Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
20 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
GÖRÜŞ
Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN
İşsizlik Sorunu
Geçen ay, “bu yıl en önemli ekonomik
sorunumuzun işsizlik olacağı ... belli olmuştur.” (9
Ocak, Cumhuriyet) diye yazdıktan sonra, bazı
okurlarımdan uyarılar aldım: “Yazıda sorun iyi
tanımlanmış, ama çözüm konusu eksik kalmış;
işsizliği azaltmanın başka yolları da olmalıdır.” Yeni
açıklanan ve ekim ayındaki düzeyinden hafifçe
yüksek kasım ayı işsizlik rakamı (yüzde 13.1) bu
konuyu yeniden ele almamızı gerektirmiştir.
2009 Ocak ayından beri yükselmekte olan ve
şubat ayında yüzde 16’ya kadar yükseldikten sonra
yaz aylarında tarımda ve inşaatta görülen
mevsimlik hareketlenme nedeniyle azalmış bulunan
işsizlik, eylülden beri düşürülemiyor. Bu oran,
geçen yıl sonunda kayıtlı işsizlerimizin sayısının 3
milyon dolaylarında olduğunu göstermektedir.
Çalışma ekonomisi uzmanlarımız, kayıtlı olmayan
işsizlerimizin de hesaba katılmasıyla, bu sayının
katlanacağını tahmin etmektedirler. Bu birkaç
rakam bile, 2010 ve onu izleyen yıllarda işsizliğin,
en önemli sorunumuz olma özelliğini sürdüreceğini
göstermektedir. Geçen yazıda yeterli ölçülerde
üzerinde duramadığımız çözüm önerileri şöyle
sıralanabilir:
- Kamu kurumları, çalıştırdıkları işçi sayılarını,
şimdi olduğundan daha fazla arttırmaya
başlamalıdırlar. Bunun için, işsizlik kaynağı biçimine
dönmüş olan özelleştirmeler durdurulabilir; devlet,
özel sermayenin ilgi duymadığı ya da yetersiz
bulunduğu alanlarda, yeniden fabrikalar yapmaya
başlayabilir; şimdi altyapıya ve konuta harcadığı
paralardan bir bölümünü, emek-yoğun üstyapı
üretim kuruluşlarına harcamaya başlayabilir. Bunu
gerçekleştirmek amacıyla bir araştırmanın
yapılabilmesi için elimizde olanaklar vardır.
- Büyük ve küçük özel kesim işletmeleri, daha
fazla kayıtlı işçi çalıştırmaya özendirilebilirler; bunun
için, yeni kayıtlı işçi çalıştıran şirketlere 3-5 yıllık
vergi ve sosyal sigorta indirimleri sağlanabilir;
yurtdışına işçi götüren işletmelere verilen teşvikler
arttırılabilir; yeni ve büyük yatırım yapan işletmelerin
girdi maliyetlerini azaltıcı önlemler alınabilir.
- Üretimi ve çalışma olanaklarını kısıtlayıcı etkileri
olduğu hemen tüm uzmanlarımızca öne sürülen
vergi sistemimiz, sistemin üretimi ve çalışanlar
sayısını arttırmayı özendirecek biçimde
iyileştirilmesini sağlayabilecek özelliklere
kavuşturulabilir.
- Kamu kesimi yatırımlarının kırsal kesimlere
yönlendirilmesi ve büyük kentlere doğru nüfus
akışını yavaşlatıcı önlemlerle, büyük kentlere yığılan
yatırım harcamalarının yurda daha eşit dağılması
sağlanabilir. Yurtiçindeki kamu yatırımlarının
dağılımı konusunda yapılabilecek bir inceleme,
dağılımın dengesiz olduğunu gösterebilecek
özellikler taşımaktadır.
- Özel kesim toplum kuruluşlarının işbirliği ile
ekonomik rekabet pazarlarında uygulanması
zorunlu kuralların neler olabileceği araştırılarak,
pazarların üretimi arttırmayı ve işsizliği azaltmayı
özendirecek yönde yeniden düzenlenmesi
sağlanabilir.
- Geçen yıl boyunca süren bunalımın yaratığı
kötümserliğin azalması ve geleceğe güven
duyulmasını sağlayacak huzur ortamının yaratılması
için, siyasal kızgın tartışmaların azaltılması
sağlanabilir. Böyle bir huzur ortamı yönünde
atılacak her adım, yatırımları, üretimi ve iş
olanaklarını kısa sürede artıracak önemli sonuçlar
verebilecektir.
Özel kesim ve kamu kesiminde büyükçe
sayılarda çalışanı olan kuruluşların yöneticileri, mal
ve hizmet talebinin her düşmesinde, çalışanların
işten çıkarılması uygulamalarını azaltarak bu
konuda büyük katkılarda bulunabilirler. 2010’da
bunalımdan çıkmamız, belki de büyük ölçüde bu
yöneticilerimizin alacakları kararlara bağlı olacaktır.
İşsizliği azaltmanın en kolay yolu, belki de bu
alanda yeni işsizler yaratılmasının önlenmesidir.
Geleceğimizin, büyük ölçüde işsizlik sorununun
dayanılır ölçülere indirilmesine bağlı olduğuna
inanıyoruz.
maysan@cumhuriyet.com.tr
maaysan@superonline.com
Dokunulmazlığın Yeni Boyutu
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner,
Nakşibendi İsmailağa cemaati ile ilgili
soruşturmayı yürütüyordu. Ardından sıra
başka cemaatlere de gelecekti. Cemaat
soruşturması açılmasının sonuçları, tersine
döndürüldü; Silivri’deki bildik dava ile
ilişki kurularak görevdeki bir ordu komu-
tanı ve Cumhuriyet Başsavcısı’nın sanık
sandalyesine oturtulmasına kadar geldi,
dayandı.
Oysa bilinmelidir ki, cemaatlere do-
kunmak, bugün AKP sayesinde içinde bu-
lunduğumuz çok demokratik sivilce or-
tamında tümüyle “yasak”tır. Çünkü artık
cemaatler, demokratik ortamın esası ol-
duğuna inanılan “sivil toplum örgütle-
ri”nden sayılmaktadırlar.
Örneğin, bizzat Başbakan Recep Tay-
yip Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güven-
lik Bakanı Ömer Dinçer ile Erzincan’da-
ki soruşturmayı durdurmaya çalıştığı bi-
linen Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek
hep birlikte bir cemaat vakfının kurucuları
arasında yer almaktadırlar.
Bu vakfın adı, “Birlik Vakfı”dır. “Gönül-
lü kuruluşlar arasında hizmette işbirliği sağ-
lamak; temelde bir olan inanç ve anlayış,
metot farklılığından doğan dağınıklığı ön-
leyerek güç birliği oluşturmak; eşref-i
mahlukat olan insanı yaratılış gayesine uy-
gun bir hayata sahip kılmak” gibi amaç-
ları güden Birlik Vakfı, 1994’te 100’ü aş-
kın cemaat örgüt ve vakıflarının çatı (koa-
lisyon) örgütü olan Türkiye Gönüllü Te-
şeküller Vakfı’nın kurulmasına da öncülük
etmiştir.
Saflığın anlamı yok... Ne yani; cemaat
birliği için birlikte davranan Başbakan ve
bakanlara kadar uzatılabilme olasılığı bu-
lunan bir soruşturmaya evet mi denecekti?
Denmedi de zaten.
Ömer Dinçer, 1995’teki o ünlü Sıvas ko-
nuşmasında ne söylemişti; anımsayınız...
“Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta
ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin, la-
iklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi birçok te-
mel ilkenin yerini daha çok katılımcı, da-
ha adem-i merkezi, daha Müslüman bir ya-
pıya devretmesi zorunluluğu ve artık bu-
nun zamanının geldiği düşüncesini taşı-
yorum.”
Demek ki, zamanının geldiği kanısın-
dalar.
Fetret
Anayasa
Mahkemesi’nce “gerici
eylemlerin odağı” olduğu
hükmü verilmiş bir parti,
deli rüzgâr olmuş esip
kavuruyor. Yargıyı,
orduyu, emniyeti, özetle
devleti birbirine
düşürmüş...
Devlet kendi içinde
kavga ediyor ve kurumlar
giderek çürütülüyor,
güçsüzleştiriliyor.
Fetret devri denir ya,
bir anlamda onu
yaşıyoruz.
Devlet çökerse altında
kalacak olanlar kibirden,
öfkeden, kin gütmekten
burnunun ucunu görecek
halde değil.
Halkın durumuna
gelince... Tekerlemedeki
gibi:
“Mustafa mıstık, üç
mum yaktık, seyrine
baktık.”
Dikkat, dikkat! Ulusun
yakmış olduğu mum
sönüyor arkadaşlar!
Aklınızı başınıza
toplayın...
Netice
Eski DEP milletvekili
Hatip Dicle’ye göre,
Kandil ve Mahmur’dan
gelecek PKK’liler için
İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın dönemin
DTP Başkanı Ahmet
Türk’e aktardığı sözler
belli:
“Konuyla
ilgileniyorum.
Müsteşarımı
Diyarbakır’a
gönderdim. Hâkim ve
savcılar ayarlandı,
geldikleri gibi
geçecekler.”
İktidar sözcülerine
inanırsanız, böyle bir
pazarlık olmamış.
Yalanmış, iftiraymış,
uydurmaymış...
Biz, Hatice’ye değil,
neticeye bir bakalım:
İçişleri Bakanı
Diyarbakır’a
müsteşarını
göndermiş mi?
Göndermiş. PKK’liler,
üzerlerinde askeri
üniformalarla sınırdan
girmişler mi?
Girmişler.
Kahramanlar gibi
karşılanmışlar mı?
Karşılanmışlar.
Hâkimler ve savcılar,
özel olarak Habur’a
gönderilmiş mi?
Gönderilmiş. Çadır
mahkemeleri
kurulmuş mu?
Kurulmuş. PKK’liler
serbest kalmış mı?
Kalmış.
Neticede, yalan
olduğu söylenene ne
olmuş? Yaşanarak
doğrulanmış.
Recep Tayyip Erdoğan, “Ak Parti ik-
tidarı, bu milletin kendine ait olan ne
menkulünü, ne gayrimenkulünü kimse-
ye peşkeş çekmemiştir” dedi ya...
Şimdi gelin, gazete arşivlerine girelim
ve kimi ihale-özelleştirme haberlerini
anımsayalım:
- Recep Tayyip Erdoğan başkanlı-
ğındaki Özelleştirme Yüksek Kurulu,
180 milyon dolara kurulan ve 40 mil-
yon dolar değer biçilen SEKA Balıke-
sir tesislerini 1.1 milyon dolara Yeni Şa-
fak gazetesinin sahibi Albayrak gru-
buna verdi.
- Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya
Lara’daki Kent Parkı’nı, Koruma Kuru-
lu onaylamadığı halde, “Temalı Park”a
çevirip inşaat alanını da 2 kat yüksel-
terek ihaleye çıkardı. İhaleyi; kendisini
‘Tayyip Bey’in adamı’ olarak niteleyen
Rixos otellerinin sahibi Fettah Tamin-
ce, hem de Recep Tayyip Erdoğan’ı
otelinde ağırladığı sırada kazandı.
- Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlı-
ğıyla bilinen Mehmet Cengiz’e ait
Cengiz Grubu, Meram Elektrik Dağı-
tım’ı, Eti Bakır İşletmesi’ni, yine Eti-
bank’a ait Murgul işletmesini, maden
sahaları, hidroelektrik santralı ile Sam-
sun’da yer alan değerli arsaları ile be-
raber aldı. Seydişehir Eti Alüminyum’a
da sahip olan Cengiz Grubu’na bu te-
sise bağlanan Oymapınar Barajı da be-
davaya devredildi.
- Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı
Berat Albayrak’ın genel müdür olarak
çalıştığı Ahmet Çalık’a ait Çalık Gru-
bu’na, Samsun-Ceyhan petrol hattı
ihalesiz verildi. Çalık Enerji’nin, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı ile Afganis-
tan’da ortak elektrik santralı yapması ka-
rarlaştırıldı. Yine, atv-Sabah Grubu,
açık arttırma yapılmayan ihale ve iki ka-
mu bankasından verilen kredi ile Çalık
Grubu’na satıldı. Daha sonra grubun iki
kamu bankasından aldığı 750 milyon
dolarlık krediye karşılık 102.7 milyon li-
ralık gayrimenkul ipotek gösterildi.
Peşkeş Çekilmemiş...
Çay Yasa Tasarısı
SADIK ÇELİK
Türkiye, yılda 200 bin ton
çay üretimi, 170 bin ton çay
tüketimi ve 1 milyar dolara
yaklaşan pazar hacmiyle
dünyanın ilk 5 ülkesi arasında
yer almaktadır. Doğu
Karadeniz’in can damarı olan
ÇAYKUR, çay yasa tasarısının
yasalaşması halinde yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya. Doğu
Karadeniz’in tamamında
örgütlü ve her üreticiden yaş
yaprak satın alma ve işleme
yeteneğine sahip ÇAYKUR,
125 bine yakın üreticinin ve
yaklaşık 1 milyon nüfusun da
geçim kaynağı.
- Hazırlanan çay yasa
tasarısı neleri öngörüyor?
Hazırlanan kanun tasarısı,
Çay Kurulu kurarak, sözde çay
sektörünün değerini arttırmayı
ve kaliteli çay üretmeyi
planlıyor. Ancak tasarı, çay
kurulunun kurulmasının yanı
sıra kuru çayın borsada alınıp
satılması, çay desteklerinin
yeniden belirlenmesi gibi
düzenlemeleri de kapsıyor.
Tüm bu olağandışı yetkilerle
donatılan Çay Kurulu,
ÇAYKUR’u tamamen devre
dışı bırakmayı hedefliyor.
ÇAYKUR’un tasfiye edilmesiyle
sektörün tamamen tüccarlara
bırakılacak olması yaş çay
üreticilerini endişelendiriyor.
Daha şimdiden uluslararası
şirketler Türk çay piyasasında
büyürken yerli işletmeler bir bir
yok olarak kapanmaktadır.
ÇAYKUR’un ortadan
kaldırılması ve yüzde 145’lik
gümrük vergisinin de aşağıya
çekilmek istenmesi ucuz,
kalitesiz, sağlıksız çay
ithalatına yol açacaktır. Çay
ekimini ve çay üretimini
kapsayan tasarı Türk çayını
açık pazar ekonomisinin
insafına terk ederek çayımızı
üretici, tüketici boyutunda
ciddi zararlara uğratacaktır.
- Kurulması hedeflenen
Çay Kurulu nasıl
oluşturulacak?
Kurulması hedeflenen Çay
Kurulu’nda, Tarım Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı ile Hazine
Müsteşarlığı’ndan, Rize ve
Trabzon Ticaret Borsası Genel
Kurulu’ndan, ÇAYKUR Genel
Müdürlüğü’nden, çay tarımının
yapıldığı il ve ilçe ziraat odaları
ve Türkiye Ziraat Odaları
Birliği’nden üyeler bulunacak.
Toplam 9 üyeden oluşacak
kurulun tamamı Bakanlar
Kurulu’nca atanacak ve kurul
üyelerinin görev süresi beş yıl
olacak. Çayda tek söz sahibi
olacak kurul, çayın fiyatından
nerede yetiştirileceğine, üretim
alanlarının ne kadar olacağına
kadar bütün kararları
alabilecek.
- ÇAYKUR özelleştirilirse
neler olur?
Hazırlanan kanun taslağı
kuru çay ihtisas borsasının
kurulmasını öngörüyor. Bu da
kuru çayın borsada dünya
piyasalarındaki fiyatlara göre
değer bulması demek.
Hindistan, Pakistan, Sri Lanka
gibi çayın anavatanı olan
ülkelerin doğasının, ikliminin
çay yetiştiriciliği için oldukça
uygun olması ve bu ülkelerde
insan emeğinin de çok ucuz
olması ve benzeri avantajlar,
Türk çayının dünya ile rekabet
edebilmesini neredeyse
imkânsız hale getirecektir.
Piyasada oluşacak çay fiyatı,
maliyetini bile karşılayamayan
çayın üreticisinin de bu
sebepten bir süre sonra
piyasadan çekilmesine neden
olacaktır. Bu uygulama aynı
zamanda çay tarımından
başka geliri olmayan,
bulunduğu coğrafyada
yetiştireceği ürün çeşidi sınırlı
olan Doğu Karadeniz halkının
işsizliğine, yoksulluğuna neden
olacak. Hazırlanan tasarı diğer
tarımsal KİT’lerde olduğu gibi
ÇAYKUR’un özelleştirilmesini,
ardından yabancı tekellere
satılarak kapatılmasını da
hedefliyor. Bugüne kadar
gerçekleştirilen tüm
özelleştirmelerdeki hiç
değişmeyen gerçek, tüm
tarımsal KİT’lerin
özelleştirilerek, kapatılmasıdır.
ÇAYKUR için de hedeflenen
budur. Önce yasayla
özelleştirme gerçekleşecek,
ardından yabancılara
devredilecek ve daha sonra
diğer tarımsal KİT’lerde olduğu
gibi kapatılacaktır.
- Tasarıda neler değişmeli?
Çay piyasasında birtakım
iyileştirmelerin, reformların
elbette yapılması gerekiyor
ancak bunlar yeni yasa
tasarısında belirtilmemiş. Çay
piyasasında yapılacak
iyileştirmeler şunlar olmalı:
? Çay Kurulu çay
kooperatifleri ve derneklerinin
üyelerini de mutlaka içermeli.
Üye seçimleri demokratik
usullerle gerçekleştirilmelidir.
? İthal çay karışımıyla damak
tadı değiştirilmemelidir.
? Yaş çay taban fiyatı Çay
Kurulu’nun teklifi üzerine
Bakanlar Kurulu kararıyla
açıklanmalıdır.
? Çay bahçeleri yeniden
ruhsatlandırılarak
yapılandırılmalı, kooperatifçilik
teşvik edilmelidir.
? Kaçak çay, çayımıza
karışmamalı bu konuyla ilgili
yasal düzenlemeler
etkinleştirilmeli, uygulanmalıdır.
? İthal çaya uygulanan
gümrük vergisi aynı şekilde
devam ettirilmelidir.
Yaşananlardan anlaşılacağı
üzere ÇAYKUR’u özelleştirme
konusu 2001 yılından beri
gündemde tutulsa da,
konunun sosyal ve siyasi
boyutlarının ağırlığı,
özelleştirmenin sürekli
ertelenmesine neden olmuştur.
Ancak ne yazık ki, ÇAYKUR’un
akıbeti de diğer tarımsal
KİT’lerle aynı olacak. Bu
durumda özel sektörün bile
itibarıyla rekabet edemediği
ÇAYKUR’un kapanması,
özelleştirilmesi
gerçekleştirilerek, Türk çay
piyasasını altüst edecektir.
sadik.celik@keyveni.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
HARBİ SEMİH POROY
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ İnce bulgur. 2/
Çit, perde... Ni-
jer’in başkenti. 3/
Bir işin yapõlma-
sõnõ yasaklama,
engelleme... Bir işi
yerine getirme. 4/
Gerçeğe dayanan,
doğru, esas. 5/ Bir
görevin yürütüle-
bilmesi için mer-
kez olarak seçilen
yer... “Göl sanõrdõk ne
zaman dalsak --- gözle-
rine” (F.N.Çamlõbel) ...
Eski Mõsõr’da güneş tan-
rõsõ. 6/ Üzerine yazõ ya-
zõlan tabaklanmõş ceylan
derisi... Kurnaz, açõk-
göz. 7/ Ayrõ tutulmuş,
ayrõcalõk tanõnmõş... Halk
dilinde kõrmõzõ pul bibe-
re verilen ad. 8/ Arala-
rõndaki akrabalõk ilişkileri nedeniyle yasalar ya da ge-
lenekler tarafõndan evlenmeleri yasaklanan kişiler
arasõndaki cinsel ilişki... Bir nota. 9/ Ergenlik sivilce-
si... Sõğõrlarda görülen bulaşõcõ bir hastalõk.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Uşak yöresine özgü, õspanaklõ ya da peynirli bir bö-
rek cinsi. 2/ Tarõmda kullanõlan azotlu gübre... Buhar
banyosu. 3/ Holmiyum elementinin simgesi... Başõ ko-
rumak için takõlan başlõk. 4/ Bir çokluğu oluşturan var-
lõklarõn her biri... Deneylere ve tanõtlamalara dayanan
bilimlerin genel adõ. 5/ Osmanlõ donanmasõnda tüm-
amirale eş rütbe... Tavlada “üç” sayõsõ. 6/ Kalsiyum
elementinin simgesi... Kullanõlmaya hazõr para. 7/ 21
yaşõn altõndaki oyunculardan meydana gelen spor ta-
kõmlarõ için kullanõlan sözcük... Notada durak işareti.
8/ Özel bir mantarla keçi ya da inek sütünün maya-
lanmasõyla hazõrlanan ekşi bir içecek... Evin bölümü.
9/ İki takõm arasõnda, yumuşak bir lastik topla oynanan
çocuk oyunu.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
C O N G O L O S
A L E K A R A R
R E M B E T İ K O
D Ç A Y G A M
O H E L B A A
N E A T A M A N
K E B A B İ Y E
L İ D A K İ A S
A M A N L İ N K
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9