19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 SÖYLEŞİ CUMHURİYET 27 ARALIK 2010 PAZARTESİ ASM’nin genel direktörü Dr. Hasan Kuş, ‘Hastalarımızın yüzde 20’si yurtdışından geliyor’ dedi BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Amaç, sağlıkta merkez olmak ÖZLEM YÜZAK Anadolu Sağlık Merkezi (ASM), dünyanın isim yapmış hastaneleri arasında yer alma hedefi ile kurulmuş bir hastane. Zaten işbirliğinin ilk tohumlarını ABD’nin önde gelen hastaneler zinciri John Hopkins Medicine ile atması da bu yüzden. Yönetim kurulu başkanlığını Tuncay Özilhan’ın yaptığı Anadolu Vakfı’nın desteği ile 2005 yılında kurulan ASM, şimdiden kalp ve onkoloji alanlarında mükemmellik merkezi oldu bile. ASM’nin genel direktörü Dr. Hasan Kuş, “sağlık merkezi olma yerine ‘sağlıkta’ merkez olma vizyonumuz bizi tüp bebek, ağız sağlığı ve ortopedi alanlarında da mükemmeliyet merkezi olmaya yöneltiyor” diyor. Dr. Kuş ile Gebze yolu üzerindeki hastaneyi hem gezdik hem de sohbet ettik. Hastaneden çok oteli ya da dinlenme tesisini andıran, sessiz, dolaşırken yabancı hastaların karşımıza çıktığı bir mekân burası. Zaten Dr. Kuş komşu ülkelere odaklandıklarını ve hastalarının yüzde 20’sinin yabancı olduğunu söylüyor. Azerbaycan, Bulgaristan, Romanya, Irak ve İran’ın yanı sıra İngiltere ve ABD’den de gelen hastalar olduğunu belirtiyor... Kemik İliği Nakli Merkezi’ni hayata geçiren, hasta ve yakınları için ilk kez otel kuran Anadolu Sağlık Merkezi, rehabilitasyon gibi yatırımlarına şimdi de tıp fakültesi ve sağlık bölümleri ağırlıklı üniversiteyi ekliyor. Söyleşiye isterseniz yakın zamanda kurmayı planladığınız üniversite ve sağlık eğitimi ile başlayalım... Bayramoğlu’ndaki hastane 50 bin metrekare kapalı alanda kurulu. 188 dönümlük arazide 100 bin metrekarenin üzerinde boş alan var. Dolayısıyla üniversite kurmak için mevcut arazi müsait. Üniversitemiz tıp fakültesi ağırlıklı olacak. Hemşirelik yüksekokulu ve sağlık teknisyenliği gibi sağlık personeli yetiştiren bölümler mutlaka olacak. 3 yıl içinde projeyi yaşama geçireceğiz. Siz Türkiye’de ilk “Cyberknife teknolojisini” getiren hastanesiniz. Yüksek teknoloji ve uzmanlaşmış bir hekim kadrosu ile ‘sınır ötesi hastalara’ da yöneldiniz. Bu alandaki beklentileriniz neler? Ben Türkiye’nin tedavi merkezli dünya çapında bir çekim merkezi olabileceğini düşünüyorum. Tedavilerini kendi ülkelerinin dışında yaptıran hastalar dünya sağlık pastasının içinde hayli büyük bir yer tutuyor; medikal turizmin dünyadaki cirosunun 2010 yılında 60 milyar dolara çıkacağı hesaplanıyor. Türkiye neden buradan pay almasın ki.. Biz ASM olarak bu konuda ilk adımları attık. Bir süreden beri kanser tedavisi için “Cyberknife” teknolojisini kullanıyoruz. Bu tedavi şekli Avrupa’da 13 sağlık kuruluşunda, Türkiye’de ise ASM’nin dışında Hacettepe’de var. Türkiye’de Avrupa’ya oranla yaklaşık yarı yarı daha ucuz “Cyberknife”. Bunun için İngiltere’den kalkıp gelen de var, hatta Avustralya’dan bile... Mevcut hastalarımızın yüzde 20’si yurtdışından geliyor. Önümüzdeki yıl bu oran yüzde 25’i bulacak. Hastanenin Atom Savaşı, Davutoğlu Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun basın toplantısında, dile getirilmeyen birkaç konu var. Bunlardan en önemlisi, İran, Türkiye’deki atom silahları ve Lizbon’da Türkiye’ye yerleştirilmesine evet denilen füze rampaları! İran ile ilişkilerde politikayı net açıkladı: Atom bombası üretip üretmediğini bilmiyoruz. Sadece bir şüphe üzerine, İran’ın uluslararası baskı altına alınmasına karşıyız. Bu Irak’ın da başına geldi... Biz de İran’ın atom silahına sahip olmasını istemeyiz... Davutoğlu, yeni olmayan bu görüşü dile getirirken, Ahmedinejad ise İstanbul’daki zirve nedeniyle “İran artık bir nükleer güç” diyordu! İran’ın nükleer santralını mı kastediyordu yoksa atom bombasını mı?! Davutoğlu, konuya yaklaşımı gereği, nükleer santral, diyecektir! Hükümet, aslında, İran’ın atom bombası üretimine fazla ses çıkarmama yanlısı! Nitekim Erdoğan, mealen şöyle demişti: Bölgede kimsenin atom bombasına sahip olmasını istemiyoruz, İsrail’in de! Ama İsrail bunlara sahipken diğer ülkelere yasaklanmasını da vicdani bulmuyoruz. Davutoğlu’na bir senaryo sordum, yanıttan kaçındı: Diyelim ki bir ay, bir yıl sonra İran’ın atom bombası ürettiği ortaya çıktı, sizce Ortadoğu’da durum ne olur, savaş olur mu ve bu durumda Türkiye’nin pozisyonu var mı? Aslında, hükümetin bir pozisyonu olduğunu, dünkü Hürriyet gazetesindeki haberde gördük: Atom, kimyasal ve diğer silahlara mukavim bir yeraltı sığınağı veya ülkeyi yönetme merkezi! Burası, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmayca kullanılacak! Ortadoğu’da, ucu atom bombasına uzanacak bir savaş olasılığı var! İsrail, “seni mahvedeceğim” diyen İran’a karşı “önleyici darbe” hazırlığı içinde. Bunu bilmeyen yok. ABD ve AB uluslararası baskı ve yaptırımları arttırıyor. Sonuçta İran bir oldubitti ile Pakistan, Hindistan ve Kuzey Kore gibi atom silahını üretiyor! Hükümet kendisine daha yakın hissettiği komşu İran’ın İsrail’e karşı bir denge kurmasına aslında sıcak yaklaşmakta! Ancak atom bombalı İran, bölgede diplomatik ve siyasi gücünü arttıracaktır, eğer atom bombası kucağında patla(tıl)mazsa! İsrail’in İran’a bir “atom baskını” olasılığı, Batı’nın da desteği ile gerçekleşebilir! Yayılması, diğer süperlerin tutumlarına bağlıdır. Ancak tamamen sınırlı kalabilir. Türkiye, gerçi İran’ın hedefi değil, ancak Türkiye’den İran’a yönelik “Batılı atom tehdidi” var! Bu açıdan ülkemiz bir cephe ülkesi!.. Davutoğlu, Türkiye artık askeri cephe ülkesi olmayacak, derken, sadece arzusunu açıklıyor! Desteklenmesi ve gerçekleştirilmesi gereken bir iyi niyet ama Türkiye henüz Batının ileri askeri karakolu konumunda. Hükümet, İran’a karşı taktik atom bombası rampalarının ülkemize yerleştirilmesini onayladı. Dolayısıyla, İran karşısında bir cephe ülkesiyiz! İkincisi, İncirlik’teki atom bombalarıdır! Sayın Şükrü Elekdağ, iktidara, “Varşova Paktı çöktü, Yunanistan ülkesindeki atom silahlarını kaldırdı, biz niye tutuyoruz, bunları kaldırın...” dedi. Her iki silahın tetiği de ABD’de! Türkiye’nin savaş iradesi, tamamen ABD’nin elinde! İkinci Dünya Savaşı’nda hiç böyle değildi! Davutoğlu, “savaş olmazsa”ya oynuyor. Ortadoğu’da hükümetin “bağımsız” siyasi manevralarına, İsrail’le “oynaşma”sına, içte ve dışta “İslami dil ve politikalarına” karşı, Batı’nın Türkiye’ye yönelteceği baskıları, İncirlik ve füze rampalarıyla göğüslüyor! (Buna “rehin tutma” da diyebilirsiniz!) Toplantıda ilginç bir olay da bazı gazetecilerin, Davutoğlu’nun İran politikasına itirazlarıydı: Neden Batı’nın yanında İran’a karşı değiliz... Bunlardan biri, tam bir sözcü olarak, Asya ile ilişkilerde İran koridorunu kullanacağınıza, sınırları açarak Ermenistan koridorunu kullanın, bile dedi! Ayrıca diyasporanın tazminat taleplerine insan olarak Davutoğlu’nun duygularını, merak etti! Cemaate yamanan bir “aydın” da, Kongre’de Ermeni tasarısını engellemeye neden çalışıyorsunuz, diye bile sordu! http://orhanbursali.blogspot.com [email protected] Dr. Hasan Kuş Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1987 yılında mezun oldu. Genel cerrahi uzmanlık eğitimini takiben İngiltere’de, Leeds Üniversitesi’nde hastane yönetimi konusunda master yaptı. Anadolu Sağlık Merkezi’ne katılmadan önce, 2002 2007 yılları arasında Acıbadem Sağlık Grubu’nda Kozyatağı Hastanesi Direktörlüğü ve Tıbbi Direktör Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 2007’den bu yana Anadolu Sağlık Merkezi Genel Direktörü ve Anadolu Vakfı İktisadi İşletmeleri İcra Kurulu Başkanvekili olarak görev yapıyor. Sivil toplum kuruluşlarında da aktif olarak görev yapan Dr. Kuş Sağlıkta Kalite İyileştirme Derneği’nin (SKİD) Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı, Akredite Hastaneler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Üyesi, TÜSİAD Sağlık İcra Kurulu Üyesi, DEİK Sağlık Turizmi İş Konseyi Üyesi ve TOBB Sağlık Sektör Meclisi Üyesi. Sosyal Güvenlik Kurumu’na “Sağlık Hizmet Sunucuları İçin Seçim Kriterleri” konulu raporu kaleme aldı. Dr. Kuş ayrıca, 2007’den bu yana Joint Commission International (JCI) için ABD dışından ilk tetkikçilerden biri olarak uluslararası hastane tetkiki yapmakta. 2009’da, OECD üyesi ülkelerin iş dünyasını temsil eden Business and Industry Advisory Committee’nin (BIAC) Sağlık Politikaları Çalışma Grubu’na başkan yardımcısı olarak atandı. PORTRE Dizginlenen talebin birden patlaması Siz aynı zamanda Türkiye’deki sağlık sorunlarını da yakından takip eden bir kişisiniz. TÜSİAD, DEİK ve TOBB bünyesinde sağlık alanında çalışmalar yapıyor, raporların hazırlanmasında aktif görev alıyorsunuz. Kısaca Türkiye’nin sağlık karnesini nasıl buluyorsunuz? Sizce sağlık reformu başarılı mı? Türkiye’de biliyorsunuz uzun süre patinaj yapıldıktan sonra bir sağlık reformu gerçekleştirildi. SSK Devlet Demiryolu ve PTT hastanelerinin yan yana olduğu ve bütün bunların birbirinden bağımsız yönetildiği hastaneler vardı. Hem çok başlı hem de verimsiz bir sistemdi, bu yönde önemli bir adım atıldı ve geç de olsa birleştirildi. Sıklıkla tartıştığımız bir konu vardı: OECD ülkelerinde yılda ortalama 7 kez hekime gidilirken Türkiye’de yılda 2.5 kez gidiliyordu. Şu anda 7’ye çıktı. Belki bir miktar fazla bile arttı. Ben bunu uzun zaman dizginlenmiş olan talebin birdenbire patlaması olarak yorumluyorum. Tabii ki sancıları var, hekim başına düşen hasta sayısı çok fazla ama bunlar Türkiye’nin gerçeği. Bir anda düzelecek şeyler değil. Sağlık Bakanlığı performans sistemini getirdi sağlık çalışanları için; tabii tartışılacak tarafları var ama neresinden bakarsak bakalım hastanın hekime ulaşımı arttı. SGK harcamalarının bu yapı ile sürdürülebilir olduğunu düşünüyor musunuz? SGK harcamaları devletin üzerinde büyük bir yük ama bu yükü üstlenmek, taşımayı kabul etmek onun tercihi. Sonuçta sistemi onlar getirdi. Örneğin ilaç için hükümet 2009 yılında radikal bir adım attı. Fiyatlar düştü ama şuna dikkat etmek lazım: Bu ne kadar sürdürülebilir bu? Birtakım ilaçlarda kârlılık ortadan kalkınca erişimde sorun olabilir mi diye bir endişem var aslında... yanında 82 yataklı bir otel yaptık. Mart 2010’da açtık, 15 gün içinde otel doldu. 2009’da hasta sayısı bir önceki yıla göre yüzde 70 artarak 1900’e ulaştı. 2010’un ilk beş ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 87 artış gerçekleşti. Toplam 18 tamzamanlı çalışanı bulunan Uluslararası Hasta Departmanı’nda, toplam 13 yabancı dil konuşuluyor. ASM olarak yerli hastalarınızın profili ne? Biz Sosyal Güvenlik Sistemi’ni doğrudan hizmet veren bir hastane değiliz. Tabii SGK’li hastalar da geliyor ama onların oranı düşük. Örneğin kalp ve onkolojide tedavi gören SGK’li hastalarımızın oranı yüzde 4. Daha çok özel sağlık sigortası olan hastalara ya da tedaviyi kendi olanakları ile karşılayabilecek olanlara yöneldik. Zaten SGK ağırlıklı olarak hizmet vermiş olsaydık tüm bu anlattıklarımızı yapmamız mümkün değildi. Biz bölgenin sağlık merkezi liderliğine soyunduk. 120’si doktor, 225’i hemşire toplam çalışan sayımız 1000. Bugüne kadar ne kadar yatırım yaptınız? Bugüne kadar 150 Gezici sağlık TIR’ıyla ile bölgedeyiz Sizin bir de gezici sağlık TIR’ı ile bölgede yaptığınız hizmetler var değil mi? Evet gezici sağlık aracıyla bölgede yaşayanları ücretsiz sağlık taramasından geçirip tedavilerini de gerçekleştirmek amacıyla 2011 yılında 5.4 milyon TL kaynak ayırdık. Bu sayede, uzağımızdaki vatandaşlarımıza da uzmanlığımızı ulaştıracağız. Projenin en önemli farkı, sadece tarama yapmakla kalmayacak olmamız... Taramalar sırasında teşhis koyacak, belirlenecek hastalıklar için tedavi imkânı yaratacağız. Kısaca tanısı konulan hastaları tedavi de edeceğiz. Projeye geçen yıl başladık. Gebze’deki okullarda çocuklarımızın, göz, diş ve çocuk sağlığı muayeneleri ve tetkikleri yapılmaya başlandı. Aynı zamanda kanser taramaları ve kadın sağlığına yönelik çalışmaları sürdürüyoruz. milyon dolar yatırım gerçekleştirdik. Şu ana kadar tüm yatırımlarımızı Anadolu Vakfı’nın sağladığı bütçelerle yerine getirdik. Biz kâr gayesi gütmüyoruz, ancak bu kârlı olmayacağız anlamına gelmiyor. Bundan sonraki yatırımları yine hastane ve teknolojileri yatırımları anlamında kendi yarattığımız kaynaklarla ve kârlılıkla finanse etmeyi hedefliyoruz. Peki, önümüzdeki dönem için hedefleriniz nedir? Biz şu anda Anadolu yakasında konumlanmış durumdayız. Bildiğiniz gibi Suadiye ve Ataşehir tıp merkezlerimizde de hizmet veriyoruz. Hem bu hizmetleri hem de Gebze’deki hizmetleri daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Örneğin 3 Tesla MR ve Flash CT’yi hastalarımızın hizmetine sunduk. Bu cihazlarla birlikte teknolojimize yaptığımız yatırım 5 yılda yaklaşık 60 milyon TL’ye ulaştı. 3 Tesla MR ile, tüm vücut MR, artık çok daha kısa sürede yapılabiliyor. Flash CT ile dünya standartlarında en düşük radyasyon oranıyla çekim yapılıyor; 2 metre boyunda bir kişinin tüm vücut çekimi 5 saniyenin altında inanılmaz kısa bir sürede tamamlanıyor. Yaşlılar, çocuklar ve travma hastaları gibi görüntülemenin oldukça güç olduğu hasta gruplarında da, hızlı tanı olanağı büyük bir avantaj sağlıyor. ÖRGÜTLERDE DEĞİŞİKLİK SİNYALİ CHP’de hedef daha aktif siyaset KIVANÇ EL BDP tabelalarına ‘iki dil’ AYŞE SAYIN ‘Türkiye’de rejim tehlikede’ İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, laik, demokratik rejimin tehdit altında olduğunu belirterek “ABD tarafından ülkemiz üzerine biçilen Ilımlı İslam ve Büyük Ortadoğu Projesi iktidar eliyle hızla ilerliyor. Artık her şey Cumhuriyetin son kalesi CHP’yi ele geçirmeye kaldı” dedi. CHP Bahçelievler ilçe örgütü seçim ve referandum sürecinde görev alan partililerle dayanışma amacıyla dün Bahçelievler Abidin Pak Öğretmen Evi’nde kahvaltılı toplantı düzenlendi. Toplantıya katılan Batum, Türkiye’nin rejim tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtti. Yargının kuşatıldığına, medyanın ele geçirildiğine ve tüm kurumların AKP kadrolaşmasına sahne olduğuna dikkat çeken Batum, “Şimdi hepimizin birer Kılıçdaroğlu olup ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle ve köy köy gezerek bunları anlatması lazım. Verilecek mücadelede yeri geldiğinde hepiniz genel başkan, parti yöneticisisiniz” dedi. . Basında çıkan haberleri de değerlendiren Batum, “3 gündür bazı internet siteleri ve gazeteler benim Gürsel Tekin ile Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı için kavga ettiğimi yazıyor. Hatta ben Genel Başkan’a örgütün batısını bana verin, doğusunu Gürsel alsın demişim. Eskiden bu yapılanlarda adap vardı. Şimdi yandaş medyada bu adap da kalmadı” diye konuştu. Bahçelievler ilçe başkanı Hüseyin Özkahraman da kılcal damar örgütlenmesinin Bahçelievler’de tamamlandığını belirtti. C MY B C MY B ANKARA BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “anayasa ve yasa değişikliğini beklemeden iki dilliliği” yaşama geçirme kararını açıklamasının ardından, parti tabelalarının da “iki dilli” olması kararlaştırıldı. Genel merkez hariç, partinin özellikle bölgedeki il ve ilçe binalarının ismi de Türkçe ve Kürtçe yazılacak. BDP’liler “iki dillilik” kararının somut adımını, parti il ve ilçe örgütlerinin tabelalarını da “iki dilli” hale getirerek atma kararı aldı. İlk uygulama ise önümüzdeki günlerde Diyarbakır İl Binası’nın tabelasının değiştirilmesi ile başlayacak. Bu kapsamda il ve ilçe binalarının kapısına “Barış ve Demokrasi Partisi” ile partinin Kürtçe ismi olan “Partîya Aşîtî u Demokrasî” yazılı tabela asılacak. BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, genel merkez yönetiminin aldığı bir karar olmadığını, ancak örgütlerin kendi “inisiyatifi” ile tabelaları TürkçeKürtçe hale getireceklerini söyledi. Genel merkez tabelasının değiştirilmeyeceğini belirten Yıldız, örgütlerin Demirtaş’ın açıklaması doğrultusunda somut adım attıklarını söyledi. ‘Telkin söz konusu değil’ Yıldız, bölgede birçok esnafın Kürtçe tabela kullandığını, ancak bu konuda kendilerinin bir telkininin söz konusu olmadığını, esnafın kendi tercihi olduğunu belirtti. Yıldız, bu konuyla ilgili yasal bir engel olmadığını da savundu. ANKARA CHP PM toplantısının ardından yeni çalışma ekibini belirleyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun bazı örgütlerde değişikliğe gitmesi bekleniyor. PM’yi daha aktif çalıştıracak olan Kılıçdaroğlu’nun, MYK ile vekillerin de birebir çalışma yapmasına hız vermesi bekleniyor. Kılıçdaroğlu’nun uzun zamandır yapılmayan kapalı grup toplantılarına da yeniden başlayacağı belirtiliyor. Yeni MYK, il örgütlerinin referandum süreci ve yerel seçimlerdeki çalışmaları değerlendirmeye alacak. Önceki gün kura ile birer PM üyesi ve milletvekilini illerden sorumlu tutan Kılıçdaroğlu, çalışmalar hakkında da rapor alacak. PM toplantısındaki kuraya Deniz Baykal ve Önder Sav’ın dahil edilmediği, iki ismin hangi illerde çalışacaklarının kendilerine bırakıldığı bildirildi. Kılıçdaroğlu illerde oluşturulacak yeni yönetimler konusunda örgüt temsilcileri ve milletvekillerinden “kavgasız” işbirliği yapmalarını da istedi. Milletvekillerinin kapalı grup toplantılarında yeni parti yönetimi önünde ülke sorunlarıyla ilgili görüşlerini dile getirmeleri sağlanacak. Partinin yeni yönetiminin örgütün daha aktif daha etkin çalışması için milletvekilleri ile çalışmalar yapacağı da ifade ediliyor. 2 ayda bir toplanan PM’nin de 15 günde bir veya en uzun süreyle ayda bir toplanması da bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle