25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 KASIM 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP, TRT’nin 6 yöneticisinin yargılanması için mahkemeye itiraz etti 5 ‘Şahin de yargılanmalı’ FIRAT KOZOK Pınar Selek’e 12 Yıl Süren İşkence 9 Temmuz 1998’de Mısır İşkence Merkezi’nden bir rapor Çarşısı’nda meydana gelen aldım. Bende posttravmatik stres patlamadan sonra “bombacı” diye bozukluğu varmış. Bu sadece suçlanan sosyolog Pınar Selek 12 işkenceden dolayı değil, sürecin bu kadar uzamasından yıldır adalet arıyor, adalet dolayı aynı zamanda. bekliyor, adalet peşinde Umutluyuz, çünkü bu koşuyor. 11 ayrı bilirkişi kadar kötü bir şey raporu var; bazıları olamaz. Bir ayağım “bomba bulgusu yok” Fransa, bir ayağım diyor, bazılarına göre Almanya’da. Fransa’da “bomba değil, tüpgaz doktora yapıyorum. 12 kaçağı”. Mahkeme iki kez senelik kâbustan Pınar Selek için beraat uzaklaşmaya kararı veriyor. Yargıtay 9. çalışıyorum” diyor. Ceza Dairesi, 10 Mart Kendinizi Pınar 2009’da yerel Selek’in yerine koyun; mahkemenin beraat Pınar Selek 12 yıldır her bilirkişi kararını bozarak Pınar Selek’e müebbet hapis cezası raporu, her duruşma, gazetelerde verilmesini istiyor. Yargıtay’ın çıkan her haberle hayatınızın nasıl kararından sonra yeniden 12. Ağır bir işkenceye dönüştüğünü, Ceza Mahkemesi’ne dönen yüreğinizin nasıl sıkıştığını, davanın duruşması 9 Şubat’ta özgürlüğünüzün nasıl “tehdit” görülecek. Pınar Selek, “En son altında olduğunu hissetmeye Uluslararası çalışın... ANKARA CHP TRT’nin referandum sürecindeki yanlı yayınlarıyla ilgili sürecin peşini bırakmıyor. Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile 2 yöneticinin, kurumun diğer 3 yöneticisinin “görevi kötüye kullanmak” suçlamasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı dava kapsamından çıkarılmasına itiraz etti. TRT’nin yanlı yayınlarının gazetemizde konu olmasının ardından CHP, kurumu Yüksek Seçim Kurulu’na ve RTÜK’e şikâyet etmiş, ayrıca yöneticiler hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu. Başvuruyu kabul eden YSK, TRT’yi tarafsız yayın yapması konusunda uyarmış, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianame de CHP, gazetemizin haberleriyle başlayan ve TRT’nin 3 yöneticisi hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmasıyla devam eden sürece, TRT genel müdürü ve 2 yöneticisinin de dahil edilmesini istedi. gönderildiği mahkeme tarafından kabul edilmişti. Böylece, TRT 1 Koordinatörü Bülent Ata, TRT Haber Koordinatörü Ali Ahmet Böken ve TRT 6 Koordinatörü Fethullah Kırşan hakkında, “halkoylaması sürecindeki yayınlarda, ağırlıklı olarak anayasa değişikliğinin lehindeki görüşlere yer vererek görevlerini kötüye kullandıkları” iddiasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Ancak TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, TRT Televizyon Daire Başkanı Nimet Ersin ile Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Ahmet Çavuşoğlu hakkında, aynı soruşturma kapsamında ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmişti. TRT’nin söz konusu yayınlarda bu 3 kişinin de sorumlu olduğunu savunan CHP Zonguldak Milletvekili, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. Mahkemeye sunduğu itiraz dilekçesinde, TRT Genel Müdürü ile diğer iki yöneticinin mevzuattaki sorumluluklarını anımsatan Köktürk, radyo ve televizyon yayıncılığında “canlı yayın”ın içinde riskleri de barındıran bir yöntem olduğuna dikkat çekti. Buna karşın TRT yönetiminin özellikle haber ve aktüaliteye ilişkin programları denetimden kaçırmak için canlı yayınladığını belirten Köktürk, “Nitekim bir dönem Ergenekon davasıyla ilgili açıklamaları nedeniyle tartışma yaratan ardından kayıplara karışan Tuncay Güney, 14 Ocak 2009’da TRT’de yayımlanan ‘Büyüteç’ programına katılmış ve programda Cumhuriyet Halk Partisi ile dönemin genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’a ağır hakaretlerde bulunmuştu. Bu yayından sonra açılan davalarda TRT, CHP ve Sayın Deniz Baykal’a 82 bin TL tazminat ödemek zorunda kalmıştı. Programların canlı ya da bant kaydı yapılarak yayınlanmasına karar verenler ilgili daire başkanları, kanal koordinatörleri ve nihai olarak da TRT genel müdürüdür” dedi. Köktürk, Şahin, Ersin ve Çavuşoğlu hakkında “kovuşturmaya yer olmadığı kararının kaldırılmasını” istedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, AKP’yi 3 generalin görevden alınması ile ilgili çok sert eleştirdi ‘Deli la bu örtmen!’ Geçen hafta bir “Öğretmenler Günü” daha kutlandı. Nutuklar atıldı, vaatler yinelendi. Ama “öğretmenlerin hayatı” değişmedi. Yapılan bir ankete göre öğretmenlerin yüzde 92.4’ü her gün gazete alamıyor. Sadece yüzde 4.5’i branşı ile ilgili yayınları takip edebiliyor. Öğretmenlerin sadece yüzde 6.7’si sinema, tiyatro, konser gibi etkinliklere gidebiliyor. Yüzde 62.5’i bu yıl hiç gidemediğini söylüyor... Yakup Kıvrak müzik öğretmeni. Sivas ve Haymana köylerinde köy öğretmenliği, arkasından orta dereceli okullarda müzik öğretmenliği yaptıktan sonra 1981 yılında Gazi Yüksek Öğretmen Okulu müzik bölümüne girmiş. Gazi Üniversitesi ve İnönü Üniversitesi’nde klasik gitar, viyolonsel, okul çalgıları vb. dersler vermiş. Yayımlanmış çok sayıda okul şarkısı ile müzik eğitimi kitapları bulunuyor. Kıvrak uzun öğretmenlik yaşamından anıları “Deli La Bu Örtmen” adıyla kitaplaştırdı. Kitapta “Deli” bir öğretmenin yaşamından kesitler var. 23 Nisan’da üç okulun ortaklaşa düzenleyeceği bir etkinlik için 1.5 ayda “Karacalar Köyü İlkokulu Koro ve Orkestrası” kurup öğrencilerini Muammer Sun’un “Yedi Cüce” kanonu ve “Tembel Türküsü” ile “Zeytinyağlı Yiyemem Aman” ve “Aman Eşref” türkülerinin yer aldığı bir programla izleyenler önüne çıkaran Yakup Kıvrak anlatıyor: “İzleyenler şaşkın şaşkın bakıyorlar. Hiç beklemedikleri bir şey: Karacalar köyünden bir koro ve orkestra. Güneş yanığı yüzler, limon suyu sürülmüş taranmış saçlar, her ne kadar özene bezene giyinseler de, ya yırtık lastik pabucundan ya da özenle yamanmış pantolunundan ‘Ben sizden farklı bir çevreden geliyorum’u gizleyemeyen çocuklar topluluğu. Her parçadan sonra coşkuyla alkışlıyorlar. Kalabalık salonu, çalıştırıp öğrettiğim gibi selamlıyoruz. Konserimizi izlemeye gelen 56 komşu ile Kör İmam Bahattin alkış nedir orada görüp öğreniyorlar, çocuklarına bolca el çırpıyorlar. (....)Seferaa sıkış tepiş römorkta hoplaya zıplaya giderken Garpuz Memed’e ‘La deli la bu örtmen, deli la. Şu goduğumun Garacalı’sında bir dene eğsiğimiz deliydi o da oldu Allahıma şükürler olsun’ diyor gülerek.” Anadolu’da öğretmen olmak, hele de “müzik” öğretmeni olmak ne demekmiş, ne kadar zorlu bir serüvenmiş Kıvrak’ın kitabında bir kez daha görüyoruz... Anadolu okullarından bu “Deli”ler hiç eksilmesin! ‘Bu, üstünlerin hukudur’ UTKU ÇAKIRÖZER ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, açığa alınmalarının ardından yargıya başvuran 3 general ile ilgili “Eğer açığa aldıktan sonra farklı adım atılırsa bizim atacağımız adım var” diyerek gerekirse bu konuda yasal düzenleme yapacaklarını söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a tepki gösterdi. Böyle bir anlayışın ancak totaliter sistemlerde geçerli olabileceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “12 Eylül tarzı bakıştır. 16 yaşındaki çocuğun yaşını büyütüp, ertesi gün idam eden anlayışla bu olayın hiçbir farkı yoktur, aynıdır” dedi. AKP’nin sıkça kullandığı “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” söylemini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Bu nedir işte? Bu üstünlerin hukukudur. ‘Gizli gündemimiz yok’ diyorlar adım kadar eminim, gizli gündemleri var. Devleti yönetmek değil, ele geçirmek istiyorlar” diye konuştu. Gündemdeki konuları değerlendiren Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle: Ancak totaliter sistemlerde olur: Deniyor ki, hükümetin açığa alma yetkisi var. Mesele yetkiyi hukuk içinde kullanmak. Hukukun gerekleri ölçüsünde kullanmak. Bu yetki kullanılmış. Eğri, doğru tartışılır ama bu askerler de buna karşı hukuk yolunu tercih etmiş. Eğer siz bir idari yetki kullanıyorsanız, anayasa ‘idarenin her türlü iş ve eylemi yargı denetimine tabidir’ diyorsa, onların da yargıya gitmeleri kadar doğal bir şey olamaz. Burada garip olan Sayın Başbakan’ın “Yargıya giderlerse onlara gösteririm” gibi bir ifadeyi kullanmış olması ve gerekirse, parlamentodan sırf bu olay için özel yasa çıkaracağını ilan etmesidir. Bu anlayış ancak totaliter sistemlerde olur. Yapılan hukuku dolanmak: Başbakan diyor ki, “emekli olmaları gerekirdi” Madem öyle o zaman niye vekâleten atanmalarına onay verdin? Birisi bunu kalkıp sana yarın soracak. O zaman niye emekli etmedin? Anayasa diyor ki, “yargı kararlarını herkes uygulamak zorundadır.” Hem demokrasi, hukuk diyeceksiniz, “üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” diyerek oy toplayacaksınız... Şimdi bu nedir? İşte bu üstünlerin hukukudur. Üstün kimdir? Başbakan. Hukuku koyan kim? Yine Başbakan. O zaman bu anayasaya ne gerek var? Çöpe atmak lazım. Hükümetin elinde bizim bilmediğimiz bazı veriler olabilir, o nedenle açığa alabilirler. Onlar da haklılıklarını iddia edip yargıya gidebilirler. Yargı ve hukuk içinde kalmak kaydıyla bunlara kimse bir şey dememeli. Önemli olan iki tarafın da yargının vereceği karara uymasıdır. Yargıya “İstediğim gibi karar vereceksin” demek, “Öyle karar vermezsen, senin kararını benim istediğim noktaya çekecek yasayı çıkartırım” demek, hukuku dolanmaktır. İtirazımız tarza: AYİM kalsın mı gitsin mi? Sonuçta yargıçların vereceği karardır, herkes ona uymak zorundadır. AYİM’e gerek yok, Danıştay var orada. Normal askeri mahkemeler kalır bütün dünyada olduğu gibi. Ama üst mahkemeler Danıştay ve Yargıtay’dır, itirazlar oraya gider. Yani bağlanabilir. Bizim itirazımız ona değil. Yapılan işleme ve olaya bakış tarzına itirazımız var. Kişinin aleyhine hukuk yürümez: Bu bakış tarzı hukukla bağdaşan tarz değil. “Hemen değiştireceğim ve istediğim sonucu alacağım” anlayışı. Peki hukuku geçmişe doğru nasıl yürüteceksiniz, kişinin aleyhine hukuk yürür mü? Evrensel hukuk dediğimiz bir kavram var. Hadi bunu Başbakan bilmiyor, ona da saygı gösteririz hukukçu değilse... Kendisine hukukçu unvanı verilmiş profesörler bilmez mi bunu? Olay, bakış açısı itibarıyla vahimdir. Cumhurbaşkanı’nın bu tuzağa düşmemesi gerekirdi. Cumhurbaşkanı’nın konuşmaları, Başbakan’ın konuşmalarıyla hep paralel gidiyor, örtüşerek gidiyor. Gizli gündemleri var: YAŞ kararı çıkmış. İmzalamamış olabilirler ama bir karar alınmış. Onların kendi lafıydı, “2, 3’ten, 5’ten büyük müdür” diye... Anayasa Mahkemesi kararı nedeniyle defalarca söylüyorlardı, aynı soruyu şimdi biz mi soralım? “YAŞ’ta terfi yönünde oy verenlerin kaçı daha fazla?” diye. Yasa yanlış olabilir, o zaman gücünüz var, 8 yıldır ülkeyi yönetiyorsun, hukuk zemininde oturulur, değiştirilir. “Gizli gündemim yok diyorlar” adım kadar eminim, bunların gizli gündemleri var. ‘2B talana dönüşmesin’ Tasarı henüz Meclis’e gelmediği için içeriğini bilemiyoruz. Ne getirecekler, görmek lazım. Bizim 2B ile ilgili öteden beri görüşümüz şu; Sultanbeyli, Ümraniye gibi artık ormanın hiç kalmadığı yeşil alanların, parkların bile olmadığı yerler için bu yasa çıkarılır. Bizim söylediğimiz, orada hak sahibi olanlara bunların tümüyle ücretsiz verilmesidir. Devlet buradan para almamalıdır. Yani, bunu Hazine’yi doldurmak için değil, vatandaşa hizmet için yapmalıdır. O araziyi, arsayı alırken vatandaş zaten bedel ödedi, binayı yaparken de bedel ödedi, emlak vergisini de ödedi. O zaman parayı niye alıyorsun? Nereyi 2B kapsamına alacaksın, getir Parlamento’ya görelim. Ona göre söylediğimiz koşullar içinde destek oluruz. Ama bir orman talanına yol açacaklarsa, onun da karşısında dururuz. Ameliyattan sonra ilk ziyaret emeklilere ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bir süre önce geçirdiği fıtık ameliyatı sonrası siyasi programına ara veren Kılıçdaroğlu, Tüm İşçi Emeklileri Derneği’nin genel kuruluna katılmak üzere bugün ilk kez evinden çıktı. Evinden çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Hasta yatağınızdayken parti meclisi üyelerine bir uyarıda bulundunuz. Yazıda dikkat çeken bir nokta vardı. Bu kurultay sinyali olarak algılandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna, “Nasıl algılandığını bilmiyorum ama sonuçta parti meclisi bizim ikinci büyük organımız. Kurultaydan sonra arkadaşlar görüşlerini televizyon ekranlarında tartışmak yerine parti meclisinde tartışırlarsa, daha zenginleşir diye düşündüm” yanıtını verdi. Osmaniyeli babanın ricasını kırmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Osmaniyeli Mustafa Göçer’in isteğini kırmayarak Göçer’in vurularak felç olan 19 yaşındaki oğlunu ziyaret etti. CHP’den yapılan açıklamaya göre, Göçer, CHP özel kalemine “Sayın Genel Başkanımız, oğlum Mehmet Göçer 19 yaşında, düğünde atılan bir kurşunla yaralandı, felç oldu. Ankara’ya Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne sevk ettirdik. Sizi çok seviyor. Osmaniye’ye geri göndermeden onu ziyaret ederseniz çok sevinir ve moral olur, ailemizi de çok sevindirmiş olursunuz” yazılı bir not bıraktı. Bu notu, ameliyat olduktan sonra alan Kılıçdaroğlu’nun, emeklilerin kongresine katılmasının ardından sonra hastaneye giderek Mehmet Göçer’i ziyaret ettiği bildirildi. Kılıçdaroğlu’nu karşısında görünce çok heyecanlanan engelli genç, “Şimdi çok iyiyim sağ olun, teşekkür ederim” sözleriyle duygularını dile getirdi. Göçer’e acil şifalar dileyen ve sağlığı hakkında bilgi alan Kılıçdaroğlu’nun “Ben de seni çok iyi gördüm, iyileş sonra yine görüşürüz” sözleri üzerine Göçer de “İyileşip, gelip elinizi öpeceğim” diye konuştu. Arınç: Az bile ceza vermişler TBMM Plan ve Bütçe oyuncularının da yarısından fazlası Komisyonu’nda RTÜK bütçesi değişmiş olarak devam ediyor. görüşülürken verilen cezalar da Beğenenler çok vardır, gündeme geldi. DSP’li Hasan beğenmeyenler de olacaktır. RTÜK Macit sordu: olarak bizi yayın ilkelerini ihlal ediyor “Otuz yıldır ‘Olacak O Kadar’ mu, etmiyor mu o ilgilendiriyor. isimli bir program yayınlanmıştır, Şimdi, bununla ilgili hazırlanan yayınlanıyor idi. Birçok raporu istettim, benim hükümet geldi geçti, bunu burada okumam birçok siyasi kişilik, kimlik rezalet bir şey olur, bu programda hicvedildi, yüzüm kızarır, utanırım ve eleştirildi veyahut da konu sıkılırım, hele hele ‘Gayret et, oku’ edildi ama bu döneme derseniz, bayanların geldiğimiz zaman bu bulunduğu bir yerde programın kaldırılması ve bunu okuyamam. Hasan bu programı yayınlayan Macit Beyefendi’ye televizyona ceza takdim ediyorum, kesilmesiyle ilgili yapılan okuyabiliyorsa kendisi bir düzenleme. Peki, bu okusun ve arkadaşları suçları, bu programdaki Bülent Arınç da merak ediyorlarsa oyuncular işliyor idi de daha önce neden görülmedi de bu kendilerine okutsun. Bir bayana, dönem görüldü, bu dönem ceza bir kadına yani toplumumuzun kesildi?” Devlet Bakanı ve varlık sebebi olan insanların nasıl Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç aşağılandığını, nasıl hakaret ise şu yanıtı verdi: edildiğini, onlarla ilgili ne kadar “Bu dizi onon beş sene evvel de çirkin ve galiz konuşmalar bu vardı ve gerçekten bir klasikti. yapıldığını ben dinlememiştim ama Ben de her parçasını kaçırmamaya rapordan okudum ve dolayısıyla çalışırdım. Şimdi başka bir ‘az bile vermişsiniz’ diye televizyon kanalında ama gönlümden geçirdim.” ‘Daha sonra görüşeceğiz’ Kılıçdaroğlu, geçen hafta bir genelgeyle Parti Meclisi üyelerini televizyonlar yerine meclis toplantılarında konuşmaları konusunda uyarmıştı. Gündemde bir kurultay olup olmadığının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, “Yarın değil daha sonra görüşeceğiz” dedi. Yasak Üskül’ü kızdırdı Erdoğan’ın partisinde ilan ettiği ‘olağanüstü hal’ rahatsızlık yaratmaya başladı. Uygulama kapsamında geziler iptal edildi ERDEM GÜL ANKARA Genel seçime kadar HSYK ve Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere anayasa paketine uyum ve bazı yasaları TBMM’den geçirmek isteyen AKP, ‘olağanüstü hal’ ilan etti. Genel kurulun toplantı yeter sayısını bulamaması nedeniyle vekillere yurtdışı yasağı getirildi. AKP grup yönetimi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yasağının ilk uygulamasını başlattı. Yurtdışı yasağı ilk olarak TBMM İnsan Haklarını Araştırma Komisyonu’na geldi. Komisyon, Bali’deki toplantıya davetli olduğu halde katılamayacağı için Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun görevlendirmesiyle gidecekti. Ancak Erdoğan’ın yasağının ardından gezinin iptal edilmesi istendi. Komisyon Başkanı Zafer Üskül’ün karşı çıkmasına karşın AKP yönetimi, Erdoğan’ın kesin olan tavrını gerekçe göstererek geziyi iptal etti. AKP yönetimi, komisyonun gelecek hafta İsviçre’ye yapacağı 2. geziyi de iptal etmek istedi. Ancak Üskül, biletlerin alındığını, rezervasyonların ve randevuların yapıldığını belirterek iptale direndi. Bunun üzerine yönetim, geziye vekillerin katılımının sınırlandırılmasını istedi. Üskül’ün karşı çıkması üzerine bu kez de AKP’li üyelerin geziye katılmaması ya da daha önce dönmeleri istendi. Komisyon üyeleri “çifte standart” olarak niteledikleri konuyu “İnsan haklarına yaklaşımın, ilk feda edilecek konu olarak bakışın yansıması” olarak değerlendirdi. 3 AKP’li ile TBMM’yi çalıştırmak! Başbakan Tayyip Erdoğan ne kadar “fırça” atarsa atsın AKP milletvekilleri Meclis’e gelmiyor. Üstelik, “Hacda olan milletvekillerine oy kullandırmak” gibi girişimlerden bile çekinmiyorlar. 25 Kasım Perşembe günü verilen yemek arasından sonra saat 19.00’da tapu ve kadastro müdürlüğü tasarı görüşmelerine geçildi. Salonda sadece 3 milletvekili vardı. TBMM Başkanvekili Sadık Yakut buna karşın oturumu açtı ve söz talebinde bulunan milletvekilleri salonda bulunmadığı için tasarının tümü üzerindeki görüşmeler hiç konuşma yapılmadan birkaç dakikada tamamlandı. 3 milletvekilinin oyuyla da tasarının maddelerine geçilmesi kararlaştırıldı ve daha sonra Yakut, milletvekillerinin salona gelmesi için birleşime beş dakika ara verdi. Aradan sonra konuşan CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, “Dün beş dakika ara verdiniz, elli beş dakika sonra buraya çağırdınız. Eğer hüsnüniyetli olsaydınız açmazdınız orayı, dışarıdaydı bütün milletvekilleri. Baktınız 2 kişi var, açmazdınız” diye tepki gösterirken, CHP’liler salonu terk etti. Sahi AKP’li 335 milletvekili nerede? Türey Köse, Ayşe Sayın, Erdem Gül parlamentokulisi@gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle