23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 22 KASIM 2010 PAZARTES dishab@cumhuriyet.com.tr 12 DIŞ BASIN Belarus Devlet Başkanı, Batı’nın kendisine uyguladığı diplomatik izolasyonu tamamıyla delmeyi başardı DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Lukaşenko’nun AB ile oyunu vrupalı politikacılar, eski Sovyet coğrafyasındaki antidemokratik rejimlerin Rusya tarafından desteklendiğine yönelik kendi ortaya attıkları iddiaların esiri olmuş durumdalar. Orta Asya’daki, Güney Kafkasya’daki ve eski Sovyetler Birliği’nin diğer bölgelerindeki otoriter rejimlerin Moskova’ya aslında mesafeli oldukları, hatta düşmanca tutum almış oldukları gerçeğini Avrupalılar görmek istemiyor. Şayet Lukaşenko Rusya ile kavga etmişse, bu durumda onlara göre, Lukaşenko’yu desteklemek, söylediklerine kulak vermek ve ona bir şans daha tanımak gerekli. DMİTRİ BABİÇ elarus’ta devlet başkanlığı seçim kampanyası kızıştıkça, Devlet Başkanı Aleksandır Lukaşenko’nun tavırları giderek, kısa bir süre önce Minsk’e gelen ünlü yönetmen Emir Kusturica’nın filmlerini çağrıştırıyor. Lukaşenko, Kusturica’ya, “Şayet siz, sağlam bir film çekmek istiyorsanız, size yardımcı olmaktan onur duyarız” demişti. Herhalde Lukaşenko’nun filmden kastettiği, kendi ülkesindeki seçimlerdi. Zira Belarus’taki seçimler, artık herkesin bildiği bir senaryo çerçevesinde cereyan ediyor: Önce, Lukaşenko’nun rakiplerine açık fark atarak seçimleri kazandığı ilan ediliyor, ardından muhalif aday protesto gösterisi düzenliyor, sonra da şakadan pek hoşlanmayan polisler, göstericilere müdahale ediyor ve ortaya “sağlam bir yapım” çıkıyor. Aslında, bu senaryo, en azından 1996 yılından bu yana tekrarlanıp duruyor. Fakat nedense, AB yönetimi ve bazı AB ülkeleri, son aylarda, bu olan biteni görmezden gelmeye başladı. Hem Belarus’ta olanlar, hem de AB’nin Belarus’a son zamanlarda göstermeye başladığı bu tavır, tam, Kusturica tarzı bir komedi filmini çağrıştırıyor. Bu ayın başında Minsk’i ziyaret eden Alman ve Polonya dışişleri bakanları, Belarus’ta düzenlenecek olan demokratik seçimlerin, doğru yönde atılmış bir adım olarak değerlendirileceğini söylediler. Lukaşenko da buna, bu seçimlerin önceki seçimlere göre “çok daha iyi” olacağı yanıtını verdi. Lukaşenko’nun verdiği güvencenin içeriği ne? Herhalde, geçen seçimlerde Lukaşenko’nun seçimleri yüzde 92 oy alarak kazandığının açıklanmasına karşılık bu seçimleri yüzde 89 ya da 90 oyla kazandığının açıklanacak olması. Peki AB, neden böyle bir oyunu oynamaya razı oluyor? Görünen o ki, Avrupalı politikacılar, eski Sovyet coğrafyasındaki antidemokratik rejimlerin Rusya tarafından desteklendiğine yönelik kendi ortaya attıkları iddiaların esiri olmuş durumdalar. Orta Asya’daki, Güney Kafkasya’daki ve eski Sovyetler Birliği’nin diğer bölgelerindeki otoriter rejimlerin Moskova’ya aslında mesafeli oldukları, hatta düşmanca tutum almış oldukları gerçeğini Avrupalılar görmek istemiyor. Şayet Lukaşenko Rusya ile kavga etmişse, bu durumda onlara göre, Lukaşenko’yu desteklemek, söylediklerine kulak vermek ve ona bir şans daha tanımak gerekli. Sonuç olarak, bu yılki seçim kampanyasının Lukaşenko’nun rejimine yarar sağlayacağı ortaya çıktı. Artık olan bitenden Moskova’yı sorumlu tutmak, mümkün değil. Lukaşenko da artık, Batı’nın kendisine uyguladığı diplomatik izolasyonu tamamıyla delmeyi başarmış durumda. Ne var ki, bütün bu zikzaklar ve manevralar, Belarus’un ekonomik sorunlarını hafifletmeye yetmiyor. Lizbon Zirvesinin Ardından... Başkan Obama, Lizbon’da düzenlenen son yılların en önemli toplantılarından biri olarak nitelenen NATO zirvesinin ardından, NATO’nun yeni stratejisinin, toplantıya katılan 28 üye ülke arasında yoğun olduğu kadar çetin geçen tartışmalar sonunda katılımcı 28 üye tarafından kabul edildiğini açıklamıştır. Bu, neresinden bakılırsa bakılsın kolay olmamıştır. Görüşmelerin ve tartışmaların daha uzun süre süreceği söylenebilir. Türkiye’nin İran, Kıbrıs ve NATO ile AB arasında var olan sorunlarla ilgili olarak dile getirdiği kaygıların büyük ölçüde giderildiği anlaşılıyor. NATO üyeleri ve müttefiklerinin olası bir füze saldırısına karşı korunmasını hedefleyen füze savunma sisteminin kime karşı olduğuyla ilgili önemli pürüz de aşılan engeller arasında. Zira tehdidin kimden geleceğinin düne kadar anlaşma metninde yer almadığı, esasen NATO’nun hiçbir kararında, tehdit oluşturduğu varsayılan ülkenin ve ülkelerin adının zikredilmediği kimse için sır değildi. Ancak bugün gelen haberlere bakılırsa, Cumhuriyet gazetesinde Büyükelçi Sayın Pamir’in vurguladığı gibi, “parmakla gösterilmese de” NATO belgesinin 5. maddesi kapsamında, İran’ın herhangi bir NATO ülkesine olası bir füze saldırısı varsayımında tüm NATO üyelerini muhatap alacağı yer almaktadır. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin “Biz kediye kedi deriz” yaklaşımını ise orasından burasından çekiştirmeye gerek yok. İran rejimi, uzak hedefleri vurabilecek uzun ve orta menzilli füzelere sahip bulunduğunu her fırsatta dile getirmekte sakınca görmemekte, böylece olası bir tehdit odağı olduğu izlenimini bizzat kendisi yaratmaktadır. Bu durumda NATO belgesinde 5. maddeye örnek kapsamında adının geçmesinin İran’da hassasiyet yaratması, bize pek anlamlı gelmemektedir. Hele komşusu ve yakın ilişkiler içinde olduğu NATO üyesi Türkiye’de de İran gibi aşırı hassasiyete neden olması da keza anlamsız görünmektedir. Dostluk, komşularla iyi ilişkiler içinde olmak başka, tıpkı İran’la yapılan nükleer görüşmelerde net bir tarafsızlık gerektiren arabuluculuğu yüzüne gözüne bulaştırarak, işi salt bir tarafın militanlığına kadar ileri götürerek Güvenlik Konseyi’nde, Brezilya ile birlikte ret oyu kullanarak kadim dost ve müttefiklerini şaşırtması, henüz belleklerde tazeliğini korumaktadır. Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün zirve sırasında çeşitli fırsatlarla ABD Başkanı Obama ile yaptığı “4 ve on dakikalık” görüşmelerde NATO’nun İran, Kıbrıs ve AB ile olan ilişkilerde zirveye bütünüyle hâkim vehmiyle yaptığı çıkışlar, hele “Türkiye NATO zirvesine heyecan getirdi. Biz olmasak toplantı 10 dakikada biterdi. Bizi gören herkes güçlü ekonomik büyümemizden, dinamizmimizden etkilenerek sorular sordu. İlgi odağı olduk” demesi ise ülkemizi, deyim yerindeyse bizden daha iyi tanıyan, gerçeklerini çok iyi bilen kimi dost ve müttefiklerimiz için, kanımızca hüzün verici olmuştur. Sonucu, Batı basınının önde gelen yayın organları, yeteri açıklıkla özetlemişlerdir. Hürriyet gazetesinde yayımlanan bazı alıntılar şöyle: “Türkiye’nin çekinceleri giderilmiştir. Artık hedef Rusya ile işbirliğidir.” (New York Times); “Üyeler NATO’yla AB arasında güvenlik işbirliğinin arttırılmasının yollarını ararken Türkiye buna karşı çıkmıştır.” (The Guardian); “Lizbon’daki toplantının ardından NATO’nun uzak coğrafyadaki sorunlar konusunda sınırlı olan işbirliği resmen genişlemiştir.” (Washington Post) Yukarda sıralanan saptamalara bakıldığında Ankara’nın çekincelerinin giderilmesi, doğru bir yaklaşım olarak görülmektedir. Topraklarında füzesavar bir sistemin kurulması söz konusu olan bir ülkenin, bu konuda elbette ki söyleyecek sözü olacaktır. Ve bu son derecede normaldir. Ancak sahnelenen oyunda ille de ön sıralarda rol almak hevesiyle çoğunca zaten var olanları talep etmek, sonrasında da taleplerimiz yerine getirildi diye şişinmenin kime ne yararı var? Eski NATO Daimi Temsilcisi Sayın Onur Öymen, Cumhuriyet’te yazdığı yazılarda bu konuya açıklık getirmiş, Ankara’nın taleplerinin çoğunun NATO’da zaten var olduğunu ortaya koymuştur. Ankara’nın yine bu kapsamda NATO ile AB arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı olmasına neden karşı çıktığını ise anlamak zordur. Zira herkes bilir ki, AKP iktidarı en azından görüntü olarak Birliğe girmek istemektedir. Kıbrıs konusunda ise bu fırsatla AB’nin tavrının eleştirilmesi, kuşkusuz, yerindedir. Ancak Ankara’nın özellikle birkaç yıldan bu yana Kıbrıs’a ne ölçüde sahip çıktığı ayrı bir sorundur. Ünlü “eksen kaymasına” gelince; “Batılı dostlarımız bunun bizden çok ayırdındadırlar. NATO’nun yeni stratejisinde, stratejik bölgelerde köktendinciliğin yayılması” olası tehditler arasında sayılmaktadır. Eğri oturup doğru konuşalım, AKP döneminde Türkiye’nin yönü nereye çevrilidir? Türkiye bir süredir artan bir hızla ortaçağa dönüşün hazırlıklarında değil midir? A B Balkanlar hâlâ kaybedilebilir SOREN JESSENPETERSEN / DANIEL SERWER (*) N AB, kurtarıcılığa soyunuyor Lukaşenko’nun ekonomik sorunları çözmek için başvurduğu yöntemler de, yine, Kusturica’nın filmlerindeki, limuzini tanka çeviren kahramanları çağrıştırıyor. Rus petrolünün yerine Venezüella’dan petrol ithal etmek, Belarus’un hazinesini tamtakır edecek. Ayrıca, Venezüella petrolünün nereden ne şekilde Belarus’a ulaştırılacağı da ayrı bir sorun. Zira, Lukaşenko, Litvanya’nın petrol boru hatlarını ve limanlarını kullanma konusunda bu ülkeyle anlaştıysa da, Litvanya, Belarus’a petrol naklinde istediği indirimli ücretleri sunmaya yanaşmadı. Anlaşılan, Lukaşenko, Rusya’yla çatışmaya girerken, kendisinin dünyanın hangi bölgesinde yaşadığını unutmuştu. Gelişmeler, ortaya zıtlıkların olduğu bir tablo sunuyor. Zira şartlar, Lukaşenko’ya siyasi baskı uygulamak için, başka hiçbir zaman olmadığı kadar müsait durumda. Fakat Lukaşenko’ya destek olmayı kesmesi için 15 yıldan bu yana Rusya’ya baskı yapan AB, şimdi kendisi, Lukaşenko’nun kurtarıcısı olmaya soyunuyor. Rusçadan çeviren: Deniz Berktay (Rus Resmi Haber Ajansı RİA Novosti, 8 Kasım 2010) ATO, ABD, AB ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü bu sonbahar zirveye hazırlanırken, Balkanlar partiyi mahvedebilir. Bölgede barış tesis süreci gözle görülür bir başarıyla devam ediyor. Bosna savaşının sona ermesi, Slobodan Miloşeviç’in düşmesi, Demokratik Sırbistan’ın ortaya çıkışı, Kosova’nın bağımsızlığı, Hırvatistan’ın yaklaşan AB Atina faktörü üyeliği… Ama yine de Brüksel ve Washington, Balkanlar’da bir başarısızlık Makedonya’nın bağımsızlığını olasılığı hâlâ var ve böyle bir şey ilan ettiği 1991’den bu yana hem Amerikalıları hem de gitgide sıkılaşan bu düğümü Avrupalıları çok utandırabilir. çözmek zorunda. AB’nin Bölgeye rahat vermeyen üç konu ekonomik desteğine bu derecede var. Bosna Hersek bataktan hâlâ ihtiyacı olan Atina’nın Brüksel’in kurtulamamış bir ülke. Her ne işlerine karışması pek uygun kadar şu anda şiddet görünmüyor. NATO üyeliği yaşanmıyorsa da, etnik için Brüksel ve Washington, gerilim, Sırbistan’ın Kosova ile ilişkileri hâlâ alkanlar’daki barış tesisi misyonu Yunanistan’ın 1995 antlaşmasına uygun hareket yatışmadı ve Makedonya ABD ile AB’nin sık sık işbirliği ederek Üsküp’ü “Makedonya (Atina bu ismin yapmalarına rağmen 15 yıl sonra Eski Yugoslav Cumhuriyeti” Yunanistan’a ait bugün bile tamamlanamamıştır. adı altında tanımalı. Üsküp de olduğunu iddia ediyor) adına kabul edilebilir bir Ancak bölgedeki bütün ülkeler geri Yunanistan’ın isim itirazı coğrafi tanım katmaya istekli çözülene kadar AB veya dönülmez bir şekilde AB yoluna görünürse, AB için katılım NATO’ya üye girerlerse bu mümkün olacak. Beş müzakereleri için bir tarih olamayacak. yıllık bir süreye gereksinim var gibi verme zamanı gelmiş Bosna’nın sorunları 15 görünüyor. demektir. Bu yönde atılmış bir yıl önce Dayton barış adım ülkeye istikrar görüşmeleri sırasında kazandırmanın dışında Üsküp savaşan taraflara ve Atina’nın anlaşmaya Kosova’nın sınırlarında Kuzey dayatılan anayasadan varabilmesi için güçlü bir teşvik Kosova’daki Sırpların kaynaklanıyor. Bu anayasa anlamına gelecektir. Sırbistan’a dahil edilmesini NATO’nun da AB üyesi Balkanlar’daki barış tesisi sağlayacak “düzeltmeler” olabilmenin de birçok şartını misyonu ABD ile AB’nin sık sık yapılmasını teklif etmek için karşılamayan ve işlevsel işbirliği yapmalarına rağmen 15 kullanacak. Bir sınırın etnik olmayan bir devlet yaratılmasına yıl sonra bugün bile farklılıkların keyfine göre yol açtı. Etnik zeminde tamamlanamamıştır. Ancak değiştirilmesi tehlikelidir ve ayrımcılığı kaldıracak ve bölgedeki bütün ülkeler geri bütün Balkanlar’da bir sınır Saraybosna hükümetine NATO dönülmez bir şekilde AB yoluna sorunu ortaya çıkaracaktır. ve AB üyeliği için müzakereleri girerlerse bu mümkün olacak. Makedonya ve Bosna’da bunun yürütebilecek yetki ve Beş yıllık bir süreye gereksinim olacağı kesindir. Ama sorumluluğu verecek anayasal var gibi görünüyor. O zamana Arnavutların çoğunlukta olduğu değişikliklerin yapılması kadar, Bosna, Kosova ve Güney Sırbistan ve Karadağ’da gerekiyor. Bu anayasal Makedonya’nın trende da sorun çıkabilir. Sırbistan ve değişikliklerin yapılması için kalmalarını sağlayarak Kosova, masanın üzerindeki gereken çabalar başarısızlıkla Balkanlar’ı rayında tutmalıyız. halledilmesi gereken meselelere sonuçlandı. konsantre olmalı ve AB Washington ve Brüksel’in şimdi (*) George Town Üniversitesi üyeliğinin bir gereksinimi olarak, Öğretim Üyeleri yapması gereken, AB’ye katılım karşılıklı saygı temelinde pratik sürecinden önce ve sonra konularda iyi ilişkiler tesis İngilizceden çeviren: Çimen Saraybosna’nın karşılamak Turunç Baturalp (International zorunda olduğu kriterleri açık bir etmeliler. Üsküp’teki hükümet “Makadonya’nın” Herald Tribune, 11 Kasım 2010) şekilde ortaya koymak olacaktır. Bosna’daki son seçimler reform için yeni olasılıklar sunmaktadır. AB’ye üyelik sürecinde ilerlemesi de Sırbistan’ın, Bosna’nın AB üyeliğini mümkün kılacak anayasal değişikliklerin yapılması yolunda Bosnalı Sırplara Müslümanlar ve Hırvatlarla işbirliği yapmaları için baskı yapmak konusundaki istekliliğine bağlı olmalıdır. Ekim ayındaki BM genel kurulu Kosova konusunda Belgrad ile Priştina arasında AB’nin yardımı, ABD’nin desteği ile icrası mümkün konularda görüşmelerin başlamasını tavsiye etti. (Ticaret, enerji, çevre, sağlık, sınırlar, kayıp kişiler, yer değiştirenlerin geri dönüşü gibi…) Bu zamanı geldiği için iyi bir fikir. Ama Belgrad müzakereleri Yunanistan’ın kendi bölgesi olarak kabul ettiği Makedonya isimli bölgeden ayrı bir şekilde tanınmasını isteyerek Atina ile zorlu bir mücadeleyle karşı karşıya kaldı. Bu sorun çözülmediği sürece Makedonya hazırlandığı NATO üyeliği hedefine veya ülkedeki etnik grupların ölümcül bir savaşa girişmesini önleyen AB üyeliği hedefine ulaşamadan uzunca bir süre beklemek zorunda kalacak. B T.C. ORTACA İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2009/1903 Esas Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği,kıymeti, adedi, önemli özellikleri : Tapu Kaydı : Muğla İli, Ortaca İlçesi, Merkez Mh.Köyiçi mevkiinde kain 295 ada, 55 parselde Zemin kat 7 nolu bağımsız bölüm dükkan. Özellikleri : 7 nolu bağımsız dükkan 35,00 M2 alana sahip. Duvarları blok tuğla ve üzeri düz sıva, tabanı palidyen mermer kaplama camekanlı demir doğramadır. Dükkan pasaj içindedir. İmar Durumu : Ortaca Belediyesi imar planı içinde, şehir merkezinde bitişik nizam beş kat ticari+konut alanı içindedir. Satış Saati : 14:00 14:10 Arası Muhammen Bedeli 20.000,00 TL Satış Şartları : 1Satış 07.01.2011 günü yukarıda belirtilen saatler arasında Ortaca Adliyesi Zemin Kat Duruşma Salonu Önü Ortaca Muğla adresinde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle 17.01.2011 günü aynı yer ve saatler arasında ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40 ’ını bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde Türk Lirası peşin para veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tapu alım harcı, damga vergisi ile K.D.V. alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiç bir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. İş bu ilan tebligat yapılamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. (*)İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleride dahildir. (İİK m.126) (Basın: 78221) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle