19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul Y Edirne Y Kocaeli Y Çanakkale Y İzmir Y Manisa Y Denizli Y Zonguldak Y Sinop B Samsun PB Trabzon PB Giresun PB Ankara B 14 9 15 15 16 16 18 14 15 20 16 16 7 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B S B PB PB PB PB PB PB S S S 7 8 10 16 21 20 14 17 13 13 6 7 8 Oslo K 12 Belgrad Helsinki K 4 Sofya Stockholm K 9 Roma Londra K 3 Atina AmsterdamK 1 Zürih Brüksel K 1 Moskova Paris B 1 Aşkabat Bonn K 0 Taşkent Münih K 6 Baku Berlin K 3 Bişkek Budapeşte B 3 Tiflis Madrid B 7 Kahire Viyana B 2 Şam K K B Y B K B B B B B B S 2 1 9 15 4 3 7 7 14 2 17 24 18 Yurdun batı kesimleri çok bulutlu, Marmara, Ege’nin kuzey ve batısı ile sabah saatlerinde İç Ege, Batı Karadeniz’in batısı ile Eskişehir çevreleri yağmur ve sağanak, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Sabah ve gece saatlerinde yurdun iç ve doğu kesimlerinde sis, doğu bölgelerinde ise buzlanma ve don olayı görülecek. Hava sıcaklığı Trakya’da 4 ile 6, doğu bölgeler ile Kuzey Ege’de ise 2 ile 4 derece azalacak. CUMHURİYET 27 ARALIK 2010 PAZARTESİ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Aralık ERAY KARINCA: Sistem kadını korumuyor SEVİL ARINAN ANKARA Aile mahkemesi yargıcı Eray Karınca, eski eşi tarafından sokakta bıçaklanarak öldürülen Ayşe Paşalı’nın durumunun, kadınların Türkiye’deki değişmeyen kaderi olduğunu kaydetti. Karınca, “Sistem kadını korumada sınıfta kaldı. İki maddelik 4320 sayılı yasayla cinayetler önlenemez. Yasa çok önemli ve devrim niteliğinde olsa da önemli eksikliklere sahip” dedi. Paşalı’nın 20 gün önce eski eşi İstikbal Yetkin tarafından sokakta bıçaklanarak öldürmesi, tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Kadınların en fazla ailelerindeki erkeklerden şiddet gördüğünü söyleyen Karınca, yapılan araştırmalara göre Türkiye’de yaşamının herhangi bir döneminde aile içinde fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranının yüzde 34 olduğunu, bunların da yüzde 94’ünün kamu kurumlarına başvurmadığını söyledi. Ankara ile Washington arasında ‘güven bunalımı’ yaşanan bir yılın son günlerinde, Ermeni soykırımı iddialarının kabulüne ilişkin tasarının ABD Temsilciler Meclisi’nde oylattırılmamış olması, ilişkilerin geleceği açısından umut vericidir. ‘Topal ördek’ olarak adlandırılan Kongre’nin son günlerinde yaşanan bu krizin idaresi, geleceğe dönük şu önemli unsurları ön plana çıkardı: 1. Ermenilerin istediği yönde karar çıkmış olsaydı, Türkiye’nin atacağı misilleme adımları sonrasında ilişkiler bir gece içinde geri dönülmeyecek noktaya gelme riskiyle karşı karşıya olacaktı. Böyle bir senaryo, TürkAmerikan ilişkilerinin aslında hâlâ ne kadar ‘kırılgan’ olduğunu bir kez daha ortaya koydu. 2. Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi dahil birçok Kongre üyesi, Ermeni seçmenlerinin dar çıkarları doğrultusunda hareket etme eğilimi ortaya koysa da, ‘ABD yönetimi’ni oluşturan Beyaz Saray, Dışişleri ve Savunma bakanlıkları üçgeni, Türkiye’nin yanında olduklarını bir kez daha gösterdi. Obama yönetiminin, İran ve İsrail konusunda Ankara ile yaşadığı derin görüş ayrılığına rağmen bu yönde hareket etmesi dikkat çekicidir. Bu tercihin ardında, Afganistan ve Irak başta olmak üzere ABD açısından stratejik öncelik taşıyan birçok alanda Türkiye’den gelen destek yatmaktadır. 3. ABD’de yaşayan Türk toplumu ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Clinton ve Büyükelçisini Beklerken geçmişe göre çok daha organize hareket etti. Ermeni lobisi kadar paraları olmasa da, hem üye oldukları örgütler aracılığıyla hem de bireysel yöntemlerle Kongre üyeleri üzerinde önemli baskı oluşturarak sonuç üzerinde etkili oldular. 4. Dış İlişkiler Komitesi’ndeki oylamada olduğu gibi Musevi lobisinin (bir ya da iki istisna hariç) bu süreçte tasarıyı engelleyici tutum takınmaması, Türkiye ile İsrail arasındaki diyalog arayışlarına rağmen Musevi lobisinin AKP hükümetine bakışında henüz bir değişiklik olmadığının göstergesidir. 5. ABD Kongresi’ndeki bu tür girişimler TürkiyeErmenistan normalleşme sürecini baltalamakta, Ankara ile Erivan arasındaki protokollerin onayı konusunda zaten zayıf olan Türk kamuoyunun desteğini giderek azaltmaktadır. rişimlerde bulunabilmesi, 24 Nisan 2011’de karşılaşabileceğimiz sonuçlar açısından kaygı vericidir. Temsilciler Meclisi yeni yılda, Türkiye’nin İran ve İsrail politikalarına, Demokratlara oranla çok daha tepkili olan Cumhuriyetçilerin kontrolü altına girecektir. 24 Nisan arifesinde Kongre ve Başkan Obama üzerinde ‘soykırım iddialarının kabulü’ yönündeki baskılar daha da artabilir. Böyle bir tablo karşısında önümüzdeki dört aylık süre içinde iki ülke hükümetlerine düşen önemli görevler vardır. Türk tarafı, ABD ile stratejik ilişki içinde olmanın kendisi için taşıdığı önemi vurgulayan güçlü mesajlar verirken, son dönemde giderek azalan karşılıklı ‘güven’in yeniden tesis edilmekte olduğunu çeşitli vesilelerle hem Türk hem de dünya kamuoyuna gösterecek fırsatlar yaratmalıdır. Örneğin, kararı bir yıl önce alınmasına rağmen Türkiye’nin savsaklaması nedeniyle sürekli ertelenen TürkAmerikan İş Konseyi’nin toplanması bir ilk adım olabilir. Tabii bu nun için öncelikle Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Devlet Bakanı Zafer Çağlayan arasında, masada oturacak Türk işadamlarının kim olacağı konusunda yaşanan gizli rekabetin son bulması gerekir. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Clinton ve Ricciardone gelmeli İki ülke arasındaki ilişkilerin geri dönülemez bir krize saplanmaması için ABD yönetiminin de yapması gereken işler var. Bölgemizdeki birçok stratejik konuda Türkiye’den aldığı destek, ABD açısından önem taşıyorsa, bu ilişkinin kopmasını engelleyecek adımları süratle atmalıdırlar. ABD’nin “ev ödevleri” listesinin başında da bir an önce Ankara’ya tam yetkili bir büyükelçi atamak geliyor. Eski Büyükelçi James Jeffrey temmuz ayında Ankara’dan ayrıldı. O tarihten bu yana ABD yönetimi Ankara’da bir büyükelçi ile temsil edilmiyor. Obama yönetimi, gerekçesi ne olursa olsun teknik pürüzleri aşarak yeni Büyükelçi Francis Ricciardone’yi Ankara’ya derhal göndermelidir. Hatta, uzun süredir Türkiye’ye gelmeyen Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın büyükelçisinden önce Ankara’ya gelmesi, müttefiklik ilişkisinin geleceği açısından büyük yarar sağlayabilir. [email protected] Üniversitelerde bir de öğrenciler var! Üniversite gençliği toplumun en dinamik, en geleceğe dönük, en özveriye açık kesimidir. İktidarlar, gençliği karşılarına almaya başladıkları an, kendi geleceklerini de yok etmeye girişmişler demektir. Tabii olan sadece kendi geleceklerine olmaz, toplumun geleceğini de karartmış olurlar. Öğrencilerin protesto eylemlerine iktidarın orantısız eleştirilerle karşılık vermesi insan hakları haftasına denk geldi. Hükümetpolis işbirliğiyle yapılan bu güç gösterisi altında 10 Aralık tam bir “insan haklamaları günü” oldu. Alpay Kabacalı, Türkiye’de Gençlik Hareketleri (Gürer Yayınları) başlıklı araştırmasında, bu topraklardaki gençlik hareketlerinin başlangıcını 16. yüzyılın ortasına kadar götürüyor. O dönemdeki adı şuydu: Medreseli ayaklanmaları. Medreseliler, hem kendi seslerini duyurabilmek hem de genel gidişteki olumsuzlukları dile getirmek için zaman zaman harekete geçerlerdi. Bu ayaklanmaların tümü şiddetle bastırıldı. Ancak yine de sona ermedi. Ayaklanmalara halkın içinden de katılanlar oldu. Devlet katında “medreseli gençlerle diyolog kuralım” diyenler çıktı, onları da hakladılar. 19. yüzyılda okul yelpazesinin genişlemesiyle birlikte öğrenci hareketleri de yükseldi. 11 Mayıs 1876’daki “medrese öğrencileri gösterisi” dönemin gazetelerinde de haber olunca padişah hemen önlemini aldı, “sansür kararnamesi” çıkarıldı. Abdülhamit’in baskıcı tutumu “Jön Türk” hareketini getirdi. 1897’de Tıbbiye, Harbiye, Mühendishane öğrencilerinden 102’si eylemlere karıştıkları için Trablusgarp’a sürgün edildiler. Onları Şeref adlı vapur götürdü, adları da şu oldu: Şeref sürgünleri! 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgalini, İstanbul’da ilk protesto edenler de Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) öğrencileri oldu. Atatürk’ün Nutuk’taki son sözlerinin “Gençliğe Hitabe” olduğunu anımsatıp 40’lı, 50’li yıllara gelelim. O dönemde de en çok konuşulan Ankara Üniversitesi’ydi. Sadece öğrenciler değil, “onlara kötü örnek oluşturdukları” gerekçesiyle hocaları da hedefteydi. İktidar, Pertev Naili Boratav, Adnan Cemgil, Niyazi Berkes, Behice Boran, Muzaffer Şerif Başoğlu’nun derhal üniversiteden uzaklaştırılmasını istiyordu. Ankara Üniversitesi yönetimi uzun süre direndi. Sonunda boyun eğdi. O günlerin genç bilim insanları Boratav Fransa’da, Başoğlu ABD’de, Berkes Kanada’da dünyaca ünlü kişiler oldular! 4050’li yıllardaki iktidargençlik uçurumu 7080’li yıllara da taşındı. Tarihimizdeki gençlik hareketlerine baktığımızda, ilk aklımıza gelen başlık “kayıp kuşaklar” olur. 1968 kuşağı öğrenci liderleri bugün Avrupa’da parti lideri oldu, bakan oldu, ülke yönetiyor. Biz, tuttuğumuzu astık, tutamadığımızı vurduk. AKP geçmişten ders almak bir yana, bugüne, geleceğe ve hatta geçmişe ders vermekle meşgul. Başbakan kendini iyi ifade ettiği yerlerden birinde, İmam Hatip Mezunları Derneği’nde uzun uzun geçmişte imam hatiplilere söylenenleri anlattı, bunlara nasıl göğüs gerdiklerini vurguladı. Başbakan o an kendisine şu soruyu da sorabilse: O zaman biz imam hatipliler, bizden olmayanlara ne diyorduk? Belki gençliği biraz olsun anlayacak. Noktayı gençlikle koyalım. Herkesin gençliğinden aldığı dersler vardır. Benim aldığım onlarca dersten biri şu: Neyi hedefliyorsan hedefle, nasıl koşacaksan koş, ama dirseğini biraz geriye itince halka değmelisin! [email protected] Ankara güven vermeli ABD Kongresi’nin en zayıf olduğu bu süreçte dahi Ermenilerin etkili gi Atatürk onuruna gerçekleştirilen geleneksel seğmen yürüyüşüne izin verilmedi Yasal düzenleme önemli Yapılan başvurular sonunda memnun kalma oranının ise sıfır olduğunu kaydeden yargıç Karınca, “Yasal düzenlemelerde, kadını aile içi şiddetten korumak yerine, koruyormuş izlenimi veriliyor” dedi. 4320 sayılı yasada iyileştirme yapılması gerektiğini, Ayşe Paşalı’nın mahkemeden koruma talep etmesine karşın reddedilmesini de değerlendiren Karınca şunları kaydetti: “Benzerlerinde olduğu gibi bu cinayet öncesinde de şiddet kendini göstermiş. Ancak Ceza Kanunu ve Ceza Usul Kanunu ile yetkililer bunu tıpkı sokaktaki rasgele iki kişi arasındaki olay gibi değerlendirip yasal olarak yapılanlardan sonra şüpheliyi bırakmış. Öyleyse öncelikle bu yasalarda, bu tür suçların tekrarlayabileceği ve telafisinin olmayacağı öngörüsüyle, şüpheliyi eşine şiddet uygulamaktan caydıracak etkililikte düzenlemeler yapılmalı. Örneğin şüpheli, tekrarı halinde tutuklanacağını da bilmeli. Bir diğer etkili araç ise 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa’dır. Sorun yasal düzenlemeyle çözülmeli. Yasa çok önemli ve devrim niteliğinde olmakla birlikte önemli eksiklikleri var. İki maddelik bir yasayla asırlardan beri süregelen bu sorun çözülmeye çalışılıyor.” Karınca, çocuk ve kadınlara yönelik şiddet hareketleriyle töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için alınacak tedbirlere ilişkin, 2006/7 sayılı Başbakanlık genelgesi kararlı bir devlet politikası olarak sürdürülmesinin önemini de vurguladı. Anma yürüyüşüne yasak SERTAÇ EŞ ANKARA Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91. yıldönümü kutlamalarındaki etkinlikler kapsamında yer alan “Seğmen alayı yürüyüşü” yasaklandı. Kutlamalara önceki gün başlayan seymenler, Ankara Kulübü’ndeki sergi sırasında Ankara Valiliği’ne, yasak nedeniyle tepki gösterdi. Atatürk’ün Milli Mücadeleyi başlatmak amacıyla Ankara’ya gelişinin 91. yılı bugün çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Kutlamalar Atatürk’ün 1919 yılında Dikmen Keklikpınarı’nda seğmenler tarafından karşılandığı noktada başlayacak. Daha sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 91. yıldönümü kutlamalarındaki etkinlikler kapsamında yer alan “seğmen alayı yürüyüşü” yasaklandı. 90 yıldır geleneksel olarak yapılan yürüyüş, trafik bahane edilerek iptal edildi. her yıl düzenlenen Atatürk Koşusu yapılacak. Ancak kutlamalar kapsamında 1932 yılından bu yana her yıl yapılan seğmen alayı yürüyüşü bu yıl yapılmayacak. Konuya ilişkin yasak Ankara Valiliği’nce 10 Aralık 2010 tarihinde yayımlanan genelgeyle getirildi. Genelgede, başkentte gerçekleştirilen milli ve mahalli kutlamaların icrasında “Ankara halkının günlük yaşamında herhangi bir mağduriyet yaratılmaması ve genel hayatı olumsuz etkilememesi hiç kuşku yoktur ki esas olandır” ifadesine yer verildi. Genelgede, milli, mahalli törenlerin uygulanması sırasında ana caddelerde genel yaşamı olumsuz etkileyebilecek yaya ve motorize herhangi bir programın uygulamasının yapılamayacağı dile getirildi. Genelgeye göre, Ankara’nın ana caddelerinde yalnızca “Ulusal ve uluslararası nitelikte takvim ve programlara bağlanmış faaliyetlere” izin verilecek. Seğmenlerden tepki Yürüyüşün yasaklanmasına, Ankara Kulübü üyesi seğmenler tepki gösterdi. Bazı seğmenler, derneğin merkezinde açılan sergiye Ankara Valiliği’ni temsilen katılan Vali Yardımcısı Yıldırım Uçar’a, “Sayın valim korteji iptal ettiğiniz için şahsım ve Ankaralılar adına üzüntülerimizi belirtiyoruz” diye seslendi. Seğmen alayı yürüyüşü, Atatürk’ün sağlığında, 27 Aralık 1932 yılında başlatıldı ve günümüze kadar her yıl gerçekleştirildi. Yayımlanan genelge ile ilk kez bu yıl gerçekleştirilemeyecek. SARAYBURNU’NDA TÖREN Mavi Marmara İstanbul’da İSTANBUL/ANKARA (Cumhuriyet) Gazze’ye giderken İsrail’in saldırısına uğrayan ve 9 kişinin yaşamını yitirdiği “Mavi Marmara” gemisi dün İstanbul’a geldi. Gemi, mürettebatıyla birlikte İstanbul’a dün saat 13.00’te ulaştı. İHH İnsani Yardım Vakfı’nca Sarayburnu’nda düzenlenen törenle, gemi vatandaşlarca “Mavi Marmara” şarkısı eşliğinde karşılandı. Geminin Boğaz’a girişinde Galata Köprüsü üzerinde havai fişekler patlatıldı. Gemi üzerinde saldırıda yaşamını yitirenlerin fotoğraflarının da asılı olduğu görüldü. Cemevine akşam saatlerinde saldıran yüzleri sarılı yaklaşık 100 kişilik grup, cemevinin camlarını kırdı, içerdeki eşyalara da taşlarla zarar verdi. YARALANDI Cemevine çirkin saldırı İstanbul Haber Servisi Başakşehir’de yüzleri poşu ile sarılı yaklaşık 100 kişilik grup, taş ve sopalarla “Türk bayrağı asılı olduğu” gerekçesiyle “Karacaören Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği Velibaba Cemevi”ne ardından da CHP’li Başakşehir Meclis Üyesi Ali Bakır’ın evinin de bulunduğu evlere saldırdı. Cemevinde bulunanlardan bayrağın indirilmesini isteyen grup, bayrağın indirimemesi üzerine saldırının şiddetini arttırdı. İki aracı da molotof kokteyli atarak tahrip eden grup, halkın sokağa dökülmesinin ardından ara sokaklara kaçarak kayboldu. Saldırı nedeniyle sokağa inen yurttaşlar da olayı yürüyüşle protesto ettikten sonra Van Derneği’ne saldırdı. Polis olay yerine 1 saat sonra gelebildi. Tanıkların anlatımına göre yüzlerini poşularla gizlemiş, zafer işareti yapan, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ve Kürtçe’ye özgürlük talepleri içeren sloganlar atan grup, Şahintepesi sokaklarında yürüyüşe başladı. Yol kenarlarında park etmiş haldeki araçları tahrip eden, ev ve dükkânların camlarını taşlarla kıran grup, cemevinin önüne geldiğinde burayı da taşlamaya başladı. Camları kırılan ve içerdeki eşyaları atılan taşlarla hasar gören cemevinde ölen ya da yaralanan olmadı. CHP’li Bakır mahallede benzer grupların zaman zaman eylem yaptığını ancak dün gece yaşanan olayın direkt cemevine saldırı olduğunu söyledi. Mahalle sakinlerinden Dursun Karaca da, “Cemevine saldırmak bize saldırmaktır. Aynı millet aynı devlet altında kardeşçe yaşamaya çalışıyoruz. Burası bizim ibadet yerimiz. Polisi 50 kez aradık 1 saat sonra ancak geldi” diye konuştu. Mahallede oturan Hacıbektaşı Veli Dernekleri ve Bağcılar Cemevi yönetim kurulları üyesi Zeynel Koç ise provakasyon olasılığına dikkat çekerek “Bu olayı kimin yaptığı henüz belli değil ama insanlar karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor” dedi. GENEL KURUL’DA İKİ LİSTE YARIŞTI AKP’li Belediye Başkanı’na saldırı KONYA (Cumhuriyet) Konya’nın Hadim ilçesine bağlı Yalınçevre beldesinin AKP’li Belediye Başkanı Ahmet Navir, uğradığı silahlı saldırı sonucu yaralandı. Yalınçevre Belde Belediye Başkanı Navir, Gerez Mahallesi’ndeki evinin önünde henüz belirlenemeyen bir nedenle kimliği tespit edilemeyen kişi veya kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Av tüfeğinden çıkan saçmaların sırtına ve ensesine isabet etmesi sonucu yaralanan Navir, Hadim Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Filistin bayrakları Rekortmen milli yüzücü Alper Sunaçoğlu da ekibiyle, gemiyi yüzerek karşıladı. Bazı yurttaşlar da Sarayburnu’na deniz yoluyla ellerinde Filistin bayraklarıyla sloganlar atarak geldi. Karşılama törenine, İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Başpiskopos Hilarion Capucci, saldırıda yaşamını yitirenlerin aileleri ve binlerce yurttaş katıldı. 50 farklı ülkeden aktivist İstanbul’a geldi. İHH Başkanı Yıldırım, “9 kardeşimizi şehit ettiler. İşkence yaptılar. Siz bizi değil kendinizi vurdunuz. Dünyanın her tarafında Netanyahu’ya tepki var” dedi. Mavi Marmara yolculuğuna katıldığı için İsrail’in sınır dışı ettiği Capucci de “9 şehidimizi anmak için bir araya geldik” diye konuştu. TGS’de İpekçi yeniden başkan İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanlığı’na Ercan İpekçi yeniden seçildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Burhan Felek Konferans Salonu’nda önceki gün başlayan 19. Olağan Genel Kurul’da dün genel başkan ve yönetim kurulu üyelerinin seçimi gerçekleştirildi. Ercan İpekçi ve Turgut Dedeoğlu’nun başkan adayları olduğu 2 listenin katıldığı seçimde, İpekçi yeniden genel başkanlığa seçildi. 168 delegenin oy kullandığı seçimde İpekçi 122 oy, Dedeoğlu da 38 oy aldı. Seçim sonucu, Muhittin Doğan genel sekreterliği Hüsnü Erdem genel mali sekreterliğe seçilirken yönetim kurulu üyeleri de Yıldırım Boran, Mutlu Mete, Nevit Tokdemir, Alper Turgut ve Celal Uğurlu’dan oluştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle