18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 20 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN İşsizlik Sorunu Geçen ay, “bu yıl en önemli ekonomik sorunumuzun işsizlik olacağı ... belli olmuştur.” (9 Ocak, Cumhuriyet) diye yazdıktan sonra, bazı okurlarımdan uyarılar aldım: “Yazıda sorun iyi tanımlanmış, ama çözüm konusu eksik kalmış; işsizliği azaltmanın başka yolları da olmalıdır.” Yeni açıklanan ve ekim ayındaki düzeyinden hafifçe yüksek kasım ayı işsizlik rakamı (yüzde 13.1) bu konuyu yeniden ele almamızı gerektirmiştir. 2009 Ocak ayından beri yükselmekte olan ve şubat ayında yüzde 16’ya kadar yükseldikten sonra yaz aylarında tarımda ve inşaatta görülen mevsimlik hareketlenme nedeniyle azalmış bulunan işsizlik, eylülden beri düşürülemiyor. Bu oran, geçen yıl sonunda kayıtlı işsizlerimizin sayısının 3 milyon dolaylarında olduğunu göstermektedir. Çalışma ekonomisi uzmanlarımız, kayıtlı olmayan işsizlerimizin de hesaba katılmasıyla, bu sayının katlanacağını tahmin etmektedirler. Bu birkaç rakam bile, 2010 ve onu izleyen yıllarda işsizliğin, en önemli sorunumuz olma özelliğini sürdüreceğini göstermektedir. Geçen yazıda yeterli ölçülerde üzerinde duramadığımız çözüm önerileri şöyle sıralanabilir: - Kamu kurumları, çalıştırdıkları işçi sayılarını, şimdi olduğundan daha fazla arttırmaya başlamalıdırlar. Bunun için, işsizlik kaynağı biçimine dönmüş olan özelleştirmeler durdurulabilir; devlet, özel sermayenin ilgi duymadığı ya da yetersiz bulunduğu alanlarda, yeniden fabrikalar yapmaya başlayabilir; şimdi altyapıya ve konuta harcadığı paralardan bir bölümünü, emek-yoğun üstyapı üretim kuruluşlarına harcamaya başlayabilir. Bunu gerçekleştirmek amacıyla bir araştırmanın yapılabilmesi için elimizde olanaklar vardır. - Büyük ve küçük özel kesim işletmeleri, daha fazla kayıtlı işçi çalıştırmaya özendirilebilirler; bunun için, yeni kayıtlı işçi çalıştıran şirketlere 3-5 yıllık vergi ve sosyal sigorta indirimleri sağlanabilir; yurtdışına işçi götüren işletmelere verilen teşvikler arttırılabilir; yeni ve büyük yatırım yapan işletmelerin girdi maliyetlerini azaltıcı önlemler alınabilir. - Üretimi ve çalışma olanaklarını kısıtlayıcı etkileri olduğu hemen tüm uzmanlarımızca öne sürülen vergi sistemimiz, sistemin üretimi ve çalışanlar sayısını arttırmayı özendirecek biçimde iyileştirilmesini sağlayabilecek özelliklere kavuşturulabilir. - Kamu kesimi yatırımlarının kırsal kesimlere yönlendirilmesi ve büyük kentlere doğru nüfus akışını yavaşlatıcı önlemlerle, büyük kentlere yığılan yatırım harcamalarının yurda daha eşit dağılması sağlanabilir. Yurtiçindeki kamu yatırımlarının dağılımı konusunda yapılabilecek bir inceleme, dağılımın dengesiz olduğunu gösterebilecek özellikler taşımaktadır. - Özel kesim toplum kuruluşlarının işbirliği ile ekonomik rekabet pazarlarında uygulanması zorunlu kuralların neler olabileceği araştırılarak, pazarların üretimi arttırmayı ve işsizliği azaltmayı özendirecek yönde yeniden düzenlenmesi sağlanabilir. - Geçen yıl boyunca süren bunalımın yaratığı kötümserliğin azalması ve geleceğe güven duyulmasını sağlayacak huzur ortamının yaratılması için, siyasal kızgın tartışmaların azaltılması sağlanabilir. Böyle bir huzur ortamı yönünde atılacak her adım, yatırımları, üretimi ve iş olanaklarını kısa sürede artıracak önemli sonuçlar verebilecektir. Özel kesim ve kamu kesiminde büyükçe sayılarda çalışanı olan kuruluşların yöneticileri, mal ve hizmet talebinin her düşmesinde, çalışanların işten çıkarılması uygulamalarını azaltarak bu konuda büyük katkılarda bulunabilirler. 2010’da bunalımdan çıkmamız, belki de büyük ölçüde bu yöneticilerimizin alacakları kararlara bağlı olacaktır. İşsizliği azaltmanın en kolay yolu, belki de bu alanda yeni işsizler yaratılmasının önlenmesidir. Geleceğimizin, büyük ölçüde işsizlik sorununun dayanılır ölçülere indirilmesine bağlı olduğuna inanıyoruz. [email protected] [email protected] Dokunulmazlığın Yeni Boyutu Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Nakşibendi İsmailağa cemaati ile ilgili soruşturmayı yürütüyordu. Ardından sıra başka cemaatlere de gelecekti. Cemaat soruşturması açılmasının sonuçları, tersine döndürüldü; Silivri’deki bildik dava ile ilişki kurularak görevdeki bir ordu komu- tanı ve Cumhuriyet Başsavcısı’nın sanık sandalyesine oturtulmasına kadar geldi, dayandı. Oysa bilinmelidir ki, cemaatlere do- kunmak, bugün AKP sayesinde içinde bu- lunduğumuz çok demokratik sivilce or- tamında tümüyle “yasak”tır. Çünkü artık cemaatler, demokratik ortamın esası ol- duğuna inanılan “sivil toplum örgütle- ri”nden sayılmaktadırlar. Örneğin, bizzat Başbakan Recep Tay- yip Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güven- lik Bakanı Ömer Dinçer ile Erzincan’da- ki soruşturmayı durdurmaya çalıştığı bi- linen Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek hep birlikte bir cemaat vakfının kurucuları arasında yer almaktadırlar. Bu vakfın adı, “Birlik Vakfı”dır. “Gönül- lü kuruluşlar arasında hizmette işbirliği sağ- lamak; temelde bir olan inanç ve anlayış, metot farklılığından doğan dağınıklığı ön- leyerek güç birliği oluşturmak; eşref-i mahlukat olan insanı yaratılış gayesine uy- gun bir hayata sahip kılmak” gibi amaç- ları güden Birlik Vakfı, 1994’te 100’ü aş- kın cemaat örgüt ve vakıflarının çatı (koa- lisyon) örgütü olan Türkiye Gönüllü Te- şeküller Vakfı’nın kurulmasına da öncülük etmiştir. Saflığın anlamı yok... Ne yani; cemaat birliği için birlikte davranan Başbakan ve bakanlara kadar uzatılabilme olasılığı bu- lunan bir soruşturmaya evet mi denecekti? Denmedi de zaten. Ömer Dinçer, 1995’teki o ünlü Sıvas ko- nuşmasında ne söylemişti; anımsayınız... “Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin, la- iklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi birçok te- mel ilkenin yerini daha çok katılımcı, da- ha adem-i merkezi, daha Müslüman bir ya- pıya devretmesi zorunluluğu ve artık bu- nun zamanının geldiği düşüncesini taşı- yorum.” Demek ki, zamanının geldiği kanısın- dalar. Fetret Anayasa Mahkemesi’nce “gerici eylemlerin odağı” olduğu hükmü verilmiş bir parti, deli rüzgâr olmuş esip kavuruyor. Yargıyı, orduyu, emniyeti, özetle devleti birbirine düşürmüş... Devlet kendi içinde kavga ediyor ve kurumlar giderek çürütülüyor, güçsüzleştiriliyor. Fetret devri denir ya, bir anlamda onu yaşıyoruz. Devlet çökerse altında kalacak olanlar kibirden, öfkeden, kin gütmekten burnunun ucunu görecek halde değil. Halkın durumuna gelince... Tekerlemedeki gibi: “Mustafa mıstık, üç mum yaktık, seyrine baktık.” Dikkat, dikkat! Ulusun yakmış olduğu mum sönüyor arkadaşlar! Aklınızı başınıza toplayın... Netice Eski DEP milletvekili Hatip Dicle’ye göre, Kandil ve Mahmur’dan gelecek PKK’liler için İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın dönemin DTP Başkanı Ahmet Türk’e aktardığı sözler belli: “Konuyla ilgileniyorum. Müsteşarımı Diyarbakır’a gönderdim. Hâkim ve savcılar ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler.” İktidar sözcülerine inanırsanız, böyle bir pazarlık olmamış. Yalanmış, iftiraymış, uydurmaymış... Biz, Hatice’ye değil, neticeye bir bakalım: İçişleri Bakanı Diyarbakır’a müsteşarını göndermiş mi? Göndermiş. PKK’liler, üzerlerinde askeri üniformalarla sınırdan girmişler mi? Girmişler. Kahramanlar gibi karşılanmışlar mı? Karşılanmışlar. Hâkimler ve savcılar, özel olarak Habur’a gönderilmiş mi? Gönderilmiş. Çadır mahkemeleri kurulmuş mu? Kurulmuş. PKK’liler serbest kalmış mı? Kalmış. Neticede, yalan olduğu söylenene ne olmuş? Yaşanarak doğrulanmış. Recep Tayyip Erdoğan, “Ak Parti ik- tidarı, bu milletin kendine ait olan ne menkulünü, ne gayrimenkulünü kimse- ye peşkeş çekmemiştir” dedi ya... Şimdi gelin, gazete arşivlerine girelim ve kimi ihale-özelleştirme haberlerini anımsayalım: - Recep Tayyip Erdoğan başkanlı- ğındaki Özelleştirme Yüksek Kurulu, 180 milyon dolara kurulan ve 40 mil- yon dolar değer biçilen SEKA Balıke- sir tesislerini 1.1 milyon dolara Yeni Şa- fak gazetesinin sahibi Albayrak gru- buna verdi. - Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya Lara’daki Kent Parkı’nı, Koruma Kuru- lu onaylamadığı halde, “Temalı Park”a çevirip inşaat alanını da 2 kat yüksel- terek ihaleye çıkardı. İhaleyi; kendisini ‘Tayyip Bey’in adamı’ olarak niteleyen Rixos otellerinin sahibi Fettah Tamin- ce, hem de Recep Tayyip Erdoğan’ı otelinde ağırladığı sırada kazandı. - Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlı- ğıyla bilinen Mehmet Cengiz’e ait Cengiz Grubu, Meram Elektrik Dağı- tım’ı, Eti Bakır İşletmesi’ni, yine Eti- bank’a ait Murgul işletmesini, maden sahaları, hidroelektrik santralı ile Sam- sun’da yer alan değerli arsaları ile be- raber aldı. Seydişehir Eti Alüminyum’a da sahip olan Cengiz Grubu’na bu te- sise bağlanan Oymapınar Barajı da be- davaya devredildi. - Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın genel müdür olarak çalıştığı Ahmet Çalık’a ait Çalık Gru- bu’na, Samsun-Ceyhan petrol hattı ihalesiz verildi. Çalık Enerji’nin, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile Afganis- tan’da ortak elektrik santralı yapması ka- rarlaştırıldı. Yine, atv-Sabah Grubu, açık arttırma yapılmayan ihale ve iki ka- mu bankasından verilen kredi ile Çalık Grubu’na satıldı. Daha sonra grubun iki kamu bankasından aldığı 750 milyon dolarlık krediye karşılık 102.7 milyon li- ralık gayrimenkul ipotek gösterildi. Peşkeş Çekilmemiş... Çay Yasa Tasarısı SADIK ÇELİK Türkiye, yılda 200 bin ton çay üretimi, 170 bin ton çay tüketimi ve 1 milyar dolara yaklaşan pazar hacmiyle dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer almaktadır. Doğu Karadeniz’in can damarı olan ÇAYKUR, çay yasa tasarısının yasalaşması halinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Doğu Karadeniz’in tamamında örgütlü ve her üreticiden yaş yaprak satın alma ve işleme yeteneğine sahip ÇAYKUR, 125 bine yakın üreticinin ve yaklaşık 1 milyon nüfusun da geçim kaynağı. - Hazırlanan çay yasa tasarısı neleri öngörüyor? Hazırlanan kanun tasarısı, Çay Kurulu kurarak, sözde çay sektörünün değerini arttırmayı ve kaliteli çay üretmeyi planlıyor. Ancak tasarı, çay kurulunun kurulmasının yanı sıra kuru çayın borsada alınıp satılması, çay desteklerinin yeniden belirlenmesi gibi düzenlemeleri de kapsıyor. Tüm bu olağandışı yetkilerle donatılan Çay Kurulu, ÇAYKUR’u tamamen devre dışı bırakmayı hedefliyor. ÇAYKUR’un tasfiye edilmesiyle sektörün tamamen tüccarlara bırakılacak olması yaş çay üreticilerini endişelendiriyor. Daha şimdiden uluslararası şirketler Türk çay piyasasında büyürken yerli işletmeler bir bir yok olarak kapanmaktadır. ÇAYKUR’un ortadan kaldırılması ve yüzde 145’lik gümrük vergisinin de aşağıya çekilmek istenmesi ucuz, kalitesiz, sağlıksız çay ithalatına yol açacaktır. Çay ekimini ve çay üretimini kapsayan tasarı Türk çayını açık pazar ekonomisinin insafına terk ederek çayımızı üretici, tüketici boyutunda ciddi zararlara uğratacaktır. - Kurulması hedeflenen Çay Kurulu nasıl oluşturulacak? Kurulması hedeflenen Çay Kurulu’nda, Tarım Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı’ndan, Rize ve Trabzon Ticaret Borsası Genel Kurulu’ndan, ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’nden, çay tarımının yapıldığı il ve ilçe ziraat odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nden üyeler bulunacak. Toplam 9 üyeden oluşacak kurulun tamamı Bakanlar Kurulu’nca atanacak ve kurul üyelerinin görev süresi beş yıl olacak. Çayda tek söz sahibi olacak kurul, çayın fiyatından nerede yetiştirileceğine, üretim alanlarının ne kadar olacağına kadar bütün kararları alabilecek. - ÇAYKUR özelleştirilirse neler olur? Hazırlanan kanun taslağı kuru çay ihtisas borsasının kurulmasını öngörüyor. Bu da kuru çayın borsada dünya piyasalarındaki fiyatlara göre değer bulması demek. Hindistan, Pakistan, Sri Lanka gibi çayın anavatanı olan ülkelerin doğasının, ikliminin çay yetiştiriciliği için oldukça uygun olması ve bu ülkelerde insan emeğinin de çok ucuz olması ve benzeri avantajlar, Türk çayının dünya ile rekabet edebilmesini neredeyse imkânsız hale getirecektir. Piyasada oluşacak çay fiyatı, maliyetini bile karşılayamayan çayın üreticisinin de bu sebepten bir süre sonra piyasadan çekilmesine neden olacaktır. Bu uygulama aynı zamanda çay tarımından başka geliri olmayan, bulunduğu coğrafyada yetiştireceği ürün çeşidi sınırlı olan Doğu Karadeniz halkının işsizliğine, yoksulluğuna neden olacak. Hazırlanan tasarı diğer tarımsal KİT’lerde olduğu gibi ÇAYKUR’un özelleştirilmesini, ardından yabancı tekellere satılarak kapatılmasını da hedefliyor. Bugüne kadar gerçekleştirilen tüm özelleştirmelerdeki hiç değişmeyen gerçek, tüm tarımsal KİT’lerin özelleştirilerek, kapatılmasıdır. ÇAYKUR için de hedeflenen budur. Önce yasayla özelleştirme gerçekleşecek, ardından yabancılara devredilecek ve daha sonra diğer tarımsal KİT’lerde olduğu gibi kapatılacaktır. - Tasarıda neler değişmeli? Çay piyasasında birtakım iyileştirmelerin, reformların elbette yapılması gerekiyor ancak bunlar yeni yasa tasarısında belirtilmemiş. Çay piyasasında yapılacak iyileştirmeler şunlar olmalı: ? Çay Kurulu çay kooperatifleri ve derneklerinin üyelerini de mutlaka içermeli. Üye seçimleri demokratik usullerle gerçekleştirilmelidir. ? İthal çay karışımıyla damak tadı değiştirilmemelidir. ? Yaş çay taban fiyatı Çay Kurulu’nun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla açıklanmalıdır. ? Çay bahçeleri yeniden ruhsatlandırılarak yapılandırılmalı, kooperatifçilik teşvik edilmelidir. ? Kaçak çay, çayımıza karışmamalı bu konuyla ilgili yasal düzenlemeler etkinleştirilmeli, uygulanmalıdır. ? İthal çaya uygulanan gümrük vergisi aynı şekilde devam ettirilmelidir. Yaşananlardan anlaşılacağı üzere ÇAYKUR’u özelleştirme konusu 2001 yılından beri gündemde tutulsa da, konunun sosyal ve siyasi boyutlarının ağırlığı, özelleştirmenin sürekli ertelenmesine neden olmuştur. Ancak ne yazık ki, ÇAYKUR’un akıbeti de diğer tarımsal KİT’lerle aynı olacak. Bu durumda özel sektörün bile itibarıyla rekabet edemediği ÇAYKUR’un kapanması, özelleştirilmesi gerçekleştirilerek, Türk çay piyasasını altüst edecektir. [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İnce bulgur. 2/ Çit, perde... Ni- jer’in başkenti. 3/ Bir işin yapõlma- sõnõ yasaklama, engelleme... Bir işi yerine getirme. 4/ Gerçeğe dayanan, doğru, esas. 5/ Bir görevin yürütüle- bilmesi için mer- kez olarak seçilen yer... “Göl sanõrdõk ne zaman dalsak --- gözle- rine” (F.N.Çamlõbel) ... Eski Mõsõr’da güneş tan- rõsõ. 6/ Üzerine yazõ ya- zõlan tabaklanmõş ceylan derisi... Kurnaz, açõk- göz. 7/ Ayrõ tutulmuş, ayrõcalõk tanõnmõş... Halk dilinde kõrmõzõ pul bibe- re verilen ad. 8/ Arala- rõndaki akrabalõk ilişkileri nedeniyle yasalar ya da ge- lenekler tarafõndan evlenmeleri yasaklanan kişiler arasõndaki cinsel ilişki... Bir nota. 9/ Ergenlik sivilce- si... Sõğõrlarda görülen bulaşõcõ bir hastalõk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Uşak yöresine özgü, õspanaklõ ya da peynirli bir bö- rek cinsi. 2/ Tarõmda kullanõlan azotlu gübre... Buhar banyosu. 3/ Holmiyum elementinin simgesi... Başõ ko- rumak için takõlan başlõk. 4/ Bir çokluğu oluşturan var- lõklarõn her biri... Deneylere ve tanõtlamalara dayanan bilimlerin genel adõ. 5/ Osmanlõ donanmasõnda tüm- amirale eş rütbe... Tavlada “üç” sayõsõ. 6/ Kalsiyum elementinin simgesi... Kullanõlmaya hazõr para. 7/ 21 yaşõn altõndaki oyunculardan meydana gelen spor ta- kõmlarõ için kullanõlan sözcük... Notada durak işareti. 8/ Özel bir mantarla keçi ya da inek sütünün maya- lanmasõyla hazõrlanan ekşi bir içecek... Evin bölümü. 9/ İki takõm arasõnda, yumuşak bir lastik topla oynanan çocuk oyunu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C O N G O L O S A L E K A R A R R E M B E T İ K O D Ç A Y G A M O H E L B A A N E A T A M A N K E B A B İ Y E L İ D A K İ A S A M A N L İ N K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle