünyanın en ilerisi, bil- gisayar yazılımında dünyanın en ilerisi, ama bütün bunlara rağmen nüfusunun büyüklüğü düşünüldü- ğünde kalkınmakta olan bir ülke. Hâlâ çok büyük altyapı noksanlığı olan bir ülke, şimdi böyle bir ülke- ye çok büyük işadamları heyetiyle gidiyor olmamız çok önemlidir. Türkiye’nin firmaları, işadamları Hindistan’da ortak işler yapabile- cekler, dolayısıyla ekonomik işbir- liğimizin potansiyeli çok büyük ol- duğu için bu konuya çok büyük önem veriyoruz” dedi. Gül, yönet- men Sinan Çetin’in de heyette yer almasõna ilişkin olarak “Ekonomik ilişkilerin boyutu çok geniş. Sine- ma sektörü, sadece kültürel değil, aynı zamanda ekonomik faaliyet- tir. Hindistan sineması ile Türk si- neması arasındaki ilişki tabii ki önemli olabilir” diye konuştu. Dink cinayetinde Akyürek ve Uzun’unda aralarõnda bulunduğu 19 polisin ihmali yokmuş İçişleri Bakanlõğõ temize çõkardõ İstanbul Haber Servisi - İçiş- leri Bakanlõğõ müfettişlerince Hrant Dink suikastõna ilişkin hazõrlanan raporda, Agos Gaze- tesi Genel Yayõn Yönetmeni Hrant Dink cinayetinde sorum- luluğu bulunan ve Emniyet Ge- nel Müdürlüğü eski istihbarat dai- re başkanlarõ Sabri Uzun, Ra- mazan Akyürek ve eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’õn da aralarõnda bulunduğu 19 poli- sin ihmali olmadõğõ, en önemli ih- malin ise azmettirici olarak yar- gõlanan Erhan Tuncel’e ait ol- duğu ileri sürüldü. Gazeteci Ne- dim Şener, raporun siyasi irade- nin Dink cinayetinin aydõnlan- mamasõ yönündeki tavrõnõ gös- terdiğini söyledi. Dink’in öldürülmesinde ihma- li olduğu iddia edilen polislerin çe- şitli soruşturmalarda aklanmalarõ üzerine Hrant Dink’in eşi Rakel Dink Başbakanlõk’a başvurdu. Başvurunun ardõndan Başbakan Erdoğan’õn Başbakanlõk Teftiş Kurulu raporunda ismi geçen 19 polis hakkõnda soruşturma açõl- masõ talimatõ vermesinin ardõndan dosya İçişleri Bakanlõğõ’na gön- derdi. Başbakanlõk’õn raporunda aralarõnda Sabri Uzun, Ramazan Akyürek ve Reşat Altay’õn da bulunduğu 19 polis hakkõnda di- siplin işlemi yapõlmasõ istenmişti. 9 Kasõm 2009’da soruşturmayõ ta- mamlayan İçişleri Bakanlõğõ mü- fettişleri, raporda 19 polisin ih- malinin olmadõğõna karar verdi. “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” adlõ kitabõndaki id- dialar nedeniyle hakkõnda 30 yõl hapis istemiyle yargõlanan gazeteci Nedim Şener ise bakanlõk raporu- nun siyasi iradenin Dink cinayeti- nin aydõnlanmamasõ yönündeki tavrõnõ gösterdiğini söyledi. Şener, “Dink cinayetinde ihmali olan polisler henüz yargı yüzü gör- mediler. Ayrıca bu kişilerin, yalnızca cinayetin işlenmesin- den önce değil, cinayet sonrası ve yargılama aşamasında da ih- mal ve kusurları var. Mahke- meyi etkilemek için gerçek dışı belgeler sunuldu. Bu kişiler hak- kında görevlerini kötüye kul- lanmadıklarını gösteren bir tek yargı kararı yok. Oysaki benim bu ihmal iddialarını yazdığım ta- rihte Başbakanlık Teftiş Kuru- lu beni teyit ediyordu. Mülkiye müfettişleri sürekli aklama ka- rarları alırken, Başbakanlık Tef- tiş Kurulu polisi suçlayan bir ra- por yazdı. Ancak Başbakan bu raporu doğrudan mahkemeye göndermek yerine ikinci kez mülkiye müfettişlerini görev- lendirdi ve bu kişilerin yeniden aklanmalarını sağladı” dedi. Dink davasõ avukatlarõndan Fet- hiye Çetin, Dink cinayetinin ida- ri soruşturmalar ve müfettiş ra- porlarõyla çözülemeyeceğine dik- kat çekerek, “Kusurluluk konu- sunda, 4483 sayılı memurların yargılanmasına ilişkin kanun, memurları koruyucu bir şem- siye görevi görüyor. Bu kişilerin 4483 sayılı yasaya göre değil, Türk Ceza Kanunu’nun 83’ün- cü maddesinde düzenlenen ‘Kasten adam öldürmenin ihma- li davranõşla işlenmesi’ başlığına göre ağır ceza mahkemelerinde yargılanması gerekiyor” dedi. Dink’in öldürülmesine ilişkin 20 sanõğõn yargõlandõğõ davaya bugün İstanbul 14. Ağõr Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek. Raporda Dink cinayetinde en önemli ih- malin azmettirici olarak yargılanan Tuncel’e ait olduğu belirtildi. Gazeteci Şener, raporun, siyasi iradenin cinayetin aydınlanmaması yö- nündeki tavrını gösterdiğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle